@caylakokuryt
|
7. BÖLÜM
Bugün 15 numaralı kişi ölmüştü. İki gündür adamlar gelip bize kemerle veya başka aletlerle vuruyorlardı. Kaçmamızın cezasını herkes çekiyordu. Son olanlardan dolayı düşmanımız epey artmıştı. Ne zaman bitecek bilmiyorduk. Boynumdaki yara tahminimden daha hızlı iyileşiyordu. Kolay haraket edip konuşabiliyordum. Bize verdikleri cezadan dolayı kaçmayacağımızı düşünüyorlardı ama kaçacaktık. Nasıl veya ne zaman bilmiyorum. Kaçacaktık! Burada ölemezdik!
Biraz çocuklardan bahsedeyim…
Yağmur’un durumu iyi veya kötü denilemez. Her gün türlü uygulanan cezalardan dolayı çok hırpalandı. Ben şuana kadar ona göstermediğim ilgiyi zirve yapmış durumdaydım. Onun yanında durmaya çalışıyordum. Motivasyon vermeye çalışıyordum. Ve Yağmur’un bir derdi daha vardı; Ulaş. Evet, Ulaş’tan ciddi ciddi hoşlanıyordu. Ulaş da bunu fark etmiş olmalı ki onunla ilgileniyor ve benim gibi onun yanından hiç ayrılmıyordu.
Sıra geldi Ulaş’a. Ulaş bu başımıza gelen olaylar bile onun alaycı tavrını değiştirmiyordu. Bana karşı hep alayla cevap verirken ağlayan Yağmur’u güldürecek şakalar yapıyordu. Biraz enerjikti. Birazdan fazla enerjikti…
Kutay… Kutay iyiydi. Üç keredir çektiğimiz cezalardan ben kadar onu da etki etmemişti. Ne olursa olsun sapasağlam ayaktaydı. Ve onun okyanusvari kokusu… Herneyse konuyu saptırmayalım.
Barış’ı anlatmama gerek yoktur diye umuyorum. Kısacası ağlıyor. Bu kadar.
Beliz ve Araf ise herşeyi kabullenmişlerdi. Hiç ses çıkarmıyorlardı. Umutları bitmişti. İçlerine kapandılar desem yeridir. Onlardaki tek fark sadece aralarında konuşuyorlardı. Çok yakınlaşmışlardı. Bizim yanımızda ölü gibi duruyorlardı ama yan yana gelince sustuklarını hiç görmemiştim. Ben bunları düşünürken metal kapılar açıldı. Yine başlıyoruz…
Ben yanımıza adamların gelmesini beklerken Eren’i gördüm. Arkasında adamlar vardı ama bizim yanımıza gelmediklerine göre farklı bir şeyler oluyordu. Eren konuşmaya başlıyınca tüm dikkatimi ona verdim.
“Adamlarımız size bir kaç tane ilk yardım malzemesi getirecek. İyileşmenize yardımcı olacaktır. Aranızdan bir kişi kaçmaya yeltelenirse cezasın daha ağır olacaktır.” Eren gözleri herkeste gezdikten sonra bende durdu. İyi olup olmadığımı anlamaya çalışıyor gibi duruyordu.
Eren ve arkasında bir kaç adam çıkınca kalan adamlar hepimizin yanına gelmek üzere ayrıldılar. Adamlar biri yanıma gelince sargıyı sarmak için paketi açıyordu ama ben o açmadan elinden çekip aldım. Adam ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışırken,
“Git!” dediğimde bir saniye bile bakmadan yanımdan ayrıldı. Robot gibiydiler. İnsani bir duygu göstermiyorlardı.
Boynumdaki yarayı temizlerken Yavuz’un içeride olduğunu fark ettim. Ona bakarak yaramı sararken gözlerimiz kesişti. Bana tebessüm edince gözlerimi ondan çekip kirli bandajı yere fırlattım. Evet, buralar çok pisti. Herkes çöplerini benim gibi yere atıyordu. Yatağımda uzanacakken bugün Kutay’ın yanıma gelmediğini fark ettim.
Kutay’ın yatağına baktığımda yatakta bir kızla gülüşe gülüşe konuşuyorlardı. Kutay’ı bu kadar mutlu görmek beni mutlu etsede karşısındaki kıza nedeni olmaksızın nefret etmiştim. Gözlerimi kısarak Kutay’ın karşısında oturan kızı inceledim.
Boynunun yarısına kadar gelen düz mor saçları ve kumral teni vardı. Gözlerini göremesemde maviydi. Kızın güzel olması ondan daha fazla nefret etmemi sağlamıştı. Onlar gülerek konuşmaya devam ederken elimdeki makası yumruğumun içine aldığımı bile son anda fark etmiştim. Gözlerimi onlardan ayırıp elime batmış bezleri kesmek için kullandığım küçük makası elimden hızlıca çıkardım. Kanıyordu ama bir şeyleri tutamayacak kadar büyük bir yarık değildi.
Elimi sarma gereği duymadan Kutay’ların yanına hızlı adımlarla yürüdüm. Yatağın başına gelince ikiside bana dönmüştü. Kutay’a kısa bir süre baktıktan sonra kıza döndüm. Sadece bakıyordum ve kızın her baktığımdan korkusunun çoğaldığını görebiliyordum. Kız omuzlarını küçültünce ona bakarak konuştum.
“Kimsin?” Kız konuşmak için ağzını açtı ama vazgeçip kapattı. Sinirden az önce makasın battığı elimi sıkmıştım. Kanları yere aktığını hissetsemde yumruk olan elimi açmıyordum. Kız yerine Kutay cevap verdi.
“Adı Mina. ” Kutay cevap verince Mina gülerek Kutay’ın omzuna elini koydu. Sınırı aştığı için kendimi çok tutabileceğimi düşünmüyordum. Kutay’a dönmeden makasın battığı kanlı elimle kızın yüzüne yumruğumu geçirdim. Kız yumruğumun etkisiyle yataktan düştü. Kutay kızı kaldırmak için kalkacakken kızın yanına atlayıp ondan uzaklaştırdım. Kolumu boynuna doladıktan sonra Kutay’a baktım. Şaşırmız bir vaziyette gözleri benim ve Mina’nın arasında mekik çekiyordu.
“Neden öyle bakıyorsun? Bir sorun mu var Kutay? Bu kız neyin oluyor acaba?” Ben sorularımı ard arda sıralarken Kutay gülmek ve gülmemek arasında kalan dudakları ince bir çizgi olmuştu. Cevap vermeyince kızın boğazına daha fazla asılarak bağırdım.
“Komik mi Kutay?” Kutay kendini açık etmiş gibi yüz ifadesiyle konuşmaya başladı.
“Mina’yı bırak, Aslı. Sadece konuşuyorduk.” Kutay’a kısık gözlerle baktıktan sonra kızı bıraktım. Kız ellerini yere koyup nefes almaya çalışırken numarası dikkatimi çekti. 16 numaralıydı. Sıradaki ölecek kişi Mina’ydı. Ona bakmayı hemen bıraktım. Kız ağlayarak yanımızdan ayrıldığında Kutay’a bakmadan yatağıma döndüm. Beliz ve Araf beraber konuşuyorlardı. Öbürleri ise yataklarında yatıyorlardı. Her yatağıma dönerken onları kontrol etmeyi ihmal etmiyordum. Kutay’ın sesiyle durup ona döndüm.
“Aslı iyi misin?” Neden böyle bir şey sorduğunu anlamaya çalışarak yüzüne baktım. Burnuyla makas batırdığım elimi işaret etti. Sol elim artık iyileşmişti. Şimdi yaralanma sırası sağ elimdeydi. Elimi sanki göremeyecekmiş gibi arkamda sakladım.
“Küçük bir sıyrık, yani iyiyim. Ama sinirlerim için aynı şeyi söyleyemem!” Kutay bana doğru adım atarken,
“Beni kıskanıyor olabilir misin?” Onu kıskanıyordum. Bunu kendimden saklamanın bir manası yoktu. Tam karşımda durunca boyu uzun olduğu için başımı kaldırdım.
“Seni; sana göre olmayan kızlardan koruyorum.” Kutay bana bakmaya devam ederken anın büyüsünü bozmak için aramıza üç adım koydum. Kutay bundan memnun olmadığını belli edercesine derin bir nefes aldı.
“Dinlenmeliyiz.” Kutay gözlerini benden çekip etrafa bakmaya başladı.
“Haklısın.” dediğinde huysuzdu. Bende etrafa bakarken Enis ve Ahmet’in sinirli bakışları bize dönmüştü. Onlarla uğraşmak istemediğim için Kutay’a,
“Buradan çıkmalıyız.” dedim. Evet boş konuşmuştum ama artık konuşmaya ihtiyacım vardı. Kutay da zaten tahmin ettiğim cevabı verdi.
“Biliyorum.” Daha fazla konuşmadan yatağıma yatmak için gittim. Kutay ise Beliz ve Araf’ın yanına gitmişti. Buradan nasıl çıkacaktık? Korumalar iki kat çoğalmıştı. İçeriden birinin bize yardım etmesi lazımdı. Yavuz değil onun da üstü bir rütbe olması gerekiyordu. Eren… DNA testini yaptırmış mıydı? Tek çıkış yolumuz Eren’di. Bir an önce kimsenin günü gelmeden Eren’le konuşmalıydık... |
0% |