Yeni Üyelik
38.
Bölüm

38. Bölüm

@byzloey

''Sence gerçekten yapmasını söyleyen Tibet miydi?'' dedim yatağın ucuna otururken.

Dün geceyi çok zor atlatmış teyzem fark etmesin diye erkenden eve dönmüştük. Hayret edici şekilde şansımız yaver gitmişti ve teyzemler farkına varmamıştı.

Bugün ise erkenden Meyus'a gelmiştik. Okula gitmeme kararı almıştık, hiç birimizin gidebilecek bir hali de görünmüyordu zaten.

Geldiğimizden beri Ceyda hariç hepsi uyuyordu, Ceyda'nın yatağı geldiğimizde topluydu. Nerede olduğunu bilmiyordum, arasak da telefonuna ulaşılmıyordu.

Diğerlerini kaldıramayınca yukarı çıkmış Zeyd'i uyuyorken bulmayı umuyordum ama o yatağına uzanmış kitap okuyordu.

''Normalde dışardan bakıldığında öyle gibi duruyor, ama bence o değildi.'' Bu açık sözlülüğü beni şaşırttı. Ondan böyle bir itiraf beklemiyordum.

''Öyleyse Samet kendi kendine mi böyle bir şey yaptı?'' Elindeki kitabı kapattı ve yanına bırakıp elimi tuttu.

''durduk yere yaptığını düşünmüyorum.''

''Öyleyse neden yaptı?'' soruma karşı gülümsedi, ''Beni tıraş eder misin?''

Konudan bağımsız sorduğu soruyla duraksadım. Ben ne soruyordum o ne soruyordu.

''Olur.'' Yorganı kenara çekip bir anda beni kucağına alınca kollarımı boynuna doladım, çığlık falan atmamıştım ama korkmadım da sayılmazdı. ''Öyleyse banyoya...'' dedi neşeyle ve beni kucağına alarak banyoya doğru ilerlemeye başladı.

''Böyle bahanelerle sorularımdan kaçamazsın Zeyd!'' kapıyı tek eliyle zor da olsa açtı ve beni kucağından indirdi.

''Kaçmıyorum ki güzelim, krizi fırsata çeviriyorum. Sorularını tıraş ederken de sorabilirsin.'' Dediğinde kaşlarımı çattım.

''Ama sen cevap veremezsin.'' Gözlerimi kısarak ona attığım bakış sadece gülmesine sebep olmuştu. ''bazen ne kadar zeki olduğunu unutuyorum.''

Elime tutuşturduğu jilet ve köpükle derin bir nefes verdim.

O köpüğü eline sıkıp yanağına yayarken ben de hesap soran anneler gibi başında dikiliyordum.

''Evet soruma cevap?''

''Soruyu alalım.'' Dedi alayla.

''Öyleyse neden yaptı?'' dedim kararlı bir şekilde.

''Yediremedi.'' Kısaca verdiği cevaba karşılık ''Neyi?'' diye yapıştırdım bende.

''Atilla'nın Defne'yi mutlu etmesini.'' Beklediğim cevaplar arasında asla olmayan cevabı duyduğumda şaşkınlıktan köpük elimden düşecekti ki Zeyd son anda şans eseri yakaladı. ''Yavaş, güzelim yavaş. Kullanıyorum onu ben.''

''Nasıl yani kıskandığı için mi yaptı diyorsun?''

''Planı ona o yüzden anlatmamıştık zaten.'' Bilmediğim bir işe burnumu sokmanın üzüntüsüyle dudaklarımı büzdüm. Bir şeyleri bilmeden iyiyi seçmeye çalışıyordum ama böyle yaparak sadece bize zarar veriyordum. ''Sen ona rağmen benim için...'' dediğim sırada elini yanağıma koydu. ''Senin için bu çok basit bir şey Vera.'' Yanağında oluşan köpüğe parmağımı geçirip köpüğü burnuna kondurdum.

Sadece güldü ve gözlerini yumdu. ''hadi başla bakalım.'' Köpüğü kenara bıraktım ve elimden geldiğince düzgün bir yerini kesmeden tıraş etmeye çalıştım.

''Sadece merakımdan... Bir şey sorabilir miyim?'' kafamı aşağı yukarı sallayarak boynuna doğru indim.

''Bizim okula gelen Muratla... senin sevgilin olan aynı mıydı?'' sorduğu soruyla elim duraksadı, gözlerimi boynundan gözlerine çıkardım.

''Yani onunla sevgiliyken de böyle kötü müydü diye soruyorsun?'' dediğimde o da kafasını salladı.

''Hayır, zaten çok az görüşürdük. Hatta yarıştan yarışa desek yeridir, ödüllü olan yarışlardan bahsediyorum bu arada.'' Dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme oldu.

Burnunu yaklaştırıp burnuma değdirdiğinde, ondaki köpük benimkine geçmişti.

''Evet komik görünüyormuş.''

''tabi canım...'' diye mırıldanarak kalan yerleri tıraş etmeye devam ettim.

Hayatımda ilk kez bir erkeği tıraş ediyordum ve nedense bu hoşuma gitmişti.

Tıraş etmem bittiğinde aynadan kendine baktı. ''Elinden de her iş geliyor, Maşallah.'' Dediğine gülerek arkasından aynadaki yansımasına baktım.

O yüzünü yıkarken gözümü ayırmadan bakmaya devam ettim. Şimdiye kadar onu hiç detaylı inceleyememiştim. Evet hal hareket ve tavırlarını incelemiştim, gözlerini de ellerini de.

Ama hiç mimiklerini incelememiştim, verdiği tepkilerin, neyin daha çok hoşuna gittiğinin farkına varamamıştım. Ya tam ona âşık olduğumda onu kurtaramamış olsaydım ve Defne gibi hastanede yatıyor olsaydı? O zaman ellerini, gözlerini incelemiş olabilir miydim? Ona daha çok bağlanabilir dudaklarının tadına varabilir miydim?

Yıkaması bittiğinde aynadan bana baktı. ''neden öyle bakıyorsun?''

Kendime gelerek yutkundum. ''Nasıl?''

''Ağlayacakmış gibi.'' Yanaklarını kuruladı ve havluyu kenara bırakıp bana döndü. ''Ne oldu?''

''Bir şey olmadı.'' Bana kaşlarını kaldırıp 'Öyle mi?' der gibi baktı.

''Gerçekten.'' Diye ısrar ettim, ''peki madem.'' Dedi ve beni kendine çekti.

''Ne oldu?''

''Bir şey olmadı.'' Beni taklit ettiğini fark edince güldüm. ''İçimden geldi.'' Diyerek başıma bir öpücük kondurdu.

''Ceyda geldiğimizde yatağında yoktu, aradık açmadı. Bir şey olmamıştır değil mi?'' diye mırıldandım.

''Ceyda ya mı?'' dedi şaşkınca, ardından güldü. Eh haklıydı, Ceyda'ya kolay kolay bir şey olmazdı.

''Tibet'in yanına gitmiştir.''

''Tibet'in mi?'' kafasını aşağı yukarı salladı. Benim ise kaşlarım çatılmıştı.

''Neden gitsin ki?''

''Çünkü ikisi de birbirine asla yalan söylemez, dün gecenin aslını öğrenmek için gitmiş olmalı.''

İkisi de birbirine asla yalan söylemez.

Evet ikisi imkânsız bir aşktı, evet ikisi berbat bir aşktı.

Ama ikisinin arasındaki o bağa hayrandım, ne kadar birbirleriyle olamayacak olsalar da başkasıyla da olamayacaklardı.

''Ben bizim kötü bir aşk romanı yazacağımızı düşünüyordum.'' Dedim gülümseyerek.

''Bizden daha kötüler varken bize kötü demek...'' dedi o da gülümseyerek.

''İnelim mi diğerlerinin yanına.'' Kafamı aşağı yukarı salladım. Elimden tuttu ve lavabonun kapısını örtüp merdivenlere doğru ilerledi.

Aşağıdan gelen seslere göre hala bazıları uyanmamıştı. ''Ya Burçak! Hadisene ya!'' İkra Burçağın yorganını çekiştirmeye çalışıyor, Burçak da yorganı ucundan tutmaya çalışıyordu.

''Gel sende yanıma.'' Dedi uykulu bir sesle.

''Ya uyandım artık geri uyuyamam ben sende kalk. Vallahi giderim bak.'' Burçak totosunu İkra'ya döndü ve uyuklamaya devam etti. İkra ise şaşkınca ona bakıyordu. Birden hiç birimizin beklemediği şekilde ''BURÇAK!'' diye bağırdığında yerimde sıçradım.

Yanımda bir gürültü koptuğunda soluma döndüm. Tuna da burada kalmış yataktan düşmüştü, Dağhan da birden yatakta doğrulmuş korkuyla etrafa bakıyordu. ''Ne oldu Burçağa?'' dedi ve korkuyla bize baktı. Tuna yatağın yanından kafasını kaldırıp uzattığında Dağhan ile ikisi birbirine baktı. Bu halleri kahkaha atmama sebep oldu.

Burçak ise hala uyuyordu. ''Gidiyorum ben!'' İkra yorganı üzerine fırlatıp arkasını döndüğünde Burçak huysuzca ona döndü ve elini yakalayıp onu kendine çekti, bacakları ve kollarıyla onu sardı. ''Git bakayım gidebiliyorsan.''

''Ya bırak, uyu sen gidicem ben.''

''Beraber uyuyalım diyorum kabul etmiyorsun.'' İkisi tartışmaya devam ederken Tuna'ya dönüp elimi uzattım. ''Günaydın!''

''Ne gün aydı ama.'' Diyerek kalktı. Dağhan da kafasını geri yastığa koymuştu. Lavabodan Atilla çıktı, o da Defne'nin yatağının ucuna oturmuş Defne'yi kaldırmaya başlamıştı. Sırıtarak Dağhan'ın yatağına zıpladım.

''Hadi kalk koca adam.'' Zeyd duvara yaslanmış kollarını birbirine bağlayarak biri izliyordu. Dağhan ise bana şöyle ters bir bakış atıp önüne dönmüştü.

''Akşama sana sürprizim var, rahat bırakmazsan vazgeçerim.'' Diye mırıldandığında gözlerim irileşti. ''Sürpriz mi, ne sürprizi?''

Dağhan omuz silktiğinde Zeyd'e döndüm. Dudak büzerek bana bakıyordu, görünüşe göre onun da haberi yoktu.

''Ne sürprizi Dağhan söylesene ne oluuuur!''

''I-ıh, akşam görürsün.'' Yorganı tutup yatakta zıplamaya devam ettim. ''Ya ne olur ne olur, akşama kadar bekleyemem.'' Tekrar yataktan kafasını kaldırıp bana şöyle ters uykulu bir bakış attı.

''İlk okul bir misin sen? Vallahi yapmam sürprizi.''

''Ya ama...'' dediğim sırada Atilla güldü. ''O yapmazsa ben yaparım, aynısını olacak zaten. Kaldır şu koca ayıyı.''

Benle beraber aynanda Zeyd'de Atilla'ya döndü. ''Neymiş bu sürpriz?'' dediğinde Atilla dudak büzdü.

''Maalesef sana söyleyemem bro. Kızlarla bizim aramızda.'' Dediğinde Zeyd'in tek kaşı havalandı. Ben de içimdeki meraka hâkim olamıyordum. Ne olabilirdi ki?

''Kızlarla sizin aranızda olduğu için mi söylemiyorsunuz yoksa izin vermeyeceğimi bildiğiniz için mi?'' dediğinde Atilla sırıttı. ''Belki ikisi de.''

Zeyd Atilla'ya ters bir bakış atsa da Atilla bunu önemsemedi ve lavaboya giden Defne'nin yatağına uzandı. O sırada bir kapı sesi duyuldu, Ceyda gelmişti.

Kilidi yerine geri taktı ve ceketini çıkarıp kenarı bıraktı.

Odaya hala masa bilgisayar falan gelmemişti, sadece dolaplar yatak ve askılık vardı. Yine de sorunlu yerler ve geçmişten kalan birçok iz halledilmiş gibi görünüyordu. Sadece hala Atilla'nın kolu sarılıydı, Burçağın da yüzünde hafif çizikler kalmıştı.

''Nereden geliyorsun sen?'' Tuna'nın sorusuyla yatağına oturdu ve boynunu kütletti. ''Tibet'in. Dün geceyle alakası olup olmadığını sordum.'' Dedi beklemeden. Gözlerim Zeyd'e döndü. Tam da tahmin ettiği gibi olmuştu.

''Var mıymış?'' dedi Atilla merakla. ''Haberi olmadığını söyledi.''

Zeyd kafasını aşağı yukarı salladı. ''Dün bana bir mesaj geldi.'' Dediğinde herkesin yüzü ona dönmüştü.

''Samet'e güvenmemiz hakkında.'' Dediğinde kaşlarım çatıldı.

''Tibet'ten miydi?'' dedi Ceyda da içimi okuyarak. ''Muhtemelen, gizli numaraydı.'' Dediğinde Samet'in gerçekten göründüğünden daha kötü olduğunu bir kez daha anladım. ''Tibet'i bile satmış olabilir.'' Dedi.

''Eğer sattıysa...'' dediğim sırada yarım kalan cümlemi Ceyda tamamlamıştır. ''Burak Tibet'in de peşine düşer.'' Sesinde korku yakalamıştım.

''Hastane de bir şey yapamaz.'' Atilla'nın bu iyimserliğine Ceyda alayla güldü. ''yarın taburcu oluyor.''

''Evine dönsün o zaman. Evin etrafında elli tane koruma var.'' Dağhan ters ters bakarak yataktan kalktı. ''acındırmasın kendini.'' Diye ekledi ve lavaboya doğru ilerledi. Burçak ''Haklı.'' Diyerek yatakta doğruldu. ''Ailesinin yanında kalsın bir süre.''

''Akşam bir de ben ziyaret edeyim bakalım.'' Diğerleri Zeyd'e onay verirken ben de kaçamak bakışlarla ona baktım. Ben de gitmek isterdim tabi ama akşamki sürpriz her neyse oldukça merak etmiştim.

''Kalkın hadi kahvaltıya gidelim.'' Zeyd arkasını dönüp yukarı gitmeye yeltendiğinde herkes söylenerek ayaklanmıştı.

Ben de fırsattan istifade Ceyda'nın yanına oturup elimi elinin üzerine koydum. Endişeli göründüğü her halinden belliydi. ''Tibet nasıl?'' diye mırıldandım. Kafasını kaldırıp iyi der gibi salladı.

''Niye ben veriyorum oğlum git Atilla'dan al.'' Ceyda'yla beraber yüzümüzü döndüğümüzde Burçağın Tuna'nın elindeki kıyafeti çekiştirdiğini gördük. ''Ya onlar kas yığını olmuş çıkmış, bana baksana sen oradan belim kızlardan ince benim nasıl olsun onların kıyafeti bana.'' Burçak sabır diler gibi kafasını kaldırdı. ''Git kızlarınkinden giy o zaman.''

''İkra'dan mı giyineyim kardeşim?'' Burçak elini Tuna'ya vurmak için kaldırdığında bir kahkaha attım. ''Yürü git Zeyd'den giyin o zaman.''

''Atilla'nınki bile olmazken boksör Zeyd'in kıyafetleri bana nasıl olacak acaba beyin özürlü?'' Burçak bu kez kaldırdığı elini Tuna'ya geçirdiğinde Tuna elindeki kıyafeti kaptı ve koşarak banyoya gitti. ''Nah alırsın bunu geri.'' Dediğinde Ceyda'yla aynanda tekrar gülmeye başladık.

''Senin o bozulan ağzını... neyse kızlar var yanımda.'' Dediğinde Ceyda gülerek parmağını ona doğrulttu. ''Yeni mi geldi aklına.'' Burçak gülerek kafa salladığında İkra da dolaptan başka bir kıyafet çıkarıp ona uzattı. ''Bunu giy, bu daha çok yakışıyor zaten.''

Burçak sırıtarak kıyafeti elinden aldı. Ben de gözlerimi ondan çekip Ceyda'ya döndüm.

''Tibet ailesinin yanına döndüğünde güvende olmaz diye mi endişeleniyorsun?'' Ceyda kafasını sağa sola salladı. ''Ailesinin evine gitmez.''

''Neden?'' Ceyda'nın endişelenme sebebi bu olmalıydı. ''Zeyd ve diğerleri kendileri için değil bizim için endişeleniyorlar. Tibet'in ise endişelenebileceği biri yok. Burak'tan korkup aile evine dönecek biri değil o. Gelsin yerim belli diyor.'' Ceyda'nın söyledikleri beni şaşkına çevirdi, daha hastaneden yeni çıkıyordu ve nasıl böyle aptalca bir cesaret gösterebiliyordu?

''Burak teke tek gelse, Tibet'in karşısında duramaz Vera. O yüzden tek gelmiyor, Zeyd ve diğerlerinin karşısına da tek çıkmaz.'' Ceyda daha önce onu kurtardığından bahsetmişti, üç kişiyi tek başına dövebiliyorsa Burağı da dövmesi absürt kaçmazdı elbette. Yine de böyle tehlikeli birine karşı önlem almamak cesaret değil aptallıktı.

''O yüzden endişeleniyorsun.'' Diye mırıldandım. Kafasını salladı ve derin bir nefes verdi. ''Akşam bir de Zeyd konuşsun bakalım.'' Dediği sırada Zeyd merdivenlerden indi. Herkes hazır görünüyordu. ''Hadi çıkalım.''

Saat 9

''Ceyda olmasa ne yapardık çok merak ediyorum.'' Diyerek kapıyı örttüm. Dağhan şoför koltuğunda ilerde görünmüştü.

Evden izin alabilmiştik, tabi ki bu Ceyda sayesindeydi. Atilla Ceyda'ya teyzemi aratıp izin koparttırmıştı. Üstelik tüm gün İkra ile başının etlerini yesek de bize bir şey söylememişlerdi. Ceyda, Tuna, Defne, Burçak ve Zeyd hastaneye gitmişti, Dağhan ve Atilla'da arabayla bizi almış başka bir yere götürüyorlardı.

''Gidene kadar söylemeyeceksiniz değil mi?'' diyerek arabanın kapısını açtım. Atilla ile bakışıp gülümsediler. Tabi ki de söylemeyeceklerdi. Neden bu kadar gizlediklerini anlamlandıramıyordum. Dağhan arabayı çalıştırıp sokaktan çıktığında gözleri aynadan İkra ile bana döndü.

''Gidince göreceksiniz, merak etme geldiğine pişman olmayacağın bir yere gidiyoruz.'' Göz kırptıktan sonra gözünü tekrar yola çevirdi. Atilla camdan dışarı izliyordu, sessizdi.

Hemen arkasında oturduğum için dikkatimi çekmişti, canı biraz sıkkın duruyordu. Öne doğru yaklaştım ve elimi koltuğun baş kısmına koyup aradan kafamı sığabildiği uzattım.

''Bir şey mi oldu?'' Omzunun üzerinden bana döndü, ''Aklım Defne'de kaldı.'' Dedi ve tekrar cama döndü.

''Tibet'in yanındalar, Samet piçi de oraya gelebilir.''

''Ama diğeri de orada.'' Dediğimde gülümsedi. ''biliyorum, ama kendi yanımda olduğu gibi güvende hissedemem ben.'' Elimi omuzuna uzattım. ''Çok güzel seviyorsun.''

''O böylesini hak ediyor.'' Atilla'nın telefonu çaldığında araba da ki sessizlik bozuldu. Arayan Defne'ydi.

Atilla anında açıp ''Ne yaptınız?'' diye sordu. Defnenin sesi gülüyor gibi geliyordu. ''Çıktık hastaneden, Tibet'te ona ulaşamıyormuş. Sana kötü haberim var canım, Tibet'te bir süre bizimle kalacakmış.'' Dedi ve tekrar güldü. Ben ve Atilla aynanda ''Ne?!'' diye bağırdığımızda Dağhan ve İkra bize döndü. ''Ne oldu?''

Defne ise ''Sesim hoparlörde miydi?'' dediğinde Atilla'nın elinden telefonu kaptım.

''Ne demek Tibet'te sizinle kalacak. Çocuğu sabaha çıkarmazlar.'' Defne bu söylediğime tekrar güldü. ''Bende ona gülüyorum. Tibet kimseyi dinlemiyormuş ailesinin evine falan da bunun için dönmezmiş, Zeyd'de madem öyle yarın seni almaya geliriz dedi. Tibet'te ağzı açık kaldı ama cevap veremeden çıktık.'' Ben ağzım açık onu dinlerken Dağhan'da şaşkınca bir bana bir yola bakıyordu.

''Lan ne işi var o dallamanın evimizde. Hem Ceyda ne olacak?'' Dağhan'a hak verdim ve telefonu hoparlöre aldım. ''Ceyda'yla konuşmuşlar önceden. Siz hala varmadınız mı?''

Demek Atilla bizi eve bırakırken Zeyd o yüzden Ceyda'yla yalnız sigara içiyordu.

Bir şeyler konuştuğunu anlamıştım ama böyle bir şey olduğunu tahmin bile edemezdim.

Zeyd'in böyle bir karar vermesi beni şaşkına çevirmişti, Tibet'ten bu kadar nefret ederken birbirlerine bu kadar zarar vermişlerken şimdi onu evine kabul ediyordu.

''Gelmek üzereyiz.'' Atilla elimden telefonu alıp hoparlörden çıkardı.

''Tamam canım dikkat et kendine.'' Gözümü Atilla'dan çektim ve büyük bir gürültünün geldiği yöne çevirdim. Henüz ilerde bir şey görünmüyordu, tek görünen yol yolun ilerisinde ateşler yakılmıştı.

Büyük bir kalabalığın sesi geliyordu. Dağhan hızı arttırdı, gürültü hızlı şekilde kulaklarımıza dolarken ilerde yan yana dizilmiş birçok araba gözüme çarptı. İkra benden önce ne için geldiğimizi anlamıştı.

''Hadi canım! Bizi yarışa mı getirdiniz?''
''Siz motoru bildiğiniz için sadece, onu heyecanlı sanıyorsunuz. Bir de bizimkine bakın.'' Atilla ve Dağhan birbirine yumruk tokuşturdu.

Arabaların yan yana dizildiği yerde durduk, ileri de numaralandırılmış bir sürü araba vardı.

Uzun zamandır araba kullanmıyordum, burada bu kadar arabayı görmek araba kullandığım günleri özletmişti.

''E ama Atilla?'' dediğimde bana döndü. ''Bu arabayla yarışa katılacağımızı düşünmüyorsun herhalde?'' eh ben hayatımda bir tek yarış izlemiştim, onda da kendi arabalarıyla giriyorlardı.

''Kim kimi ezerse yarışı bu, arabalar aynı.'' Dağhan ve Atilla bir çocukla selamlaşıp bize döndü.

İkra ile aynanda heyecan çığlıkları atarak birbirimize sarıldık. Evet motor yarışları çok zevkliydi ama benim aracım kesinlikle arabaydı!

Atilla arabanın anahtarını aldığında önden bize doğru geldi. ''Evet kızlar kim benle gelmek ister?'' İkra ile birbirimize baktık. Hiç fark etmezdi, ikisi de bizdendi.

''Siz burada da kask takıyorsunuz ama. Malum baya riskli.'' Atilla yandaki kaskı alıp kafama geçirdiğinde Dağhan da hemen arkasından yanda duran kasklardan birini İkra'nın kafasına geçirdi. ''Hadi yavrum! Ezilecek çok böcek var.'' Atilla Dağhan'a burun kıvırarak ''Sensin böcek.'' Dedi ve kolunu bana uzattı.

''Ben senden bahsetmemiştim yavrum, ama üstüne alındığına göre...''

''Yürü lan!'' Atilla kıçına tekme atmak üzereyken Dağhan sırıttı ve İkra'yı elinden çekiştirmeye başladı.

''Nereden aklınıza geldi?'' diyerek Atilla'yla kırmızı olan arabaya doğru yürümeye başladık. ''Bayadır başımız dertten kurtulmuyordu, aslında bu motor yarışları olduğunda aklımızdaydı ama fırsat olmadı. Sonra da dedik ki kafa dağıtıp biraz eğlenmek hakkımız.''

Arabanın önüne geldiğimizde kapıyı açtı ve kenara çekildi. ''Buyurun matmazel.''

''teşekkür ederim, çok centilmensin.'' Arabaya bindikten sonra kemerimi bağladım. Atilla da aynı şekilde bağladı ve diğerleri gibi arabadan büyük bir gürültüyle egzoz sesi yankılandı.

Arabaların ortasında iki kız duruyordu. Birinde bayrak birinde düdük vardı.

''İYİ ŞANSLAR BAYLAR!'' Dedi esmer olan.

'' KAZANAN BELLİ DİYE ÜMİDİNİZİ YİTİRMEYİN!'' Dedi sarışın olan da, ardından elini Dağhan'a uzatıp onu işaret etti. Dağhan ise sadece gülümsedi ve göz kırptı.

''Vaaay demek burada Dağhan'ın bir ünü var. Var mı senin de böyle hayranların?'' Atilla dudak büzdü. ''Benim başım bağlı, hayran falan istemem.''

Gülerek omuzuna vurdum ''Helal sana.''

''3...2...1...'' Diğer kız düdüğü çaldığında arabalar kulak kanatacak bir gürültüyle yarışa başladı. ''Sıkı tutun.'' Atilla'nın dediğiyle arabanın üzerindeki tutunma alanına tutulup çığlık attım. Bunlar kafayı yemişti! Böyle bir eğlenceye beni nasıl daha erken getirmezlerdi.

''BU MANYAK BİR ŞEY!'' Diye bağırdığımda Atilla kahkaha attı.

''DUR DAHA YENİ BAŞLADIK!''

Atilla gaza daha çok bastığında yanımızda olan Dağhan yüzünü bizle yol arasında çevirip durdu. Atilla da ona kısa bir bakış attı. ''BAS GAZA DA BOYUNU GÖRELİM ASLAN PARÇASI!'' Dağhan Atilla'ya kahkaha atarak gaza yüklendi ve mesafe açabilecek kadar önümüze geçti.

''BU MUHTEŞEM!'' Gözüm yol ve Atilla arasında gidip geliyordu. Evet korkutucu bir hızdaydık, ama bu heyecan bu zevk harikaydı!

Hemen yanımıza bir araba yetiştiğinde gözümü Atilla'dan aldım ve yana çevirdim. Gördüğüm yüz bir anlığına kanımı dondurdu.

''Atilla...'' diye mırıldandım nefesim kesilirken, tutunduğum yerden elimi indirdim. ''ATİLLA BAS GAZA!'' Yanımızda olan araç bize yaklaştığında Atilla yüzünü çevirdi o sırada Burak arabayı bize sürttü. ''SİKTİR!'' Atilla gaza yüklenmeye başladığında Burağın önüne geçmeye başlıyorduk ki Burak bir kez daha arabaya vurdu. ''Ne işi var bunun burada?''

Burak da gaza yüklendiğinde tekrar yanımıza varmıştı, Arabayı güçlükle bize çarptığında yoldan çıkacaktık ki Atilla son anda direksiyonda tekrar hakimiyet kurdu ve kazayı atlattık.

Burağın yüzü benle yol arasında gidip geliyordu. İçimdeki korku git gide artmaya başlarken, Atilla korna çalmaya başladı. İki korna arası duraksadı ve tekrar iki korna çaldı.

''Ne yapıyorsun?'' yüzünü kısa süreliğine de olsa bana döndü. ''Dağhan'a sinyal veriyorum.''

Dediğinde gözüm önümüzde aramızda fark olan arabaya kaydı. Hızını azaltmış görünüyordu, Atilla daha da hızlanmaya çalıştı ama olmuyordu. ''Bas anasını satayım bas.''

Burak bir kez daha bize yanaştığında çığlık atarak elimi koruma manasında yüzüme tuttum. Bu kez vurması sert etki yarattı ama bize vurduğundan daha sert şekilde Dağhan'ın arabasına arkadan çarpmıştı.

Bizle ilgilenmekten önüne bakmamış, hızını azaltarak önüne geçen Dağhan'ı da fark etmemişti.

''İyi misin?''

''Evet sen?'' Atilla'ya baktığımda bir sorun olmadığını gördüm.

Burak arkada kalmıştı, hemen yanımızda Dağhan vardı ve yarış tüm hızıyla devam ediyordu.

''İYİ MİSİNİZ?'' hemen solumda kalan Dağhan'a döndüm. ''İYİYİZ!''

Kafasını salladı ve aynadan arkayı kontrol etti. Burak hemen iki arabanın arasındaki boşluğa Dağhan'lara sürterek girdi. O sıra da arkadan bize yaklaşan bir ses kulaklarıma ilişti.

Gözüm aynaya döndüğünde Atilla'da aynadan arkaya baktı, bir ışık tam da bizim arkamıza vuruyordu.

''Ne oluyor lan?''

Aynadan net göremediğim için yüzümü arkaya çevirdiğimde gördüğüm motorla Atilla ''KAFANI İÇERİ SOK!'' Diye bağırdı. Hemen ardından Burak bize ve Dağhan'a çarptı.

''Arkadan bir motor geliyor.''

Dediğimde Atilla bana döndü ve gülümseyerek bir kahkaha attı.

''Arkadan bir motor gelmiyor, arkadan bir aslan geliyor aslan!''

 

Loading...
0%