Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Sonun Başlangıcı

@byzloey

Her başlangıcın bir sonu vardır. Bazı sonlar başlamadan bellidir. Bu kitap belli olan sonun başlangıcı.

Savaş anında kimin yanında olduğun önemli değildir, kimin karşında olduğudur önemli olan. Her savaşta en büyük kayıplara bu sebep olmuştur. Karşındakini tanımamak zaaflarını bilmemeye neden olur ve zaaflar kaybetme noktasıdır. Bu yüzden zaafı olan değil zaaf kullanan olmalıdır kötüler çünkü ancak böyle hükmederler.

Ses yaşamın en keskin belirtisidir. İnsanlığın yaşamadığı yerde öten bir kuş bile yaşamın kabul edilmesine neden olur. Yanan ateşin uğultusu ve rüzgârın fısıltısı da buna dahildir. Yaşam insan değildir, yaşam ses ve varlıklardır. Yaşam atan kalpten ibaret değildir, atan her zerredir.

O zerre parçalandığında ve ses kesildiğinde varlık son bulur. Sondan bir başlangıç doğar ve yaşam bir Anka kuşu gibi yeniden doğar.

Elimdeki küpü onun zaafı olan matematik hesaplamasıyla çevirip tüm renkleri aynı sırada dizerken açılan kapının önünde dikilen takım elbiseli, yaşı iki katım olan bir parti genel başkanına bakışlarımı kaldırdım. İleri doğru adım attı ve kapı arkasından kapanırken önüme doğru adımladı, küpü cebime atıp oturduğum yerden kalkarak üzerimi düzelttim.

Kendisi iktidara yarın açıklanacak seçim sonuçlarıyla birlikte yeni bir soluk getirecekti ve onun hükmünde ülke yönetimi tamamı ile değişecekti. Sadece ülke içinde değil dışında da ilişkiler değişecek, silahlı savaşların yerini teknolojinin savaşı alacaktı.

Artık savaşlar silahlarla değil zekalarlaydı.

''Hoş geldin Deniz Aras.''

Elini sıkmam için uzattı. Uzattığı eli tutup güven verircesine sıktım ve bakışlarımla ona kararlılığımı olabildiğince gösterdim. İsteğimi ilettiğim telgraftan bir cevap alamamıştım, bu ya söylediğime inanmadığını ya da inanmak için kanıt beklediğini gösteriyordu.

''Hoş bulduk Soner Bey.''

Oturmam için elini uzatırken kendisi de karşımdaki deri koltuğa oturarak kollarını koltuğun başlık kısmına uzatarak rahat bir oturuş sergiledi. ''Bu görüşme için oldukça uğraştığınızı duydum. Buna gerek yoktu, babanızın kim olduğunu söyleseydiniz bu görüşme için yeterli olurdu.'' Belli belirsiz tebessümle ''Bunu son seçenek olarak düşündüm.'' Dedim. Daha önce babamın bilimini kullanmak istemişlerdi ama babam onlara hiçbir zaman güvenmemişti.

''Başınız sağ olsun.''

''Teşekkürler.'' Vücudumdaki endişe duyularını harekete geçiren hormonlarımı kontrol altına alabilmeyi bekledim. ''Parmaklarınız için de geçmiş olsun.'' Yaptığım protez parmaklar beynimden aldığı komutla hareketlendi ve tekrar koltuğun kenarında yerini aldı. Buna karşı hiçbir şey söylemedim. Babamın gidişinin ardından teknolojik bir deneyde parmaklarımın birkaçını kaybetmiştim. Hatta aslında bu kayıp koluma kadar uzanıyordu ama tedavi neyse ki o uzantıları iyileştirmişti. Tek iyileşmeyen noktalar parmaklardı, onları da teknolojinin gücüyle tedavi etmiştim. Elimin üzerindeki takılı parmaklarımla bağlantılı olan eldivene göz ucuyla baktım. Işıkları parlaktı ve göz alıyordu ama bir yandan bu teknolojimi ne kadar ilerlettiğimi de göz önüne sarıyor ve karşımdakine gücümü kanıtlıyordu.

''Konuşmak istediğiniz konuyu oldukça merak ediyorum açıkçası, duyduğum şeyler inanılır şeyler değildi çünkü.'' Oturduğum yerde doğrularak koyu kahve gözlerine büyük bir ciddiyet ve öz güvenle baktım.

''Duyduğunuz şeyler inanmanız gereken şeyler Soner Bey. Yasaklı bölgeyi istiyorum.'' Kaşları hayretle kalktı. ''Teknoloji yarışmasında birinci olman ne yazık ki koca bir şehri alabileceğin anlamına gelmez evlat.''

''O gelmez ama soy adım ve bir anlaşma gelir. Babamı anlaşmalı bir çalışan olarak istemiştiniz ama o anlaşmayı reddetti. Ben de oğlu olarak size bir anlaşmayla geliyorum, kendi hazırladığım bir anlaşmayla.'' önlüğümün iç cebinden bir sözleşme çıkardım ve ortamızdaki masanın üzerine koydum.

Daha önce de görüşmeye gelmiştim ama teknolojimin ne kadar ileri olduğunu görmedikleri için inanmamışlardı. Şimdi onları inandıracak bir teknolojim ve imzayı attıracak güvenim vardı. Çünkü o şehri istiyordum.

O şehir benim sonumun başlangıcı olacaktı.

''Anlaşmadaki şartlarımı kabul ederseniz size yıllık üst düzey teknolojik silahlar tasarlayacağım. Bu sözleşmeye uymayan her kimse diğer tarafın gazabına uğramakta serbest ve hiçbir yasal sorumluluktan sorumlu değil. Sözleşme maddeleri iki tarafın gizliliğinin ihlal edilmeyeceği şekilde hazırlandı.''

''Bu sözleşmeyi sen mi hazırladın?'' öne eğilip kâğıdı alırken göz ucuyla bana baktı. ''Evet.'' Benim yaşımdaki bir gençten böyle bir şey beklemiyor olması doğaldı. Ne diyebilirdim ki, gençlerin çoğu liseyi okurken ben aynı yaşta üniversite okuyor babamla deneyler yapıyor yeni icatlar geliştiriyordum.

''Şehrin etrafı kurşun geçirmez ve kırılmaz buzlu bir cam tarafından sarılacak. Yüksekliği benim yeterli bulduğum yüksekliğe kadar çıkacak ve bunun için sizden maddi manevi hiçbir şey talep edilmeyecek. Hesaplamalarıma göre uçakların yükselebileceği düzeyin çok daha üzerinde bitireceğim ama olur da uçakların yükselebileceği seviye de kalırsa bile hiçbir uçak güzergahı şehrin üzerinden değil etrafından olacak.''

Bu konuşma gittikçe ilginçleşiyordu. Soner bey elindeki sözleşme maddelerini gözleriyle okurken bir yandan da beni dinliyor ve sonunda beklediğim ciddiyetle teklifimi değerlendiriyordu.

''İçeride teknolojik çalışmalarımı yapacağım ama bunu nasıl ve ne yolla yaptığımı göstermek zorunda değilim ve bu benim çalışma alanım kimsenin beni izlemesini istemem.''

''Bunun için kül olmuş koca bir şehri istediğinin farkında mısın evlat?'' gülümseyerek ''Evet.'' Dedim. ''Teknolojimi geliştirebilecek bir alanım olursa size yeni teknoloji silahlar üretmem de kolaylaşır.''

Bana deliymişim gibi bakıyordu ama birazdan ikna olacağını bilmiyordu. Yanımda getirdiğim bilgisayar çantasını açıp içinden bir çip çıkardım ve tablet ile birlikte ona uzattım.

''Tabi ki bunu karşılıksız istemiyorum. Daha önceki teklifimin ciddi olduğunu göstermek için tasarladım.'' Meraklı gözlerle elime baktı. ''Bu çipi birinin ensesinden takıp içeriye yerleştirebilirseniz size bağlı bir asker haline getirebilirsiniz.''

Tableti açtıktan sonra çalışmanın detaylarını pdf dosyamdan göstermeye başladım. Işıklar tablet camından havaya süzüldü ve yüzümüzün hizasına geldi.

''Çip takıldıktan sonra bu çipi taşıyan kişinin kalbine ve beynine kökler uzanır ve damara sarılarak vücuduyla birleşir. Çip bir yıllık ömre sahip. Bu bir yıl içinde çipi takan kişi eğer yeterince güçlüyse ve çipi taşıyabilirse yarı robot olarak yaşamına devam eder. Tabi sizden emir alan bir robot olarak.''

Gözlerini kısıp elimdeki çipi aldı ve incelemeye başladı.

Tabletten hazırlanan üç boyutlu görseller havada süzülüyor mavi ışıkla görünüyordu. Elimi havada dönme işaret yaparak bir sonraki slayta geçtim. ''Ya çipin ömrü bittiğinde, takan kişi çipi çıkarmak istediğinde ne olacak?''

Sesli bir nefes verdim. ''Sizin işinize yarayabilmesi için bu çiplerin tasarımı ömürlük ayarlandı, yani çipsiz yaşayamaz. Çıkardıktan sonra sadece on beş dakikası var, o süreçte yeni çip takılmazsa kişi ölür.''

''Çünkü kalbine de uzanıyor. Eğer çip yenilenirse bu kez de ölümsüz olur. Doğru mu anlıyorum?'' kafamı aşağı yukarı sallayarak yüzündeki ifadeye bilmiş bir şekilde baktım. Bu tasarım ve icat bana aitti, herkesin hayali olan ama bir türlü icraat olarak oldurulamayan bir fikirdi.

Ama ben bunu yapmıştım.

''Bunu güvendiğiniz bir askerinizde deneyip sonucu görebilirsiniz. Beynine uzanan kökler onu bir robot gibi geliştirecektir. Yapay zekâsı ile her şeyi en küçük detayına kadar inceleyip gizli olan her şeyi gün yüzüne çıkarabilir.''

''Takan kişinin beyninin robotik bir şekilde çalışacağını mı söylüyorsun?''

''Aynen öyle söylüyorum. Eminim bunu takıp çalıştıracak bilgiye sahip uzmanlarınız vardır. Size ölümsüz olabilecek bağlı ve kontrol edilebilir askerler vaat ediyorum.'' Çantanın ağzını kapatıp tek omuzuma astım ve önlüğümü düzeltip ayaklandım. Konuşmanın başı sonu yoktu, can damarı vardı ve damar patlamıştı. Gözlerindeki arzuyu ve hırsız görebiliyordum. Bu teklif ona tüm servetini verse bile sunulamayacak bir teklifti ve o servetinden bir gram bile azalmadan teklifi önünde inceliyordu. Hayranlığını ne kadar içinde yaşıyor olsa da gözlerine yansıyordu.

''Bu sadece size teknolojimi kanıtlamak için getirdiğim ufak bir icadımdı. Eğer bu anlaşmayı kabul eder ve şehrin tamamını yasal olarak bana verirseniz size bu kadar küçük icatlarla teşekkür etmeyeceğim. Dış devletlere karşı hem korunma hem saldırma alanında yüksek teknoloji tasarımlarımı sizlere taktim edecek ve bu teknolojiyi anlaşma boyu geçerli kılacağım. Bunu dışarıya duyurmak gibi bir isteğim de yok, eğer orada çalışma olduğu duyulursa dış devletler öğrenmek için hatta çalışmalarımı çalmak için ellerinden geleni yapacaklardır.''

Soner bey şaşkınlık içinde beni geçirmek için ayağa kalktığında elimi uzattım. İlk geldiğinde benim ona yaptığım gibi tutup hayran bakışlarıyla avucumu sıktı ve bıraktı.

''Bırakalım orası yasaklı bölge olarak kalsın. Dışarının yasaklı bölgesi içerinin yıllar sonraki teknolojisi.''

''Şehrin tüm haklarını üzerine istiyor ve çalışmalar için hiç para istemiyorsun.''

''Vereceğiniz parayla şehri satın almışım gibi de düşünebilirsiniz.'' Ailem ve soyu bir milyonerdi, para onların peçete yerine bile kullanacağı kadar çoktu çünkü parayı yersiz olan hiçbir şeyde kullanmıyorlardı. Neslimizin yarısı bilim insanıydı ve en büyük bilim insanı da babamdı.

Görkem Aras.

Kendini buza gömdürerek uyutan ama herkese kimliğini ölü gösteren babam. Şehrin taslağını çizip bana teknolojik bir şehir kurma fikrini aşılayan adam.

''Şehri nasıl yönetmeyi düşündüğünü sorabilir miyim?''

''Her şeyi yapan ve şehri koruyan bir yapay zekâ tasarlayacağım.'' Soner bey mest olmuş bir şekilde beni dikkatle seyretmeye devam ederken elimi çektim. ''Eğer sözleşmeyi imzalarsanız adresime gönderebilirsiniz. Kalan tüm detaylarla kendim ilgilenecek ve çalışma arkadaşlarımın bilgilerini size yollayacağım.''

Üzerimi bir kez daha düzelttikten sonra bıraktığım tablet ve çipe son kez göz attım. Kullanma talimatıyla birlikte tüm detaylar tabletin içinde yer alıyordu.

Soner Bey kapımı açıp beni yolcu etmeden hemen önce ''Deniz.'' Diye seslendiğinde kapının eşiğinde durdum ve bedenimle ona döndüm. ''Daha önce Görkem Bey'den daha iyi bir bilim insanı doğmaz demiştim. Beni yanılttığın için teşekkür ederim. Sözleşme imzalanırsa en geç çarşamba günü posta kutunda olacaktır.'' Kafamı teşekkür mahiyetinde eğdim ve arkamı dönüp korumalarla dolu olan koridordan çıkarak merdivenlerden hızlı adımlarla indim. Tam bu zaman diliminde girişteki kadın telefon ediyorken bana döndü ve gülümsedi. Yüzümü çevirdim, telefon açıldı ve konuşmaya başladı.

''Soner Bey Feza'yı görmek istiyor.''

Binadan çıktığımda gürültü ve ses kesildi. Beyaz üstü açık son tasarım ışıklarla dikkat çeken, normal araçlardan daha fazla yetenekleri olan aracıma binip çantamı yana bıraktım ve gaza yüklenerek kendi daireme doğru sürdüm. Babama ait olan çalışma dairesine.

Aracın içinde hemen sağımda mor bir ışık yandı ve tasarladığım yapay zekâ olan Victoria göründü.

''Sonuç nedir Deniz Bey?''

''Hazırlıklarını yap Victoria, çarşamba günü şehre giriş yapıyoruz.''

♾️

Bıraktıkları elinizi tutmama izin verin sevgili okurlarım, izin verin size sonsuzluğu vaat edeyim.

Neredeyse iki yılı aşkındır yazmak isteyip yazmadığım kitabımı size sunmaktan çok mutluyum, dilerim ki beni bu yolda da yalnız bırakmayacaksınız. Bırakırsanız düşerim ve düşmeye vaktim yok, yolumuz uzun ve biz daha başındayız.

Tanıtım hakkında yorum ve fikirlerinizi, teorilerinizi duymayı çok isterim.

Instagram hesabım : Byzloey' den de kurgunun tanıtım videosunu paylaştım. Dilerseniz oradan da tanıtımı izleyebilir kitaplarım hakkında bilgileri kaçırmamak için takip edebilirsiniz.

Sonun başlangıcı ilk bölümü ile 28 Haziran Wattpad'de. İlk bölümde görüşmek üzere.

Sizleri sandığınızdan çok seven yazarınız, Beyza.

 

Loading...
0%