@ceydarabia
|
Elena, odasında oturmuş, önündeki belgeleri inceliyordu. Ofisin büyük camlarından süzülen sabah ışığı, masasının üzerindeki kahve fincanında dans ediyordu. Deren, bir köşeye oturmuş, tahtasını masum bir oyuncak gibi tutuyordu. Fakat ikisi de o tahtanın sıradan bir şey olmadığını çok iyi biliyordu. Elena başını kaldırdı, Deren’e doğru alaycı bir bakış attı. “Ne o, güzelim? Çocukların oyuncaklarla oynadığı yaş çoktan geçti, farkında değil misin?” Deren, tahtayı parmaklarının ucuyla hafifçe çevirdi ve gülümseyerek karşılık verdi. “Asıl oyuncaklarla oynamayı bırakması gereken biri varsa o sensin, Minik Mafya.” Elena, kahvesinden bir yudum aldı, gözlerini Deren’den ayırmadan. “Şirin bir lakap seçmişsin. Ama ‘Minik Mafya’ dediğin kişi, seni buraya bağlayan her şeyi kontrol ediyor, unutma. Sence de biraz saygıyı hak etmiyor muyum?” Deren, hafif bir kahkaha attı. “Saygıyı hak etmek için önce korkutucu olman gerekir. Ama şu an seninle konuşmak, tatlı bir dedenin şeker uzatmasını izlemek gibi.” Elena, masasındaki dosyaları düzeltti ve sakin bir sesle sordu: “Peki ya tahtan? Bana bir türlü göstermediğin o numaralarını şimdi denemeye cesaretin var mı? Yoksa sadece bir dedikodudan mı ibaret olduğunu itiraf etmek mi istersin?” Deren’in gözleri parladı. Elena’nın bu meydan okuması tam istediği şeydi. Tahtanın yüzeyine hafifçe dokundu. O anda, masadaki dosyalar birden havaya uçtu ve yere saçıldı. Elena'nın ifadesi bir anlığına değişti, ama hemen toparlandı.
“Aa, çok pardon! Çelik Gül’ün dosyalarını dağıtmış olmayayım?” dedi Deren, masum bir gülüşle. Elena’nın dudaklarının kenarında ince bir gülümseme belirdi. Dosyaları toplamaya çalışırken sakinliğini korudu. “Çelik Gül, ha? Güzel bir isim. Zarif ama güçlü. Bu tarz isimler, taşımayı bilmeyenlere ağır gelir.” Deren, tahtayı yere koyup omuzlarını silkti. “Bence taşımayı bilmekten çok, o ismin altını doldurabilmek önemli. Zarafet dediğin şey, bir rüzgarda dağılacak kadar narinse... fazla çelik sayılmaz, değil mi?” Elena, bu kez tüm dikkatini Deren’e verdi. Sözlerindeki ima, açık bir meydan okumaydı. Masanın kenarına yaslanıp kahvesinden bir yudum daha aldı. “Beni etkilemek için tahtana ihtiyacın var, değil mi? Onunla ilgili her şeyi çözdüğümde, bakalım hala bu kadar özgüvenli olacak mısın?” Deren, tahtanın yüzeyine yine hafifçe dokundu. Bu kez, odanın ortasındaki lamba hafifçe titredi, sonra parlak bir ışıkla patladı. Elena, olduğu yerde irkilmeden durdu ama kaşları çatıldı. “Sanırım tahtamı çözmekten önce, bir lambayı tamir etmeyi öğrenmen gerek,” dedi Deren, alayla. Elena, sakin bir şekilde masadan kalktı ve kapıya doğru yürüdü. Kapının önünde durup arkasını döndü. “Bu savaş yeni başlıyor, güzelim. Ve bu kez oyunun kurallarını ben koyacağım.” Kapı sert bir şekilde kapanırken Deren, tahtasına göz gezdirdi. “Hadi bakalım, Minik Mafya. Kurallarını görmek için sabırsızlanıyorum.” dedi kendi kendine.
|
0% |