Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20. Bölüm

@byzloey

20. Bölüm | Zararlı Arkadaşlık

Sınıftan çıktığımızda Zeyd kapının kulpunu tuttu ve kapıyı kapattı. Gözünü gözüme bile değdirmemişti.

''Ş..şimdi ne olacak?'' İkra'nın sesi titriyordu ama şu an ben bile durumu kavramakta zorlanırken ona anlatabileceğimi hiç sanmıyordum. Kötü göründüğünü görünce yanına gidip kafasını dağıtmak ister gibi alnına baktım. ''Alnın acıyor mu?'' kafasını sağa sola sallarken gözünden bir damla düştü. ''B....Burçak...''

''Merak etme Zeyd ve Dağhan varken ona bir şey olmaz... Olmazda... Tibetler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.'' İçeriden kavga sesleri gelmeye başladığında gözlerimi İkra'dan kaçırdım. İçeri girmeli miydim? Bu intihar olurdu. Girmesem? Her şey daha kötü olurdu.

İkra akmış gözlerini silerken telefonumu çıkarıp tek yardım edebilecek ve bu intihara girebilecek kişi olan Ceyda'yı aradım. Şu an biri yardım edebilecekse tek kişi Ceyda'ydı. Eğer ben girersem Tibet Zeyd'i daha fazla kışkırtarak üzerime oynardı ve bu olayları söndürmez daha da kızdırırdı. Ceyda iki tarafında zayıf noktasıydı ve en mantıklısı onun içeri girmesiydi.

'' Ceyda neredesin?''

''Yeni geldim revirde Atilla'nın yanındayım. Hastanedeydim Defne'nin yanında o yüzden geciktim bugün.'' Arkadan gelen inleme sesleri Atilla'dan olmalıydı. Gelen acılı inlemelere karşı yüzümü buruşturarak sınıftan gelen patırtıyla kapalı kapıya döndüm.

''Burada işler karıştı, Tibet ve Burçaklar satranç kulübündeler bizi içeri almıyorlar gelmen gerek.'' diye mırıldandım. Seslice bir nefes bırakarak küfür mırıldandı.

''İkra'yı yolla aşağı geliyorum.'' Sesinden anladığım kadarıyla durumun ciddiyetini kavramıştı, Suratıma kapanan telefonu cebime atarak İkra'ya döndüm. Şu an zaten bu halde bize yararı olmazdı, sadece daha çok panikler gibi görünüyordu.

''Atilla'nın yanına inebilir misin?'' Birkaç saniye yüzümüze kapanan kapıya baktıktan sonra bana dönüp Kafasını aşağı yukarı salladı ve koşar adımlarla aşağı inmek için merdivenlere yöneldi. Gitmişken kendi alnıyla da ilgilenebilirdi.

İçeriden fazlasıyla gelen yumruk, bağırış ve küfür sesleri koridorda yankılanmaya başladı. Kapıya kulağımı yaslamak için yaklaştım, kimin ne dediğini net duyulmuyordu. Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırarak kulağımı kapıya dayadığımda şimdi sesler daha net duyulmaya başladı.

''Gel lan daha tasmanı bağlayacağım.'' Burçağın sesinin ardından Tibet'in küfrü duyuldu.

Birkaç dakika sonra Kapıya öyle bir çarpma sesi geldi ki korkuyla olduğum yerde sıçradım. Bir anda kapıya gelen darbeyle ödüm bir taraflarıma kaçmıştı.

''Ananı sikiyim...'' Tibet'in inleme sesinden sonra kapıdan birinin yere kayarak indiğini yerdeki gölgesinden fark ettim. ''Sana... Bir daha birimizden birine bir şey olursa... Bunu ödetirim demedim mi?'' Bu öfkeyle kulağıma gelen mırıldanma Zeyd'den bir kere daha ürkmeme neden oldu, çünkü bu tonu daha çok yeni duymuştum ve o gün neler olduğunu dün gibi hatırlıyordum. Boş koridordan başka bir bot sesi yankılanmaya başladığında yüzümü arkaya çevirdim.

''İçerideler mi?'' Kafamı hızlıca aşağı yukarı sallayarak bir adım geri çekilip Ceyda'da yol verdim. Bir dakika bile beklemeden koluna asılıp açtığı kapının ardından ayaklarının üstüne büyük bir inlemeyle Tibet yığıldı. Ceyda bir süre şok olmuş halde ayaklarının ucuna yığılan Tibet'e baktıktan sonra kendini toparlayarak kafasını kaldırdı.

''Bu... Bu haliniz ne?'' Burçağın altında hala Samet vardı, diğer çocuğun yakasında Dağhan'ın elleri vardı. Zeyd ise Tibet'in tam karşısındaydı, elinin kemik kısımlarında kanlar akıyordu. Gözlerimiz kesiştiğinde sesli şekilde yutkundum.

Samet Burçağın dağılan dikkatinden durumu kullanarak Burçağı altına çekip yüzüne vurmaya başladığında gözümü Zeyd'den çekip küfür savuran Burçağa döndüm.

''Ceyda hay senin...'' yumruk yemesiyle sözü yarım kalırken, Ceyda Samet'e öfkeyle döndü ve üzerlerine doğru yürüdü, iki büyük adımda yanına vardığında resmen onu kediymiş gibi ensesinden tutarak Burçağın üstünden indirip kenara fırlatmıştı. Ciddi ciddi, Samet'i Burçağın üzerinden alıp kenara fırlatmıştı.

''Alın itinizi çıkın dışarı.'' Yerdeki Tibet'e gözüm kaydığında bir gözünün kapandığını diğerinin yarım baktığını gördüm. Çok kötü bir haldeydi ve Zeyd hala onu dövmeye öfkesi var gibi bakışlarını korkutucu şekilde üzerinde tutuyordu.

''Ceyda, karışma sen.'' Samet'in ona doğru yürüme sonucunda bizimkilerden önüne geçmesini ya da yine Samet'e saldırmalarını bekledim ama aksine yüzlerinde kötü bir gülüş yer alınca Ceyda'nın bir şey yapacağını anlayıp korkuyla baktım.

Ceyda da diğerleri gibi yüzüne korkutucu bir gülümseme yerleştirip Samet'in özel bölgesine tekmeyi geçirerek onu iki büklüm yaptıktan sonra yüzüne yumruk indirerek onu yere düşürünce hayretler içinde dudaklarım aralandı. Samet Ceyda'nın karşısında durduğuna oldukça pişman gözüküyordu.

Samet yere düştükten sonra Ceyda yanlarındaki Esel'e döndü. ''Sen artık iki iti de sürükleye sürükleye çıkarırsın.'' Ardından çocuğa yanaştı ve omuzunun hizasına geldiğinde tatlı bir gülümseme yaydı dudaklarına.

''Tibet'e de ayağını bundan sonra denk alacakmışsın dediğimi ilet olur mu aslan parçası.'' Esel hayranlığını saklamaya çalışarak Ceyda'ya karşı belli belirsiz kafa salladı.

Ceyda istediği yüz ifadesine memnun bir bakış attıktan sonra önden sınıfın çıkışına ilerleyip Tibet'in üstüne basmamaya özen göstererek kenardaki boşluklardan geçerek ''Ayakkabım pislenecek.'' Diye mırıldanıp sınıftan çıktı.

Diğerleri hemen solumuzda kalmıştı, Burçak göğsünü tutarak kalkmaya çalışırken Dağhan hemen yardıma koşarak onu kolundan yakaladı ve altından tutarak ayağa kalkmasına yardım etti. Bende diğer boş kısmından kolunun altına girerek ona destek sağlamaya çalıştım ama Dağhan yükün çoğunu alsa bile Burçak göründüğünden çok daha ağırdı.

Şu an ne kadar yeri ve zamanı olmasa da merak duygusu içimi yemişti.

Düşüncelerim bir o yana bir bu yana çarpıyordu. Kulağıma dolan inlemeyle acı çeken Burçak dikkatimi çektiğinde yüzümü çevirdim. ''Çok mu kötü dayak yedin.'' bana gülerek bakmak istedi ama gülmesi acı dolu inlemesiyle yarım kaldı.

''Ceyda Hanım sağ olsun, dikkatimi dağıtmasaydı son darbeyi yemeyecektim.'' Ceyda arkaya hafiften omuzunun üstünden döndü. ''Ağlama canım, dayak yedin işte.'' Burçak kaşlarını kaldırıp ona meydan okurca baktı.

''Siktir lan oradan.'' Ceyda ise cevap vermeden gülerek önünde döndü.

Gözüm Ceyda'nın yanında sessizce yürüyen Zeyd'i buldu. Hala öfkesini çıkaramamış görünüyordu ya da göründüğünden fazla öfkeliydi. Yine de sessizliğini koruyordu. Yüzünde de hafif kızarıklıklar oluşmuştu, en dikkat çeken yeri ise kıpkırmızı kesilmiş kanla kaplanmış elleriydi. Ona doğru yaklaşıp kanlanmış avucunu avucumun içine aldım. Yanına geldiğimi hissettiğinde bedeninde ki kasılma azaldı.

Revire indiğimizde Ceyda öne geçerek bize kapıyı açmıştı. Yan dönerek yavaş yavaş içeri girdiğimizde Atilla'nın az da olsa açılmaya başlayan gözleri bize döndü.

Biz onu bulduğumuzda yarım yamalak açık olan gözleri şimdi çok daha açıktı. Yanındaki boş Sedyeye yavaşça Burçağı yatırırken gözlerim hemşireyi aradı ama buralarda görünmüyordu. Ceyda anlamış gibi yanımdan geçip ilk yardım çantasını çekmeceden çıkarmadan önce ''Bugün izinliymiş, kendi başımızın çaresine kendimiz bakacağız. Yine.'' diye mırıldandı.

''Sana ne oldu lan?'' Atilla Burçağa yarım yamalak dönmüş kaşlarını çatmıştı. İkra ise çoktan Burçağın dibinde bitmiş sedyeden sarkan elini tutmaya başlamıştı bile. Burçak hala fark etmese de İkra şu an onun etrafında dört dönüyordu.

Ceyda gülerek ''Dayak yedi.'' Diye cevapladı Atilla'yı.

''Ceyda.'' Burçağın uyarısını gram takmadan omuz silkip çantadaki bazı malzemeleri sırayla İkra'ya uzattı.

İkra Ceyda'nın uzattıklarını alıp kenara bıraktıktan sonra Burçağın üzerini çıkarmasına yavaşça yardım etti.

Ceyda da elindeki çantayla Atilla'nın yanına oturdu. ''Ne yaptınız?'' dedi Atilla Dağhan'a bakarak. ''Bir şey yapmadık, üç beş yumruk üç beş tekme üç beş kafa. O kadar yani.'' Dağhan'ın bu sözleriyle hepimiz ona bakarken bizim aksimize umursamazca omuz silkti, söylediklerinde gayet ciddi duruyordu.

İkra'yla gözlerimiz kesiştiğinde biraz da olsun rahatlayabilmesi için hafif gülümsedim. Sanırım bu hallerine yavaş yavaş alışıyor, onları tanımaya başlıyordum. Zaten yanlarında olduğumdan beri kavganın içinden çıkmıyorlardı. Artık buna alışmamak mümkün değildi.

''Ne var oğlum, bir şey yapmış olsak yerden kalkamazlardı.'' Ceyda gülerek ona bir bakış atarak ''Zaten kalkamadılar.'' dediğinde Atilla da onlara katılarak gülmeye başladı.

''Esel'i sağlam bıraktık.'' dedi Dağhan aksi bir şekilde. Sanırım bu kadar ettikleri kavga ona yetmemişti.

''Çocuğa mı acıdın?'' Atilla'ya hayretler içinde baktı. Sanki bu söylediği olamazmış da sözünü geri almasını bekliyor gibi görünüyordu. ''Sence acır mıyım o it oğlu itlere, diğerlerini kaldırsın iyileştirsin ki bir daha dövebilelim diye bıraktım.'' bu hali gülmeme sebep olurken diğerleri de benimle aynı durumdaydı.

''Dengesiz herif.'' diye mırıldandı Atilla. Zil sesi duyulduğunda Zeyd revirden dışarı doğru yöneldi, bu onunla konuşmak için iyi bir fırsattı çünkü rahatça yalnız kalabilirdik. Fazla dikkat çekmemeye çalışarak arkasından ağır adımlarla revirden çıktım. Diğerleri derin bir sohbete dalmış az önce olanları tartışıyorlardı, hala gülebilmeleri şaşırtıcı bir mucizeydi.

Zeyd'in hızlı adımlarına yetiştiğimde nefes vererek eline doğru uzandım. ''İyi misin?'' sesimi duyduğunda duraksayıp hafifçe arkasına, bana döndü. Sessiz kalarak kafasını aşağı yukarı salladı.

Kaşı kanıyordu ama yüzünde başka tek bir çizik bile yoktu. Hatta kaşındaki kan kurumuş sayılırdı temizlemek istesem de o bundan rahatsız değil gibi görünüyordu.

''Zeyd, Tibet neden böyle bir şey yaptı?'' gözlerini ovuşturdu sertçe yutkunurken. Bunu soracağımı biliyordu ama sormamam için vakit kazanıyor gibi görünüyordu. ''Tahminim var.'' diye mırıldandı. Ardından duvara yaslanıp kafasını yere doğru eğdi.

''Ne?'' dedim ısrar ederek.

''Atilla'nın üzerine geleceklerini biliyordum, Tuna haber verdi. Bende ondan önce davrandım onun uyuşturucu aldığı kişiyle irtibatını kestim. Başka kimseye güvenip alamıyor ailesi tanıdık insanlar olduğu için anında haber kulaklarına gider.'' Tibet o yüzden delirmiş gibi davranıyor olmalıydı. Hepsinin sebebi yine ve uyuşturucuya bağlanıyordu. Tibet normalde de geçmişinden kaynaklı sorunluydu ve bu onlar bana anlatmadan önce bile belliydi, ailesini kabullenmemesi ve uyuşturucuya yönelmesi bunu gösteriyordu.

''peki öğretmenler bu halinizi duyup görünce ne olacak?'' yalandan gülümsedi. Nedense o böyle gülümsediğinde kendimi aptal gibi hissediyordum.

''Onlar bu duruma çoktan alıştılar artık bir şey demek müdahale etmek yerine Kenan abiye haber veriyorlar. Kenan abide Burçağın doktoruna olan biteni aktarıyor ona yardımcı olabilmesi için.'' Anlamamış şekilde kaşlarımı çatıp ona baktım. ''nasıl yani?'' yanına duvara yaslanarak onun gibi bende yüzümü eğdim çünkü içimden bir ses bilmediğim birçok şeyden birini şu an öğreneceğimi söylüyordu.

''Kenan abi bunlara göz yumuyor çünkü karşılığında Burçak tedavi olmayı kabul etti. Burçak da bunların olacağını bildiği için önceden babasına söyledi. Babası Tibet'i okuldan atacaktı ama sonra bazı durumlardan dolayı maddi çöküşe girdi ve Tibet'in babasıyla ortak oldular.'' kafam yerden kalkıp Zeyd'e dönerken benim aksime o hala yere bakıyordu.

''Yani istese de kovamıyor, kovması demek maddiyatının çöküşü demek ve çökerse Burçağı tedavi ettiremez.'' Kenan beyin bu halini şimdi çok daha iyi anlıyordum. Burçak zor bir çocuktu, onun için en iyisini ve mantıklısını yapmaya çalışıyordu. Bu her şeyin neden bu halde olduğunu apaçık ortaya koyuyordu. ''Peki Tibet'in babası?''

''Tibet zaten üvey, o ailesini kendi ailesi gibi görmüyor ama onlar ona çok düşkünler. O Yüzden o bir şey söylemiyor ailesi de çoğu şeyden habersiz. Tibet'in kendi evi var o yüzden pek ailesiyle kalmıyor.'' daha on sekiz on dokuz yaşlarındaki insanlar için uçuk olan bu hayat, her geçen gün daha da dudak uçuklatıyordu. ''Bu okula gelirken bunların binde birini bile tahmin edemezdim.'' diye mırıldandım erdemli kolejinden kaydımı aldırdığım günü anımsayarak.

''Seni uyarmadılar mı? Arkadaşların falan.'' güldüm.

''Uyarmışlardı, böyle bir şey olduğunu nerden bilebilirdim ki?'' o da benim gibi gülümsedi.

''Pişman mısın Geldiğine?'' bu sorunun cevabı ucu açıktı ama bunu Zeyd'e nasıl anlatabileceğim hakkında ufacık bir fikrim bile yoktu.

''Hem evet hem hayır.'' dedim en net olabilecek şekilde.

''Gelecek planım için çok iyi bir okuldu, Sizleri tanımak da gelmem için güzel bir sebep bence ama bu yaşananlar...'' Derin bir nefes alıp kafasını kaldırdı.

''Herkesin kaldırabileceği şeyler değil, seni yanımızda istemiyorduk çünkü hepimizin elinden tutmak...''

''Hepinizin elinden tutarım, ahtapot gibi düşün sen beni.'' bu dediğim onu güldürürken bir anlık söylediğime bende gülmeden edemedim. Sanırım saçmalama evresine geçiş yapmıştım.

''Size kurtaracağıma dair bir umut verdim, bana çok çabuk ısındınız ve çok çabuk içinizden biriymişim gibi davrandınız çünkü sizde kurtulmak istiyorsunuz.'' kafasını aşağı yukarı salladı. Haklı olduğumun farkındaydı, hem de ilk elimi uzattığım andan beri. ''İstemem yan cebime koy yapıyorsunuz sizde, başta soğukluklar istemiyoruzlar falan ama beni bekliyormuşsunuz.'' dedim gülerek, aslında yüzünü hafifte olsa gülümsetmek istemiştim ama pek başarılı olduğum söylenemezdi.

''He ya, iyi ki geldin ahtapot.'' sağıma döndüğümde sırıtarak bize bakan Dağhan'a gözlerimi devirdim. ''Sen orda bizi mi dinliyorsun?'' Omuz silkti. ''Kulak misafiri oluyorum.'' Zeyd'in sırıttığını gözümün ucuyla görünce dudağımın içini ısırdım. ''Yani bizi dinliyorsun.''

''Hayır kulak misafiri oluyorum.'' ısrar etmesine karşın gözlerimi yumup sıkkın bir nefes verdim. ''Her ne haltsa.'' diye mırıldandım.

''Atilla nasıl?'' Dağhan içeri bir göz atıp tekrar Zeyd'e döndü. '' Kötü dayak yemiş ama toparlar Ceyda gerekli tedaviyi yaptı ona. Olmadı Defne'nin yanına yatırırız.'' dedi gülerken. Zeyd'de gülünce bakışlarım ikisi arasında gidip geldi. ''Nasıl yani?''

''Defne'yi sabah çıkarmışlar komadan.'' dedi Dağhan keyifle kapıya yaslanırken. ''Cidden mi?'' kafasını aşağı yukarı salladı dudaklarında büyük bir gülümseme belirdi.

''Atilla duyunca yanına gidecekti herhalde o zaman sıkıştırdılar yavrucuğumu.'' Dağhan'ın bu haline kıkırdamadan edemedim. ''Burçak nasıl?'' kapıya yaklaşıp içeri göz attım. İkra Burçağa üzerini giyinmesi için yardım ediyordu.

''O daha iyi, salak yüzü için onlara dava açacağı hakkında söyleniyor, kızlar beğenmezmiş sanki kızlar yerine İkra'yı kastettiğini kimse anlamadı.'' Gözlerim tekrar ikisine kayarken Burçağın İkra'yı tatlı bir gülümsemeyle izlediğini, İkra'nınsa yüzüne bakmamak için uğraştığını görüp tebessüm ettim. Gözleri kızarmıştı ağladığı için ve korkmuştu. Bende ilk defa onları bu denli öfkeli ve sabrı taşmış görmüştüm, bu halleri gerçekten her zamankinden daha korkunçtu.

''Atilla da kalkınca göstereceğim onlara diye masal okuyup duruyor.'' dedi gülerek.

''Tek tek gelseler döverdi bu arada ama işte üçü bir arada olunca işin ucu kaçtı. Haline bak yavrucuğumun.'' Yüzümü Atilla'ya çevirdiğimde Ceyda'ya bir şeyler hakkında öfkeli konuştuğunu görünce Dağhan'ın haklı olabileceğini gördüm.

''Gözün üzerinde olsun.'' diye mırıldandı Zeyd Dağhan'a dönük vaziyette. Dağhan kafasını aşağı yukarı sallarken arada kaynayan konu aklımda tekrar canlandı. ''E Defne komadan çıktıysa bunu kutlamalıyız.'' ikisi birbirine bakıp bana onaylamaz şekilde döndüklerinde dudaklarımı ısırdım.

''İtiraz kabul etmiyorum.'' sesimi kararlı çıkarmaya çalışmıştım çünkü bunun onlara iyi geleceğini biliyordum. ''Ne konuda itiraz kabul etmiyorsun canım?'' İçeriden gelen Ceyda'ya umutla baktım, ikna etsem etsem Ceyda'yı ederdim ve Ceyda kabul ettikten sonra diğerlerinin kabul etmeme ihtimali oldukça düşüyordu.

''Defne'nin komadan çıkmış olmasını kutlayalım diyordum?'' Bana memnun ifadeyle baktığında Zeyd ve Dağhan'a tek kaşımı kaldırarak zafer gülümsememi attım. ''Tabiki de itiraz falan edemezler şahane bir fikir.'' Dağhan yüzünü buruşturunca Ceyda da ona 'Hayırdır' der gibi bakarak döndü.

''Bir sorun mu var Yavrum?'' Dağhan'ın en sevdiği kelimeyi bastırarak söylemesi gülmemi getirirken gülüp anı bozmamak için dudağımın içini ısırmaya devam ettim. ''Yok yavrum yok. '' Dağhan'ın Ceyda'nın karşısında dudaklarını bile aralayamamasına gözlerimi kısarak baktım. Ceyda keyifle gülümseyerek bana döndüğünde gözlerimi Dağhan'dan çekip ona zafer gülümsemesiyle döndüm, aynanda anlaşmış gibi birbirimize göz kırptık.

''Diğer derste bitiyor, derse girmek istemiyorum. Bugün okulu asalım bence zaten tek asan biz değiliz. Tibetler de camdan gördüğüm kadarıyla hastaneye gittiler.'' Ceyda'ya ödeşmek ister gibi hak verdim.

''Bence akşama parti yapalım hatta akşam için de şimdiden hazırlık yapmaya başlayabiliriz, bu sırada yaralı olanlar da yatsın.'' Dağhan şiddetle karşı çıkarken ani tepkisi sıçramama neden oldu.

''O iki pezevenk dayak yedi diye niye yırtıyorlar işten?'' Ceyda kollarını birbirine bağlayıp arkasındaki Dağhan'a tam olarak döndü. ''İstersen bende seni döveyim sende yırt. Yavrum.'' Dağhan sabır diler gibi yukarı kaldırıp ellerini açtı. ''Allah'ım yaratıyorsun bari takip et. Kızım ne alakası var onlar niye torpilli gibi yattıkları yerden yiyip içip sıçıyorlar.'' Zeyd arkamda gülmemek için dudaklarını bastırırken Ceyda'nın öfkeli bakışları üstümüzde gezindi, iki adım geri giderek Zeyd'in önünde durdum.

''Sakın gülme Ceyda bizi haşlar.'' Kafasını aşağı yukarı sallasa da gülmemek için fazlasıyla savaş veriyordu. Üstelik ona ne kadar bunu söyleyen ben olsam da ondan hiçbir farkım yoktu. ''Bana bak Dağhan kızdırma beni her şeyi sen yaparsın hepimiz oturur yer içer sıçarız görürsün.''

''Hah! Bir kül kedisi olmadığım kalmıştı. Kızım bir kere cinsiyet tutmuyor neyin kafasını yaşıyorsun sen?'' Ceyda koridoru inletecek bir kahkaha attı. ''Ha cinsiyet mi sorun? Değiştirmene yardım ederim istiyorsan.'' Dağhan bir adım gerileyip ellerini Ceyda'ya doğru salladı.

''Ben kız olursam Tibet'i tavlar alırım elinden. Emin misin? Sonra bağla iti öldüresiye vur anam vur.'' Ceyda gözlerini devirerek bize tekrar tamamen dönüp Dağhan'ı arkasında bıraktı.

''Düşündüğümden daha çok IQ'm düştü gerisi sizde.'' Ceyda içeri giderken dakikalardır tuttuğum kahkahama engel olamadan saldım.

''Bir kere cinsiyetim tutmuyor mu?'' diye tekrar edip ardından tekrar kahkaha attım.

''Ulan Atilla dayak yemeseydi de yanımızda olsaydı var ya...'' Zeyd gülerek dudaklarını ısırırken Dağhan ''Aman Allah korusun.'' diye mırıldandı.

''Bence kül kedisi tipi Vera da var. Hem bizi kurtarma operasyonunu Tuna'yla ikisi başlatmadı mı? Onlar yapsın biz niye yapıyoruz.'' Dağhan söyleyince bugün Tuna'yı hiç görmediğim aklıma geldi.

''Harbiden Tuna nerde?'' dedim konudan bağımsız şekilde, ikisi de bilmediğini belli edercesine dudaklarını büzerken cebimden telefonu çıkardım ama ekrana gelen arama ve mesajla onu arama fikrinden vazgeçip attığı mesaja tıkladım.

Hastaneye annesinin yanına gittiğini ve ilaçları yazdıracağını söyleyen bir mesaj atmıştı. Buna sevinerek Meyus'a gelmesini söylen Defne'nin komadan çıktığını haber veren mesaj atıp cebime koyuyordum ki biliyorum diye cevabı anında ekrana düştü.

Defne'nin komadan çıktığını nerde öğrenmişti ki okula gelmediği halde?

Onun mesajından çıkıp İzel'e nerede olduğunu sordum ama ilk yazdığı mesajda okula gelmeyeceğini ikinci mesajda da sayfadan gördüğü haberle gelmek üzere Edis'in onu aldığını ve iyi olup olmadığımı soran bir paragraf yazmıştı. Ona iyi olduğumu ve okulu ekeceğimizi söylediğimde anında görüldü oldu ve ısrarımı sonunda kabul edip bugünü telafi etme sözü vererek konuyu kapattı.

''Motorla bu ikisi gidemez. Dağhan, sen İkra ve ikisini alıp arabayla git biz motorlarla gidelim.'' Dağhan kafasını aşağı yukarı sallayıp Atilla'nın cebine yöneldi.

Ceyda Atilla'nın kolunun altına girmişti, İkra da Burçağa destek veriyordu. Ben Burçağın öbür tarafına geçerken Zeyd ise Atilla'ya destek vermişti.

''Olum ne dayak yedik lan.'' Burçak burun kıvırarak Atilla'ya döndü. ''Hadi oradan sen asıl tarihe geçecek dayak yedin benimki üç beş sıyrık.'' Didişmekten hiçbiri, hiçbir zaman bıkmıyordu. Hayatımda onların yanında olduğum zamanki kadar eğlendiğimi hatırlamıyordum. Daha önce bu kadar sıcak ve samimi bir arkadaş grubuna denk gelmemiştim çünkü yarısı zengin kasıntıydı, yarısı ise gerçek arkadaşlar değildi arkadan iş çeviriyorlardı. Şimdi onlara baktığımda ise arkadaşlıktan öte bir şey görüyordum.

''Aynen kardeşim ondan sende benim gibi destekle yürüyorsun aynen.'' Burçak ağzını garipçe şekilden şekle sokarken Atilla'nın gözleri irileşti. ''Lan napıyorsun değişik.''

''Balgam atıcam.'' Atilla'nın gözleri mümkünmüş gibi daha çok irileşirken kendime engel olamadan kahkaha attım. ''Lama mısın olum sen tükürük balgam bu ne iğrençlik.'' Burçak bir anda gülmeye başlayınca söylediği gibi balgam atmadığına şükrederek geldiğimiz arabaya onu yasladım.

''İkra emin misin bebeğim bu mu yani?'' Burçak kaşlarını çatarken ben Atilla'ya kafamı olumsuzca salladım. Burçak boğazını temizleyerek ruh halini saniyeler içinde değiştirdiğinde herkes neye uğradığını şaşırmış şekilde ona baka kaldı. ''Bir daha böyle imalarda bulunma.'' diye mırıldanıp kendi başına arabanın ön koltuğuna bindi ve kapıyı sertçe çekti.

''Bu ilk okul tribi de neydi?'' İkra'ya dönüp cevap bekledi ama İkra sadece dudak büzdü. ''Araları bozuk biraz.'' diye mırıldandım çekinerek. Görünene göre Atilla'nın olanlardan haberi yoktu.

İkra konuşmak istemediğini belli etmek ister gibi arka koltuğa bindiğinde sessizlik bir süre devam etti. ''Hadi o zaman çıkalım yola, ilk nereye gidiyoruz kahraman kız?'' Ceyda'ya dönüp işaret parmağımı dudağıma düşünür gibi götürdüm.

''Hmmm. Şimdi öncelikle kutlama için içecekler abur cuburlar gerekli bir de eğlenceli oyunlar işte tabu olur uno olur...''

''Doğruluk cesaretlik.''

''O da olabilir.'' Diye mırıldandım. Aklımda bazı fikirler dönüyordu.

''o zaman ilk rotamız market.'' Zeyd ve Dağhan birbirine bakıp gözlerini devirmiş ardından araçlarına yönelmişti. Onlar bizi anlamasa da bu doğruluk cesaretlik benim çok işime gelecekti çünkü Tuna'ya sakladığı şeyleri sormak için bunu kullanabilirdim.

Üstelik diğerleri hakkında merak ettiğim her şeyi öğrenmek için de inanılmaz bir fırsattı. Daha öğrenmediğim neler var acaba diye düşünerek gülümsedim. Her gün onlar hakkında bir şeyler öğrenmek oldukça hoşuma gidiyordu çünkü onları tanıyordum. Her gün daha çok tanıyordum ve arkama bakmadan kaçmam gerekirken onlara her gün daha da bağlanıyordum.

Ceyda motoruna doğru ilerleyince bende Zeyd'in peşine gittim. Arkasında duran kaskı alıp kafama geçirdikten sonra kabanımı düzelterek motora bindim ve kollarımı ona doğru doladım.

Hepimiz sırayla okuldan çıkarken gözüm hemen yanımızdaki arabadaki İkra ve Burçağa döndü. İkisi de birbirine kaçamak bakış atıyor ama aynanda denk gelmedikleri için bunu fark etmiyorlardı.

Atilla ve Dağhan bir şeyler hakkında konuşuyor görünüyorlardı. İkra gözünü dışarı doğru çevirdiğinde beni gördü. Destek istediğini görebiliyordum, bunu dile getiremiyordu ama ihtiyacı vardı. Bu yüzden kırgınlığımı kenara bırakıp ona gülümsedim, kaskımdan görünmezdi ama anlamış gibi gülümsedi. Ceyda hemen önümüzdeydi en önde o gidiyordu. Zeyd motoru sağa sola döndürüp hafif bir sarsıntı yapınca güldüm. Motoru sola yanaştırıp Dağhan'ın aynasına çarptığında Dağhan öfkeyle yüzünü döndü ve Zeyd'e uyarı dolu bakışlar attı. Ardından Zeyd ona aldırış etmeden bir daha aynaya çarptı, Dağhan camı açtıktan sonra, kızgın yüz ifadesiyle bize döndü.

''Size bir çarparım Allah'ınıza kavuşursunuz, uzak durun arabamdan.'' Söylediğine Zeyd ile kahkaha atmıştık, motoru sola doğru kaydırıp aramızda mesafe açtı. Ceyda önde olduğu için bizi görmüyordu, bir süre sonra sağa dönüp yavaşlayınca önümüzdeki marketi gördüm. Boş bulduğu yere park ederek bize karşıyı işaret edince bizde onun karşısındaki boş kalan yerlere sırayla girdik, diğerlerinin gülüşü kesilse bile Zeyd araçlarımızdan inerken hala gülüyordu, Dağhan ise endişeyle inip arabanın aynasını kontrol ediyordu. Bir hasar görememiş olsa da Zeyd'e kötü bakışlar atarak arabaya geri bindi.

Ceyda ve Zeyd önden markete doğru ilerleyince Dağhan'ın gelmeyeceğini görüp peşlerine takıldım. Burada dikilmiş onu bekliyordum, neyse ki hiçbiri bu aptallığımı görmemişti. Markete girdiğimde sıcak hava vücuduma temas edince yaşadığım sayılı anlardaki mutluluğu bir kez daha tattım. Soğuktan sıcağa geçtiğimdeki gelen o rahatlama oldukça güzeldi.

Ceyda sol tarafa ilerleyip market arabası almaya yöneldi, bende önden önden içecek kısmını bulmak için yavaşça ilerlemeye başladığımda arkamdan arabanın tekerlek sesleri geliyordu. ''Pişt güzellik, gideceğin yere bırakayım mı?'' Ceyda'yı elinde arabayla hemen arkamda görünce gülerek kafamı aşağı yukarı salladım. Bunu yapmayı oldum olası sevmiştim. Ceyda kafasını sol omuzuna doğru eğdi ''Atla.'' Alışveriş arabasının içine binerken arkadan gelen ''Oha.'' sesiyle boynumu kırarcasına arkama döndüm, Dağhan şaşkınca bize bakıyordu. Ben gelmeyeceğini sanmıştım ama o arabaya geri dönmesine rağmen gelmişti.

''Dağhan?''

''Efendim yavrum? Efendim de bu halin ne sen her çağıran arabaya biniyor musun?'' Söylediğinde kahkaha atarken bir yandan herkesin bana bakmasıyla ağzımı kapatarak sessizce gülmeye devam ettim. ''Hala zigot falan kalmış bu.'' Ceyda'nın söylediğini duymadığı için yanıma gelip bana kısa bir bakış attı, ona ne olduğunu sormama zaman bile kalmadan arabayı Ceyda'nın elinden kaptığı gibi koşmaya başlayınca savrulmamla çığlık attım.

''Lan yavaş.'' Zeyd'in bağırışı arkada kalırken ardından Ceyda'nınki duyuldu. ''GERİZEKALI RAFLARA GİDİYORSUN SOLA DÖN.'' kahkahalarımın ardı arkası kesilmezken bir yandan yaptığı hız yüzünden savrulup bir taraflarımı vuruyordum ama gülmemden de geri kalamıyordum. ''SEN SUS CADI.'' diye Dağhan'ın bağırışıyla gülmem şiddetlenirken ağrımaya başlayan karnımı tutmaya başladım.

''Dağhan yavaş tamam.'' beni duymuyor gibi markette tur atarken bir an hızını azalttı. ''Aha simli içecek var lan burada.'' duraksamasının ardından arabadaki elleri ayrıldığında araba hızlı şekilde ilerideki et reyonuna doğru gitmeye başladı, tutunacak bir yer bulamayınca korkuyla çığlık attım.

''DAĞHA..''

''Has siktir.''

Yüzümü korumak için kapattığım sırada sert bir şeye çarparak savruldum, dizimi arabanın kenarına çarptığım için acıyla bir anlığına inlemiştim ama bir yerlere uçmayınca çarptığım şeyin ne olduğuna bakmak için yavaşça ellerimi yüzümden çektim.

''GERİZEKALI BU ÇOCUK YEMİN EDİYORUM!'' Karşımda arabayı tutan Zeyd'i görmemle derin bir nefes verirken soluma döndüm. Ceyda bağırışının ardından elini dizlerine koymuş eğilerek nefesini düzene sokmaya çalışıyordu.

''Olum simli içecek çıkmış lan.'' eline iki farklı renk alıp bize doğru yürüyen Dağhan'a baktım ve bu hallerine artık şaşırmadığımı fark ettim. Onlara alışıyordum, hareketlerine ve tepkilerine alışıyordum. Kimin neyi ne zaman yapabileceğini ve bu Dağhan ya da bu Ceyda diyebileceğimi fark ettiğimde yüzümde istemsiz bir tebessüm oluştu.

''Pardon yavrum az daha uçuruyordum, gerçi az gacı uçurmadım da....''

''Dağhan.''

''Özürlü.'' Ceyda'yla aynanda söylediğimiz için kelimeler birbirine karışmıştı.

''Ha? ne?'' Dağhan'ın çatık kaşlarına aldırmadan elindeki içecekleri aldım ve iki yanıma yerleştirdim. Zeyd'in ona olan öfkeli bakışlarını asla görmüyordu. Ona laf anlatamayacağımız için Ceyda'yla kısa bir göz göze gelip 'Bu çocuktan adam olmaz' bakışması yaşamış ardından önümüze dönmüştük.

''Evet, şoför bey.'' Dağhan gelirken işaret parmağımı hızlıca sağa sola salladım.

''Sen değil.'' Zeyd kaşlarını kaldırarak bana bakınca kirpiklerimi hızlıca kırpıştırdım.

''Evet sen, iddia sonucu şoförümsün, e bu da araba sonuçta.'' Zeyd sessizce arabanın önüne gelirken zaferle gülümseyerek önüme döndüm. ''O zaman şimdi cips kısmınaa!'' Ceyda önden önden giderken Dağhan işaret parmağını Ceyda'nın arkasına doğru uzattı. ''Bana zigot diyene bak.''

Zeyd gülümsedi ve arabayı normal hızda sürerek Ceyda'yı takip etti. Cips reyonuna gelene kadar etrafta gördüğüm elimin yetiştiği her türlü abur cuburu kucağıma doldururken Dağhan'ın tonla lafına maruz kalmıştım ama tek yaptığım burun kıvırmaktı.

Cips reyonuna geldiğimizde Ceyda'nın kucağını komple cipsle dolu gördüm, ben bile şok içinde cipslerden yüzü görünmeyen Ceyda'ya bakarken Dağhan şaşırtıcı şekilde tek kelime etmemiş bunu normal karşılamıştı.

Ceyda sevinçle hepsini üstüme bırakırken şaşkınlıkla kafamı Zeyd'e doğru kaldırdım. ''Bu onun normal hali.'' diye mırıldandı. Neredeyse her türden, hepsinden vardı.

''Geriye çikolata kalmış onlardan da alıp çıkalım.'' Zeyd beni tam tersi istikamete döndürürken hareket etmeye çalıştım ama edememiştim çünkü etrafıma yayılan tüm abur cuburlar ezilecek türdendi.

''Ben nasıl kalkıcam buradan.'' Dağhan sırıttı. ''Nasıl oturduysan öyle, onu oturmadan önce düşünecektin.''

Ona gözlerimi devirdiğim sırada boynuma gelen şeyle yerimde sıçradım. ''Biraz bundan, hmmm biraz da şundan. Aaaa bakın bu yeni çıkmış bunu da deneyelim.'' Üzerime ardı ardına gelen çikolatalarla kendimi korumaya almaya çalıştım. Her gelen çikolatayı yakalamaya çalışsam da yüzüme boynuma hızla geliyordu ve asla tutmak için yetişemiyordum.

''yeter yeter komaya sokacaksın bizi.'' Dağhan Ceyda'yı kollarından tutup kasaya doğru ittirince Zeyd derin nefes vererek beni peşlerinden ittirmeye başladı.

''Hep mi böyle?'' dedim hayretle Zeyd'e dönüp. ''Kalabalığız diyor ama eve gidince çoğunu kendi yiyor hatta neredeyse hepsini.'' Kıkırdadım.

''Beni kaldırın.'' Diye çocuk gibi yakınarak kalkmaya çalıştığım sırada Dağhan eliyle beni durdurdu. ''Dur ezeceksin şimdi hepsini sen dur biz bir boşaltalım arabayı yavrum.''

''Hay senin yavruna.'' diye mırıldandım kendi kendime. Hareket etmeden üstümde abur cuburlarla kasaya doğru çekinerek ilerledim. Tamam içeride böyle gezmek güzeldi ama mal gibi kasaya gitme kısmını saymamıştım.

Kasaya geldiğimizde kadın arabaya bakıp önüne döndüğü gibi tekrar arabaya döndü ve işaret parmağını bana doğru uzattı. ''Şey... Böyle bir ürünümüz olduğunu hatırlamıyorum...'' yüzüm kıpkırmızı kesildi. Sanırım utançtan nefes bile alamıyordum.

Ceyda başta olmak üzere hepsi kahkahalarla gülmeye başladığında yeri yarıp içine girmemem için hiçbir sebep bulamadım. Utancımdan yerin dibine girerken kötü bakışlarımı Dağhan'a çevirmiştim. Hepsi gülmesini bile kesmeden üzerimdekileri kasaya yerleştirmeye başlamıştı. Bana bakmıyor sadece gülüyorlardı. ''Siz var ya... Bugün feci sıçtınız.'' dedim akşamki oyunu ima ederek.

Bunu üçüne kesinlikle ödetecektim. Üzerim boşaldığında kenarlardan destek alarak ayağa kalkarken Dağhan ve Zeyd'in uzanan elini görmezden gelerek ''İstemez.'' diye tersledim ve onları arkamda bırakarak arabaya doğru yöneldim, Atilla'nın tarafına gelip kapıyı açtım.

''Kaysana.'' Atilla hiçbir şey anlamamış çatık kaşlarla ortaya kayarken cam kenarına oturup yüzümü cama çevirdim.

''ne oldu?'' dedi merakla yüzünü bana doğru eğerken. Utançtan ve öfkeden boğa misali nefes alırken

''o üçünün benden bu gece çekeceği var.'' Diye mırıldandım. Burçak anlamamış gibi ''Niye?'' diyince onun oyunlardan haberi olmadığını hatırlamıştım. ''Kızdırdılar beni.''

Üçü elinde dolu poşetlerle arabaya doğru gelirken gözlerimi camdan çektim, hala gülüyorlardı.

''Ceyda yine belli etmiş kendini.'' Dedi Atilla gülerek. İkra sessizdi ve tek yaptığı gözünü Burçak'tan ayırmamaktı.

Bagajı açıp poşetleri yerleştirdikten sonra Zeyd camımın önüne gelip gelmemi işaret etti ama yüzümü çevirdiğimde gülerek ısrar etmeden motoruna yöneldi. Dağhan sürücü koltuğuna binerken dudaklarını gülmemek için ısırıyordu. Gözleri aynadan bendeydi, yüzümü cama çevirip onu da görmezden geldim. Ufacık bir eğlencem vardı o salak kız içine sıçmıştı.

Dağhan sessizce arabayı çalıştırıp park yerinden çıktıktan sonra Meyus'a doğru sürmeye başladı. Ara ara dikiz aynasından bana baksa da neyse ki ağzını açmamıştı.

''niye kızdırdınız lan kızı.'' Dağhan ortada hafif öne eğilmiş Atilla'ya dikiz aynasından kısa bir bakış attı. ''Biz bir şey yapmadık kasiyer kız yaptı.'' Burçak ona dönüp ''Ne yaptı?'' diye sorunca gözlerimi irileştirip ardından kıstım, hayır nidasında ışık yakıyordum gözlerimle ama Dağhan kahkaha atmaktan beni görmedi bile.

''Alışveriş arabasındaydı. Araba dolunca kasada inemedi, kasiyerde ona ürün muamelesi yaptı'' Atilla dikiz aynasından Burçak'la göz göze geldi, geldiği gibi dudakları dişleri arasında saklandı. İkra da gülmemek için dudaklarını bastırmıştı. ''Oha, olum böyle utandırılır mı insan?'' Burçağa doğru eğildim ''Değil mi ya? Çok ayıp. Dağhan'ın suçu indirin beni dedim indirmedi.'' Burçak Dağhan'a ''Senin pezevenkliğin'' deyince bu kez ben kahkaha attım.

''Benim ne suçum var olum Ceyda oturttu kızı.'' Burçak aydınlanmış gibi kaşlarını kaldırdı.

''O zaman Ceyda'nın pezev-'' Devamında susunca Atilla ve Dağhan'ın kahkahaları arabada uçtu.

''Ne oldu götün yemedi mi?''

''O zaman senin peze- suçun Vera niye biniyorsun?'' Burçağın bu dönüşlerine öylece baka kalırken diğer ikisinin kahkahaları yüzünden dediğini bile zor algılayabilmiştim.

''Ben dedim ona her çağıranın arabasına biniyor musun diye ama hanım efendi bize kızgın.'' Dağhan'a yine kötü bakışlarımı atarken o yine görmemişti.

Konuşarak ne ara geldiğimizi anlamadığım Meyus'a vardığımızda gözüm araba farıyla aydınlanan alt kata kaydı. Bir motor park edilmişti, Tuna'nın motoruydu.

Arabadan yavaşça inerken destek için Dağhan ile Atilla'nın kolunun altına girdim. Burçak İkra ile yürüyebiliyordu Atilla'nın yanında onunki öylesine ciddi kalmamasına rağmen İkra onu bırakamıyor gibi görünüyordu, e bu da Burçağın hoşuna gidiyordu.

Ceyda ve Zeyd poşetleri alırken önden biz arkamızdan da onlar kıkırdayarak merdivenleri çıkmaya başladık. Kapılar açık olduğu için kimse durmak zorunda kalmamıştı, ikinci kata geldiğimizde kendimizi deri koltuklara attık. Tuna elinde kahveyle mutfaktan çıkmış öylece bize bakarken gözü önce Atilla da ardından Burçakta dolandı. ''Ne bu haliniz? Birbirinize mi girdiniz yine?'' Atilla gülerken ''Sen bide onları gör.'' diye artistlendi.

''hadi lan oradan sanki onları sen yamulttun.'' Burçağa bu kez hak verdim.

Kenardaki sehpada ilaçlar görünce bakışlarımı Tuna'ya çevirdim. ''Başkan olmuşsun.'' dedi gözleri bana yeni dönerken.

''Ben demiştim.'' dedi Burçak keyifle.

''Cidden mi?' diyerek sevinçle yaslandığım deri koltukta doğrulurken, Tuna kafasını aşağı yukarı salladı.

''Okulun gıybet sayfasında yazmışlar.'' asırlardır bakmadığım sayfada Allah bilir neler konuşulmuştu ama önemli değildi çünkü ilk günler ki Vera ile şu an ki Vera bambaşkaydı. Artık yazılanları merak etmiyordum, çünkü merak ettiğim her şeyi kaynağından öğrenebiliyordum. Yani... bir kısmını.

''Sizin de ilaçlarınızı getirdim zor oldu ama hallettim. Nasıl kullanılacağı üzerinde yazıyor.'' Burçak kafasını teşekkür eder şekilde salladı.

Zeyd ve Ceyda poşetleri bıraktıkları mutfaktan çıkıp kenarda tek boş kalan tekli koltuklara bizim gibi kendilerini attılar. Tuna hala ayakta dikiliyor elinde kahvesini yudumluyordu, bu rahatlığı buraya yabancı olmadığını gösteriyordu.

Bunu da bu gecenin sonuna bırakarak ayaklandım. ''Eee hadi o zaman abur cuburları hazırlayalım. Madem doğruluk mu cesaretlik mi oynayacağız. Bu gece herkes zırh kuşansa iyi olur. Özellikle siz üçünüz.'' diyerek Dağhan, Ceyda ve Zeyd'e parmağımla işaret ettim. ''Çünkü o marketin intikamını sizden çok pis alacağım.''

Zeyd ve Vera

Zeyd ve Vera

 

Loading...
0%