Yeni Üyelik
21.
Bölüm

21. Bölüm

@byzloey

21. Bölüm | Aşk İtirafları

Şimdiye kadar ki amacım neydi?

Başta bir gelecek planıydı, güzel bir hayattı. Sonra İkra'yı kurtarmakla devam etti, süt kardeşimin riske girmiş hayatını kurtarmaktı. Onu girdiği bu bataklıktan çıkarmaktı ama bu yolda yeni insanlar tanımıştım.

Gözleri orman yeşili bir çocuk tanıdım, güzel sarı saçları vardı. Hayatın en kötü yanına kendini kaptırmış birinin onu kurtarmasını bekleyen küçük bir çocuk gibi karanlık bir köşede bekliyordu, tek başınaydı korkuyordu, yalnızdı. Yardım istiyordu ama edecek kimsesi yoktu, zamanla olanlardan da uzaklaştı.

Simsiyah saçlı bir kız tanıdım, gözleri mercan yeşiliydi. Karakteri keskindi, duruşu netti, cana yakındı. Gülüyor ve hayatı seviyordu ama o da karanlığın başka köşesinde kollarını birbirine dolamış yardım bekliyordu.

Esmer ve fazlasıyla yakışıklı birini tanıdım, normalde fazlasıyla eğlenceli ama kadınlar konusunda hassastı, sevdiği için canı gidiyordu ve düşmanlarına karşı sakin kalamıyordu o da karanlığın başka köşesindeydi.

Hayatımda gördüğüm en yapılı vücuda sahip birini tanıdım, yaşı büyük dursa da içi çocuk olan ve Yavrum kelimesinden hiç vazgeçmeyen beni kahkahalara boğan biri, hepsi için arkasını kollayan bir abi gibi olan biri. O da yalnızdı ama karanlıktan şikayetçi değildi.

Başka birini daha tanıdım, Normalde buz gibi olan ama sevdiklerine gelince yumuşacık kalbi olan biri, öfkesine hâkim olamayan ve Zeyd'in ardından aklıyla hareket eden tek kişi. O da karanlıktaydı ama karanlıktan korkma sebebi kendisi değil sevdikleriydi.

Son olarak tanıyamadığım biri daha oldu, kızıl saçları ve zayıf vücudu ile kırılgan duruyordu. Ona bakan biri tamamen kemikten olduğunu düşünürdü ve güzel yüzünün nasıl bu kadar korkunç olabileceğini sorgulardı.

Ben sorguladım, sorguladığımda alamadığım cevapları başka yollarla aldım. Defne hariç hepsini tanımaya ve anlamaya başladım, hepsinin neyi neden yaptığını ve yaptığı şeylerde onların normali olduğu kanısına varmaya alıştım. Bunların hepsi inanılmaz kısa sürede oluştu, aslında bu kadar hızlı olabilecek şeyler değildi. Sadece hepsi buna hevesliydi.

İçeriye soğuk bir rüzgâr girdiğinde titredim, içerisi git gide soğumuştu ve insanı titretecek cinsten çarpıyordu. ''DAĞHAN! KAPAT ŞU CAMLARI GÖTÜM DONDU!'' Ceyda'nın bağırışıyla irkildim. Bu havada camlar mı açıktı?

''Ruh hastası çocuk sürekli havalandırmak için açıyor kapatmayı unutuyor bizim de götümüzü donduruyor.'' diye mırıldandı cipsi kâseye boşaltırken. Tam altıncı cips kasesini doldurduktan sonra tepsiye koydu.

''Kahveler?'' son bardağı doldurduktan sonra ''Bitti.'' dedim gülümseyerek.

Tepsiye bardakları yerleştirdikten sonra alıp Ceyda'nın arkasından içeri doğru ilerledim. İçeri geçtikçe sıcak gelmeye başlamıştı, Elektrikli sobayı yakmışlardı ve kenarda da başka küçük elektrikli ısıtıcılar duruyordu. ''Oh be dondum.'' dedi Ceyda içimi okuyarak.

Ortadaki büyük masaya tepsileri bıraktıktan sonra içeride kalan abur cuburları da getirip boş bulduğumuz yere geçtik. Yanımda hemen Zeyd vardı öbür yanımda da Dağhan. Karşımda ise Ortalarında burçak yanında da Tuna ve İkra vardı. Ceyda ise Atilla ile yan kısma oturmuştu.

''Eveeet doğruluk cesaretlik için herkes hazır mı gençler?'' Herkes Ceyda'ya dik dik bakarken o gayet keyifli şekilde cips kasesini önüne aldı ve arkasına yaslandı. ''Burçak şişe yanında canım sana zahmet.'' Burçak söylene söylene yanındaki şişeyi aldı ve ortaya koydu. ''Kapak kısmı soru arka kısmı cevap.'' diyerek çevirmeye başladı.

Şişe döndü, döndü, döndü ve Dağhan ile İkra arasında durdu.

''D mi C mi Yavrum?'' dedi gülerek. ''D diyelim.'' diye mırıldandı İkra.

''Hmm. Peki köpek balıkları olan bir suya Zeyd ya da Burçağı atmak zorunda olsaydın hangisini atardın?'' İkra hayretle kaşlarını kaldırıp Zeyd ve Burçak arasında git gel yaşadı. ''Zeyd.'' dedi kaçamak bakışlarını Burçağa atarken. ''Ha yani Zeyd'i köpeklere yem ederdin.'' Dağhan kışkırtır gibi söylese de İkra ''O okyanus deniz falan sever zaten.'' dedi bana doğru bakarken. Diğerleri o yaşanan olayı şimdiden unutmuş gibiydi. Belki de olmamış varsayarak daha hızlı atlatacağımızı düşünüyorlardı.

''Gördün mü Zeyd sattı seni iki güne.'' Zeyd 'Neyse' dercesine kafa salladı. Ortamı yumuşatmak istedikleri belliydi ama işe yarıyor muydu pek bir fikrim yoktu.

''Devam.'' dedi Ceyda pis pis Burçağa bakarak. İkra şişeyi çevirdi ve bu sefer şişe benle Ceyda arasında durdu. Kötü olan Ceyda bana soruyordu.

''Doğruluk.'' dedim baştan kendimi koruyarak. Pis pis güldü ama nedenini zaten biliyorduk.

''Burada olmaktan yani bizle olmaktan memnun musun? Eğer elinde olsaydı İkra için gelmek zorunda olmasaydın yine de gelir miydin?'' bu soruyla herkes birbirine bakarken boğazımı temizledim.

''Başta olsaydı gelmezdim, kimse istenmediği yerde durmaz ama şimdiki gibi olduğumuz zaman isterdim.'' Ceyda yüzümü doğru söyleyip söylememem konusunda incelerken tatmin olmuş şekilde gülümseyerek arkasına yaslandı ve ağzına bir cips daha attı.

Şişeyi çevirip geri arkama yaslandım. Şişe Zeyd ve Tuna arasında durdu, Zeyd Tuna'ya soruyordu.

''Cesaret.'' dedi bir an bile beklemeden. Tuna'dan beklemediğim bir hareket olduğu için şaşırmamı gizleyemedim.

''Çekmecemdeki uyuşturucuyu al ve buradan çıktığında onu yok et.'' herkesin yüzü şaşkınlıkla Zeyd'e dönerken ben de şaşkınlıktan aralanan dudaklarım ve irileşmiş gözlerimle ona döndüm.

''Hiç birimizin bunu yapacak iradesi yok madem cesaret dedin dediğimi yapmak zorundasın.'' Tuna gülümseyerek kafasını aşağı yukarı salladı ve ayağa kalkıp üst kata çıktı. Bunu yaparken bana göz kırpmayı da ihmal etmemişti.

''Vay anasını.'' dedi Dağhan hala şaşkınca.

Tuna gittikten sonra Zeyd şişeyi çevirdi ve arkasına yaslandı. Şişe bu kez ben ve Burçak arasında durduğunda sonunda diye mırıldandım.

''Eee Burçakcım naber?'' dedim pis pis sırıtarak. ''Şişe sana gelmeseydi daha iyi olacaktım ama...'' gülerek ''Doğruluk mu Cesaretlik mi?'' diye sordum.

''Cesaret.'' öyle emin ifadeyle söylemişti ki kaşlarım hayretle kalktı. ''Öyle mi?''

''En fazla ne diyebilirsin?'' dediğinde güldüm ve onu buna pişman etmek için aklıma gelen en kötü şeyi söyledim. ''Madem öyle diyorsun... travesti gibi bir görünüşe bürünüp tüm gün öyle gezeceksin.''

Gözleri irileşirken Ceyda ile göz göze gelip aynanda kendimizi tutamadan gür bir kahkaha attık. ''Ne ?! Saçmalama istersen.'' kahkahamı durduramazken ''Size kök söktürücem demiştim.'' dedim gülüşlerimin arasından.

''Saçmalama nasıl öyle bir görünüşe bürüneceğim.'' Gülmemi zorla durdurup kısa süre düşündüm. ''Peruk, makyaj ve birkaç seksi kıyafet tamamdır. İkra halleder onları.''

''Ya senin kafan nasıl çalışıyor Allah aşkına bu ne ya? Git direk yala de ne bileyim yerde gördüğün sakızı çiğne de...'' Kahkahamın ardından yüzümü buruşturdum. ''Olum bu ne iğrenç bir şey oldu böyle ya yok balgamlar yok yerdeki sakızlar cidden İkra sen bunun yanında kusmadan nasıl duruyorsun?'' Atilla'ya hak verircesine kafamı salladım. İkra hala gülmekle meşguldü Ceyda ise Burçağa üzgün gözlerle bakıyordu. Dağhan ise bir adım kendini yana kaydırarak benden uzaklaşmaya çalışmıştı. Gülmem durmak yerine daha da artmış nefes almamı engelliyordu.

Tuna merdivenlerden inerken bize anlamsız gözlerle bakınıp ne olduğunu sormadan yerine geçti.

''Dağhan sen niye yanımdasın seninle de hesabım var.'' Dağhan kafasını hızlıca sağa sola salladı. ''Ölürüm de geçmem karşına.'' Tuna ile göz göze gelince aramızda anlaşarak ayaklandık.

''Lan nereye otur oturduğun yerde.'' Dağhan tutmaya çalışsa da kolundan kurtularak Tuna'nın yerine geçtim.

Şimdi bugünün hıncını alacağım üç kişi ve benden gizlisi olan bir kişi tam karşımdaydı. Şişeyi Burçak çevirmeye başladıktan sonra şişe Ceyda ve Atilla arasında durdu. Atilla Ceyda'ya soruyordu.

''Cesaret.'' dedi kendine olan güveniyle. ''Senden aksini beklemezdim, o zaman bize Defne hastaneden çıktıktan sonra rakı masası kuracaksın.'' Herkes keyifle gülümserken Ceyda da gülümsedi ''Hay hay.'' diyerek şişeyi çevirip arkasına yaslandı.

Şişe ben ve Tuna arasında durdu, ben sorduğum için sevinçle ona baktım. ''Cesaret.'' dedi yine. Bunu beklemediğim için üzüntüyle üfledim. ''Doğruluk.'' diye değiştirdiğinde sevinçle yüzüne baktım.

''Benden sakladığın şeylerden birini bu gece bana itiraf etmeni istiyorum.'' Tuna bunu bekliyor gibi kafasını aşağı yukarı salladı. ''Tamamdır.''

Şişeyi çevirdi şişe bu kez Dağhan ve ben arasında durdu. ''Eee yavrum ne diyordun sen hesap kitap?'' dedi keyifle. ''Doğruluk.''

''Eline düşersem sen benim içimden geçeceksin onu biliyorum o yüzden baştan intikam alacağım.'' Ceyda gülerek bana bakarken bende gülmemek için dudaklarımı ısırdım.

''Aramızda en yakışıklı kim?'' bunu beklemediğim için kaşlarım çatılmıştı. ''Doğru seçenek ben ama insanlar hata yapmayı sever o yüzden o şansı veriyorum sana.'' gülerek hepsini alıcı gözüyle süzdüm. Kesinlikle en yakışıklısı...

''Tuna.''

''Doğruluk dedin Vera.'' dedi uyarır tonda. Yerimde kıpırdanarak Zeyd ile göz temasından kaçındım. ''Yani şey, sarı saç yeşil göz nadir falan...''

Hepsi gülmeye başladığında Zeyd ile göz göze geldik. Dudaklarını ısırıyordu gülmemek için ama feci rezil olma yolunda olduğum için dikkat bile kesilememiştim.

''Zeyd işte.'' dedim tek nefeste. Hepsi imalı bakışlarını üzerimde bulundursa da sessiz kalmışlardı, biraz olsun rahatlayıp şişeyi çevirdim.

İkra ve Ceyda arasında durdu. Ceyda soruyordu.

''Doğruluk.'' dedi tereddütle. ''Öyleyse, en son pişman olduğun şey?'' bu sorunun temelini gayet iyi biliyordum, gözleri bana kaydığında göz kırptı ve arkasına yaslandı.

''Kendime doğruları itiraf edemediğim için üç sevdiğim insanı kaybettim. Keşke yapmasaydım ve tek parça kalabilseydim.'' Burçak gözlerini kaçırıp devamını dinlemeden yavaşça ayağa kalktı. ''Ben bir sigara içeyim.'' camın önüne doğru yavaşça gidip camı açtı ve cebindeki sigarasını çıkarıp dudaklarına yerleştirdi.

İkra ile göz göze gelince ona kafa işaretimle gitmesini işaret ettim.

''Biz devam edelim.'' dedim gülümseyerek, İkra tereddütle baksa da istediği gazı almış gibi Ceyda'dan da destek alıp ayaklanarak terlemiş ellerini bacaklarına sildi ve Burçağın yanına doğru ilerledi.

Şişeyi bir kez daha çevirip yaslandığımda Dağhan ile benim aramda durdu. ''Sen şimdi naneyi yemedin mi?'' dedim gülerek. Ceyda kahkaha atarken Dağhan resmen renk değişmişti.

''Ya şu hayattaki şansımı burada kullansam yeminle gram gocunmazdım.'' kahkaha atarak masadaki kahvemi aldım.

''Cesaret demeye götüm yemez doğruluk.''

''Şu an sevdiğin, platonik olduğun ya da ilgi duyduğun kız kim?'' bana gözlerini irileştirerek baktı ve ''Cesaret.'' diyerek değiştirdi.

''Hayır kabul etmiyorum cevap istiyorum.''

''Tanımazsın.'' gözlerini kaçırması aksini söylerken Ceyda ile göz göze geldik, ardından gözlerimiz Atilla ile kesiştiğinde ''söyle işte olum.'' dedi beni desteklercesine.

''Begüm...'' öyle kısık söylemişti ki hiçbir şey anlamamıştım.

''Kim?'' dedim bir kez daha duymak istercesine. ''Begüm işte.'' Ceyda eli ağzında öne doğru eğildi.

''Hadi lan! Bizim sınıftaki yılan sakız Begüm.'' Hayretler içinde Dağhan'a bakarken Ceyda'nın da benim gibi bunu bilmemesine ayrı şaşırmıştım.

''Yılan gibi sokuyor valla.'' dedi utançla. ''Bana bak Vera kıza bir şey belli edersen seni var ya yerden yere vururum.'' dudaklarımı birbirine bastırıp fermuar çeker gibi işaret yaptım.

''ama seninle dalga geçerim.'' diye ekledim. Burçak ve İkra yavaşça arkamızda belirince sigara kokusu burnuma doldu. İkisi biraz daha iyi görünüyordu hatta gülümsüyorlardı.

Aralarında neler geçtiğini deli gibi merak etsem de İkra'yı gece sonunda sorguya çekmeyi düşünerek Dağhan'a döndüm. ''Çevir şişeyi.''

Şişeyi çevirdiğinde bu kez Ceyda ve Burçak arasında durdu.

''Cesaret.'' dedi bir kez daha Burçak.

''Peki, İkra'ya aşkını itiraf et.'' Burçak utançla bakışlarını kaçırırken bunun fazla olduğunu düşünerek üzgünce Ceyda'ya baktım. Bana dudak bükerek Burçağa döndü, İkra şaşkınca bana ve Ceyda'ya bakıyordu. Bu gecenin onlar için olduğunu yeni anlamış gibi görünüyorlardı.

''Ceyda hay senin...'' diye mırıldandı ve elini burnuna sürterek boğazını temizledi. İkra'ya kaçamak bakış attığında İkra kaçırdığı bakışlarını Burçağa çevirdi. ''Şey... Sizden farklı o belli zaten.'' Hepimiz beklentiyle onu dinlerken bu kadarla kalması Ceyda'yı sabırsızlandırmış ''Eee'' diye yakındırmıştı. ''Bu kadar mı?''

''Ne istiyorsun Ceyda?'' dedi ters bir şekilde. Öfkelenmişti ama İkra'nın yüzü düşünce bunu anında fark edip sesini kısalttı. ''İtiraf dedim hani bilmiyorsan anlamını söyleyeyim. Hani böyle sana aşığım, seni seviyorum, sen olmazsan yaşayamam.'' Ceyda'nın girdiği roller ortamın gerginliğini tamamen uçurmuş bambaşka hava katmıştı.

''Sen fazla aşk filmi izliyorsun.'' dedi Atilla yüzünü buruşturarak. ''Defneye kaç yıldır platoniğim hala bir kere demedim bunlardan birini.'' açık sözlülüğü ve gram çekinmemesi beni mutlu ederken Burçağa dönüp kafamla Atilla'yı işaret ettim. '' açık sözlülüğünü örnek al örnek.''

''Aşıksan illa söylemene gerek yoktur hissettirmen yeterdir hissetmediyse ya onda eksik vardır ya sende. Sözlerle birini kendine bağlamazsın, hislerle bağlarsın.'' Ceyda gülerek omuzuna vurdu. ''Konuştu aşk adamı.''

''Bence saçmalık, söylenmeli belki de söylemediğin için yıllardır platoniksin geri zekâlı. Ben gacılarımın tarafındayım erkek seviyorsa söyleyecek kız da seviyorsa karşılık verecek düşecekler mis gibi ilişkinin içine.'' Atilla Dağhan'ın ayağına vurup oturuşunu sarsınca kıkırdadım. ''Kes sesini geri zekâlı sanki sen platonik değilsin.'' Dağhan ensesini kaşıyıp yüzünü buruşturdu. ''Nasıl açılayım olum. Senin yerinde olsam açılırdım benim durumum farklı.'' Ceyda artık sabrı taşmış gibi çığlık attı. ''Ay! Yeter Burçak itiraf edecek siz değil sizin acınız size kalsın.'' Burçak kurumuş dudaklarını ıslattı ve derin bir nefes aldı. ''Sana karşı eşsiz bir duygum var.'' dedi net bir sesle.

''Eşsiz mi?'' Sabahtan beri gözlerini kaçıran İkra şimdi pür dikkat Burçağa bakarken gülümsemeden edemedim. Bir çift gözün beni izlediğini hissettiğimde kafamı çevirmemle Zeyd ile göz göze geldik. Bakışları üzerimde yoğunlaşınca ister istemez çekinip kıpırdandım.

''Yani senin anladığın tarzda ama o hafif kalır.'' İkra otuz iki diş sırıtırken bizim tek kaşımızı kaldırarak bakmamızı fark edip hemen ifadesini düzeltmeye çalıştı ama pek başarılı olamamıştı. ''Son olaylardan sonra dineceğini sanmıştım ama dinmiyor.'' İkra'nın ifadesi bir an değişir gibi oldu ama hemen eski haline döndü. Hala kulakları ağzında otururken ''Sanırım, bu konuda yalnız değilsin.'' diye mırıldandı ama öyle kısıktı ki ben bile zor anlamıştım. ''Ney?'' Dağhan'a gözlerini devirerek Burçaktan bakışlarını kaçırdı.

''Biz niye burada size özelimizi açmak zorundayız. Burçak itiraf edecek dediniz tamam yeter.'' bu ani çıkışı Ceyda'yı güldürürken Burçak inanamamış bir ifadeyle İkra'ya bakıyordu.

''Biz bir konuşsak mı?'' Hala tek bir mimik oynatmadan ona bakıyordu, İkra başını aşağı yukarı sallayarak ayaklandığında şaşkın ifadesiyle kalktı ve İkra'nın peşinden gitti.

''Kaptı bu sefer kızı.'' dedi gülerek Ceyda. ''Bence de.'' diye mırıldanarak şişeye uzandım ama Zeyd elimi yakaladı. ''yeter bu kadar bence.'' Diğerlerine sorarcasına döndüğünde herkes kafasını salladı. ''Peki madem.'' elimi şişeden çektiğimde Zeyd'in elinin altından kaydı.

''Biz de konuşalım mı?'' Tuna'ya döndüğümde itiraf zamanının geldiğini anlayarak kafamı aşağı yukarı salladım ve önden kalkarak mutfağa doğru ilerledim. Yeni bir kahve koymaya yöneldiğim sırada arkamdan gelen adım seslerinin kesilmesiyle Tuna'nın duraksadığını fark ettim.

Kapıda adım sesleri kesilmişti. ''Hangi soruyu daha çok merak ediyorsun?'' Ceyda ile ilişkisini merak etmiştim ama daha önemli bir sorum vardı. ''Her şeyi nasıl bilebiliyorsun. Eskiden nasıl olduklarını anlarım sınıf arkadaşındı ama buraya yabancı durmuyorsun Zeyd ve Tibet arasındaki olaya kadar biliyorsun. Bana sebebini anlat nasıl?'' Tuna kurumuş dudaklarını yaladı ve ''Sen beni öldürteceksin bacım.'' dedi ilk tanıştığımız zamanı anımsatarak.

''Biliyorum çünkü onları yakından tanıyorum, onların içine girmedim ama aynı zamanda hep içlerindeydim. Her olayda şahit oldum içinde bulundum bu yüzden her şeyi biliyorum. Buraya da çok sık geldim Ceyda için. O yüzden yabancı değilim.'' anlamış şekilde kafamı aşağı yukarı salladım ve çalıştırdığım kahve makinesinin ardından arkama yani Tuna'ya dönüp sırtımı tezgâha dayadım.

''Peki bir sorum daha var cevap verip vermemek senin kararın. Sürekli zamanı gelince deyip bir şeyleri saklama sebebin ne? Neyin zamanını bekliyorsun?'' Gülümsedi, bunu da beklediği yüzünden belliydi.

''Buna da cevap vereyim, beklediğim zaman risklerin ve senin başına gelebilecek tehdidin ortadan kalkması.'' Tuna'nın her cevabı aklımda daha fazla soru oluşturuyordu. Yine cevabından tonla soru aklıma yağarken bu kez sorularda boğulmamak adına konuyu hızlıca kapattım.

Tuna'nın arkasında Zeyd belirince Tuna cebindeki elini çıkardı ve ensesini kaşıdı. ''Ben içerideyim.'' Zeyd'in yanından geçerek mutfaktan çıktığında, Zeyd içeri girdi. ''Alabildin mi istediğin cevapları?'' dudaklarımı ısırırken kafamı olumsuzca salladım.

''Aslında çoğunu öğrendin azı kaldı.''

''Hm sorma.'' diye mırıldandım ona arkamı dönüp makineyi kapatırken. Kahveler olmuştu, uzanıp bardakları indirerek kahveyi bardaklara dökmeye başladım. Birinci dolduruşum bittiğinde makineye tekrar kahve koymak için uzandığım sırada Zeyd'in kolu yanımdan uzandı ve diğer eli de öbür tarafımdan etrafımı sararak kahveyi makineye özenle döktü. Sessizce suyu makineye doldurdum ve hazır olan kahveleri tepsiye dizmeye başladım. Zeyd hemen arkamdaydı, hissediyordum. Kokusu burnuma geliyordu, gölgesi üzerimdeydi ama sessizdi.

Tepsiye kahveleri koymamın ardından hala hareketsiz olmasıyla derin bir nefes verdim ve arkamı döndüm. ''Sonunda...'' diye mırıldandı nefesi yüzüme çarparken. Burunlarımız birbirine değiyordu, düşündüğümden fazla yakındık.

''Ne sonunda?'' Gözlerini gözlerime öyle kitlemişti ki ayırmama imkân yok gibi hissediyordum. Buna hipnoz etkisi mi deniyordu?

Dudağının kenarı incelikle kıvrıldı. ''bana baktın.'' dedi dudaklarında gülümsemeyle. ''Otururken de bakıyordum.''

''Bakışlarını kaçırıyordun.''

Tekrar dudaklarımı ısırmaya başladığımda eli dudağıma çıktı ve dişimin arasından dudağımı kurtardı. ''Kanatma artık.'' o söyleyene kadar kanattığımın farkına bile varmamıştım. ''İstediğin oldu Burçak ve İkra iyi, biz de iyi oluyoruz. Seni geren ne?''

Sensin.

''Bir şey yok.'' diyerek gülümsedim.

Tekrar arkamı döneceğim sırada belimden tuttu ve beni engelledi. Belimdeki eli sıkılaşıp beni kendine çektiğinde burunlarımız birbirine sürttü, dudaklarımız ise nefes alsak değecek kadar yakındı.

''Bana yalan söyleme, hiç hoşlanmam.'' gözlerim onunkine daldığı sırada belimde baskı hissetmemle aklım başına gelmiş gibi kırpmadığım kirpiklerimi kırpıştırdım. ''Sadece... Sadece... uyum sağlamaya çalışıyorum ve korkuyorum. Kaybetmekten... Sizi... Seni...'' dudaklarımı hareket ettirmemeye çalışıyordum. Bu bile iyice gerilmeme sebep olurken gözlerini yumdu ve genişçe gülümsedi ''Nefha.'' diye mırıldanırken.

''Bunu ikinci kez söylüyorsun.'' sessizliği devam ettiğinde iyice kulak kabarttım. ''Sen duyamazsın demiştin, ne duyuyorsun?'' Sessizliği devam ettiğince elim belimdeki eline gitti ve elini çekeceğim sırada çok ince ve sarhoş edici bir tınla ''Kokunu...'' dedi. ''Tatlı bir esinti.''

Nefha... Tatlı bir esinti.

''Zeyd...'' Öksürük sesiyle sıçradım, Zeyd aynı şekilde etkilenmemiş şekilde duruyordu.

''Aile var burada, biraz edep adap'' Atilla Zeyd'i omuzundan ittirdi ve tepsideki kahvesini aldı. ''Atilla, kafanı kırmamam için bana sağlam bir sebep ver.''

''Yaralıyım.'' dedi otuz iki diş sırıtarak. ''Bir de benim yerime Dağhan ya da Ceyda gelseydi dillerine düşerdiniz.'' Zeyd ile göz göze gelince omuzlarımı kaldırıp indirdim. ''Haklı.''

Atilla bana göz kırparak kahvesini aldı ve içeri ilerledi.

''Bunları bazen var ya...'' Gülerek ''Var ya...'' dedim devam etmesini beklerken. ''Böyle bir odaya hepsini kitleyip kafa dinleyene kadar orda bırakasım geliyor.'' kahkaha atarken arkamı döndüm ve tepsiye diğer kahveleri de doldurup yerleştirdim ve tepsiyi alarak önden içeri doğru ilerledim.

''Zahmet oldu canım ya, getirmeseydin. Gece oldu.'' Ceyda'nın imalı bakışlarına ve iğneleyici sözlerine göz devirerek kahveyi alması için hafif eğildim. ''Buyurun Hanım efendi.''

''Damatla benimkini karıştırmadın dimi, tuzu hiç sevmem.''

Dudaklarımı araladığım sırada arkadan el ele gelen Burçak ve İkra'yı görünce duraksadım. ''Kız üstüme döküceksin.'' Ceyda elimden tepsiyi aldığında gözü benim açıma kaydı ve tepsi elinden düştü. ''Oha. Bu ne hız lan.'' İkimiz şaşkınca onlara bakarken Burçak kaşlarını çatarak bize döndü.

''Masa olmasa kahve ayaklarınıza ve yere dökülmüştü farkındasınız değil mi? Ağzınızı kapayın salyanız akıyor özentilikten.'' İkra gülerek koltuğa oturdu, Burçak da yanına oturup onu göğsüne yaslayınca gözüm Ceyda'ya döndü, onun da bana dönmüştü. Aynı duyguları yaşadığımız aynı tepkiyi vermemizden belli oluyordu.

Ceyda'yla kafamızı eğdiğimizde tepsinin masaya hafif mesafede olduğu için düşmekten çok koyulmuş gibi olduğunu görüp rahatladık. Ceyda bu şaşkınlığını benden önce atlattıktan sonra sinsi bir gülüşle onlara döndü.

''Bu kadar rahat olma burçakcım daha yarın travesti mesain var.'' Burçak yüzünü buruşturduğunda bu kez gülen bizdik. ''Artık yarın kimlerin salyasını akıtırsın bilemem.'' dedi İkra'ya bakıp imayla.

''Tüh lan sakalları da yeni kestik.'' eli çenesine gittiğinde Ceyda'yla benden küçük bir kıkırtı daha koptu. Kahvemi alıp boş yere geçtim ve oturdum gözüm etrafta dolandığında Tuna'yı göremediğimi fark ettim. ''Çıktı.'' dedi Dağhan gelip yanıma otururken.

Atilla ileride telefonla konuşuyordu, Burçak ve İkra kendi aralarında konuşurken Ceyda onlara maydanoz oluyor gibi görünüyordu. Zeyd'e baktığımda onun da Atilla gibi telefonuyla ilgilendiğini gördüm, Dağhan ise kendini yanıma bırakmış yoğun bir sigara kokusu burnuma dolmuştu.

''Tuna'yı aramıyor muydun? Yanından çıktıktan sonra veda etti. Hastaneye geçiyormuş annesinin yanına. Gitmişken Defne'ye bakacak.'' Kafamı aşağı yukarı sallayarak Zeyd'e döndüm. Kimle konuşuyordu ki?

İçeri geldiğimizden beri biriyle mesajlaşıyordu ama tam odaklanamamıştım. Henüz buna fırsatım da olmamıştı ama kimle konuştuğunu öyle merak ediyordum ki merak duygusu içimi kavurmaya başlamıştı. ''Saat geç oldu artık yavaştan yatalım. Vera, İkra'yla bu gece burada kalsanıza.'' İkra ile göz göze gelince bilememiş şekilde dudak büzdüm, bu kararı ona bırakmıştım.

''Annem izin verirse neden olmasın bir arayıp geleyim.'' Burçağın kollarından çıkıp pencereye doğru ilerlediğinde Ceyda Burçağı yakasından tutup masaya doğru eğdi. ''Öpüştünüz mü?''

''Oha dur bir kızım çek bir şu pençelerini.'' Ceyda'nın uzun tırnaklarını yakasından çektikten sonra yakasını düzeltti. ''hem sana ne ya meraklı karılar gibi atladın üstüme hemen.'' Ceyda kaşlarını kaldırıp topuklusunu yere vurdu. ''Bana bak alırım seni ayağımın altına. Hemen anlat noldu.'' Bu hallerine kıkırdayarak bende Burçağa dikkat kesildim. Neler olduğunu fazlasıyla merak ediyordum, öğrenmek için de İkra ile baş başa kalmayı bekleyemeyecektim.

''Ya işte ben biraz ergen cümleleri kurdum...'' yüzünü buruşturdu. ''İnşallah aşkından ölüyorum falan demedin.'' dedi Ceyda'da yüzünü buruşturarak. ''Hayır lan. Seni çok seviyorum dedim, seni çoktandır bekliyordum falan dedim işte. Seni gördüğüm günden beri...'' İkra yanımıza gelince gülerek Ceyda'dan uzaklaştı ve başka konudan bahseder gibi ''Lanet olsun seni tanıdığım güne falan dedim baya saydım sövdüm sonra da işte yolladım.'' İkra neden bahsettiğimizi anlamadığı için kaşlarını çatmıştı ama biz Dağhan ile Burçağın bu dönüşüne kahkaha atmıştık.

''Olum sen ne pis bir şeysin ya.'' Dağhan'ı cimcikleyerek susturduğumda gözüm yine Zeyd'e kaydı. Dayanamadan kalktım ve tekli koltuğun koluna oturdum. Kafasını kaldırıp bana şaşkınca bakınca gülümsemeye çalıştım. Belki bana neler çevirdiğini söyler umuduyla dibine kadar gelmiştim ama yüzünden pek de öyle olmayacağını görüyordum.

''Pek meşgulsün.''

''Sayılır.'' kaşlarım çatıldı, ardından telefona baktığımda ekran parlaklığının sonuna kadar kısık olmasından dolayı hiçbir şey göremediğimi fark ettim.

''Çok da özel herhalde.''

Telefonu kilitleyip cebine atarken ''Sayılır.'' dedi bir kez daha.

''Peki.'' diyerek kalktığım sırada kolumdan çekti ve beni kucağına oturttu. Aralık kalan dudaklarımdan bir nefes kaçtı. ''Bir şey mi söyleyecektin?''

''Hah ne? Yoo öyle baktım teksin, tek kalma diye ama zaten konuşuyormuşsun biriyle.'' Fena sıçtığımın farkına varınca utançla bakışlarımı kaçırdım. ''Evet konuşuyordum.''

Bedenimde adlandıramadığım bir şeyler dolandı, nefes alışverişim hızlandı.

''Bir erkekle... Motor yarışı için bilgilendirme yapıyordu.'' diye eklediğinde anlamsızca rahatladım ve ona döndüm. ''Ha... Ha öyle mi?'' Kafasını gülerek aşağı yukarı sallayınca aceleyle kalkıp üzerimi düzelttim. ''Tamam canım sen konuş konuş motor yarışı önemli.'' tam bir adım atacağım motor yarışı gerçeği aklıma düştü ve durup tekrar ona döndüm. ''Ödül...''

''Bundan sonra ödül yok.''

''Yok mu? Neden?'' gülümsedi. ''Korkunun gerçekleşmesini istemiyorum.'' Mutfaktaki konuşmamız aklıma geldiğinde sanırım bugün otuz iki diş gülümseyenlerden biri de ben olmuştum. ''Peki... İlaçlar.''

''Başlayacağız.'' dedi Ceyda Zeyd bile konuşamadan. ''Merak etme yardım alarak nasıl kullanmamız hakkında detaylı bilgi alacağız.'' bu haber beni bu gecenin en mutlu insanı yaparken masanın arasından geçip Ceyda'ya sarıldım. ''Teşekkür ederim.''

''Bebeğim bilmem farkında mısın ama bizim sana teşekkür etmemiz gerekiyor.'' Gülerek geri çekildiğimde ''Olsun.'' diye mırıldandım. ''Bir güzel haber de benden bu gece kalıyoruz.'' İkra'nın yanımıza varmasıyla hepimizin yüzünde güller açmaya devam etti. Eskiden geçen her gün daha çok huzursuz olurken şu an geçen her gün daha çok huzur buluyordum. Gözlerim gök yüzüne çıktığında şükreder ifadeyle baktım. Eminim ki artık bundan daha kötü bir günümüz olmayacaktı.

Burçak tekrar İkra'yı göğsüne çekince Ceyda ve Dağhan yüzünü buruşturdu. ''siz şimdiden vıcık vıcık oldunuz. Öğk midem kalktı.'' Burçak Ceyda'ya kaşlarını kaldırıp ''Kıskanma.'' Diyerek karşılık verdi.

Hepimiz birbirimize gülerken Atilla mutlu mesut sallana sallana içeri yanımıza sonunda teşrif etti. ''Ben hastaneye gidiyorum, Defne beni görmek istiyormuş.''

''Git bakalım yakışıklı, selam söyle bizden de.'' Atilla Ceyda'ya göz kırpıp bize el sallayarak kocaman gülümsemeyle merdivenlere ilerledi. Gerçekten hepsi aklı başında olmayan aşıklardı.

Hepsinin aşktan yana yüzü gülmeye başlasa da gülmeyenler olarak, bu hikâyenin imkansızları Ceyda ve Dağhan gibi görünüyordu. Onlara baktığımda birbirlerine bakıp üzgün şekilde gülümsediklerini gördüm. Bazen aşk imkansızlıklarıyla aşk oluyordu. Dağhan'ı bilmiyordum ama Ceyda'nınki tam olarak aşkın imkânsız hali gibi görünüyordu.

''Hadi yatalım ya cidden uyku bastırdı.'' Ceyda İkra'nın söylediğiyle bir anda ayaklanıp saçlarını karıştırınca İkra da kalkarken bir yandan esnedi. Sanırım İkra söyleyince uykunun bastırdığını fark etmiştim çünkü gözlerim o kadar kahveye rağmen kapanıyordu. Ben de onların peşine kalktığımda yüzüm elinde şişeyle bize üzgünce bakan Dağhan'a döndü. ''Eee şu simlileri içmedik.'' ''Sözüm olsun sonraya.'' diye mırıldandım.

Ceyda bana Atilla'nın yatağını gösterince uzattığı kıyafetleri aldım ve uykulu şekilde lavaboya ilerledim, sanırım güzel bir uyku iyi gelecekti.

Üzerimi hızlıca değiştirdikten sonra kıyafetlerimi katlayıp dolabın içine bıraktım ve herkese iyi geceler dileyerek Atilla'nın parfüm kokan yatağına kendimi atarak üzerimi örttüm. Sanırım bu güzel günün ardından gelebilecek en güzel şey uykuydu...

Ertesi Gün

Uykunun ağırlığı üzerimdeydi, etrafım öyle sıcaktı ki sanki battaniyeye sarılı gibiydim. Pamuklara sarılmış gibi hissetmem hareket edemediğim halde güldürdü. Uzun zamandır bu kadar rahat uyumamıştım. Düşünmeden ve sıcacık şekilde derin bir uyku fazlasıyla iyi gelmişti. Gözlerimi araladığımda dün ki makyajımla uyuya kaldığımı fark ettim çünkü rimelden dolayı gözlerimi açmakta zorlanmıştım.

Gözlerimi zorlayarak açabildiğimde gri bir kazak gözüme çarptı, kafamı kaldırdığımda Zeyd'in güzel yüzü gözlerimin önünde duruyordu. Elleri belime sarılmış sıkı sıkı kaçacakmışım gibi tutuyordu. Alnında hafif ter damlaları vardı ve saçları hafif nemlenmiş gibiydi, kirpiklerine güneş vuruyor sapsarı gösteriyordu. Çenesinin keskinliği yüzü hafif döndüğü için daha fazla belli olmuştu, elmacık kemikleri de hafif çıkık gibi durmuş tatlı bir görünüm sağlamıştı.

Elim hafif yanağına gittiğinde uyandıracağımdan korkarak elimi geri çekeceğim sırasında elimi havada yakaladı ve yanağına koydu. Bu ani hareketiyle irkilirken utançla yüzümü eğdim, uyandırmak istememiştim ama hem uyandırmış hem de yakalanmıştım.

''Günaydın.''

''Günaydın.'' sesi fazlasıyla boğuktu ama gözleri hala kapalıydı. Konuşmasa muhtemelen hala uyuduğunu düşünürdüm. Gözlerim etrafa kaydığında onun katında ve yatağında olduğumu fark ettim. ''Neden buradayım?'' Gözlerini bir süre sonra açtı ve yüzünü tamamen bana çevirdi.

''Gece uyuyamadım, aşağı indiğimde üşüdüğünü gördüm.'' Sırf üşüdüğüm için beni yatağına mı taşımıştı?

''İkra Burçak ile uyumuştu, Ceyda battaniyeyle uyuyor Dağhan zaten yorgansız uyusa dahi üşümez.'' elimi yanağından indirip yatakta hafif doğrulmaya çalıştım ama belimdeki eli buna izin vermedi. ''Bende seni yanıma getirdim. Kötü mü yaptım?''

Kafamı olumsuzca sallarken yüzüme düşen saçı kulağımın arkasına ittirdim. Sadece ilk defa bir erkekle uyumuştum ve bu tarif edilemeyecek kadar garipti ama bu gariplik kesinlikle tek bir kötü duygu içermiyordu. Aksine beni kendine bağımlı yapacak bir güzellikteydi.

''Hayır, teşekkür ederim.'' gülümsedi ve yüzüme diğer tarafımdan düşen saçı kulağımın arkasına ittirdi. Uyku sersemi ne diyeceğimi bilemediğim için tepki veremiyordum, o kadar uyumama rağmen içimden hala uyumak geliyordu, çünkü Zeyd'in kollarında uyumak çok güzeldi... ''Rica ederim.''

''Saat kaç?'' beni belimdeki eliyle iyice kendine çektiğinde burunlarımız dün ki gibi birbirine sürttü. Dudaklarında kıvrılma oluşurken gözlerini gözlerimden indirdi ve belime sarılı olan koluna doğru indirdi. ''Hm... Öğlen olmuş.'' kolunu tekrar belime indirip sardığında ne yapacağımı bilemeden öylece kalakaldım.

''İkra'nın da gözleri mavi. Neden senin gözlerini daha çok sevdiğimi hiç merak etmedin.'' bunu daha önce hiç düşünmediğim için kaşlarım çatıldı. İçimi okumuş gibi ''Hiç aklıma gelmemişti.'' Diyerek gülümsedi içten bir şekilde.

''Fark ettim. Gözlerin kız kardeşime benziyor. Küçükken ikimizde birbirimizin gözünü beğenirdik, o benimkini isterdi bende onunkini.'' öyle yeşil gözleri kim.... neden istemez ki? Diye geçirdim içimden ve fark ettim ki Zeyd ilk defa bana kendi hakkında bir şey anlatıyordu. Bunun heyecanıyla nefes bile almadan anlattıklarını ciddiyetle dinlemeye başladım.

'' Öldüğünde... Benim gözlerimin daha güzel olduğunu düşünmüştüm. Ta ki seninkileri görene kadar... Şimdi fark ettim, onunki de seninki de daha güzelmiş.''

 

Loading...
0%