Yeni Üyelik
31.
Bölüm

30.BÖLÜM TUANA

@batingam

Zümra'dan...

Yemekler yenmiş çaylar içilirken masada duran çayımı soğuduğu için bu üçüncü değiştirişimdi.

Çekemiyordum babamdan bakışlarımı. Ne gözlerimi gözlerinden, ne elimi elinden koparamıyordum. Sanki yine gidecekmiş gibi, beni yine bırakacakmış gibi geliyordu.

Olanları hâla idrak edemiyor, anlayamıyordum. Son sarılışımmış gibi sarılıyordum her defasında.

Ara ara beyazlamış saçlarını, kırışmış göz çevresini izliyordum. Hâla beni bıraktığı gün ki gibi heybetli, hâla bıraktığıngün ki gibi atikti. Yıllar ne vucudundan nede karizmasından üç-beş tel saçtan başka hiç birşey götürmemişti.

" Eeee yeter kızım adama nazar değdireceksin ! "

Korhan babamın ani çıkışı ile olduğum yerde sıçramam masadakilerin gülmesine sebep olmuştu.

Korhan babam oturduğu yerde omuzlarını zıplatarak sessizce gülerken,

Gülsüm annem Korhan babama dürtüp;

" Yavaş Korhan ! Nasıl sıçradı çocuk. " dedi.

Benim halime babam içinde kaybolan gözleriyle tebessüm ediyordu.

" Eeeee hani torunlarım benim getirsenize. "

Gülsüm annem elindeki bardağı yerine koyup yüzüme baktı.

" Hadi kızım Kübra ile gidin çocukları getirin. Artık isimlerini koyalım. " dediğinde elim aniden ağızıma gitti.

" Aaaa ben onları unuttum. " 24 saatlik anneydim ama hâla alışamamıştım.

Gülsüm annem'in gülmekten nefesinin kesildiğini Kübra ile birlikte ayağa kalktığımda görmüştüm.

" Hiç anne çocuklarını unutur mu şaşkın şebek ? "

Bebeklerimin yanına gittiğimizde merakla Kübra'ya döndüm.

" Kübra bu kadar uyumaları normal mi sence ? "

Kübra oğlanı kucağına alırken cevap verdi.

" Korkma ilk günler öyle oluyor. Sadece sarılığı var mı ara sıra kontrol et kâfi."

Bende kızımı alıp;

" Tamam canım dikkat ederim " dedikten sonra ahşap merdivenleri inmeye başladık.

Bahçeye gittiğimizde Kübra önden gidip babama erkek olanı verdi. Bende gülen Kömür karası gözleriyle babamın mutluluğunu seyreden Rahman'a yönelip kızımızı uzattım.

Korhan baba;

" Eeee kim koyacak şimdi isimleri ?"

" Rahman " demiştim ama ne dedim, nasıl dedim bilmiyordum. Birden çıkıverdi. Mahcup bir şekilde yan yan babama baktım.

" Baba nolur kusura bakma. Senden izin almadım ama Rahman gittiğinden bu yana bunun hayalini kuruyorum." derken babam elini uzatıp beni durdurdu.

"Tabiki bu Rahman'ın hakkı. O koyacak !" dediğinde herkes Rahman'a baktı.

Rahman;

" Herkes kucağındaki bebeğe isim koysun o zaman. " dediğinde gözlerine dalıp bu adamı sevdiğim için biran kendimle gurur duydum.

Babamın mutluluğu gözlerinin ışıldamasından belli oluyordu.

" Önce sen o zaman damat bey. "

Rahman, kızımız kucağında ayağa kalktı.

Besmele çektikten sonra kızımın sağ kulağına yaklaştı ve dudaklarından o muazzam sesi ile o muhteşem kelimeler dökülmeye başladı.

Allâhü ekber, Allâhü ekber, Allâhü ekber, Allâhü ekber.

Eşhedü en lâ ilâhe illallah, Eşhedü en lâ ilâhe illallah.

Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah, Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah.

Hayye ale's-salâh, Hayye ale's-salâh.

Hayye ale'l-felâh, Hayye ale'l-felâh.

Allâhü ekber, Allâhü ekber.

Lâ ilâhe illallâh

Ezanı okuduktan sonra sol kulağına geçip aynı şekilde Gamet'i verdi.

Daha sonra kızımızın ismini okumak için tekrar sağ kulağına yaklaştı.

Benim için hangi ismi koyarsa koysun önemli değildi. Yeterki bu kadar ayrılıktan sonra Rahman fısıldasın o ismi; yeterki evlatlarım isimleri ile sağlıklı, mutlu, analı babalı yaşasınlar.

Rahman cennet kokusunu içine çekip kızımızı rahatsız etmeden mırıldanmaya başladı.

" Zehra........ Zehra........ Zehra" demesi ile bacaklarımdaki kan çekilmiş, tokat atar gibi sertçe elimi ağızıma götürdükten sonra gözlerim dolu bir şekide yanımdaki sedir sandalyeye yığılmıştım.

Annemle yaşadığım anılar film şeridi gibi geçti ve dudaklarımdan o eşsiz iki hece dökülü verdi.

" Anne ! "

Evet ! Rahman Rahmetli annemin ismini koymuştu kızıma. Rahman bir gecede şehit olan babamı ve annemin kendisi olmasada ismini geri vermişti bana.

Hayatında üstlendiği en şirin görevi tamamladıktan sonra gülen gözleriyle bana bakarak Zehramı uzattı.

Çekemiyordum ! Gözlerimi bu adamdan çeksem kalkıp alacaktım bebeğimi ama olmuyordu.

Rahman halimi anlamış olacak ki bana doğru yaklaşıp bebeğimizi kucağıma bıraktı.

Bana bir nefes kadar yaklaştığında kimsenin duymayacağı bir şekilde fısıldadım.

" Seni seviyorum. "

Bu hiç birine benzemiyordu. Bu çok içten çıkan iki kelimeydi. Ne kadar sahte aşklarda, sahte sevgilerde, saçma şarkılarda söyleniyor olsada benden çıkan bu iki kelime tamamen saf haliydi. Kalpten dudaklarıma yansıyan çok değerli ve Rabbimin her kuluna içten titreyerek söylemeyi nasip etmeyeceği iki kelimeydi.

' Allahım eğer bir can alınacaksa o can önce benim canım olsun. Onun yokluğu ile sınama beni '

Rahman da gözlerime bakıyordu.

" Bende Güzel Gözlü annemiz. Bende seni seviyorum " diye fısıldadı.

Babama baktığımda kucağında oğlumuz ile gururda damadına bakıyordu. O da etkilenmiş, memnun kalmıştı Rahman'ın bu düşüncesinden.

Gözlerini ondan ayırmadan ayağa kalkan babam, torununu dudaklarına yaklaştırdı.

Rahman gibi sağ kulağına Ezan, sol kulağına Gameti okuduktan sonra tekrar sağ kulağına yaklaşarak.

" Murat......Murat.....Murat " dedikten sonra Fatıma annem ağzı açık bakarak içine girdiği şoku atlattıktan sonra beklemekte olan mutluluk gözyaşını dökmeye başladı.

O da evladını hatırlamıştı benim annemi hatırladığım gibi; o da şuan benim döktüğüm göz yaşının aynısını döküyordu. Ben annemin yanına ilerlerken Koray aniden ayağa fırlayarak gür bir şekilde haykırdı.

" İşte bu be işte buuuu... " dedikten sonra herkes ayağa kalkarak Babamı alkışlamaya başladı ama Rahman dan bir tepki yoktu. O öylece babama baka kalmıştı tebessümün içinde gömülmüş gözleri ve çizgi haline gelmiş dudaklarıyla.

Babam eli ile masadakilerin alkışını durdurarak.

" Yeter; bebekler hâla uyuyor. Hepinize teşekkür ederim. " dedikten sonra Rahman'a döndü.

Rahman elleri önünde bağlı bir şekilde.

" Senin Allahına kurban " deyip kollarını iki yana açtı.

Benim hayran hayran bakışlarımın arasında iki adam birbirinden ayrılırken;

" Eee görev bitti. Fetih Suresini okumuyormusun Rahman ? " dedim.

Rahman bana baktıktan sonra babama döndü.

" Komutanım varken bana düşmez. " dediğinde.

Babam Muradımızı Kübra'ya uzatarak.

" Peki o zaman sen tut şunu ben abdest alayım kızım. " dedikten sonra bana dönüp elini omzuma atarak o en çok özlediğim sıcacık baba gülümsemesiyle;

" Hadi bakalım taze anne, dedeye yol göster. " deyip önüme geçti.

Babam abdest almak için lavaboya geçerken bizde Kübra ile bebekleri alıp yatırdıktan sonra bahçeye geri döndük.

Tuğçe ve Şûra'nın bebekleri yalnız bırakmamaları çok işimize gelmişti.

Ben Fatıma annem ve Gülsüm annemin yanına otururken babam kapıdan çıktığında Tim kalkıp babama ortalarındaki boş yeri gösterdi.

Babam oturduktan sonra Euzu Besmelesini çekip Fetih Suresine başladı.

Fetih Suresi'nin nuru bütün bahçeyi kaplarken Rahman dahil bütün Tim ezbere ona eşlik ediyordu.

Yaklaşık onbeş dakika sonra Fatihamızı okuyup Kübra ile ben kahve yapmak için eve geçerken, Babam, Korhan baba ve Tim sohbetlerinde çoktan geçmişe dalmış, Gülsüm annem ve Fatıma annemde hayranlıkla onları dinliyorlardı.

Mert görmüştü ağabeyini ama bian;

' Keşke Abdullah babam ve Kağan da burada olsaydı ' diye geçirdim içimden.

Kağan üniversite kaydını yaptırıp Abdullah babamın işleri yoğun olduğu için Fatıma annemi doğum sebebiyle burada bırakarak acil geri dönmüştü.

Tepsiler ellerimizde ben önde Kübra arkada beni takip ederken derin bir nefes çekip kendi kendine mırıldandı.

" Allahım bozulmasın huzurumuz Yarabbim; şu masada gülücük eksik olmasın "

Durmadan arkamdaki Kübray'a baktım.

" Amiiinn kardeşim Amin. Allah bir daha yaşatmasın."

Masaya yaklaştığımızda gözüm Rahman'a takıldı.

Takındığı tebessümle çukurlarında kaybolmuş Gece Karası gözleri dalmış bana bakıyordu.

Ne kadar süre evli olursak olalım bu adamın bu bakışları beni her defasında utandırıyor ne yapacağımı şaşırtıyordu.

Herkese baktıktan sonra kimsenin bana bakmadığından emin olup Rahman'a döndüm.

Kaşlarımı kaldırıp bana bakma başka tarafa dön der gibi başımı sağ tarafıma salladım.

Oda anlamış olacak ki dudaklarının arkasındaki otuziki inci sessizce parladı.

' Bu adam beni eritecek ! '

Kahveleri dağıttıktan sonra tam oturuyorduk ki kapı çaldı.

Kübra kapıyı açmak için ayağa kalktığında Rahman;

" Kübra sen dur. " derken babam Koray'a döndü.

"Rahman haklı. Koray kalk sen aç kapıyı."

Koray ayağa kalkıp evin içinden giriş kapısına doğru yürümeye başladı.

İki dakika sonra Rahman sebebini anlamadığım birşey yaptı.

" Siz sakin kalın. " dedikten sonra aniden kalın tahtalı büyük bahçe masasının üzerinden atlayıp çok hızlı bir şekilde sundurmaya koştu ve korkuluğuna ayağını bastıktan sonra kendini sundurma çatısına atıp tutundu. Kendisini sanki kollarında hiç yük yokmuş gibi rahatça yukarı çekip çatının üzerine çıkarken beler olduğunu anlamayıp ardından saf saf bakakaldım.

Herkes ağzı açık ona bakarken Tim'in neler olduğunu anladığı yüzlerinden belli oluyor, sakince oturuyorlardı.

Daha fazla dayanamayıp.

" Rahman nolu...." dememe kalmadan babam araya girdi.

" Zümra sus ! Rahman'a bakma ve ne dediyse onu yap."

Babamı dinleyip Rahman'a bakmadan dediğini yaptım.

Ben sakince beklerken gelen her kimse sundurmanın altındaydı.

O yöne baktığımda gayet yapılı iki tane siyah takım elbiseli adam ve onların ortasında, siyah spor kot pantalon, üzerinde bol, tek omzu açık bir şekilde kayık yaka beyaz tişörtü bulunan, siyah iri gözleriyle, kalın oyuk alınmış kaşlarıyla ve beline kadar gelen bukle bukle saçlarıyla 175-180 boyunda 25 yaşlarda bir bayan duruyordu.

Bir kadın olarak ben dâhi karşımdaki güzellik abidesine dalıp gitmiştim.

Kızı gördüğünde babam dik bir vücutla ve çatık kaşlarıyla ayağa kalkıp kıza baktı.

Kız anlamadığım bir dilde babama tebessümle birşeyler söyledi.

Gözümün ucu ile Rahman'a baktığımda sundurmanın altından onların çıkmasını beklediğini anlamıştım.

Kız babama doğru sanki adımlarını sayıyormuşcasına sakin sakin ilerliyordu.

Güler yüzle gelen kız kaşlarını çatıp, yüksek sesle aniden çıkıştı.

Kelimelerinin sonunda İ harfini çok kullandığından, bu dilin İtalyanca olduğunu tahmin ediyordum.

Kız sundurmanın iki basamaklı merdiveninden indikten sonra arkasından korumaları onu takip etmeye başladı.

Koray sağdaki korumanın yanına geçti. Rahman kayadan avına atlayacak bir leopar gibi gergin bir şekilde çatının üzerinde uygun zamanı kollarken korumalardan biri Asel'e bakıp silahına davrandığı anda Koray adamın dirseğini terster eli omzuna dayanacak şekilde kendi dirseği arasına alıp aşağı doğru bastırdığında adam kıtırtı sesi ile birlikte dizlerinin üzerine çöküp avazı çıktığı kadar bağırdı.

Babam elini dur anlamında Koray'a uzatarak;

" Gölge sakin oğlum..... bırak. " dediğinde Koray babamın emrine adamı bırakarak karşılık verdi.

Adam kıvranarak ayağa kalktığında kolu dirseğinden sallanıyor, en ufak hareket dâhi ettiremiyordu.

Babam kıza bakıp İtalyanca birşeyler söyledi.

Kız inat edip dediğini yapmıyor babama yumruklarını sıkıp yavaş yavaş ilerliyordu.

' Bir dakika Murat mı dedi o ? '

ASEL'DEN...

"Lucas senin ne işler çevirdiğin umrumda değil Murad'ı görmek istiyorum. Onun bana bir açıklama yapması lazım. "

Tina'nın yanındaki koruma hâla silahını indirmemiş bir Koray'a, bir Pusat komutana çeviriyordu namluyu.

Pusat komutan parmağı ile silahlı korumayı gösterdi.

" Tina kimlerin karşısında olduğunu bilmiyorsun. Onunda kolu kırılmadan söyle silahını indirsin."

Tina başını sağa sola olumsuz anlamda sallayarak.

" Olmaz Murat gelmeden olmaaaazzz." dediğinde Rahman kamelyanın çatısından korumanın arkasına atladı. Koruma arkasından gelen sese aniden namlusunu doğrulttuğunda Rahman tek eli ile barettanın kızağını geri ittirip pimini çıkardıktan sonra kızağı aldı. Adam artık etkisiz olan tabancasına baktığında şaşkınlıkla kaşlarını kaldırıp tabancanın geri kalanını yere attıktan sonra ellerini havaya kaldırdı.

Karabasan'ın başka yerde göremeyeceği hareketine maruz kalan İtalyan koruma anlamıştı karşısındakinin ne derece tehlikeli olduğunu.

Bunun eğitimini bizde almıştık ama bunu sadece 2 saniye gibi kısa bir sürede yapması çok etkiliydi.

'E o Karabasandı.'

Tina sağ arkasındaki kargaşaya döndüğünde Rahman'la arasında sadece iki metre vardı.

Korumanın yüzündeki şok'u umursamayan Tina ağızlı açık bir şekilde Rahman'a dönüp;

" Murraaad... " dedikten sonra kollarını açıp boynuna atıldı.

Tina kadar güzel bir kadın Rahman'ın boynuna atıldığında gözlerim istemsizce Zümra'ya kaydığında Zümra'nın dişlerini sıkmış aniden bana doğru geldiğini gördüm.

" Asel hemen cevap ver kim bu benim adamıma sarılan kız ? "

" Onu Rah....." dediğimde sözümü kesip kolumdan sıkıca tuttu.

" Hayır efendim. Rahman anlatmayacak sen anlatacaksın. "

Başımı yana yatırıp dudağımı yalvarır tarzda çizgi haline getirdim.

" Zümra lütfen zorlama beni. Hem Tina art niyetli bir kız değil rahat ol. Ortalık sakinleşsin anlatır Rahman. "

Bu cümlemin ardından Zümra istemeyerekte olsa razı olmuştu.

Rahman Tina'ya Zümra'yı gösterdiğinde Zümra'nın göğüsünü ileri doğru kabartıp kaşları çatık halde ' Evet o benim ' der gibi bakması komiğime gitmişti.

Tina Zümra'ya doğru gülen iri gözleriyle yaklaşmaya başladı.

Sanki değerli, eşsiz elması seyrediyormuş gibi hayranlıkla bakarak Zümra'ya yaklaşabildiği kadar yaklaştı.

İki parmağını Zümra'nın yanağına yavaşça sürerken Zümra da ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışan bir yüz ifadesiyle kaşlarını çatmış yüzünde gezinen parmaklara bakıyordu. Tina ise hayran kalan bakışlarını bozmadan onun gözlerini ve başındaki buz grisi şalını seyrediyordu.

Tina elini Zümra'nın yanağından çekip Rahman'a döndü.

" Tua moglie è una bellissima musulmana " dediğinde Zümra kolumu tutup, sertçe yanına çekti.

" Asel ne dedi bu çabuk söyle ? "

Zümra'ya bakıp gülmemeye çalışarak.

" Eşin çok güzel bir müslüman dedi Zümra. "

Zümra kolumu bırakarak

" Gerçekten öyle dedi değil mi bak doğru söyle. "

Haline daha fazla dayanamadığımdan istemeden de olsa çıkan kıkırtı Zümra'yı daha da sinirlendirmeye yetmişti.

" Gülme kızım bak parçalarım ikinizide. " dedikten sonra halini oda anlamış olmalı ki bir müddet sonra başını sağa sola sallayıp gülümsedi.

" Zümra Tina çok temiz bir kızdır. Canını sıkacak bir durum yok."

Zümra kollarını göğüsünde bağlayarak Tina'ya döndü.

" Evet temiz ve bir o kadarda güzel. " derken Tina Rahman'a doğru yaklaştı.

"Sana babamı öldürdüğün gecenin sabahında bir sürprizim var demiştim. O kadar yol geldim bir Türk kahvenizi içerim. " dediğinde Rahman Kübra'ya döndü.

"Kübra bir kahve yapar mısın rica etsem ?"

Kübra;

" Tabi hemen getiriyorum. " dedikten sonra hızlı adımlarla eve doğru ilerledi.

Rahman Tina ya oturması için masayı gösterdikten sonra kendiside gösterdiği yere doğru ilerledi.

Rahman Korhan Albay'ın yanındaki Sinan'a bakıp;

" Sinan şu adamı hasteneye götürün kardeş kırık falan var mı ? " Sinan ayağa kalkıp Koray tarafından etkisiz hale getirilen korumaya ilerlerken Koray hiç birşey olmamış gibi umursamaz bir şekilde Rahman'a bakıp;

" Yok kardeş ikinci eklemden çıktı kol. Kırık yoktur. " dedi.

Rahman Sinan'ın kalktığı sandalyeye otururken Tina da tam karşısına, Rahman'ın gösterdiği yere oturdu.

Zümra ise Rahman'ın yanındaki Oğuza yönelerek.

" Oğuz abi rica etsem oraya ben otura bilir miyim ? "

Oğuz kalkıp Zümra'ya yer verirken Zümra'nın Tina'ya bakarak Rahman'ı sahiplenircesine yanına oturması Korhan Albay'ın dâhi gülmesine neden olmuştu.

Rahman;

" Evet Tina seni üzdüğüm için özürdilerim. " dediğinde Tina hiç üzgün olmayan aksine memnun bir ifade ile Rahman'a bakması dikkat çekiyordu.

" İnanır mısın hiç üzülmedim. O adam defalarca annemi aldattı. O eve getirip masum insanlara işkence etti ve bizim bilmediğimizi sansada o evde çok kişiyi öldürdü. Son olayında çocuk tacizcisi olduğunuda öğrenince benim ve annemin bağı tamamen koptu o adamdan. Sana kızmam değil, her ne kadar öldürdüğün adam babamda olsa teşekkür etmem gerekir. "

Herkes masanın başında sessizce ve bütün dikkatiyle Tina'yı dinlerken onu sadece anlayan Muhafızlar timi ve bendim.

Rahman'ın annesi Fatıma teyze, Gülsüm teyze, Kübra ve Zümra hiç bir şey anlamıyorlardı.

Pusat komutan söze girdi.

" Bayanlar siz Tina'nın kim olduğunu merak ediyorsunuzdur. " dedikten sonra Tina'ya bakıp devam etti.

" Tina Rahman'ın İtalyadaki infaz ettiği adamlardan birinin kızı. Bu adam çıbanın başıydı. Türk milletine ve Müslümanlara oldukça kin güden, hatta kendi ülkesi ve ailesi tarafından dahi sevilmeyen bir insandı. "

Tina kahvesinden bir yudum çektikten sonra Rahman'a fincanı uzattı.

" Immm bu mükemmel ! "

Gözlerini Rahman dan kaçırmaya çalışarak fincanı tabağına koyduktan sonra devam etti.

" Sana çok işkence ettiklerini duydum inan çok üzgünüm. Onlar adına senden özürdilerim. Ama gördüğüme göre iyisin."

Rahman masada ellerini bağlayarak karşılık verdi.

" Senin bir suçun yok Tina ama bana hâla neden buraya kadar geldiğini söylemedin. "

Tina kahve fincanına bakıp biraz düşündükten sonra gözlerini fincandan ayırmadan heyecanla gülümseyen dudağını ısırdı.

" Ben hani sana o gece ' Bir sürprizim var' demiştim ya " deyip Rahmanı'n tepkisini ölçmek için yüzüne baktı.

Rahman ellerini açıp;

" Eee ! " dedikten sonra Tina heyecanla derin bir nefes alıp devam etti.

" Ben, senin Allah'ın varlığını, H.z Muhammed'i ve islamı anlattığın o günden bu zamana kadar H.z Muhammed'i ve İslamı okuyorum." saçlarını kulaklarının arkasına alarak tekrar derin nefes aldıktan sonra kaşlarını kaldırıp heyecanlı bir gülümsemeyle devam etti.

" Ben Müslüman olmak istiyorum. " dediğinde masadaki Tim den ve komutanlarından büyük bir sevinç tufanı koptu.

" Ooooo " diyen Kenan " Helal bee " diyen Koray ve alkışlayan komutanların yanısıra hiç birşeyden habersiz şaşkınca sağa sola bakınan bayanlar ve sevinçten dişlerini sıkıp masaya elini vuran Rahman.

Sesler kesilince Zümra açık kalan ağzı ile Rahman'a baktı.

" Bir dakika ya yanınızda kendimi cahil gibi hissettim. Neler oluyor, ne bu sevinç bizede söyleyin ? "

Rahman gülen gözlerini büyük bir ilgiyle Zümra'ya çevirdü.

" Ben İtalya da görevdeyken örgüte sızmış Tina'nın şoförlüğünü yapıyordum. Birgün okulun kapısında arabaya bindiğinde ' Dinler tarihi dersini işlerken İslam dikkatimi çekti bana anlatır mısın ? ' diye bir ricada bulunmuştu. Ateist olduğunu ben biliyordum zaten. Bir kafeye oturup Allah'ın varlığını gücüm yettiğince anlatmaya çalıştım. Tina da o günden bu yana İslamı ve H.z Muhammed (s.a.v ) in hayatını okuyormuş. Sonuç olarak..." dedikten sonra Rahman zafer kazanmış bir eda ile kollarını açıp devam etti.

" Tina Müslüman olmaya karar vermiş " dediğinde başta Fatıma anne olmak üzere bütün bayanlar çok sevinmişti.

Önden Zümra ve Kübra, bütün bayanlar ayağa kalkarak Tina'yı mutlu bir şekilde kucaklayıp tebrik ettiler.

Tina Kübra ve Zümra'yı kollarının altına alarak heyecanla gülümsedi.

" Evet bende böyle olmak istiyorum."

Herkes sandalyesine geçtiğinde Tina Rahman'a bakıp;

"Ne yapmamız gerekiyor. Şimdi artık Müslüman mıyım ben ? " dediğinde Rahman söze girdi.

" Hayır ilk önce bayanlar seni götürüp hazırlayacaklar. Daha sonra aramızdaki herhangi biri ile birlikte Kelime-i Şahadet getireceksin." deyip Zümra'ya dönerek

" Bu sevabı size bırakıyorum hanımlar. " dedi.

Zümra Tina'ya doğru ilerleyip elinden tuttuktan sonra Kübra ile birlikte eve geçtiler.

Onlar gözden kaybolduktan sonra

Rahman arkada kalan korumaya bakıp eli ile gel işareti yaptıktan sonra, koruma tedirgin bir şekilde masaya doğru ilerledi.

Rahman ayağa kalkıp korumaya elini uzattı.

" Hoşgeldin ! "

Koruma şaşkın gözlerle sağa sola bakıp uzanan eli tuttu.

" Teşekkürler " dediğinde Rahman sandalyeyi göstererek oturmasını söyledi.

Rahman;

" Asel bir kahvede bu arkadaşa yapar mısın ? " dediğinde tam eve doğru hareket etmiştim ki Gülsüm teyze ayağa kalktı.

" Dur sen kızım ben yaparım. Tuğçe ile Şûra'yı uyutup bebeklerede bir göz atayım. " dediğinde başımı sallayıp tekrar oturdum.

Rahman koruma ile konuşmasına devam ediyordu.

" Gerilmene gerek yok. Masamıza oturmuşsan değil buradakiler dışardan gelen dahi senin kılına zarar veremez. Türk töresidir bu."

Rahman'ın bu çıkışıyla koruma rahatlamış gibi görünüyordu.

" İsmin ne ? "

Koruma çekingen bir şekilde Rahman'a bakıp cevap verdi.

" Carlo...... Carlo Croccolo "

Rabman ;

" Benim ismimde Rahman. " dedikten sonra Carlodan gözünü ayırmadan devam etti.

" Olayın olduğu gece oradamıydın ? "

Carlo teretdütle başını sallayarak cevap verdi.

" Evet, neler yaptığını ve nasıl yaptığını gördük. Sana yakın olmadığım için tanrıya şükrettim. " dediğinde Rahman tebessümlü yüz ifadesini değiştirmeden karşılık verdi.

" O gün şükrettin ama bugün masamda kahve içeceksin. Demek ki doğru yolda ve doğru adamın evindesin. " dediğinde koruma olumlu anlamda başını salladı.

" Seni Türkler mi eğitti ? "

Sorduğu sorudan koruman'ın bayağı rahatladığı belli oluyordu.

Rahman masadaki fincanı eli ile döndürerek;

" Evet. Aslında eğitimden ziyade böyle yaşadık ben ve arkadaşlarım. " dediğinde gözlerini Timine çevirmeyi ihmâl etmemişti.

Carlo bayağı rahatlamış görünüyordu.

" Sana, PREDATORE ( Yırtıcı ) diyorlar İtalyada " dediğinde Rahman tebessüm ederek karşılık verdi.

" Demek Yırtıcı diyorlar. Evet öyleyiz. " deyip Korhan Albay ve Pusat komutana bakıp.

" Kurt derler bize ve bütün Türklere. " deyip gülümsedi.

Carlo başını sallayıp;

" Ama yakından çok iyi birine benziyorsun. "

Rahman dirseklerini masaya koyup Carloya biraz daha yaklaştı.

" Bizim Psikopatlıkta gözümüz yok ama dalımızı kıranın ormanını yakarız. Dili, dini, ırkı ne olursa olsun ilk başta insan olanın, bizim Töremize göre yaşayanın; yaşamasa bile saygı duyanın başımızın üzerinde yeri vardır." diye güzel bir cümle kurduktan sonra bana baktı.

" Asel bir baksana geç kaldılar.Tina müslüman olmadan Zümra öldürmesin kızı. Burada kötü kötü bakıyordu. " dediğinde masada denileni anlamayan Carlo hariç herkes gülmeye başladı.

Evin üst katına çıktığımda gülüşme seslerinin geldiği odaya doğru ilerledim.

Odaya tıklayıp girdiğimde Kübra Tina'nın saçlarını kuruluyor Zümra ise uygun elbise çıkarmış başörtüsü beğenmeye çalışıyordu.

Tina gülen gözlerini bana çevirdi.

" Alessandra senin gerçek ismin ne ? " .

Beklenmedik bu soru gülmeme sebep olmuştu.

" Benim ismin Asel. " dediğimde saçlarını toplayıp arkada bağlarken devam etti.

" Seni hep sevdim Asel. Bugün müslüman olacağım ve çok mutluyum. "

" Evet günahlarının hepsi silinecek. Tıpkı yeni doğmuş bir bebek gibi günahsız, bembeyaz sayfayla başlayacaksın yeni hayatına." dediğimde gözlerime bakan gözleri üzerimde donup kaldı.

" Ne..... Yani hiç günahım olmayacak mı ?"

" Evet bu Rabbimizin sonradan müslüman olanlara bir mükâfatı." dediğimde iri gözlerindeki sevinç görülmeye değerdi.

Tina; bol, koyu yeşil, boydan bir elbise ve koyu sarı şalı ile birlikte mükemmel görünüyordu. Zaten hafif olan makyajı tamamen silinmiş tesettürün içindeki iri gözleri mükemmel görünüyordu.

Zümradan yaklaşık beş santim uzundu ama elbise gayet iyi olmuştu.

Tabi hâla Zümra kadar mükemmel değildi.

Yavaş yavaş bahçeye geçtiğimizde herkesin şaşkın bakışları arasında masaya doğru ilerledik. Tina masaya geçip telefonunu eline aldı ve parmağını gezdirerek birşeyler aramaya başladı.

Bir süre sonra bulmuş olmalı ki gözlerini tebessümle Rahman'a çevirdi.

" Rahman H.z Muhammed'in 'Senin elinle bir kişinin Müslüman olması dünyadan ve dünyada bulunan her şeyden daha hayırlıdır.' diye bir sözünü okuyup telefonuma yazdım. Bu sevabı senin almanı istiyorum."

Rahman sevinçle herkesin üzerinde gözlerini gezdirdikten sonra tekrar Tina'ya döndü.

" O zaman biran önce lutfet o hayrı bana" deyip ikisi birlikte birbirlerine bir adım uzaklıktaki karşı karşıya bakan iki sandalyeye oturdu.

Rahman;

" Tina benim söylediğimin aynısını eksiksiz tekrar edeceksin. " dediğinde Tina heyecanla başını salladığında Rahman devam etti.

" Hadi bakalım başlıyoruz. " deyip besmelesini çekti.

" EŞHEDU EN LA "

Tina;

" EŞHADU EN LA "

Rahman;

" İLAHE İLLALLAH"

Tina;

"İLAHA İLLALLÂH"

Rahman;

" VE EŞHEDÜ ENNE "

Tina;

" VE EŞHADU ENNE "

Rahman;

" MUHAMMEDEN ABDÜHÜ VE RESULÜHÜ "

TİNA;

" MUH....... MUHAMMEDEN ABDUHU VE..... VE RAS.......RASULUHU " dediğinde herkes ayağa kalkıp çoşkuyla alkışladı.

Tina Rahman'a heyecanla dönerek;

" Tam... Tamam mı bukadar mı ? "

Rahman'ın buğulanan gözlerini mükemmel bir tebessüm kaplamıştı.

" Evet bu kadar Tina. Elhamdülillah artık Müslümansın. " dediğinde.

Tina heyecanla ayağa kalkıp yanındaki Zümra ve Kübra'ya dönerek ellerini kalbine götürdü.

" C'è qualcosa di carino qui che non so perché "

Zümra anlamayarak güler yüzle ve meraklı bakışlarla bana döndü.

Daha sormasına fırsat vermeden.

" Dediki ' Burada sebebini bilmediğim güzel birşey var.' " dediğimde Zümra başını tekrar Tina'ya çevirdi.

" Nurdur kardeşim nurdur. " deyip boynuna sarıldı.

Tina Zümra'ya sarılırken bende söyleneni Tina'ya tercüme ettim.

Daha sonra Pusat komutandan İtalyanca bir ses yükseldi.

" Artık senin ismin Tina değil TUANA " dedikten sonra Tina'ya yaklaşıp karşısında durdu.

" Cennete düşen yağmur damlası. "

SON...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%