Yeni Üyelik
22.
Bölüm

21.BÖLÜM KORKUYORUM

@batingam

Zümra'dan..

Dün gece Sevim teyze den bizi havalara uçuran o telefon gelmişti. Koray 48 saatin sonunda gözlerini açmış, ilk cümlesi ise;

"Rahman.....Rahman, Kardeşlerim..." olmuş.

Rahman ne kadar istesede ilk günden sonra Koray'ın yanına gidemedi.Dün akşam babamın ısrarından kurtulamamış; burada, bizim evimizde kalmıştı.

Özenle hazırladığım kahvaltı masasına baktığımda bir kuş sütü eksikti hamdolsun.

Gülsüm annem;

" Hadi ben babanı uyandırayım sende Rahman'ı. "

Utancımdan başımı yere eğip;

" Anne olmaz ben nasıl gireyim Rahman'ın odasına ? "

Alaycı mimiklerini takınıp kaşlarını çatan Gülsüm annem;

" Kızım o senin nikahlı kocan. Ne varmış bunda ? Hadi çabuk ol bak Koray'ı bekletmeyelim." dediğinde çaresiz bir şekilde tırnaklarımı yola yola merdivenlerden Rahman'ın odasına doğru çıkmaya başladım.

Odasına yaklaştığımda kapının çok az aralık olduğunu gördüm.

Yaklaşıp biraz daha araladığımda gördüğüm manzara karşısında nutkum tutuldu. Hem utanıp yere bakıyor, hemde gözümü alamıyordum karşımdaki sanat eserinden.

Rahman'ın altında pantolon, üzerinde hiç birşey yoktu.

Beli oldukça kalın kas kütlesi, omuzlar geniş, sırtındaki kanat kasları lif lif ayrılmıştı. Sol omzunda iki tane kurşun yarası sandığım yaralar vardı.

O elindeki havlu ile arkası dönük yüzünü silerken.

' Allahım ! Ben adamı resmen röntgenliyorum.'

Rahman dan gelen sesle irkildim.

" Daha ne kadar seyredeceksin yosun gözlüm, çimen gözlüm, bitanem, ömrüm ? Gelsene içeri bak kocan üzerini giyiniyor yardım et da."

Sırtı hâla bana dönük olsada sinsice güldüğünü hayal edebiliyordum.

'Senin arkanda gözün mü var be adam ? '

Tam kapıyı açıp içeri girecektim ki yatağın üzerinden tişörtünü alıp bana dönmesi tekrar olduğum yerde çakılmama sebep olmuştu.

Göğüs kasları kocaman ve ortasındaki çizgi tıpkı bir dere gibi iki kası birbirinden bağımsız dağ haline getirmişti. Karın kasları ise bayramlık baklava.

Ama en çok vücudundaki o harita dikkatimi çekti. Bu çektiği acıların haritasıydı. Kurşun yaraları ve derin çizikler.

" Bunlar ne ? Sen ne acılar çektin böyle kara gözlüm ? " dememle birden utandım.

' Yine sesli düşündüm ! '

Gözümün ucu ile gözlerine baktığımda mutluluktan çok şaşkınlık vardı.

" Neee !!! " derken ağızını açmış, kaşları havada, gülerek bana bakıyordu.

Hızlı bir şekilde tişörtünü başından geçirip boynunu devirdi.

" Bir daha söylesene ! "

" Ne.... Neyi söyleyeyim ? "

" Bana bir daha kara gözlüm de lütfen. "

" Uff ya ! Zaten utanıyorum hadi kahvaltı hazır seni bekliyoruz. "

Arkamı döndüğümde omzum dan kibarca tutup kendisine çevirdi.

' Aha yine o koku ! '

İkinci defa bu kadar yakınlaşmıştık birbirimize. O da çıtayı aştığının farkına varmış olacak ki biraz mesafe koydu araya.

Daha fazla uzatmayıp.

" Hadi kara gözlüm ! Bak kahvaltı soğuyor." dedim.

Kızaran yanakları yerini mutluluktan parlayan gözlere bırakmıştı.

" Tamam geliyorum canım. " dediğinde kokusu ile dönen başımla beraber aşağıya yöneldim.

Masada herkes toplandığında 'Acaba yapacağım sürprize Rahman sevinir mi, kabul eder mi ? diye düşünmeden edemedim.

Evet kararlıydım, kahvaltılar bittiğinde söyleyecektim.

Kahvaltımız bittiğinde Rahman'la babam koltuklara geçerken bizde Gülsüm annem ve Tuğçe ile birlikte masayı toplamaya koyulduk.

İşimiz bittiğinde bizde çayları alıp yanlarına geçtik. Kerkese sürpriz olsun diye Gülsüm anneme dahi söylememiştim.

Rahman la babamın Koray'ın durumu hakkındaki konuşması bittikten sonra söze girdim.

" Rahman "

Bana baktığımda göğüsümde beni tatlı tatlı kavuran bir heyecan alevi oluşmuştu.

Bakışlar bana döndüğünde parmaklarımı kıtlatmaya çalışarak devam ettim.

" Şey diyecektim. Sence Şura nın bizden ayrı kalması biraz uzun sürmedi mi ?"

Rahman ne dediğimi anlamamış gibi bir Gülsüm anneme birde babama baktı. Onlarında ondan geri kalır yanı yoktu.

Biraz bekledikten sonra.

" Kusura bakma biraz şaşırdım. Evet uzun sürdü de. Elimizden birşey gelmiyor Zümra alamıyorum onu. "

Hemen ardından gözlerine tebessümle bakıp devam ettim.

" Hayır geliyor. Eğer sende kabul edersen ben resmi nikah kıyalım Şura'nın koruyucu ailesi olarak yanımıza alalım diyorum. Yani evlat edinelim. Babamın kolu uzundur bişeyler yapar" dediğimde.

Şaşkın şaşkın bakıp birden ayağa kalktı.

Babama;

"Kusura bakmayın Komutanım ! " dedikten sonra benide çağırmayı ihmal etmeden bahçeye çıktı.

Korkuyla babamın gözlerine baktığımda gülüyordu.

'Ne oldu ki ? Ama ben sevinir sanmıştım'

Arkasından dışarı çıktım.

Yüzünü, alt dudağını var gücüyle ısırarak bana dönen Rahman konuşmaya başladı.

" Ya ben seni hakedecek ne yaptım Zümra ? Sen nasıl bir meleksin ? "

Daha ona karşılık vermek için kollarımı açmaya fırsat vermeden sarıldı.

Şimdi anlamıştım. Babamların yanında bunu yapamadığı için dışarı çağırmıştı beni. Biz çıkarken gülmesine bakılırsa bunu babamda anlamıştı.

" İzin verip kollarımı bıraksanda bende sana sarılsam diyorum. Hak geçiyo biliyon mu ? "

" Pardon kusura bakma. " deyip kollarımı serbest bıraktığında sıkı sıkıya sarıldım.

" Sevinmene sevindim ! "

" Sevinmem mi bitanem dünyalar benim oldu. "

Zorlada olsa ayrılmıştık birbirimizden;

" Tamam o zaman bu hafta başlayalım işlemlere. " deyip ellerimi çırparak dudaklarıma götürüp zıplamaya başladım.

Rahman içeri geçip, ayakta çay bardağı elinde onu bekleyen babama sarıldı. Çayı dökmemek için kolunu yana açan babam.

" Lan dur oğlum yanacaksın ! "

Rahman;

"Komutanım yaparsın değil mi bişeyler ?"

" Tamam tamam elimden geleni yaparım" deyip bana döndü.

" Aklınla bin yaşa kızım. Hadi sende hazırlan. Fatıma annenler hastaneye gelecekti biran önce gidelim. " dediğinde odama koştum.

Hazırlanıp çıkmıştık. Aracı babam sürüyor, Gülsüm annem yanında, bizse Rahman'la birlikte arka koltuğa yerleşmiştik.

Gözlerimizi birbirimizden ayırmıyorduk. Artık ona bakarken gözlerimi çekmiyordum. İçimdeki utanma duygusu ise kaybolmuş yerini heyecana bırakmıştı. Evet artık ona bakarken utanmıyordum, artık ömrümün sonuna kadar o benim, bende onundum.

Güzel düşünceler ve hayaller arasında yüzerken hastaneye geldiğimizi farkettim.

' Allahım ne çabuk bitti yol ? '

Korkuyordum; evet Rahman'a doyamadan kopacağından korkuyordum. Onun yokluğu bana en büyük sınav olurdu.

Babam merdivenin başımdaki bizi bekleyen Yavuz başkomisere selam verdikten sonra kötü düşüncelerimden sıyrılıp merdivenleri çıkmaya başladım.

"Rahma'nın ailesi geldi mi başkomiserim ?" diye sordu babam.

" Evet efendim geldi. "

" Peki Mert komiser gördü mü onları ? "

" Evet efendim yetişemedim gördü. Şuan onlarla Koray'ın odasında. " dediğinde babam durup başkomsere baktı.

" Haydaaa ! Anlamıştır o şimdi." dediğinde Rahman araya girdi.

" Yapacak bişey yok dayı zaten öğrenecekti. Hem o benim kanım, gardaşım sır çıkmaz bırak bilsin."

"Onda şüphe yok aslanım benim. " deyip Rahman'ın ensesinden tuttuktan sonra kendine çekerek, saçlarına kokulu bir öpücük kondurdu.

Odanın geniş camından baktığımızda Fatıma annemleri ve Koray'ın ailesini gördüm.

İçeri girip selamlaştık. Hoş geldiniz muhabbeti bittikten sonra Koraya baktığımda Rahman'a kaşları çatık bir şekilde bakıyordu.

Bu Rahman'ın da dikkatini çekmişti ki daha fazla duramadı.

" Ne oldu lan ne bakıyon dik dik ? " dediğinde Koray zorla karşılık vermeye çalıştı.

" Nerdesin kardeşim sen ? Ben gözümü açtığımda neden yanımda değildin ."

Rahman;

" Bazı sebepler var kardeşim yoksa ben seni bırakır mıyım ? Hem bak annen baban kardeşlerin yanında. "

Koray;

" Ben bu hale düşünce ' Bunun deli damarı tutmuştur.' dedim " deyip Rahmana uzun süre baktıktan sonra ezik bir sesle devam etti.

" Oğlum sana bişey oldu da bana söylemiyorlar sandım lan. " dediğinde belirgin olmyan adem elmasının yukarı çıkıp indiğini gördüm.

Karay'ın duygulandığını gören Sevim anne;

" Oy kurban olurum seni Yaradana ben " deyip elini Koray'ın alnına sürdüğünde odada duygu rüzgarları esmeye başladı.

Rahman Koraya sarılarak.

" Senin ben gibi bir belâdan kurtulmana izin verirmiyim lan ben ? " dediği ile o rüzgar geldiği gibi esip geçti.

Fatıma annem gözlerini kısmış Rahman'a anlamsız bir şekilde bakıyordu.

' Annem neye kızdı ki ? '

Rahman Fatıma annem ve Abdullah babamın elini öptükten sonra karşısında PÖH kamuflajıyla duran Mert'e yönelerek omzunu sıkıp silkeledi.

" Senden ne haber kardeşim ? İyisin maşallah. "

Abdullah babam ve Fatıma annem aslanlarına tebessümle bakarken Mert abisine biraz şüpheci yaklaşıyordu.

" Abi dışarda konuşabilir miyiz beş dakika ? " dedi kapıyı göstererek.

Rahman meraklı gözlerle Mert'e bakıp.

" Oğlum sırası mı şimdi daha yeni geldik ? Ne oldu hayır mı şer mi ? " deyip Mert'in omzuna elini atan Rahman kapıyı gösterdi.

' Mert anladı ! Zaten anlamasa şaşardım bu kadar olan şeyden sonra.'

" E çık hadi konuşalım bakalım. "

Tam kapıyı açmış çıkacaklardı ki Fatıma annem oturduğu sandalyede gözü dalgınca yere bakar halde konuşmaya başladı.

" Rahman ve Mert çavuş ! Hiç bir yere çıkmıyorsunuz, ne konuşulacaksa burada konuşun. "

Ortam gerilmeye başlamıştı.Tam araya girecektim ki Rahman'ın çaresiz bir ifadeyle kapıyı kapatmasıyla bu düşüncemden vazgeçtim.

" Ne konuşacağız anne neyi merak ediyorsunuz ? "

Fatıma anne Rahman'ın gözlerine çatılmış kara kaşları ile bakarak konuşmaya başladı.

" Oğlum sen ' MİT' te görevliyim. ' diyorsun başka birşey demiyorsun. Tamam anladım gizli herşey. Koray benimde evladım, ama ben Koray'ı bu halde gördükten sonra seninde böyle olmandan korkuyorum. Kim bilir belkide yaşadın bu durumları söyle bilelim yavrum. "

Fatıma annemin Gözlerinde merak, hüzün ve yalvarış vardı.

Rahman derin bir nefes alıp annesinin elini tuttuktan sonra yanına çömeldi.

" Anne bunu bilmemeniz sizin güvenliğiniz için lütfen zorlamayın beni. Bizi, hepimizi zor durumda bırakıyorsunuz. "

Fatıma anne Rahman'ın yüzüne karşı parmağını sallayarak;

" Eğer benim evladımın canı tehlikedeyse varsın benimkide olsun. Bugün buradan herşeyi öğrenmeden kalkmam. Sakın ha sakın, bir tek sözünüz yalan olursa analık hakkımı helal etmem. " dediği anda Rahman Korhan babamın gözlerine baktı.

Babam Rahman'a çaresiz, Fatıma anneye ise mahcup bir bakış atıp Rahman'a tekrar olumlu anlamda gözlerini yumarak bakışlarını yere çevirdi.

Bu hareketinden sonra Rahman Mert'e kaşları çatık halde dönerek ayağa kalktı.

" Sor Mert! Ne öğrenmek istiyorsun ? "

Mert'in yaptığına pişman olduğu gözlerinden okunuyordu. Herkesin üzerinde gözünü gezdirdikten sonra Rahman'a bakıp konuşmaya başladı.

" Ben Kara Muhafızla'la Suriye de operasyona girdim. Orada sekiz kişiydiler. Burada yaralı bir asker için önlem almamızı istediler. Önlemimizi aldık. Ama buraya geldiğimde bu önlemin aşırı düzeyde olduğunu gördüm. Sonra Kara Muhafızlar buraya geldi. Ama yedi kişiydiler yani biri eksik." dedi ve git gide gerilen Rahman dan cevap bekledi.

Rahman;

" Eeeeee " diyerek eli ile devam etmesini söyledi.

" Abi Koray abi Muhafızlar dan ! Ya sen; sende mi onlardansın ? " diye beklenen soruyu sordu.

Mert'in abisine bakışlarında meraktan çok bir gurur seziliyordu. Sanki Rahman'ın cevabından sonra patlayacak gibi verilecek olan yanıtı bekliyordu.

" Evet biz onlarız Mert. " deyip Merte yaklaşıp kaşları çatık halde devam etti.

" Başın göğe erdi mi zibidi gardaş ? "

Mert abisinin yüzünde gözlerini gezdirdikten sonra boynuna atıldı.

" Abi sırrın sırrımızdır. Hakkını helal et vallahi çok merak ettim sana tek soracaktım ama annem anladı. Böyle olsun istemedim. "

Rahman için yapacak başka birşey kalmamıştı. Mert'in başından tutup kendisine çekerek çaresizce sarıldı kardeşine.

Onlar onun ailesiydi ve herşeyi bilmelerine hakları vardı. Bunu tabutla evlerine gittiğinde öğrenmeleri onlara en büyük haksızlık olurdu.

' Allahım sen esirge onları Yarabbim. '

" Abi son bir soru ! " dedi gururla abisine bakan Mert.

Rahman;

" Oğlum yeter, canımı sıkma bak. Sen komisersin biraz ağır ol lan. "

Fatıma anne aniden;

" Rahman canımı sıkma vallahi atarım kafana şu topuklu ayakkabıyı bak. " dediğinde odayı gülücükler aldı.

' Kurşuna kafa tutan adamı ayakkabıyla tehdit etmek mi ? Aaaahhh anne ah ! '

Ciddiyetini bozmayan Fatıma anne devam etti.

" Sor Mert ne sorulacaksa. "

Mert biraz çekinerek;

" Ab..... Abi sen hangisisin ? " dedi. Gözleri irileşmişti. Gerçekten çok merak ediyordu.

" Lan oğlum b... " dediği ile Korhan babam araya girdi.

" KARABASAN !!! " dediğinden bu kez araya giren Koray oldu.

"Ekibin Alfa kurdu ? Yani bizim Reisimiz. " dediğinde Mert'in abisine gururla dalmış gözleri dolmaya başladı.

Fatıma anne şaşkınlıkla herkeste gözünü gezdirdikten sonra konuşmaya başladı.

" Yavrum ben bişey anlamadım kim bu Kara Muhafız ! " deyip Rahman'a dönerek devam etti.

" Sana neden o şerlinin ismini söylüyorlar. Karabasanmış. Karabasan neymiş öyle ? " deyip cevap beklercesine iki oğluna bakıyordu.

Mert;

" Anne Kara Muhafızlar. Onları biz efsane olarak bilirdik ama Suriye deki görevde gerçek olduklarını gördük. Yani onların kim olduğunu, imkansız denilen zor görevlerin üstesinden çocuk oyuncağıymış gibi gelmelerini bizzat gözlerimizle gördük. " annesinin yanağına eline koyup.

" Senin oğlun düz bir asker değil. Onlar insanüstü kuvvete, psikolojiye, yeteneğe, zekâya sahip insanlar. Onlar İslam,Vatan, Bayrak uğruna öz kardeşinin bile hiç düşünmeden ve acımadan kellesini alacak adamlar. Onlar devlet yıkıp devlet kuranlar. Abim benim hiç bir zaman ulaşamayacağım hayalim anne. Sen bunu böyle bil sadece."

Elini annesinin yanağından çekerek tekrar abisine sarıldı.

Ayrıldıktan sonra;

" Dur bir daha sarılayım " deyip gözlerindeki mutlulukla tekrar sarıldı.

Rahman;

"La tamam hadi senin işin gücün yok mu ? Başkomiserin var burada biraz topla kendini. " deyip yanımızdaki Yavuz başkomisere dönerek eli Mert'in ensesinde, o sıcacık gülümsemesini takınarak;

" Yavuz başkomiserim bunlara çok yüz veriyorsun, disiplin namına birşey kalmamış."

Yavuz başkomiser Mert'e bakarak;

" Sen iste tam teçhizat beş bin metre koşturayım. "

Bu cevaptan sonra Mert'in gözleri irileşmişti.

Rahman;

"Beş bin mi ? Sizdeki ceza bu mu sadece ? " dedikten sonra bu kez babama döndü.

" Komutanım PÖH' ü sizin elinize iki hafta versinler."

Babam yüzünde ciddi bir ifadeyle Yavuz başkomisere dönüp.

" Şimdilik beş bin iyi başkomiserim. Bir dahakine bana emanetler. "

Yavuz başkomiser babamın ciddi olup olmadığı çözmek için yüzüne baktı kaldı.

" Siz nasıl emrederseniz efendim.Biz gurur duyarız. "

' Bence babamın eğitimlerini görmeden böyle konuşmamalısın' diye düşündüm. Çünkü o normal bir askere eğitim veren bir komutan değil.

Bu sohbeti burada noktalayan başkomiser olmuştu.

" Hadi koç sen aşağı in ben geliyorum. Geç kaldık. " derken Mert içerdekilerle vedalaştıktan sonra kapı kolunu kavradı. Çıkmadan önce abisine dönüp.

" Şakayı falan bırakında. Ben biraz önce Karabasana sarıldım. " dedikten sonra arakasındakileri peşinden gülerken bırakıp gitti.

Koray'ın kız kardeşi Songül herkesin meraklı gözlerlerle Koray'a bakmasına sebep olan soruyu sordu.

" Abi peki sana ne diyorlar ? "

Koray Babama dönüp izin isteyen gözlerle baktı.

Babam Koray'a bırakmadan kendisi konuşmaya başladı.

" Koray pusu konusunda eşsiz bir yeteneğe sahip. Yani karşısındaki kurbanını yok etmeyi göze aldıysa, kurban farketmeden ensesine kadar girer tıpkı gölgesi gibi.Onun için Onun ismi GÖLGE " diye güzel bir cevap verdikten sonra kararlı bir ifadeyle devam etti.

" Sizden ricam bu konu bu odadan dışarı çıkmasın. Benim kurtlarım bir şekilde çaresine bakar ama akıllarının sizde kalmasını istemem. Çünkü Kara Muhafızlar çocukluklarından bu yana sizin tahmin dahi edemeyeceğiniz zorlukta her türlü silah, hava, kara, su ve psikoloji eğitimlerinden geçti. Yaşıtları kalem dahi tutmayı bilmezken onlar bin metreye nokta atışı yapıyordu. Evet yaşıtları önüne konulan yemeği beğenmezken onlar dağda yılan, kurbağa ve binbir türlü hayvanla besleniyordu, yaşıtları yatağını beğenmezken onlar -25 te dağda yatıyordu. Biz onları çelikle, ateşle, acıyla biledik. Ama aileleri konusundaki hassasiyetlerini ellerinden alamadık, alamayızda . Onun için bütün bunların burada gizli kalması Kurtlarım içinde sizin içinde en sağlıklı olan bir karar. Onları kolay kolay düşman,top, tüfek yıkamaz. Ama sizinle alakalı küçük bir sıkıntı onları tarumar eder. Kendinizi ve onları düşünüyorsanız bütün bunlar bu odada kalsın." diye konuştuktan sonra herkesin yüzüne tek tek bakmaya başladı.

Odadaki herkes dediklerini onayladıktan ve sözlerini verdikten sonra Korhan babam.

" Teşekkür ederim " diyerek minnetini bildirdi.

Sonra Gülsüm annem konuşmaya başladı.

" Pekala Fatıma hanım, Sevim hanım Koray artık iyi, bir haftaya taburcu olur Allahın izniyle. Burada kalabalık olmamızın ona faydadan çok zararı olur. Biz evde hazırlıklarımızı yaptık burada Koray'a yardımcı olması için bir kişiyi bırakıp buyrun biz gidelim." deyip Sevim teyzenin gözlerindeki kararsızlığı görünce devam etti.

"Aa aaa onlar neredeyse benim elimde büyüyen çocuklarım. Lütfen sizde perişan oldunuz. Kendinizi buradan doktorluğumu kullandırtarak kovdurtmayın." diyerek herkesin gülen gözlerle ayağa kalkmasına neden oldu.

3 saat sonra...

Şengülü Koray'ın yanında bırakıp eve gelmiştik.

Ailecek yapılan kalabalık sohbeti Fatıma annelerle sevmiştik biz. Ben bu yaşıma kadar evimizde kalabalık bir aile sohbetine şahit olmamıştım.

Koray babam bana ifadesiz ve uzunca baktıktan sonra Abdullah babama dönüp;

" Abdullah bey Rahman ve Zümra bişey düşündü."

Abdullah babam Korhan babama bakışlarını sabitlemiş konuşmasının devamını bekliyordu.

Babam sol tarafındaki Rahman'a dönerek.

" Rahman anlat hadi ! "

Rahman bana baktıktan sonra konuşmaya başladı.

" Baba, anne; biz Azerbaycan daki bir operasyondan yedi-sekiz yaşında bir kız çocuğu getirdik ismi Şura. Bütün Timle ve özellikle benimle Şura arasında farklı bir duygusal bağ oluştu. Beni Şuan babası olarak görüyor." dediğinde Fatıma annem tepkisini içinde tutamadı.

" Oy kurban olurum ben onu yaradana yavrum benim. "

Rahman konuşmasına kaldığı yerden devam etti.

" Evet anne sen birde ona Yaradan'ın bahşettiği güzelliği gör. Bugün Zümra 'Resmi nikah yapalım Şura'yıda koruyucu ailesi olarak yanımıza alalım ' yani evlatlık edinelim dedi."

Merakla gelecek cevabı bekliyorduk. Abdullah baba Rahman'a bakıp konuşmaya başladı.

"Ama oğlum bu kolay değil, bu emanetin vebâli büyüktür kaldıra bilecek misiniz ?"

Rahman'ın zeytin karası gözleri gururla bana bakıyordu.

" Kesinlikle baba; ben Zümraya da kendimede güveniyorum. "

Çok sürmeden Abdullah baba herbirimizde tek tek göz gezdirdikten sonra konuşmaya başladı.

" Korhan bey, oğlum, kızım; Allahım'a hamdolsun benim gücüm yeter. Sizin düşünceniz, planınız ne bilmem ama eğer sizde uygun görürseniz düğünüde yapalım. Hem çocukların okulları da tatile giriyor. " demesi ile Rahman hızlı bir şekilde gözlerini bana çevirdi.

Dilim tutulmuş, içimdeki heyecan fırtınasını bastırmaya çalışıyordum. Bu planlarımızda yoktu, bu konunun buraya geleceğini hesap dahi etmemiştik. Nasıl oldu bilmiyorum ama bana heyecanla bakan kara gözlüme sevinçli bir gülücükle başımı olumlu anlamda salladım.

Bunu sanki ben yapmadım da içimdeki bir güç bana yaptırmıştı.

" Çocuklar onayladıktan sonra bizim için sorun yok. " dedi Korhan babam.

Düğün tarihi ayarlandıktan sonra bir boşluğunu bulup Rahmanla bahçeye kaçtık.

Onun boynuna sarılmamak için kendimi zor tutuyordum ki.

Rahman bana sevinçli bir tebessümle bakıp kollarını açtı.

" E gel hadi sarıl kocana. "

Beş adımlık mesafeyi iki saniyede kapatıp, kendimi helâlimin kanatlatına bıraktım.

O kadar sıkı sarılıyordum, göğüsünde öyle bir derin nefes çekiyordum ki içime. Sanki son sarılışım son koklayışım gibi. Yanımda olmasına rağmen sebepsiz ağır bir özlem vardı içimde. Bu aşkı gönlüme yerleştiren Rabbime hamdüsenalar olsun.

Korkuyordum onsuz kalmaktan. Evet korkuyordum bu bıkmak bilmediğim kokuyu içime çekememekten.

Evet korkuyorum gidip bir daha geri gelememesinden.

Korkuyorum, onu onsuz yaşamaktan.

BÖLÜM SONU...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%