@aytengul
|
Merhaba nasılsınız yeni bir aşiret paket sizlerle
Şanlıurfa’nın dar sokakları ve kiremit rengi evleri, Eylül sıcağında kavrulurken, Batman Ağa'nın konağında yankılanan çığlıklar, şehrin her bir köşesine yayıldı. Günün en sıcak saatlerinde, öğle güneşinin kavurduğu saatlerde, kızı Zerda’nın perişan hali bir anda tüm şehri sarstı. Zerda Muzafferoğlu, 20 yaşında, güzelliğiyle nam salmış genç bir kızdı. Üniversite eğitimi için sabah erkenden evden çıkmış, yanında her zamanki gibi koruması ve şoförüyle güvenli bir şekilde yol alıyordu. Ancak kim bilirdi ki o gün, o çıkış, Batman Ağa’nın genç kızı için bir kabusun başlangıcı olacaktı?
Bir saat, iki saat derken, Zerda’dan hiçbir haber gelmedi. Telefonlar açılmadı, yolların sonu boşlukta bitti. Herkes endişeyle beklerken, öğleden sonra saat üç sularında bir haber ulaştı konağa. Zerda, şehrin en izbe köşelerinden birinde, terk edilmiş bir çöplüğün kenarında bulunmuştu. Yüzü gözü yara bere içindeydi; elmacık kemiği kırılmış, dudağı patlamıştı. En kötüsü de bacağının iç kısmından aşağı doğru süzülen koyu kırmızı kan, hayatta kalma savaşı veren genç bir bedenin son çırpınışlarının habercisiydi. Çevredekiler, orada bulduklarında, onun bilincinin neredeyse kapalı olduğunu, sadece acı dolu inlemelerle hayata tutunmaya çalıştığını anlatıyordu.
Batman Ağa, Zerda’nın bu halini gördüğünde, kalbine bir bıçak saplanmış gibi hissetti. Gözleri kızının her bir yarasında, içindeki yangını söndürecek bir çıkış yolu arıyordu ama bulamıyordu. Kimdi bunu yapan? Neden? Zerda’nın kanlı giysileri, bir işkence gecesinin izlerini taşıyor gibiydi. Üzerindeki elbise yırtılmış, yerlere kadar uzanan siyah saçları ise toz toprak içinde kalmıştı. Zerda’nın dudakları kurumuştu, fısıltıyla bile olsa konuşabilecek durumda değildi.
Ağa’nın konağında hava ağırlaşmış, korku ve öfke her yana yayılmıştı. Konağın koridorlarında yankılanan adımlar, titreyen eller, sessiz ağlamalar... Herkes biliyordu ki bu bir savaş ilanıydı. Batman Ağa’nın düşmanları çoktu ama böylesine bir alçaklığı kim yapabilirdi? Kim, bu kadar savunmasız bir kızı, genç bir hayali bu denli acımasızca söndürebilirdi?
Konağın kapıları sert bir şekilde açıldı; Batman Ağa’nın gözü dönmüştü. “Bu işin arkasında kim varsa, yerle bir edeceğim!” diye haykırdı. Elleriyle duvarı yumruklarken, konağın taş duvarları bile titredi. Zerda’nın ağrılı nefesi ise derinlerden, çok uzaklardan geliyordu sanki. Savaş başlamıştı. Bu, Batman Ağa için kızının intikamını alana kadar bitmeyecek bir savaş olacaktı. Batman Ağa’nın konağında yıllar boyunca göğüs kabartan bir gururla dalgalanan sancak, bugün adeta yarıya inmiş gibiydi. Şanlıurfa’nın en güçlü adamlarından biri olan Batman Ağa’nın beş oğlu vardı; ama bir tanecik kızı, Zerda’sı onun için bambaşkaydı. O kız ki, yüreğinin ta derinlerinde sakladığı en kıymetlisiydi. Kızı doğduğunda, dünyalar onun olmuştu. Oğullarını ne kadar severse sevsin, Zerda'sı bir başka parlıyordu gönlünde. Zerda, babası için masumiyetin, saflığın ve umudun simgesiydi. Hiç kimse Batman Ağa’nın kızına, Zerda’sına, gülden ağır tek bir söz bile söyleyemezdi. Söylemeye kalksa, karşısında Batman Ağa’yı bulurdu; gözünü kırpmadan kavgaya girerdi. Zerda’nın onuru, Batman Ağa’nın namusu demekti.
Ancak bu haber… Bu haber onun dizlerini titretti, yüreğine bıçak gibi saplandı. Kızının, yaralı ve kanlar içinde, çöplüğün kenarında bulunması, yüreğini parçalamıştı. Bu nasıl bir acıydı, nasıl bir ihanetti! Konağa yayılan dehşet, adeta zamanın durmasına sebep olmuştu. Batman Ağa, kendisine gelen her haberin detaylarını hızla öğrenmek istedi. Kimse göz göze gelmeye cesaret edemiyordu. Hizmetliler, korumalar, herkesin nefesi kesilmişti. Konağın mermer taşları, hane halkının titreyişlerini yankılıyordu.
"Çabuk! Araba hazırlansın!" diye bağırdı Ağa. Sesi titriyor, kelimeler ağzından birer kurşun gibi çıkıyordu. Öfke ve çaresizlik birbirine karışmıştı. Konağın avlusunda telaşla koşuşturanlar, arabayı hazırlayanlar, göz ucuyla Ağa’nın yüzüne bakmaya çalışıyor ama kimse göz göze gelmeyi göze alamıyordu. Çünkü Batman Ağa’nın gözleri bugün ölüm saçıyordu.
Ağa, geniş omuzları ve heybetli duruşuyla arabanın kapısına adeta saldırırcasına yöneldi. Yüzü kasvetliydi, gözleri kinle doluydu. Direksiyona geçtiğinde, hiçbir şey söylemeden gaza bastı. Onun içinde bulunduğu bu korkunç hiddet, şehir sokaklarını yankılandırıyordu. Şanlıurfa’nın yolları, bu kadar hızlı giden bir arabayı uzun süredir görmemişti. İnsanlar sağa sola çekilirken, arabaların klaksonları çınlıyor, toz bulutları her yana savruluyordu.
Batman Ağa, hastaneye doğru giderken her geçen saniye yüreği biraz daha sıkışıyor, aklındaki sorular daha da keskinleşiyordu. “Kim yaptı bunu?” diye geçiriyordu içinden. “Kim benim kızıma el uzattı?” Hastane kapısına vardığında, araba henüz durmadan kendini dışarı attı. Etrafındaki insanlara aldırmadan, kararlı ve hızlı adımlarla hastaneye doğru yürüdü. Her adımı öfke ve endişe doluydu. Ona kimse cesaret edip yol soramaz, kimse karşısında duramazdı.
Hastanenin kapısından içeri girdiğinde, gözleri etrafı taradı. Orada Zerda’sının başucunda duran, doktorlarla konuşan bir grup insan gördü. Zerda’nın durumu ağırdı; bu belli oluyordu. Herkesin yüzünde endişe ve korku okunuyordu. Ağa, hızlıca onların yanına yaklaştı, gözleri alev alev yanıyordu.
"Gerçekleri öğrenmeye geldim!" dedi. Sesi öylesine güçlü ve kararlıydı ki, etrafında duranların hepsi irkildi. Bugün, Batman Ağa’nın savaş vaktiydi. Kim bu işin arkasındaysa, onun cehennem günleri başlamıştı. Ağa’nın içindeki yangın, ancak kızının gözlerini tekrar açtığını görene kadar dinmeyecekti. Batman Ağa'nın öfkeli ve acılı sesi, hastanenin beyaz duvarlarında yankılanarak ilerledi. Sanki zaman durdu; hastane koridorlarının sessizliğini yararak ağır ağır yayıldı. O an herkesin gözleri, Batman Ağa’nın üzerine çevrildi. Yüzündeki ifade, sadece bir babanın değil, tüm sevdikleri için her şeyi yapabilecek bir adamın ifadesiydi. O koridora adım attığı an, doktorlar ve hemşireler bile nefeslerini tuttu. Derken, doktorlardan biri, titreyen adımlarla Ağa’nın yanına geldi. Sesi tedirgindi, kelimeleri zorlanarak çıkıyordu.
"Batman Ağa..." dedi doktor, kelimeleri dikkatle seçerek. "Kızınız... Zerda, ciddi bir saldırıya uğramış." Doktorun sesi gittikçe kısılıyor, söylemesi gereken acı gerçeğin ağırlığı altında eziliyordu. Ağa'nın sert bakışları, doktorun gözlerine adeta bir ok gibi saplanıyordu. Herkes bu anın ne kadar zor olduğunu hissediyordu. Doktor derin bir nefes aldı, belki de hayatında hiç bu kadar zor bir şey söylemek zorunda kalmamıştı.
“Kadere bakın ki...” diye mırıldandı, sesi neredeyse duyulmaz olmuştu. Sonra kendini toparlayarak devam etti, “Zerda kızımız... ne yazık ki... ağır bir darbe almış. Kaburgalarından bazıları kırılmış, yüzünde ve vücudunda ciddi yaralanmalar var.” Bu sözler Ağa'nın kalbine adeta bir bıçak gibi saplandı. Ancak asıl darbe henüz gelmemişti. Doktor, cesaretini toplamak zorunda kaldı. Her kelimeyi tartarak, adeta her harfi özenle seçerek konuşmaya devam etti. “Ve... maalesef, işkence ve istismara uğramış.”
O an hava ağırlaştı, koridordaki herkesin üzerine çöken bir kara bulut gibi. Batman Ağa’nın gözleri kısıldı, yüreği göğsünden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Yüzü bir anda kül gibi soldu, elleri yumruk oldu. “Ne dedin sen?” diye gürledi, sesi titremesine rağmen hâlâ gür ve güçlüydü. Sanki bu korkunç haberi geri aldırmak ister gibi, doktorun gözlerinin içine baktı.
Doktorun gözleri dolmuştu, başını eğdi. “Çok üzgünüm, Batman Ağa,” dedi. “Elimizden geleni yapıyoruz ama... kızınızın durumu çok ağır.” Bu cümleyle birlikte koridorun ortasında derin bir sessizlik oldu. Sessizliğin içinde sadece Ağa’nın öfkeden titreşen nefesi duyuluyordu. Gözleri doldu ama dökülmedi; bu gözyaşları öfke ve çaresizlikten kaynaklanıyordu.
Ağa, kollarını iki yana açıp göğsünü kabartarak bir haykırış kopardı: “Kim yaptı bunu? Kim elini uzattı kızıma? Kim bu kadar alçaldı?” Sesi koridorları çınlattı, duvarları titretti. Herkes, Batman Ağa’nın bu acı ve öfke dolu patlaması karşısında donup kalmıştı. Şimdi onun içinde sadece bir tek şey vardı: İntikam. Kızına bu korkunç şeyi yapanlar cezasını bulacaktı; Şanlıurfa bu hesabın kapanmasına şahit olacaktı.
Doktor gözlerini kaçırarak sessizce geri çekildi. Ağa'nın yanında duran birkaç adam, sanki ne yapacaklarını bilmez bir halde titreyen elleriyle bekliyordu. Bu işin peşini bırakmayacaktı. "Bu iş burada bitmedi, doktor," dedi, sesi soğuktu ama içinde fırtınalar kopuyordu. "Benim kızımı bu hale getirenlerin, yakasını bırakmam. Kimse Batman Ağa'nın kızına bunu yapamaz ve cezasız kalamaz."
Ağa'nın bu sözleri koridorlarda yankılandı, her köşeye ulaştı. Artık herkes biliyordu; savaş başlamıştı. Zerda'nın başına gelenlerin bedeli çok ağır ödetilecekti. Batman Ağa, adaletin kendi ellerinde şekilleneceğini çoktan karar vermişti.
|
0% |