Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Issız Adamın İç Yüzü

@balleswan

Karan


Ofisimde masadaki diz üstü bilgisayarla uğraşırken ortağım olan Çınarı dinliyordum. Aynı zaman da yine Çınarın imzalamam için önüme koyduğu evrakları kontrol ediyordum. Çınar konuşmayı bırakıp bana baktı ve soru sordu. Bunu yaparken elinde tuttuğu tabletten başını kaldırmış onu dinleyip dinlemediğimi anlamak için şüpheci bakışlarla beni süzdü.


"Beni dinliyor musun Karan?"


Kafamı dosyalardan kaldırıp Çınara baktım ve olumlu halde kafamı salladım ve cevap verdim.


"Evet, "teslimat bugün olacakmış" dedin ya."


İnanmazmış gibi baktı ve öğrencisini denemek amaçlı soru soran bir öğretmen edasıyla konuşmaya başladı.


"Evet bugün teslimat olacak ama ne teslimatı?"


Derin bir nefes alıp gözlüğü çıkardım ve masaya bırakıp Çınara bakarak konuşmaya başladım.


"Silah teslimatı Çınar oldu mu? Mp-5 teslimatı olacak!"


Sonra da kaşlarımı ukala bir tavırla yukarı kaldırıp ona bakarken yamuk gülümsememi sundum.


"Cevabım tatmin etti mi seni, sınavdan geçtim mi?"


Bıkkın bir tonda gözlerini devirerek bana baktı. Bakışları "ne olacak bu adamın hali" der gibiydi.


"Geçtin."


İfadesi bezmiş görünürken bunu nefeste söyledi. Onu umursamayıp önümdeki dosyalarla ilgilenmeye başladım.


"Ha, bu arada sana yakınmaktan söylemeyi unuttum, öğleden sonra katılman gereken bir toplantı var."


Tek kaşımı soru sorar şekilde kaldırdım ve Çınara baktım.


"Toplantı mı ne toplantısı ne zaman?"


"Tasarlanmasını düşündüğümüz silahlarda kullanılacak malzemeler için ve bunun için yapılacak harcamayla ilgili."


Memnuniyetsizce gözlerimi kıstım bir toplantı kaldırabilecek durumda değildim çok yorulmuştum zaten.


"Çok mu acil, erteleyemiyor muyuz? Bugün baya bir toplantıya katıldık zaten."


Yapmacık bir şekilde öksürdü ve elindeki kâğıda bakmayı bıraktı.


"Maalesef erteleyemeyiz Karan, ortak olan şirkete haber verildi çoktan."


Çınar konuşmaya devam ederken telefonu çaldı ve karşıdaki kişiye birkaç şey söyledikten sonra telefonu kapattı.


Hayretler içerisinde Çınara baktım bu adamın derdi ne, neden arkamdan iş çeviriyor sürekli? Kendimi dış kapının mandalı gibi hissediyorum. Çınar konuşmayı bitirip kravatını gevşetti ve konuşmaya başladı.


"Ki zaten geldiler ve şu an toplantı odasında seni bekliyorlar. Onları bekletmen doğru olmaz."


Sakin olmaya çalışarak derin bir nefes aldım ve kravatı gevşettim ama biliyordum beni boğan boynumdaki kravat değildi. Beni boğan Çınarın emrivaki tavırlarıydı.


"Çınar, bu kararı alırken keşke bana da haber verseydin arkadaşım. Resmen benden habersiz toplantı ayarlamışsın."


Beni baştan ayağı süzdü ve konuşmaya başladı.


"Bunda bir sorun göremiyorum ve şu an sana bakıyorum da iyi ki böyle bir şey yapmışım."


Gözlerimi devirerek ona baktım. Sinirden gülmek ya da çıldırmak arasındaki ince çizgide gidip geliyordum ve onun bu pervasız davranışları hiç yardımcı olmuyordu.


"Bir de pişkin pişkin "iyi ki yapmışım" diyor."


Çınar gülümseyip omuz silkti. Sanki hissettiğim kızgınlık onun umurunda değilmiş gibi davranıyordu. Yine de beni gaza getirmek için o yüreklendirici konuşmasını yapmaya başladı.


"Hadi be Karan, son bir toplantı sadece. Sen halledersin güveniyorum sana. Bunun da üstünden gelirsin."


"Endişe ettiğim şey bu değil neyse uzatmayacağım. Adamlar nerede bekliyor demiştin?" Ustalık eserine bakan bir öğretmen gibi beni inceledi. İstediği olmuştu sonunda, bundan gurur duyması normal. Onun konuşmaya başlayacağını fark ettiğim de lafını kesip olduğum yer de kafamı eğip üstümdeki duruşuna baktım. Ve sıkıntıyla soluklanırken kendi kendime konuştum.


"İyi bari, en azından fazla dağılmış görünmüyor. İşlerle uğraşıyorum diye pek önemsememiştim. Toplantı bitene kadar beni idare eder."


Pek dağılmayan yine de ufak dokunuş gerektiren kıyafetlerimin duruşunu düzeltmek için ofisteki boy aynasının karşısına geçtim. Ve uygun bulduğum ufak çaplı dokunuşlarla kıyafetlerin üzerimdeki duruşunu düzelttim. O sırada aynadaki yansımamda Çınarın arkamdan geldiğini de fark etmiş oldum.


Ona düz bir şekilde bakıp şey demeden sadece kafamı olumlu anlamda sallayarak yanından uzaklaştım ve kapıya doğru ilerledim. Ama kinaye yapmayı da ihmal etmedim.


"Bir an önce gidelim de insanlar daha fazla beklemesin. Zaten bir hata yapıp yardımcıma uymuşlar, bekletmek olmaz." Gülümseyen ifadesi solar gibi olsa da silinmedi sadece gözlerini devirerek bana baktı.


"Yalnız duyuyorum ama ayıp oluyor." Ona satımı dönüp kapıya doğru ilerlerken omuz silkip düz bir sesle konuştum.


"Duy diye söylüyorum zaten."


Onun görmediğinden emin olduğum için şeytani bir şekilde gülümsedim ve onu ardımda bıraktım. Her ne kadar arkamdan geleceğini bilsem de bu bana anlamsız bir haz veriyordu. Sanki ona patronun kim olduğunu göstermeye çalışıyor gibiydim. Normal de kimseyi kendimden aşağı görmezdim. Bu yaptığım arkamdan iş çevirdiği için ona had bildirme isteğimden gelmişti. Pişman değildim. Bir daha olsa bir daha yapardım.


*****


Nihayet toplantı bitmiş ve herkes dağılmıştı. Masada duran tek içimlik plastik su şişesinden su içip ayağa kalktım. Odada tek Çınarla ikimiz vardık.


"Toplantı bittiğine göre ben kaçar, sende kendine bir iyilik yapıp tatile çık. Bugün çevirdiğin dolaplardan dolayı yorulmuş olmalısın."


Omuz silkip el çantasına masadaki evrakları koyarken cevap verdi.


"Ben pişman değilim, sadece vaktinde halledilebilecekken iş ertelemeyi sevmiyorum."


Dudak büküp olumlu anlamda kafa salladım.


"E yani haklısın bir yerde, sana da hak veriyorum."


Mutlu bir şekilde eliyle kalbini tuttu ve havaya bakarak konuştu.


"İlk defa beni haklı buldun inanamıyorum, beni haklı bulduğun bugünü ömrümün sonuna kadar unutmayacağım."


Onun bu haline hayret içerisinde bakarak güldüm ve hala gülerken konuşmaya başladım.


"Zevzeklik yapma da çıkalım hadi. Daha bir sürü işim var akşam için hazırlanmam lazım."


Silkelenip masadaki dosyayı eline aldı ve hızlı bir şekilde cevap verdi.


"Tabi, hemen geliyorum."


Beraber toplantı odasından çıktık. Ve ofisteki işimde burada sona erdi. Şimdi tek işim eğlenceydi...


*****


Anahtarı kapı deliğinden geçirip kilidi açtım ve kravatımı çekiştirerek çözerken salonda abim Tolgayı gördüm ve alaylı bir üslupla konuşmaya başladım.


"Ooo, Tolga Bey siz buranın yolunu biliyor muydunuz?"


Önündeki dizi üstü bilgisayarla uğraşmayı bırakıp bana doğru döndü. Gözünde gözlükleri vardı ama burnunun üstüne düşmüştü biraz.


"Ne diyorsun Karan, kardeşime sürpriz yapayım dedim kötümü yaptım?"


Dudağımı büzüp omuz silktim.


"Yoo yapmadın beklemiyordum sadece şaşırdım yoksa başımın üstünde yerin var."


Gelişigüzel kafa sallayıp laptoptaki işine geri döndü. Bende odama doğru yöneldim ama birkaç geri adım atıp kafamı duvarın arkasından uzattım.


"Pek misafirperver olamadım kusura bakma açsan buzdolabında bir şeyler var oradan atıştırırsın."


Bakışlarını laptoptan ayırmadan cevap verdi.


"Gerek yok, ben yanımda bir şeyler getirdim, sen rahatına bak."


Bir şey demeyip yukarı odama doğru çıktım. Gece için hazırlık yapmam gerekiyordu.


*****


Kendim işlettiğim ve bana ait olan kulüpte kimseye görünmemek için karanlık fazla göze batmayan L koltuklu köşe sandalyesinde sırtımı yaslamış etrafı izliyordum.


Loş ışık, gürültülü müzik, dans eden insanlar, yiyişen çiftler...


Herkes tamamen aynı burada. Kafamı dinlerim değişiklik olur diye geldiğim bu mekândan koşarak kaçmamak için kendimi zor tutuyordum.


Bu ortam beni rahatlatacağına fazlasıyla geriyordu bugün. Sıkıntıyla bardaktaki viskiden bir yudum daha alıp masaya geri bıraktım. Tam kalkmak için üstüme çeki düzen veriyordum ki mekândan içeri değişik bir sima girdi.


Kapıdan girer girmez önce gözlerini kıstı. Yüzünün memnuniyetsizlikten buluşturduğu apaçık belliydi. Belki de ilk defa gece kulübüne geliyordu.


Sarışın, ideal bir boya sahip ve zayıf bir vücut yapısı vardı. Üzerine giydiği elbise benim için fazla iddialı olmasa da -gün içinde bundan daha iddialı giyinen daha fazla kadın görüyorum.- onda gayet güzel duruyordu. Sanki sırf o giysin diye tasarlanmıştı.


Birkaç adım daha attı ve gözleriyle mekânı süzmeye başladı. Bir şeyler arıyor gibiydi sonra bar taburelerinin olduğu yere baktı ve aradığını bulmuşçasına gülümsedi. Bende onun bu haline gülümsedim çünkü ilgi odağında kimin olduğunu biliyordum. İstifimi bozmayıp olacakları izlemeye ve bundan elde edeceğim hazza odaklanmaya karar verdim.


Kız, adamın omzuna elini koyup bir şey dedi. Adam ise yavaş bir şekilde ona döndü. Ve gevşek bir şekilde sırıtmaya başladı. Kız gördüğü yüzle memnuniyetsiz bir şekilde iç geçirdi. Belki de içinden şansına sövüyordu. Her ne olursa olsun izlemek keyifliydi.


Sonra adam sarkıntılık yapmaya başladı, kızı zorladığına emindim. Kız ise sinirini yapmacık gülümsemesi altında saklamaya çalışıyordu. Bunu onları uzaktan izleyen ben bile anlamıştım.


Sonra düşündüm acaba bu yaptığım düşüncesizlik miydi? Kendi keyfim kaçmasın diye bir kadının zorbalığa uğrayışını izliyor ve kalkıp olaya müdahale bile etmiyordum.


Ama diğer yandan nasılsa kendini kurtarabileceğini düşünüyordum. Bu yüzden bu kadar rahattım sanki. Ki bunda ne kadar haklı olduğumu da kız adamın ayağına topuklu ayakkabısıyla basıp adamı yaptığına pişman ettiğinde anlamış oldum.


Adamın kulağına her ne fısıldadıysa çok merak etmiştim o an keşke orada olup daha yakından dinleseydim dedim.


Sonra kız adama bir şeyler daha dediğinde adam özür dilediğini söyleyen ifadelerde bar taburesini geri itip aksak adımlarla oradan uzaklaştı. Bu kadar bakmanın yeterli olacağını düşünüp yerimden kalktım ve sakin bir şekilde oraya doğru yürüdüm. Bar taburesini çekip oturduğumda benden tarafa döndü.


Ben de barmenden viski doldurmasını istemiştim. Sonra göz ucuyla ona baktım barmen beni onaylayıp giderken. Yüzünde anlamlandıramadığım bir tebessüm vardı. Bir an düşündüm acaba o kızın burada bulunma sebebi ben miydim?


Anlamlandıramadığım tebessümünü karşılıksız bırakmamak için bende ona gülümsedim.


Oda bir süre bana bakıp tabureyi geri çekti ve oturdu ve barmenin önüme bıraktığı viski bardağıyla nasıl geçeceğini merak ettiğim süreç başlamış oldu. Bu süreci başlatan bendim.


Konuşmamı bitirdiğimde yüzüne bakıp ne tepki vereceğini beklemeye başladım. Konuşma böyle ilerledi. Her dediğim veya sorduğum soru onu düşünmeye itiyordu. Arada bocalıyor gibi olsa da uzun sürmeden toparlayıp emin bir şekilde cevap vermekten kaçınmıyordu. İddialıydı, onu bu yüzden deniyordum ve bundan büyük bir keyif alıyordum.


Ön yargılı ve sürekli analiz yapan bir tarafı vardı. Daha beni tanımadan kendince bir yargıda bulundu. Bu beni sinirlendirmek yerine şaşırtmıştı. Önce kafamı sallamış sonra normal bir şekilde uyarıda bulunmuştum. Bir kadını tehdit etmek ya da aşağılamak benlik bir şey değildi. Ben ilk uyarır sonra harekete geçerdim.


Karşımdaki kadın veya erkek olsun fark etmez o kişiyi pişman ederdim. Cevabım onda istediğim etkiyi bırakmış olmalı ki gözleri iri iri bakarken yutkunmuştu. Yine gülümsedi bütün gün yaptığı gibi bozulmuştu ama bunu saklamaya çalışıyordu sahici tebessümünün ardında. Sonra saatine baktı ve ayaklandı. Ve bu kızla ilgili öğrendiğim şeylere sakar olması da eklenmişti. Topuklu ayakkabıyı bile ilk defa bugün giyiyor gibiydi. Yine de yalan yok yakışıyordu.


Düşmesin diye belinden kavrayıp diğer elimle bar tezgahından destek alıyordum. Onun elleri ise iki yakamı da kavramış tutuyordu. Buna rağmen gözleri kapalıydı.


Sonra sımsıkı kapattığı gözleri yavaşça açtı ve önce yakamı tutan ellerine sonra ise benim yüzüme baktı. Güzel bir yüzü vardı ama dikkatimi çeken tek şey gözleriydi. Deniz gibi derindi. Benim gözlerimin aksine daha koyu daha dingin. Ama bu sima bana bir yerden tanıdık geliyordu. Sanki hiç yabancı değilmişiz gibi sanki hep hayatımdaymış gibi. Onun da böyle hissettiğinden eminim bunu gözlerime bakıp dalan gözleri belli ediyordu.


Kafam ve kalbim savaş içindeydi. Aklımda her şey bu kadar bulanıkken kalbim niye her şeyden bu kadar emindi. Hissediyordum bu kadında beni kendine çeken bir şeyler var ama ne olduğunu bilmiyorum. Buna cevap verecek cesaretim var mı ondan da emin değilim. Sadece bir sorum var. Aklımın ve kalbimin uğruna savaştığı bu kadın kim?


Loading...
0%