Yeni Üyelik
25.
Bölüm

24.BÖLÜM TEK ALFA KARABASAN

@batingam

Koray' dan...

Akçakoca'nın acı haberinden yarım saat sonra Korhan baba ameliyathaneden çıkartılıp odaya alınmıştı. Hastanedeki polislerin sorgusundan emniyet müdürünün emri ile kurtulmuştuk.

Timdeki diğer kardeşlerim çıktıktan sonra oda da ben, Zümra ve Gülsüm anne kalmıştık. Zümra hâla ifadesiz bir şekilde Korhan babaya bakıyor, Gülsüm anne ise başucunda eşinden gizli gizli ağlıyordu.

Oda'nın sessizliği Korhan baba'nın ani çıkışı ile bozuldu.

" Ağlayacak olan varsa çıksın dışarda ağlasın. Ortada ağlanacak bişey yok. "

Gülsüm anne elinden geldiğince kendini toparlayıp;

" Ben senin bu haline şükrediyorum Korhan. Rahman nasıl böyle bişey yapar o nasıl...... " derken Korhan baba sert bir giriş yaparak sözünü kesti.

İşaret parmağını kaldırıp;

" Benim elim de büyüyen bir adam hainlik yapmaz. Ben onu ilmek ilmek vatan bayrak sevdasıyla işledim. Bir daha benim evladıma hainmiş gibi konuşan olursa anam, babam, kardeşim...." Gülsüm anneye kaşlarını çatarak bakıp devam etti.

" Çocuğumun annesi demeden alnının ortasından vururum. "

Oda daki gerginliğe Korhan babanın doktoru girince ara verildi.

45 li yaşlarda bayan doktor konuşmaya başladı.

" Geçmiş olsun Korhan bey biraz ağrınız olabilir. Durumunuzla ilgili bilgi vermek için buradayım. Kurşun omuz ekleminin üzerindeki supraspinatus kası ve korakoakmial bağının ortasındaki boşluğa gelmiş. Bu çok büyük bir tesadüf. Eğer yarım santim sağa, sola , aşağı, yukarı gelseydi iyileşme süreciniz daha yavaş ve ağrılı olabilir, hatta sakat dahi kalabilirdiniz. " deyip tek tek yüzümüze baktıktan sonra devam etti.

" Bu gece buradasınız. Muhtemelen yarın öğleden sonra çıkışınızı veririm. Geçmiş olsun" deyip odadan çıktı.

Gülsüm annem Korhan babaya bakıp;

" Korhan biraz önce ki yanlış anlaşılmadan dolayı çok özürdilerim Rahman benimde oğlum. "

Korhan baba sağ elini Gülsüm annenin yanağına sürerek gönlünü aldıktan sonra Zümra'ya acıyan gözlerle bakıp;

" Zümra iyi misin kızım ? "

Zümra Korhan baba'nın gözlerine boş boş bakıp odadan çıktığımda Gülsüm anne konuşmaya başladı.

" Olay yaşandığından bu yana ağzını bıçak açmıyor. " dedikten sonra Zümra'nın peşinden dışarı çıktı.

" Koray bu konu hakkında konuşmak istemiyorum evlat. Yarın akşam timi topla benim evimde görüşelim. Erken gelin ve üniformalarınızı getirin evde üzerinize giyinirsiniz. Emniyet müdürünü ve MİT' ten yüksek rütbeli birinide çağıracağım. Darbe girişiminden sonra kimseye güvenim yok sizin yüzünüzü görmesinler. Yaşadığımız bu olayın üzerine fazla gidilmesin."

Oturduğum sandalyede dikleşip;

" Siz nasıl emrederseniz komutanım. "

Eli ile kapı gösterip;

" Hadi şimdi sende çocuklarının yanına git. Herşey gözlerinin önünde oldu çok korkmuşlardır."

" Komutanım ben kalayım Kübra güçlüdür kaldıra...... " sözümü tamamlamadan Korhan baba araya girdi.

" Rica etmiyorum oğlum emrediyorum. Hadi ! " deyip tekrar kapıyı gösterdi.

Tam kapıdan çıkacaktım ki;

" Koray ! " dediğinde döndüm.

" Senin kardeşin katil değil evlat. Biliyorum deli damarı tuttuğunda çoğu zaman beni dahi dinlemez, duymaz olur ama ne elinde büyüdüğü Dedesine, nede vatanına ihanet etmez." deyip derin nefes aldıktan sonra.

" Siz bana baba derken o bu zamana kadar bana hiç bu sıfatı yakıştırmadı; yada bilmiyorum. Belki beni babasının yerine koyamadı. Ama ben onu öz evladım gibi sakınıp korudum hepiniz gibi. Ne olursa olsun bırak beni vurmayı kılıma dahi zarar gelmesini istemez. O benim için, hepimiz için gözünü kırpmadan canını verir. O bize ihanet etmez. " deyip vereceğim tepkiyi bekledi.

" Ben dahil bütün Kara Muhafızların bundan hiç bir şüphesi yok komutanım. O bizim hâla kardeşimiz."

Korhan baba tek kolunu kaldırıp.

" Gel buraya ! " dedi.

Gittiğimde uzun zamandır yapmadığı şeyi yaptı. Tıpkı çocukluğumuzdaki gibi bir baba şevkati ile sarıldı.

" Aferin.... Aferin size aslanım kopmayın birbirinizden. "

Ayrılıp konuşmaya başladım.

" Bu söz konusu dahi olamaz baba. " deyip Korhan baba arkamdan bakarken kapıdan çıktım.

Eve gittiğimde Kübra çocukları uyutmuş beni bekliyordu.

" Hoşgeldin hayatım. " deyip gözüme baktığında gözlerinin kızardığını gördüm.

" Hoş buldum.... hoş buldum hatun. " deyip kollarımı açtım.

Ne kadar kendini sıksada daha fazla tutamayıp ağlamaya başladı.

Göğüsüme bastırdığı başını yüzüme dönüp;

" Neden böyle oldu ? Ne vardı ki bunu yapacak Koray ? "

" Sen bunları düşünme Kübra. Bazen yapmak istemediğimiz şeyleri yapmak zorunda kalırız. " deyip ayrıldım kollarından.

" Şura da yattı mı ? "

" Evet zorla getirdim buraya, hastaneye gelmek istedi. Bütün akşam ağladı. "

" O kaldırır. Bu onun yaşadıkları arasında sönük kalır."

" Korhan amca nasıl ? Telefonda iyi dedin ama aceleyle kapattık. Birşeyi yok değil mi ? "

" O iyi yarın çıkacak o iyide. Zümra çok kötü Kübra. Ölü gibi dolaşıyor, ağzını dahi açmıyor hiç konuşmuyor. "

Gerçekten korkuyordum Zümra'nın durumundan.

" Bitanem benim yaaa... Kolay mı Koray yaşadığı ? Ben yarın konuşurum onunla artık ne konuşa bilirsem. " dediğinde o da çaresiz görünüyordu.

"Hadi yatalım. Artık nasıl uyuyacaksak ?"

Sabah kalktığımda Şura'yı masada kahvaltı tabağını seyrederken gördüm.

"Günaydın prenses ! Nasıl, iyi uyudun mu ?"

Sorumu duymamazlıktan gelip, başını tabağından kaldırmadan.

" Babam nerede Koray amca ? "

Başını okşayıp saçlarından öptüm.

" Sen kahvaltını yap söz genişçe konuşacağız bu konuyu. "

Bakışlarından razı olmuşa benziyordu.

" Zümra annem iyi mi ? O nerede ? "

" Hastanede, Korhan babanın yanında. İyi merak etme. " dediğimde zorla da olsa iki lokma aldı.

Kahvaltımızı yaptıktan sonra.

" Hadi gel bakalım seninle balkona çıkıp konuşalım " dediğimde sanki saatlerce bunu söylememi bekliyormuşcasına hızlı bir şekilde balkon kapısına ilerledi.

Meraklı gözlerle benim konuşmamı beklerken saçlarını okşayıp konuşmaya başladım.

" Şura, Rahman'ın ne yapmaya çalıştığını biz anlamadık ama şunu bilki senin baba dediğin adam kesinlikle hainlik yapmaz. Birgün çıkar ortaya. Zaman herşeyi gösterecek eski günlerimize döneceğiz Allah'ın izni ile. " dediğimde gözlerime o kadar olgun bir bakış attı ki.

Elimi tutup konuşmaya başladı.

" Gelecek amca ! Benim kahramanım gelecek. "

İşte buydu kardeşimin yetiştirdiği azeri kızı.

"Aferin ! Sana düşen Zümra annene bu zorlu günlerinde destek olmak anlaşıldı mı amcasının gülü ? " deyip yanağını sıktım.

" Hadi hastaneye, Zümra annenin yanına gidelim " dedim sevineceğini tahmin ederek.

Umduğumu bulmuştum.

" Çok teşekkür ederiiimmm ! " deyip kapıya fırladı.

Yarım saat sonra yola çıkmıştık. Kübra ve çocukları hazırlık yapması için Korhan Babanın evine bıraktıktan sonra Şura ile hastaneye gitmek için amcalı yeğenli yolculuğumuza devam ettik.

Korhan Albay'ın odasının kapısını çalıp içeri girdiğimizde Gülsüm anne Korhan babanın gömleğini giyinmesi için yardım ederken Zümra camdan dışarı baka kalmış, bizim geldiğimizin farkına dahi varmamıştı Şura; " Korhan dede " deyip Korhan Albaya sarılana kadar.

Zümra arkasına dönüp Şura'ya baktı. Yüzünde hâla o donuk ifade vardı. Göz altlarındaki morluklardan uyumadığı belli oluyordu.

Şura Gülsüm anneyede sarıldıktan sonra Zümra dan çekinmiş, gel demesini bekliyormuş gibi gözlerine bakıyordu.

Zümra kollarını açtığında Şura seri bir şekilde yaklaşıp kucağına atıldı. Üçümüzde ikisine bakakalmıştık.

Şura Zümra'ya sarıldığında kendini tutamamış ağlamaya başlamıştı. Bunda Zümra'nın bitkin hali başrol oynuyordu.

" Zümra anne babam gitti benden soğumazsın değil mi ? " deyip çocukça bir soru sordu.

Zümra şaşkınlıkla kaşlarını kaldırıp tekrar sıkıca Şura'ya sarıldı.

" Kızım o ne saçma bir söz sana canımı veririm ben. Ben seni babanla mı sevdim de baban gittiğinde soğuyayım. " deyip Şura dan ayrıldıktan sonra omuzlarından tutup yüzüne baktı.

" Sen benim kader ortağımsın. Sen bensin, ben sen . Bende şehit kızıyım sende. En önemlisi sen benim kömür gözlümün bana en güzel emanetisin. Babanın işi bittiğinde gelecek. Sen bizim en önemlimizsin. Soğumak ne demek ?" dedi ve yanağına içten bir öpücük kondurdu.

Korhan Albayın çıkış işlemlerini yaptıktan sonra eve gitmek için yola koyulduk.

Ana yola çıkmıştık ki Korhan baba konuşmaya başladı.

" Akşam kardeşimiz Emniyet amiri Yavuz, yanında 3. Sınıf emniyet müdürü ve MİT' ten Serkan gelecek. Normalde ben çağıracaktım ama onlar benden önce davrandı. Çıkacağımı duymuşlar, geçmiş olsuna gelmek için müsade istediler. Aramızda yabancı olan sadece emniyet müdürü. " deyip bir süre camdan akan yola baktıktan sonra devam etti.

" Dediğim gibi üniformalarınızı getirip evde giyinecek ben gelin diyene kadar gelmeyeceksiniz. "

" Anlaşıldı baba ! "

Şehir içine girmiştik ki Zümra aracın arka koltuğundan konuşmaya başladı.

" Koray ilerde karpuzcu var 2 tane aynı kiloda karpuz alır mısın ? "

Dikiz aynasına bakarak;

" Tabi kardeşim sen iste yeter ki. "

Rahmanımın emanetini böyle görmek gerçekten üzüyordu beni. Yürüyen bir ölü gibiydi. Aynı kiloda demesi biraz düşündürmüştü beni ama fazla takılmadım.

Manavdan çıktıktan iki kilometre sonra evin önünde durmuştum.

Çıkıp Korhan babanın kapısına yöneldim. Koluna girmek için hamle yapmıştım ki, alttan yukarı gözlerime bakıp.

" Sen dur Koray kızım girsin koluma. " Zümra'dan tarafa bakıp sesini duyurmaya çalışmıştı.

Zümra hızlı bir şekilde Korhan Albaya yaklaşarak.

" Tabi baba gel " deyip koluna girdi.

Biliyordum o Mete komutandı, bu kadarcık yara ona dokunmazdı bile. Daha ciddi yaralanmalarınada da şahit olmuştum.

Eve girdiğimizde Kübra birbirinden güzel yemekler yapmıştı.

O Zümra ile ayrı bir odaya çekilirken bizde salona geçtik.

Yemeklerimizi yedikten sonra telefonuma Oğuzdan mesaj geldi.

' Kardeş biz yuvadayız senin üniformalarıda getireyim mi ? '

Mesajına karşılık;

'Getir kardeş ben Korhan babayı yalnız bırakmayayım. ' diye cevap yazdım.

4 saat sonra...

Bütün tim üniformaları giyinmiş Rahman'ın bahçe duvarının önünde Korhan babadan gelecek olan mesajı bekliyorsuk.

Bahçedeki masaya geçmiş, Zümra ve Gülsüm annede Korhan babanın yanındaki yerlerini almışlardı. Yavuz başkomiserin yanındaki Mert komseri gördüğümde zaten aklımdan çıkmayan Rahman'ı görür gibi olmuştum.

' Allahım ! Bu günümüze şükretmekten başka birşey gelmiyor elimden. Sen yardımcımız ol. '

Korhan baba Gülsüm anne ve Zümra'yı bu toplantıdan uzak tutmak istememişti.

Zümra ve Mert'in Emniyet müdürüne sert bakışları gözden kaçırılacak gibi değildi.

Onları gizliden seyrederken telefonum titredi.

Aldığımda mesajın Babadan geldiğini gördüm.

' Emniyet müdürünün arkasına gizlice sızın. Bir metre gerisinde saf düzeni sıraya geçin. '

" Hadi beyler gizlice eminiyet müdürünün arkasına sızıp bir metre gerisinde saf düzeni sıraya geçiyoruz. "

Rahman'ın bahçesini Korhan babanın bahçesine bağlayan kapısını ışık aydınlatıyordu. Farkedilmemek için duvardan karanlık olan bölgeye atlayıp masaya süzülmek zorundaydık.

Arka duvarın kenarından hızlı bir şekilde Emniyet müdürünün arka hizasına geçtikten sonra masaya depar atmaya başladık.

Müdüre üç metre kalmıştıki ayak seslerimizi duymaması için yavaşlayıp bir metre arkasına sokulduktan sonra saf düzeni hizaya geçip ellerimiz arkada rahat pozisyonda dimdik beklemeye başladık. Zümra ve Gülsüm anne bizi gizliden seyredip ne yapmaya çalıştığımızı çözmeye çalışırken, arkası dönük olan Müdür, Yavuz amir ve Mert arkalarında neler döndüğünden haberleri yoktu.

Bu yaptığımız emniyet müdürüne karşı gövde gösterisinden başka birşey değildi.

Müdür'ün konuşmasına yetişmiştik.

" .......Korhan bey sizi anlıyorum. Ben olsam bende kendi polisime leke sürdürmem ama durum apaçık ortada. Sizin büyük dedemiz dediğiniz ömrünü devletin bekası için harcayan devlet adamının yarın naaşını toprağa vereceğiz. Oluyor bazen çürük elmalar çıkıyor maalesef. Diğerlerininde onun gibi olmadığı meçhul." deyip konuşmasını bitirdikten sonra Korhan Albay söze girdi.

" Öyle olsaydı inanın şuan burada canlı bir kişi dahi bırakmazlardı. " deyip kaşlarıyla bizi gösterdi.

Önümüzdeki üçlü arkasına döndüğünde yüzleri görülmeye değerdi.

Müdür öne doğru sıçrayıp masaya çarptığında Korhan Albay sanki zafer kazanmış gibi yüzüne kendinden emin bir tebessüm takınıp konuşmaya başladı.

" Onlar istemediği sürece kaçamazsınız Müdür ! "

Yavuz amir ve Rahman'ın kardeşi Mert komiser bize dönüp gülümsedi ve başlarıyla teşekkür mahiyetinde bir hareket yaptılar.

Müdür tekrar önüne dönerek gözlerini kapattıktan sonra kendini toparlayıp;

" Bu birşeyi değiştirmez. Şuan Rahman aranıyor. "

Korhan Albay üç parmağını birleştirip.

" Bakın ! Biz Serkanla konuştuk. Rahman bilmediğimiz bir görev için bunu yapmış olabilir. "

Müdür umutsuz bir şekilde alaycı bir gülümseme takındı.

" Siz her görevde komutanlarınızı mı vuruyorsunuz ? "

Zümra aniden ayağa kalkıp Korhan Albaya sinirli bir şekilde bakarak.

" Baba iznin var mı, ben konuşa bilirmiyim ? "

Korhan babanın şaşırdığı her halinden belliydi.

"Ta.... Tabi kızım bu senin hakkın. "

Zümra;

" Teşekkürler baba ! " deyip sandalye ve masanın arasından çıkıp Mert'e yöneldi.

" Mert içerde iki tane karpuz var. Kübra yengen kapının önüne koymuş olmalı getirir misin yengem ? "

Mert;

" Tabi yenge, hemen. " derken çoktan karpuzlara doğru koşmaya başlamıştı.

Müdür Mert'in arkasından bakarak Korhan Albay'a ani bir çıkış yaptı.

" Bi..... Bir dakika, Mert komiser neden Zümra hanıma yenge diyor. "

Korhan Albay masanın üzerinden müdüre yüzünü yaklaştırarak.

" Çünkü Mert Komiser Karabasan'ın öz kardeşi. "

Müdürün ağzı açık kalmış kucağında iki tane karpuzla gelen Mert'e baka kalmıştı.

Mert Zümra'nın yanına geldiğinde Zümra eli ile onbeş metre uzaklığı tarif ederek.

" Mert şu sırıkların oraya, iki adım mesafe ile yanyana koyar mısın ? "

Mert karpuzları koymaya giderken Zümra herkesin meraklı bakışları arasında masanın başına geçerek yeleğinin geniş cebinden silah çıkarttı. Şarjörünü çıkarıp dolu olup olmadığını kontrol ettikten sonra masaya bıraktı.

Müdür sıradan bir doktorun silaha karşı olan hakimiyetine şaşırmış gibi görünüyordu.

Bu Rahman'ın silahıydı.

Zümra kendinden emin bir şekilde elini Time uzattı.

" Yedek silahlarınızın CZ-75 olduğunu biliyorum ? Biriniz bir dakikalığına verebilir mi ? " dediğinde hücum yeleğimdeki kılıfta takılı olan CZ-75 imi eline uzattım.

Diğeri gibi onuda doldur - boşalt yaptıktan sonra konuşmaya başladı.

" Tanımayanlar için ben Rahman ALGANOĞLU, yani Karabasan'ın eşi Zümra ALGANOĞLU " deyip masadan CZ-75 alarak

" Bu silah CZ-75... 9 çarpı 19 milimetre çapında, 15 artı bir şarjör kapasiteli N0amlu çıkış hızı saniyede 340 metre, 50 metre etkili menzilli bir silah. Tabi bunu siz biliyor olmalısınız. "deyip küçümser bir yüz ifadesi ile Emniyet Müdürüne baktı.

Ardından karpuza nişan alıp daha dört saniye dolmadan ateş etmesi ve nişan aldığı karpuzu vurması masadakilerin gerilmesine neden oldu.

Zümra hallerine umursamadan konuşmasına devam etti.

" Evet ! Rahman babama bununla ateş etti. Çünkü bu Rahman'ın silahına nazaran daha az hasarlı bir silah. " deyip CZ-75' i bırakıp Rahman'ın silahını eline aldı.

" Buda bizzat öldürdüğü Dedesinin Rahmana hediye ettiği silah " yukarı kaldırıp.

" Bu silah FN Five - Seven 5.7 çarpı 28 milimetre çapında. Etkili menzili 200 metre, namlu çıkış hızı saniyede 650 metre. Yani bütün özellikleri Rahman'ın olay gecesi kullandığı CZ-75'in iki katı kadar daha kuvvetli. Dünyada sayılı üretilen henüz Ülkemizde olmayan bir silah. " deyip herkesin tepkisini ölçercesine masadakilerin gözlerine baktı.

" Eğer Rahman bununla babama ateş etseydi ne mi olurdu ? " deyip silahın kızağını çekerek mermiyi yatağa sürdü ve hedefindeki karpuza doğrultup yine aynı serilikte ateş etti.

Karpuz olduğu yerde balon misali patlayıp tuzla buz oldu.

" İşte böyle paramparça olurdu Babamın omzu. " dedikten sonra Korhan Albay'a bakıp tebessüm etti.

Zümra ' Omuz ' dediğinde kafamdaki çakan şimşekle kendimden utanmıştım.

' Geri zekâlı Koray. '

Dik dururken Korhan baba bana baktığı anda kafamı selam verir gibi aşağı indirip yukarı kaldırdım. Bu bizde toplumda konuşmak için izin isterken yaptığımız bir hareketti.

Korhan baba yüzüme bakıp;

" Söyle Gölge seni dinliyoruz."

Yutkundum, sakin bir şekilde anlatmaya başladım.

" Komutanım üç gün önce görevden gelmiştik. Rahman'ı aradığımda poligonda olduğunu söylemişti. Şaşırmıştım. Oraya indiğimde belüstü hedefe atış yaptığını gördüm. " dediğimde Korhan albay;

" Eee oğlum ne var bunda ? Normal değil mi ? "

Korhan Albay boş konuşmayacağımı bildiği için bakışları daha bir dikkat kesilmişti üzerimde.

" Rahman ve bütün tim belüstü hedefin alnına, kalbine yada akciğerlerine nişan alırız. Rahman'a baktığımda hedefin omzuna keçeli kalemle nokta koyup 25 metreye gönderdikten sonra o noktaya ateş ediyordu. Bunu üç gün hiç durmadan tekrarladı. Komutanım o nokta tam sizi omzunuzdan vurduğu nokta. Doktor hanımın dediğini hatırlarsanız, mermi yarım santim sağa, sola, yukarı veya aşağı gelseydi iyileşme süreciniz uzun ve ağrılı olurmuş. Hatta sakat kalma ihtimaliniz dahi varmış. Yani komutanım; Rahman sizi öldürmek istemedi. Rahman sizi üstün bir profesyonellikle en az hasar alacağınız yerden vurdu. Rahman akıllara zarar bir atış yaptı ve bunu başardı " dediğimde Korhan babanın gözleri gururla parladı. Zümra ise beni dikkatlice dinledikten sonra bana bakıp, minnetini tebessümle gözlerini kapatıp açarak belli etti.

Müdür yönünü bana dönüp itiraz etmeye başladı.

" Olmaz öyle şey ! Bu tabiki bir tesadüf. Kağıda attığındaki piskoloji ile canlı hedefe attığın piskoloji hiç bir olur mu ? Hele birde karşınızdaki adam baba yerine koyduğunuz bir adamsa. Bu imkansız "

Bu kez araya girerken Korhan babadan izin alma gereği duymamıştım.

" Evet biz ona adranalin kontrolü diyoruz. Eğitimini 15 yaşındayken aldık ve bizzat 8 kardeş birbirimizin üzerinde uyguladık. Siz buna güven atışı diyorsunuz. " dediğimde Müdür itiraz eden bir ses tonuyla tekrar söze girdi.

"15 yaşından bu yana o eğitimin sizde hâla işe yaradığını nereden biliyorsunuz ? "

Herkes bana dikkat kesilirken ben Müdüre bir müddet baktıktan sonra konuşmaya başladım.

" Biliyorum çünkü son gün hedefin önüne beni dikti ve kolumun bir santim yanından karaladığı o noktayı vurdu." dediğimde Mert ve Yavuz amir aniden arkalarını dönüp bana bakarken Gülsüm anne ve Zümra elini ağzına götürmüş, Korhan Albay ise başını dikmiş gözlerindeki gururla beni seyrediyordu.

Müdür; başını ' İmkansız ' dercesine sallayarak;

" Siz aklınızı kaçırmışsınız. Bu sağlıklı ve aklı başında bir insanın yapacağı bir şey değil. " dedi.

Maskeli yüzümü aniden müdüre döndüğümde oldukça gerildiği belli oluyordu.

" Evet bizi tanıyanlar zaten deli diye anarlar. Biz bunu kabullendik sizde kabullenin. "

Korhan baba ses tonumdaki ve kurduğum cümledeki tehditin kokusunu almıştı. Bana tek kaşını kaldırıp tekrar müdüre baktı.

Bir süre sonra bahçe kapısının açıldığını duyup o yöne baktık.

Gelen Şura'ydı. Sessizce yaklaşıp Korhan babanın yanına oturdu. Korhan baba Şura'nın omzundan tutup başını öperken küçük melek herkesin yüzüne tek tek baktı.

" Babam hakkında konuşuyorsunuz değil mi ? " dediğinde herkes ne diyeceğini bilmeyerek birbirine baktı.

Şura devam etti.

" Beni ağzımı burnumu patlatana kadar dövüp bir çadırdaki kuş kafesi gibi bir kafese kapattılar kötü adamlar." dediğinde masadakiler Şura'ya dikkat kesildi.

" Açtım, susuzdum. Getirdikleri kuru ekmeği patlayan dudağımın acısından yiyemiyordum. Sonra başımı kolumun arasına koyup uykuya daldım. Rüyamda yeşilliğin ve böyle beyaz beyaz çiçeklerin arasındani, çiçeklerden daha parlak beyazlar içinde çok güzel bir abi geldi. Yüzünü görmediğim bir amca bana o abinin isminin Mübariz İbrahimov olduğunu söyledi. Ama çok güzel bir yüzü vardı. Sonra ben ona bağırdım 'Mübariz beni kurtar' diye. O yüzüme bakıp gülücük yaptı. ' Bekle geleceğim ' dedi ve beyaz çiçeklerin arasından tekrar gitti. Ağladım, ağladım çok ağladım çok. Üç gün boyunca dayak yedim, aynı rüyayı gördüm. Tekrar dayak yedim yine aynı rüyayı gördüm. Akşam yine başımı kolumun üzerine koyduğumda çadırın önünde birilerinin yere düşme sesini duydum. Sonra içeri geri geri birisi girdi. Yüzünü bana döndüğünde Mübarizi gördüm ama bukez siyahlar içinde gelmişti. Gözüm işte böyle şişikti ama onun olduğunu biliyordum. Sonra sevinçten boynuna sarılıp sıktım. ' Geldin söz verdin geldin ' dedim. " dediğinde Emniyet Müdürünün başparmağı ile gözünü sildiğini gördüm.

Şura onu öpen Korhan babaya bakarak gülümsedi ve devam etti.

Çocuksu bir hareketle;

" Ve ne oldu biliyo musunuz ? Beni kucağına alıp Alıcı amcam ile ikisi orayı cehennem gibi yaktı. " dediğinde

Kara Muhafızların Alıcısı Oğuz söze girdi;

" Hayır orayı Karabasan tek başına Cehenneme çevirdi. "

Şura Alıcıyı dinledikten sonra devam etti.

"Sonra beni sırtına bağlayıp çok yüksekten nehre atladık ve yerde kar vardı biliyo musunuz ? Ben suya düştüğümde çok üşüdüm. Babam Rahman ve Alıcı amcam montlarını çıkartıp beni sardılar ve Rahman babam beni ısıtana kadar böyle kocaman sarıldı ve gece hasta olduğumda başımda sabaha kadar beni iyileştirmeye çalıştı. Her zaman bana derki 'Ben sevmediğime cehennemi sevdiğime yeryüzündeki cenneti yaşatırım, kendim cehennemi yaşayacağımı bilsemde bunu yaparım ' der. Rahman babam sevdiği kimsenin canını yakmaz ve gerekirse ölür ve söz verdiği zaman tutar. Söz vermedi ama o Yosun Gözlüsünü ve GökGözlü Aybalasını bırakmaz." deyip Zümra'ya baktı.

' Sus kız artık sus ! ' Kızım Aslı gelmişti gözlerimin önüne.

" Anne ağlama noluurr ! " yakarışıyla koşup Zümra'nın boynuna sarıldı.

" Sen içerde babamdan hainmiş gibi bahsettin. Rahman babam benim rüyama Mübariz İbrahimov isminde geldi. O benim koruyucum; o hain değil anladın mı bıyıklı amca ? "

Emniyet Müdürü kendisini kasteden Şura'ya yaklaşarak önünde eğilip elini al yanaklara koydu.

" Anladım kızım baban hain değil ! "

Yavuz amire bakıp;

" Yavuz ben gerekli yerlerle konuşmayı yaparım. Rahman ALGANOĞLU' nu arama çalışmaları askıya alınsın. " dedikten sonra Korhan babaya bakarak.

" Onun gibi birini yakalamak imkansız ama ben yine de yakalanmaması için elimden geleni yaparım. "

' Ulan bizim iki saattir yapamadığımızı bacak kadar kız iki dakika da yaptı iyi mi ? '

Korhan baba Şura'yı içeri göndererek Zümra'ya elini uzattı.

Zümra titreyen elleri ile cebinden belli belirsiz bişey çıkartıp Korhan babaya uzattı.

Korhan baba;

" Duygusal davranmayalım. Rahman tabiki benim evladım. Ama bu Akçakoca'yı öldürmediği anlamına gelmez. Onun için Kara Muhafızlar Alfasız kalamaz. " deyip bana doğru yaklaşmaya başladı.

" Gölge eldivenini çıkar. " ne yapmaya çalıştığını anlamayarak eldivenimi çıkardım.

Elimi tutup konuşmaya başladı.

" Bundan sonra Kara Muhafızların Alfası Gölge ! " deyip yüzüğü parmağıma takacakken elimi yumruk yaptım.

" Olmaz komutanım. Bizim tek bir Reisimiz var. Karabasansız, Kara Muhafızlar düşünülemez." diyerek elimi çektim.

" Oğlum sen benim emrime karşımı çıkıyorsun. " dediğinde yutkunup konuşmaya başladım.

" Bana ne ceza verirseniz verin. İsterseniz burada beni vurun ama o yüzüğü parmağıma takmamı istemeyin." dediğimde Oğuz'a yöneldi.

Oğuz Korhan babadan kaçarcasına esas duruşunu bozmadan sessizce bir adım geri çıktı.

Oğuzda da umduğunu bulamayan Korhan baba Samede yöneldi. Samed'te Oğuz'un yaptığını yaparak bir geri çekildi.

Umudunu kaybeden Korhan baba Timden arayı açarak.

" Geç sıraya ! " diye bağırdı.

Herkes hizaya geçince. Korhan Albay benden başlayarak bütün time sarılıp alnından öptü.

Emniyet Müdürüne dönüp;

" İşte bunlar benim oğullarım Müdür bey ! "

Emniyet müdürü başını dik bir şekilde sallayarak.

" Yorumsuz Komutanım. Diyecek birşey bulamıyorum. "

Korhan Albay bize yan bir şekilde bakıp.

" Tek Alfa Karabasan. Onsuz olmaz. Gelmek zorunda. "

SON...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%