Dünyanın sonu gelmişti. Çöken ekonomi, savaşlar, açlık ve ülkeler arası kavgalar insanları bezdirmişti. Her gün bir ekmek için yaşadıkları tehlikeler ve içecek su bulmak için girdikleri durumlar hayatlarından bezdirmişti. Mutluluğu ve mutlu olmayı unutmuş, kendilerini hayatta kalmaya zorlar hale gelmişlerdi.
Bu yaşananları kaldıramayan bir grup insan içinse duygular hala önemliydi. Yaşadıkları dünyada hala bir umut olduklarını düşünüyorlardı. Yapmaları gereken tek şey ise baştan başlamaktı. Yeniden.
Kendileri gibi bir grup insanı bir aray toplamaya başladılar. İsyancı durumuna düşmeden gizliden gizliye kendilerine yoldaş topladılar. Ve günü geldiğinde yanına gerekli olan her şeyi alıp şehirlerini terk ettiler.
Gerekli olan şeylerde gelişmiş teknoloji yoktu. Telefon, araba vb. bütün teknolojik aletleri bıraktı. Onların yerine daha eskilerde kalmış eşyaları kullanmaya başladılar. Telefon yerine telgraf, araba yerine at arabaları gibi.
Belli bir süre saklanmaya karar veriler. En azından ülkeler çöküp şu anki düzen bozulana kadar.
Kendi başlarına işlerini halletmeye, kendi düzenlerini kurmaya başladılar. Tarım ve hayvancılık yapmaya başladılar, kendilerine şifalı buldukları otlardan ilaç vb. yapmaya çalıştılar.
Ve bekledikleri o gün geldi çattı. Büyük ülkeler kendi kendini dağıttılar. Ülkelerindeki insanlar ile haritadan silindiler ve geriye sadece saklananlar kaldı.
Ancak o saklananlarda işler istedikleri gibi gitmemeye başladı. İçinde yaşattıkları duyguların temeli farklıydı. Bir grup iyiliği savunurken diğer grup kötülüğün de devlette olmasını savunuyordu. Dostluk ve barışın hakim olmasını istedikleri yerde insanlar tekrardan kavga etmeye başlamışlardı. Birbirlerine sürekli kendi haklı olduğu konuyu savunarak diğerinden üstün hale gelmeye çalışıyordu.
En sonunda iki farklı fikre sahip halk ayrılmaya karar verdi. İyiliği savunanlar ve kötülüğü savunanlar kendilerine birer lider seçip saklandıkları yerden çıktı ve eski büyük devletlerden kalan topraklara yerleşti. Ancak iki tarafında istemediği bir yer vardı. Toprağı zamanında yapılan radyoaktif deneyler sonucu verimsizleşmiş, yaşaması tehlikeli olan kocaman bir bölgeydi. En sonunda iki tarafta o bölgeyi suçluların kalacağı bir açık hapishane yapmaya karar verdi.
Bütün sorunları çözdüklerini düşünerek kendi devletlerini geliştirmeye çalıştılar. Her iki şehrinde kralı kendi ülkesini geliştirme derdindeydi.
Durum bu şekilde yıllarca devam etti. İki şehir adeta birbirine düşman olmuştu. İki ülkenin sınırları karşı ülkeden biri gelmesin diye çok iyi korunuyordu.
Tam o dönemde bir kız çocuğu Kimsenin istemediği ve araf olarak adlandırılan bölgeye, daha birkaç günlük iken kimsesiz bir kadının kucağına bırakıldı. Onun hakkında bilinen tek şey adı ve çok özel biri olduğuydu.
Astra Reina.
____________________________________________________________________
Umarım kitabı beğenirsinizz<33