Yeni Üyelik
35.
Bölüm

34.BÖLÜM CİZRE II

@batingam

Mert'ten...

Abim;

" Yaşlanmışsın Yavuz amir. Bozkurt saldırıya karar vermişse, ne sürüyü hesaba katar ne çobanı. " dediğinde boynumu büküp kendi kendime elimi yumruk yapıp 'Ooyyyyyytttttt Allah'ına kurban !' diye sessiz bir şekilde tepkimi gösterdim.

Karabasan dar sokağı karşısına alarak beş-on saniye öylece inceledi.

" Kartal bulabildiğin en yüksek yere çık gözümüz ol." dediğinde.

Bora " Anlaşıldı Reis ! " deyip kayboldu. Karabasan telsize konuşurken hâla sokağı izliyordu.

" Gölge, Alıcı, C4, Kızılinci beraber sol binalardasınız. Kuyucu, Hayalet, Çoban bizde sağ tarafı alıyoruz. Mert'in timi bizim arkamızda, Kürşad'ın timi Gölgelerin arkasından gidecek. " deyip arkasındaki zırhlı kobraya baktı.

" Ozan sen ve timin zırhlı aracı kendinize mevzi yapıp sokakta ilerleyeceksiniz. Herhangi bir yaralanma olduğunda yaralı ivedi olarak aşağıda araca bindirilecek." deyip kapkara yüzünü bize ve bütün Polis Özel Harekat timlerine döndü.

" Beyler yerde ne görürseniz görün fotoğraf, elektronik eşya, hoşunuza giden veya ilginizi çeken herhangi birşey... " derken moralsiz bir şekilde derin bir nefes alıp devam etti.

" Hatta Kur'an-ı Kerim dahi görürseniz almayın. Bu şerefsizler aklınıza gelen hatta gelmeyecek herşeyi tuzaklarlar. Bu gibi bir tuzak sezdiğinizde C4'e haber verilecek. " deyip bir süre o hırçın maskesinin arkasındaki gözleriyle herkesi süzdükten sonra son sözünü söyledi.

" Allah Türkü korusun ve yüceltsin. Gazamız mübarek olsun. " diyerek aniden arkasını dönüp bütün Muhafızlarla birlikte tavşanın arkasından start alan bir tazı misali fırladı.

Abim ve arkasında onu takip eden kardeşlerinin binanın kapısından değilde camından içeri daldıklarını gördüm. Hızlarına baktığımızda ağzımızın açık kalmaması imkansızdı.

Ben ve timim abimlerin arkasından camdan içeri atladığımızda onların çoktan ortadan kaybolduğunu gördük. Yukarı kata çıkıp sol tarafımızdaki odaya girdiğimizde duvarda bir insanın rahatlıkla bitişik binaya geçebileceği bir delik açılmıştı.

Oradan içeri girdiğimizde atılan iki el silah sesini duyduk. Hızla diğer delikten bir sonraki binaya geçip ilerlediğimizde iki leşin silahla öldürüldüğünü, birinin ise bıçakla boğazının kesildiğini ama hâla can çekiştiğini gördüğümde gözüme diktiği muhtaç gözlerine nefret ve tiskinti ile baktım. Silahın ses dalgasından havalanan tozu hâla havada olduğu halde Muhafızlardan hiç bir iz yoktu.

'Çok hızlılar.'

Telsizden;

" Mert hâla silah sesini duymadım vicdan mı yaptın ? Sık ona. Arkada sağ bırakmak yok bir daha söylemeyeceğim. "

Bu abimdi; belliki bizi sınamak için bunu sağ bırakmıştı.

Bütün tim ne yapacağımı çözmek için yüzüme bakarken silahımı kaldırdım. Tetiğe basmama gerek kalmadan adam son nefesini verdi.

Telsize yönelip;

"Arkanda sağ kalan kimse yok Reis." deyip bir sonraki binaya geçen deliğe yöneldim.

" Şerefsizler bütün binaları deliklerlerle birleştirip kale haline getirmişler buraları." dedi Timimdeki Halil.

" Hadi hızlanın beyler yetişelim Muhafızlara." deyip hızımızı artırdık.

Abim;

" Gölge öne çıkmayın aynı hizada gidelim. Camlardan görüyorum sizi. Sizde elinizden geldiğince görmeye çalışın bizi." dediğinde Koray abi zaman kaybetmeden karşılık verdi.

"Anlaşıldı Reis." deyip bir müddet bekledikten sonra sesi tekrar duyuldu.

" Kızılinci sana söylüyorum verilen komuta uy." dediğinde dişlerini sıktığını telsizin diğer tarafından hissedebiliyordum.

Telsizdeki konuşmaları dinliyorduk ama ne önümüzden giden abimleri nede camdan baktığımızda karşı binalardaki Muhafızları görebiliyorduk.

" Hadi biraz daha hızlı beyler. " deyip biraz daha seri gitmeye çalıştık. Önümüzden ve karşı binanın ilerisindeki Koray abilerden silah sesleri gelmeye devam ediyordu.

" İyide bize birşey kalmıyor ki ! " dedi Timim'in en genci olan İlhan.

Tam konuşacaktım ki telsizdeki kükreyiş araya girdi. Bu abimin sesiydi.

" Kızılinci bana kahramanlık rolleri sökmez Gölgeyi geçme." dediğinde hem abimlere yetişmeye çalıştık hemde bir süre cevabın gelmesini bekledik.

Sonra daha şiddetli bir kükreyiş duyuldu.

" Cevap ver lan banaaaa... "

" An....anlaşıldı Reis ! " dedi ilk defa duyduğumuz o bayan sesi.

Son deliğide geçtiğimizde nihayet abimlerle karşı karşıya geldik.

' Ulan yıllardır şu görünüşlerine bir alışamadım. Aniden karşıma çıktıklarında hâla irkiliyorum '

Karabasan'ın yüzüne bakıp;

" Ne yapıyoruz Reis ? " diye sordum.

Abim;

" Gölgeler ile aynı hizaya gelelim devam edeceğiz."

Eli ile duvarı gösterip;

" Görüyosun delik yok, muhtemelen son binad....." derken Koray abinin telsizden var gücü ile;

" Kızıl hayııııırrrr !!! " demesi ile abimin konuşması yarım kalırken karşı binayı oldukça şiddetli bir çatışma sesi aldı.

Abim;

" Gölge ne oldu cevap ver. " demesine rağmen cevap gelmedi.

Çatışma hâla bütün şiddeti ile devam ediyordu.

Telsizden Kürşad'ın timindeki İsmail'in sesi duyuldu.

" Kür....Kürşad komser vurulduu. Koruyun beni ona yaklaşıyorum...... Koruyun beniiiii... "

Yumruğumu sıkıp çöktüğüm yerde dizime vurdum.

" Allahım yardım et, Allahım koru onu Yarabbim. "

Olmuyordu, yapamıyorduk, kendi kardeşlerimizin bulunduğu binaya ateş desteği veremiyorduk.

Abime doğru iki adım attım.

" Abi nolur oraya gidelim. " dememle yaptığım gafı anlayıp arkamdaki timime baktım.

Çoğu irileşmiş gözleriyle bana bakarken arkalardaki memurlar yanındakiler ile fısıldaşmaya başlamıştı.

" Kesin beyler ! " dediğimde onlar aniden dikleşip kendilerine çeki düzen verirken bende mahcup bir yüz ifadesi ile abime baktım.

" Kusura bakma Reis yanlış yaptım."

Abim hiç tepki vermiyor, silah seslerinin dinmesini bekliyordu.

Yaklaşık otuz saniye sonra silah sesleri dindiğinde abim yüzüme baktı.

" Önemli değil Komser; ama şok halinde sağlıklı düşünme yeteneğinizi geliştirin biran önce. Bu yetenek mesleğimizin en önemli parçası. " deyip telsize yöneldi.

" Gölge cevap ver durum ne ? Ne oldu ? "

Koray abi biraz bekledikten sonra soluk soluğa konuşmaya başladı.

" Kurşun Kürşad komserin omzunu sıyırdı Reis. Unsurlar etkisiz hâldeler. Devam ediyoruz. "

Abim kafasını sinirli şekilde sağa sola sallayıp.

" Gölge ne oldu ? " diye sorarken başka bir cevap beklediği açıktı.

Koray abi asıl sorunun ne olduğunu anlamıştı.

" Kızıl Reis....... Kızılinci aniden basınca karşı karşıya geldik. Kürşad Kızılincinin önüne atladı. " dediğinde abim tekrar sakin bir şekilde konuşmaya başladı.

" Kürşad'ı kobraya atın. Kızılinci onunla gidiyorsun. Senin bizimle olan işin bitti. "

Kızılinci;

" Reis be..... "

Abim tane tane, bastıra bastıra konuştu. Maskenin arkasında dişlerini sıktığı anlaşılıyordu.

" Çenini kapa komutumu sorgulama ve git bizi bekle. Yaptığın karşılıksız kalmayacak." diye sözünü kesti.

Asel;

" Anlaşıldı Reis. " derken yutkunması ne kadar kırgın, ne kadar mahcup olduğunun ispatıydı.

Kürşad ilk defa telsize girip tamda tahmin ettiğim itirazı dile getirdi.

" Ben iyim Reis. Küçük bir sıyrık devam edebilirim. "

" Emin misin Kürşad ? "

" Eminim abi; sizinle olmak herzaman nasip olmaz. Yapma bunu bana. "

Abim başını olumsuz anlamda sallıyordu.

" Ben size ne diyeyim lan ? Tamam devam ediyoruz. Gölge sokağa iniyoruz. Köşeyi döndükten yetmiş metre sonra Nazım amcanın evi. " deyip bana döndü.

" Hadi bakalım Mert komser alalım babamızı. " dedikten sonra askıdaki silahını sırtına alarak elini merdiven korkuluğa atıp, ilk önce kendi, daha sonra arkasındaki seçkin kardeşleri aşağı bakmadan korkuluğun üzerinden atlayıp kendilerini merdiven boşluğuna bıraktılar.

İlhan korkuluktan tutup aşağı atlayacaktı ki merdiven boşluğuna uzun uzun bakıp yüzünü bana döndü ve şaşkınlıkla onu seyreden gözlerime bakarak konuştu.

" Yemedi komserim çok yüksek. " demesi benimle birlikte bütün timin gülmesine sebep olmuştu.

Ensesinden tutup;

" Oğlum her gördüğün şeyi yapacaksın diye birşey yok lan. O hareketi aklından geçirmen bile hata. Karşındakiler normal bir insana benziyor mu hiç ? " deyip yüzümdeki gülücükle arkayı işaret ettim.

"Şimdi geç arkayada yetişelim."

Harekete geçtikten sonra arkamdaki Burak merdivenlerden seri şekilde inerken konuşmaya başladı.

" Komiserim bu Kurtların bu hareketlerini gördükçe çocukluğumda izlediğim Yamakasi filmi geliyor hemen aklıma. Abi bunların ciğerleri hiçmi pes demiyor. Adamlarda at kası gibi kas var yorulmak bilmiyor. "

" Vallahi bende anlamadım kardeş " dedim arkama bakmadan.

O sıçrayışları, aniden bir şekilde bir yer bulup mevzi almaları, hedefi görüp saniyesinde kafalarına ateş etmeleri ve hiç ıskalamamaları, bir insanda görülmeyecek ani refleksleri, kusursuz hiç yanılmayan içgüdüleri; bu adamlar kanından kemiğine kadar ölüm makinası olarak yaratılmış sanki.

' Bunun başka hiç bir açıklaması yok. '

Sonunda sokağa çıkmıştık. Sağ tarafımıza döndüğümüzde duvarın köşesinde abim ve arkasındaki yiğitleri çömelmiş gördüm.

Karşı binanın kapısından önde Gölge ile birlikte C4 ve Alıcı göründü. Hemen arkasından Kürşad ve timi çıkıp bize doğru koştular.

Yanımıza gelip çömeldikten sonra Gölge konuşmaya başladı.

" Reis napıyoruz ? "

Abim Gölgeye bakıp;

" Böyle olmayacak Gölge. Sokak çok dar üç tane PÖH timi var. Birde biz eklenince çok kalabalığız. Bir roket saldırısı çok fazla zaiyat vermemize sebep olur. Çalıştırın Kurt başlarınızı ne yapmamız gerekiyor." dedikten sonra abim ayağa kalkıp Kürşad'a doğru yöneldi.

Eldivenli parmaklarını merminin deldiği kan içindeki deliğe attıktan sonra yırtıp genişletti. Bir müddet yaraya baktıktan sonra.

" Güzel sıyırmış. Kanamanın çoğu durmuş ama çok az bir yerde devam ediyor. "

Ellerini yaradan çekip eldivenlerini çıkarttı.

" Sigaran var mı ? "

" Var abi vereyim."

Kürşad sigara paketini çıkartıp bir tane sigara uzattı. Paketi cebine koyacaktı ki abim elinden paketi çekip aldı. Kürşad'ın şaşkın bakışları arasında paketten üç tane sigara çıkartıp kırdı. Tütünlerini eline alıp birbirlerine sıkıştırdıktan sonra yaranın üzerine bastırdı. Kürşad'ın çantasındaki küçük ilk yardım çantasını alarak içerisinden bandaj çıkartıp pamukla beraber yaradaki tütünün üzerine bastırıp bandajladı.

" Reis üç timde ki adamların içinde en fazla yara bende. "

Abim yüzüne bakarak sorgularcasına başını sağa sola salladı.

" Eeeee... "

" Yani en tecrübelileri benim. Sen beni arkana al. "

Bu sözü herkesin gülmesine sebep olmuştu.

' Dengesiz dangalak. '

Abim arkasını ona dönüp duvar dibine ilerlerken cevap verdi.

" Ben ona tecrübe demem Kürşad. Çaylaklık derim. " dediğinde Kürşad'ın gülümseyen yüzü yerini aniden çatılan kaşlara bıraktı.

" Kürşad komser sen ve Tim'in soldaki evlerin duvarına sırtınızı dayayıp gideceksiniz. " dedikten sonra bana döndü.

" Mert komser sen ve timin sağ taraftaki evlere sırtınızı verip gideceksiniz. Siz Kürşad'ın sırtındaki evleri gözetleyecek, Kürşad ve timide sizin sırtınızı verdiğiniz evleri kollayacaklar." dedikten sonra Ozana döndü.

" Ozan komser sen ve timin ise Kürşad'ın ve Mert'in timinin on metre önünde kobrayı mevzi alarak yolun ortasından gideceksiniz. "

Gölge;

" Biz napacağız Reis ? "

" Siz sokağın solundaki evlerin çatısından bizde sağındaki. " deyip herkese hitaben sesini biraz daha yükseltti.

" Beyler gözünüzü dört açın. Öğle namazını kazaya bırakmadan halledelim şu işi. Haydi bakalım başlıyoruz. " dedikten sonra çıktığımız kapıdan tekrar daldı.

Duvarın köşesinden görebildiğim kadar Nazım amcanın yetmiş metre ilerdeki evine baktım ama sokaktaki küçük kıvrım sebebi ile görünmüyordu.

" Kurtlar herkes hazırsa başlıyoruz. "

Bütün tim komiserlerinden "Hazırız" komutu geldikten sonra abim tekrar telsizi mandalladı.

" Haydi Allah yar ve yardımcımız olsun." dedikten sonra Kobranın arkasında Ozan ve timi harekete geçti.

Kürşadla timi sokağın karşısındaki evlere sıçrarken benle timim duvarın köşesinden yılan misali akmaya başladık.

On metre ilerlemiştik ki yoğun bir AK-47 sesi yankılandı. Bizde hareketlenme olurken abim telsizde konuşmaya başladı.

" Sakin, sakın ha düzeninizi bozmayın böyle devam. "

Kürşad aniden silahını tepemdeki eve yöneltip ateş etti. Adam acı ile haykırırken Kürşad'ın silahını tekrar ateşlemesiyle ses kesildi.

Sokaktaki kıvrımı dönüyorduk ki yaklaşık yirmi kişilik örgüt köpekleriyle karşı karşıya geldiğimizde var gücüm ile bağırdım.

" Mevzi aaalll !!! "

Yere yatıp hedef küçültürken önümüzdeki Kobra karşı tarafın görüntü almasını fazlasıyla engelliyordu.

Ortaya aniden roketatar ile biri atılıp tek dizini yere koyarak kobraya nişan aldı. Tam hedefe kilitlenmiştim ki adam sanki araba çarpmışcasına geriye doğru fırladı.

Kürşad;

" Ne oldu abi ona öyle, nasıl fırladı. " dedikten sonra Gölge telsize girdi.

" Devam edin beyler gördüğünüz kadar görmediğiniz yiğitlerde var. " dediğinde telsizden ilk defa Bora abinin sesi duyuldu.

" O yiğidin canı size kurban kardeşim. "

Rokete yaklaşan oldukça geriye doğru fırlıyordu.

' Bu silah kaç kalibre atıyor lan ? ' diye geçirdim aklımdan. Arkamdaki evlere ve çatılarına baktığımda Bora abiden ne bir görüntü ne de bir iz görebiliyordum.

"Gölge karşıyı alın biz Nazım amcanın evinin çatısına gidiyoruz. Aynı anda vardığımızda susturalım şunları."

" Anlaşıldı Reis . " diye onayladı Koray abi.

Bir müddet sonra abimi ve timini Nazım amcanın çatısından aşağı bakarken gördüm.

' İşte bu kadar ! '

Gölge, Alıcı ve C4 te karşı çatı da göründükten sonra abimin ilk atışıyla birlikte köpeklerin üzerine yağmur misali mermi yağmaya başladı.

Domuzlar nereden geldiğini kestiremedikleri mermilerden kaçışmaya çalıştıkça kurşunlara hedef oluyorlardı.

Abim;

" Ateş kes ! " dediğinde bütün silahlar susmuş, plan kusursuz işlemişti.

" Kürşad karşımızdaki eve gir ve AT ( Arama Tarama ) yap. Mert Nazım amcanın evine giriyoruz."

Abimler çatıya çıkan deliğe yönelirken bizde eve doğru temkinli bir şekilde koşmaya başladık.

Eve girdiğimizde iki kişi yere yatıp ellerini enselerine atmış bizim almamızı bekliyorlardı.

Adamların üzerlerini aradıktan sonra plastik kelepçe ile kelepçeleyip arkamdaki Ozan'a teslim ettim.

İki katlı müstakil evin alt kattaki odaya baktığımda Nazım amca ve ailesinden hiç iz yoktu.

'Allahım n'olur bişey olmasın.'

Ahşap merdivenlerden yukarı kata yönelmiştik ki çığlık sesi duyuldu.

Hızımızı artırıp merdivenleri tırmandıktan sonra beni karşılayan ahşap kapıyı tek tekmede açtım.

Kapıdan girdikten sonra sol tarafıma yönelmiştim ki abimin elini 75-80 yaşlardaki Nazım amca olduğunu tahmin ettiğim adamın öpmeye çalıştığını gördüm. Abim ne kadar engel olmaya çalışsada adam göz yaşları içinde inat ediyordu öpmek için. Sonunda abim galip çıktı ve öptürmedi elini.

Yanındaki torunlarını gördükten sonra o çığlığa sebep olan şeyin abimlerin korkunç görünümleri olduğunu anladım.

" Oğul ben size gelmeyün demedim mi ? "

" Biz sizi koruyacağımıza dair Allaha ve Kur'an'a yemin ettik amca." dedikten sonra elini omzuna atarak amcayı boydan süzdü.

" Yaranız falan var mı ? İyi misiniz ? " ii

" İyük yavrum. " dedi sevinçli gözlerle yirmili yaşlardaki torunlarına ve hayat arkadaşına bakarak.

" Hepimüz iyük Hamdolsun. "

" Peki amca siz aşağıdaki araca binip gidin. " dedikten sonra önlerinden çekilerek kapıyı gösterdi.

Nazım amca, hanımı ve ona yardım için kollarına giren torunları merdivenlere yönelirken abim telsize seslendi.

"C4 tuzakları ara bul kardeş."

" Yaptım bile Reis. Üç tane Amonyum nitrat ile güçlendirilmiş el yapımı bomba buldum. "

Abim;

" Hangi ara aşağı indin ? Hangi ara buldun ? "

"Eeee benim işim bu. "

Ömer abi bunu söylerken şakadan da olsa kendini beğenmiş bir hâl almıştı.

Aşağı indikten sonra Aileyi Kobraya bindirip yolcettik.bAbim, diz çökmüş teslim olan elemanlara yöneldiğinde herkes dikkatini onlara verdi.

Kürşad ayaklarına tekme atıp;

" Gücünüz bu garibanlara mı yetiyor o****u çocukları." dediğinde içlerinden biri elini ensesinden indirmeden Kürşad'ın yüzüne baktı.

" Bir goremesekte evlatlarımız gorecek Kürdistandan kaçıp gittiğinizi." dediğinde bu kez söze ben girdim.

" Lan ga*at. Beni görmeden önüme yatıp teslim olan sen değilmiydin ? "

Adam'ın konuşmasını beklemeden abim Ömer abiye baktı.

" C4 hazır mı ? " dedi ne olduğunu anlamadığımız şeyi sorarak.

" Hazır Reis. "

Abim C4'ün elindeki piknik tüpü ile yapılmış düzeneği alarak adamların yanına geldi.

Kürşad'ın belindeki plastik kelepçeleri çekip iki adamı birbirlerine oldukça sıkı bir şekilde bağladı.

Bir diğer plastik kelepçe ile kürdistan hayali kuran adamın kemerine piknik tüpünü sabitlerken Kürşad yanıma yaklaşarak kulağıma konuştu.

" Yapmayacak değil mi ? Bence blöf yapıyor. " dediğinde dudağımı bilmiyorum dercesine büzdüm.

Kürşad tedirgin gözlerle benden uzaklaşırken abim ayağa kalktı.

" Hadi bakalım bizim burda işimiz bitti. Gidip büyükbaş domuzları alalım. " dedikten sonra adamları bağlı halde bırakıp geldiğimiz yere, sokağın başına doğru ilerledi.

Tam sokağın kıvrımında kayboluyorduk ki arkamızda şiddetli bir patlama oldu.

Muhafızlar arkalarına dahi bakmazken,

Kürşad aniden sıçrayıp patlamanın olduğu yere baktı. Bi süre kalkan tozu seyrettikten sonra tekrar yanıma yaklaşıp konuşmaya başladı.

" Bu adamlar herşeyi yapabiliyorlarda blöfü yapamıyorlar devrem. "

Yüzüne tebessümle bakıyordum.

" Hahh şunu bileydin Kürşad. "

" Hâla abin hangisi söylemedin unuttum sanma. " dediğinde yüzüne bakıp inadına yapıyormuş gibi güldüm.

" Hadi hadi sırası değil şimdi ? " Amacımın onu delirtmek olduğunu o da biliyordu.

Muhafızlar hem intikal edip hem abimin elindeki mahallenin krokisine bakarken PÖH ler gözleri nişangahta sokağı tarıyordu. O kadar heyacanlı, gergin görünüyorlardı ki silahı ateşlemeleri için herhangi bir penceredeki perdenin kıpırdaması yeterliydi.

Abime arkadan baktığımda evlatları olduğu için annem ve babamlamı gurur duysam, ağabeyimiz olduğu için Kağan ve kendimlemi gurur duysam şaşırdım.

Ağabeyimin konuşması daldığım karizmasından çekip aldı beni.

" Yiğitler alacağımız asıl domuzlar iki sokak ötede. Mahallenin arkasındaki dağı JÖH geri kalan yerleride PÖH kardeşlerimiz çevirdi. Anlayacağınız kaçmaları mümkün değil. Temkinli bir şekilde ilerleyip alacağız onları. Biz sizin on metre önünüzde gideceğiz, siz arkamızdan bizi koruyacaksınız. Herbirinizin arasında ikişer metre olsun, gözünüz nişangahta, kulağınız havan sesinde olsun. " deyip aniden durdu. O durunca arkasındaki yiğitlerde durup abime dikkat kesildiler. Abim yüzünü bize dönüp işaret parmağını kaldırarak konuşmaya başladı.

" Merhamet yok. Acırsanız acınacak hale düşersiniz. Haydi... "

Kim bir operasyonda gayet rahatım gergin olmam derse yalan söylemiş olur.

' Korkarmıyız ? '

Elbette korkarız, bu insan olmanın bir gereği.

'Peki bu korku nasıl olur ?'

Şubede sol elinde tesbih sağ elinde çay bardağı televizyonu seyrederken aniden alarm çalıverir. Sıçrayıp silahına ve her daim hazır olan çantana koşarken gözlerinin önünden annen, baban, eşin, çocukların geçer ve içini bir korku alır. Dışarda saf düzeni dizilip operasyon amirini beklerken bu korku devam eder.

' Acaba gelecekmiyim, şehit olsam bile inşallah tek parça gelirim.... ' gibi gibi sözcükler geçer insanın aklından.

Amir;

" Araç bin ! " dediğinde ve sen zırhlıdaki yerini aldığında nabzın hızlanır, sebebsiz yere soğuk soğuk terlersin. İşte orada korkudan eser kalmaz, o korku yerini heyecana bırakır. Daracık zırhlının içinde başını sağa sola vurmama gayesiyle sorumluluğun altındaki timinde gözünü gezdirir tim komiseri olarak ne büyük veballer sırtlandığını aklına getirirsin. Herbirinin tek tek gözlerinin en derinine bakarak sessizce helalleşirsin kardeşlerinle.

Zırhlı durur " Araç in ! " komutu gelipte dışarı çıktıktan sonra temiz havadan derin bir nefes çektiğinde. O heyecan yerini cesarete bırakır.

İşte o zaman seyredeceksin bu delileri. Ne anne, ne baba, ne yaren, ne evlat aklına gelir. Ölümü kucaklarcasına girerler o ateş çemberine. Rabbim akıllarını her birşeyden arındırır.

İki şeyden başka.

Bir, Kur'an !

İki, Vatan !

Bir sokağı vukuatsız bir şekilde geçerken hiç bir çatapat olmadan ilerlemek oldukça meraka itmişti bizi. Karabasan aniden durduğunda bizde tek dizimizin üzerine çöküp etrafımızı taramaya başladık.

Bir müddet etrafı dinledikten sonra kollarını kartal misali açıp kendi eyrafında dönerken haykırmaya başladı insanın içine işleyen o gür sesi ile.

" Hani oğğğlummm, nerede roketiniz, nerede keleşiniz ? Neden sesiniz çıkmıyor ? Geldi oğlum geldi. Oğuz Kağanın Börüleri geldi. Kahpe kanınızı içmeye geldi. Kaçarınız yok. "

Bunu onları germek için yaptığı ortadaydı. Gerilmiş bir bedendeki zihnin sağlıklı çalışmayacağını gayet iyi biliyordu. Ses çıkmayınca abim tekrar yürümeye başladı.

" Beyler büyük ihtimal büyükbaşları korumaya aldılar. Kürşad, Mert, Ozan biz yakınlarına gidip ortalığı curcunaya verirken siz bir şekilde bulundukları binayı hilâlin ortasına alacaksınız. Herkes görerek ateş edecek."

Kürşad, ben ve Ozan hep bir ağızdan

" Anlaşıldı Reis. " deyip olacakları gözümde canlandırmaya başladım.

Abim son sokağın köşesinden bakıp geri çekildikten sonra Koray abiye dönüp konuşmaya başladı.

" Tamda dediğimiz gibi Gölge. Adamlar etten duvar örmüş resmen." dedikten sonra telsize yöneldi.

" Kartal kuytulara bak keskin nişancıları var mı ? "

İki-üç saniye bekledikten sonra telsizden soluk soluğa bir ses geldi.

" Anlaşıldı Reis yerim gayet güzel. Sadece binanın önünde otuza yakın nöbetçi var. Keskin nişancı görünmüyor. Yanlız bişey var Reis. " dedikten sonra Muhafızlar'ın yakışıklı keskin nişancısı Bora abi duraksadı.

" Hayırdır Kartal ne var ? " diye karşılık verdi abim.

" Reis bunlar bildiğin kadın kıyafeti giyinmiş hepsi değil ama çoğu öyle. "

Abimin yüzünde maske olsada şaşırdığı başını Koray abiye aniden çevirmesi ile anlaşılıyordu.

" Kadın kıyafeti mi ? "

" He valla Reis. Afedersin ama göğüsleri bile var. " dediğinde Muhafızlar hariç herkesin yüzünü tebessüm kapladı.

'Ulan korku neler yaptırıyor insana.'

Koray abi;

" Adamlar sivil ayağına yatıyor Reis. Sokağı boşaltırken bakalım aradan kaç kişi bu yöntemle sıvıştı. "

" Haklısın kardeş. Erkek olarak geldiler top kılığında göçecekler bu dünyadan. Yapacak birşey yok onların tercihi. Hadi gidip karıştıralım şu çadırı. " deyip telsizi mandalladı.

" Kartal gözlüm çıkıyoruz koru bizi. "

" Anlaşıdı, çıkın Reis "

Abim elini PÖH timine uzatıp;

" İki tane sis bombası verin. "

Hemen yanımdaki Burağa yüzümü çevirdim.

" Burak sendekileri ver."

Burak abime doğru hızlı bir şekilde iki adım atarak sis bombalarını uzattı.

Ama bir anormallik vardı. Abim sis bombalarını almış ama Buraktan gözlerini çekemiyordu. Burağa baktığımda o bakışlardan dolayı sanki bir hata yapmışcasına gerildiği ortadaydı. Abimde bunu anlamış olacak ki;

" Demek ismin Burak ! " deyip eli ile Burağın ensesini sıkıca kavradı.

" Burak sakın vurulayım deme." dedikten sonra elini ensesinden çekti. Hemen ardından Koray abi Burağın kompozit başlığına küçük bir kafa darbesi indirerek başı ile arkaya geçmesini işaret etti.

Burak arkaya geçerken abim bombaların pimini çekiyordu.

" Haydi Bismillah ! " deyip bombaları sokağa savurdu. Yoğun sis tabakası sokağı kaplar kaplamaz sekiz Muhafız yerlerinden fırladılar. Sise doğru rasgele yoğun bir atış başladı. Başımı köşeden çıkarıp baktığımda sis çekilmiş Muhafızlardan hiç bir iz yoktu.

Silah sesleri kısmen dinmiş tek tük atışlar geliyordu.

Kürşad yanıma yaklaşarak;

" Onlarla çarpışmak için mevzi alacak bir yer yok mecbur Babaları bekleyeceğiz. "

" Haklısın kardeş çıkmak aptallık olur. "

Kürşad gözlerime bir müddet baktıktan sonra;

" O bu değilde sekiz adam saniyesinde nereye kayboldu lan ? "

Başımı iki yana salladım.

" Ben bunları anlamıyorum devrem. Anlaya bileceğimide hiç zannetmiyorum."

Kürşad hınzırca yüzüme bakıp.

"Karabasan değil mi ? " dediğinde anlamıyormuş gibi başımı salladım.

" Ne olmuş Karabasana ? "

Kürşad bana biraz daha yaklaşarak.

"Oğlum anlamıyormuş gibi yapma bak dayak yiyeceğimi bilsem bile sana buradan bir kafa koyarım. Abin diyorum, Muhafızlar'ın Alfa Kurdu Karabasan değil mi diyorum."

Kürşad benden cevap beklerken bu inadı sürdürmeme abimlerin Tavor X95 silahının sesi yardımcı oldu. Çatışma başlamış Kara Kurtlar çadırı karıştırmıştı.

" Hadi hadi hadi. Kürşad timini al karşı köşeye geç gerektiğinde ateş desteği vereceğiz. "

Kürşad timine komutunu verip karşı köşeye fırladı. Gördüğümüz adamları tek tek indirirken Muhafızlar'ın orada olması ateş tomurcuğu oluşturmamıza engel oluyordu. Attığımız mermi bedenlerinde saplanıp kalmalıydı.

Silah sesleri dindiğinde kontrollü bir şekilde yaklaşmaya başladık.

Cesetlerin yanındaki silahları ayaklarımızla uzaklaştırırken kadın kıyafetli yatan leşler dikkatimizi çekiyordu.

Karabasan dediğini yapmış, bir top olarak yolcetmişti vatan hainlerini.

Binanın önüne gitmeden abimlerin duvara sırtlarını dayayıp sakin bir şekilde öndeki sağ olarak yakaladıkları üç kişiyi sorgularken gördük.

Gölge bizi gördüğünde abime döndü.

" Görüyon mu Reis ? Güya biz ortalığı karıştırdığımızda bu beyler binayı hilâlin ortasına alacaktı. " dediğinde Abim bize bakarak olumsuz anlamda başını sallarken konuşmaya başladım.

" Ne bilelim Reis ? Hemen oldu bittiye getirdiniz. "

Karabasan yaklaşıp omzumu sıktı.

" Siz kafanıza takmayın bizde biliyoruz burada o taktiği yapamayacağınızı. " deyip Gölgeye baktı.

" Ona bakmayın o banada takılır arada böyle. " deyip adamlara yöneldi.

Abim'in moralinde bir düşüklük sezmiştim. Buraya kadar iyiydi sadece Asel'in yaptığı itaatsizlikten dolayı bir süre morali düşmüştü ama sonradan düzelmişti ekibini dinç tutmak için.

Şimdi yine aynıydı. Ne olmuştu ki bize mi kızmıştı gerçekten ?

' Ama biz elimizden geleni yaptık.'

Ne oldu bu adama birden bire ?

Abim diz üstü oturan adamlara yaklaşıp.

" Yukardalar mı hâla ? " dedi.

Adamlar cevap vermezken aralarındaki en genci diğerlerin ters ters bakışlarına aldırmadan konuşmaya başladı.

" Yukardalar abi. Yanlarında koruma falan yok. "

Abim bir tesbih gibi parmaklarının arasında gezdirdiği fırlatma bıçağını gence yöneltti.

" Kaç yaşındasın sen ? "

Çocuk başını kaldırıp karşısındaki heybetin yüzüne bakmaya çalıştı.

" Onyedi abi. Çok pişmanım bir kere girmiş bulundum. " deyip korkudan yerinde duramıyor, yalvarır gibi herbirimizin gözüne bakıyordu.

Karabasan diğerlerine yönelip;

"Sizde piş..... " derken diğer adam gence bakarak söze girdi.

" Siz bittiniz ogl.... " onun cümlesinide noktalayan Gölge'nin Sig Sauer'undan çıkar mermi oldu. Muhafızlar hariç orada olan bütün memurlar sıçramış, olayın şokunu atlatmaya çalışıyorlardı.

Mermiyi yiyen adam başının arkasından sarkan yoğun kanla birlikte yavaş yavaş yere yıkılırken abimin Gölge'ye ters ters baktığını gördüm.

" Ne yapıyon la dengesiz ? "

Bakışının aksine kısık bir ses tonu ile konuşmuştu. Koray abi sağ elindeki silahın namlusu ile kafası dağılan adamı işaret edip;

" Sözünü kesti gardaş. " dedikten sonra PÖH'lerin onu süzen irileşen gözlerine aldırmadan silahını bacak kılıfına yerleştirdi.

Abim büyük bir sabırla sakinliğini korumaya devam ediyordu.

" Yok onu demiyorum."

Eli ile kan sağ dizine sıçrayan kanı gösterdi.

" Biz bu kıyafetlerle namaz kılıyoruz. İlk önce bir işaret ver uzaklaşayım. Biz hanifiyiz biliyorsun ki üzerimize mundar kan sıçradığında o kıyafetle namaz kılamıyoruz. Biz öğle namazı kazaya gitmesin diye canımızı dişimize takarken senin şu yaptığına bak. Kınıyorum seni Gölge."

Abimin bu rahatlığı ve konuşması gencin için için sessizce ağlayıp altına işemesine neden olurken, tüm polislerin ağzının açılmasına, hayretle irileşen gözlerini üzerine çekmesine sebep olmuştu.

Abim kafası yerde olan gencin yüzüne bakmaya çalışıyordu.

" Müslüman mısın ? " dediğinde genç göz yaşları içinde önce bize sonra da zorla baktığı abimin gözlerine dönerek.

" Elhamdülillah abi " dedi.

Gence doğru eğilip göz teması kuran Karabasan;

" Oğlum karşındaki Hilal, karşındaki Peygamberin ordusu. Geçen hafta Kur'an'ı tuzaklayarak canımızdan can aldı bu köpekler. Tüm bunlara rağmen neden teslim olmadın ?"

Çocuk sesini hiç yükseltmediği kadar yükseltmişti. Belli ki bu sesten fışkıran nefret bize değil, onu zorla burada tutan köpeklereydi.

" Salmadılar Komutan. Şu binaların bahçeri, bodrumları kaçmaya çalışan gençlerin cesetleriyle dolu. "

Abim bir müddet düşündükten sonra Ozan'a döndü.

" Ozan bu çocuğu al kardeş. "

Ozan arkasından plastik kelepçe ile kelepçelenmiş çocuğun koluna girip ayağa kaldırırken kırklı yaşlardaki diğer adamı gösterdi.

" Bunu ne yapacağız Reis ? "

Abim Gölgeye anlamsız bir bakış atıp adamdan uzaklaştı.

" Ne söz verdiysek onu. "

Gölge silahını çekti ve hiç terettüd etmeden adamın kaşlarının ortasına kurşunu sapladı.

Hayretle adamın yıkılmasını seyrederken sırtıma aniden aldığım kuvvetli bir darbe ile sıçradım.

" Hadi bakalım Mert komiser. Herşeyi bizden beklemeyin al yiğitlerini gidin alın şu dört dallamayı."

' Anladık yiğidiz ama ciğerimi söktün be abi. '

SON...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%