@ben1deniz
|
Hera, Ares ile birlikte yeni bir hayat kurma kararını verdikten sonra içindeki mutluluk hissi giderek büyüdü. Evlilik düşüncesi, ona sadece güven vermekle kalmıyor, aynı zamanda geleceğe dair umut da aşılıyordu. Kısa süre içinde, ikisi de hazırlıklara yoğunlaşmaya başladı.
İlk olarak, evlenmek için gerekli olan her şeyi konuşmak üzere bir akşam, Hera’nın yeni evinde oturdular. Ares, heyecanla “Nereden başlamalıyız?” diye sordu. Gözlerinde, bu yolculuğun heyecanı belirgin bir şekilde parlıyordu.
“Bilmiyorum, belki de düğün tarihinden,” dedi Hera, gülümseyerek. “Ne zaman istiyoruz?”
Ares, birkaç dakika düşündükten sonra “Bence iki ay sonra mükemmel olur. Hem hazırlık için yeterli zamanımız olur hem de yazın gelmesi düğünümüzü daha da güzelleştirir,” diye yanıtladı.
“İki ay mı?” Hera, biraz tereddütle karşılık verdi. “Yeterince zamanımız var mı?”
Ares, ona umut dolu bir gülümseme ile baktı. “Evet, birlikte her şeyi başarabiliriz. Düğün planları, misafir listesi, her şey bizim elimizde. Düşünsene, birlikte mutlu bir gün geçireceğiz.”
Hera, Ares’in enerjisinden etkilenerek “Tamam, iki ay sonra olsun,” dedi. “O zaman başlayalım!”
İlk gün, düğün planlaması için hazırlıklarını yaparken, birlikte çiçekçi, davetli listesi ve yer arayışına çıktılar. Hera, Ares’in yanında olmanın verdiği güvenle heyecan doluydu.
Ares, her zaman olduğu gibi Hera’yı desteklemeye hazırdı. “Hera, bu gün senin günün olacak. Hayallerini gerçekleştirmeni istiyorum,” dedi. “Ne istiyorsan yapalım.”
Bir akşam, çiçekçiyle buluşarak hayallerindeki çiçekleri seçmeye başladıklarında, Hera derin bir nefes aldı. “Ares, bu her şeyin ötesinde. Hayatımın en mutlu günü olacak,” dedi, gözleri parlayarak.
“Kesinlikle,” dedi Ares, elini Hera’nın eline koyarak. “Seninle her şey daha anlamlı. Düğün, sadece iki kişi arasındaki bir birliktelik değil, aynı zamanda iki ailenin de birleşimi. Herkesin yanında olacağı güzel bir gün.”
Hera, Ares’in hayallerinin peşinden koşan tutkusunu görünce içindeki mutluluk daha da büyüyordu. “Ares, seninle her şey daha güzel. Bu, benim için sadece bir düğün değil, bir başlangıç.”
Zaman hızla geçti ve düğün günü geldi çattı. Hera, beyaz elbisesini giydiğinde kendini prenses gibi hissediyordu. Duvakla yüzünü kapatırken, Ares’in onu ne kadar beklediğini düşündü.
Düğün töreni, güneşin batmakta olduğu, sıcak bir yaz akşamında yapıldı. Ailesi ve yakın arkadaşları etrafta toplandı. Ares, gece rengi takım elbisesiyle tam anlamıyla karizmatik görünüyordu. Gözleri, Hera’yı görünce parladı.
Damat olarak onu görmek, Hera’nın kalbini hızlandırıyordu. “Sonsuza dek seninim,” dedi Ares, gözlerinde sonsuz bir sevgiyle.
Hera, “artık hep birlikte yaşayacağız,” diye yanıtladı, mutluluk gözyaşları içinde. “Sonsuza dek seninim.”
Düğün, sevgileriyle dolu bir gün haline geldi. Her ikisi de dans ederken, kendilerini bir masalın içinde gibi hissettiler. Arkadaşlarının ve ailelerinin gülümsemeleri, Hera’nın kalbini ısıtıyordu.
Sonunda, Ares ile el ele tutuşarak, hayatlarına yeni bir sayfa açtılar. Artık, mutlu bir evlilik telaşına girmiş, birlikte daha nice güzel günler geçirmek için sabırsızlanıyorlardı. Evlilikleri, her şeyin başlangıcıydı ve her ikisi de hayatın sunduğu bu yeni yolculuğa hazırdı.
Her ne kadar bir tarafı burukta olsa, Hera artık mutluluğun peşindeydi.
Hera ve Ares, düğünlerinin ardından evlerine döndüklerinde içlerinde tarif edilemez bir mutluluk vardı. Evin kapısını açtıklarında, yeni hayatlarına birlikte adım attıklarını hissettiler. Her köşe, birlikte kurdukları hayalleri yansıtıyordu. Hera, içindeki heyecanı bastıramıyordu.
Ares, gülümseyerek “Hoş geldin, sevgilim. Burası artık senin de evin,” dedi. Sesindeki sıcaklık, Hera'nın kalbinde bir kıpırtı yarattı.
“Biliyor musun,” dedi Hera, elini Ares’in eline koyarak. “Bütün bunlar bir rüya gibi. Gerçekten seninle evlendim.”
Ares, ona derin bir bakışla karşılık verdi. “Bu rüya gerçek oldu, Hera. Artık birlikteyiz. Bu gece, her şeyin başlangıcı.”
Hera, kalbinin hızla çarptığını hissetti. “Evet, birlikteyiz,” dedi. Gözleri Ares’in gözlerinde kaybolmuştu.
Ares, yavaşça onu kucakladı ve dudaklarıyla Hera’nın dudaklarına doğru yaklaştı. Bu öpücük, her şeyin ötesinde, derin bir bağlılık hissiyle doluydu. Hera, Ares’in kollarında kendini güvende hissediyordu.
İçindeki heyecan ve sevgi, adeta bir kıvılcım gibi yanmaya başladı. Ares, onu nazikçe yatak odasına doğru götürdü. Odanın ışıkları loştu ve ortamda hafif bir müzik çalıyordu.
Hera, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. “Bu gece bizim için çok özel,” diye fısıldadı.
Ares, ona doğru yaklaşarak “Evet, bu gece her şeyin başlangıcı,” dedi. “Beni takip et.”
Birlikte, yatak odasının ortasına geldiler. Ares, Hera’yı yavaşça yatağa oturtarak yanına oturdu. “Burası artık bizim yerimiz,” dedi. Gözleri, Hera’nın gözlerinde kaybolmuştu.
Hera, içindeki heyecanı hissetti. “Benim için her şey çok yeni,” dedi. “Ama seninle olmak, her şeyden daha güzel.”
Ares, ona şefkatle gülümsedi. “Bunu birlikte keşfedeceğiz. Her şey zamanla olacak,” diye yanıtladı.
Yavaşça, Ares Hera’nın yanına yaslandı ve ellerini onun yüzünde gezdirmeye başladı. Her dokunuş, Hera’nın içinde bir sıcaklık yaratıyordu.
“Beni hisset,” dedi Ares. “Bu anı paylaşmak, hayatımda hissettiğim en güzel şey.”
Hera, ona derin bir bakışla karşılık verdi. İkisinin arasında oluşan bu bağ, tarifsiz bir bağlılık hissiyle doluydu. Ares, yavaşça ona yaklaşıp dudaklarını Hera’nınkilerin üzerine koydu.
Öpüşme yavaşça derinleşti. Hera, Ares’in sıcaklığını hissettiğinde, tüm korkuları ve belirsizlikleri geride bıraktı. Kalplerinin bir ritimde çarpması, onları birbirine daha da yaklaştırıyordu.
Zaman geçtikçe, Ares’in elleri yavaşça Hera’nın bedenini keşfetmeye başladı. Her dokunuş, ona güven ve sevgi dolu bir his veriyordu. Hera, bu yeni deneyimi kabulleniyor ve Ares’in yanında kendini tamamen özgür hissediyordu.
O an, sadece ikisinin arasında gerçekleşen özel bir an haline geldi. Ares, ona olan sevgisini ve bağlılığını her hareketiyle hissettiriyordu. Hera, Ares’in yanında olmanın verdiği huzurla dolup taşıyordu.
Bu gece, sadece bir cinsel deneyim değil, aynı zamanda duygusal bir birleşim oldu. İkisinin de kalpleri birbirine kenetlendi, sevgi ve tutku dolu bir şekilde birleştiler.
Her şey sona erdiğinde, Hera yavaşça Ares’in kollarına girdi. “Bunu asla unutmayacağım,” dedi, gözleri parlayarak.
Ares, gülümseyerek onu daha sıkı sarıldı. “Bu sadece bir başlangıç, sevgilim. Gelecekte daha birçok anı paylaşacağız.”
Birlikte o geceyi geçirirken, Hera her şeyin ne kadar özel olduğunu bir kez daha anladı. Ares ile paylaştıkları bu an, hayatlarının geri kalanında onlara yol gösterecek bir ışık haline gelecekti.
Hera, sabahın ilk ışıklarıyla uyanırken, odada huzurlu bir sessizlik hakimdi. Gözlerini yavaşça açtığında, Ares’in kendisinin yanında uyuduğunu gördü. Yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Hera, onun yanındaki sıcaklığın ve güvenin tadını çıkararak, bu anın tadını çıkarmak için biraz daha uzanmayı tercih etti.
Ares’in derin nefes alışı, odanın içine yayılıyordu. Hera, uykuya dalarkenki mutluluğunu hatırlayarak, içini ısıtan bir sevgi hissiyle doldu. Düğün geceleri ve aralarındaki bağ, her geçen gün daha da güçleniyordu.
Bir süre daha onun uyumasını izledikten sonra, Hera yavaşça doğruldu ve yataktan kalktı. Duvardaki saatine baktığında sabahın erken saat olduğunu fark etti. Yavaşça mutfağa gitmek için odadan çıktı. Kalbinde Ares’in yanında olmanın getirdiği mutlulukla dolup taşarken, mutfakta sabah kahvaltısını hazırlamaya başladı.
Mutfakta çalışırken, pencereden gelen güneş ışıkları odayı aydınlatıyor, dışarıda kuşların cıvıltısı duyuluyordu. Kahvaltı hazırlıkları devam ederken, Ares’in uyandığını düşündü.
Bir süre sonra, Ares’in arkasında belirdiğini fark etti. “Günaydın, sevgilim,” dedi Ares, gülümseyerek. “Kahvaltı hazır mı?”
“Günaydın!” diye yanıtladı Hera, mutfak tezgahının üstünde bir şeyler yapmaya devam ederken. “Kahvaltı yapmaya yeni başladım. Hemen hazırlıyorum.”
Ares, onu izlerken gülümsemekten kendini alamadı. “Seninle her sabah böyle uyanmak ne güzel,” dedi. “Ne kadar şanslıyım.”
Hera, Ares’in bakışlarındaki sevgiyle kalbinde bir sıcaklık hissetti. “Ben de öyle hissediyorum,” dedi, içten bir gülümsemeyle. “Bu sabah her şey harika.”
Kahvaltı masası için her şeyi hazırladıktan sonra, birlikte masaya oturdular. Ares, kahvaltıdan önce elini Hera’nın elinin üzerine koydu. “Bugün ne yapmak istersin?” diye sordu.
Hera, biraz düşündü. “Belki dışarıda yürüyüşe çıkabiliriz. Güzel bir gün olacak gibi görünüyor.”
“Harika bir fikir!” dedi Ares, heyecanla. “Sonra belki birlikte bir şeyler yaparız. Alışverişe gidebiliriz ya da bir film izleriz.”
Hera, Ares’in enerjisinin kendisine de geçtiğini hissetti. “Evet, her ikisi de güzel olur. Bugün birlikte zaman geçirmeyi çok seviyorum.”
Kahvaltılarını keyifle yaparken, birbirlerine gelecekteki hayalleri ve planları hakkında konuştular. Her an, onları daha da yakınlaştırıyor, kalplerindeki sevgiyi besliyordu.
Kahvaltı bittikten sonra, Hera mutfakta biraz temizleme yapmaya başladı. Ares, ona yardımcı olmak için hemen yanına geldi. “Seninle her şeyi paylaşmak çok güzel,” dedi.
“Birlikte olmak, her şeyden daha önemli,” yanıtladı Hera, mutlu bir şekilde.
Temizlikten sonra, ikisi de hazırlandı ve dışarıya doğru çıktılar. Güneşin sıcak ışıkları altında, birbirlerinin ellerini tutarak yürümeye başladılar.
Hera, günün her anını birlikte geçirecek olmanın verdiği mutluluğu hissediyordu. “İyi ki seninle evlendim, Ares,” dedi. “Hayatımda her şeyin anlamı değişti.”
“Ben de aynı şekilde hissediyorum,” dedi Ares, gözlerinin içine bakarak. “Birlikte her anı paylaşmak, en büyük mutluluğum.”
O gün, Hera ve Ares, birbirlerinin yanlarında geçirdikleri her anı değerlendirerek, hayatlarını dolu dolu yaşamaya devam ettiler. Mutlu bir sabaha uyanmışlardı ve gelecekte daha nice güzel anılar biriktirmek için sabırsızlanıyorlardı.
Aylar geçtikten sonra, Hera ve Ares’in hayatları birlikte dolu dolu devam ediyordu. Her gün, birbirlerine duydukları sevgi daha da büyüyor, gelecekteki hayalleri için birlikte planlar yapıyorlardı. Hera, son zamanlarda biraz tuhaf hissetmeye başlamıştı. Enerjisi düşmüş, bazı yiyeceklerden tiksinmeye başlamıştı. Ancak bunun nedenini tam olarak anlayamıyordu.
Bir sabah, Ares işteyken Hera, içindeki değişiklikleri düşünerek bir hamilelik testi yapmaya karar verdi. Test sonuçlandığında, gözlerine inanamadı. Pozitifti! Kalbi heyecanla çarpmaya başladı. Bu, hem kendisi hem de Ares için harika bir haberdi.
Bu haberi ona nasıl vereceğini düşündü. Sürpriz bir şekilde Ares’i mutlu etmek istiyordu. Birkaç saat boyunca hazırlık yaptı; mutfakta küçük bir kutu hazırladı ve içine bir bebek tulumu koydu. Ardından, o günün akşamı için romantik bir yemek planladı.
Ares işten dönerken Hera, evin dekorasyonunu yeni bir havaya soktu. Mumlar, çiçekler ve küçük süslemelerle evi şık bir şekilde hazırladı. Ares eve geldiğinde, Hera onu gülümseyerek karşıladı.
“hoşgeldin aşkım! Seni bekliyordum bende,” dedi Hera, heyecanla.
Ares, gülümseyerek “hoş buldum karıcığım, anlaşılan iyi günündesin bugün?” diye sordu, etrafa bakarak.
Hera, onu masanın yanına oturması için yönlendirdi. “Önce bir şeyler yemelisin,” dedi. “Sonra sürprizim var.”
Ares, masada gördüğü özel hazırlıklara hayran kaldı. “Vay! Sürpriz her neyse bilmiyorum ama midem için şuan bayram günü!,” dedi.
Akşam yemeği boyunca, Hera ve Ares kahkahalarla sohbet ettiler. Hera, Ares’in yüzündeki gülümsemeyi görmekten büyük mutluluk duyuyordu. Yemeğin sonunda, Hera kutuyu masanın üzerine koydu.
“Şimdi sürpriz kısmına geçelim,” dedi. “Bunu açmanı istiyorum.”
Ares, merakla kutuyu açtı. İçinden çıkan bebek tulumunu görünce, önce şaşırdı. Ardından, gözleri parladı. “Bu… bu ne demek?” diye sordu, mutluluğu yüzünden okunuyordu.
Hera, gülümseyerek “Ares, hamileyim!” dedi. “Bizim bir bebeğimiz olacak!”
Ares’in yüzü aydınlandı, mutluluk gözyaşları yanaklarından süzüldü. “Gerçekten mi?” diye sordu, hala inanmakta zorlanıyormuş gibi.
“Evet, gerçekten!” Hera, heyecanla onayladı.
Ares hemen Hera’ya sarıldı, kalbi sevgiyle dolup taşıyordu. “baba oluyorum! Tanrım, Hayatımda hiç bu kadar mutlu olmamıştım,” dedi.
Hera, onun mutluluğunu görmekten daha fazla sevinç duymuyordu. “Bunu seninle paylaşmak için sabırsızlanıyordum. Artık ailenin bir parçası olacak!”
“Bebeğimiz olacak,” dedi Ares, Hera’nın yüzünü elleriyle tutarak. “Bu bizim için yeni bir başlangıç. Her şeyi birlikte yapacağız.”
Hera, Ares’in gözlerindeki mutluluğu gördükçe, kendini daha da iyi hissetti. “Evet, her şeyi birlikte yapacağız. Bir aile olmanın ne demek olduğunu öğreneceğiz,” dedi.
O an, ikisi de geleceğe dair umut ve sevgiyle dolup taşarak, hayallerinin gerçeğe dönüşmesini kutladılar. Bu yeni yolculuk, ikisinin de hayatını değiştirecek ve birbirlerine olan sevgilerini daha da güçlendirecekti.
Bebeğin doğumu yaklaşırken, Hera ve Ares’in heyecanı katlanarak artıyordu. Hera, hamileliğinin her aşamasını büyük bir mutlulukla geçiriyordu. Her randevuda, bebeğinin büyüdüğünü görmek, onu heyecanlandırıyor, içindeki sevgiye daha fazla anlam katıyordu.
Doğum günü geldiğinde, Hera heyecan ve endişe içinde hastaneye gitti. Ares, her adımında ona destek oluyor, elini sıkıca tutuyordu. Doğum süreci zorlu geçmiş olsa da, Ares’in yanındaki varlığı, Hera için büyük bir güç kaynağıydı.
Nihayet, bekledikleri an geldi. Küçük Karmen, dünyaya gözlerini açtığında, odada bir mutluluk dalgası yayıldı. Ares, bebeği ilk kez gördüğünde gözleri doldu. “O bizim kızımız,” dedi, sevinçle Hera’ya bakarak.
Hera, yorgun ama mutlu bir gülümsemeyle cevap verdi: “Evet, bizim küçük Karmenimiz.”
Hem Hera hem de Ares, Karmen’i kucakladıklarında içlerinde tarif edilemez bir sevgi hissettiler. Onların dünyası artık çok daha güzeldi. Karmen’in minik parmaklarını hissettiklerinde, kalplerinde yeni bir bağ oluştu.
Hastaneden taburcu olduktan sonra, yeni evlerine dönerken, Hera ve Ares birbirlerine daha sıkı sarıldılar. “Karmen’in büyümesi için harika bir hayat kurmalıyız,” dedi Ares, heyecanla.
Hera, gülümseyerek onayladı. “Onu her şekilde destekleyeceğiz. Kendi hayallerini gerçekleştirmesi için onu teşvik edeceğiz.”
Evlerine geldiklerinde, evin her köşesi Karmen’in gelişi için hazırlanmıştı. Yumuşak oyuncaklar, renkli çiçekler ve minik bir bebek odası, her şey onun için hazır bekliyordu.
Ares, Karmen’i beşiğine yerleştirirken, Hera onun gözlerinin içine baktı. “Onu hep birlikte sevgiyle büyüteceğiz. Evin neşesi, mutluluğumuz olacak,” dedi.
Ares, gülümseyerek başını salladı. “Ve her gün yeni bir macera olacak. Karmen ile hayatımız hiç bitmeyecek bir mutlulukla dolacak.”
Karmen büyüdükçe, Hera ve Ares arasındaki bağ da güçlendi. Onunla birlikte geçirdikleri her an, hayatın değerini yeniden anlamalarını sağladı. Küçük Karmen, dünyalarının en güzel parçasıydı ve ikisi de onu sevgiyle büyütmeye kararlıydı.
İlerleyen yıllarda, Karmen’in neşesi evin içinde yankılanırken, Hera ve Ares, hayatın getirdiği zorluklarla el ele yüzleşecek ve bu mutlu ailenin temellerini daha da sağlamlaştıracaklardı. Karmen’in gülümsemesi, her zaman onların en değerli hazinesi olacaktı.
Karmen birkaç yaşına geldiğinde, evin neşesi ve mutluluğu haline gelmişti. Her sabah, güne gülümseyerek uyanıyor, odasındaki oyuncaklarını etrafa saçıyor ve neşeli kahkahalarıyla evin içinde koşturuyordu. Hera ve Ares, küçük kızlarının enerjisiyle dolup taşıyorlardı.
Bir gün, Hera, Ares’e Karmen’i biraz eğlendirmesi için bir fikir sundu. “Bugün, Karmen için özel bir oyun günü yapalım. Onu parka götürüp piknik yapalım!” dedi. Ares gülümseyerek onayladı. “Harika bir fikir! Hemen hazırlık yapalım,” diye yanıtladı.
Parkta, ağaçların altında, sıcak güneşin tadını çıkararak piknik yapmaya başladılar. Karmen, çiçeklerin arasında koşturuyor, kuşları izliyor ve ormanın sesleriyle dolu bir dünyada oynuyordu. Hera, sepetten yiyecekleri çıkarırken, Ares’in Karmen ile birlikte oyun oynaması için bir fikir buldu.
“Ne dersin, Karmen? Babanla birlikte saklambaç oynayalım mı?” dedi. Karmen’in gözleri parladı. “Evet, evet!” diye bağırdı. Ares, gülümseyerek “Tamam, ama çok uzaklaşma buradan!” dedi.
Ares saymaya başladığında, Karmen hızlıca etraftaki ağaçların aralarına saklanmaya çalıştı. “Bir… iki… üç…” derken, Hera, Karmen’in saklanabileceği en iyi yeri bulmasına yardım etmek için gülümseyerek fısıldadı. “Orada, tam o ağacın arkasında saklanabilirsin!”
Karmen, annesinin önerisini dikkate alarak ağacın arkasına doğru hızlıca koştu. Ares saymayı bitirdiğinde, “Hazır mısın?” diye bağırdı. Karmen, ağacın arkasında gizlenmiş bir şekilde minik parmaklarını ağzına götürüp sessizce gülümsemeye çalıştı.
Ares etrafa bakınmaya başladığında, “Nerede bu küçük kaçak? Yine mi kaçtı?” diye seslendi. Her yerde Karmen’i ararken, Hera ona göz kırptı. Ares, Karmen’in saklandığı yeri bulmak için şakaya vurarak “Bütün kuşları kaçırdın mı, Karmen?” diye sordu.
Karmen, çok fazla gülmekten saklandığı yerden çıkmaya cesaret edemedi. Ares, onu bulmak için bir süre daha etrafa bakındı. Sonunda, Karmen’in saklandığı yeri tahmin etti ve ağacın arkasına doğru yavaşça gitti. “Buldum seni!” diyerek onu kucakladı. Karmen kahkahalarla gülmeye başladı.
“Baba, beni nasıl buldun?” diye sordu. Ares gülümseyerek, “Çünkü ben senin babanım! Babalar her zaman kızlarını saklandığı yerden bulurmuş!” dedi. ”sıra sende!” Karmen, sıranın kendisine geçtiğini duyduğunda hemen annesinin yanına gelerek onun da saklanmasını istedi.
Hera, Karmen’in heyecanını görünce ona “Tamam!” dedi. Bu şekilde eğlenceli bir saklambaç oyunu devam ederken, Karmen’in kahkahaları ve Ares’in neşeli sesi, parkı doldurdu. Hera ise, onları izlerken mutlulukla gülümsedi.
Günün sonunda, yorgun ama mutlu bir şekilde piknik alanına geri döndüler. Karmen, hala neşeliydi ve anne-babasına “Bir daha oynayalım, lütfen!” diye ısrar ediyordu. Ares, gülümseyerek “Elbette, her zaman oynayabiliriz. Ama şimdi biraz dinlenelim, tamam mı?” dedi.
Hera, sepetten son bir şey çıkararak Karmen’e “Piknik pastamız var, hadi onu yiyelim!” dedi. Karmen’in gözleri parladı ve birlikte pastayı paylaşarak günün tadını çıkardılar. O gün, Hera ve Ares’in hayatında küçük bir anı olarak kalmadı; aynı zamanda, Karmen’in gülüşüyle dolu anların ne kadar değerli olduğunu hatırlattı.
Bu basit ama eğlenceli gün, üçü için de sevgi ve neşe dolu anların başlangıcını simgeliyordu.
Piknikten döndüklerinde, Karmen’in enerjisi hâlâ tazeydi. Eve girdiklerinde, hemen “Anne! Baba! Hangi oyun oynayalım?” diye sordu. Hera gülerek, “Biliyor musun, belki biraz sakinleşmeli ve birlikte bir film izlemeliyiz. Hem de kış günlerinde izlediğimiz filimler gibi!” dedi.
Ares, Karmen’in gözlerindeki heyecanı görünce, “Tamam, ama önce bir karar verelim. Hangi filmi izleyeceğiz?” dedi. Karmen, düşünmeye başladı. “Minnie ve Mickey’nin maceralarını izleyelim!” diye bağırdı.
Hera ve Ares, gülümseyerek onayladılar ve birlikte kanepenin üzerine oturdular. Karmen, annesinin yanına otururken, Ares de yanlarına yerleşti. Film açıldığında, Karmen’in gözleri parıldadı. Film ilerledikçe, Karmen’in neşesi ve kahkahaları evin içine yayıldı.
Küçük karakterlerin maceralarıyla birlikte, Ares ve Hera da geçmişe döndü. Kendi çocukluklarında izledikleri filmleri hatırlıyor, birlikte geçirdikleri zamanların değerini anlıyordu. Film bittiğinde, Karmen uykusuzluktan gözleri ağırlaşmış bir halde “Bir daha izleyebilir miyiz?” diye sordu.
Hera, onu nazikçe kucaklayarak “Tabii ki, ama önce biraz uyuyalım. Yarın yeni maceralara atılacağız, değil mi?” dedi. Karmen, annesinin kollarında hafifçe başını eğerek “Tamam, beni hep yanınıza almayı unutmayın,” diye yanıtladı.
Karmen’in uykusunu alması için yatağına götürmek üzere Hera, onu odasına taşıdı. Ares, mutfakta hafifçe toplama yaparken, Hera Karmen’in yanında durarak ona iyi geceler diledi. “Tatlı rüyalar, küçük kızım. Seninle yarın daha fazla eğleneceğiz.”
Karmen, yastığının üzerine başını koyarken “Baba, anne, sizi çok seviyorum,” dedi ve gözlerini kapadı. Hera, Karmen’in uykuya dalışını izlerken, içindeki sevgi ve mutlulukla dolmuştu.
Ares, mutfakta hafif bir gülümsemeyle geri geldiğinde, Hera’nın yanına oturdu. “Karmen’in büyümesini görmek çok güzel. Onunla birlikte her anı yaşıyor olmak, bizim için bir hediye,” dedi. Hera, başını salladı. “Kesinlikle. Her anı değerli kılıyor. Onun için en iyi hayatı yaratmaya çalışıyoruz.”
O an, ikisi de Karmen’in geleceği için hayaller kurmaya başladılar. “Büyüyünce ne olmasını istersin?” diye sordu Ares. Hera, düşünerek “Kendini ifade edebileceği bir sanat dalında, belki resim ya da müzikle ilgilenirse çok mutlu olurum,” diye yanıtladı.
Ares, gözlerini parlayarak “Harika! Belki de bir gün onun konserine ya da sergisine gidebiliriz,” dedi. Bu düşünceyle birlikte, birlikte geleceğe dair umut dolu hayaller kurmaya devam ettiler.
Günün sonunda, Hera ve Ares, birlikte mutfakta kahve içerken, Karmen’in uyku odasından gelen hafif seslerle dolu bir ortamda, geleceğin ne kadar parlak olduğunu hissettiler. “Karmen bizim için her şeyin anlamı,” dedi Hera, Ares’in elini sıkıca tutarak.
Ares, başını hafifçe eğip ona baktı. “Ve biz de onun için her şeyiz. Birlikte olduğumuz sürece her zorluğun üstesinden gelebiliriz,” dedi.
Hera, Ares’in sözlerinin gücünü hissederek “Evet, birlikte her şeyi başarabiliriz,” diye yanıtladı. İkisi de birbirlerine bakarken, gelecekteki tüm maceraları ve Karmen’in büyüme yolculuğuna dair heyecanla dolmuşlardı. Bu an, sadece bir akşamın yansıması değildi; aynı zamanda ailelerinin sevgi dolu bağlarının da bir ifadesiydi.
Bir gün Hera, evde tek başına kalmanın verdiği huzurla odaya adım attı. Ancak gün geçtikçe içindeki boşluk hissi giderek büyüyordu. Gözleri odanın köşelerine kayarken, kendini yalnız ve çaresiz hissetti. Ares’in son zamanlardaki desteğine rağmen, eski karanlık düşünceleri birer birer geri dönüyordu.
Gün, sıradan bir gün gibi başlamıştı ama saat ilerledikçe ruh hali giderek kötüleşti. Akşamüstü, güneş batarken odanın içi gölgelerle doldu. Hera, oturduğu koltukta bir süre düşündükten sonra gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. İçsel huzursuzluğu dayanılmaz hale gelmişti. Her şey birden tuhaf bir hal aldı; duvarlardaki gölgeler sanki ona doğru yaklaşıyordu.
Bir anda, onu uyandıran bir ses duydu. “Hera…” diye fısıldayan familiar bir ses, kalbinde bir yerleri acıttı. Gözlerini açtığında, karşısında ölmüş nişanlısı Alex’i gördü. Her şey o kadar gerçekti ki. Onun sıcak gülümsemesi ve gözlerindeki ışık, Hera’nın içindeki korkuları bir anlığına unutturmuştu.
“Alex?” diye fısıldadı, sesi titrek bir şekilde çıktı. “Sen… sen buradasın. Ama sen… sen öldün.” Kafası karışmıştı, gerçekliğin ne olduğunu ayırt edemiyordu.
Alex, onu rahatlatmaya çalışır bir ifadeyle yaklaştı. “Beni unutma, Hera. Ben her zaman seninleyim,” dedi. “Bu hislerin, gerçek olmadığını biliyorsun. Ama seni çok özledim.”
Hera, kalbindeki çatışmayı hissediyordu. “Hayır! Hayır, bu doğru değil. Sen… sen buradasın ama ben seni kaybettim. Nasıl oluyor bu?” dedi, çaresizce.
Alex, gülümsemeye devam etti. “Sen güçlü birisin. Bu sadece aklının oyunu. Beni bırakma, beni dinle.”
Hera, hissettiği ikilem içinde kaybolmuştu. “Ama seni kaybettim. Bir daha seni göremeyeceğim,” diye yanıtladı.
“Hayır, beni kaybetmedin,” dedi Alex, daha da yaklaştı. “Senin içindeki güç, beni her zaman yaşatacak. Bunu bilmelisin. Bu karanlık düşünceleri bırak. Ben buradayım.”
Hera, kalbindeki boşluk hissiyle mücadele etmeye çalışırken, içinde büyüyen korku daha da yoğunlaşmaya başladı. Gözleri Alex’in yüzünden ayrılmıyordu, ama aklındaki düşünceler onu hırpalıyordu. “ama bu gerçek değil. Sen sadece bir hayal olmalısın,” dedi, gözyaşları yanaklarından süzülerek düştü.
Alex, ona bir adım daha yaklaştı. “Hera, beni seviyorsan, kendine dikkat etmelisin. Beni kaybetme. Ben buradayım. Seni asla bırakmayacağım,” dedi.
Ama Hera, duygularının ağırlığı altında ezilmeye başladı. Birden, her şey karanlığa büründü; odanın köşeleri giderek daha da belirginleşti. Duvardaki gölgeler dans ederken, Alex’in yüzü bulanıklaştı. “Hayır!” diye bağırdı, “Sen gerçek değilsin! Bu sadece benim kafamın içinde!”
Bir an için, odanın içinde kaybolmuş gibi hissetti. Her şey onu boğuyordu. O an, içindeki şizofreni belirtileri yeniden ortaya çıkmıştı. Duygusal çalkantılar arasında boğulmuş, kendini kaybetmiş gibi hissetmeye başladı.
Alex’in sesi yankılanmaya devam etti: “Beni bırakma, Hera. Sadece bir şans daha ver,” diye tekrar etti. Ama Hera, artık dayanamayacak gibi hissediyordu. Gözleri kapandı, başı dönmeye başladı.
Hera, ruhunda hissettiği karmaşanın ve çaresizliğin altında ezilirken, yalnızlık bir daha onu sardı. Gerçeklikten koparak karanlık bir derinliğe doğru düşmekte olduğunu hissediyordu.
Hera, içindeki karanlıkla boğuşurken, birden her şey daha da hızla dönmeye başladı. Zihnindeki sesler, Alex’in gölgesinin arka planda yankılanan sözleriyle birleşirken, gözleri karardı ve etrafındaki dünya yavaşça kayboldu. Son bir çırpınışla, kendini yerden alıkoyamadan bayıldı.
Ares Karmen'i babaannesine bırakıp evine geldiğinde, kapının açık olduğunu fark etti. İçeri girdiğinde, kalbindeki huzursuzluk hızla artmaya başladı. Hera’nın bir süredir kendini kötü hissettiğini biliyordu ve bu durumun onu daha da derin bir karanlığa sürüklemesinden korkuyordu. Odaya adım attığında, hemen Hera’nın koltuğunda baygın yatan vücudunu gördü.
“Hera!” diye haykırdı, yüreği ağzında atıyordu. Hızla yanına koştu ve vücudunu kontrol etti. Kalp atışları zayıf ama vardı. Kafasını iki yana salladı, paniği daha da artıyordu. Onu burada tek başına bırakmak istememişti ama bu durumdan kurtulmak için çare bulmalıydı.
Hemen cep telefonunu çıkararak acil servisi aradı. “Acil bir durumu var, hemen buraya gelin!” dedi, sesi titreyerek yankılandı. Hera’nın yanındaki yastığı kaldırıp, başını destekledi. “Hera, lütfen, beni duy. buradayım. Sakin kalmalısın,” diye fısıldadı.
Bir süre bekledikten sonra, Ares, Hera’nın elini tuttu. “Seni yalnız bırakmayacağım, bu geçecek. Güçlü olmalısın,” dedi, içindeki korkuyu yenmeye çalışarak. Gözleri, Hera’nın yüzündeki huzursuzluğu izlerken, kalbinin derinliklerinde ona olan sevgisi yeniden filizlendi.
Bir süre sonra, ambulansın siren sesi duyuldu. Ares, kapıyı açtı ve sağlık ekiplerine yol gösterdi. Hemşireler Hera’yı dikkatlice taşımaya başladığında, Ares ona son bir kez daha baktı. “yanındayım.” diye mırıldandı.
Ambulans Hera’yı alırken, Ares’in içinde karamsar düşünceler belirmeye başladı. Onun bu duruma nasıl geldiğini ve bu savaşın ne zaman sona ereceğini merak ediyordu. Ama bir şey kesindi; bu savaşta yalnız olmayacaklardı.
Hera, hastaneye ulaştığında, Ares onun yanından ayrılmadı. Hemen doktorlarla iletişim kurdu ve durumu hakkında bilgi aldı. İçindeki endişe, onun için her şeyden daha önemliydi.
Birkaç saat sonra, Hera yavaşça gözlerini açtı. Bulunduğu yerin hastane odası olduğunu fark etti. Ares hemen yanına gitti, yüzündeki ifade karışık duygularla doluydu. “Hera, sevgilim. Beni duyabiliyor musun?” dedi, sesi sevgi doluydu.
Hera, gözlerini zorlukla açarken, Ares’in yüzünü net bir şekilde gördü. “Ares… sen burada mısın?” diye fısıldadı, sesindeki titreme ona acı verdi.
“Evet, buradayım. Her şey yoluna girecek,” dedi Ares, elini Hera’nın elinin üzerine koyarak onu sıkıca tuttu. “Güzel karım, yalnız değilsin. Her zaman yanındayım.”
Hera, Ares’in sıcaklığını hissettiğinde, içindeki karanlık düşüncelerin biraz da olsa azaldığını fark etti. “Korktum…” diye mırıldandı. “Her şey çok karışıktı.”
“Anlıyorum, Seninle birlikte savaşacağım,” dedi Ares, gözlerinin derinliğinde ona olan sevgiyi göstererek. “Şimdi biraz dinlen. Ben buradayım, asla gitmeyeceğim.”
Hera, Ares’in yanında olmasının verdiği huzurla yavaşça gözlerini kapattı. Karanlık düşünceleri yavaş yavaş geride bırakırken, onun yanında olmak, belki de yeniden doğmak gibiydi.
Her şeyin iyiye gitmesi gerekirken tam tersi, kötüye gidiyordu. Bir gün Hera kardeşi Karmen'i karşında görmüştü ve asla onun öldüğünü düşünmeden sohbet ediyorlardı. Kızı Karmen olaya şahit olurken küçük bedeni korkuyla kaplanmıştı. Babasına yaşadıklarını anlatırken Ares, Hera için endişelenmeye devam ediyordu. Tekrar ilaç tedavileri başlamıştı ama artık iyileşecek gibi değildi, belkide asıl son bundan sonra olacak olandı.
Hera, evde Karmen ve babaannesiyle birlikte vakit geçirirken, bir anda kafasında karışık düşünceler belirmeye başladı. Güneş, pencereden içeri süzülen ışık huzmeleriyle odayı aydınlatırken, Hera'nın içindeki karanlık bulutlar yeniden ortaya çıkmaya başladı. Karmen, oyuncaklarıyla oynarken babaannesi mutfakta bir şeyler hazırlıyordu.
Hera, Karmen'in neşeli sesini duyarken bir an için kendini iyi hissetti. Ama sonra, Karmen’in gülümsemesi yerini karamsar bir düşünceye bıraktı. “Ya kaybolursam?” diye düşündü. İçinde bir korku kıvılcımı yanmaya başladı. “Ya her şey yeniden kötüleşirse?”
Babaannesi mutfaktan başını uzattı. “Hera, bir şey mi var?” dedi, endişeyle. Hera, ona gülümsemeye çalıştı ama bu gülümseme yüzünde donuklaştı. “İyiyim, sadece biraz yorgunum,” dedi. Ama içindeki boşluk derinleşiyordu.
Bir süre sonra, Karmen’in gülümsemesi de sönmeye başladı. Hera, onu izlerken, kızının yüzündeki neşenin kaybolduğunu hissetti. “Karmen, buradasın değil mi?” diye sordu, sesi titriyordu. Ama gözleri, Karmen’i göremedi. Bir an, Karmen’in boş bir yüze dönüştüğünü düşündü.
Kısa bir süre sonra, odanın içi karardı. Bir an için Karmen’i kaybetmiş gibi hissetti. “Karmen?” diye seslendi, ama yanıt yoktu. O anda, odada yalnız kaldığını hissetti. Korku dolu bir şekilde etrafına bakındı.
Hera’nın kafasındaki sesler yükselmeye başladı. “Onlar gitmek istiyor,” diyorlardı. “Onlardan kaçmalısın.” İçinde bir şeylerin kopmakta olduğunu hissetti. Karmen’in sesini aradı ama her şey sessizdi.
Babaannesi, mutfaktan çıkıp yanına geldi. “Hera, iyi misin?” diye sordu. Ama Hera, onu görmüyordu. Gözleri, başka bir dünyaya dalmış gibiydi. “Karmen nerede?” diye fısıldadı.
Birden, içeri karanlık bir gölge girdi. Ares gibi gördüğü ama başka bir şey olan bir figür belirdi. “Kendini korumalısın, Hera,” dedi. “Onlar seni unuttu.” Hera, panik içinde geri çekildi. “Hayır! Onlar burada!”
Babaannesi, onu daha iyi görmek için yaklaşmaya çalıştı ama Hera, “Beni bırakma!” diye bağırdı. O anda, Karmen’in gülümsemesiyle ilgili tüm sıcak anılar yok oldu. O, şimdi yalnızdı. “Karmen!” diye haykırdı, ama sadece karanlık yankılanıyordu.
Babaannesi endişeyle “Hera, ben buradayım. Korkma!” dedi ama bu sözler ona ulaşmadı. Her şey yavaş yavaş silikleşti, içindeki savaş yeniden başladı. Kafasındaki sesler büyüdü, kalbinin hızla attığını hissetti.
Hera, içinde kapana kısıldığını hissederek odadan fırladı. O an, zihnindeki sesler çok güçlüydü. “Kendini kaybediyorsun!” diye haykırıyorlardı. Oysa gerçeklik, içindeki karanlığa karşı mücadele veriyordu.
Karmen ve babaannesi, arkasından bağırıyorlardı ama o artık duymaz olmuştu. Sadece kendi karanlığına kapılmıştı. Her şeyin sona erdiğini düşünerek kendini kaybetmiş gibi hissetti. İçindeki korkunun pençesinden kurtulmaya çalıştı, ama her şey daha da zorlaştı.
Bir an, geçmişteki güzel anıların yankıları zihninde dönmeye başladı. Karmen’in gülümsemesi, Ares’in sıcak bakışları, ama hepsi bir hayal gibi kaybolmuştu. Şimdi sadece karanlık ve korku vardı.
Hera, odanın içinde çırpınırken, onu korumaya çalışan insanların sesleri gitgide uzakta kalıyordu. Her şeyin kontrolünden çıktığını hissederken, bir anda içindeki savaş son buldu. Karşısındaki karanlık, onu içine çekmeye hazırdı.
Hera, karanlığın içinde kaybolmuşken Karmen’in neşeli yüzü bir an için aklında belirdi. Ama o an, zihninde beliren korkulu sesler daha baskın hale geldi. “Karmen’i kurtarmalısın!” diyordu sesler. “Ona yardım et!”
Hera, kendini kaybetmiş gibi hissediyordu ama Karmen’in sesini duymak ona bir nebze olsun güç verdi. Hızla yanına döndü ve küçük kızını kucakladı. Karmen, annesinin korkusunu hissetmişti ama ne olduğunu anlayamıyordu. “Anne, neden böyle yapıyorsun?” dedi, masum bir sesle.
Hera, Karmen’i kucaklayıp balkonun kapısını açtı. Dışarıda rüzgar hafifçe esiyordu. Yıldızlar gökyüzünü süslüyordu ama onun içindeki karanlık daha yoğun bir şekilde büyüyordu. “Her şey sona eriyor, Karmen. Bizim de sona ermemiz gerek,” dedi. Gözleri, Karmen’in masum bakışlarından uzaklaşmıştı.
Karmen, annesinin garip davranışını anlamaya çalışırken, “Anne, korkuyorum!” dedi. Ama bu sözler, Hera’nın içindeki sesleri dindirmedi. Zihninde dönen çığlıklar, onu daha da derin bir karanlığa sürüklüyordu. “Korkma, tatlım. Her şey bitecek,” dedi Hera, sesi titreyerek.
Balkondan bakarken, aşağıdaki boşluğun kendisine çağırdığını hissetti. Karmen’i kucaklamışken, içindeki boşluk ona “Atla!” diyordu. “Sadece böyle kurtulabilirsin.”
Hera, bir an için duraksadı ama karanlığın sesi ona daha da yaklaştı. “Kendini bırak! Onlar seni asla anlamayacaklar!” Gözleri, karanlığa doğru odaklanmıştı.
“Karmen, buradasın değil mi?” diye fısıldadı. Ama Karmen, annesinin korkusunu hissederek sadece başını salladı. “Buradayım, anne. Lütfen bırakma beni!”
Hera, derin bir nefes aldı. Karmen’in masum yüzünü son bir kez görmek istedi. Ama içindeki karanlık onu daha da sıkıştırıyordu. “Özür dilerim, tatlım. Bunu yapmalıyım,” dedi.
Ve bir anda, kendisini ve Karmen’i boşluğa bıraktı.
Hava, serin ve taze hissediliyordu. O an, düşerken içindeki karanlığın aniden yok olduğunu hissetti. Karmen’i sıkıca kucaklamışken, tüm korkuları ve endişeleri geride bırakıyormuş gibi görünüyordu. Ama gerçeklik, çok farklıydı.
Düşüş anı, bir an için zamanın durduğu bir an gibi hissettirdi. Her şey yavaşlıyor, gökyüzü ona mavi ve huzurlu bir alan sunuyordu. Ama aşağıda bekleyen gerçek, çok daha sertti. Korku ve umutsuzluk içinde kaybolmuştu.
Ve sonra, karanlığın içinden sonsuz bir sessizlikle yere çarptılar.
|
0% |