@ceydarabia
|
Geceydi. Deren, yatağında bir o yana bir bu yana dönüyor, gözlerini kapatmaya çalışsa da zihnindeki fısıltılar dinmek bilmiyordu. Tahta, atölyede kalmasına rağmen sanki odasının bir köşesindeymiş gibi sürekli kendini hatırlatıyordu. Babasının o notu tekrar ve tekrar aklına geliyordu: "Bazı şeyler yalnızca gözle değil, ruhla görülür." Deren içini çekerek doğruldu. Uyuyamayacağını anlamıştı. Yavaşça odasından çıktı ve atölyeye yöneldi. Gecenin sessizliği, ayak seslerini olduğundan daha belirgin hale getiriyor, koridoru her adımda daha da uzuyormuş gibi hissettiriyordu. Atölyeye girdiğinde, tahtanın etrafında bir şeylerin değiştiğini fark etti. Daha önce fark etmediği bir detay gözlerine çarptı: Tahtanın kenarında ince, dolambaçlı desenler belirmişti. Sanki tahtanın ahşabı, canlıymış gibi hareket etmiş ve kendi kendine şekil almıştı. Deren istemsizce tahtaya yaklaştı ve yine fırçalardan birini eline aldı. "Son kez," diye fısıldadı kendi kendine. "Son kez çizeceğim ve sonra bu işi bırakacağım." Bu kez ne çizeceğini biliyordu. Bir kedi… Evet, bir kedi çizecekti. Çocukken hep istediği ama babasının asla izin vermediği o hayvan. Fırça, tahtanın yüzeyine dokunduğunda, sanki tahta onu yönlendiriyor gibi hissetti. Fırça kendi kendine hareket ediyor, Deren’in zihnindeki görüntüyü şekillendiriyordu. Kısa bir süre sonra, tahtanın yüzeyinde tüyleri yumuşak bir rüzgar gibi savrulan siyah bir kedi figürü belirdi. Çizim bittiğinde, Deren bir an geriye çekilip nefesini tuttu. Gözleri, çizimin neredeyse gerçek gibi görünen detaylarına takılmıştı. "Bu nasıl mümkün olabilir?" diye düşündü. Ama o anda başka bir şey oldu. Pencerenin dışından hafif bir miyavlama sesi duyuldu. Deren, irkilerek pencereye yöneldi. Perdeyi aralayıp dışarı baktığında, bahçede bir şeylerin hareket ettiğini fark etti. Birkaç saniye içinde, çizdiği kedi figürünün birebir aynısının bahçede oturduğunu gördü. Karanlıkta parlayan gözleri, doğrudan Deren’e bakıyordu. Deren, şaşkınlık içinde pencerenin önünde donakaldı. Kedi, birkaç saniye hareketsiz durduktan sonra, çevik bir hareketle bahçenin derinliklerine doğru uzaklaştı. Deren hemen kendine gelerek, "Bu bir tesadüf olamaz," diye mırıldandı. Atölyeye geri dönüp tahtanın başına geçtiğinde, tahtanın kenarındaki desenlerin iyice belirginleştiğini fark etti. Parmaklarını dikkatlice bu desenlerin üzerinde gezdirirken, tahtanın altına sıkışmış küçük bir kâğıt parçasına rastladı. Kâğıdı dikkatlice çekip çıkardı. Tozlu, eski bir kağıttı ve üzerinde babasının el yazısıyla yazılmış bir not daha vardı: "Bunu bir kez kullanırsan, bir daha asla vazgeçemezsin. Ama bu tahta seni değil, sen onu kontrol etmelisin. Aksi takdirde kendi fırçanın kölesi olursun." Deren, ellerinin titrediğini hissetti. Babası bunu neden ona bırakmıştı? Bu tahta, onun hayatını nasıl değiştirecekti? Deren, zihnindeki soruların altında ezilirken bir anda sanki atölyedeki hava ağırlaştı. Derin bir nefes aldı ve fırçayı tekrar tahtanın yanına bırakarak odasına döndü. Ancak gözlerini kapattığında, tahtanın üzerindeki o şekiller, zihninin derinliklerinde dönüp duruyordu. O gece, Deren bir kez daha anladı: Bu tahta, sadece bir miras değil, onun kaderini tamamen değiştirecek bir anahtar olabilirdi. Ama hangi kapıyı açacağını hâlâ bilmiyordu.
|
0% |