Yeni Üyelik
30.
Bölüm

30. Bölüm

@byzloey

''Annecim neden beni di-'' Annemin peşinden korkuyla ilerlerken, öyle bir hiddetle bana döndü ki olduğum yerde kalmakla yetinmeyip korkarak bir adım geriledim.

''Sus Vera. Şu haline bir bak, yalan söylediğiniz yetmemiş olayların içine karışmışsınız hiçbir şeyden haberimiz yok. Teyzen bir saat mahcup olduğundan dil döktü bana. Yüzün dağılmış, ben annenim haberim yok kim yaptı bilmiyorum, başına ne geldi bilmiyorum. Takıldığın arkadaşlarının hepsi sigara içiyor hepsinin yüzü gözü dağılmış.'' söylediklerinin doğruluk payı tüm yollarımı kapattı ve beni suskunluğa itti.

Babam evde yoktu, annem ise gelmiş anında teyzemi aramıştı. Teyzem İkra'yı almış giderken annemde beni azarlayarak diğerlerinin yanlarından almıştı. Yeni evimize gelmiştik ama incelemeye bile fırsatım olmamıştı. Aklım Zeyd'lerde kalmıştı ve kalbim ağzımda atıyordu. Çok kızgındı, çok da haklıydı. Ben ise bir şey diyemiyordum, demeye bile hakkım yoktu ama annemin bilmediği o kadar şey olmuştu ki şimdi hiç birisini anlatamazdım. Bilirse her şey daha kötüye giderdi.

''Seni yarın okuldan alıyorum ve normal Anadolu okuluna gidiyorsun.'' Annemin söyledikleri beynime ok gibi saplanırken gözlerimin yanmasına engel olamadım. Söylediklerini hazmettim, yutkunup derin bir nefes aldım. ''Yapamazsın.'' dedim resmen fısıldayarak. ''Öyle mi Vera Hanım? Bak yarın nasıl gidip yapıyorum.'' Annemin öfkeli bakışlarının ardından odaya ilerlediğini görünce öne atıldım ve kolunu yakaladım. ''Anne hayır lütfen okulumu seviyorum ben lütfen alma beni.'' Kaşlarını kaldırdı ve hayretle yüzüme baktı. ''Sen ne halde olduğunu görmüyor musun? Burnun hala sarılı duruyor, elmacık kemiğin şiş. Sen yurt dışında okumak istiyordun hayallerin vardı senin ne oldu? Kim bu karşımdaki benim, ben kızımı tanıyamıyorum. Sadece günlerdir ayrıydık en fazla haftalar olsun. Nasıl bu kadar değiştin?'' Aşık oldum...

Aşk insanın gelecek hayallerini, hayatını değiştirir baştan şekillendirirmiş, Bilmiyordum.

''Anne lütfen, biliyorum değiştim gibi görünüyor ama hala hedeflerim aynı ama şu an daha mutluyum, sadece bunu bilsen olmaz mı?'' Duraksadı, kararsız görünüyordu. Kaşlarının baş kısmı yukarı doğru hafif kalktı. Yutkunup yüzünü yüzümden çevirdi, ''Düşüneceğim ama, muhtemelen okuldan alınacaksın heveslenme. Bu halde görmek istemiyorum seni, yoksa ağlayacağım lütfen odana gider misin?'' Yüzüme bakmadığı için sertçe yutkundum, yanan gözlerim doldu ve yaşlar anında gözlerimden firar etti.

Kafamı yere eğdim ve koridora doğru ilerledim. Odam nerde bilmiyordum ki ''İlk sol.'' dedi annem ağlamaklı bir sesle. Beni görmek istemiyordu, kızgındı. Zor günler geçiriyordu ama bende zor günler geçiriyordum. Daha günler önce dayak yemiştim, yeni yangından arkadaşım çıkmıştı. Önceki günlerden bahsetmek bile istemiyordum, ne olursa olsun benim yaşadığım bence daha zordu.

Soldaki kapıyı açtım kapatır kapatmaz yaslanıp ağlayarak yere doğru kaydım. Dizlerimi kendime çektim ve kollarımı dolayıp kafamı kollarımın arasına alıp ağlamaya başladım. Burnum acısa da umurumda değildi, çok dolmuştum artık. Fazlasıyla dolmuştum, ağlamaya devam ettim. Burnum git gide acımaya başladı, acıdığı için de ağladım. Okuldan ayrılmak istemiyordum, söz vermiştim onları kurtaracağıma dair. Yanlarında olmam gerekiyordu, sonunda kendimi fazlalık ya da yabancı hissetmemiştim birilerinin yanında. Onları gerçekten sevmiştim, onların da beni sevdiğini hissetmiştim. Kopmak istemiyordum, Alışmıştım, İkra ile de aram düzelmişti. Zeyd... Onun o orman gözlerini her daim görmek istiyorken nasıl olurda başka yerde okurdum? İçim rahat etmezdi. Tuna'nın dostluğu eskisi gibi olmazdı, diğerleriyle aram şimdiki gibi sıkı fıkı olmazdı, olamazdı. Çünkü görüşmemiz zor olacaktı, aklım da onlarda kalacaktı.

Ben ağlamaya devam ederken duyduğum sesle sıçradım. Burnumu çekebildiğim kadar çektim, acıyla gözlerimden birkaç yaş daha süzüldü. Ardından bir ses daha duyuldu, ayağa kalktım. İçeriden ses gelmiyordu, Camdan geliyordu, birisi cama taş atıyordu.

Perdeyi araladım, Motorun önünde Zeyd bir taş daha fırlatırken bana gelecek korkusuyla geriledim. Cama vurdu, çıkardığı sesten sonra camın tamamen önüne geldim, Zeyd karşımdaydı, bana bakıyordu. Burada ne işi vardı? Ne ara gelmişti? Odamın buraya baktığını da nereden biliyordu? Hemen yanında Tuna vardı, ardından telefonuma mesaj düştü. Hızlıca titreyen telefonu cebimden çıkardım ve gözlerimdeki yaşlardan okumak zor olsa da ne yazdığını görebildim.

Gelen mesaj; Komedyen

İyi misin?

Zoraki gülümsemeyle kafamı aşağı yukarı salladım. Ardından Tuna'nın elinden telefonu Zeyd aldı ve bir mesaj yazıp gönderdi, gönderir göndermez kafasını kaldırıp bana baktı.

Gelen mesaj; Komedyen

Ağlıyor musun sen?

Kafamı sağa sola salladım, karanlıktaydım yüzümü sadece sokaktaki lambalar aydınlatıyordu. O kadar dikkatli bakıyor olamazdı değil mi? En azından baksa da göremezdi. Telefona tekrar eğildi ve hızlı hareketlerle bir şeyler daha yazdı, gözlerim titremeden hemen önce telefona doğru eğildi.

Gelen mesaj; Komedyen

Yalan söyleme, sevmediğimi kaç kere daha söylemem gerekiyor. Aşağı gelebilir misin?

Kafamı bir kez daha olumsuz şekilde sağa sola salladım içimden keşke diye mırıldanırken, Ardından uyuşan parmaklarımı kıtlatıp cevap yazmaya başladım.

Giden mesaj; Komedyen

Neden geldiniz? Bir şey mi oldu?

Okurken telefonun vurduğu ışıkla yüzü daha net göründü, mesajı okurken kaşları fazlasıyla çatıldı. Ardından bir tuşa bastı ve telefonum titremeye başladı. Arıyordu, hızlıca derin bir nefes alıp sesimi düzeltmek adına boğazımı temizledim.

''Efendim.''

''Seni merak ettik ne demek neden geldiniz? Diğerlerini İkra'nın yanına yolladım, Tuna kaşla göz arasında arkama atladı. Ölüyordu az daha Geri zekâlı.'' Tuna'ya döndüğümde bana bakıp kaşlarını çattığını gördüm. Zeyd'in söylediği gözümde bir an canlanınca gülümsedim.

''Neden ağladın? O kadar çok mu kızdı?'' Tuna ağladın kelimesini duyar duymaz iki adımda Zeyd'in resmen ağzına girdi ve telefona uzandı. ''Basayım mı evi? Kaçırayım mı seni? bak tek lafın yet-''

''Çekil lan şuradan bi.'' Zeyd'in ittirmesine ve Tuna'nın bu haline kıkırdadım.

''Çok kızsa da üzülme, annen o senin seni düşünüyor. Öfkelenmesi normal, yalan söylediniz üstüne seni o halde...'' Dudaklarını ısırdığını zar zor gördüm. Derin bir nefes aldı ve yarım kalan sözüne devam etti. ''O halde gördü.''

Haklıydı, ama benim yaşadıklarımı bilmiyordu. Söylememek benim seçimimdi, onu bunun için suçlayamazdım. Yine de bu olay benim patlama noktam olmuştu, çok ağlamasam da azıcık ağlamak bile beni biraz rahatlatmıştı. Sadece annemi okuldan alma konusunda ikna etmem gerekiyordu. O okulda kalmak istiyordum, okulumdan gitmek istemiyordum.

Hazal'a rağmen, Tibet'e rağmen, Begüm'e rağmen, Nil'e rağmen... Her şeye rağmen Atilla için, Tuna için, Dağhan için, Burçak için, Ceyda için, İkra için hatta Defne için bile. En çok da karşımda beni oldukça dikkatli izleyip beni bu halde bile yalnız bırakmayan Zeyd için...

''Doğru, haklısın.'' diye mırıldandım. ''Ben gelebilir miyim? Sarılmaya ihtiyacın vardır.'' Tuna bu kez kollarını birbirine geçirdi, kafası önce benim camıma sonra Zeyd'e döndü.

''He anasını satayım Tarzan'sın sen, o evde ağaç tırmanır çıkarsın. Bahçeye de örümcek adam gibi sıçraya sıçraya girersin.'' Zeyd tam Tuna'ya bir tekme savuracağı sırada Tuna öyle bir çevik hareketle kaçtı ki onu izlerken kahkahama engel olamadım.

Bu halde bile, az önce hüngür hüngür ağladığım halde şu an kahkaha atıyordum.

''Olum sen motordan düşüyordun ne güzel ne diye tutundun bana son anda. Şöyle bir kafa üstü düşseydin belki kafan yerine gelirdi.'' Tuna tekrar kollarını birbirine bağladı. ''Hadi lan oradan, kıza artistlik yapacağım diye bana burada atar gider yapma.'' Zeyd telefona döndü ''Yavrum beş dakika sonra arayayım mı seni?'' Tuna bunu duyar duymaz yolun dışına kadar koşmaya başladığında bir kahkaha daha atmaya başladım. Annemin duyup gelmesi ve bu görüntüyü görme ihtimali aklıma gelince elimle ağzımı hemen kapattım ve sessizce gülmeye devam ettim.

''Ya rahat bırak çocuğu.'' dedim son anda gülmeyi azaltarak. ''Seninle sonra görüşeceğiz oğlum, hattaki kıza dua et.''

''Ben seninle görüşmek istemiyorum.'' dedi Tuna memnuniyetsiz olduğunu tahmin ettiğim bir ifadeyle. ''Merak etme bir kere görüştükten sonra istesen de bir daha görüşemeyeceksin.'' Tuna bana dönüp ''TEHTİT EDİYOR GÖZÜNÜN ÖNÜNDE KANKANI.'' diye bağırınca gözlerim irileşti ve hemen kapıya gözümü çevirdim. Annem belki sesi duyup gelebilirdi, gerçi illa benden kaynaklı mı gelmeliydi? Fazla panik yapıyordum, suçluluk duygusundan olsa gerekti.

Kafamı cama tekrar çevirdiğimde Zeyd'in yerden taş alıp Tuna'ya fırlattığını gördüm. ''Amına koyduğumun geri zekâlısı ne böğürüyorsun annesi duyacak.'' Tuna ağzını eliyle kapattı ve bana baktı. Yüzünü göremiyordum net ama mahcup duruyordu. Uzaktan motor sesleri art arda gelmeye başlayınca Zeyd ve Tuna da sesin geldiği yöne döndü. Zeyd'in olduğu tarafta farları önden geldiğini belli eden art arda dört motor geldi ve Zeyd'in önünde durdu. Tanıdığım dört motoru görünce gözlerim bu kez mutluluktan doldu. Motordan sırayla hastaneden yeni çıkmış Ceyda ardından Atilla ve Defne diğer motorda da Burçak'la Dağhan kasklarını çıkardılar ve Zeyd ile bakışıp kafalarını bana çevirdiler.

''Vaziyet ne?'' diye sordu Burçak motordan inip Zeyd'in yanına ilerlerken. ''Çok mu kötü, hattaki Vera mı?'' diye sordu Ceyda da. Daha yeni alevler içinden çıktığı halde bu hali hayret edilesiydi. Zeyd telefonu sessize almış olmalıydı ki söylediğini duyamadım. Sessizden çıkardıktan hemen sonra Dağhan ''Kim ağlatmış Yavrumu?'' diye öfkeyle bağırdı.

''Geri zekâlı ne bağırıyorsun, annesi işte.'' diye kızdı Ceyda. Ardından Atilla Zeyd'in elinden telefonu aldı ve muhtemelen hoparlöre aldı.

''Üzülme gülüm birkaç gün kızar sonra geçer.'' Derin bir nefes aldım. ''Pek sanmıyorum, İkra nasıl?'' dedim onun da teyzemden azar yediğini hatırlayarak. Onun da başı ciddi dertte olmalıydı, teyzem ona sağlam bir azar çekecekti ama İkra ailesine benim kadar düşkün sayılmazdı. Genelde kızmalarını duymazdan gelirdi, belki benim kadar etkilenmemiş olabilirdi.

''Valla ev cezası aldı ama bana gelmiş cips keyfi yaparım bende diye nispet yapıyor.'' dedi Ceyda isyankâr şekilde. Diğerlerinin gülüşü kulağıma gelince bende gülümsedim. ''Ben onun kadar hafif yırtamadım maalesef.'' diye mırıldandım.

Zeyd'in yine kaşları çatıldı ve direk gözleri karanlıkta bile beni buldu. ''o da ne demek?'' dedi Defne kuşku dolu bir sesle. Hepsi merak içinde bana bakıyordu ama bunu söyleyip söylememek arasında kararsızdım. ''Annem beni okuldan almayı düşünüyor.'' dedim tek nefeste.

Hepsi birbirine baktı, ardından bana döndüler. Tuna uzaktan ''NE!'' diye öyle bir hiddetle bağırdı ki bir anda onun diğer uçta olduğunu unutmuştum. ''SAÇMALAMA BEN SENİ ÇOK GEÇ BULDUM.'' koşar adımlarla telefonun dibine geldi ama her yaklaştığında bağırdığı için sesi çok daha fazla geliyordu. ''KANKAMI ELLERE YAR ETMEM.''

Diğerlerinden çıt çıkmıyordu, Zeyd hala bana bakıyordu ama ona hala bakabilecek gibi hissetmediğim için başımı eğmekle yetindim. ''Olmaz öyle şey.'' dedi Atilla net bir şekilde. ''Tabi ki de olmaz, yavrum sen rahat tut içini.'' Kafamı kaldırıp Dağhan'a doğru gülümsedim ama görüp görmediğinden şüphelenmiştim. Ceyda ve Zeyd birbirine uzun uzun baktı, yine gözleriyle konuşuyorlardı ve ben yine anlamamıştım. Tam dudaklarımı aralayacaktım ki adım seslerini duymamla korkuyla kapıya göz atıp onlara döndüm. ''Kapatmam gerek, eve gidin. Ceyda da dinlensin sonra tekrar konuşuruz.'' dedim alelacele.

''Tamam, üzme kendini.'' Ceyda'nın sesinin yanında diğerlerinin sesi de duyuldu ama anlayamadan açılan kapıyla kapatmak zorunda kaldım ve neredeyse atlarcasına yatağıma oturdum.

''Vera?'' Annemin sesini duyunca ''Evet?'' dedim kapıya doğru hafifçe eğilerek. ''Neden karanlıkta oturuyorsun?'' sesi biraz çatallıydı, ister istemez içim burkuldu.

''Görmek istemediğini söylemiştin iyi ki de yakmamışım.'' sözüne alınmıştım, zoruma gitmişti. Gözlerim tekrar hatırladığım için dolarken ışık yandı. ''Özür dilerim meleğim, ben... sadece seni o halde görmeye dayanamadım. Kızmıştım çok.'' kapıdan tamamen içeri ilerledi ve önüme gelip eğildi, elini şişmiş, inmeye başlayan yanağıma uzattı. ''Neler oldu anlatmak ister misin?'' Kafamı dizlerime doğru eğdim, anlatmak istemiyordum. Kafamı olumsuzca salladım. Derin bir iç çekti, ''Beni okuldan alacak mısın?'' dedim umutla.

''Ben senin annenim Vera, önceliğim senin hayatın, sonra mutluluğun gelir. Alacağım seni o okuldan. O okula başladığından beri seni mutlu görmedim, hep bir dalgınsın zaten bu taşınma işleri yüzünden ayrıydık. Kızımı özledim ben.'' Yanağımdaki elini indirdim. ''Ne yani beni hayatta tuttun ama istemediğim bir şey yaptığında ben intihar edemez miyim? Öyle olunca da hayatta tutamazsın mantıken.'' Öfkeyle kaşlarını çattı. ''Ne biçim konuşuyorsun sen?''

''Yapıcam demiyorum anne sadece örnek veriyorum. Hayatta tutmak önceliğin ama intihar edecek kadar kötüysem hayatta tutmanın anlamı mı kalır? Kaç gün hayatta tutacaksın bir iki gün mü?'' Ayağa kalktı ve ellerini yüzüne geçirip üfledi.

''Vera beni kızdırıyorsun.'' bende ayağa kalktım. ''Sende beni kırıyorsun anne. Sana okulda kalmak istediğimi söylüyorum sen ise alacağını söylüyorsun.''

''Geleceğini düşünüyorum.'' dedi sakin bir tonda ama sesi her an patlamaya hazır bomba gibi olduğunu belli ediyordu. ''Bende kendi mutluluğumu düşünüyorum, mutlu olmazsam geleceğimin ne anlamı var?''

''Nereden biliyorsun olmayacağını gitmeden.'' Anneme gerçekten laf anlatmak çok zordu, halimi görmüyor muydu? Gerçekten bu tartışma gerekli miydi? ''Çünkü şu an mutluyum ve başka bir okul istemiyorum...'' Kafasını olumsuzca sağa sola salladı. Kapıya doğru ilerledi, ''İleride anlayacaksın, yat dinlen. Sabah okuldan alacağım seni baban geç gelecek. Yarın babanla konuşursun çok istersen.'' Babam kesinlikle bu okulda kalmama izin vermezdi.

Annem babamdan daha yumuşaktı ama şu an bu keskin tavrını aşmama imkân yoktu. Hüzünle başımı eğdim, annem odamdan çıktı. Tekrar gözlerim yanmaya başladı ''Ağlama sende sürekli sürekli.'' diye azarladım kendimi ama olmuyordu işte. Ağlayasım geliyordu içimden, belki bizimkiler engeller diye düşündüm. Yarın kesinlikle annemlerden önce kalkacak bizimkilerin yanına gidecektim, bunu engellemek için onların yardımına ihtiyacım vardı. Normalde olsa teyzem bu sorunu çözerdi ama şu an teyzemin bile bana öfkeli olduğunu hissediyordum. Bir yandan beni görünce endişelenmiş bir saat boyunca beni sormuştu ama bir yandan gizlediğimiz için oldukça öfkelenmiş kırılmıştı.

Üzerimdekileri banyomun kirli sepetine atıp ilk defa düzgünce odamı ve banyomu inceledim. Banyo da orta bir duşa kabin, normal klozet ve lavaboluk vardı. Sadece eski odama göre baya küçük kalmıştı ama normale göre ortaydı. Odam ise normal genişlikteydi, gömme bir dolabım vardı, bir çekmeceliğim üzerine makyaj malzemelerim yerleştirilmişti. Öbür tarafta geniş kitaplığım vardı ve kitaplarım yerleştirilmişti. Yatağımın yanında yeni bir gece lambası vardı, yatak başlığım değişmişti. Duvarda eski odamdaki tablolar vardı.

Hoş bir odaydı, dolabı açtım ve özenle yerleşmiş kıyafetlerimden rahat olanları alıp üzerime geçirdim. Ardından ışığı kapattım ve yatağa girdim, girer girmez telefonu alıp erken saate alarm kurdum. Yatağa rahatça uzandıktan sonra Bugün ne kadar çok şey atlattığımı düşündüm, ağır geliyordu. Evet mutlu ve memnundum ama kaldırırken zorlanıyordum.

Yaşadıklarım yetmiyor gibi bir de yarın okuldan almaması için annemi bir şekilde engellemem gerekiyordu. Bir şekilde engel olmam gerekiyordu, asıl korktuğum şey babamın yarın beni böyle görünce nasıl tepki vereceğiydi.

Düşüncesi bile şimdiden başımı ağrıttı. Annemin söylediği doğru olabilir miydi? Yeni bir okul bana iyi gelebilir miydi? Ceydasız, Tunasız, Atillasız, Dağhansız, Burçaksız, Defnesiz ve Zeydsiz. O orman yeşili gözlerden vazgeçebilir miydim? Hiç sanmıyordum.

Derin bir nefes aldım ve yatağın öbür tarafına dönüp düşüncelerimi tamamen kafamdan atmaya çalışarak gözlerimi yumdum çünkü bugün ki yaşadığım şeylere rağmen yarın erken kalkmam gerekiyordu.

Günün yorgunluğu veburnumun ağrısıyla göz kapaklarımda ağırlık arttı, oldukça yorulmuş olduğumunfarkına yeni varıyordum. Uykuya dalmak benim için başta zorken şimdi dalmakiçin saniyelerim kalmış gibi hissediyordum

Ertesi Gün

Alarmın sesini bekliyor gibi gözlerimi ses odayı doldurduğu saniyede açtım, ses olmaması adına hızlıca alarmı kapatıp yatağımdan dikeldim, ayağa kalkıp gözlerimi iyiden iyiye ovaladım.

Annem ve Babam duymadan hazırlanıp evden çıkmam gerekiyordu, aksi taktirde her şey kötü olacaktı. Bugün günlerden Cuma'ydı, iki gün hafta sonu olduğu için şimdilik bugünü bile atlatsak yeter gibiydi.

Gömme dolabımı hızlıca açıp içinden elime gelen kıyafetleri çıkardım ve sessiz olmaya özen göstererek hızlıca üzerime geçirdim. Çıkardığım kıyafetleri içeri tıkıştırıp dolabı sessizce kapattım. Üzerime sandalyeye asılı montu geçirip telefonumu cebime attım ve diğer cebime de masanın üzerindeki yeni cüzdanı alıp attım.

Alacağım başka bir şey olup olmadığını kontrol ettikten sonra hızlı adımlarla kapımı açtım ve kapatmadan parmak uçlarımda dış kapıya ilerledim. Çıt yoktu, sessizce dış kapıyı açtım ve ayakkabıları dışarı bırakarak yine parmak ucumda kapının dışına çıkıp çok yavaş ve sessizce kapıyı kapattım. Birkaç saniye daha çıt çıkmayınca derin bir nefes verdim ve ayakkabılarımı ayağıma geçirip koşar adımlarla etrafta durak aradım. Sol tarafta yok gibi görünüyordu, sahi Zeyd ve diğerleri dün beni nasıl bulmuştu? Takip mi etmişti?

Gittiğimde sormayı düşünerek telefonumu çıkardım ve Zeyd'i arama tuşuna bastım. İleriden gelen amcanın birini görünce koşarak ona doğru ilerledim. ''Affedersiniz burada duraklar en yakın nerde?'' arkasını dönüp bana çok yakın köşeyi gösterdi. ''Oradan geçer hepsi kızım.''

''Teşekkürler.'' diye mırıldanarak durağa doğru ilerledim. Zeyd açmamıştı, bir kez daha aradım.

Bir süre çaldıktan sonra uykulu şekilde sesi duyuldu, içim nedense bir hoş oldu. Uykulu sesi bana oldukça tatlı geldi. ''Efendim.''

''Neredesiniz, hala hastanede misiniz?''

Korkutucu şekilde esnedi, o sırada gözüm gelen dolmuşa ilişti, anında elimi öne doğru savurdum. ''Evet.'' dedi, henüz kendine gelememiş olmalıydı.

''Tamam. Geliyorum, görüşürüz.''

''Ne-'' dediği sırada telefonu kapatıp cebime attım ve cebimdeki cüzdandan parayı çıkarıp öne doğru uzattım. Cüzdanı aldığımda içine bakmama gerek yoktu çünkü ağır olduğundan içinde bol demir para olduğundan emindim, demir para varsa kâğıt para da mutlaka vardı.

Uykusuzluğun ve gelen uykumun etkisiyle bende esnedim. Ağzımı kapatsam da yaşaran gözlerime engel olmamıştım. Oldukça uykum vardı ama bugünü atlatana kadar uyuyamazdım.

Hastaneye gelene kadar sürekli dalıp dalıp, ufacık sallantıda ayıldım. Hastaneyi yakından gördüğüm sırada afallayan beynim anında dinçleşti. ''Müsait bir yerde.'' diyerek açılan kapıdan hızlıca indim ve koşar adımlarla içeri ilerledim.

Henüz hava bile daha tam aydınlanmamıştı, soğuktu ama onlarla bile ilgilenmedim. Ne duraktaki köpekle ne yüzüme çarpan soğukla, ne de annem ve babamın beni odamda bulamayınca verecekleri tepkiyle. Tek önemli olan şu an bir çözümdü.

Hastanenin içine girdiğimde vücuduma temas eden sıcakla mayışmaya başladım, gözlerimi bir kez daha ovalayıp Ceyda'nın odasına geldim ve sessizce kapıyı araladım.

Zeyd camın önündeydi, kapının az sesli de olsa sesini duyar duymaz bana doğru döndü. Gözleri kapanmak ve kapanmamak arasındaydı, hava henüz yeni aydınlanıyordu.

''Ne oldu? İyi misin?'' dedi bana doğru gelirken, sonra aklına bir şey gelmiş gibi durdu. Boğazını temizledi, bu hali kaşlarımı çatmama sebep oldu.

''Evet sizinle konuşmam gereken bir konu vardı.'' konuşmamızla Ceyda irkildi ve gözlerini araladı. ''Vera?'' uykulu sesini işitince ona tamamen döndüm.

''Ne oldu?'' dedi endişeyle, gözlerini ovuşturdu ardından yatağından doğruldu.

''Annem beni bugün okuldan alıyor, engel olmamız gerek.'' dedim bir çırpıda. Zeyd ve Ceyda birbirine baktı, ardından Zeyd dudaklarını neredeyse koparacak kadar şiddetle ısırdı. ''Belki de... Gitmen senin için daha iyi olur.'' dedi Ceyda üzgün bir tonda.

''Anlamadım?'' yüzüm şaşkınlık ve inanamamış bir şekilde buruştu, gözlerim kısıldı. ''Annen karar verdiyse biz bir şey yapmayız. Belki de onu dinlemelisin.'' İnanamadığım sözü Ceyda'dan sonra Zeyd'den duymanın verdiği sarsıntıyla afalladım. ''Sen şu an bana okuldan gitmemi mi söylüyorsun? Bir dakika anlamadım siz bana yardım etmeyecek misiniz?'' şaşkınlıktan resmen nutkum tutulmuştu, dudaklarım aralık kalmış gözlerim şaşkınlıkla irileşmiş şekilde ikisi arasında gidip geliyordu. İnanmıyordum, bu sözlerine inanmıyordum.

''İkra kullanmıyor, senin de amacın bu değil miydi? Yurt dışında okumanın hayalin olduğunu söylerdin, yeni okulunda derslerine çalışıp bun-''

''Sus lütfen.'' dedim elimi kaldırıp onu engelleyerek. Zeyd'den bunları duyamazdım, bunları hazmedemezdim. ''Gidersem bu kadar sık görüşemeyiz farkındasınız değil mi?'' dedim durumun ciddiyetinin farkında olmadıklarını umarak.

''Gidersen pek görüşebileceğimizi sanmıyorum.'' Bakışlarımı Zeyd'den Ceyda'ya çevirdim.

''N....ne demek yani siz beni tamamen hayatınızdan silmek mi istiyorsunuz?'' ikisi de beni paramparça edecek şekilde sessiz kaldı, ikisi de yüzüme bakmıyor yere bakıyordu. ''Hepiniz mi aynı düşünüyorsunuz?'' sesimden anlaşılan kırgınlığa küfrettim. Zayıf görünmek istemiyordum. Hele ki beni gerçekten istemiyorlarsa...

Ceyda kafasını belli belirsiz aşağı yukarı sallayınca ''Size inanmıyorum.'' diye fısıldadım ve Atilla'ya doğru ilerleyip onu sarsmaya başladım.

''Atilla.'' kaşları çatıldı, biraz ne olduğunu anlamaya çalışır gibiydi. Kolumda bir baskı hissettim ''Vera.'' Kolumu tutan Zeyd'e öfke ve kırgınlıkla döndüm. ''Çek elini, siz istemiyor olabilirsiniz ama onların da istemediğine duymadan inanmam.''

Kolumu Zeyd'den kurtardım ve Atilla'nın yanında Dağhan'ı da dürtmeye başladım.

''Dağhan kalkar mısınız?'' Atilla gözlerini aralayıp bana baktı, yüzüme baktı baktı ardından gözlerini tekrar kırpıştırıp gözlerini ovaladı ve tekrar yüzüme baktı. ''Olum rüya mı görüyorum lan.'' Gözlerimi devirmekten kendimi alı koyamadım. ''Hayır ben Vera buraya geldim.''

O söylediklerimi idrak ederken Dağhan da gözlerini araladı. ''Yavrum?'' sonra gözleri Zeyd'e döndü. Birkaç saniye içinde boğazını temizledi ve ''Vera?'' dedi sanki Yavrum kelimesini düzeltmek için söylemiş gibi. Kaşlarım hayretle kalktı, söyledikleri gibi istememe ihtimalleri canımı yaktı. Sertçe yutkundum ''Ailem beni bugün okuldan alıyor, Sizde Ceyda ve Zeyd gibi...'' devamını getiremeyeceğimi hissettim, dudaklarımı birbirine bastırdım. Zayıf görünmeyecektim, onların beni yalnız bırakışını aklıma getirerek cümleme devam ettim.

''Beni hayatınızda istemiyor musunuz?'' İkisi birbirine baktı ve yutkundu. ''Bizce de gitmen daha iyi olacak. Seni seviyoruz gerçekten ama-'' Elimi kaldırarak Atilla'nın sözünü kestim. ''Ben anlayacağımı anladım, bahanelere karnım tok.'' onları kaldırmak ve yüzlerine denk gelebilmek için eğilmiştim, doğruldum ve kapıya doğru ilerledim.

Lütfen beni durdurun, gitmek istemiyorum.

Durdurmadılar, kapıyı açarken duraksayıp omuzumun üzerinden Ceyda'ya döndüm. ''Tekrar geçmiş olsun.'' Burçak, Defne ve Tuna öbür tarafta uyuyordu. Tuna ne olursa olsun bırakmazdı farkındaydım ama diğerlerinin ve Zeyd'in beni istemediği düşüncesini hazmedememiştim. Kapıyı örttüğümde gözlerimden kırgınlık yaşları düşmeye başladı. Hayatımda hiç bu kadar hayal kırıklığına uğramamıştım.

Belki de Tuna da istemiyordu, beni Ceyda için kullanmıştı? Olamaz mıydı? O kadar şey atlatmıştık, beni gerçekten istememe ihtimalleri var mıydı? Rol yapıyor olmalılardı ama o kadar gerçekçi yapıyorlardı ki elimde olmadan inanıp kırılıyordum. Hıçkırıklarımı azaltmak için ellerimi ağzıma götürdüm.

Gitmek istemiyordum, hayır onlar istese de gitmeyecektim. Kuzenim için gelmiştim onun için kalacaktım. İkra yardım edemezdi evden çıkma cezası vardı ve kime ne anlatıyorum İkra tamamen bahaneydi. Onları kaybetmek istemiyordum, Zeyd'i bırakmak istemiyordum. Onu seviyordum, ondan pat diye vazgeçemezdim. Belki de o beni sevmiyordu, belki de her şey yalandı. Bu ihtimali düşünmek bile kalbimi sızlattı.

Peki neden bu ihtimale hiç mi hiç inanamıyordum. Merdivene doğru gözümde yaşlarla ilerlerken aralık kapıyı görünce duraksadım. Aklımda git geller oluştu, Sıkıntıyla boynumu ovaladım, ardından ensemi kaşıdım. Bir ayağım merdivene doğru uzandı ama aklımda öyle hızlı bir değişim oldu ki, 'Denize düşen yılana sarılır' diye düşünerek nefes bile vermeden merdivene uzanan ayağım aralık kapının olduğu odaya ilerledi. Yaptığım çok büyük bir hataydı ama beni bu hataya onlar sürüklemişti. Çünkü onlar beni ne kadar istemediğini söylese de ben onlardan kopabileceğimi düşünmüyordum, istemiyordum da. Bunun için her şeyi yapmaya hazırdım, hem de her şeyi...

Odaya girerken bileğimdeki saate baktım, henüz ailemin kalkmasına bir saat vardı. Kahvaltının gelmesine de bir saat vardı.

Derin bir nefes aldım ve odaya girip karşımdaki hastanın baş ucundaki boş koltuğa oturdum ve ellerimi birbirine kenetledim. Vazgeçip buradan çıkıp gitmek için bir saatim vardı. Aklımda bu düşünceyi tartıp durdum, etrafa bakındım, odayı inceledim ama aklımdaki hiçbir şey beni bu baş ucundaki koltuktan kaldırmamıştı. Ondan hala korkuyordum ve nefret duyuyordum ama nedense son konuşmamızda ona karşı içimde garip bir tereddüt olmuştu. Sertçe yutkundum.

Yarım saatin ardından gözlerini yavaşça araladı, ağzından acılı bir inleme çıktı. Gözleri önce tavana kitlendi, bir süre sessizce tavanı izledi, hala kalkıp gidebilirdim.

Gitmedim... Bunun için kendimden nefret ediyordum ama elimden gelebilecek başka hiç bir şey yoktu. Zamanım da yoktu, başka bir arkadaşım ya da benim için bir şeyler yapabilecek kimsem yoktu.

Yüzünü bana doğru eğdi, ardından gözlerinin irileşmesi ve dudağının aralanmasıyla şaşırdığını güzelce belli etti. ''V... Vera?''

Yerimde huzursuzca kıpırdandım. ''Ne işin var burada?'' Oturduğum yerde dikleştim ve boğazımı temizledim.

''Ceyda, Zeyd diğerleri. Gerçekten bana değer veriyorlar mı sence?'' bu soruyu beklemiyor olduğu belliydi, kaşları çatıldı. ''Neden sordun?''

''Ailem beni bugün okuldan alıyor.'' dedim yüzümü yere eğerek. Bunu ona söylemem aptalcaydı ama nedense bana doğruyu onun söyleyeceğini düşünmüştüm. ''Onlar da engel olmuyor.'' dedi devamını tahmin ederek. Kafamı hafifçe aşağı yukarı salladım. Evet Tibet düşmanım sayılırdı, ama bana biri doğru söyleyecekse bu kişi düşmanım olurdu.

''Muhtemelen seni kendilerinden uzaklaştırmak için yapıyorlar. Düşündüler ergen gibi dediler ki biz bu kıza zarar veriyoruz gitsin. Bizde bok çukurunda ölelim.'' Bakışlarımı yerden Tibet'e doğru kaldırdım. ''Sence gerçekten o yüzden mi beni hayatlarından çıkarıyorlar?'' Belli belirsiz gülümsedi.

''Evet. Sende doğruyu öğrenmek için buraya gelmedin mi? Onlar sana doğruyu söylemiyor ama ben söylerim.'' Kafamı olumsuzca salladım. ''Yanıldın, buraya o yüzden gelmedim.''

Gözlerini kıstı ve beni inceledi. Kurumuş dudaklarını ıslatıp bedenini hafifçe bana doğru döndürdü. ''Ne için geldin?''

Söyleyip söylememek arasında kaldım, söylemek istemiyordum, ama okuldan gitmemeyi daha çok istiyordum. Bu yüzden başka çarem yoktu, Tuna ile çözüm yolu bulabilirdik, zamanımız olsaydı... Okuldan gitmeyecektim, üstelik yeni başkan seçilmiştim. Tam tersi, okulda dönüp başarımı kaldığı yerden devam ettirecektim. İki işi birden götürebilirdim, onlar olsa da olmasa da.

''Ödeşmek için.'' diye cevapladım, keskin bir ses tonunda.

Bir süre sessiz kaldı, ardından kapı çaldığında gelen kahvaltı için ayağa kalkıp uzattıkları tepsiyi aldım. ''Erken gelmedi mi? Daha yarım saat olmalıydı.'' dedim saatimi kontrol ederken, saatim mi geriydi? Öyleyse ailem beni aramaya birazdan başlardı ve işler benim için çıkmaz bir hal alırdı.

Düşüncelerimde endişeyle boğulurken kadın bana gülümsedi ''Hayır kızım bugün bu kattan başladık o yüzden.'' söyledikleri beni rahatlattı. Rahatla nefes verdim ve gülümseyerek ''Teşekkürler, kolay gelsin.'' diyerek kapıyı kapattım ve kahvaltıyı Tibet'in hemen önüne bıraktım.

Tekrar koltuğuma oturdum. ''Evet?'' dedim bir cevap bekler gibi. ''Ne olduğunu sormayacak mısın?'' dedim kararlı bir ifadeyle, burukça gülümsedi.

''Beni döveceğini sanmıyorum, ödeşmek için.'' dudaklarım kıvrıldı, bu söylediğine nedensiz gülümsemiştim. Halbuki şuan hayatım oldukça boka sarıyordu.

''Ailenin seni almasını engellememi istiyorsun.'' dedi sonunda anlayarak. Madem kendini o kadar affettirmek istiyordu, söylediğinin ne kadar doğru olduğunu görmek için ona çok güzel bir fırsat sunuyordum.

''Aynen öyle, yarım saat sonra okula gideceğiz kaydımı aldırmaya. Engelleyebilir misin?'' dedim endişemi gizleyemeyerek. ''Engellerim, ceketimden telefonumu verir misin?''

Hızlıca ayaklanıp ucundaki ceketin cebinden telefonunu çıkardım ve ona uzattım. ''Bunu yapsan da seni tamamen affetmeyeceğim ama.'' affedebileceğim kadar önemli bir durumdu ama karşısında hemen affettirebileceğini düşünmesini istemedim. Kolay affedemezdim, sadece bu durum sadece oldukça önemliydi.

''Biliyorum, önemi yok. Sen affedene kadar her şeyi yapacağım.'' diyerek birkaç numara tuşladı ve telefonu kulağına dayadı. Sessiz kaldım ve onu inceledim. Gerçekten korkutucu bir haldeydi, bir an onun için üzülmekten kendimi alı koyamadım.

Bir saatten az süre kaldığı için Engelleyebileceğini pek düşünmemiştim ama engellerim demişti ve bu konuda yalan söylemediğini düşünüyordum.

Birkaç dakika sonra dudaklarını araladı. ''Samet, neredesin?''

Samet mi?

Kaşlarım ne yapmaya çalıştığını anlamadığım için çatıldı. Samet'te ne alakaydı?

''Sana çok önemli iki görev vereceğim. Birini hemen şimdi yapacaksın, git ve müdürün kayıt alma işlemini engelleyebilecek her şeyi yap. Elektriği kes ya da ne bileyim bul bir şeyler.'' bir süre sessiz kalıp Samet'i dinledi. Sanırım ne olduğunu soruyordu, anlamamış olabilirdi ve Tibet'in karışık anlatımı yüzünden bu olağandı.

Nedense bu anlatımının benim ismimi vermemek için olduğunu düşünüyordum. ''Vera'nın ailesi onu okuldan alacak bugün, ne yap et engelle. Pazartesi'ye kalsın, ben pazartesiden önce bu işi zaten bozacağım. Bugün alamasınlar yeter.'' Adımı vererek bu düşüncemi yanılttı ve Bir süre tekrar Samet'i dinledi. ''Uzatma dediğimi yap.'' dedi ve telefonu kapattı.

Hayretle ona bakarken ''Hafta sonu nasıl halledeceksin?'' diye sordum merakla. Dudak büzdü ''Bulucam bir yolunu, tekken zor ama hallederim.'' Tibet ve ben... İki düşman... Evet Tibet beni hastanelik etmişti, Zeyd ve diğerleri de onu hastanelik etmişti. Diğerleriyle olan derin ve kanlı geçmişe artık bizde sahip olmuştuk.

Bu görüntü ve şu anki halimize gülümsedim. Tam dudaklarımı açıp bununla dalga geçecektim ki kapı açıldı ve içeri beni şaşırtan bir yüz girdi.

''Yalnız değilsin, bende Vera'nın gitmesini engellemek için her şeyi yaparım.''

 

Loading...
0%