14. Bölüm

Giriş

betül palabıyık
betulpalabiyik

Buraya tarihleri alayım mezar güllerim. Eskiden malum sitede daha güzeldi ama olsun. Nerden geldiğimi belli oluyor mu?

                    

İyi okumalar, kudurmalar, çıldırmalar mezar güllerim…

 

Giriş -Ölümün Ürpertisi-

 

Bölüm Şarkısı: -Ely Eira- Out of The Shadows

Ölümün ürpertisini hissederek uyandım. Bu hissi daha öncede hissetmiştim ve ölüm gerçektende benden bir şeyleri alıp götürmüştü. Yanlış hissetmiş olmayı diledim ama bu ürperti yalnızca ölüme ait olabilirdi. Zihnimin tozlu raflarına kaldırmak istediğim bu his, rafa kaldırılamazdı. Aldığı tüm canların sönmüş nefeslerini enseme üflüyordu ve bedenimi korkuya hapsedip rüzgara karışmıştı sanki. Düşüncelerimde milyon tane hikaye oluşturuyordum bu ürperti ile ilgili. Tekrar düşünmek istemeyeceğim ıstırap dolu hikayeler…

Tenime değen ılık ıslaklığın farkına vardığımda bunun ablamın yeni bir şakası olduğunu ummaktan başka çarem yoktu. Döndüğümde görmek istediğim; her şaka yaptığında oluşan, o şirin bir o kadarda sinir bozucu olan yüz ifadesiydi. Yattığım yerde dönerken her yere yapışmış kana sürtündüm. Zihnim ele geçirilmişti sanki onun yattığı tarafa dönerken. Kanın ona ait olabilceği gelmedi aklıma. Elna'ya döndüm ama döndüğümde görmeyi beklediğim kanlar içerisindeki bedeni değildi.

Ağzımdan bir çığlık bile çıkmadı. Sadece tuhaf bir hıçkırık çıktı ağzımdan. Gecenin karanlığında ablamın kanlarına bulanmıştım, yüzü bembeyazdı. Bir zamanlar hayat dolu deniz mavisi gözleri şimdi donuktu. Onlara canlılık veren ne varsa yoktu artık. Göğsünden yayılan sıcak kan her yere bulaşmıştı. Tüm bu kanın sebebi kalbine saplanmış, altından, basit bir hançerdi. Bunu kendisine yapmış olamazdı…

Camdan sızan ay ışığı beyaz tenine vuruyordu ama o hep beyazdı. Tıpkı benim gibiydi. Beyaz güllerle kanlı bedeninin çevresi süslenmiş, güller kanıyla sulanmıştı. Koyu kahverengi, denizi andıran dalgalı saçlarına güllerden yapılmış bir taç takılmıştı. Kan kokusu ciğerlerimde dolaşıyordu. Bu ona ait bir şeye olan ilk kusma hissimdi. Hayır dedim içimden bu kesinlikle onun aptal şakalarından biri değildi. Tüm bedenim korkuyla doldu. Kaybetme korkusu...

‘’Abla?’’ diye seslendim. Sesimin dışarı yansıdığından bile emin değildim. İstediğim tek şey bir tepkiydi onda olan ise sessizlikti. Buna inanmak istemiyordum. Kötü bir şaka? Evet, istediğim buydu. Elini sıkıca tutduğumda yaşamdan çok uzaktı hissettirdikleri. Anlamıştım bir daha sıcak olmayacağını. Anlamıştım zarif bedeninin artık toprağa karışacak bir ceset olacağını. Elna ölmüştü... Bu iki kelimenin altında ezileceğimi hiç tahmin etmezdim. Ölüm hissedilebilirdi. Bir kez daha… Tutuğum el yatağa geri düştü. Ablama ait olan el.

Elna isminin anlamı bile ışıktı. Benim ışığım söndürülmüştü. Karanlıkta -tek başıma- kalmıştım... Gözlerim onun boş gözlerine daldı. Bana nefes aldıran hava içime ne zamandan beri girmiyor bilmiyorum. İçimdeki karanlık daha ne kadar koyulaşabilirdi? Ne kadardır bakıyordum bir tek onda güzel duran maviliklerine? Yaşamdan çok uzaktık şimdi ikimiz.

Ölü bir meleği andıran bedenine düşen ay ışığında geceye bırakmıştı ruhunu. Oluşturduğu kan gölünün içinde soluk beyaz teniyle oldukça tezat görünüyordu. Açık camdan içeri giren serin ve temiz havaya rağmen nefes alamıyordum. Ciğerlerim yanıyordu tam aksine.

Karanlıktan hep korkmuştum şimdi ise ışığım dediğim hayat dolu ablamdan geriye kalan incinmiş bedene bakarken kalbimi sonsuz karanlığa terk etmesini kabullenemiyordum.

Sebebi de buydu bu gece yanına gelişimin. Karanlıktan korkmuş ve onun kollarına sığınmıştım. " İyi geceler..." demişti bana uyumadan önce. Bilmiyordum ki veda olduğunu eğer bilseydim ona sıkıca tutunurdum. Onu benden alan katile vermezdim. Bu karanlık gece iyi olmamıştı ve bundan sonrakilerde iyi olmayacaktı. İçimden bir ses her şeyin yeni başladığını söylüyordu ve bu gün hislerime güvenmeyi öğrenmiştim.

Kalbim yerinden çıkacak kadar hızlı atarken odadaki tek atan kalbin benim olmasına gözyaşlarım eşlik etti. Yaptığım yaramazlıklarda yanımda olan, korktuğumda kollarına sığındığım, ağladığımda başımı okşayan ve yaşamamı sağlayan kadından mahrum bırakılmıştım. O ölmüştü benimse yaşadığıma dair tek belirti sonsuza kadar sürecekmiş gibi ağrıyan yüreğimdi.

Sonra ne olduysa oldu. İçimdeki tüm hisler acı bir nara olarak çıktı. Susturulamaz şekilde ağlamaya başladım. Tüm sevdiklerim beni yalnız başıma bırakıyordu. Arkalarında çok ağır hisler bırakarak. Muhafızlar içeri girerken karşımdaki duvara ablamın kanıyla yazılmış notu ağlamaktan bulanıklaşmış gri gözlerimle okuyabildim.

"Kızıl Ölüm'ün kanlı ölüsü teslim oldu. Peki ya sen Fırtınaların Hükümdarı?"

Zar zor aldığım nefeslerde tıkandı. Bu nefesleri tıkıyan acı ya da korku değildi. En saf nefretti. Ablamın cesedine tekrardan ilişti gözlerim. İçimde daha önce hiç bu kadar yoğun hissetmediğim duyguların fırtınası koptu. Öfke, nefret, kin ve koca bir boşluk. O an göz yaşlarım dindi ve içimde nefretin sert rüzgarları esti. Ailemden kalan tek parçada benden alınmıştı ve tek bildiğim Elna'nın yaşamayı hak ettiğiydi. Benim ruhumu öldüren onun bedenini öldüren katilden intikam alacaktım.

Ben Prenses Alesea Raewyn. Ay ve yıldızlara yemin olsun ki Kızıl Ölüm'e kızılın ne demek olduğunu gösterecektim ve ölümü bizzat elimden tadacaktı.

 

-Bölüm nasıldı? Olaylı bir başlangıç yaptık ve kitapta her göz kırptığımızda ölü, yaralı çıkabilir. Boş yere dram yapmak için yapmıyacağım bunu. Öyle bir yazar değilim ama siz yinede karakterlere fazla bağlanmayın.

-İleriki bölüm nasıl olucak tahmin alalım?

-Yeni Bölüm yarın 23.00 sizlerle!

Bölüm : 10.12.2024 23:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
betül palabıyık / Güllerin Kanı 1 -FIRTINALARIN HÜKÜMDARI / Giriş
betül palabıyık
Güllerin Kanı 1 -FIRTINALARIN HÜKÜMDARI

8 Okunma

1 Oy

0 Takip
2
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...