Yeni Üyelik
25.
Bölüm

25. Bölüm

@byzloey

''Vera... Vera duyuyor musun beni? İyi olacaksın. Duydun mu? İyi olacaksın.''

Çok uzaklardan bir fısıltı, sanki çığlıkları küçültmüşlerde fısıltıya dönmüş gibi geliyor kulağa ve birkaç hıçkırık bağırış sesleri, birinin bana seslenişi kulaklarımda. Ne dediğini anlamıyorum, anlayamıyorum.

Karnımda ve etrafında ağrılar geziniyor, sıcak göz yaşlarım hala kirpiklerimde ve saç diplerimde. Canım yanıyor, hala nefes alamıyorum. Yine bir uğultu ama sanki bir çığlık gibi.

''V....Vera?''

Gözlerim zorlukla aralandığında, ufacık aralıktan bile öyle güçlü bir ışık sızdı ki açılan göz kapağım saniyesinde kapandı. ''Acıyor...'' diye fısıldayabildim sonunda, yine duyulmamıştı ama fısıldamıştım işte.

Canım yanıyordu, hareket etmek bile nefesimi kesiyordu.

Kolumu bir güç sola doğru açtı, ardından göz kapaklarım iki parmak ile açıldı, güçlü bir ışık gözüme iliştiğinde kapatmak için savaş verdim. Sonunda kazandım, diğer gözüme de aynı şey yapıldığında gözümden bir yaş daha düştü. Tanımadığım bir erkek sesi bir şeyler söylüyordu, ne diyordu? Kime diyordu?

Bir el kaburgalarıma ve karın bölgeme baskı uyguladığında resmen acının verdiği refleksle havalandırdım bacaklarımla kafamı. Güçlü bir inleme dudaklarımdan çıktığında birkaç el beni güçlükle yatırdı.

''N...Nefes...'' dedim güçlükle.

''Nefes... alamıyorum.'' gözlerim kapalıyken bedenimdeki acı o kadar kuvvetlendi ki karanlık beni içine aldı, bu kez emindim. Şu an bilincim kapanıyordu, karanlık beni acıyla içine çekmişti.

Saatler sonra

''Bunu yapan kim bana isim ver isim.''

''Şşş sessiz olsana.''

''Bende bilmiyorum bilsem bende burada durmam her halde değil mi Atilla?''

''İyi o zaman sen burada dur ben gidip hangi piçin yaptığını öğreneceğim Tuna.''

''Kesin sesinizi yeter artık. Tamam git gidiyorsan haber veririm ben sana uyandığında.''

''Tamam... Ceyda... Mutlaka haber ver.''

''Sende.''

Bir kapı sesi ilişti kulaklarıma, sertçe kapanmıştı. Sanki öyle bir sert çarptı ki kapı bana çarpmış gibi hissettim, Vücudum sanki gerçekten yüzüme kapı çarpılmış gibiydi.

''Sessiz ol dedim iyi ki Geri zekâlıya.'' İnce ama keskin bir ses.... Evet tanıyorum bu sesi.

Tanımamak ne mümkün, bu güzel sesi.

Bir kapı daha çarptı, yumuşak ve sessizdi ama klik sesi duyulmuştu. Kirpiklerimi kırpıştırmaya çalıştım, başarıyor muydum? Hiç sanmıyorum.

''Anne.'' dedi yine o ince kız sesi, Ceyda.

''Şimdi size bir iyi bir kötü haberim var. Öncelikle kaburgalarında neyse ki ezilme kırılma olmamış. Sanırım boşluğuna darbe yediğinden dolayı kesilmiş nefesi, elmacık kemiğinde ezilme oluşmuş yüzü bir süre bu şekilde kalabilir. Kasıklarında da ezilmeden şüphelendim ama neyse ki o da olmamış.'' Derin bir iç çekildi, sanırım erkekti çünkü hırıltılar çıkarmıştı.

''Sakin olun çocuklar. Bakın arkadaşınıza sakinleştirici verdim size de vermek zorunda bırakmayın beni. Özellikle sana söylüyorum oğlum.'' birkaç hareketlenme oluştu, hışırtılar duyuyordum. ''Bir süre arkadaşınız burada yatacak, o sırada yüzüne de bakımlarını bizzat ben yapacağım. Merak etmeyin ne kadar kısa sürede iyileştirebilirsem o kadar hızlı iyileştireceğim.'' İnce kız sesi yine ''Teşekkür ederim anne.'' diye seslendi annesine.

Artık cümleleri daha çok kavrayabiliyordum, sabahtan beri boğuk ve karmaşık gelen cümleler şimdi daha net geliyordu. ''Sen beni mutlu ettiğin sürece bunların hiçbir önemi yok kızım, bu aralar kardeşinden duyduğuma göre de beni oldukça mutlu ediyorsun. Biraz dinlenin arkadaşınız da birazdan uyanır.'' dakikalar sonra iki öpücük sesi duyuldu ardından tekrar kapı sesi doldurdu odayı.

Karın bölgemde hala bir ağrı vardı, sanki batıyor gibiydi. Burnum sızlıyordu, elmacık kemiğim de öyleydi. Çok canım yanıyordu. Ağrım vardı, gözlerimi aralamak adına kirpiklerimi kırpıştırdım.

''U..uyanıyor sanırım.'' dedi Ceyda heyecanla. ''Vera?'' anında iki elimin üzerinde de el hissettiğim, sol tarafımdan gelen ses Tuna'ya aitti.

Konuşmakta zorlandım, parmağımı oynattığımda bir çığlık yükseldi. ''Uyandı şükürler olsun.''

Ceyda sevinçle ellimi sıkıca tuttu. Gözlerimi zorlukla araladığımda yüksek ışıkla kısık şekilde açtım ve görüntünün netleşmesini bekledim. ''S..Su.'' diyebildim zorlukla, boğazları kupkuruydu ve yutkundukça yırtılıyordu.

''Hemen... Normalde olsa su gibi gacısın ihtiyacın mı var diye şaka yapardım ama şu an buna gülemeyecek olman bile beni ağlatacak.'' Kafamın altından yavaşça bir el dolandı ve kafamı hafifçe kaldırdı, ardından dudaklarımın ucunda hasret kaldığım suyu hissettim.

''Nasılsın? Hala canın çok acıyor mu?'' Gözlerimi tamamiyle açabildiğimde sorunun sahibi Ceyda'ya döndüm. Su içmek düşündüğümden de iyi gelmişti.

''Evet.'' Gözüm Tuna'ya döndüğünde gözlerinin kızarık olduğunu gördüm. Ağlamış mıydı?

Hayal meyal hatırlıyordum, hıçkırık sesleri... Ah Tuna...

''Çok korktum seni öyle ambulanstan inerken görünce.'' gözleri gene doldu, sanırım o an yine aklına gelmişti. Anında koluyla gözünü sildi.

''Beni kim getirdi?'' zar zor konuşabiliyordum, sesim fısıltı gibi çıkıyordu ama beni anlıyorlardı buna mutlu olmuştum. Çünkü kendimi daha fazla zorlayamazdım.

''Bilmiyoruz, ambulans birinin aradığını söyledi ama etrafında kimse yokmuş kimin aradığını bilmiyorlar.'' Biri mi aramıştı?

''Bizde annem arayınca yolda olduğunu duyup uçtuk yanına hemen.'' Ceyda'ya döndüm. Annesi evet burada çalışıyordu bir an hatırlayıp haberleri olmasının normal olduğunu fark ettim . ''Zeyd peki?''

Zeyd yoktu, Sadece Ceyda ve Tuna'yı görüyordum. Başka kimse gelmemiş miydi?

Neden hiçbir şeyi tam hatırlamıyordum?

''Zeyd, Dağhan ve Burçağın haberi yok. Annem arayınca Tuna ile beraberdik, Hoparlördeydi telefon Atilla ve İkra da şans eseri duydu. Çaktırmamak için çok uğraştık.'' İkra damı biliyordu? Peki Atilla? İkisi neredeydi?

''Onlar Nerede?'' Tuna elini ensesine oradan saçlarına geçirip sıkıntıyla nefes verdi. Sanki söyleyeceğini söylemekte zorlanıyor gibiydi. ''İkra'ya sakinleştirici verdiler, Atilla da sen uyanmandan kısa süre önce bunu yapanı bulmaya gitti. Sahi kim yaptı sana bunu Vera?'' İkra'ya sakinleştirici mi vermişlerdi? Endişeyle gözlerim irileşti ''O nasıl? Neden sakinleştirici verdiler, bir şey mi oldu?''

Ceyda hızla ayağa kalkıp yanıma geldi ve ellerini dikkat ederek omuz bölgeme koydu. ''Hayır hayır, sadece seni öyle görünce ağlama krizine girdi sakinleştiremedik, Atilla da kucakladı sakinleştirici vurdular o da çok sürmez uyanır zaten.'' Gerçekten o kadar kötü mü görünüyordum?

En son yüzüme yediğim darbeden sonra art arda yediğim tekmeleri hatırlıyordum, bir ara hastaneye gelmiştim sanırım. Gözlerime ışık tuttuklarını hatırlıyordum hayal meyal, sanırım ilk uyandığımda da bir kapı duymuştum. Yine de hala tam hatırlayamıyordum.

''O kadar kötü mü? Bir ayna getirir misin?'' Tuna elleriyle yüzünü avuçlayıp kafasını aşağı yukarı salladı.

''Bakılmayacak kadar mı?'' diye sordum bu kez, sesimde kırgınlık oluşmuştu. ''Kızım sen yüzsüz müsün ne demek bakılmayacak kadar mı? Ne biçim soru bu. Yüzün kaysa bile bakarım sana kankalık görevim bu benim.'' gülümseyerek Tuna'ya baktım. Evet Tuna her şeye rağmen yanımdaydı ve bahsettiği dostluk görevini çok güzel yapıyordu. ''Teşekkür ederim.''

Kafasını hafifçe sallayıp yanımda olduğunu fark etmediğim aynayı yüzüme doğru çevirdi. Elmacık kemiğim şişmişti, burnum sargıya alınmıştı. Morluklar ve açık yaralar vardı, yüzüm cidden çok kötü görünüyordu.

''Sedyeden inerken gördük seni, yüzün kandan görünmüyordu. Ellerinle karın bölgeni tutuyordun, nefes alamıyorum, acıyor diyordun. Zaten İkra seni öyle görünce bayılıyordu az daha zor tuttuk.'' dediği sırada Ceyda araya girdi. ''Sanki sen bayılmıyordun, seni de ben tuttum.'' buna gülmek istesem de canım yandığı için tebessüm ettim sadece.

''Ne bileyim kızım kankamın yüzünün dağıldığını. Ben kaza falan yaptı sandım, bir açıldı ambulans kapısı hatim indiriyordum az daha.'' Buna tebessümden daha fazla güldüm kendimi tutamadan. Ağrı hissedince yüzümü buruşturup hafifçe inledim.

''Zeyd sizi nerde biliyor, ona geleceğimi söylemiştim beni sormuştur ne dediniz?'' Ceyda boynunu kütletirken ''Senin ona sürpriz hazırladığını söyledi Tuna akıllısı. Aklına yalan gelmemiş. Bizde sana yardıma geldik diye biliyor.'' Tuna suçsuz şekilde ellerini kaldırdı ''Bu da bir sürpriz, her sürpriz iyi mi olmak zorunda?'' Ceyda gözlerini devirirken bir kere daha güldüm.

Beni bu halde bile güldüren bir arkadaşım vardı, sanırım arkadaş konusunda gerçekten şanslıydım.

Dakikalar sonra kapı açılınca kafam hafifçe sola doğru kaydı. İçeri gözleri şişmiş kızarmış İkra girdiğinde sertçe yutkundum. Gerçekten perişan haldeydi, sakinleştiriciyi neden vurdukları şimdi daha çok belli oluyordu.

''Kardeşim, Uyanmışsın.'' koşar adımlarla gelip dikkatlice sarıldığında kollarımı uzatabildiğim kadar boynuna doladım. Canım yansa da sesimi çıkarmamak için direndim. ''Çok korktum seni öyle görünce, az daha bayılıyordum.''

''Anlattık canım biz oraları nasıl bir de bayıl istersen feriha'yı canlandırdığını falan.'' Ceyda ve İkra gözlerini devirirken ben yine onların aksine gülümsedim.

''Siz devirin kankam bana gülüyor o bana yeter.'' İkra kollarını tamamen çekip Ceyda'nın yanına otururken bedeniyle bana doğru döndü. ''Çok acıyor mu hala? Biraz daha iyi misin?''

''Acıyor biraz yüzüm falan ama daha iyiyim.'' kafasını aşağı yukarı sallayıp kafasını Ceyda'nın omuzuna yasladı.

Bir süre sessizlik olduğunda gözlerim kapanmaya doğru ilerledi, neredeyse bir saat uyku ve uykusuzluk arasında gidip geldim.

''Vera?'' gözlerimi tamamiyle açıp Tuna'ya döndüm ama gözlerimden hala uyku akıyordu. ''Gerçekten, bunu sana kim yaptı?'' Dudaklarımı ne diyeceğimi bilmeden aralayacağım sırada kapı hışımla açıldı, sıçramama engel olamazken Tuna hışımla kapıya döndü.

''Olum yavaş ol diye kaç kere daha diyeceğim, özürlü müsün sen anlamıyor musun?''

''Kim yaptı ben söyleyeyim, Şerefsiz piç kurusu yaptı.'' Ceyda hışımla ve gözlerinde hayal kırıklığıyla ayağa kalktı ve Atilla'nın tam karşısına geçti.

''Nasıl yani? Bunu... Bunu Tibet-''

''Aynen öyle kardeşim, bunu yapan Tibet hatta.'' dedikten sonra delirmiş gibi kahkaha attı ve iki elini ensesinde birleştirip oradan saçlarına çıkardı. Olacakları korkuyla izlerken dudaklarımı birbirine bastırdım. Çünkü biliyordum ki kıyamet yakındı...

''Hatta ambulansı da arayan oymuş.'' Tuna da bunu duyar duymaz ayaklandı. ''Ne demek ambulansı da arayan oymuş?''

İkra çantasını alıp koşarak çıktığında arkasından canımın yanmasını umursamadan bağırdım ''İKRA!''

''Ağzının ayarını sikeyim Atilla.'' Ceyda Atilla'ya küfrettikten sonra İkra'nın peşinden koşmaya başladı. Şu an tek korkum, İkra'nın da benimle aynı kaderi paylaşmasıydı.

İkra Dümen

''Çok fenasın Zeyd.'' dedim gülerek. Resmen gelsin diye, özledi diye kıza yalan söylemiş beni de buna alet etmişti. Üstelik feci saçmalamıştım, muhtemelen Vera'nın ağzına çok uzun sürecek bir dalga konusu vermiştim.

''Ya gülme.'' dedim Burçağa vurarak, ''Tamam yavrum gülmüyorum.'' dedi dudaklarına fermuar çekerken.

Zeyd omuz silkti ve ''Gelsin, başkası benim kadar özlememiştir onu.'' dediğinde Burçak ıslık çaldı, hemen dibimde olduğu için kulaklarımı kapatmak zorunda kalmıştım.

''Acaba onun yanında mı söyleseydin bunları mesela telefonda falan.'' Zeyd yine omuz silkip ayaklarını orta sehpaya uzattı ve cebinden sigarasını çıkarıp yaktı. ''Bunlar ona söylemek için basit şeyler, ben durup durup tongayı gözünden vurmayı seviyorum. ATİLLA CAMI AÇ Vera gelene kadar çıksın şu sigara kokusu.''

''Dur dur ben açarım o duyana kadar.'' Atilla Ceyda ve Tuna ile mutfaktaydı hala da içeri gelmemişti. Camı bizim tarafta değil de duvar yüzünden bizi görmeyen tarafına gidip araladığım sırada belime dolanan ellerle kıkırdadım.

''hey! Gıdıklanıyorum.'' dedim hala gülerken. ''Biliyorum.'' dedi ve kollarını biraz daha yukarı çekti, kafasını omuzuma yasladı. Bana sarılmasını seviyordum, bana güç veriyordu, güven veriyordu, yanımda olduğunu hissettiriyordu.

''Onları bırakıp baş başa vakit mi geçirsek?'' dudaklarımı büzüp bir süre düşünür gibi yapıyordum ki beni kendine çevirdi. Gözleri büzdüğüm dudaklarına döndü ve nefesi sıklaştı.

''Dur ne yapıyorsun düşeceğim.'' dedim Hemen solumuzdaki merdivenleri kastederek. Duvarın hemen dibindeydi merdiven ve düşsem rahat bir 360 derece dönerdim inene kadar.

''Ben seni tutarım güzelim. Ben seni her zaman tutarım.'' gözlerimi gözlerine hapsederken yüzünü biraz daha yakınlaştırdı. İçimde nefesimin kesileceği alarmları çalarken Burçağın dudakları hafifçe kıvrıldı.

Ona aşıktım, ona deli gibi aşıktım. İlk gördüğüm andan beri inkâr ediyordum, Zeyd'i düşünüyordum ama düşünürken bile aklıma hep Burçak geliyordu. Gözlerimi kapattığımda bile karanlıkta o var oluyordu. Dudakları dudaklarıma değdiğinde bedenim titredi, korkudan değil, gıdıklanmaktan değil, aşktan ve heyecandan titredi.

Belimdeki eli sıkılaştı ve beni kendi bedenine daha da yaklaştırdı. ''İKRA CAM AÇ DEDİM SADECE CAMLARIN HEPSİNİ AÇ DEMEDİM!'' Zeyd'in bağırışını duyduğumda gülerek dudaklarımı Burçaktan çektim, daha doğrusu çekmek zorunda kaldım.

''Hay sana da camına da...'' Burçak duymamazlıktan gelip bir kez daha dudaklarıma yönlendiğinde tam gözlerimi kapatmıştım ki merdivenden gelen sesle hızlıca Burçağı kendimden uzaklaştırdım.

''Yavrularım. Siz ne yapıyorsunuz merdiven başında böyle, beni kapılarda mı karşılıyorsunuz, bana bakın yoksa fingirdeşiyor muydunuz lan?'' Gelen Dağhan'a ikimizde göz devirirken Burçak bana doğru dönüp gözlerini yumarak sessizce küfretti. ''Sikeceğim camınızı da cipsinizi de...'' Dağhan'ın eline baktığımda üç poşet dolusu cips görmemle Burçağın tepkisine güldüm.

''Saçma saçma konuşma, ver bana ben götürürüm cipsleri donmuşsun titriyorsun.'' dedim Dağhan'ın ellerinden poşetleri kaparken. ''Yoo üşümüyorum ama üşendim mutfağa gitmeye, Ceyda'ya söyle Dağhan dedi ki 'yavrumun sevdiklerinden aldım' diyor de.'' onu sallamadığımı belli edecek şekilde kafamı sallayıp mutfağa doğru yöneleceğim sırada Atilla da mutfaktan çıkıyordu ki çarpıştık, o sırada Ceyda'nın telefon sesi mutfağın kapısına kadar geliyordu.

''Pardon bebito.'' Atilla'ya gülümseyerek yol verecektim ki ikimizde duyduğumuz isimle duraklayıp bakışlarımızı mutfağa çevirdik.

''Vera olduğuna emin misin anne?'' Atilla ile birbirimize bakıp tekrar mutfağa döndük. Tuna'nın ne dediğini anlayamamıştım fısıldadığı için ama Telefonu hoparlöre almış olduğuna göre bunu o söylemişti. ''Kaburgalarında ve burnunda ezik kırık olabilirmiş tam bilgim yok şu an hastaneye geliyor, sanırım hemen gelseniz ve ailesine haber verseniz iyi olur çocuklar. Durumu ciddi olabilir.'' Bir sandalye sesi geldiğinde sertçe yutkunup bir adım geriledim.

Vera, hastaneye mi kaldırılmıştı? Neden, ne olmuştu? Kaza mı yapmıştı? İçimi bir korku kapladı, Atilla'nın kolundan destek almak istercesine tutundum.

''Tamam hemen geliyoruz anne.'' dedi Tuna. Kapıya koşar adımlarla geldiklerinde ne zaman dolduğunu bilmediğim gözlerimden yaşlar düştü.

''Ne olmuş Vera'ya?'' dedi Atilla çatallaşmış sesiyle. ''Sakin olun, bizde bilmiyoruz hastaneye gidiyormuş gidip öğrenicez, içeriye bir şey belli etmeyin.'' Ceyda gelip sarsılan beni omuzlarımdan tuttuğunda aralanmış dudaklarından kelimeler dökülmeden ''bende geliyorum.'' dedim.

''ikr-''

''bende geliyorum dedim Ceyda. Kardeşim o benim.'' Tuna'yla bakıştıktan sonra kafasını aşağı yukarı salladı.

Atilla'da benim gibi itiraz istemeyen bir şekilde Ceyda'ya döndü. ''bende geliyorum, motorlarla gidelim daha hızlı gideriz.'' Ceyda derin bir nefes verip içeriye önden giderken arkasından gittim. Göz yaşlarımı silip arkalarında kalmaya çalıştım.

Yoksa ağladığımı hemen anlarlardı. Ne olmuştu? Kaza mı geçirmişti? Durumu nasıldı? Teyzemleri aramam gerekiyor muydu? Ya da anneme haber vermem gerekiyor muydu?

''Biz çıkıyoruz.'' dedi Ceyda sesini sakin tutarak.

''Nereye böyle hepiniz, İkra?'' Burçağa hafifçe yüzümün bir kısmını gösterip ''Haber veririm.'' diye mırıldandığım sırada Tuna lafı devraldı.

''Vera'nın yanına gidiyoruz. Bizi çağırdı da.'' Zeyd Vera'nın adını duyar duymaz kaşlarını çattı ve rahat oturuşunu anında bozup ayaklandı. ''Nerede ki, ben alıp geleyim.'' Tuna onu göğsünden tutup ittirdi.

''Otur yerine koca adam... Sadece bizi çağırdı şey... şey... sana sürpriz hazırlayacakmış. Neyse tutmayın bizi hava soğuk kızı bekletmeyelim.'' diyerek hızlı adımlarla merdivene yöneldiğinde Ceyda Zeyd'in ikna olmadığını anlayıp onu ustaca oyunculuğa bürünüp ikna etti.

Koşar adımlarla merdivenden indiğimizde Atilla'nın arkasına atladım, kask bile takmamıştım. Aklım tamamen Veradaydı. İçim içimi yiyor, gözlerimden yine yaşlar firar ediyordu. Ne olmuştu ona? Çok mu ciddiydi? Düşünmesi bile kalbimi sıkıştırırken fark etmeden Atilla'ya daha sıkı sarıldım.

O da kask takmamıştı, hiçbirimiz takmamıştık. Ceyda ve Atilla o kadar hızlı kullanıyordu ki yarışta gibilerdi. Bu iyiydi, çünkü Vera'nın yanına daha erken varacaktık.

Dakikalar sonra hastanenin kapısının önünde durduğumuzda hızlıca inip içeri gireceğim sırada Ceyda'nın annesinin dışarı çıktığını görüp duraksadım. Tam seslenmeye yeltenmiştim ki gelen yüksek bir ambulans sesiyle bakışlarım kapıya döndü.

Annesi hızlıca önünde durup açılan kapıdan sedyeyle inen yüzü tanınmayan genç kıza baktı. Yüzü tanınmıyordu ama... Forması... Esef koleji... Yüzü kanlar içindeydi, altı komple çamura bulanmıştı, saçları ıslaktı ve saç diplerinde bile kurumuş kanlar vardı. Formasının üst kısmı kan alt kısmı çamurla kaplıydı.

Gözlerim karardı, bir an dünya altımdan kaymış gibi hissettim. ''V.. Vera...''

''Hop hop. '' Atilla kollarını kolumun altından geçirip beni tuttuğunda solumdan bir küfür mırıltısı duydum.

''Has siktir.'' Yüzümü hafifçe çevirdiğimde benim gibi bayılmak üzere olan Tuna'yı Ceyda'nın tuttuğunu gördüm. Resmen gözünün feri gitmişti ama kendini toparlaması benim aksime uzun sürmedi.

''Atilla... Kardeşim.'' yürüyemedim, bacaklarım boşalmış gibiydi kendime hâkim olamıyordum. Ağlamam artıp hıçkırıklarla birleşince Atilla'nın bir eli bacaklarımın altından geçti diğer eli belime dolandı ve beni havaya kaldırdı. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak içeri girerken tek duyduğum Ceyda'nın Tuna'ya ettiği sözleriydi.

''Kendine gel ben seni kucaklayamam.''

Üç Gün sonra

''Bir karar vermen gerekiyor İkra bir karar vermen gerekiyor.'' diye tekrarladım kendime. Tüm gece uyumamıştım, okul saati gelmişti bile Tam üç gün geçmişti, Üç gündür Zeyd'e yalan söylüyordum Burçağa da aynı şekilde. Vera ile ailemizle bir haftalığına tatile çıkıyoruz demiştim. Bunu yapanın Tibet olduğunu öğrendiğimden beri Zeyd'e söylemekle yanıp tutuşuyordum ama özellikle okula geldiğim halde okulda Tibet'i görememiştim.

Tibet'in evini bilen yoktu, o yüzden okula gelmesini beklemek zorundaydık. Atilla ile anlaşmıştık, Tibet geldiği gün hepimiz ondan bunun hesabını soracaktık, en çok da ben.

Artık Zeyd'e söylemem gerekiyordu, ama içimde beni engelleyen bir şey vardı. İş ciddiye binmişti ve bu kez kan gövdeyi götürecekti buna emindim.

Zeyd bu kez sessizliğini çok ağır bedellerle bozacaktı.

Zil şiddetle çalındığında koşarak kapıyı açtım. ''Bugün ben geliyorum seninle. umarım artık gelmiştir.'' Karşımdaki Ceyda'yı onayladım ve kapıyı örtüp koşar adımlarla motoruna yöneldim.

Arkasına atladığım gibi gaza basmıştı, neredeyse ilk kez bu kadar hızlı okula gelmiştim. Öfkeyle ve intikamla yanıp tutuşuyordum, aklımdan Vera'nın hali gitmiyordu. Şu an çok daha iyiydi ama ilk hali uzun süre gözümün önünden gitmeyecek gibiydi.

Okula vardığımızda tam motoru bıraktığımız yerin önünde bankta oturan Tibet'i görür görmez indim ve koşarak yanına gelip onu yakasından tutup kendimden bile beklemediğim güçle kaldırdım. Bu gücüm onu da beni de şaşırtmıştı.

''Seni adi piç kurusu.'' elimden geldiğince sert bir yumruğu zaten morarmış gözüne attım. ''Öldüreceğim lan seni! Duydun mu? Öldüreceğim seni.'' diyerek sertçe bir tokat daha attım.

Arkamdan gelen iki motor sesine bile dönemedim ve bir kez daha vuracağım sırada kolumu tuttu ''İkra... Sabrımı sınama git.''

''Sabrını sınamayayım öyle mi? Senin sabrını sikeceğim Tibet.'' diyerek özel bölgesine tekme savurduğum gibi bir kez daha vuracaktım ki elimi soldan biri yakaladı.

Yüzümü çevirdiğimde Tibet'in köpeklerinden biri karşımdaydı, tam beni ittirecekti ki elimdeki gücü birden kalktı. ''Senin... O elini kırarım.'' Burçak Samet'e sert bir yumruk atarak ardından tekme ile destekleyerek onu yere düşürdüğünde tam Tibet'e bir adım daha atacaktım ki yanımda Ceyda'nın gölgesiyle duraksadım.

''Yine mi?'' dedi. Ağlıyordu, Tuna Tibet'in diğer esmer arkadaşını bize gelmeden yakalamış onunla ilgileniyordu, bizi duyması şuan mümkün görünmüyordu.

Atilla da Tibet'e bir adım attığında Ceyda elini kaldırdı ve onu durdurdu. Öylece yere düşmüş Tibet'e bakıyordu. ''Yine mi bir kadının canına kastettin?''

Tibet hızlıca diz çöker gibi vaziyete geldi. ''hayır... yemin ederim aklım yerinde değildi öfke doluydum. Sonra çok pişman oldu-''

''Kes sesini.'' dedi öfkeyle Ceyda. ''Yüzü... Yüzü tanınmıyordu kandan.'' dedi, bu kez sesi titriyordu. Ceyda'nın sesi onu tanıdığım andan beri, ilk kez titriyordu.

''Yine mi bir kadının canını Yaktın Tibet?'' Tibet kafasını hızlıca sağa sola salladığında Ceyda sessizlikte yankılanacak kadar sert bir tokat attı Tibet'in yüzüne.

''Böyle mi vurdun ona? SÖYLESENE İNSAN DIŞI VARLIK.'' Herkes korkuyla Ceyda'ya bakarken Tibet sessizce gözlerinden yaşlar akarak Ceyda'ya bakıyordu.

''Yemin ederim isteyerek olmadı.'' dedi fısıltıyla. ''NE DEMEK İSTEYEREK OLMADI LAN. BENDE İSTEMEYEREK SENİ UÇURUMDAN ATAYIM.'' Atilla ona yöneleceği sırada elimi önüne uzatıp durdurdum. Şu an Ceyda anılarıyla bir kez daha arkadaşı için yüzleşiyordu. Biz de hesap soracaktık ama şu an Ceyda'nın sorması gereken hesap bizden daha büyüktü, çünkü sadece Vera'nın değil kendi hesabını da bir kez daha soruyordu.

''Biliyor musun Tibet... Dudaklarından sadece dört kelime çıktı. Sadece dört kelime. Canım acıyor dedi, nefes alamıyorum dedi.'' ardından sertçe burnuna bir yumruk attı ve onu yere düşürdü.

''Nefes alamıyorum dedi.'' Burnuna tekme attı.

''Canım yanıyor dedi.'' Karnına tekme attı. ''CANIM YANIYOR DEDİ. TANIDIK GELDİ Mİ BUNLAR SANA!'' Bir tekme daha attığında titremeye başladığını fark edip koşarak arkasından kollarını sardım. ''tamam sakin ol.'' diye fısıldadım ama dinlemedi.

''NEFES ALAMIYORUM DEDİ. KESEYİM Mİ NEFESİNİ TİBET. SANA KARMAYI YAŞATAYIM MI?''

Tibet'in ağzından ve burnundan kanlar gelirken ''Senin elinden ölüme bile razıyım.'' dedi zorlukla.

''SEN İNSAN DIŞI HATTA İNSAN FAZLASI OKSİJEN İSRAFI RUH HASTASININ TEKİSİN! TİKSİNİYORUM SENDEN.'' Ceyda'nın bağırışları umurunda bile değildi. ''Ama ben sana aşığım.'' dedi gözleri kapanırken.

''Senin elinden ölmek bile... bana ödül.'' dediği sırada Arkadan hepimizin nefesini kesen ses duyuldu.

''Haklısın, senin nefesini ben kesmeliyim.'' Kollarını kıvırmış gözlerinden öfke alevleri fışkıran Zeyd ile sertçe yutkunup Burçağa baktım. İşte şimdi gelmesinden korktuğum en kötü an gelmişti.

Zeyd ağır adımlarla Tibet'in önüne geldi.

''Nefes alamıyorum demiş...'' dedi acıyla. Sesi hiç bu kadar korkutucu çıkmamıştı daha önce, gözlerini kısmıştı ama bu kadarlık mesafeden bile öfkesini hissediyordum.

Yakasından tutup onu havaya kaldırdı ve burnuna bir darbe daha vurdu. Burnundan şarıl şarıl kanlar akarken ''Canım yanıyor demiş...'' dedi ve Ceyda gibi karnına tekme yerine yumruk geçirdi. Tibet acıyla iki büklüm olmaya çalışırken ''Biliyor musun, düşüp kafasını çarpmış. Doktor öyle söyledi.'' dedi ve Tibet'i öylece yere bıraktı. Tibet'in kafası da yere sertçe çarptı, gözleri çoktan kapanmıştı. Kulağıma çığlıklar ilişince sabahtandır hiçbir şeyi duymayıp görmediğimi yeni fark ettim.

Kızlar bağırarak kaçıyor hocalar muhtemelen ambulansı ve polisi arıyordu. Kenan amca kapıdan korku dolu gözlerle bize bakıyordu.

''Seninle işim bitmedi... Nefes almaya her başladığında tekrar nefesini keseceğim... canın her acımadığında... Canını tekrar tekrar yakacağım.'' diye fısıldadı Zeyd.

Ardından motoruna doğru eli ve üstü kan şekilde ilerleyip kask bile olmadan gaza yüklendi. Kulak kanatıcı şekilde gürültüyle okuldan çıktığında Atilla'nın Ceyda'yı sakinleştirdiğini ve ağlayarak Ceyda'nın Atilla'ya sarıldığını yeni fark ettim.

Güçlü kollar beni çektiğinde burnuma sevgilimin güzel kokusu doldu, ardından saçlarıma öpücük kondurup yüzümü göğsüne çevirdi. ''Bakma. Güven bana, her şey güzel olacak.''

Zeyd nasıl öğrenmişti? Kimden öğrenmişti? Dağhan neredeydi?

Tuna Kenan amcanın yanına gitmişti, muhtemelen durumu izah ediyordu. Bu işten kolay sıyrılamayacaktık. Bu kez paçayı kurtarmamız çok zor olacaktı ama bu hiç birimizin umrunda değildi.

''Siz, nereden öğrendiniz?'' diye fısıldadım göğsüne yaslanırken.

''Tuna haber verdi, Dağhan'ı Vera'nın yanına bıraktık.'' Kafamı hafifçe salladım.

''Hastaneye gidelim.'' diye mırıldandım, bacaklarımda güç hissetmiyordum. Ağlamaktan yorulmuştum, hala kendimi dirençli hissetmiyordum. Üç gündür ne düzgün uyku uyuyor ne yemek yiyordum.

''gel bakalım güzelim.'' diyerek kucağına aldı ve motoruna doğru götürdü. Atilla Tuna ile beraber motorla gelmişti. Araba Dağhan da olmalıydı.

Kenan amcanın yanından geçerken Burçak ile göz göze geldiler. ''ben hallederim oğlum, arkadaşınızın yanına gidin.'' Biz çıkarken ambulans ve polis siren sesleri geliyordu.

''Burçak motorun önünde beni indirip sıcacık ellerini yanaklarıma koydu ve baş parmağıyla okşadı. ''İyi misin?'' kafamı olumsuzca salladım.

''Neden söylemedin? Seni özlüyordum kaç gündür, ne acı çektiğini bilmeden uyuyamadığını sürekli ağladığını bilmeden. Kalkıp gelecektim neresi olduğunu söylemedin. Nefret ediyorum seni böyle görmekten. Yalnız bıraktığım için de kendimden...'' Kollarımı boynuna doladım.

''Özür dilerim, nefret etme. Ben söylemedim, benim suçumdu.'' kollarını belime doladı ve sımsıkı sarılıp kokumu bir daha koklayamayacak gibi içine çekti.

''Gidelim, Vera'yı çok merak ediyorum.'' ona hak verip, kollarımı boynundan çektim ve omuzundan destek alarak arkasına bindim.

Zeyd çoktan basmış gitmişti, Ceyda ve Tuna daha yeni geliyordu Atilla ise şimdilik görünmüyordu.

Yolu Kafamı Burçağa yaslayarak soğuğu yüzüme çarpmasıyla geçirdim. Hiçbir şey beni kendime getirememişti, Burçağa sarılmak hariç.

Tuna ve Ceyda hemen yanımızdalardı Ceyda da Tuna'ya yaslanmıştı. Onlar da Vera ve ben gibi kardeşti, hatta ne kadar birbirlerinden uzak durmaya çalışsalar da başaramamışlardı. Vera sayesinde ise tekrar eskisi gibi olmaya başlamışlardı. Ceyda Tuna'yı uzak tutmak için onu kendinden uzaklaştırmıştı, ona ağır sözler söylemişti ama Tuna hiçbir zaman pes etmemişti.

Ceyda Tibet'ten dayak yediğinde Tuna Tibet'i neredeyse hastanelik etmişti, yakaladığı her an dövmüştü tabi suçu Dağhan ve Atilla üstlenmişti ama biz doğruyu biliyorduk çünkü Tuna'nın elleri yara bere içindeydi.

O zamanlar Tuna'yı hiç anlamamıştım ama şu an Tuna ile aynı durumdaydım, Vera ile uzaktık eskiden ama şimdi ayrılamıyorduk. Şiddet görmüştü ve ben... Ben... Tuna gibi hıncımı bile alamamıştım. Doğrusu alacak gücü kendimde hissetmiyordum.

Öfkem çok fazlaydı ama kırgınlığım daha fazlaydı.

Hastaneye vardığımızda Burçağın belime dolanan eliyle kendimi daha güçlü hissettim. Onun desteğiyle zar zor yürüyerek odanın önüne geldiğimizde Atilla'yı bizden de önce gelmiş dikilirken gördük, bu görüntü duraksamamıza sebep oldu çünkü kapının aralık kısmından Zeyd'in uyuyan Vera'nın önünde durduğu ve gözünden bir damla yaş düştüğü görünüyordu.

''Nasıl kıydı lan sana...'' diye fısıldadı ellerini saçının ucuna korkakça dolarken. ''Ben bir teline bile kıyamazken...''00

 

Loading...
0%