@cangzek
|
Akay Konaklarında Cenaze Töreni
Levent Akay' ın, ani gelen ölüm haberi ile tüm Akay ailesi şaşkınlık içerisindeydi. Hepsinin yüzlerinde, kaybedilen bir hüzün maskesi takılıydı. Elbet hepsi bu travmanın etkisindeydi fakat eşi Sedef Akay o gün, dile gelmeyen karanlık bir girdabın eşiğinde kaybolacak gibi görünüyordu. Sedef Akay, aileye karşı sadece eşini değil, gücünü de kaybetmişti. Önce oğlu Alp' in gidişi ve ardından esrarengiz bir cinayet ile eşi Levent' in kaybı, sonu hiç belli olmayan bir çıkmaz yolun habercisiydi. Akay ailesi ve bağlı olduğu örgüt için artık fayda etmeyen sıradan birinden ibaret olacağını çok iyi biliyordu. Öyle ki Alp, cenazeye katılmayı reddetmişti. Halbuki, yarasa örgütü cenazeye katılmasına onay vermesine rağmen, gelmemişti. Bunun sebepleri oldukça açıktı. Belki de Alp için bu geç alınan bir intikamdan ibaretti.
Konakta yas rüzgarları eserken, Ejder Akay tören için konuşma metnini inceliyordu. Törene katılan kişiler ile az sonra Akay konakları hınca hınç doldu. Gelen herkes şaşkın ve meraklı görünüyordu. Herkesin kafasında oluşan soru işareti, Levent Akay' ın nasıl bir cinayete kurban gittiği olmuştu. Siyahlara bürünen Akaylar, bedenlerini kamufle ettikleri kıyafetler harici içlerinde ki kuşkuyu kamufle edecek bir örtü henüz bulamamışlardı. Her biri, kuşku sarmalı içerisinde, konuşma kürsüsünün önüne gelmeye başladılar.
Bir kişi haricinde...
Uykusuz ve bitkin görünen Talya Akay, odasında oturduğu yerden aynada kendini izlerken buldu. Göz çevresi uykusuzluktan kırmızıya çalıyordu. İşlediği cinayetin şokunu atlatamamıştı. Yaptığından pişman değildi. Sonuçta amcası sübyancı ve kendi çocuğunu taciz eden zavallının biriydi. Bundan şüphesi yoktu. Fakat bu öğrenildikten sonra başına gelecek felaket senaryolarını düşünüp duruyordu. Her birinde yüreği sıkışıyor, nefes alacak gücü kendinde bulamıyordu. Eli kanlı bir katil olduğunu idrak edebildi ancak ne tür ceza alacağını kafasında tasarlıyordu. Aylarca karanlık bir hücrede mi kalacaktı? Yüzlerce kırbaç darbesi mi yiyecekti? Soğuk bir odada organları donana kadar bekletilecek miydi?. Bunlardan ötesi örgüt tarafından gerçekleşen ayin töreni ile derisi kızarana kadar yandıktan sonra kanı kaç parçaya akıtılacaktı? .
Oturduğu yerden, korku hissinin ağır gelmesinden dolayı hızla ayağa kalktı. Korku tüm bedenini esir almıştı. Kalp atışı sakin kalmasına engel oluyordu. Kafesin içerisinde ürkek bir kuş gibi yerinde dört dönüyordu. Saç diplerinden ter damlaları süzülüyordu. Kızıl saçları şimdi daha bir koyu renge dönmüştü. Penceresinin kenarından, bahçe kısmına doğru baktı. Tören yeri kalabalıktı. Ejder Akay konuşma için kürsüye çıkmıştı. Belli ki nadide süslü cümleleri ile gelenlere karşı kardeşini öve öve bitirmeyecek ve son yolculuğunda ona huzuru ve cenneti dileyecekti. Oysa ki kendi yaptıkları, dünya üzerinde cehennemi yaşatmaktan bir adım öteye geçmiyordu. Cehennemi yaşatan cani birinin, cenneti dilemesi ironi bir durumdu Talya için.
Sakin görünen bedeninin üzerinde, işlediği cinayetin ruhani yoksunluğunu yaşadığı durumdan çıkmak için kapıya doğru bir adım attı. Odasının kapısını açtığında, karşısında Çağın' ı görmeyi ummuyordu. Afallamıştı. Ani yakalanan bir suçlu gibi teslim olmuş bakışları takınmıştı gözlerinde.
"Seni arıyorum. Neden hala buradasın?" Diye sordu Çağın. Talya cevapsız kaldı. Kısa bir sessizlik oluştu aralarında. Bu giz Talya' nın üzerinde baskı yaratacak türdendi. "Birazdan konuşma yapacağız kendini toparla. Sonrasında ne zaman konuşmak istersen ben buradayım kardeşim" dedi Çağın. Bir şeylerin ters gittiğini fark etti. Ancak yinede üstelemek istemedi. Doğru zamanda kardeşi Talya, onunla konuşacağını biliyordu.
Tören yerinde Ejder Akay konuşmasını sonlandırırken, Sedef Akay, konuşma kürsüsüne geldi. Mikrofonu alırken ellerinin titriyordu. Durumunu fark eden Ejder; "Metanetli ol, Levent için güçlü bir konuşma yapmalısın" diye uyardı. Sedef mikrofonu aldığında, gelenlere karşı ne diyeceğini bilemiyordu. Yaşadığı olayın etkisinden çıkmak onun için zor görünüyordu. Boğazını temizledikten sonra konuşmaya başladı.
''Ben... Ben ne diyeceğimi hiç bilemiyorum. O benim için; her anlamdan, her duygudan daha fazlasıydı. Bana kattıkları için ona teşekkür ediyorum. Cennet onun için huzur dolu evi olsun. Katilin biran önce bulunup adalete teslim edilmesini diliyorum. Aldığı her nefesin boğazında düğüm olup, nefesi kesilmesini istiyorum. Çünkü o bunu hak etmedi. Biz bunu hak etmedik.'' dedikten sonra göz yaşları içerisinde kaldı.
Sedef Akay' ın söyledikleri, Çağın ve tüm aile fertlerinin, gerçeği yansıtmadığını biliyordu. Özellikle Talya, konuşmayı dinlerken, tam da o sırada nefesi kesilmişti. Yaptığı deli cesareti cinayetten sonra korkmaya başlamıştı. İçi içine sığmıyor sürekli gözlerini kaçırıyordu. Bu durum Beyna' nın gözünden kaçmadı. Talya' nın yanına yaklaştı.
''Neden bu kadar gerginsin'' diye sordu Beyna.
Talya aldırış edip, belli etmek istemedi. İstediği tek şey uzaklaşmaktı. Hem de hiç bilmediği bir yere. Kimsenin ulaşamayacağı yerlere gidip, kaybolmak istiyordu.
''Gergin değilim, oldukça üzgünüm ve de şaşkınım. Herkes gibi'' dedi Talya, tek nefeste.
''Gözlerin öyle söylemiyor. Seni tanıyorsam, bu işte bir bit yeniğinin olduğunu düşünüyorum''
''Abartıyorsun, hem de fazlasıyla abartıyorsun Beyna''
''Göreceğiz, kızılcık'' dedikten sonra yanından uzaklaşan Beyna, aynı zamanda gözleri hala Talya' nın üzerindeydi.
Bir şey biliyor olsa, çoktan ailenin ve örgütün haberi olmuştu diye düşündü Talya. Ancak yine de emin olamıyordu. Sedef Akay, halsiz ve bitkin bir halde yerine oturdu. İlerleyen dakikalarda tüm aile bireyleri, ölen akrabası Levent için, taziye dileklerinde bulundular. Levent Akay, son yolculuğuna uğurlandıktan sonra, tüm aile toplantı için konaklarda buluşma kararı aldılar. Gelen habere göre, Yarasa örgütü, aile fertlerinden birinin gidişini, taze bir kan akıtarak, yerini doldurmak olacaktı. Gerçek katil bulunamazsa, onun yerine başka bir beden seçeceklerdi. Akay ailesi bunun için yeni bir ayin düzenlemesi yapma kararı aldı. ************** Uzun süren uykusundan sonra gözlerini açan Çisem, etrafını boş gözlerle süzmeye başladı. Hastane odasında olduğunu anladı. Başından sert bir darbe aldığını hatırladı. Başı sargı bezi ile sarılmış, bedeninin bir kaç yerine pansuman yapılmıştı. Odanın diğer ucunda Güneş, uyuya kalmış arkadaşının yanından bir an olsun ayrılmamıştı. Çisem yaşadıklarını hatırlamaya başlayınca, yüreğinde baskılanma hissetti. Levent Akay' ın ona karşı zulmü ve daha fazlasını tekrar anımsadı. Hem kendisini, hem de annesini kullanmasını ve en dehşet vereni ise babasının katili olduğunu öğrenmek yüreğini bir kez daha kamçıladı.
Hatırlayınca, göz pınarları dolup taşmaya başladı. İçerisinden söylenip, yaşadıklarının rüya olmasını diledi. O sırada Güneş uyanıp, ağır ağır olduğu yerden doğruldu. Çisem' in gözyaşlarına dayanmadı, yanına gidip ona sıkı sıkı sarıldı.
''Geçti canım. Buradasın'' dedi Güneş.
''Şimdi ben ne yapacağım, bununla nasıl yaşarım Güneş?'' diye söylendi Çisem.
Güneş, Çisemin gözyaşlarını sildikten sonra gerçeği ona söyledi.
''Acını hafifletir mi bilmem ama . Levent Akay artık yok. O öldü''
''Ne... Nasıl?''
''Taha ve Talya onlar...'' Güneş cümlesini tamamlayamadan odanın kapısı açıldı. İçeriye hemşire ve ardından Taha girdi. Hemşire pansuman yapmak için Çiseme doğru yaklaştı. Yüzünde samimi bir gülümseme vardı. Taha, Çisem ile göz göze geldi. Çisem' i donuk bakışları ile süzerken, Çisem minnettar bir bakış sergiliyordu. Taha'ya. Hemşire, pansumana başladıktan sonra, Taha, Güneş' e odanın dışında konuşmaları için gözleriyle işaret verdi.
Odanın dışına geldiklerinde, ilk Taha söze atıldı.
''Bunun geri dönüşü yok. Eğer Akaylar öğrenirse, Talya' nın başı tehlikeye girer.''
''Akaylar zarar vermezse bile, hapse girer'' dedi Güneş.
''İkisi' de olmayacak''
''Planın ne?'' diye sordu Güneş. Gözlerini merak duygusu sarmıştı.
''Talya'yı buradan götürmek. Onun hiç bir suçu yok. Onu buna ben zorladım.''
''İyi de nereye götüreceksin. Sence onu bulamayacaklarını mı sanıyorsun?''
''Şimdilik onların adım atamayacağı bir yere. Kemer Yaka' ya.''
''Kemer Yaka mı? Sen orayı nereden biliyorsun?''
''Bak Güneş. Sana açık konuşacağım. Bunu bilmeye hakkın var. Zaten zaman daralıyor.''
'' Sen neden bahsediyorsun Taha açık ol bana?'' ''Ben Kemer Yaka için çalışıyorum. Ailem orada. Beni bu şehre, görev için gönderdiler. Daha doğrusu Akaylar hakkında bilgi toplamak için. Öğrenci olup gelmek, en makul olanıydı benim için. Önce kimliğimi gizlemeliydim. Sahte bir kimlik edindim. Gerçek ismim Taha değil, Onur. Onur Metin.'' dedi Taha.
Güneş ne diyeceğini bilemeden bir kaç saniye put kesildi.
''Peki, Çiseme olan sevgin, kimliğin gibi sahte miydi?. Yani her şey planın bir parçası mı?''
''Çisem asla sahte değildi. Ama artık Çisemden çok beni Talya ilgilendiriyor.'' ''Ne yapacaksın? Talya' yı, Akaylar' a karşı koz olarak mı kullanacaksın.?'' ''Hayır. O farklı Güneş. Onu seviyorum''
Güneş, Taha' dan ardı ardına gelen itirafları özümsemeye çalıştı. Bir nevi haklı olabilirdi. Akay ailesinin sorumlusu çocukları olamazdı. İşledikleri günahların, karanlık sırlarının sebebi, Akay çocukları olamazdı. Talya ve Çağın aynı yerden mustarip gibi görünüyordu. Yaşadıkları ağır travmanın çırpınışı gibiydi hayatları. Güneş, Taha' ya karşı ifadesiz kaldı. Aklında bir çok plan ve arkadaşı Çisem vardı.
''Çisemin bunlardan haberi olmasın sakın. Henüz yaşadıklarının bedelini ağır ödüyor. Bunu kaldırabileceğini sanmıyorum. Üstelik, Levent' i ortadan kaldırma olayınızda onun gözünde kahraman ilan edildin.''
''Merak etme, haberi olmayacak. Ancak senden yardım etmeni istiyorum.''
''Ne istiyorsun?''
Taha, ceketinin cebinden flaş diski çıkarıp, Güneş' e uzattı.
''Burada, tören gecesine ait kayıtlar mevcut. Zamanı geldiğinde bunu sosyal medyada yayınla. Tüm medyanın ve tüm dünyanın haberi olmasını sağla. Bunu benim için yapar mısın?''
''Bir şartla''
''Şartın nedir?''
''Beni Kemer Yaka' ya götüreceksin''
Taha bu isteğine şaşırsa' da hiç düşünmeden kabul etti.
''Neden Kemer Yaka' ya gitmek istiyorsun?''
''Benimde halletmem gereken bazı meseleler var.''
''Oranın hakkında hiç bir şey bilmiyorsun. Orası güvenli bir yer değil Güneş.''
''Biliyorum''
''Ve oraya sadece bir kişi getireceğimi söyledim. Yani seni götürdüğümde, sana sahip çıkamam. Kendi başının çaresine bakmak zorundasın. Yabancıları kabul etmiyorlar. Talya için bile kabul ettirmek çok zor oldu.''
''Endişelenme. Oraya girdiğimizde birbirimizi tanımıyor olacağız''
Hemşire odadan ayrıldığında Güneş ve Taha, Çisem' in yanına ilerlediler. Çisem, ikisine' de şüphe ile bakıyordu.
''Siz ikiniz, orada ne yapıyordunuz?''
''Hiç, hiçbir şey'' diye cevapladı Taha.
Güneş, Taha'ya öfke ile bakıyordu. Elbette Çisem, Taha' nın salladığı yalana inanmayacaktı ve bir çuval inciri berbat edecekti diye düşünmeden edemedi.
''O gece yaşadıklarınız hakkında konuştuk canım. Esas şimdi bundan sonrası ne olacak diye düşünüyoruz.'' dedi Güneş. Çisem, Güneş' i başı ile onaylayıp, Taha' ya döndü.
''Peki bir şey düşündünüz mü. Şimdi ne olacak? Onu nasıl öldürdünüz. Gören kimse olamadı mı?'' Diye sordu Çisem.
''Gören olmadı fakat, çevrede ki güvenlik kameralarını sorguluyoruz. Talya, plazada ki güvenlik görevlisini, tehdit edip, son bir günün kayıtlarını sildirdi. Ancak bu yine de fayda etmez. Civar yerde ki güvenlik kameralarını araştırıyorum. Dua edin de bu işten yırtabilelim.'' dedi Taha.
''Onu nasıl öldürdün?'' ''Onu Talya öldürdü.'' dedi Taha.
''Talya mı? Kendi amcasını mı öldürdü?''
Güneş araya girerek, konuşmayı böldü. ''Canım sen bunları düşünme. Daha fazla konuşmaya gerek yok. İyileşmene bak. Sonra bir çaresini bulacağız. Gerekirse bu şehri terk edeceğiz. Yeni bir yere, daha iyi bir hayata başlayacağız. Ben yanındayım. Hep yanındayım.'' diyerek gülümsedi.
''İkinize' de teşekkür ederim. Siz olmasaydınız belki de çoktan..'' Çisem, cümlesini tamamlayamadan ağlamaya başladı. Güneş, Çisem' i sakinleştirip, sessizliği dinlemeye başladı.
Yaşadıkları her biri için ağır ve kolay atlatılamaz geliyordu. O geceden sonra hiç biri için artık eskisi gibi olamayacaktı. Puzzle' ın parçası eksilmişti. Akaylar bir parça kaybetmiş ve yerini doldurmak için büyük hamleler oynayacaktı. Katili aramak için büyük bir araştırma başlattılar. Katil bulunduğunda, tabii ki emniyete değil, onlara teslim edilecekti. Yine yaptıkları gibi medyaya başka bir insana, katil kumaşını giyindirip, hapse gönderirken, bulunan esas katile işkencenin en büyüğüne hazırlayacaklardı.
Talya bunların hepsinin farkındaydı. Odasına sağa sola dönüyor, dur durak biliyordu. Odasının kapısı bir kaç kez çalındıktan sonra, adımlarını durdurdu.
''Gel''
Çağın, usulca kapıyı açıp içeriye girdiğinde, kardeşi Talya' yı izlemeye başladı.
''Sorun ne abi? Neden öyle bakıyorsun?''
''Gerçeği anlatman için, kardeşim''.
Anlatacağı her bir gerçek, Talya' yı bir adım daha işkenceye ve dehşet verici ölüme sürükleyecekti. Telefonuna gelen bildirim ile irkildi.
Taha' dan 1 Yeni Mesaj:
''Özel araç hazır, bu akşam gidiyoruz. Kimseye çaktırmadan evi terk et. Seni 'Kuzey Park' ta bekleyeceğim'' --
Mesajı okur okumaz telefonunu cebine koydu. Cinayet günü, birlikte aldıkları kaçma planı, Talya için en doğrusu olacağa benziyordu. Ardından gözlerini Çağına çevirdi. Ağlamamak için direniyordu. Ailesinden çok abisine veda edemeden gitmek, en son isteyeceği şeydi. Hayatında her fırsatta tek güven kaynağı ve tek sığındığı liman abisi Çağındı. Şimdi, gideceği yerin soğuk rüzgarlarına tek başına katlanmak ona oldukça zor geliyordu. Belki gerçeği abisine söylemeliydi. Ancak yine' de durum değişmezdi. Bunu çok iyi biliyordu. Sessizce veda ediyordu Çağına. Son kez dolu dolu gözlerine baktı.
''Seni seviyorum abi. İşte esas gerçeğim bu'' dedi gözyaşları içerisinde.
''Merak etme, ben yanındayım Talya'' ''Biliyorum. İyi ki varsın''
''Yaşanılan bu olay seni etkilemiş olabilir. Ancak gözlerinde ki bu korku neden?'' Diye sordu Çağın.
Talya buna doğru cevabı vermek için, hiç olmadığı kadar hazırdı fakat hızlı düşünüp yalan söyleyecek bir şeyler bulması gerektiğini biliyordu.
''Ailemizin gerçekte kim olduğunu herkes öğrendiğinde, aynısının başımıza gelmesinden korkuyorum'' dedi Talya.
''Ama böyle bir şey olmayacak. Endişelenme. Unuttun mu? Örgüt beni seçti. Ailenin lideri benim. Benim emirlerim dışına kimse çıkamaz. Bu babam dahi olsa bile'' diye cevapladı Çağın. Talya hiç cevap vermeden öylece sustu. Başını pencereye doğru çevirdiğinde, günün yavaş yavaş bittiğini gördü. Dağların ardında, kızılca ışık yansımaları, batan güneşin habercisiydi.
******************
Akşam saatlerinde Çağın ve diğer aile fertleri, Levent Akay' ın arkasından alınacak kararları konuşmaya başladılar. Ejder Akay, hiç düşünmeden mali işlerden ve mirastan konuşmaya başladı. Hisselerin çoğunu kendine çevirmeye niyetliydi. Kardeşi Levent, artık hayatta değildi ve ardından kalan önlemleri alması gerektiğini düşündü. Sedef Akay o yemek masasında, kendisini bir sığıntı gibi hissediyordu. Günün sonunda ona oturacağı bir sandalye bile kalmayacağını biliyordu. Kuşku dolu gözleriyle masadakileri izledi. Hepsi bir ağızdan yeni projelerinden ve Levent Akay' ın ardında kalan, maddi gücünün paydalarını hesaplıyorlardı. Sedef Akay bu duruma tahammül edemeyerek masaya yumruğunu vurdu.
''Bahsettiğiniz kişi benim kocam. Daha yasını bile yaşamadan, ardından mirası konuşuyorsunuz. Hepinize yazıklar olsun. Tek konuşacağınız konu bu mu gerçekten? O süslü konuşmalarınızın etkisi ne çabuk geçti? İki yüzlüler.'' diye çıkıştı.
''Haddini bil ve burayı terk et hemen. Artık sana düşen bir mesele yok. En yakın zamanda oğlunun yanına gideceksin. Burada ki miladın doldu. Sedef Ersöz'' dedi Ejder Akay ve oldukça hiddetlenmişti. Ejder Akay, Sedef'e eski soy ismi ile hitap ederek, artık onun Akay ailesinden biri olmadığını vurguladı.
''Ersöz değil, Sedef Akay. Bunu böyle kabul edeceksiniz. Eşimden kalan her şey ben ve oğluma aittir. Kendi mali işlerim ve holding te ki eşimden kalan hisselerde bana ait.''
''Sen kimsin'' diyerek çıkışan Ejder' i susturan Çağın oldu.
''Yeter! Artık kararları siz vermiyorsunuz. Herkes kendine gelsin. Artık düzen değişti buna alışsanız iyi olur. Üzgünüm baba kararları artık sen vermiyorsun. Evet Sedef Akay, haklı. O burada yaşamaya devam edecek ve amcamın mali işlerini kendi yürütecek. Aileyi dağıtmak, bizim dağılmamıza sebep olur. Bu saatten sonra daha da güçlenmemiz gerek.'' "Bu dediğin kabul edilir değil. Sen ne saçmalıyorsun lan" diye haykırdı Ejder. "Babamda olsan, yerini bileceksin. Aksini yapmaya devam edeceksen, örgüt ile hesabı ödersin. Bunu kabul etmesen de, alışacaksın. Öyle ya da böyle!" Diye cevapladı Çağın.
Sedef Akay guru dolu bakışları ile Çağını izledi ve ona teşekkür etti.
Ortam, ölen Levent Akay' ın ardında ki gerginliği ile sabitken, Beyna' ya gelen telefonla bu ikiye katlandı.
Beyna, daha öncesinden kuzeni Talya' dan şüphe etmiş ve Plazanın güvenliğine gerçekleri söylemesi için yüklüce bir para ödemişti. Telefonu kapatan Beyna, tüm aileyi, hızlıca süzdü.
''Katil bulundu''
Hepsi birden Beyna' ya doğru kilitlendi. Ağzından çıkan isme odaklandılar.
''Katil Talya. Talya amcam Levent' i öldürmüş.''
Tüm masa o dakika dona kaldı. Herkes duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Anka Akay öfke ile masaya doğruldu.
''Bu yalan. Buna inanmamı asla bekleme''
''Üzgünüm ama bu gerçek Anka.'' dedi Beyna.
Sedef Akay çığırından çıkmış gibi bağırıyordu.
''Katil O*r*spu'' diye feryat etti.
Anka, hızla Sedefe doğru koşup, sert tokadını salladı.
''Kızım katil değil, bir daha o kelimeyi kullanırsan seni öldürürüm'' dedi.
Bora, Talya' nın odasını kontrol etmiş fakat onu bulamamıştı. Salona tekrar geri geldiğinde ''O kaçmış'' dedi.
O anda masa hararet ile doluyken, sadece Ejder ve Çağın oturdukları yerde çivilenmiş, ikisinin de gözleri karaya çalan hayal kırıklığı ile dolmuştu. Neler olacağını biliyorlardı. Talya cezasız kalmayacaktı. Bu yaptığı kendi ailesine ve örgüte ihanetti.
************************
Akşam saat 21.00' ı gösterdiğinde, Talya ve Taha 'Kuzey Park' ta buluştular. Talya, ailesinin girdabından kurtulmaktan çok, kendi canını kurtarmak için hiç bilmediği, sonsuz bir yola sürükleniyordu. Park' ın karanlık yolları, az sonra aydınlanması ile ortam canlandı. Talya, Taha' nın oldukça büyük bir yeri tercih etmesine sinirlenmişti. Kuzey Park, Gümüş Kuyu halkı için vazgeçilmez bir dinlenme yeriydi. Özellikle yaz aylarında her bir alanı, cıvıl, cıvıl olurdu. Kış aylarında tam tersine, sessiz ve ıssızlaşırdı. Burada bile birçok anısının olduğunu fark etti Talya. Her şeyi değiştirmek istese de ailesini değiştiremezdi. Belki bu kaçma planı bir suçlu olarak değil, hakkı olmalıydı diye düşündü. Soğuktan elleri üşümüş, tedirgin halde gelecek olan aracı bekliyordu.
'' Daha ne kadar bekleyeceğiz?'' diye sordu Talya.
Taha Talya' nın endişesini anlıyordu. Hallice etrafını süzdü. Henüz gelen bir araba görünmüyordu. Yollarda en az bulundukları park kadar sessizdi. Taha bu zamana kadar kendini gizleyerek geldiği Gümüş Kuyuda son görevini tamamlamak üzereydi. Ailesine yeni birini kabul ettirmek zor olsa' da başarabilmişti. Fakat o kişinin Talya olduğundan haberleri olmayacaktı. Kemer Yakalılar Akay soyunun hiç birini kabul etmez, hatta öldürürlerdi. Bunun için ant içmişlerdi. Yıllar önce Akay ailesi tarafından, işkence görüp, şehirden sürüklendikleri için intikam onlar için kaçılmazdı. İki hoyrat kalp, bu geceden sonra bambaşka bir hayatın kapılarını aralayacaktı. Kemer Yaka, Gümüş Kuyudan oldukça farklı ve tehlikeli bir kasabaydı. Üstesinden gelmek kolay olmayacaktı.
Birkaç dakika sonra parkın içerisinden biri yanlarına yaklaşıyordu. Taha gelen kişiyi seçmeye çalıştı. Talya saklanmak için, ağacın arkasına geçti.
''Merak etmeyin benim'' dedi Güneş.
Talya, şaşkındı. Şaşkınlığı öfkeye dönüştü.
''Bu da nereden çıktı. Bana neden söylemedin Taha?''
''Sakin ol Talya. Her şeyi biliyorum. Sanırım yolculuk bitene kadar bana katlanmak zorundasınız'' ''Senin Kemer Yaka' da ne işin var?'' diye hızla sordu Talya.
Ardından, ''Uzun mesele'' diye cevapladı Güneş. Zaten oldukça uzun bir mesele olacağı belliydi. Güneş bunu yapıp yapmak istemediğine bile kesin karar verememişti. Çisem' e ailesini ziyarete gideceğini ve en fazla iki gün kalacağını söylemişti. Umuyordu ki iki güne Kemer Yaka' dan dönmeliydi. Yoksa yalanı ortaya çıkar ve arkadaşının güvenini kaybederdi.
''Özür dilerim Talya. Sana Güneş'ten bahsetseydim, ikilemde kalır gelmezsin diye endişelendim. Ancak sorun yok oraya girdiğimizde, ne biz Güneş' i, ne de Güneş bizi tanıyor olacak'' deyip, Talya' yı telkin etti.
Güneş başı ile onayladıktan sonra, karşıda ki caddeden kırmızı bir araba parka doğru yanaştı. Talya son model bir arabanın geleceğini hiç tahmin etmemişti. Taha dikkat çekmemek için özellikle bunu istemişti. Üçü birden arabaya doğru ilerlediler. Şoför koltuğundan inen genç, Taha ile göz göze geldi. Taha kısaca teşekkür ederek arabaya bindi. Güneş arka kapağı açıp binmek üzereyken, üst üste patlayan silah sesleri gelmeye başladı. Arabanın arka camı tuzla buz oldu. Arabayı teslim eden genç koşar adımlarla ters istikamete doğru ilerlemeye başladığı sırada ayağından iki kez vurularak yere yuvarlandı. Güneş, korku ile çığlığı bastı.
Taha, ''Güneş, arabaya bin hemen acele et'' diye komut verdi.
Güneş, kendini arabanın için soluksuz attı. Taha gaza köklediği gibi hızla şehrin kısa yolunu seçerek ilerlemeye devam etti. Korku ve endişe gözlerinden bir an olsun gitmedi. Talya çoktan pes etmiş gibi görünüyordu. Muhtemelen ailesi öğrendi ve peşine düştü diye düşündü. Yolun karşısından gelen araba uzun farlarını yakmış, Taha'nın yolun ilerisini görmesini engellemişti. Taha küfürleri savururken, Talya gözlerini yakan bu ışıklara direnmeye çalışıyordu. Taha, zor da olsa, karşı arabanın yanından hızla geçip gitti. Silah sesleri arkadan yükselmeye devam ediyordu o sıra.
''Taha, bir planın var mı, ne yapacağız?'' diye sordu Güneş.
''Onlara yakalanmamak tek amacım'' diyerek direksiyonu ters istikamete çevirdi. Bu kez arkasından gelen araca doğru sürmeye başladı. Karşı tarafı hamlemiz bırakmak için şimdi, uzunları yakan Taha oldu. Karşı tarafı kısada olsa hal ettikten sonra, direksiyonu sağına çevirip, kır yoluna girdi. Yolun engebeli olması sürüşünü zorlaştırıyordu. Güneş biraz daha bu sancılı yola devam ederlerse kusacağını düşündü. Taha yola aldırış etmeden, son gaz sürmeye devam etti. Yolun ilerisinde, dar bir dönemeç görünüyordu. Buradan geçmek imkansız gibiydi.
Talya, ''Taha. Dikkat et. Taha'' diye yakardı.
Ancak dönemeçten yoluna öyle hızlı girmişti ki, kontrolü kaybedip, ağaca toslamaları bir oldu.
Sert bir vuruş ile arabanın arka kısmı havalanıp tekrar yere düştü. Güneş o an da bayılmamak için çabaladı. Fakat Talya ve Taha oldukları yerde kan revan içerisinde kalmışları.
''Hayır, olamaz. Talya, Taha?'' diye seslendi Güneş. Fakat umduğu cevabı bulamadı. Takip altında tek kalan Güneş, ne yapacağını düşünemiyordu. Çaresizliği iliklerine kadar hissediyordu. Yolun gerisinden gelen sese kulak verdi.
Yakalanmışlardı. Simsiyah bir cip, kaza yerine doğru ilerledi. Güneş bu kez yolun sonuna geldiğimi anladı. Teslim olmaktan başka bir seçeneği yoktu. Son kez Taha ve Talya' ya baktı. Bu onları göreceği son gecesi olduğunu anladı. Arabadan ineni görünce gözleri iri iri açıldı. Yaşam ile ölüm arasında kalan ruhunu sakinleştirmeye çalıştı.
''Çağın?''
Öfkeli bakışlar, Güneş' in üzerine geziniyordu. Çağın çığırından çıkmış halde, yanına doğru yaklaştı.
''Ne yaptınız siz?''
Taha, aldığı darbe sonrası, acı çekerek uyandı.
''Yardım edin.'' diye yalvardı.
Çağın, kardeşini, görünce deliye döndü. Talya' nın olduğu yöne doğru ilerledi. Kapıyı açıp kardeşini kucakladı. Koşar adımlarla kendi arabasına yerleştirdi. Fakat hoşuna gitmeyen bir durum olmuştu. Bora ve Beyna Akay yerlerini bulmuştu. Beyna, silahı Güneş' e doğrulttu.
''Tüm bunların sorumlusu sensin. Baştan ölmen gerekiyordu.'' diye çıkıştı.
''Beyna, indir silahını, olayların Güneş ile alakası yok'' diyerek söylendi Çağın.
''Öyle mi? Gördüğüm manzara aksini söylüyor ancak sevgili kuzenim'' dedi.
Ancak Taha' dan gelen itiraf gecenin ortasına düştü. ''Ben yaptım. Levent Akay' ı ben öldürdüm'' dedi Taha. Yolun sonunda olduğunu biliyordu. Kaçsa bile ne kendini ne de Talya' yı kurtarabilirdi. Fakat şu an kendi için doğru olan Talya' nın canıydı. Taha kendi hayatını o an da gözünü kırpmadan bir kalemde harcamıştı. Akay ailesinin son kurbanı olarak, en büyük cezayı alacağı artık aşikardı.
Bölüm sonu ;) Okuduğunuz için Teşekkürler. Yorumlarınızı bekliyorum. |
0% |