@byzloey
|
Başarıya giden her yol gerçekten mubah mıydı? Bu söze oldum olası inanmışımdır, herkesin bir çizgisi vardır hayatta. Benim de çizgim vardı, eğer istediğim bir şey varsa tüm çizgiler yolumdan kalkardı. Kaldırana kadar mücadele ederdim. Aynı bu gece olacağı gibi, çükü bu gece de ilk çizgim yolumdan kalkacaktı. Çünkü bugün yarış olduğunu duyduğumda içimden bir cesaret fışkırmış beni olması gereken bir şey için dürtükleyip durmuştu. Planı çok kısa sürede yapsam da ''Bence gitmemelisin, Bir kere bana gitme diyorsun ama ben gelmediğimde zaten dikkat çekeceğiz.'' Sabahtan beri başımda car car öten İkra'ya gözlerimi devirdim.''İkra, sen gelmiyorsun. Diğerleri de benim geldiğimi bilmiyorlar, bilmeyecekler de.'' ''Tuna hariç.'' diye düzeltti beni yatağa otururken. Aynanın önündeki bandanayı alıp boğazıma doladım, bu işi yaparken yüzümün görünmemesi çok önemliydi. ''Tuna orda olacak, bana işaret çaktığı anda elim telefondaki tek tuşa basacak.'' Gerginliğimi belli etmemek adına derin bir nefes vererek gülümsedim. ''Habersiz bırakma beni.'' ''Tamamdır.'' İkra ayaklanırken önden ben olmak üzere kapıya doğru ilerledik, saat geceye yaklaşıyordu ama daha zamanım vardı. Tuna kapıda bekliyordu, bu gece yarış vardı bizde orda olacaktık ama beni bilen Tuna'dan başka kimse olmayacaktı. ''Hayırdır Vera, simsiyah giyinmişsin kaçakçı gibi nereye gidiyorsun?'' Kafamdaki şapkayı çıkarıp teyzeme gülümsemeyle döndüm. ''Yarış var teyzecim biraz asi takılmak istedim.'' Teyzem beni boydan süzdükten sonra dudaklarını büzerek İkra'ya döndü. ''Ben ders yapacağım anne ödevlerim çok.'' Teyzem bir süre ikimizin de yüz hatlarını inceledi, ardından ikna olmuş gibi bizimle görüşüp içeri geçince İkra ile yanak yanağa öpüştük ve siyah deri ceketimin önünü kapatarak ona veda ettim, ardından kapıyı kapattım. Bu gece yapacağım şey hayatımda yaptığım en riskli şey olacaktı ama her şeyi göze alıyordum ve olması gereken bir şey yaptığımın da farkındaydım. En güvendiğim insanlardan ikisi yanımdaydı, İkra ve Tuna. Bahçe kapısına gelirken elimdeki şapkayı kafama geçirip yüzümü kamufle ettim. Bu gece beni kimsenin görmemesi gerekiyordu, aksi taktirde başım ciddi anlamda belada olurdu. ''Hoş geldin siyahların güzeli.'' sırıtarak bileğimdeki saate göz attım, vaktimiz azdı, Tuna'nın arkasına atladım ve kollarımı ona doladım. ''Fazla vaktimiz yok, bas gaza kıvırcık.'' Tuna saniyeler içinde gaza basıp buradan çıkarken içimi bir heyecan kapladı. Eğer sevdiğim insanları uyuşturucudan kurtarmak istiyorsam öncelikle uyuşturucunun kaynağını ortadan kaldırmam gerekecekti. Bu gece bu iş bitmeliydi! İçimde heyecanla kapışan korkuyu susturmaya çalıştım. Çünkü korku yenerse beni bu yoldan döndürecekti ve ben o yeşil gözleri bir daha kırmızılarla dolu vaziyette görmek istemiyordum, görmeye dayanmıyordum. Onlar için bir engeli daha yollarından kaldıracaktım. Soğuk yüzüme yüzüme çarparken bu havalara bir kez daha sövdüm. Gerçekten... Soğuktan... Nefret ediyorum! Motor yavaşlamaya başladığında ellerim gevşedi. Bir süre sonra Tuna'nın belinden elimi çekip atlayarak motordan indim. '' işaretini bekliyorum.'' diye mırıldanarak cevabını beklemeden yukarı doğru koşmaya başladım. Tuna beni yukarı kısımda, ışıkların olmadığı arada bırakmıştı. Buradan onları izleyip Tuna'nın işaretiyle bu işe noktayı koyacaktım. Tuna da mecburen yarışa katılıyordu ama sadece işimiz bitene kadar kalacaktı, benim hareketimle buradan benimle sessizce kurtulacaktı. En güzel görüş açısının olduğu yere geldiğimde ellerimi diz kapaklarıma koyup kesilen nefesimin düzene girmesini bekledim. Dakikalar içinde yüzüm soğuğa uyum sağlamış nefesim düzene girmişti. Ellerimi diz kapaklarımdan çekip iyice pisti görebileceğim bir yere geçtim. Gözlerim Tuna'yı arıyordu ama önce Tibet'i buldu, o da bu gece gelmişti. Gelmesi benim için iyiydi çünkü onun da gözü korkacaktı, en azından öyle umuyordum. Yarışa girmediği belliydi, zaten Ceyda girdiğinde girdiğini duymuştum. Gözlerim bizimkileri bulduğunda tebessüm ettim. Burçak ve Zeyd hazırlanırken Dağhan onlara gaz veriyor gibi konuşuyordu, en azından buradan görünen oydu. Tibet katılmasa da yanındaki iki arkadaşı katılıyordu. Fazla yukarı da olamadığım için ağacın gölgesine geçmiş beni görmelerini engelliyordum. Gözlerim Tuna'yı bulduğunda bana baktığını gördüm, muhtemelen onu bulmamı bekliyordu. Kafasını hafifçe eğdi ve selam verip önüne döndü. Anonsçu çocuk yine klasik duyurusunu yaptıktan sonra motorcular yerlerine geçti, gerim sayım başladı. Anonsçu çocuğun büyük bir coşkuyla bitirdiği sayımın ardından benim bile buradan kulağımı kanatacak şekilde egzoz patlatıldı ve yarış başladı. Bazılarından keyif nidaları yükselirken gözlerimi devirmeme engel olamadım. Bir kızın cırtlak sesi kulağıma geldiğinde kafamı biraz eğdim, Begüm yine Burçağa destek nidaları atıyordu yüzümü buruşturarak onu izleyen Dağhan'a döndüğümde tamamen bana dönük bedenin de gözlerine baktım. Hayal ürünüm değilse kırgınlık sezmiştim. Öyle yakışıklı ve eğlenceli biri... Çok daha iyi birini hak ediyordu, bu durum gerçekten üzücüydü. Dağhan'ın çok daha mutlu olabileceği birine âşık olmasını isterdim. Gözlerimi ondan çekip piste yönelttiğimde yine en önde Burçak ve Zeyd vardı ama Burçak kısacık mesafede de olsa yeniyordu. Arkalarında Samet vardı, diğerleri baya geride kalmışlardı. Burçak hızla Zeyd ile arasındaki mesafeyi aşarken Zeyd gerçekten şaşırtıcı şekilde yavaşladı ve Samet ile aynı hizaya geldi. Samet ona bakıp geri önüne döndüğünde arkadan bir motor onlara yaklaştı. Öyle bir hızda geliyordu ki yüreğim hopladı. Gözümü kısarak motoru incelediğimde tanıdığım motorla dudaklarım aralandı. ''Ne oluyor lan.'' diye fısıldadım. Öyle hızlı gelmişti ki Samet'in diğer tarafına gelip Zeyd ile arasında sıkıştırmıştı. Samet bir sağa bir sola bakarken ikisi aynanda Samet'e yaklaştı ve aralarında iyice mesafe azaldı. ''Ne yapıyorsunuz.'' diye mırıldandım. Atilla motoru hızla sağa kırdığında Zeyd onunla beraber sola kırdı ve Samet korkuyla frene basıp takla atarak pistin ortasında motorundan ayrı havalanıp sertçe yere düştü. ''Sikeyim.'' Diyerek hareketlendim. Neden böyle bir şey yapmışlardı ki? Herkes çığlıklarla koşarken Zeyd ve Atilla hiçbir şey yapmamış gibi motoru sürmeye devam etti. Anonsçu çocuk bağırarak yarışı durdurduğunda herkes koşarak Samet'in yanına vardı. ''Ambulans çağırın!'' diye bağırdı bir kız. Elim telefona döndüğünde titrediğini yeni fark edip hızlıca açtım. ''Neler oluyor orda?'' ''Atilla geldi, gördün mü yaptıklarını.'' Tuna'nın sesi de endişeli geliyordu. Koşar adımlarla ilerlediği yeri yakaladım. ''Evet, Tuna bugün bu iş bitmeli bana o adamı bul.'' Tuna koşar adımlarını yavaşlatıp durdu ve bana döndü. Adamı bulmuştu, işaretiyle gözlerimi çevirdiğimde derin bir nefes verdim. Onu bulman'' zor olduğunu düşünmüştük ama karşımızdaydı. Bize kendi ayaklarıyla gelmiş, sonunu kendi kalemiyle yazmıştı. ''beş dakikan var.'' diyerek telefonu suratıma kapattığında bana olan bakışları başka bir yüze çevrildi. İşaret ettiği yerde ağaca yaslanmış kapüşonlu bir adam vardı. Gülümseyerek elime telefonu aldım ve aramayı dört gözle beklediğim numaraya bastım. ''Alo, merhaba ben bir şikâyette bulunacaktım.'' Ertesi Gün Boynumu sola yatırıp kütlettim. Dün fazlasıyla geç gelmiş neredeyse hiç uyumamıştım. İçimi endişe hissi öyle bir kaplamıştı ki merakla harmanlanıp tüm gece uyutmamıştı. Korkudan, endişeden ve meraktan ecel terleri döküyordum ve gözüme uyku girmiyordu. Orada olduğumu bilmedikleri için arayıp dün gece için diğerlerine de hesap soramıyordum. Zeyd ve Atilla neden bunu yapmışlardı? Şikâyet ettiğim adama ne olmuştu? Titreyen telefonumu açıp elimdeki kahveden yudumladım. ''Günaydın.'' ''Uyumadım ama sana da günaydın.'' diye mırıldandım. ''Valla ben öyle bir rahat uyku çektim ki sana anlatamam. Sanki uzun zamandır böyle rahat uyumuyordum.'' Tuna ile dün ki planımızdan sonra diyalog kurmamıştık. O eve gider gitmez uyumuş olmalıydı ama ben tüm gece düşünmüştüm. ''Şimdi onlara dünü de soramam meraktan deliricem. Senden duyduğumu söylesem olmaz mı Tuna?'' Tuna kesinlikle kabul etmediğini belli eden bir ses çıkardı. ''Ama gıybet sayfasında kesin yazmışlardır.'' ağzına bir şeyler atıp kulağımı kanattığı için yüzümü buruşturdum. ''İkra hala kalkmadı mı?'' kahvemden bir yudum daha aldım. ''Hayır birazdan uyanır. Ben geldiğimde içeride uyuya kalmıştı. Muhtemelen beni bekliyordu.'' Tuna kıkırdadı. ''Meraklı pakize.'' Bende onunla beraber güldüm ama dün gece aklıma tekrar gelince gülüşüm anında solmuştu. Dün yarış ödülünü, uyuşturucuyu getiren adamı bulup şikâyet etmiştik anonsçu çocuk ile beraber. Ayrıca polis gelip onları alana tepe de beklemiş tek tek her şeyi izlemiştik. Kaçmaya çalışmışlardı ama çok geçti ikisi ve yanında birkaç kişi daha polis tarafından götürülmüş yarışa katılan herkes kaçmıştı. Tuna'dan bildiğim kadarıyla yakalananlar yarışa katılanların hiçbirinin ismini veremezdi ünlü hepsi tanındık bir okuldalardı özellikle tanındık ailelerin çocukları olduğu için götleri yemezdi. Polis gelip onlarıgötürdükten sonra Tuna ile eve dönmüş yakalanma ihtimali yüzünden her şeyioldukça uzaktan izlemiştik, polis geldiğinde Samet ambulansla çoktan gitmişti.Zeyd ve Atilla da bu durumdan sıyrılırken yaptıklarının sebebi aklımı yinekurcaladı. ''Alo, kime diyorum.'' Tuna'nın sesi ile kendime geldim. ''pardon.'' diye mırıldandığım sırada arkamdan zıplaya zıplaya kokusundan tanıdığım İkra geldi. ''Ne yaptın?'' elimdeki telefonu görüp dudaklarını birbirine bastırdı. Dudaklarını oynatarak konuştuğum kişinin Tuna olup olmadığını sorunca kafamı salladım. ''Okulda görüşürüz olur mu Tuna?'' ''Meraklı pakizeye selam söyle.'' diyerek telefonu kapattı. Kapanan telefonu masaya bırakarak çaprazıma oturan İkra'ya döndüm. ''Şu Gıybet sayfasına bakar mısın dün hakkında bir şey yazmış mı?'' ''Ne oldu ki dün, sizin olayı mı diyorsun başka bir olay mı oldu?'' Elimdeki kahveyi de masaya bırakıp oturuşumu düzelttim. ''Dün Zeyd ve Atilla Samet'e kaza yaptırdı. Çok ciddi değilmiş anladığım kadarıyla ama hastaneye kaldırdılar.'' İkra kaşlarını çatmış bir süre kendi kendine düşünürken sanki aklına bir şey gelmiş gibi mırıldandı. ''Sen sebebini biliyor musun?'' dudaklarını dişleyip gözlerini ovuşturdu. ''Bir tahminim var ama ne kadar doğru bilemiyorum.'' Merakla ona baktığımda bu halime güldü ama ben ciddiyetimi bile bozmadan onu dinlemeye devam ettim. Dünden beri içim içimi yemişti, bu konu oldukça ciddiydi ve beni endişelendiriyordu. ''Defne fazla doz yüzünden kaldırıldı ya hastaneye. Ona uyuşturucuyu Samet'in verdiğini düşünüyorlardı ama kesin değil diye bir şey yapmamışlardı. Şüphelenmiştim özellikle Atilla'nın bir şey yapmamasına ama demek ki artık emin olmuşlar.'' Defne... Atilla ve Zeyd'in zayıf noktası. ''Demek o yüzden onlarda onu hastanelik etti.'' İkra başını aşağı yukarı sallarken telefonundan siteye giriş yaptı ve en son yazılan yazıyı okudu. ''Dün ki olayı yazmış, Zeyd ve Atilla'nın onu sıkıştırdığını sebebinin de muhtemelen yine Defne olacağını falan.'' ''Öyleyse Zeyd'e sorabilirim. Bir de bunları yazan kim biliyor musun?'' Kafasını olumsuzca salladı. ''Kimse bulmak için öyle çok uğraşmaz millet hakkında bazen sallıyor bazen doğruları yazıyor ama kimsenin bir sorunu yok herkes okurken eğleniyor.'' eh bende eğlenmiştim, bu konu da haklı olabilirdi. ''Kızlar, Günaydın.'' Eniştem arkamızdan gelip ikimizin de başına öpücük kondurdu. ''Günaydın.'' dedik gülümseyerek. ''Nasıl geçti yarış Veracım.'' ''Çok... atraksiyonlu.'' Diyerek lafı kıvırdım, Eniştem cevabıma gülerek lavaboya doğru ilerledi. ''Bence de çok atraksiyonlu geçmiş.'' Gülen İkra'ya dizimi geçirerek masadaki telefonumu aldım ve ayağa kalktım. Okula hemen gidip cevap alabilmek için sabırsızlanıyordum. ''Kalk hadi meraklı pakize, okula geç kalmayalım.'' İkra dilini çıkararak arkamdan gelirken odasına önden girip çekmecedeki formamı aldım ve üzerime geçirdim. Aynanın karşısına geçtiğimde bir müzik sesi duyuldu ve arkamdan İkra'nın sesi geldi. ''Merhabalar Vera hanımın telefonu.'' Arkamı döndüğümde dudak büzdü. ''hmm çok mu soğuk?'' Karşı tarafı dinledi ve ardından güldü ''Tamam o zaman siz bir, bir saat falan bekleyin.'' diyerek telefonu kapattığında sorar ifadeyle ona baktım. ''Gelmişler, bekletmeyin dedi de.'' verdiği cevabı hatırlayıp gülümseyip montumu üzerime geçirdim ve fermuarı sonuna kadar kapattım. İkra çekmecesindeki berelerden birini bana doğru attı. ''ben çıkıyorum, Burçakcığım beklemesin...'' havalı havalı odadan çıkarken arkasından kahkahama engel olamadım. Elimdeki bereyi taktıktan sonra çantayı omuzuma alıp kapıyı kapatarak peşinden koşar adımlarla bahçe kapısından çıktım. Bugün sandığımdan çok daha heyecanlı geçecekti, bunu hissedebiliyordum. Okulda yer yerinden oynayacaktı. Çıktığımda gözüm uzaklaşan motora kaydı. Burçak ve İkra gitmeye başlamıştı bile. ''Sonunda.'' Kollarını birbirine bağlayıp kıpkırmızı yüzüyle bana bakan Zeyd'e gözlerimi devirerek başımdan kayan bereyi düzeltmeye çalıştım. ''Çok hızlı hazırlandım bir kere.'' Bana gülerek birbirine doladığı kollarını çözdü ve elini saçlarıma doğru uzattı. ''belli zaten bereni bile takamamışsın.'' Ona 'ben demiştim' bakışımı atarak ilk kez o uzatmadan kaskımı alıp kafama geçirdim. Dün onca şey olmasına rağmen hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu, ama okulda ilk onu sorguya çekecektim. Kesinlikle bu işin sebebinin doğruluğunu öğrenecektim. Üstelik şu an bana bir şey söylememesini de hoş karşılamıyordum. Bizim hakkımızda her şeyi bilmelisin diyordu ama bana yapmayı düşündüklerini geçtim, yaptıklarını bile söylemiyordu. Sessiz ve alınmış bir şekilde okula kadar kafamı sırtına yasladım. Maalesef ona karşı kızsam da kırılsam da yine ona sığınmayı seviyordum. Okulu gördüğümde kafamı yasladığım sırtından çektim. Burçak ve İkra bizden çok önce okula gelmişti, soğuğun içime işlediği yolculuktan sonra durmuş motordan indim ve kaskımı çıkardım. Onun bana bir şey söylemeye niyeti yoktu ama benim öğrenmeye niyetim vardı. ''Nasıl geçti dün ki yarış?'' Bana haylazca gülümsedi ve ''Gayet güzel.'' diye mırıldandı. Dün ki polis baskını ufacık bile keyfini kaçırmamış görünüyordu. ''Gıybet sayfasına yazılanları okudum.'' bana kaşlarını kaldırıp inanamaz şekilde döndü. ''İhtiyacın mı vardı?'' sorusu kafamı karıştırırken çatılmış kaşlarımla ona bakmaya devam ettim. ''Nasıl yani?'' dudaklarını 'hiç' dercesine büktü ve elini belime atarak beni okula doğru ilerletmeye başladı. ''Neden yaptınız Samet'e bunu? Gerçekten Defne için miydi?'' kafasını hafifçe salladı. Dudaklarımı araladığım sırada arkamdan omuzuma bir kol atıldı. ''Günaydın yavrum.'' Dağhan'a dönüp gülümseyerek ''Günaydın.'' diye mırıldandım. Zeyd belimdeki elini çekip çalan telefonuna döndüğünde Dağhan'ın beni çekiştirmesi üzerine kantine diğerlerinin yanına geldik. ''Günaydın.'' dedi gülümseyerek Ceyda. Ona aynı şekilde karşılık verdikten sonra Atilla'ya gözüm kaydı, onu tanıdım tanıyalı hiç bu kadar keyifli görmemiştim. İleri de oturan Tibet ve öldürücü bakışlarını fark edince irkilmeme engel olamadım, aradan zaman geçmesine rağmen hala bakışları altında eziliyordum. Atilla ve Dağhan aynanda baktığım yöne fark edince göz ucuyla gördüğüm kadarıyla Atilla'nın keyifli gülüşü anında soldu ve beni sıçratacak bir ıslık patlattı. ''Gözün kaldıysa gel aslanım. Bakma öyle uzaktan.'' Tibet korkutucu şekilde gülümsedi. Zeyd kapıdan içeri girerken gözüm ona kaydığı sırada tüm kantin sessizleşti ve Tibet'in sesi duyuldu. ''Bizden sizde gözü kalan sadece şu an hastanede yatan Samet. Eh Defnede gözü kalmıştı bak şimdi hastanede bile yanında.'' Atilla öfkeyle karışık gülmeye başlayıp elini ensesine oradan saçlarına çıkarıp ''Lan seni var ya...'' diye tıslayarak kalkacağı sırada omuzundan bir el baskıyla onu engelledi. ''Sakin.'' diye mırıldandı Atilla'ya doğru. Ardından elini ceplerine koyarak Tibet'e döndü. ''Doğrudur.'' dedi ve yüzüne keyifli bir gülümseme yerleştirdi ardından cümlesine devam etti. ''Gözü kalanın gözünü çıkardığımız.'' Ceyda ve İkra keyifle gülerken Burçak bir ıslık patlattı. Zeyd bana doğru ilerleyip hemen yanıma oturdu ve kolunu sandalyemin koluna attı. Tibet'in yediği laf Zeyd'in zaten zirveye çıkan keyfini daha da arşa çıkarmıştı. Herkes sessizlik oluştuktan sonra önüne dönerken Tibet'in üzerimizdeki bakışları Zeyd'in onu görmemi engellemesiyle yok olmuştu. ''Ben buradayken ya da değilken. Hiçbir şeye maruz kalmak zorunda değilsin.'' diye fısıldadı kulağıma doğru. ''Ben yoksam...'' gözlerini gözlerimden çekti ve kardeşi saydığı diğerlerinde tek tek gezdirdi. ''Unutma ki onlar var.'' Cümlesine sıcak bir gülümsemeyle cevap verip kafamı hafifçe eğdim, saçlarıma bir öpücük kondurduğunda gözlerimin nedensizce dolduğunu hissettim. Sanırım bunun sebebi daha önce hiç bu kadar değer görmediğim içindi. Çalan zil sesi okulda yankılanırken dikkatleri üzerine çeken Ceyda yakınmaya başladı. ''Ya Burçak şu Kenan amcayla konuş artık azıcık uzatsın sabah saatini ya.'' Dağhan da kolunu Ceyda'nın sandalyesine atıp ağzına ortaya açtıkları krakerden attı. ''Yavrum adam işi gücü bırakıp seninle mi ilgilensin?'' Ceyda kollarını birbirine bağlayıp Burçağa onu duymazdan geldiği için alttan tekme attı. ''Sanırım bu tekme konusunda tek ıskalamayan Ceyda.'' diye mırıldanıp kıkırdadım. ''Ya kızım sonradan çıkmalarını çeker misin üstümden. Git kendin söyle çok istiyorsan sanki yabancı.'' Ceyda derin ve korkutucu bir nefes aldı. Kirpiklerini kırpıştırıp Burçağa doğru eğildi. ''Babasının kuzusu olan ben değilim Burçakcım. Git konuş azıcık acısın bize.'' Dağhan yediği krakerler ağzındayken çirkin bir görüntü oluşturacak şekilde güldü. ''Vah çocuğum... Ne kadar da acınası duruyor değil mi?'' diyerek bize baktığında ben de ona katılarak güldüm. ''Sende arkamda çatur çutur bir yiyip bir konuşma ya.'' Dağhan ona şaşkınca bakarken ayaklanıp üstünü düzeltti ve ''Bir numaralar önden gider.'' diyerek önden önden ilerlemeye başladığında çıkış kapısında Tuna ile karşılaşıp duraksadı. Bu havası Tuna'yı görene kadardı. ''Sondan bir numara...'' diyen Dağhan'a gülerken bende diğerleriyle beraber ayaklandım. Hepimiz çıkışa yönelirken içimdeki meraka engel olamayıp hala kapıda duran Tuna ve Ceyda'nın konuşmasına kulak kabarttım, onlar hakkında hala net bir şey öğrenemediğim için içimdeki meraka engel olamıyordum. ''Sana bir şey olmadığı sürece benim için hiçbir şey önemli değil.'' Tuna beni gördüğünde arkası dönük Ceyda'ya kaş göz yaparak susturdu ama ben çoktan Ceyda'nın söylediklerini duymuştum. Tuna sahte öksürüğünün ardından saçma bir şekilde gülmeye başlayıp ''Geç kalıyoruz.'' diyerek Ceyda'yı önümüzden çekiştirmeye başlayıp onu sorgulayan gözlerimden kaçtı ama bu kaçışının onun son kaçışları olduğunu ikimizde biliyorduk çünkü sabrım taşıyordu. İçimden bir ses onunda bunu hissettiğini söylüyordu. Sınıfa girdiğimizde Atilla'nın yanına ilerliyordum ki kolumda el hissetmemle bu kez afallamadan Zeyd'in yanındaki yerimi aldım. Yerler ilk güne göre fazlasıyla değişmişti. Tuna Ceyda'nın yanına geçerken İkra ve Burçak beraber oturuyor, Dağhan da benim yerime Atilla'nın yanında oturuyordu ama bu yeni düzenden herkes daha memnun gibiydi. Üzerimdekini çıkarıp askılığa astım ve yeni yerime geri oturdum. Ben oturur oturmaz sınıfın kapısı kapanmış, sınıfı sessizlik sarmıştı. ''Günaydın çocuklar.'' Ciddiyetle içeri giren öğretmene sınıf mırın kırınla cevap verdi. ''Duyduğuma göre dün ki yarışta bir polis bir ambulans müdahalesi olmuş. Kimler dün gece ordaydı?'' Herkes kaşlarını çatmış birbirine bakarken nerden bildiğine dair içimdeki merak arttı. ''Siz nerden biliyorsunuz hocam.'' Kıvırcık saçlı, açık kahve gözlü Öğretmen saniyelik ciddiyetini bozup güldü ve ''Gıybet sayfanızdan.'' dedi. Ben ve muhtemelen benimle beraber bizimkiler de kaşlarını kaldırmış hayretle bakıyordu. ''Saçmalamayın tabi ki de oradan değil. Dün gece olaya gelen polis benim eşimdi. Samet'in hastaneye kaldırıldığını öğrendim ama bu kazaya istemeden de olsa sebep olanların kim olduğunu merak ediyorum. Ayrıca polis aslında oraya ihbar üzerine gitmiş dün gece uyuşturucu vakasıymış, siz uyuşturucu olan ortamlarda mı bulunuyorsunuz çocuklar?'' Zeyd ve Burçak birbirine bakarken kaşları hiç görmediğim kadar çatılmıştı. Atilla ve Dağhan'a döndüklerinde onların da aynı vaziyette olduklarını gördüler, hatta gözleriyle bir şeyler konuştuklarına emindim ama ne olduğunu asla tahmin edemiyordum. ''Hocam, ihbarı yapan arkadaş bu sınıftan mıymış?'' Öğretmen ellerini masaya dayadı ve en önde oturan Burçağa doğru eğildi. ''evet, anladığım kadarıyla ve muhtemelen sende dün gece ordaydın Burçak.'' Burçak şaşırmış saçma şekilde gülmeye başlamıştı. ''Hocam sınıfın yarısı orda oluyor zaten yarışlara giriyoruz eğlenmek için o yüzden.'' Öğretmen inanmasa da bakışlarını Burçaktan çekti ve tüm sınıfta gezdirdi. ''Şikâyeti yapan kişi okul dışında bana ulaşsın, onunla konuşmak istiyorum.'' Şu an Tuna'ya bakmayı ne kadar istesem de dikkat çekeceği için yapmadım, teneffüsü bekleyecektim çünkü en doğru zaman oydu. ''Hocam şikâyeti kimin yaptığını biliyor musunuz?'' kıvırcık saçlı Öğretmen Atilla'ya döndü. ''Bilsem onun bana ulaşmasını bekleyene kadar kendim ulaşırdım Atilla. Merak etmeyin erkekler arasından biri değil.'' Bu çok kötü oldu, bu çok kötü oldu! ''Her neyse, bir daha sizin böyle bir olaya karıştığınızı duymak istemiyorum çocuklar. Aksi taktirde sizi görmezden gelen yönetimi ezer geçerim ve hepinizin ailesi ile tek tek konuşurum.'' Sözleri bittikten sonra boğazını temizleyip çantasından tahta kalemlerini çıkardı. ''Artık derse başlayabiliriz. Herkes lütfen geçen hafta kaldığımız kısmı açsın.'' Herkes öğretmenin dediğini sessizce yaparken yakalanma korkusundan olsa gerek terlerin alnımda biriktiğini hissettim. ''Hocam lavaboya gidebilir miyim?'' Kıvırcık saçlarını arkaya attı ve bana çatık kaşlarla bir bakış attı. ''Derse daha yeni başladık Vera.'' ''Haklısınız ama hasta olucam sanırım biraz rahatsız hissediyorum.'' Kafasıyla 'çık' der gibi işaret yapınca Zeyd'e tebessüm ederek kalktım ve hızlı adımlarla sınıftan çıktım. Avuç içlerim terlemişti, lavaboya koşar adımlarla girip girer girmez soğuk suyu yüzüme çarptım. Kendimi gizlemeye çalışırken aslında daha çok belli ediyordum ama elimde değildi. Korkuyordum, işlerin çıkmaza girmesinden korkuyordum. Yapmam gerekeni yapmıştım bunun bilincindeydim ama şu an ki korkum bana çok kötü şeylerin olacağını fısıldıyordu. Ellerim lavabonun kenarlarına dayanmak için tutunurken gözlerim aynadaki yansımama döndü. ''Ne yapıyorum ben.'' diye fısıldadım kendi kendime. ''Ne yapıyorum ne yapıyorum. Allah kahretsin ya yakalanırsam.'' ellerimi lavabodan çekip yüzüme geçirdim. Kapı dışarıdan tıklanınca korkuyla sıçrayıp yavaşça yaklaşıp araladım. Neyse ki gördüğüm kişi beni daha da strese sokacak biri değil aksine beni rahatlatacak biriydi. ''Tuna.'' ''Ben mi içeri geleyim sen mi dışarı gelirsin?'' yüzüne aval aval bakarken dediğini geç idrak edip hızlıca kapıdan çıktım. ''Sakın çaktırma, bak Zeyd mutlaka şüphelenmiştir. Tibet için net bir şey söyleyemiyorum normalde Geri zekâlı ama bizim şansımıza zeki olacağı tutabilir.'' Bu söylediğine normalde kahkaha atardım ama şu an yüzümde mimik oynamamıştı ''Burçak ve Ceyda?'' ''Ceyda sorun değil, onu ben hallettim. Burçak ise muhtemelen aklına gelecektir ama o kadarına cesaret edemez diye düşünür. En azından ben öyle umuyorum. Bak sana bakmak için çıktığımı söyledim dikkat çekmeden içeri girmemiz gerek. Baş başa kaldığımıza emin olmadan sakın dün gecenin konusunu açma. Yerin kulağı vardır.'' Kafamı aşağı yukarı sallayıp saçlarımdaki ıslaklığı elimle azaltmaya çalışarak Tuna'nın peşinden sınıfa doğru ilerledim. Kalbim ağzımda atıyordu. Tuna ile bunu ilk konuştuğumuzda şiddetle karşı çıkmıştı. Beni bu kadar korkutan da onun bunu planlamadan hemen önceki sözleriydi. 'Saçmalama! Bak başka birinin kulağına giderse ya da şansa gizlice dinler duyarsa bittiğinin resmidir. Onlar tekin adamlar değil Vera eğer senin yaptığını duyarlarsa seni öldürebilirler. O kadar mal kaybetmek demek senin canına mal olacak demek. Herkesten bunu saklayamayız daha kötüsü Tibet öğrenirse o zaman her şey boka sarar. Eğer Tibet'i bundan sorumlu tutarlarsa ki aynı sınıftayız mutlaka onun da bu işte payı olduğunu düşüneceklerdir, seni direk kendi elleriyle onlara verir.' 'Saçmalama nerden bilebilirler bir kızın ihbar ettiğini? Hadi öğrendiler neden ben? Ben o gün orda bile değilim diye bilecekler.' 'Bak canım arkadaşım. Sorun o değil, ufacık bir ihtimal bile canına, canımıza mal olabilir. Olduğunu düşünsene bir, bu kez Tibet ve Zeydlerin arasında kan çıkar. İş çok ciddi işin içine polis girecek Vera.' Öfkeden kahkaha attım. 'Korkuyorsun değil mi? Korktun. Bak Ceyda ile aranda ne var bilmiyorum ama hiçbiriyle aramda bir şey olmadığı halde ben bile bu kadarına cesaret edebiliyorum. Sen ise... korkak gibi davranıyorsun Tuna.' 'Hiçbiriyle aranda bir şey olmadığına emin misin Vera?' Sınıfa girdiğimizde herkesin bakışları üzerimizde dolandı. Özellikle Zeyd'in. Yanına oturduğumda yalandan boğazımı ovaladım. Hasta olacağımı düşünmeliydi, aksi taktirde şüphe çekecektim. ''Sabah iyi görünüyordun aslında.'' ''İyiyim ara ara ağrıyor boğazım falan.'' Bana hafifçe kafasını sallayıp düşünceli şekilde önüne döndü. Ders boyu sınıfta sessizlik hakimdi, ara sıra Hazal'ın saçma laflarıyla sıkılmıştık ama neyse ki fazla sürmeden zil çalmıştı. Diğerleri sınıfta kalacağını konuşurken ''Su alıp geliyorum.'' diyerek tek başıma kalkıp sınıftan çıkmak için sınıf kapısına geldiğimde önümü iki kız kapatıp kollarını birbirine bağlayarak bana tiksinç bir bakış attılar. ''Hayırdır yapışık ikizler? Nerde sizin başınız?'' Nil ciddi anlamda iğrenç bir şekilde gülerek ağzındaki sakızı yine iğrenç bir görüntüyle çiğnedi, abartmıyorum iğrençti, kusma isteği uyandırıyordu. ''Buradayım tatlım.'' Sınıfın dışından gelen Hazal' a gözlerimi devirdim. Ne ara sınıftan çıkmıştı ki? ''Ne var Hazal. Yine ne yumurtlayacaksın?'' Arkamdan topuklu sesinin ardından yoğun ve seksi bir parfüm kokusu geldi. ''Bu bozuk genli kız bir şey yumurtlayabilir mi Veracım?'' Nil ve Begüm yaslandıkları kapıdan biraz daha dikleşirken sırıtmama engel olamadım. ''Beraber kantine inelim güzelim. Malum aç köpekler nöbet tutuyor senin gibi güzelliği yemek için.'' Ceyda Nil ve Begüm'e sertçe omuz atarak yolumu açtığında 'o' olmuş ağzımı zorla kapatıp Hazal'a tam bir şerefsiz gülüş sergiledim ve Ceyda'nın arkasından koşar adımlarla ilerledim. ''Göt gibi kaldı.'' diye mırıldandım hala put gibi duran Hazal'a bakarken. ''Her zamanki hali.'' Ceyda'ya kıkırdarken onunla beraber merdivenlerden inip kantine girdim. Belki dün gece hakkında soru hakkımı Ceyda'da kullanamazdım ama bu Ceyda hakkında aklımda başka sorular olmadığı anlamına gelmiyordu. ''Hazal ile olayınız ne?'' suyu alıp parasını uzatırken bende kendime bir su aldım. Ceyda da beklerken bana tamamen dönmüş gülmeye başlamıştı. ''Ay sanırım hayatımın en komik hikayesi.'' ''Merak ettim şimdi.'' Diyerek daha bir merakla eğildim. Ceyda kendi suyunu kolunun arasına sıkıştırarak diğer kolunu benim koluma doladı. ''Bahçeye çıkalım öyleyse, biraz güldüreyim seni.'' Ona uyum sağlayarak bahçeye soğuk havayı umursamadan çıktım ve ilerideki banka kadar onunla yürüdüm. Onlar hakkında bir şey öğreneceğim zaman her şey önemsizleşiyordu. Sanki hayatımda tek önemli insan onlar gibiydi, aslında pek de haksız bir düşünce sayılmazdı. ''Aslında her şey Burçak Begüm ve Dağhan ile başladı. Hazal olayı yani. İlk zamanlar Begüm sülük gibi yapıştı Burçağa bırakmıyor çocuğu, gerçi şimdi de öyle de neyse. Ben ve Defne üzerine gittik kızın bıraksın diye, Hazal ve Nil de bunu korumak için karşımıza dikildi derken onlar arkadaş oldu. Sonra Dağhan Begüm'e âşık olmuş, ben şüphelenmiştim ama ihtimal vermemiştim çünkü Dağhan çok göstermez çok kapalıdır duygu konusunda. Sonra bir gün Begüm Burçağı baya darlamış, Burçak Begüm'den o kadar sıkılmış ki baya kızın üstüne yürümüş ağlatmış kızı, Dağhan ile ilk ve son kez kavga ettiler o gün ama baya yumruk yumruğa.'' ''Hadi canım.'' Kafasını aşağı yukarı sallayıp yutkundu ve devam etti. ''Sonra işte biz devreye girdik kızları uzak tutmak için. Bu olaylardan sonra Tibet ve Hazal yakınlaştı Tibet ile yakın olma bahanesiyle bana olan gıcıklığını birleştirdi işte dadanıyor bize. Bir kere Zeyd'e fikrini sormuştum bu konu hakkında, Tibet'e âşık olduğum zamanlar. O ise beklemediğim bir yanıt verdi bana.'' Söylediği 'Aşık olduğum zamanlar' kelimesi kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Şu an itiraf edemese de hala sevdiğine emindim. ''Ne söyledi?'' Yüzünde buruk bir tebessüm oluştu. ''Tibet'in hala beni sevdiğini. Zeyd'e göre, Hazal Tibet'i seviyordu ama Tibet bana aşıktı. Sonra hırsa döndü olay ve beraber takılmaya başladılar. Hazal ise yeni bir kişiliğe büründü kendini bir halt sandığı için böyle devam etti.'' Nedense bu fikir bana da aşırı mantıklı gelmişti. ''Yani Hazal ile Begüm'ün başlatmasıyla bu hale geldiniz?'' dudaklarını büzüp işaret parmağını kaldırdı. ''Tam olarak değil, sadece bu hale gelmemizi Begüm başlattı. Şu an devam ettiği sülüklüğüyle.'' Kahkahamız zil sesine karışınca onu dinlerken yarıladığım suyu tek dikişte bitirerek kenardaki çöpe attım ve onunla sınıfa doğru yürümeye devam ettim. Akşam, ''Ya Vera ne olur ya yıllardır beraber film gecesi yapmıyoruz.'' Elinde cips ve mısır paketiyle karşımda çocuk gibi zıplayan İkra'ya tek kaşımı kaldırdım. ''Yıllardır konuşmadığımız için olabilir mi?'' kıkırdayıp ''Olabilir.'' dedi i'yi uzatarak. ''Hadi telafi etmeye başlayalım.'' başımdan gitmeyeceğini anladığım için testi kapatıp yenilgi ile ayağa kalktım. ''Koş filmi aç o zaman bende lavaboya gidip geliyorum.'' İkra zıplaya zıplaya koşarken Bende lavaboya girip uykulu gözlerime soğuk su vurdum. Test çözmekten ve uykusuzluktan gözlerim kapanıyordu. Ceyda ve diğerleri Defne'yi görmeye gitmişti. Biz ise ödevleri bitirmek ve konu tekrarı için eve gelmek zorunda kalmıştık. Teyzemler iş yemeğine gitmişti, annem ise yakında evime dönebileceğimi okul çıkışımda gelmiş hasret giderirken söylemişti. Saat oldukça ilerlediği için ders yapmaktan gözlerim kaymaya başlamış esnemekten neredeyse ağzım yırtılmıştı. Elimi yüzümü düzgünce yıkadıktan sonra film izlemek için masayı hazırlayan İkra'ya yardım etmeye başladım, Elindeki içecekleri L koltuğun hemen önündeki geniş cam sehpaya bırakıp kendimi sol tarafa attım ve İkra'nın kafama attığı battaniyeyi gülerek kafamdan indirip açarak ikimize yetecek şekilde yatay sermeye başladım. ''Cipslerde geldi.'' İkra cipsleri önüme bırakırken şarjda ki telefonumu çıkarıp gülerek flaş ile fotoğrafını çektim. ''Ne yapıyorsun?'' ''Cipsleri Ceyda'ya atıyorum.'' İkra kahkaha atarken dişleri arasına bir cips sıkıştırıp bana doğru poz verince onu da çekip Ceyda'nın yanında Burçağa da gönderdim. ''Nasıl aklı kalacak var ya.'' İkra'ya dönüp kafamı aşağı yukarı salladım ve cipsten iki tane ağzıma atıp Telefonu kenara bıraktım. İkra kumandadan filmi ayarlarken bende içeceğimden büyük bir yudum almıştım, gerçekten saatlerdir aklımı toplu tutmaya çalışarak testin başında büyük bir savaş vermiştim, bu süreçte de dilim damağım kurumuştu ama zar zor toparladığım aklım dağılmasın diye su bile içmemiştim. ''Bugün öğretmen bir an senin olduğunu biliyor diye seni açığa çıkaracak diye çok korktum.'' Sesinden endişe akan İkra'ya döndüm ve boynumu kütlettim. ''Bir an bende gerildim ama düşünmeyelim geçti artık.'' İkra endişeli haliyle derin bir nefes aldı ve aradığını bulmuş gibi ''Hah.'' diyerek sevinçle filmi açtı. ''Bu ne?'' bana dönüp otuz iki diş sırıttı. ''İzleyince görürsün.'' Tam oturmuş filmi izleyeceğimiz sırada elektriklerin gitmesiyle İkra çığlık attı, giden elektriğe korkmasam da İkra'nın çığlığına korkarak yerimde sıçradım. ''ya şansıma tüküreyim.'' İkra elindeki cipsi sertçe sehpaya bırakıp saniyeler sonra flaşı açtı. ''Eee ne yapacağız şimdi?'' diye yakınırken omuzlarımı kaldırıp indirdim ve gülümseyerek ''Kalan testleri bitirebiliriz.'' diye bir seçenek sundum ama bana öyle bir gözlerini devirdi ki dudaklarıma fermuar çekmek zorunda kalmıştım. Sıkıntıyla üfleyip ayaklandı. ''Lavaboya gideyim bir, hasta olucam ama umarım şimdi olmamışımdır.'' İkra lavaboya giderken bende kendime flaş açıp ayaklanarak odadaki yarım bıraktığım testi aldım ve hazırladığımız masanın önüne tekrar oturdum. Ders tekrarlarından fazlasıyla geri kalmıştım. Yine de şimdiye kadar fazla çalıştığımın yararı kendini belli ediyordu. Çünkü derslerden o kadar geri kalmama rağmen netlerimde düşüş yoktu. ''VERA!'' İkra'nın seslenişiyle söylenerek testi koltuğa bırakıp lavaboya doğru ilerledim. Geldiğimde karasından yüzüme tutulan ışıkla elimi yüzüme doğru kaldırıp yüzümü ekşittim. ''İndir şunu geldim.'' Yüzüme vuran ışık ortadan kalkınca elimi yüzümden çektim. ''Bana marketten ped alıp gelebilir misin? Çok acil.'' Bana yalvarır bakışlarını görünce durumu anlayıp kafamı aşağı yukarı salladım. Çünkü eve dönerken almayı unuttuğu için akşamdan beri söylenmişti, bugün olmamak için de geldiğinden beri dua ediyordu ama olmuştu işte. ''Tamam hemen alıp geliyorum.'' ''teşekkür ederim.'' İkra kapıyı kapatırken odasına yönelip üzerime kalın montlardan birine geçirerek cüzdanı cebime attım ve telefonun ışığını kullanarak anahtarı alıp evden hızlıca çıktım. Telefon birkaç kez titremişti ama ışıklar olmadığı için önüme bakmakla ilgilenip bakamamıştım. Şimdi ise aceleyle yürüdüğüm için dikkatimi verememiştim. Bahçe kapısından çıktıktan sonra sola dönüp en yakın markete koşar adımlarla yürümeye başladım. Buraya en yakın açık market bile on- on beş dakika rahat yürüme mesafesi olan bir marketti. Diğer market buraya daha yakındı ama erken kapatıyordu. Telefonu cebime atıp ellerimi de soğuktan dolayı cebime koyarak arkamı her zamanki yaptığım gibi kontrol ettim. Kapüşonlu biri arkamda elleri cebinde yürüyordu, önüme dönüp yürümeye devam ettim. İki kere sola döndükten sonra içimdeki huzursuzlukla tekrar arkamı kontrol ettim, aynı adam hala arkamdaydı. O da mı markete gidiyordu? Yoksa beni mi takip ediyordu? Denemek için O çizen yola, yani sola döndüm. Hala arkamdaydı, evin yoluna geri döndüğümde içimi korku kapladı ve adımlarımı hızlandırdım. Ben hızlandırdıkça, o da hızlandırmıştı. Arkamdaki adam bana git gide yaklaşınca neredeyse koşuyor gibi yürümeye başladım, çünkü artık korkmaya başlamıştım. Arkama dönmek üzere hafif başımı çevirdiğimde gölgesinden elinde bıçak olduğunu görmemle gözlerim irileşti ve çığlık atarak koşmaya başladım. Ben koşmaya başlarken arkamdaki adam da koşmaya başlayınca korkuyla çığlık atmaya devam ettim. ''YARDIM EDİN!'' Çita misali hızlıca koşarken sessiz karanlık sokakta ileriden kulak kanatıcı bir motor göründü. İleriden gelen siyah motor öyle hızlı ve sesli geliyordu ki ''YARDIM EDİN!'' diye bir kez daha bağırdım, yolun ortasına geçmiş yardım etmesi için önüne geçmeye çalışıyordum. Bana yakın mesafeye geldiğinde Drift çekerek durdu, motorun hemen önüne geldiğimde tanıdık yüzle neredeyse sevinçten ağlayacaktım. ''Atla.'' arkamı kontrol ettiğimde adamın bana yakın olduğunu fark ettim. ''ÇABUK!'' diye bağırmasıyla gözlerimi arkamdan çekip hemen motora atladım. Kalbim ağzımda atıyordu, az daha... az daha biri beni öldürecekti ve beni değer verdiğim bir insan imdadıma yetişerek kurtarmıştı...
İnstagram; Byzloey
|
0% |