Yeni Üyelik
32.
Bölüm

Hatırlamak

@balleswan

Azra


Yüzümün üzerinde gezinen ellerle uykulu gözlerimi yavaşça araladım. Sonra gözlerim onu buldu, bana yoğun duygularla bakan bir çift buz mavileri. Ona bir süre daha bakıp kaşlarımı çattım olduğum yerde doğrulmak istediğimde ellerimi onun göğsünün üzerinden çektim. Yatakta uzanıyorduk ve üzerimizde yorgun vardı. Başım çatlarken sorar gözlerle beni izleyen adama baktım. Anlayamadığım şeyler vardı.


"Karan ben neredeyim, neden seninleyim?" Gülümsedi. Elleri sarı saç tutamlarımdan birini kavramış parmakları arasında doluyordu.


"Hatırlamıyorsun değil mi? Dün gece neler olduğunu." Bir ona bir eline doladığı saç tutamlarına bakarken ağrıyan kafama rağmen olumsuz anlamda salladım.


"Dün çok içtin haliyle de sarhoş olmuşsun, olan bu." Düne dair şeyler gözümün önünde yavaş yavaş belirirken hatıralarımın arasında onun olmadığından emindim. Sanırım sarhoş olmamdan sonrasını hatırlamıyordum. Üzerime baktım, beyaz tişört vardı yani giyiniktim. Bir şey yaşamamıştık.


"Peki sen neden buradasın, bara gideceğimi sana söylemediğimi hatırlıyorum." Onun gözlerine baktım. "Yoksa yanlış mı hatırlıyorum?"


Gülümseyip kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı ve eli yanağımı buldu dokunuşu yumuşaktı. "Söylemedin zaten, ben barmenden öğrendim, hani dün gittiğin barda çalışan adamdan."


Kafam çatlıyorken elimi huysuz bir tavırla saçlarımın arasından geçirdim. Şu an Karanın dokunuşlarından bile etkilenemeyecek durumdaydım. "Hiçbir şey hatırlamıyorum ve kazan gibi çatlayan beynimde hiç yardımcı olmuyor. Dün tam olarak ne yaşadık biz?"


"Bunu bilmek istediğinden emin misin? Gerçi bana hava hoş sana seve seve hatırlatırım." Bunu derken olduğu yerde doğruldu ve bana doğru yaklaştı. Gözlerindeki ifade hiç hoşuma gitmemişti. Olduğum yerde kendimi geri çekmeye çalışırken eliyle kolumdan kavradı.


"Biraz daha geriye gidersen zemini boylarsın, dikkatli dur bence." Ardından sırıttı ve konuşmasına devam etti. Ben de istemsiz arkama baktım tam olmasa da ucunda duruyordum yatağın. Ardından kafamı yine ona çevirdim. Dikkatimi üzerine çektiğinden emin olduğunda konuşmaya kaldığı yerden devam etti. Ama öncesinde ikimizi de yatağın başlığına yaslandırdı.


"İşteydim o vakit, sonra telefon çaldı arayan sendin. Aramayı cevapladım, tanımadığım biri telefondaydı sonra aynı ses senin sarhoş olduğunu söyledi. Seni almak için geldim, geldiğimde çakırkeyif görünüyordun. Sonra konuşmaya başladın ben de dinledim. Sonra da eve geldik."


Anlattığına göre pek de olay çıkarmış görünmüyordum. Ama onunla uyanmıştım bu nasıl oluyordu? Yüzümün ifadesinden aklımdan geçenleri okumuş olmalı ki eliyle üzerinde uzandığımız yatağı gösterdi. "Bu durumumuzu merak ediyorsan, beraber uyuduk. Sen çok içmiştin, yedi bardak alkol almışsın."


"Neee! Yedi bardak mı, o kadar çok mu içmişim dün?"


"Bana da saçma geldi, sana sorduğumda ise aslında daha fazla içmek istediğini ama barmenin seni durduğunu söyledin. Dağıtmak istiyormuşsun falan."


Kendime anlam veremezken gittikçe katrelenen baş ağrımla yüzümü buruşturup elimle kendimi gösterdim. "Gördüm, bayağı iyi dağıtmışım. Nasıl geri toplayacağım şimdi?" Bana bakarken uzanıp alnımın ortasına fiske attı.


"Daha sözümü bitirmedim, bunun devamı da var." Dehşet içerisinde suratına baktım, bilmediğim daha ne yapmış olabilirdim ki?


"Gereksiz heyecan yaratma da söyle o zaman! Daha bilmediğim neler saçmaladım?" Ellerimi sıkıntıyla saçlarımın arasından geçirdim bu sefer daha şiddetli adeta saçlarımın dibinden ayırmak istercesine. Amaçladığım şeyi fark ettiğinde gülerek ellerimi saçlarımdan çekti.


"Bir rahat durursan anlatacağım da sürekli araya giriyorsun." Gözlerine uzun süre öfkeyle baktım ve derin bir nefes alırken gözlerimi yumdum geri açtığımda daha bıkkın bir haldeydim. Kafamı olumlu anlamda sallayıp devam etmesi gerektiğini belirttim.


"Eve geldik seni lavaboya götürmeye çalıştım, ama çok içtiğin için miden bulandı ve kustun ama gömleğime. Sonra sana kıyafet verdim ve kendi üstümü değiştirmek için odada seni yalnız bıraktım."


Ardından burası sanki onun da midesini bulandırmış gibi yüzünü buruşturdu. Ellerimle nevresimi avucumun içine alıp sıktım. Yerin dibine girmek istiyordum şu an. Neredeyse ağlayacak bir duruma geldiğimde sızlandım. "Devam et sonra ne oldu?"


Bu halime gülerken kafasını olumlu anlamda sallayıp devam etti. "Sonra seni kontrol etmek için odana ilerledim ama odada yoktun. Aşağıya indim o an senin için çok endişelendiğimi hatırlıyorum. Çünkü çok sarhoştun sen, kendine bilmeden zarar verebilirdin. Ama bunların hiçbiri olmadı, mutfaktaydın ve meşrubat içiyordun. İçtiğin şeyi beğenmedin sonra."


Anlattığı şeyler beni hayrete sokarken elimi havaya kaldırıp bir dakika işaret yaptım. "Peki ben neden senin evindeyim? Sen mi getirdin yoksa kendim mi istedim burada olmayı?"


"Tamamen kendi tercihindi burada olmak. Dün sarhoşken dediğine göre evde kardeşin Deren varmış ve arkadaşlarıyla parti veriyormuş."


"Saçma, kardeşim üniversitede yurt dışında." bunu içimden düşündüğümü sanıyordum ama onun alayla havaya kaldırdığı kaşlarına bakarken pek de içimden söylemediğimi fark ettim. Bana bakıp gülümserken eliyle yanağımdan makas aldı. "Şuna bak, demek kardeşin üniversite de demek burada bile değildi ha?" Ardından ekledi. "Sen şuna "seni özledim" desene. Sarhoş olmak bahane Karan şahane falan." Ardından uzanıp dudağıma kısa bir öpücük bırakıp kendini çekti.


Utanç içerisinde gözlerimi yumdum ardından geri açıp inkâr etmek için dudaklarımı araladığımda işaret parmağını dudağıma doğru tuttu. Gülümserken kafasını olumsuz anlamda iki yana sallıyordu. "Hiç inkâr etme Defne, aksini kanıtlayamazsın çünkü."


"Çünkü ne, devamı da mı var?"


"Çünkü bunu doğrulayan kanıtlarım da var."


"Kanıt derken, ne demeye çalışıyorsun Karan?"


"Demek buz rengi gözlerim içini yakıyor ha. Göz rengimi bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum." Bu onu ilk gördüğümde aklımdan geçen şeydi ve sarhoşken bunu ona itiraf mı etmiştim ben? Niye sarhoşken sadece oraya buraya kusup sonrasında bayılan bir tip değilim? Neden bu kadar saçma itiraflar ve davranışlarda bulunuyorum? Senin kendinle alıp veremediğin ne Azra?


Yüz ifadem ve davranışlarım onu eğlendiriyor olmalı ki sabahtan beri kahkaha atıp duruyordu. Kahkahalarını durdurmayı başarmıştı ama yüz ifadesine bir çare bulamamıştı. "Senden bu güzel itirafları duymak için illa sarhoş mu olman gerekiyor? O zaman seni seve seve sarhoş bırakırım sevgilim."


Eliyle tekrar yanağımdan makas almaya çalıştığında eline hafif vurup ters bakışlar attım ona. Tepkisi gülüp elini çekmek oldu. Bu tavırları sabrımı zorlamaya başladığında elimi devam et dercesine salladım.


"Devam et, başka ne oldu?"


"Çok sarhoştun ama uyumak istemediğini söylemiştin. Bir şekilde beni kandırıp kucağımdan indin koşarak kaçarken odalardan birine girdin. Ben de senin peşine düştüm. Ardından girdiğin odaya girdiğimde sırtıma atladın. Sesin baya keyifli çıkıyordu o an. Ellerin gözlerimi kapatırken dengemi sağlayamayıp koltuğun üzerine düştüm. Sonra sen üzerime çıktın ardından dudaklarıma kapan-" Korkuyla bakarak dudaklarına kapattığım ellerimi çekmeden konuştum.


"Tamam kes, sonrasını tahmin edebiliyorum. Anlatmasan da olur."


Gülerek avucumun içini öptü, gıdıklanıp geri çektim. "Ama en keyifli yeri orası. Bu halimiz kimin eseri sanıyorsun?"


"Benim eserim mi yani, seni zorla buraya ben mi getirdim?"


"Teklif ettin desek daha uygun olur. Sonra da şunu söyledin." Anlamayan bir ifadeyle ona baktım.


"Ne söyledim?"


"Bu geceyi en güzel rüyan yapacağım. Bekle ve gör yakışıklı." Utanç içinde elimle yüzümü kapattım. Ellerim yüzümü kaplamışken homurdandım. "Rüyaymış, kâbus desene sen şuna!"


"Kâbus gibiydi zaten, odaya çıkınca yine kustun. Sonra yine seninle ilgilendim ardından uykun geldi ve yatağa yatıp uyudun."


Bilmem kaçıncı kez utançtan inledikten sonra ellerimi yavaşça yüzümden çıkıp ona mahcup bir şekilde baktım. "Özür dilerim, sarhoş olup sana bu kadar zahmet çektirdiğim için."


Gülümseyip ellerini yanağıma getirdi ve orayı okşayıp ardından makas aldı. "Sorun değil, hem ne derler bilirsin 'aşk her şeyi affedermiş.'"


Ona kötü kötü bakıp tam söylenecekken gülerek araya girdi. Ardından ciddileşti. "Tamam tamam uzatmayacağım bu konuyu. Lakin benim de sana sormak istediğim şeyler var."


"Dün geceki onlar hakkında mı?" Acaba Tolganın yanına gittiğimle ilgi ağzımdan bir şey mi kaçırdım? Ya da Tolga mı ona bir şey söyledi, benimle ilgili?"


Soruma kafasını olumlu anlamda salladı. "Dün ben gittikten sonra olanlarla ilgili daha çok. Aklıma takılıp duran şeyler var."


Yattığım yere biraz daha yayıldım. "Sonra söylesem, nasıl olsa daha buradayım. Bir yere de kaçmıyorum. Sonra sorsan. Hem başımda kazan gibi." Gözlerime uzun süre baktı. Kaçamak cevap veriyordum ve bunu fark etmişti. Yine de diretmedi ama ben biliyordum ilerleyen saatlerde bunun üzerine mutlaka gidecekti.


Bir şey demeden sadece kafamı elleriyle tutup kendine çekti ve göğsüne bastırdı tekrardan. Ona engel olmayıp elimi karnının üzerine koydum. Son huzurlu dakikalarımızı geçiriyormuş gibi hissediyordum. Sanki bundan sonra aramızda bazı şeyler değişecekmiş gibiydi. Gerçi bunu da bir şekilde atlatırdım ya neyse. Sadece gözlerimi yumdum. Biraz daha uyumak iyi gelecekti.


*****


Kahvaltımızı yapmış salonda dururken içmem için ağrı kesici ve suyla Karan odadan içeri girdi. Salonda kanepenin üzerinde oturuyordum düşünmek için ellerimin arasına aldığım kafamı doğrultup Karandan tarafa baktım.


İçmem için bana uzatırken düşünceli görünüyordu. "Şimdi daha iyi misin?" Verdiği ilacı içip suyla boğazımdan aşağı iterken kafamı olumlu anlamda salladım. Bardağı elimden alıp önündeki masaya bıraktı ve ardından yönünü tekrar bana çevirdi. "Anlat seni dinliyorum. Dün ben gittikten sonra ne yaptın?"


Duymayı beklediğim soru ondan gelince derin bir iç çektim. Nereden başlayacağımı bilmiyordum ama bir şekilde halletmeyi umdum. Ardından oturduğum yerde ondan tarafa döndüm. Tüm ciddiyetiyle bana bakıyordu. Acaba aklından ne geçiyordu, benimle ilgili bir yargıya mı varmıştı ve sonrasında diyeceklerim bunu değiştirebilecek miydi?


"Sen gittikten sonra içeri girmeyip bir süre senin sokakta kayboluşunu izledim. Ardından bir ses duydum bir motor sesiydi. Evin diğer tarafından geliyordu oraya doğru koştum. Birileri bizi izliyordu Karan."


"Bundan emin misin Defne? Ortaya attığın baya büyük bir varsayım."


Kafamı salladım. Sonra soran gözlerle ona baktım. "Çevrende bunu yapabilecek potansiyelde birileri var mı?" Düşünür gözlerle benden uzakta bir yerlere baktı. Baktığı bendim ama gördüğü başka şeydi. Gözlerinden dakikada farklı duygular geçiyordu ama bir şey demeyip sustu. "Kendimden bahsetmiyorum çünkü benim pek düşmanım yok. Kendi halinde bir antrenörüm ben Karan. Kimseyle işim olmaz."Dediğim şey karşısında kafasını kaldırıp bana baktı. "Ben seni tehlikeye mi atıyorum? Bunu mu demeye çalışıyorsun Defne?" Duraksadım buna ne diyeceğimi bilemiyordum. Histerik bir kahkaha attı. "Suskunluğun her şeyi açıklıyor." Seri bir şekilde düşüncelerimden uyanıp ona baktım. "Ben öyle bir şey demedim, ama izleniyoruz Karan. Tek başıma ben değilim sen de tehlikedesin. Endişem ikimiz için."


"O zaman böyle söylemeliydin en başında. Ama sessiz kaldın, aksini düşünmemi sağladın."


"Özür dilerim Karan. Ama böyle yaparak bir yere varamayız. Bizi bekleyen tehlike dışarda elini kolunu sallayarak beklerken- birbirimize düşmemiz saçma olur. Bütün olmamız gerekiyor. Birbirini seven insanlar böyle yapmaz mı?"


Sinirle güldü ve gözlerini gözlerime dikti. "Birbirini seven insanlar ha! Birbirini seven insanlar dürüst olurlar sır saklamazlar! Ama sen sarhoş olup ağzından kaçırmasan bunu da bilemeyecektim ben. Her koşulda bana karşı dürüst olmamandan sık-"


"Abindi."


Onu bölen cümlenin gerçeği susturmaya yettiğinde öfkeyle belerttiği gözleri ve çattığı kaşları çözülmeye başladığında bana sorgularcasına bakışlar attı. "Bak öylesine bir varsayımsa çok kötü olur. İntikam almak için mi söylüyorsun?"


"Ne intikamı aklımdan bile geçmedi. Gözünde bu kadar mı basit biriyim ben Karan?" Gözlerini gözlerimden kaçırması ve bir şey dememesi sinirimi git gide bozarken kahkaha attım ona bakarak. "Suskunluğun her şeyi açıklıyor." Oturduğum yerden hiddetle kalktım ve odanın kapısına doğru ilerledim.


"Defne, konuşmamız bitmedi." Onu umursamayıp yürümeye devam ettim ama kapıdan çıkamadan bileğimden tutup hızla kendine çektiğinde burunlarımız birbirine çarpacak oldu ama kendimi çektim. Gözlerine öfkeyle bakarken tıslarcasına konuştum. "Bırak kolumu, beni anlamak istemeyen birine anlatacak bir şeyim yok benim." Elimi bileğimden kavrayan elinden kurtarmaya çalıştım. Böyle yapmam beni daha çok kendine çekmesine sebep oldu.


"O gün senin evinde lavaboya gittiğimde Tolga aramıştı. Bir de üstüne senin böyle demen sinirlenmeme sebep oldu. İnanmak istememem senden dolayı değildi bunu abime yakıştıramadım sadece. Anlatabildim mi şimdi?" Bir şey demeyip gözlerine baktım bunun üzerine bir şey diyemezdim.


"Yani artık bana inanıyor musun?" Kafasını olumlu anlamda salladı. Elimi tutuşu hafifletti, konuşmaya devam ederken düşünceli bir tavırla bana bakıyordu. "Dün barda sarhoşken kahve renginden soğuduğunu söylemiştin. Bir adam varmış, sürekli kahve rengi tercih ediyor dedin. Bahsettiğin Tolga mıydı peki?"


Onun gözlerine bakarken dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı olumlu anlamda salladım. Sarhoşken yeterince spoi vermiştim şimdi inkâr edemezdim. Yeterince yanlışım vardı Karana karşı bari bir doğrum olsundu. Anladığını belirtircesine kafa salladı. "Peki ama neden buna gerek duydun? Ben kendimce meseleyi halletmeye çalışırdım. Sen neden durduk yere kendini Tolganın gözüne soktun?"


"Anlamıyorsun Karan, ben senin hayatına girdiğimde doğal olarak kendimi onun gözüne sokmuş oldum zaten. Sen de biliyorsun bunu. Çünkü o senin abin ve ailende. Her abi ailesinin iyiliğini düşünür. Deren benim kardeşim mesela ama onun bir yanlış seçiminde onu uyarmak için yanında oluyorum. Biliyorum şu an uzağımda ama kalbimde hissedebiliyorum. Kalplerimiz bir atıyor çünkü. Tolganın da bu hesap."


Bana hak verdiğini belirtir şekilde gülümsediğinde gözleriyle baştan ayağı şöyle bir süzüp kahkaha attı. Ben de anlamaz şekilde ona bakıp ardından üstüme baktım. Tabii ya! Dün gece ki kıyafetlerle duruyordum. Hani şu giymem için verdiği kıyafetlerle. Kafamı yavaşça kaldırıp ona baktım. Yüzünde bu halimle eğlendiğini belirten bir ifade vardı. Konuşmasıyla bunu pekiştirmiş oldu.


"Hazır sen de bu kıyafetlerle dururken yarım bıraktığımız şey yapsak mı?" Bir şey yapmamıştık ama dalga geçtiğini anlamamak için salak olmak gerekirdi.


"Neden kıyafetlerimin nesi varmış ki?" Bunu öylesine sormuştum, savunduğumdan değil. Ama tartışmanın hararetliyle fark edememiştim tabii orası ayrı.


"Nesi yokmuş ki diyecektin asıl, sadece tişörtle duruyorsun şu an." Gözlerimi devirerek ona baktım.


"Bu kıyafeti sen verdin Karan. Sarhoş olan bendim ama sende hafızanı kaybettin herhalde benim gibi."


"Doğru unutmuşum ama baksana yakıştı." Bunu derken elimden tutup etrafımda döndürdü. "Beyaz renk seni açtı, melek gibi görünüyorsun." Utanıp gülümsedim ve gözlerimi kaçırdım. Ama bunun altında kalamazdım. "Bir şeytana bir melek yakışırdı zaten."


"Hikayemin meleği sen olacaksın ben şeytan olmaya da razıyım." Gülerken ayaklarımın ucunda uzanıp dudağından öptüm. Geri çekilirken hala gülümsüyordum. "Çok konuştun sus artık."


Güldü ve gözlerine yerleşen sinsi bir parıltıyla bana yaklaşıp koltuk altlarımdan kavrayarak birden kucağına aldı. Refleks olarak bacaklarımı beline sardım, kollarımda boynuna dolanırken ona bakıyordum. "Karan ne yapıyorsun?"


"Sence, susmam gerektiğini söyledin ama önce itiraf etmem gereken bir şey var." Hala kucağında dururken ve ona bu kadar yukarıdan bakarken sordum. "İtiraf edeceğin şeyi ayakta dururken de söyleyebilirdin." Sırtımı duvara yasladığında merak içerisinde ona baktım. Gözlerimin içine yoğun duygularla bakarken konuştu. "Hani barda sarhoşken itiraf etmiştin ya, buz mavisi rengini çok seviyordun. Sanırım ben de sevdiğim rengi buldum."


Konuşma gittikçe ilgimi çekmeye başladığında devam et dercesine kafamı salladım. "Gözlerin gökyüzü gibi berrak ve mavi. Sana baktığımda veya aklıma geldiğinde içimin aydınlandığını, huzurla dolduğunu hissediyorum. Sana bakmak gökyüzüne bakmak gibi ve ben bu hissi çok seviyorum Defne."


Loading...
0%