Yeni Üyelik
4.
Bölüm
@ben1deniz

Yaptıklarım yaptıklarınla anlam kazanıyor Veronika,

Her adımım senin dokunuşlarının izini taşıyor hâlâ. Yalnız başıma kalmışım gibi görünsem de, senin gölgenle yürürüm sokaklarda. Sen yokken bile, varlığın her yerde. Her nefesim senin bıraktığın nefesin yankısıdır, her düşüncem seninle anlamlanır.

 

Ne garip, şimdi senden uzağım; ama her yaptığımda senin ruhunla yaşıyorum. Öyle derin, öyle yakıcı bir bağ ki bu, kelimeler kifayetsiz kalıyor. Veronika, sensiz bu dünyada bir hiçim, ama seninle her şeyim.

 

Veronika, her sabah seninle uyanıyormuş gibi yapıyorum. Yastığının boşluğuna dokunuyorum, sanki elin oradaymış gibi. Sessizlik o kadar ağır ki, bazen nefes almak bile zor geliyor. Seninle her şey anlamlıydı; şimdi bu evde, bu şehirde, bu hayatta yalnızca gölgeler var.

 

Dışarıya çıkarken bile, adımlarımın seni aradığını hissediyorum. Gözlerim insan kalabalıklarının içinde, seni bulmaya çalışıyor. Ama sen yoksun. Ne kadar ararsam arayayım, bulamıyorum seni. Sensizlik öyle bir boşluk ki, içimden taşıyor. Fakat bir an için bile olsa, seni unutamıyorum. Unutmak ihanet olurdu; seni silmek, kendi varlığımı yok etmek gibi.

 

Veronika, seninle varım, seninle yokum.

 

Veronika, seni kaybetmekle aslında kendimi de kaybettim. Artık sabahlar, geceyle aynı geliyor. Gözümü açtığımda, sanki hâlâ senin kokun odamda, ama dokunamıyorum. Yalnızca anılar var; soğuk, erişilmez anılar. O anılarla yaşıyorum, ama bu yaşam değil, sadece bir bekleyiş.

 

Sana seslenememek, sana bir kez daha dokunamamak... İşte bu, ruhumu en çok yaralayan şey. Bazen kendimi senin adımlarını takip ederken buluyorum. Eski sokaklarımızda, birlikte yürüdüğümüz yollarda... O anlarda, içimde tarifsiz bir boşlukla beraber, bir umut kırıntısı beliriyor. Belki bir yerde bana geri dönersin, belki bir köşe başında yüzünü bir kez daha görürüm.

 

Ama gerçek acı, seni ararken aslında sensizliğin ne kadar derin olduğunu fark etmek. Her sabah kalkıyorum, bir rutin gibi nefes alıyorum, ama bu yaşamı yaşadığımı hissetmiyorum. Bu ev, bu dünya... Hepsi seninle bir anlam taşıyordu, senin varlığında güzelleşiyordu. Şimdi ise, sadece geçmişin yankılarıyla dolu.

 

Beni sensiz bırakan şu hayat neyle dolacak?

 

Beni sensiz bırakan şu hayat neyle dolacak, Veronika? Bazen aynaya bakıyorum ve orada gördüğüm yüz bana yabancı geliyor. Sen yanımdayken her çizgim senin gözlerinde anlam bulurdu, her ifadem seninle bir bütündü. Şimdi ise aynada sadece bir gölge var. Eskiden gözlerimdeki ışığı sen yakardın, şimdi o ışık yerini derin bir karanlığa bırakmış.

 

Hatırlıyor musun, seninle birlikte oturduğumuz o eski koltuğu? Hâlâ orada duruyor. Ne zaman o köşeye otursam, sanki yanımdaymışsın gibi hissediyorum. Ama elimi uzattığımda, sadece boşluk karşılıyor beni. Koltuğun dokusu bile değişmiş gibi; sensiz her şey yabancı, soğuk, cansız.

 

Bir zamanlar bu odada kahkahalarımız yankılanırdı, şimdi ise kendi iç sesimle boğuşuyorum. Her şeyi anlamlı kılan sendin. Sessiz bir odada bile, yanımda olduğunda dünya cıvıl cıvıldı. Şimdi ise en yüksek sesler bile içimdeki sessizliği bozamıyor.

 

Sana her gün soruyorum: "Neden böyle gitmek zorunda kaldın?" Cevap vermeyeceğini bilsem de, bunu sormaktan vazgeçemiyorum. Belki bir gün, bir rüzgârla ya da bir rüyayla cevap verirsin diye bekliyorum. Ama her sabah aynı sessizlik, aynı eksiklikle uyanıyorum.

 

Veronika, sensiz geçen her gün, hayat biraz daha eksiliyor.

 

 

 

 

Loading...
0%