Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@aytengul

 

Selam bir bölümle yine birlikteyiz ...

Okuduğunuz kitabı beğeniyor musunuz?

Nasıl ilerliyoruz sizce Kenan Azadoğlu'nu beğeniyor musunuz?

 

Sık sık bölüm atayım mı?

 

 

Zaman hızla ilerliyordu. Zaman hızla ilerlerken, Semra daha çok bilgiye ve yeni yeteneklerine kavuşuyordu. Öğretmenleri her gün ona gelip ders veriyor ve bu durumu Kenan'a bildiriyorlardı. Kenan, öğretmenlerinin Semra hakkında konuşmalarını her zaman takdir ediyordu. Ancak içindeki huzursuzluk büyüyordu. Herkesin bu duruma nasıl tepki vereceğini merak ediyordu.

 

Bir gün, Semra'nın öğretmenlerinden biri Kenan'a geldi ve heyecanla konuştu:

- "Kenan Bey, Semra çok yetenekli. Gerçekten okula gitmeli, bu yeteneklerini orada daha da geliştirebilir."

 

Kenan başını sallayarak düşündü. Evet, kararını vermişti: Semra'yı okula yazdıracaktı. Ancak bu alışılmış bir düşünce değildi. Çünkü bu topraklarda kimse karısını okutmaz veya çalıştırmazdı. Bu davranış bu topraklar için aykırıydı. Ancak Kenan kararını vermişti. Semra hem özel öğretmenlerden ders alacak hem de okula gidecekti.

 

Kenan, karısına en iyi geleceği sağlamak için elinden geleni yapıyordu. Bunun bilincindeydi. Ama içindeki korku büyüyordu. Nelerle karşılaşacağını, kimlerin neler diyeceğini, evdekilerin sorun çıkaracağını, Kezban Hanım'ın nasıl sorunlarla Semra'yı karşı karşıya bırakacağını biliyordu. Bir gece, düşünceleri içinde kaybolmuşken, Semra yanına geldi.

 

- "Kenan, seni böyle düşünceli görmek beni üzüyor. Ne düşünüyorsun?"

 

Kenan derin bir nefes aldı ve Semra'ya baktı:

- "Semra, seni okula göndermek istiyorum. Eğitim almanı, kendi ayakların üzerinde duran güçlü bir kadın olmanı istiyorum. Ama bu kararın nelere yol açabileceğini, ailemizden ve çevremizden nasıl tepkiler alacağımızı düşünüyorum."

 

Semra'nın gözleri parladı, ama aynı zamanda endişeliydi.

- "Kenan, senin desteğinle her şeyin üstesinden gelebileceğimize inanıyorum. Ama... biliyorum, bu kolay olmayacak. Özellikle Kezban Hanım..."

 

Kenan, kararlılıkla Semra'nın elini tuttu.

- "Onun adı Kenan Azadoğlu'ydu. Kenan Azadoğlu bir şeyi kafasına koyduysa, yapardı. Hiç kimse onun karşısında duramazdı."

 

Kenan, bu kararıyla sadece Semra'nın değil, kendi hayatlarının da ne kadar değişeceğini biliyordu. Ama bu riski almaya kararlıydı. Semra'nın gözlerindeki umut, onun kararlılığını daha da güçlendiriyordu. Herkesin ne diyeceğini, nelerle karşılaşacaklarını bilmiyordu ama bir şeyden emindi: Semra'nın hayatını değiştirecek, ona yeni bir gelecek sunacaktı.

 

Semra korkuyordu, biliyordu. Kenan bunu söylediği zaman evdeki herkes büyük bir şaşkınlığa uğrayacak ve herkes ona cephe alacaktı. Herkes Kenan'ın aklını çaldığını ve onu buna zorladığını sanacaktı. Kezban Hanım ile olan arası daha da kötüleşecekti. Ona daha çok sataşmaya ve daha çok hayatını cehenneme çevirmeye çalışacaktı. Ancak şunun da farkındaydı ki, bu topraklar okuyan yahut çalışan bir kadın için çok acımasız olabiliyordu. Bunu, 15 yaşında bir kızın Berdel'e verildiğinde görmüştü. Bu topraklarda Berdel bir adetten ibaret değildi; daha derin anlamlar taşıyordu. Herkesin hayatı bu adetlerle, bu kaidelerle şekilleniyordu. Eğer biri bir hata yaparsa, diğeri bunun bedelini ödüyordu. Bu hayatta kızların bir seçim şansı yoktu. Seçim şansı sadece erkeklere verilmişti. Eğer bir kadın kocasının evinde dayak yiyorsa, bunu normalleştirirlerdi. Çünkü bir kadının kocası ister döver, ister söverdi; istediğini yapardı. Burada bu kanunlar geçerdi.

 

 

 

**Semra:** Anne, lütfen anlamaya çalış. Ben okumak istiyorum, kendi hayatımı kurmak istiyorum.

 

**Kezban Hanım:** (Sert bir şekilde) Sen ne diyorsun Semra? Bu evde böyle şeylere izin verilmez. Kenan mı soktu bunları aklına?

 

**Semra:** Hayır, anne, Kenan'ın suçu yok. Benim isteğim bu. Kendim için bir şeyler yapmak istiyorum.

 

**Kezban Hanım:** (Öfkeyle) Saçmalama! Bizim adetlerimiz, geleneklerimiz var. Bir kadının yeri evindedir. Kenan seni kandırıyor, aklını çeliyor.

 

**Semra:** (Kararlılıkla) Hayır, anne, Kenan beni kandırmıyor. Kendi hayatımı yaşamak istiyorum. Okumak ve çalışmak istiyorum. Kendi ayaklarımın üstünde durmak istiyorum.

 

**Kezban Hanım:** (Alaycı bir şekilde) Kendi ayaklarının üstünde durmak ha? Bu topraklarda kadınlar böyle şeyler yapamaz. Bizim kaderimiz bu, kabul etmelisin.

 

**Semra:** (Gözleri dolarak) Ama ben bu kaderi kabul etmiyorum. Hayatımı kendim şekillendirmek istiyorum. Sen de bir gün anlayacaksın.

 

**Kezban Hanım:** (Daha da sertleşerek) Anlamayacağım, Semra. Seninle işim bitmedi. Bu evde böyle şeylere izin yok!

 

**Semra:** (Kendi kendine fısıldayarak) Ne olursa olsun, pes etmeyeceğim. Kendi yolumu bulacağım.

 

 

 

Kezban, Kenan'ın bu alaylı konuşmasına karşı durduğunda, Semra şaşkınlıkla ama cesaretle kendini ifade etti. Belki de hayatında ilk kez bu kadar cesaretlenmişti. Cesaret etmişti, belki de kendi halinde bir büyüğe karşı ilk defa böyle bir meydan okuma yapmıştı. Ancak bu topraklarda bir kadının kendini ifade etmesi genellikle saygısızlık olarak algılanırdı; bazıları ise bunu kendi hakkını savunma olarak değerlendirirdi.

 

Semra'nın duruşuyla Kezban Hanım'ın gözleri genişledi, sonra sert bir ifadeyle karşılık verdi:

- "Semra, senin yerin burası değil. Kadınların görevi ev işlerini yapmak ve kocalarına hizmet etmektir. Okumak ve çalışmak gibi şeyler sana uygun değil."

 

Semra'nın yüzünde kararlılık belirdi. Kenan, Kezban Hanım'a döndü ve sakin bir sesle konuştu:

- "Sakın bir daha ona bağırmaya veya onun üzerinde baskı kurmaya çalışma. O benim eşim. 15 yaşında olduğunda bu evliliği düzenlediğinizde bunu düşünmediniz. Şimdi ise ben onu istediğim gibi şekillendirip, istediğim karakterde bir kadın olarak yetiştireceğim. Onu okutacağım, ayakları üzerinde durmasını sağlayacağım. O geleceğin iyi bir vatandaşı, iyi bir meslektaşı olacak. Bu topraklarda bu tür baskılar artık son bulacak."

 

Kezban Hanım'ın yüzünde şaşkınlık ve öfke karışımı bir ifade belirdi. Kenan'ın bu sözleriyle evin içinde bir sessizlik hakim oldu. Semra, Kenan'ın yanında dururken içinde hem gurur hem de endişeyle doluydu. Artık bu kararın geri dönüşü olmadığını biliyordu.

 

 

 

 

 

 

Kenan, kararlılıkla adımlarını atmaya karar vermişti. Yarın ilk iş olarak Semra'nın okul kaydını yapacaktı. Bu topraklarda alışılmışın dışında bir karar olsa da, onun için Semra'nın eğitimi ve geleceği ön plandaydı. Evdeki diğerlerinin tepkilerini ve eleştirilerini düşünmeden karısının yanında durdu.

 

Ertesi sabah, Kenan erkenden kalkıp Semra için okul için uygun kıyafetleri satın almak üzere dışarı çıktı. Semra'nın eşi olarak, onun okumasını ve gelişmesini sağlayacak her türlü desteği vermek istiyordu. İçten içe, Semra'nın bu adımıyla buradaki diğer kadınlara umut olacağını ve yaşamlarını değiştireceğini düşündü.

 

Kenan, Semra için alışveriş yaparken içinde bir gerilim hissediyordu. Bu kararın yankıları ne olacaktı? Kezban Hanım'ın tepkisi nasıl olacaktı? Ancak Kenan'ın kararlılığı ve inancı onu destekliyordu. O artık kendi kararlarını veren bir kadın olacak, başkalarının gölgesinde yaşamayacaktı.

 

Döndüğünde, Semra'yı bulduğu yerde bekliyordu. Kıyafetleriyle ona doğru yaklaştı ve gülümseyerek konuştu:

- "Semra, senin için okul için birkaç şey aldım. Umarım hoşuna gider."

 

Semra teşekkür ederek kıyafetleri aldı ve Kenan'a dikkatlice baktı:

- "Kenan, bu kadarı için çok teşekkür ederim. Ama benim için en büyük hediyen senin desteğin ve inancın."

 

Kenan gururla başını salladı:

- "Seni desteklemek benim en büyük görevim. Hiçbir şey senin geleceğini engelleyemez. Sen okuyacaksın, başaracaksın. Kim ne derse desin, hiç kimse bu kararı bizim elimizden alamaz."

 

Semra'nın yüzünde kararlılık ve umut dolu bir gülümseme belirdi. Artık Kenan'ın

yanında durduğunu ve onunla birlikte bu yolda ilerleyeceğini hissediyordu.

 

 

Yorum bekliyorum...

Beni çok bekletmeyin

Loading...
0%