Yeni Üyelik
33.
Bölüm

Aile Balosu

@balleswan

Azra


Birkaç kilometre önümde beliren hedefe atış talimleri yapıyordum. Bu sabahtan beri dördüncü seferimdi. Polislik mesleğime ara vermiş olsam da ve karakolun sokağından geçmesem de ben bir polistim ve yeteneklerimin körelmesi isteyeceğim son şey bile değildi. Belki bir gün üzerinde uğraştığım bu soruşturma da bitecekti ve yine bilindik polis memuru Azra olmaya kaldığım yerden devam edecektim.


Azra, sahi ya bu benim gerçek ismimdi, doğduğum zaman ailem tarafından kulağıma fısıldanan isim. İşlem görmemiş inci, masumiyet anlamına geliyordu. Acaba bu ismi layıkıyla taşıyabiliyor muydum? Ve o anda Karan'ı düşündüm, gerçek adımla seslendiğini hiç duymamıştım çünkü onun için ben Defneydim. O Defneyi tanıyor onu seviyordu. Şu an poligonda durup önündeki hedefi tutturmaya çalışan Polis Memuru Azra onun için tanıdık değildi.


Nedense içimi bir anda kıskanç bir kıvılcım sarmaya başladı. Başlarda hedefe yaptığım sakin vuruşlar artık o kadar sakin değildi. Sanki karşımda hedef yerine Defne duruyordu, hani Karan'ın tanıyıp sevdiği o kadın. Halbuki ikimizde aynı kişiydik, bu anlamsız kıskançlık neyeydi anlam veremiyordum. Son vuruşumu hedefin kafasına isabet ettirmeyi başardığımda derin bir soluk verip silahı indirdim.


Kulaklıklarımı da çıkarırken birisinin omzuma hafif dokunduğunu hissettim. İrkilip kafamı sola doğru çevirdim. Onu gördüğümde dudaklarım hafifçe aralandı. İşte bunu beklemiyordum.


"Güzel atıştı partner, hedefi pert etmişsin." Ali'ydi gelen, vuruş yaptığım hedeften bakışlarını bana çevirdi. Yüzümde nasıl bir ifade varsa güldü.


"Sen ne zaman geldin buraya, hiç fark etmedim seni?"


"Fark ettim, Azra. Bu arada öğle arası olunca can sıkıntısı işte karakolda yapacak bir şey bulamadım. Kendimi buraya attım."


Onu anladığımı belirtircesine kafa salladım. Acaba Rıza babanın durumu nasıldı? Gözlerime baktığında aklımdan neler geçtiğini okumuş gibi gülümsedi ve kafasını olumlu anlamda salladı.


"Rıza komiser de iyi, selamı var sana." İlk başta sevinecek gibi olmuştum ama sonra sorgularcasına kaşlarımı çattım. Alay ediyor olabilir miydi Ali benimle?


"Ben dediklerimde ciddiyim Azra, Rıza abi "bir ara karşılaşırsanız selamımı söylersin" dedi. Ardından devam ettirdi cümlesini. "Sonuçta ne zamandır ekipte değilsin, ofisinde boş duruyor. Yokluğun fark edilmeyecek gibi değil."


Utançla başımı eğdikten sonra kafamı kaldırıp Ali'nin gözlerine baktım. "Sebebimi biliyorsun Ali, ama unuttuysan tekrar söyleyeyim. Sürekli karakola gidip mesleğe devam etmek riskli bir hal almaya başlamıştı. Ayrıca hatırlamıyor musun seninle karakoldan çıkarken de Karan'a karşı basılmadık mı biz?"


Anladığını belirtircesine kafasını salladığında konuyu uzatmamasına sevinmiştim. Gözlük ve silahı görevliye geri teslim ederken ardından tekrar Ali'ye baktım. "Ben spor salonuna gidiyorum, malum antrenörüm yarı zamanlı." Olayın asıl arka planını bildiği için sırıttı. "Yolcu yolunda gerek diyorsun ha antrenör. Bak sevdim bunu işte."


"Deminki yaptığın şey sıkı hareketti tuttum." Konuşma kalıbı Karanı anımsattığında gülümsemem solar gibi oldu. Ali görmesin diye ona el selamı verip yanından hızlıca uzaklaştım. Bugün bu anlamsız duygusallık nereden geliyordu? Sabahtan beri anlamsız duygu gelgitleri yaşıyordum sinirlerimin yıpranmaya başladığını hissettim.


Spor salonunun binasından içeri girerken yine içimde canımı sıkan bir şeyler vardı. Spor kıyafetlerimi giyip boks torbalarının olduğu yere doğru ilerledim. Birkaç torba yamultmak iyi gelecekti sanırım.


Yarım saat sonra


Torbanın yanında yere bağdaş kurmuş otururken mataranın kapağını açıp suyumu içmeye devam ettim. Ardından telefonum çalmaya başladığını duyduğumda cebimden telefonu çıkardım ve yanıp sönen ekrana baktım. Karanla fotoğrafımızın olduğu ekranda onun ismini gördüğümde tüm yorgunluğuma rağmen gülümsedim. Aramayı cevaplandırıp kulağıma doğrulttum.


"Efendim Karan, niye aradın beni?"


"Tuhaf gelecek dediğim şey ama öncesinde sakin olmanı istiyorum."


Kaşlarımı çattım tavana bakarken acaba bu denli uyarmasını gerektirecek ne söyleyecekti?


"Dinliyorum Karan, sakinim şu an söyle hadi."


"Tolga, yeni bir başlangıç yapmak için bir parti düzenlemek istiyor. Balo gibi olacağını söyledi, aile arasında olduğunu da ekledi."


"Aynı kişiden bahsediyoruz değil mi? Peki bunu yapmasında ne etkili oldu?"


"Sana karşı kaba tutumundan dolayı onu uyardım, araya yumruklarda karıştı ama sorarsan pişman değilim. Fazlasını bile hak ediyor aslında." Duyduğum şeyin hayali aklıma düştüğünde şaşkınlıkla aralanan dudaklarımı elimle kapattım.


"Karan sen ne yaptın, abini dövdün mü yani?"


"Dediği şeyleri duymadığın için bu tepkiyi vermeni anlıyorum ancak Tolgayla benim arama girme Defne. O benim kardeşim, tabii ki gerektiği zaman onu uyaracağım gerek sözlü gerek fiziksel." Haklı olduğu için bir şey demedim. Ama aklımı kurcalayan bir soru vardı.


"Peki, niyetinde samimi olduğunu düşünüyor musun Karan? Sonuçta Tolgadan bahsediyoruz ya altından kötü bir şey çıkarsa bu kutlamanın?"


Sıkıntıyla iç çektiğini duyduğum da aynı şüpheyi paylaştığımızı anlamıştım. O da güvenemiyordu bu konuda abisine.


"Güvenmiyorum açıkçası ama gitmezsek korktuğumuzu düşünür. Özellikle konu sen olunca. Sana karşı olan şüpheciliğini ikimizde biliyoruz. Ben bu defteri kapatalı çok oluyor ama Tolga benim gibi değil Defne. Gelmezsek bunun altında bir anlam arayacak."


Anladığımı belirtircesine kafamı salladım bunu göremeyeceğini bilsem de. Karışık düşünceler kafamda cirit atarken derin bir nefes aldım. "Peki, dediğin gibi olsun. Ben alışveriş yapmaya çıkıyorum. Malum önemli bir akşam olacak."


"Kaç gibi alayım seni evden?"


"Ben hazır olduğumda sana saati söylerim."


"Tamamdır, senden haber bekleyeceğim. Bu arada teşekkür ederim kabul ettiğin için. Seni seviyorum sevgilim."


"Bende seni seviyorum."


"Sonunda bir yerlerde sevgilim de olacaktı sanki."


"Çok uyuzsun Karan, tamam ben de seni seviyorum sevgilim!"


Telefonu kulağımdan çekerken son duyduğum hoparlörü dolduran içten kahkahasıydı. Bağdaş kurduğum bacaklarımın uyuşmaya başladığını fark ettim. Artık kalksam iyi olacaktı. Derin bir iç çekip ayağa kalkmak için dizlerimden destek aldım. Matarayı da diğer elime aldım, olsa da bitse kafasında yaşıyordum bugün hayatı. Ve bu durum aile balosunda da geçerli olacak gibi görünüyordu.


*****


Akşam balo öncesi


Karan ile kol kola girdiğimiz mekânın içerisine göz attım. Üzerime giydiğim beyaz kürke rağmen tüylerim diken diken olmuştu. Burası bir şatonun iç mekanını andırıyordu, Tolga balonun tarihi bir binada yapılmasını tercih etmişti. İçeriye girdiğimizi gören takım elbiseli bir kadın görevli bizim yanımıza doğru geldiğinde üzerimize fazlalık yapan ceketleri çıkarıp görevli kadına verdik. Bu sırada olabildiğince sıcak tebessümler sunmaya çalışıyordum insanlara. Karan benden tarafa döndüğünde kürkün sakladığı elbisenin üst detaylarını görmüş oldu.


Ona tepki olarak bende içgüdüsel olarak elbisemin göğüs dekoltesine baktım. Abartısızdı ama yine de kendini belli ediyordu. Alay etmemesini dileyerek gözlerine baktım. Çok şükür düşündüğüm gibi olmamıştı, aklını dağıtmıştı ama laf sokmasına sebep olmamıştı giydiğim elbisenin dekoltesi. Eminim etrafında bundan daha açık giyinen kızlar olmuştur.


"Elbisen... masaldan fırlamış gibi görünüyorsun Defne." Nefes alır gibi gülümsediğimde ona baktım. İnsanı nasıl rahatlatacağını biliyordu. Mavi elbisemin eteklerini tutarken prensesler gibi baş selamı vermeye çalıştım. Ne kadar başarılı oldu bilmiyorum ama denemiştim en azından. Sonuçta her zaman bir prensi selamlamıyorum.


"Sizde aynı masalın prensi gibi görünüyorsunuz Karan Bey, tercih ettiğiniz takım bir olay."


"Öyleyse desene, ikimizde şu an aynı masalın içerisindeyiz."


"Masalımızın Gargameli de Tolga oluyor bu durumda sanırım."


Alınganlık belirtisi görmeyi beklediğim yüzüne bakarken-sonuçta abisini kötü bir benzetme de kullandım- kahkaha atması beklediğim bir şey değildi. İkimizde bu esprime katıla katıla güldüğümüzde birkaç meraklı yüzün bize döndüğünü gördüm. Yapma bir şekilde gülümseyip omzuna hafif dokunup bana bakmasını sağladım.


"Tamam sakinleşelim artık, salonun neredeyse yarısının dikkatini üzerimize çektik."


Anladığını belirtircesine kafasını sallayıp kendine hâkim olmayı başardı ve girmem için kolunu işaret etti. Gülümsedim ve elimi kolundaki boşluktan geçirdim. Beni ileride gördüğü bir servis masasının yanına doğru ilerletti. Bunlar çok güzel görünüyordu, iştah kabartıcı aynı zamanda. Ama Tolganın düzenlediği böylesine şaşalı bir partide servis edilen yiyeceklerden atıştırmak ne derece doğru orası tartışılırdı. Açlıktan ölsem de hayatta yemeyeceğim yemeklere baktım. Yazık olacaktı ama yapacak bir şey yoktu.


"Yemeklerle bakışmak yerine tatlarına bakmaya ne dersin? Ben varım diye kendini tutuyorsan sorun değil kafamı çevirebilirim daha rahat edeceksen?"


"Seninle alakası yok Karan, sorun bu balo, bu etrafa yayılan kasvet. Bu abartılı ama kendine çeken yiyecekler. Kendimi cehennemde ağaçtan sarkan yasak elmaya bakarmış gibi hissediyorum. Konu Tolga ve bunların altında bir şey çıkacak gibi hissediyorum, kendimi kafeste gibi hissediyorum. Altın bir kafes burası. Bende bu kafeste esir tutulan süslü bir güvercinim."


Derin bir nefes alıp elimi göğsüme getirdim nefes almak istiyordum. Kendimi rahat hissetmeye zorluyordum. Güvende hissetmek istiyordum, başımda çatlamaya başladığında bir soluk daha verdim. Ellerini omuzlarımda hissettiğimde irkilip kafamı kaldırarak ona baktım. Endişeli bir şekilde bana bakıyordu.


"Bunun seni bu kadar zorlayacağını tahmin edememiştim. Betin benzin atmış gibi görünüyor idare edebilecek misin Defne?"


Kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım. Onu daha fazla endişelendirmemeliydim. Çünkü her an mekândan kaçmayı teklif edecekmiş gibi görünüyordu. Göğsümde oluşan daraltıya rağmen kendimi gülümsemeye zorladım. "Tamam sorun değil, belki bir müzik sesi olursa kendime gelebilirim. Bir de dans edelim mi, güvende ve huzurlu hissetmek istiyorum."


"Sana böyle hissettirdiğimi bilmiyordum. Gerçekten benim yanımda böyle mi hissediyorsun Defne?"


"Evet, yoksa bu mekânın kapısından asla adım atmazdım Karan. Peki sen, sen benimleyken böyle hissetmiyor musun?"


"Hayır, bundan daha fazlasını hissediyorum. Sen benim âşık olduğum kadınsın Defne. Sana bakmak gökyüzüne bakmak gibi bunu o günde söylemiştim. Ve hislerimin karşılıksız olmadığını gördüm. Şaşkınlığım bu yüzdendi."


Defne deyip durması canımı sıksa da gülümsedim, ben Defneydim bu gece. Bir diğer anlamıyla Karanın âşık olduğu kadın. Elimi tutup dudaklarına götürürken gözlerimin içine bakarak öptü. Deminden beri ortamın kasvetinden kalbimin ilk defa sevgiyle attığını hissetmiştim. Karanın öpüşü kalbimin ritmini bile değiştirmişti. Ardından ellerimi bıraktı. Boşluğa düşmüş gibi hissediyordum o konuşana kadar.


"Aslında müziğin açılması gerektiğini söylemek için gidecektim ama seni yalnız bırakmamamın daha iyi olacağını düşünüyorum. Hem dans alanına geçelim birazdan herkes de sahneye çıkar zaten." Ona merakla bakarken bıraktığı elimi sıkıca kavradığını gördüğümde yüzümün aydınlandığını hissettim. Beraber dj nin yanına doğru gittik. Karan adama bir şeyler söyledi ve müzik çalmaya başladı.


Dansın türünden dolayı kızlar ve erkekler bir yanda toplandı. Karan karşıma geçtiğinde ritimle beraber sol ayaklarımızla adım atıp selam pozisyonunda eğildik. Ardından aynı adımlarla geriye doğru çekildik. Ardından ben sağ elimi havaya kaldırdığımda Karanda bana paralel olarak sol elini kaldırdı ve ellerimizi aynı hizada tutup değdirmeden etrafımızda döndük. Gözlerimiz birbirine kilitlenmişken hareketleri senkronize bir şekilde yerine getiriyorduk. Ardından ellerimizi birbirinden uzaklaştırıp ayrıldığımız yerlerimize geçtik.


Sonraki adımda havaya kaldırdığım sol elimdi Karan da bu sefer sağ elini kaldırmıştı. Ellerimizin arasına yine bir boşluk vardı. Yine onun solundan geçtim ellerimin pozisyonunu bozmadan bir dönüş daha yaptık. Ardından yine eski yerlerimizi geri aldık ve bu sefer şarkının ritmiyle iki elimizi de havaya kaldırdık. Gözlerimiz yine buluştu ama hiç ayrılmamıştı zaten. Birkaç kez de bu pozisyonda döndükten sonra bu sefer birbirimize yaklaştık. Gözlerine bakmayı sürdürürken ellerimden biri onun omzunun biraz aşağısını buldu. Boşta kelen elim onun elinin arasındaydı.


Onunla dokunuşlarımız birbirini bulurken ayaklarım ayaklarına doğru ilerlediğinde ayağını geri çekiyor ileri geri adımlar atıyorduk, dengemizi bulmuş gibiydik. Topuz saçlarımda serbest kalan birkaç kıvrımlı sarı tutamlar gözlerimin önüne düşse de rahatsız etmiyordu. Onun gözlerini, bana bakışlarını görebiliyordum ne de olsa. Dansın başından beri yaşadığım yoğun duygu karmaşasından ifade gösteremeyen yüzüm aydınlanıyor gibi hissediyordum. Dudaklarım iki yana doğru kıvrılmaya başladığında bu sefer içtenlikle gülümsedim Karana karşı, kalbim ısınmaya başlamıştı.


Karan bana bakarken dudağı kıvrıldı. "Bu kadar iyi dans edebildiğini bilmiyordum. Harika olmadığın bir şey var mı senin?"


Normalde olsa mütevazı davranacağım bu iltifat karşısında ukala bir parıltıyla gülümseyip ona üstten bir bakış attım. O bana böylesine etkileyici gözlerle bakarken kendimi ezikleme düşüncesi kulağa saçma geliyordu. "Keşke ama maalesef yok. Doğduğum zaman kulağıma üç kere kusursuz diye fısıldamışlar sanırım."


Anladığını belirtircesine kafasını sallayıp ellerimizin tutuşunu bozdu ve elimin ucundan tutarken etrafımda döndürdü ardından iki elimi elleriyle tutup havaya kaldırdı. "Sanırım neden seninle sevgili olduğumu şimdi daha iyi anladım. Kaliteli insan kaliteden anlıyor."


Gülümsedim. "Desene iki kaliteli insan olarak birbirimizi bulmamız tesadüf olmuş."


"Sen beni buldun, ben sana çekildim. Bu pek tesadüf gibi görünmüyor. İtiraf et bana büyü mü yaptın yoksa?"


Dediklerini dinlerken alt dudağımı ısırdım ve sorarcasına gözlerine baktım. "Diyelim öyle, sana büyü yaptım. Bundan rahatsızlık duyar mıydın?"


Az önce ısırdığım dudaklarıma bakıp ardından gözlerini gözlerime kilitleyip kafasını iki yana yasladı. "Büyüleyen memnun büyülenen memnun. Bundan rahatsızlık duyacağımı sanmıyorum."


Sanki duymayı beklediğimi sonunda duymuş gibi gözlerimin parladığını hissettim ve ona doğru yaklaşıp ayaklarımın ucunda doğruldum ve dudaklarına uzun ama rüya denecek kadar hafif bir öpücük kondurdum. "Her şey için teşekkür ederim. Ben seni çok seviyorum galiba Karan."


Gözlerime uzun bir süre yoğun duygularla bana bakarken ellerimizi ayırdı ve belimden tutup kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Ellerinin yoğun baskısını sırtımda hissederken gülümsedim. Bu öpüşmekten daha iyi hissettiriyordu şuan. Yüzüm omzuna gömülü dururken kafamı kaldırıp saçlarından yayılan kokuyu içime çektim. Ellerim omuzlarına çıkarken gözlerimi huzurla yumdum. Buraya ilk adımı attıktan şimdiye kadar geçen süre boyunca ilk defa bu kadar huzur dolu hissediyordum.


Huzur veren bu koku aynı zamanda mayıştırıyordu da öyle ki içinde bulunduğumuz mekanı umursamayıp şuracıkta uyuyabilirdim. Gerçekten de uyumaya başladığımı hissettiğimde kendimi Karandan geri çektim. Ne olduğunu anlamak istercesine yüzüme baktı. Bir bahane sunmalıydım hemen deminden beri sakin çalan hareketsiz şarkı değişip yerine daha moda sokan bir şarkı geldiğinde gülümsedim. "Bak şarkı değişti, hadi dans etmeye kaldığımız yerden devam edelim." Devam edelim yoksa şuracıkta sızıp kalacağım.


Ani duygu değişimlerime hayret içerisinde bakarken güldü ve diğer partnerlere kısa bir bakış atıp bedenimi onların yaptığı gibi kavradı. Ben de ona uyum sağladım. Şarkı çok hareketli görünüyordu ve bir kısmından sonra herkes partner değiştiriyordu. Bizde partner değiştirdi ve partnerim kim oldu dersiniz? Tabii ki Tolga.


İrkilip derin bir nefes aldım ve gözlerine baktım. Gri gözlerinde huzurun izlerine rastlayamıyordum. Gerçi aradığımı sanmıyordum da. Mekâna ilk girdiğimde hissettiğim kasılmayı daha derin hissediyordum şimdi. Ellerini bırakmak tenimle temasını kesmek ve arkama bakmadan kaçmak istiyordum buradan, Tolgadan, onunla ilgili her şeyden. Karanın yanımıza yaklaştığını fark ettiğimde endişeyle gözlerinden Karana çevirdim bakışlarımı. Ona adeta 'beni bu adamdan kurtar' bakışları attığıma emindim.


Karan derdimi anlayıp bakışlarını abisine çevirdi. "Partner değişimini bu kadar çok istediğini bilmiyordum. Açıkçası beni şaşırttın abi." Abi'nin üzerine bastırarak söyledi. İfadesi sorudan çok tehdit barındırıyordu.


"Sürprizlerle dolu birisi olduğumu biliyorsun Karan, bunda şaşıracağın bir şey yok."


"Bilmez miyim? Tek sorun senin sürprizlerinin mutlu eden türden sürprizler olmaması."


Ne oluyordu bilmiyordum ama ortamdaki tansiyonun yükselmeye başladığını hissetmiştim. Abi kardeş savaşının ortasında mı duruyordum yoksa şu an? Tolganın bedenimin üzerindeki hakimiyetini sonlandırıp yavaşça ayrıldım yanından. Ardından Karanın omzuna elimi koyup sakinleşmesini istercesine kısa bir bakış atıp yönümü tekrar Tolgaya çevirdim.


"Karanın hatırı için kabul ettim teklifini. Ama şansını fazla zorlama istersen Tolga. Her an gidebilirim çünkü." Küstah bir şekilde gülümsedi bakışlarıyla 'sıkıyorsa git' der gibi bakıyordu. Gözlerimi devirip sıkıntıyla soluklandım. Ve karşımda duran iki adama baktım. "Bu gece daha fazla olay istemiyorum lütfen kedi köpek gibi itişmeyin karşımda. Sadece eve gitmek istiyorum, benim için kendinize hâkim olun bu gece."


Bir şey demeyip bir süre birbirlerine baktılar ve olumlu anlamda kafa sallayıp beni onayladılar. Karanın yanına doğru ilerleyip kulağına yaklaştım. "Gözlerindeki ifadeyi gördüm, onunla dans etmezsem olay çıkaracak gibi görünüyor. Sadece ufak bir dans sonrasında yanına geleceğim. O yüzden lütfen az önceki yerimize geçip beni bekle. Sana geleceğim zamanı bekle, bunu benim için yapabilir misin sevgilim?"


Ardından geri çekilip beklentiyle gözlerine baktım. Beni reddetme dercesine, ne kadar başarılı olur bilmiyordum. Ama öyle olmasını umuyordum. Gözlerime uzun uzun baktı ve iç çekti ardından kafasını eğip dudaklarımı kavradı. Bu kabul etti demek oluyordu galiba Karanın dilinde. Ardından geri çekilip elini yanağıma getirip orayı okşadı. Gözleri gözlerimin derinine işlerken gülümsedi. "Konu sen olduğunda asla hayır diyemiyorum." Yanağımı kavrayan ellerini tuttum gözlerimi gözlerinden ayırmadan. "Deme de zaten, yoksa bu sevgilin çok üzülür. Hadi şimdi git ve bekle dediğim yerde."


Kafasını olumlu anlamda sallarken gülümsedi ve yanımdan ayrıldı. Arkasından gülümseyerek iç çektim ve Tolganın yanına doğru dönerken yüz ifadem sebepsiz düştü. Huzursuzluğumdan keyif alıp gülümsedi ve sağ elimi elinin arasına alırken elini yavaşça sırtıma getirdi ve hızlıca kendine çekti. Ona değmemek için kendimi zor tutarken irkildim. Bu adamın amacı neydi?


"Sonunda yine baş başayız ha. Nihayet Karanı uzaklaştırabildin, bu işte ustalaşmışsın bakıyorum."


Çattığım kaşlarımın altından baygın bakışlarla ona baktım. "Yine ne saçmalıyorsun Allah aşkına Tolga? Dans etmek istedin ediyoruz işte."


"Mecbur bıraktığım kısmını ne çabuk atladın?" Gözlerimi sıkıntıyla yumarken dişlerimi sıktım.


"Hatırlatmasana, aklıma geldikçe seni burada herkesin içinde dövüp ardından topuklayarak kaçmak istiyorum." Kahkaha attı, karga kahkahası kulağımı tırmalarken gözlerimi açıp sinirle dudaklarımı yaladım. Bu adam çok oluyordu cidden.


"Hemen kızma bence, daha yeni başlıyoruz. Gecenin sonunda sana bir sürprizim olacak, o yüzden sadece dansa odaklan."


Onun gözleri dışına başka bir yere bakarken sürprizine ne olduğunu deli gibi merak ediyordum. Bu yüzden dans boyunca ona uyum sağlamaya çalıştım. Ayaklarımın canının kesildiğini hissediyordum. Ama Tolganın bunu umursayacağını sanmıyordum. Yüzümdeki acı dolu ifade ona zevk veriyor gibiydi.


"Daha birkaç gün öncesinde mekanımı basıp bana rest çeken kadın nerede? Karşımda duran sen sahteymişsin gibi hissettiriyorsun."


Sinirle güldüm ve gözlerine baktım. "Dürüstlükten bahsedecek son insan bile değilsin Tolga. Benim sahteliğime laf söyleyeceğine önce dürüst müsün diye bir kendini sorgula. Cevabı bulduğunda ne demek istediğimi anlayacaksın."


Vurdumduymaz bir tavırla sırıttı dudağı yamuk bir şekilde kenara kıvrılırken gözlerime baktı. "Hayırdır, bugüne kadar ne sahteliğimi gördün yeni tanışıyoruz daha."


Kafamı olumsuz anlamda iki yana sallarken gülümsedim. "Arkamdan yaptığın o kadın imalarının farkında değil miyim sanıyorsun? Ama şimdi o kadınla dans ediyorsun. Bu, seni hem sahte hem de ikiyüzlü yapar."


Dansın ritmi değişirken birden sırtımı koluna yaslayıp hafif aşağı eğilmemi sağladı. "Senin gibi mi mesela? Sen de görev uğruna sevmediğin bir adama aylarca katlanmıyor musun? Bu durumda benden pek bir farkın yok senin de."


Hem duruş pozisyonumuz hem de söyledikleri kalbimin atışını hızlandırırken bizi uzaktan izleyen Karanı buldu bakışlarım. Yanımıza gelmek için işaretimi bekliyordu. Kafamı olumsuz anlamda iki yana sallarken Tolga beni kendine çekip doğrulmamı sağladı. "Deminden beri her söylediğime pat pat laf verirken şimdi neden susuyorsun, yoksa söyleyecek bir şeyin mi yok?"


Gözlerini öfkeyle bakarken derin bir nefes alıp gözlerimi yumdum ve gözlerimi açtım bu sefer baygın bir şekilde bakıyordum. "Çok istiyorsan git söyle Tolga, ama benim yapabileceğim şeyleri biliyorsun. Seni durduran bu, kapana kısıldın ve kaderin dudaklarımın arasında. Çaresiz olduğunu biliyorsun ve üzerime bu şekilde gelmeye çalışıyorsun. Göz dağı vermek seninle ilgili kanıtları olan bana karşı kullanabileceğin tek silah."


Gözlerini sinirle yumduğunda huysuzca homurdandığını duyabiliyordum. Haklıydım ve o da bunu biliyordu. Ardından gözlerini açtı ve yüzünü bana doğru çevirdi. Az sonra diyeceği şeyler her neyse yaşam sevincimi alıp götürecekmiş gibi hissediyordum.


"Beni tanımaya başlıyorsun yavaş yavaş bunu sevdim. Ama göz dağı dedin, sanırım şöyle bir şeyden bahsediyordun. Dur bu kavramı bir açıklığa kavuşturayım." Ellerim omzunda dururken anlamaz bir şekilde ona bakıyordum. Diğer eli hala belimi sıkıca kavrarken çıkardığı telefondan bir yerlere girdi ve birkaç kez sayfayı kaydırdı. Ardından gülümsedi ve bakmam için telefonu bana doğru çevirdi. Çatık kaşlarımın altından gözlerimi resme doğru çevirdim. Ve gördüğüm şeye ilk birkaç dakika anlam veremedim. Kulağıma doğru yaklaştı. Ben resmi anlamlandırmaya çalışırken. "Deren, çok değerli kız kardeşin artık elimde Defne."


Resimde bir şeyler yerine oturmaya başladığında onu gördüm. Bir bodrumda sandalyeye iple sıkıca bağlanmış. Gözlerinde siyah bir kumaşla baygın duran kardeşimi. Üstelik yüzünü göremediğim bir adam arkasında durmuş kafasına silah dayıyordu. Yerin ayaklarımın altından kaydığını hissederken Tolganın bedenimi tutuşu daha da kuvvetlendi. Kulağıma tekrar yaklaştı. "Sürprizimi beğendin mi Defne? Pardon senin gerçek adın bu değildi. Azra, asıl ismin buydu değil mi?"


Ardından kulağımdan uzaklaşıp yüzüme baktı gözlerinde zafer parıltılarını görürken kalbime cam parçalarının saplandığını hissediyordum. Ondan uzaklaşmaya çalıştığımda beni daha da kendine çekti. Dudağının yanağımdaki dokunuşunu hissederken gözlerimin yaşlardan bulandığını hissediyordum. Ardından dudaklarının yanağımla temasını kesip gözlerime baktı. "Aileme hoş geldin Azra, şimdi her şey daha eğlenceli bir hal almaya başladı."


Loading...
0%