@aytengul
|
İyi akşamlar yorum dinlenmeye geldim ... Lütfen yorum yazın çok seviyorum yorum okumayı.
Hastane koridorları sessizliğe bürünmüştü. Gece çökmüş, herkes derin bir uykunun içinde kaybolmuştu. Saatler gece yarısını çoktan geçmiş, karanlık tüm yoğunluğuyla hastanenin üzerine çökmüştü. Saat tam 1'ü gösteriyordu ki Zerda’nın odasından aniden yankılanan bir çığlık, bu sessizliği parçaladı. O çığlık, öyle ani ve öyle iç yakıcıydı ki, koridordaki nöbetçi hemşireler yerinden sıçradı. Sanki birileri ruhunu koparırcasına bağırıyordu; o çığlık, hastane duvarlarına çarparak daha da büyüdü, daha da yankılandı.
Zerda'nın sesi, tüm hastaneyi ayağa kaldırdı. Herkes panikle koşmaya başladı; hemşireler odalarından çıkıyor, doktorlar şaşkın bir şekilde neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Zerda'nın odasına yaklaştıkça, çığlığın şiddeti daha da artıyordu. Sanki odanın içindeki her şey o acıyı taşıyor, o bağırışın içinde kayboluyordu. Oda kapısı açıldığında, manzara yürek burkucuydu.
Zerda, yatağında doğrulmuş, kollarını savurarak sanki görünmez düşmanlarla savaşıyordu. Gözleri açıktı ama sanki bir şey görmüyordu; gözleri dehşet dolu, bir korku girdabının içinde çırpınıyordu. Ağzından dökülen kelimeler anlamını yitirmişti, sadece korkunun ve çaresizliğin sesi çıkıyordu. "Hayır!" diye haykırıyordu. “Dokunma bana! Git! GİT!” Bu sözler, ruhunun derinliklerinden kopan bir isyan gibi yankılandı. Zerda, uykusundan bir kâbusun ortasında uyanmıştı; o anıları yeniden yaşıyor, o karanlık gecenin esaretinden kaçmaya çalışıyordu.
Odaya giren hemşireler ve doktorlar, onun bu haline tanık olurken ne yapacaklarını bilemiyordu. Zerda, sanki kâbusundan bir türlü uyanamıyordu. O karanlık anlar, gözlerinin önüne bir film şeridi gibi düşmüş, her bir anı zihnine adeta bir çivi gibi saplanmıştı. “Kurtarın beni!” diye bağırdı bir anda, sesi titreyerek ve parçalanarak. Zerda'nın sesindeki çaresizlik ve korku, odayı dolduran herkesi bir adım geri çekilmeye zorladı.
Batman Ağa, koridorun öbür ucundan bu sesleri duyduğunda yüreği sıkıştı. Kanı çekildi, dizlerinin bağı çözüldü sanki. Bu çığlık, kızının sesiydi; o biricik kızının haykırışları, bir babanın dayanamayacağı türden bir feryattı. Ayakları yere zor basarak odanın kapısına doğru koştu. Odaya girdiğinde, gözlerinin önündeki manzara karşısında donup kaldı. Zerda, babasını bile tanıyamaz bir haldeydi; gözleri acı ve dehşetle dolmuş, elleri titriyordu.
“Zerda’m!” diye seslendi Batman Ağa, sesi bir umut, bir kurtuluş gibi yankılandı. Ama Zerda’nın gözleri boş bakıyordu. O anda Ağa, kızının içindeki karanlık kuyunun ne kadar derin olduğunu anladı. Zerda için gerçeklik ve kabus birbirine karışmıştı. O karanlık saplantının gölgesi, hâlâ onun üstündeydi; zihninin en derin köşelerine kazınmış o korkunç anılar, her saniye yeniden yaşanıyordu.
Doktorlar ve hemşireler sakinleştirici vermek için harekete geçti. Zerda, babasının sesine dönüp baktı ama gözlerinde hâlâ o korkunun izleri vardı. Batman Ağa’nın kalbi bir kez daha paramparça oldu. Koca Ağa, güçlü Batman Ağa, çaresizlik içinde kızına baktı. "Korkma kızım, buradayım," dedi ama Zerda, karanlığın içinde kaybolmuş gibiydi.
O akşam saat 3’te, Zerda'nın çığlıkları sadece hastane koridorlarını değil, Batman Ağa’nın yüreğini de yerle bir etti. Karanlık henüz bitmemişti, kabus henüz sona ermemişti. Zerda’nın uyanışı, daha büyük bir fırtınanın habercisiydi. Batman Ağa, kızının korku dolu çığlıkları arasında odanın köşesine doğru sendeleyerek ilerledi. Yüreğindeki acı, bir dağ gibi üzerine çökmüş, onu ezip geçmişti. Koca Ağa, o gücüyle bilinen adam, yerin dibine çöküp kaldı. Duyduğu her bir çığlık, kalbine saplanan bir hançer gibiydi. Zerda'sının çaresizce haykırışları, onu parça parça edip yeniden inşa eden, onu her seferinde daha da yıkan bir tufandı. Dizlerinin üstüne çöktü, gözyaşları yanaklarından aşağı süzüldü, yorgun bir nehir gibi... Koskoca Batman Ağa, şimdi bir babanın tüm çaresizliğiyle, yerin dibine gömülmüş ağlıyordu.
Ağa, yıllarca düşmanlarına karşı dimdik durmuştu, ama şimdi, bu an... Bu an onu yenmişti. Zerda'sının haykırışları, gözlerinin önünde canlanan acı görüntüleriyle birleşince, yüreğindeki duvarlar yıkılmış, bütün benliği titremişti. Yere kapanmış, başını ellerinin arasına almıştı; gözlerinden akan yaşlar, tarifsiz bir kaybın, içsel bir çöküşün ve çaresizliğin ifadesiydi. Ağzından dökülen hıçkırıklar, koca hastane odasını dolduruyor, onun kadar güçlü bir adamın bile böylesine yıkılabileceğini gösteriyordu.
Bu sırada, beş oğlu da boş durmuyordu. Her biri kendi öfkesiyle yanıp tutuşmuştu. Babalarının acısı ve kız kardeşlerinin yaşadığı korkunç olay, kanlarını kaynatıyordu. Onlar, ailelerinin onurunu ve kız kardeşlerinin adaletini sağlamak için yemin etmişlerdi. Şanlıurfa'nın dört bir yanında, bu iğrenç eylemi gerçekleştiren caniyi bulmak için didik didik arıyorlardı. Öfkeleri, onları birer avcıya dönüştürmüştü; her bir sokak, her bir iz, bir ipucu arayışıyla didikleniyordu. Batman Ağa’nın oğulları, düşmanın kokusunu almış bir kurt sürüsü gibi, intikam hırsıyla yanıp tutuşuyorlardı.
Ağa’nın güvendiği korumaları ise Zerda’nın başucundan bir an olsun ayrılmıyordu. Zerda’nın her bir nefes alışverişini izliyor, her an tetikte bekliyorlardı. Onun yanında olmak, onun bu acı dolu uyanışında bir nebze olsun güvende hissetmesini sağlamak için oradaydılar. Onlar da yıllarca Batman Ağa'ya sadakatle hizmet etmiş, her türlü düşmanla göğüs göğüse çarpışmışlardı. Ama şimdi bu bekleyiş, onların en büyük sınavıydı. Zerda’nın titreyen bedeni, gözlerindeki korku ve çaresizlik, onların da yüreklerine işlemişti. O gece orada durmak, tüm hayatları boyunca yaşadıkları en ağır nöbetti belki de.
Bir yandan koridorda yankılanan Batman Ağa’nın hıçkırıkları, diğer yandan Zerda’nın bilinçaltında yaşadığı o korkunç kabus… Herkesin yüreği daralmış, herkesin nefesi kesilmişti. Her saniye, ağır bir yük gibi geçiyordu. Batman Ağa’nın yere çöküp ağladığını gören herkes, bu anın ağırlığını iliklerine kadar hissetti. O an orada olan herkes, Zerda’nın başına gelenlerin sadece ona değil, koskoca bir aileye, bir haneye nasıl bir yıkım getirdiğine tanık oluyordu.
Bir fırtına yaklaşıyordu; Zerda’nın yaşadığı bu cehennem, Batman Ağa’nın ve ailesinin içinde bir volkan gibi patlayacaktı. Bu acı, bu utanç, bu öfke… Hepsi, yakında bir kasırga gibi kopacak, Zerda’ya bunu yapanlardan hesap sorulacaktı. Ağa’nın gözyaşları, yakında akacak kanın ve kopacak fırtınanın habercisiydi. Aradan beş saat geçmişti. Zerda, sakinleştiricinin etkisi altında bir süre daha derin bir uykuya dalmıştı, ama o da sonsuza kadar süremezdi. Gecenin ilerleyen saatlerinde, hastane odasında yankılanan bir başka haykırış, sessizliği yeniden parçaladı. Zerda uyanmıştı; ama bu bir uyanış değil, bir patlamaydı. Kâbuslarıyla dolu dünyasından gerçek dünyaya dönmüş, ama ruhundaki dehşet aynı kalmıştı. Gözleri korkuyla açıldı ve odaya baktığında, sanki hala o karanlık gecedeymiş gibi her şeyin üzerine geldiğini hissetti.
Zerda, bir anda çırpınmaya, bağırmaya başladı. Gözleri odadaki eşyaları taradı, her şeyden, herkesten korkar gibiydi. Yastıklar, battaniye, serum standı... Her şey düşmanıydı sanki. Elinin altına ne geçerse yere fırlatıyor, odayı adeta bir savaş alanına çeviriyordu. Sesi kısılan boğazından çıkan her haykırış, odayı yankılandırdı.
Zerda (haykırarak): “Git buradan! Dokunmayın bana! Beni rahat bırakın! Yeter artık!”
Gözlerinden yaşlar süzülürken, odada ona yardım etmeye çalışan hemşirelerin ellerini itiyor, kimsenin kendisine yaklaşmasına izin vermiyordu. Odadaki her bir hareket, onun için bir tehdit gibi geliyordu. Korku ve öfke birbirine karışmıştı; her şey bulanık, her şey düşmancaydı onun için.
Batman Ağa, koridordan kızının sesini duyduğunda yüreği yine sıkıştı. “Zerda’m” diye mırıldandı ve doğruca odaya doğru adım attı. Ama ne zaman kapıdan içeriye adım atsa, Zerda’nın korkuyla dolu gözleri ona döndü. Ağa, kızının yanına gelmek istedi, ona sarılmak, korumak ve güvende hissettirmek istedi. Ama ne zaman bir adım atsa, Zerda’nın tepkisi daha da şiddetlendi.
Batman Ağa (sessiz ve yumuşak bir sesle): “Zerda’m... Kızım, ben buradayım. Korkma. Yanındayım.”
Fakat Zerda’nın gözleri öfkeden ve korkudan kararmıştı. Onun için her ses, her yüz, her dokunuş birer tehditti. Gözleri babasına döndüğünde, o karanlık gecenin yankıları, zihninde yeniden canlandı. Babasını tanıyamadı belki de, ya da onu tanısa bile ruhundaki yaralar o kadar derindi ki... Gözleri doldu, çenesi titredi ve sesi çatallaştı.
Zerda (acı ve öfke dolu bir sesle): “Gelme! Yaklaşma! Dokunma bana! Beni yalnız bırak!”
Ağzından çıkan her kelime, birer bıçak gibi Batman Ağa’nın yüreğine saplandı. Onun o kırılmış, yıkılmış hali, yüreğini bir kez daha paramparça etti. Odaya bir adım daha atmaya yeltendi, ama Zerda’nın o iç sızlatan bakışları ve bağırtısı onu yerinde dondurdu.
Batman Ağa (yavaşça geri çekilerek, gözleri dolu dolu): “Tamam kızım... Tamam, ben buradayım... Seni bırakmayacağım...”
Zerda, odanın içinde titreyerek geri çekildi, kendisini yatağın köşesine sıkıştırdı. Dizlerini kendine çekti, başını ellerinin arasına aldı ve gözyaşlarına boğuldu. İçindeki öfke ve korku, dışarıya dökülüyor, bir tufan gibi yayılıyordu.
Zerda (kendine sarılarak, ağlayarak mırıldanıyor): “Bana dokunmayın… Bana yaklaşmayın... Korkuyorum… Her şeyden korkuyorum…”
Batman Ağa, kızının bu hali karşısında bir kez daha yıkıldı. Onun bu halini görmek, elinden hiçbir şey gelmediğini hissetmek... Bu çaresizlik, bir babanın yaşayabileceği en büyük acıydı. Zerda’nın feryatları koridorda yankılanmaya devam ederken, o odada herkes donmuştu; kimse bir şey yapamıyordu. Zerda'nın ruhundaki fırtına, her geçen saniye daha da büyüyordu ve bu fırtına, tüm Muzafferoğlu ailesinin üzerinde kara bulutlar gibi dolanıyordu. Batman Ağa, kızı Zerda'nın korku dolu çığlıklarına aldırış etmeden, yüreğinde biriken o sınırsız sevgi ve koruma hissiyle, tereddüt etmeden yanına geldi. Zerda'nın elleri titriyor, bedeni korkudan sarsılıyordu; babasının ona yaklaşmasını bile bir tehdit gibi hissediyordu. Ama Ağa, kararlıydı. O korkunun pençesindeki kızını yalnız bırakmaya niyeti yoktu. Herkes geri dururken, o bir adım daha atıp Zerda'nın yanına eğildi. Onun bu hali, yüreğinde kopan fırtınayı daha da körüklüyordu ama o, bir babaydı; ve hiçbir fırtına, bir babanın sevgisinden daha güçlü olamazdı.
Ağa, kollarını usulca uzattı. Zerda’nın korkuyla çırpınan bedenini kavradı. Zerda, dokunulduğu anda çırpınmaya, bağırmaya başladı. Kollarını savuruyor, gözleri korkudan delirmiş gibi her yeri tarıyordu.
Zerda (bağırarak): "Bırak beni! Dokunma! Git buradan!"
Ama Ağa, kızının bu çırpınışlarına rağmen kollarını daha da sıkı sardı etrafına. Sanki onu dünyadaki tüm kötülüklerden, tüm karanlıktan koruyabilecek tek şey, o sarılıştı. Ellerini Zerda’nın başına koydu, elleriyle saçlarını okşadı. Huzurlu ama aynı zamanda kararlı bir sesle, yumuşakça kızının kulağına fısıldamaya başladı.
Batman Ağa (sakin ve güven dolu bir sesle): "Buradayım, kızım. Babam burada... Yanındayım. Seni koruyacağım, canım kızım. Unutma... Senin abinler de burada, arkanda. Hiç kimse sana bir başına olduğunu hissettirmeyecek. Biz buradayız. Hepimiz buradayız..."
Zerda, bu sözler karşısında önce direnmeye devam etti, ama babasının huzurlu ve derin sesi, yavaş yavaş o büyük korkunun içindeki buzları eritmeye başladı. O ses, ona tanıdık, güven verici ve sevgi doluydu; bir zamanlar çocukken, düşüp yaralandığında, geceleri kötü rüyalar gördüğünde, babasının aynı sesle onu teselli ettiği günleri hatırladı. O an bir şeyler değişti.
Zerda’nın hıçkırıkları, babasının kalbine saplanan birer bıçak gibi keskin olsa da, Ağa yılmadan kızını sarmaya, teskin etmeye devam etti. Zerda’nın titreyen bedeni, yavaş yavaş sakinleşmeye başladı. Babasının kollarının sıcaklığında, o huzurlu sesin içinde bir an olsun, o karanlık gecenin gölgelerinden uzaklaştı. Gözyaşları yanaklarından süzülmeye devam ederken, Batman Ağa'nın göğsüne yaslandı. Kalbi hâlâ hızlı atıyor, ama yavaş yavaş sakinleşiyordu.
Zerda (kısık ve titrek bir sesle, babasının göğsüne yaslanarak): "Baba... Beni bırakma, baba..."
Batman Ağa (gözleri dolu, sesinde büyük bir kararlılık ve sevgiyle): "Asla bırakmam, kızım. Asla. Seni kimseye bırakmam. Hep burada olacağım. Korkma..."
O an, odada herkes nefesini tutmuştu. Herkes, o kırılmış babanın ve yaralı kızının iç içe geçmiş bu derin bağını izliyordu. Batman Ağa'nın sözleri, Zerda'nın içindeki karanlıkları dağıtmasa da ona bir ışık oluyordu. Ve o ışık, ne kadar küçük olursa olsun, o karanlığın içindeki en büyük umuttu. Zerda, belki de ilk kez o korkunç geceden sonra, kendini gerçekten güvende hissetmeye başlamıştı. Babasının kollarında, en güvende olduğu yerdeydi. İstisamar insanlığın en iğrenç yüzü bazı insan demeye dilim varmadığı . Varlıklar bu kötü eylemi istenilen kişiye yapıyorlar kadın demeden çocuk demeden erkek yaşlı demeden yapıyor bunu yapanların Allah'tan ve adaletten cezasını temenni ederim.
Bazı babalar hep babadır bunu Batman ağanın gözünde gördük. Abileiride arkasında Ailesi yanında ...
Bazı kadınların en büyük darbeyi aileleri verse bile bu ailede o yok . Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.. |
0% |