

Yanına diz çöktüğümde kafasını dizlerine gömdüğünü ve sol elinin hareket edip boğazında gezindiğini gördüm. Bayılmamıştı. Neden cevap vermiyordu o zaman bana?
“Geeta?”
“Baba. Baba. Baba” kesik nefesler içinde mırıltısını duyduğumda kaşlarım daha çok çatıldı.
Elimi omzuna koyduğumda bedeninin titrediğini fark ettim “Beni duyuyor musun-” kısa bir duraksamanın ardından “Ezgi?” diye devam ettim. Gerçek ismini seslenmem işe yaramış gibi başını kaldırdı. Burnunu çektiğinde ağladığını anladım. “Ezgi-”
“Ne olur çıkar beni buradan! Çok karanlık burası, ben… çok korkuyorum” titreyen sesiyle konuştuğunda içimin de titrediğini hissettim.
Kapalı alandan değil karanlıktan korkuyordu. Dün gece loş koridora attığı tuhaf gelen tedirgin bakışlarını hatırladım. Ardından odaya doğru koşusunu… Korktuğu içindi.
İçime düşen sıkıntıyla derin bir nefes aldım “Korkma Ezgi, ben buradayım. Çıkaracağım seni tamam mı?”
Başını belli belirsiz salladığını gördüm ardından yukarı baktı. Nefes almakta zorluk çektiği için böyle yaptığını düşünmüştüm başta ama bir şey görmeyi bekler gibi birkaç defa bu hareketini tekrarladı. Bu sırada asansörün dışından birtakım sesler gelmeye başlamıştı.
“Bak Ezgi, geldiler. Çıkacağız az sonra buradan” diye konuştum içini rahatlatmak için ama beni pek anladığını sanmıyordum.
“Çok soğuk burası. Ben çok üşüyorum” dediğinde titreyen bedeninin korkudan olduğunu düşünmüştüm ama o üşüdüğünü söylüyordu.
Ben sıcaktan terlemeye başlamıştım o nasıl üşüyordu?
Üzerimdeki ceketi çıkardım hemen ve ona giymesinde yardımcı oldum. Ağlaması şiddetlendiğinde hıçkırması artmıştı. Zor nefes alıyor gibi kesik nefesler alıp veriyordu hala. Şakağımdan akan ter damlasını hissettim. Gerginliğim hat safhadaydı.
Aklıma telaştan önce gelmeyen fikirle elim hızla cebime gitti ve telefonumu çıkarıp fenerini açtım. Telefonu ters çevirip yere yanımıza koyduğumda yüzünü şimdi daha net görüyordum. Yaşlı gözleri ışığa döndü hemen.
“Barun! İyi misiniz ses ver?” Ranvir’in sesiydi bu.
Kapıya yöneleceğim sırada yerdeki elimi tuttu birden. “Gitme -Hıçkırık- Ne olur gitme”
Teninin soğukluğu beni bir kez daha afallatırken hızla ona doğru döndüm tekrar “Şşş tamam, gitmiyorum. Buradayım” diye konuştum.
Elimi sıktı. Gözyaşları boncuk boncuk yanaklarından akarken küçük bir kız çocuğundan farksızdı bakışları.
Çaresiz hissettiriyordu.
Bu basit bir korku gibi değildi. Kriz geçiriyor gibiydi ama panik ataktan çok daha farklıydı.
Hiçbir şey yapamıyor olmak öfkelenmeme sebep olurken kapıya doğru dönüp “Acele edin! Ranvir çabuk çıkar bizi buradan!” diye bağırdım.
Birtakım başka yabancı sesle ve makine sesleri geldi. Ezgi tekrar elimi sıktığında bakışlarım ona döndü. Diğer eli kalbine gitmişti. Boş bakışları ışıktayken gözlerini kapatmamak için mücadele ettiğini fark ettim.
Bu yerimde irkilmeme sebep oldu “Ezgi, dayan biraz daha, bak çıkacağız” diye konuştum. Elini sıktım ama ondan hıçkırıkları dışında bir yanıt alamadım. “Ezgi, konuş benimle”
Bu sırada asansörün kapısını araladılar. İçeriye gün ışığı sızdı ve sesler çoğalmaya başladı. “Ezgi bak açtılar kapıyı” ona dönerek tekrar konuştuğumda başının omzuna doğru düştüğünü gördüm.
Telaşla öne atılırken yüzüne dokundum “Ezgi!” dudakları hareket eder gibi olurken ona biraz daha yaklaştım “Ezgi, benimle kal”
•Mavi Çiçek Bölüm 12 | Buradayım - 30 Mart Pazar Günü yayında 💚
(Duruma göre daha erken de gelebilir bölüm canlarım, bildirimlerinizi kontrol edin arada 😉)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |