Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm : Geri Dönüş

@ciyakam12

Asya ise limanda geç saatlere kadar işini yönetiyordu. Kendini tamamen adamış, her detayla bizzat ilgileniyordu. Her şeyin sorunsuz ilerlemesini sağlamak için ekibiyle koordineli bir şekilde çalışıyordu. Gecenin ilerleyen saatlerinde bile enerjisini kaybetmeden görevine devam ediyordu.


İtalyan müşteri, Giovanni ona yaklaştı. "Asya Hanım. Her şey neredeyse tamamlandı. Artık siz gidip dinlenin," dedi nazik bir gülümsemeyle.


"Son raporu da yazayım, elbet dinleneceğim, Signore," dedi Asya, hafif bir tebessümle. Giovanni , onun bu azmine hayranlıkla baktı.


"Sizinle yıllardır çalışıyoruz. Siz Türkmenleri çalışkanlığınız ve dürüstlüğünüzle temsil ediyorsunuz. Ailenize gıpta ediyorum," dedi Giovanni .


"Bu gururu ben hep yaşıyorum, Signore. Ailemin itibarı beni gururlandırıyor," dedi Asya, başını hafifçe eğerek.


"Harika bir kadın profilisiniz. Türk kadını desem daha doğru sanırım," dedi Giovanni , takdir dolu bir ifadeyle ekledi, "Sizin gibi asil bir kadın, neden yalnızdır?"


"Yalnızlık Allah'a mahsustur, Signore. Yalnız değilim. Sadece sevdaya ayıracak vaktim yok," dedi Asya,


Giovanni , merakla sordu: "Sevdanın anlamı nedir?"


Asya, hafif bir gülümsemeyle cevap verdi: "Sevdanın anlamı, kalbin en derin köşelerinde bir ateşin yanmasıdır. Sevda, birine ya da bir şeye duyulan öylesine güçlü bir bağlılıktır ki, hayatın her anını onun etrafında döner gibi hissettirir. Bu, sadece arzu değil, aynı zamanda derin bir özlem, özveri ve ona adanmışlıktır. Sevda, kalpten kalbe köprüler kurar ve tüm yaşamı daha anlamlı, daha güzel kılar."


"Yani aşk mı?" dedi Giovanni, merakla.


Asya, gözlerini Giovanni'ye sabitleyerek yanıtladı: "Hayır. Sevda kalpte yanar, ruhunu yakar. Aşk ise sadece bir başlangıçtır; sevda, onu tamamlayan, derinleştiren bir duygudur."


"Umarım bir gün gerçek sevdanızı bulursunuz," dedi Giovanni.


Asya, nazikçe başını sallayarak, " Kim bilir, belki bir gün," diye cevap verdi.


"İyi geceler, Asya hanım" diye ekledi Giovanni.


Asya, hafifçe gülümseyerek, "İyi geceler, Signore," dedi ve işine geri döndü. Giovanni ise Asya'nın azmine bir kez daha hayran kalarak oradan ayrıldı.


Asya, raporu liman ofisine bıraktıktan sonra kıyıya doğru yürüdü ve manzaranın karşısında durdu. Denizin tuzlu kokusunu derin bir nefesle içine çekti. Her zaman kendini bulduğu yer deniz olurdu. O derin, mavi belirsiz ve sonsuz gibi görünen deniz, ona hem huzur hem de güç verirdi. Dalgaların ritmik sesi, düşüncelerini sakinleştirirken, denizin enginliği ona hayattaki tüm zorlukların üstesinden gelebileceği hissini verirdi.


Saate baktı ve toparlanarak arabasına doğru yürüdü. Gece ilerliyordu ve dinlenmek için biraz zamana ihtiyacı vardı. Arabasına binerken, denizin huzur verici etkisini hala üzerinde hissediyordu. Motoru çalıştırıp yola koyuldu, aklında ertesi günün getirecekleri vardı.


İtalya'ya sık gelip gitmesi, şirketin bu bölgede bazı özel mülkler edinmesine yol açmıştı. Roma'da bir taşımacılık merkezi ve birkaç değerli gayrimenkul, şirketin burada kalıcı bir varlık göstermesine olanak sağlamıştı. kullandığı siyah Range Rover ise, Türkiyeden Roma'ya özel olarak gemi ile gelmişti.


Roma'nın gece karanlığında aracını lüks müstakil villasına yönlendirdi. Siyah Range Rover, ihtişamlı kapının önünde dururken, villa, şehrin ışıkları arasında bir mücevher gibi parlıyordu. Akşamın zarif ışıkları, villanın modern mimarisini yumuşak bir şekilde aydınlatıyordu.


Kapıyı açtığında, içeriye yayılan sıcaklık ve huzur hemen kendini hissettirdi. Geniş oturma odasında, büyük pencerelerden dışarıya bakıldığında, Roma'nın gece manzarası göz kamaştırıyordu. Şehir ışıkları, karanlığın içinde ince ince parlıyor, yıldızlar ise geceyi süsleyen doğal bir şapka gibi duruyordu.


Hızla bir duş aldıktan sonra rahat bir kıyafet giydi. Villanın modern oturma odasında rahat bir koltuğa oturmuş, telefonunu eline alarak bir görüntülü arama başlattı. Ekranda kısa bir yüklenme sürecinden sonra, küçük kız kardeşi İnci'nin yüzü belirdi. İnci, ekranın karşısında gülümsüyor, Asya'yı görmenin sevincini yaşıyordu.


"Abla, napıyorsun?" diye sordu İnci, sesindeki neşeyi gizlemeyerek.


Asya, gülümseyerek cevapladı: "Yoğun bir günün ardından biraz dinleniyorum. Sen nasılsın, her şey yolunda mı?"


İnci, biraz tereddütle devam etti: "Babaannem, seni çok özlüyor ve biraz üzgün gibi. Bu aralar sık sık seni konuşuyor."


Asya'nın yüzündeki gülümseme hafifçe silindi. "Neden?" diye sordu merakla.


İnci, " Günlerdir, denizlerdesin abla, o yüzden olabilir yani," dedi.


Asya "Selamımı söyle Gökçen Hatun'a. Ben döndüğümde onun gönlünü alacağım," dedi.


İnci, "Abla, bana sakın çikolata getirmeyi unutma," dedi.


Asya kıkırdadı ve "Tamam prenses, sana en güzel İtalyan çikolatasını bulacağım, merak etme," dedi.


İnci, "Seni çok seviyorum ablacım," dedi. "Derse dönmem gerek, dönem sonu sınavlarına çalışıyorum."


Asya, "Aferin sana, düzenli çalışıp kendini yorma olur mu?" Dedi.


Ekranda İnci'nin "Teşekkürler abla, seni de çok seviyorum" dediği anı izlerken, gözleri yumuşadı. Konuşmanın son bulmasıyla İnci, ekrandan kayboldu ve telefonunu dikkatlice kapattı.


Asya, telefonunu kapatıp yanına bıraktıktan sonra, villanın büyük pencerelerine doğru yürüdü. Roma'nın gece ışıkları, şehir manzarasında parlıyordu. Şehir, gece sessizliğinde huzurlu bir tablo gibi duruyordu. Asya, akşamın dinginliğine odaklandı.


Mutfakta çay demlemeye karar verdi ve Çay hazır olunca, oturma odasında rahat bir koltuğa oturdu. Pencereden içeriye hafif bir rüzgar giriyor, geceyi biraz daha serinleştiriyordu. çayı yudumlayarak manzarayı izledi.


Çayın sıcaklığı, günün yorgunluğunu hafifletirken, zihninde düşünceler yavaşladı. Geceyi ve düşüncelerini huzur içinde geçirdi. Daha sonra, yorgun adımlarla odasına geçti ve yatağına uzandı. Yatak, her zamanki gibi konforlu ve huzurluydu, ama bu gece, yorgunluk daha da hissediliyordu. Kafasını yastığa koyduğunda, günün tüm stresinden arınmak için sadece birkaç saatlik uykuya ihtiyacı olduğunu biliyordu.


Gözlerini kapattı, odanın sessizliğinde, hafif bir rüzgarın pencereden içeri süzüldüğünü hissederek rahatlamaya çalıştı. Yarın sabah, gemiyle yapılacak uzun yolculuğun heyecanı ve zorlukları göz önüne alındığında, dinlenmek en önemli şeydi.


Yavaş yavaş uykuya dalarken, deniz yolculuğu için hazırlık yapmanın ve görevlerini yerine getirmenin tatmini içinde huzur buldu. Gözleri kapanırken, gece sessizliği ve evin sıcaklığı ona güven verdi.


Uykunun kollarında kaybolurken, ertesi gün için enerjisini toplamak amacıyla derin bir uykuya daldı.


Kemal ise, üç saatlik uçak yolculuğunun ardından memleketine iniş yaptı. Uçağın tekerlekleri piste değdiğinde, istanbul manzarasıyla yeniden buluşmanın mutluluğunu hissetti. Uçağın içinde geçirdiği uzun saatler, vücudunu yormuştu, ama zihnindeki karmaşa ve belirsizlikler, yorgunluğunu daha da derinleştirmişti.


Uçak yanaştı ve kapılar açıldı. Kemal, koridorda ilerleyen kalabalığa karıştı. Merdivenlerden indi ve terminale doğru yürümeye koyuldu. İstanbul'un yoğun havası ve kalabalığı, uzun yolculuktan sonra bir huzur hissi yaratmıştı. Havaalanının geniş lobisinde yürürken, memleketin sıcak atmosferini hissetmeye başladı.


Kemal, yalnızca üç günlüğüne İtalya'ya gitmişti, ama dönüşü uzun bir ayrılığın ardından memleketine dönüş gibiydi.


Saat sabah 05:00'ti. Kemal, terminaldeki boşluğun içinde yürürken, geceyi geçirmiş şehirde yeniden huzurunu hissetti. Dış kapıdan geçerken, havaalanı önünde onu bekleyen tanıdık yüze gülümsedi.


"Hoşgeldin abi," dedi Hayri, samimi bir şekilde.


"Eyvallah, Hayri," dedi Kemal, gülümseyerek çalışanına başını salladı. Hayri, Kemal'in valizini alarak birlikte arabaya yöneldiler.


Hayri, arabasının anahtarlarını uzattı. "Buyur abi."


Kemal, anahtarları alarak 34 KS plakalı , parlak siyah Audi A8'e doğru ilerledi. Hayri valizleri yerleştirirken , aracına yerleşti. İçerideki tanıdık deri koltukların kokusunu içine çekerek direksiyona geçti. Valizler yerleştikten sonra, Hayri kapıyı kapatıp geri çekildi.


"İyi yolculuklar abi," dedi.


"Bu saatte taksiyle uğraşma. Atla, ben bırakırım seni, Hayri," dedi Kemal, bir yandan aracın kapısını açarak.


Hayri tereddüt etmeden ön koltuğa oturdu. "Sağ ol, abi. Gerçekten zahmet olacak diye düşünmüştüm."


Kemal gülümseyerek başını salladı ve arabayı harekete geçirdi. Audi A8, İstanbul'un sabah sessizliğinde yavaşça ilerlerken, şehir uyanıyordu.


Kemal, sessizliği bozarak sordu: "Plaka meselesi ne oldu, Hayri?"


Hayri, kafasını sallayarak cevapladı: "Abi, valla henüz haber gelmedi. Plakayı sorgulayınca haber edecekti."


Ekledi, "Abi kızma ama, nedir bu plaka meselesi?"


Kemal iç çekti, "Vardır her şeyin bir sebebi, Hayri."


Hayri, bilmemesi gerektiğini anladı ve başını eğerek, "Anladım abi," dedi.


Kemal, düşüncelerini toparlayarak direksiyona daha sıkı sarıldı. Audi A8'in güçlü motoru, sessizce İstanbul'un sabah trafiğinde ilerliyordu.


Hayri, sessizliği bozmadan Kemal'in yan koltuğunda oturuyor, patronunun düşüncelere daldığını fark ediyordu. Kemal, Hayri'nin bakışlarını hissedince hafifçe gülümsedi.


Boğaz Köprüsü'ne doğru ilerlerken, Kemal'in aklında İtalya'da geçirdiği üç gün boyunca , hayatında neler olduğu ve ne kadar önemli olduğunu anlamaya çalışmıştı.


Köprüyü geçerken, İstanbul'un eşsiz manzarası Kemal'in içini biraz olsun rahatlattı. Şehrin sabah ışıkları, boğazın sularına yansıyordu. Bu şehirde her şey mümkündü; yeni başlangıçlar, beklenmedik buluşmalar ve çözülecek gizemler.


Yolculuk devam ederken, onu bekleyen çok iş vardı ve bu şehre geri dönmek, ona her zaman olduğu gibi enerji veriyordu. Ancak Kemal, bu bilmecenin peşini bırakmaya niyetli değildi.


Kemal, Hayri'yi bıraktıktan sonra arabanın camını indirerek seslendi, "Hayri, bugün izinlisin. Biraz dinlen."


Hayri, şaşkınlık ve minnetle gülümsedi. "Teşekkürler abi, sen de iyi dinlen."


Kemal, elini kaldırarak vedalaştı ve arabasını yeniden çalıştırdı.


Kemal, Annesi vefat ettikten sonra, babası Mehmet Soydan başka bir kadınla evlenmiş ve kadının Tuncay adında çocuğu vardı. Mehmet Soydan, Tuncay'a da kendi soyadını vermişti. Ancak, Kemal onlarla aynı evde kalmıyordu. Kendi yaşamını kurmuş ve bağımsız bir hayat sürmeye karar vermişti. Bu, hem eski anılarından kaçmak hem de kendi yolunu çizmek için yaptığı bir tercih olmuştu.


Evine doğru yol alırken, düşünceleri geçmişe ve ailesine kaydı. Babasıyla olan ilişkisinin karmaşıklığı, yeni ailesiyle olan mesafesi ve annesinin hatıraları, zihninde yankılanıyordu. Etiler'in sakin sokaklarına girdiğinde, lüks apartmanlar ve geniş yeşil alanlar arasında huzurlu bir atmosfer sunuyordu.


Kemal'in evi, şehrin kalabalığından uzak, sakin bir köşede yer alıyordu. Geniş bir bahçe ve modern mimariyle tasarlanmış, büyük pencerelerden oluşan zarif bir villa.


Arabanın lastikleri, asfalt yolda hafif bir yankı yaparak ilerlerken, evin önüne yaklaştı.


Arabasını villa kapısının önündeki park alanına düzgünce yerleştirdi valizini aldı. Aracını kilitleyip kapıdaki güvenliği sağlayan çalışanlarıyla selamlaştı. Yorgun adımlarla kapıya yöneldi ve açtı. İçeri adım attığında, uzun bir yolculuğun ardından nihayet evine dönmenin rahatlığı üzerine çöktü.


Valizini kenara bırakarak içeri girdi, ışıkları yaktı ve bir an duraksayıp derin bir nefes aldı. Kendi alanına dönmenin huzurunu hissediyordu, ama aynı zamanda düşüncelerinin karmaşasından kaçamıyordu. Evinde geçireceği bu zamanın biraz olsun zihnini dinlendireceğini umarak, yavaşça içeriye doğru ilerledi.


Takım elbisesinin ceketini çıkardı ve koltuğa bıraktı. Ardından kravatını çözüp ondan da kurtuldu. Yorgun adımlarla mutfağa yöneldi, bir bardak su doldurup içti. Sabahın erken saatleri olmasına rağmen, uzun yolculuğun getirdiği yorgunluğa rağmen zihni hala doluydu. Kendi kendine derin bir nefes aldı, belki de biraz dinlenerek günü başlaması gerektiğini düşündü.


Üzerindeki kıyafetleri çıkartıp rahat bir şeyler giymek için yatak odasına doğru ilerledi. Gün doğmuştu, ama Kemal'in kafasında hala çözülmesi gereken bir dizi soru ve belirsizlik vardı. Ancak şimdi, en azından birkaç saatliğine, bu soruları bir kenara bırakıp dinlenmeye ihtiyacı vardı. Yatak odasının perdelerini çekip yatağına uzandı.


Kemal yatağa uzanmış, gözlerini kapatıp derin bir nefes almaya başlamıştı. Ancak, kara gözler aklına geldiğinde, gözlerini yavaşça açtı. Gözlerinin önünde Asya'nın yüzü belirmişti; derin ve etkileyici gözleri...


Bu düşüncelerle uykusuz bir şekilde yatakta kıpırdanırken, zihninde yankıları çınlıyordu. Onun gözleri, Kemal'in içsel dünyasında bir etki bırakmış ve onun bu yeni karşılaşmanın etkisi altında kaldığını hissettirmişti.


Yatağından kalkarken, kendini sıkışmış gibi hissetti. Her şeyin bir çözümü olmalıydı, yoksa bu duygusal sıkışmışlık, onu daha da derin bir çıkmazın içine sürükleyecekti.


Gözlerini kapatarak, kendisini sakinleştirmeye çalıştı. Ardından, yataktan kalktı, hazırlık yapmak üzere yavaş adımlarla banyonun yolunu tuttu.


Asya ise, uykunun derinliklerindeyken, telefonunun alarmı sert bir şekilde çaldı. Gözlerini ağır ağır açarak uykulu bir şekilde saati kontrol etti, italya da Saat 4'ü gösteriyordu ve yeni bir günün başlangıcıydı.


Odanın loş ışığında, rüya ile gerçek arasındaki sınırı geçerken, aklı hızla dün geceki konuşmalara ve iş gününün zorluklarına döndü. Sabah rutini içinde kendini toparlaması gerekiyordu.


Yataktan kalkarken uykunun son etkilerini üzerinden atmaya çalışarak yavaşça hareket etti. Hafifçe esneyip kendini toparladıktan sonra banyoya yöneldi.


Banyoya adım attığında, soğuk mermer zeminle karşılaştı.


Aynadaki yansımasına baktı ve gözlerini ovuşturdu. İşlerin yoğunluğu, geçen günün yorgunluğu, bir nebze de olsa bu anın huzuruyla hafiflemeye başlamıştı.


Serin suyun yüzüne dokunuşunu hissederek, kendini yeniden enerjik ve hazır hissetmeye başladı. Yeni bir günün zorluklarına karşı savaşmak üzere kendini hazırlarken, Roma'nın taze sabah havası ve günün başlangıcıyla birlikte kendini yeniden güçlü ve motive hissetti.


Banyodan çıkıp odasına dönerken, her zamanki gibi dikkatlice seçtiği kıyafetlerine yöneldi. İş hayatına atıldığından beri, giysileri genellikle casual ve klasik parçalarla sınırlıydı. Bu, hem işyerindeki profesyonel görünümünü korumasına hem de günlük yaşamında rahatlık sağlamasına olanak tanıyordu.


Dolabından şık bir bluz ve rahat bir pantolon seçti. Üzerine zarif bir ceket giydi. Kıyafetleri, hem iş hem de özel hayatında ona ihtiyaç duyduğu şıklığı ve rahatlığı sağlıyordu.


İşe odaklanmaya ve günün getireceği yeni görevlerle yüzleşmeye hazır bir şekilde, son bir kez aynadaki yansımasına bakarak, kendini kontrol etti ve günün hazırlığına devam etti. Bir yandan valizini toparluyordu.


Son bir kez odanın penceresinden dışarı bakarak, güneşle aydınlanan sokaklarını ve tarihi yapıları izledi.Bugün Roma'daki son saatleri olacaktı ve bu, ona hem bir veda hem de yeniden başlama duygusu veriyordu.


Valizini kapattıktan sonra, son bir kontrol yaparak odasını topladı. İşlerin son halini almak, bir sonraki adımlarını planlamak için hazırlandı.


Yavaşça kapıyı açtı ve dışarı adımını attı. Roma'nın sabah sessizliğinde, son bir kez etrafına bakarak evin kapısını kapattı. Valizini çekerek, güneşin yeni doğduğu bu huzurlu sabahı yaşamak üzere yavaşça yürüdü. Her adımında, şehirle olan vedasını ve İstanbul'a dönüş yolculuğunun yaklaşmasını hissetti.


Ailesine olan özlemiyle dolu bir şekilde, 5 günlük deniz yolculuğu süresince bu duygunun yavaşça azalmasını bekliyordu. İstanbul'a döneceği günler yaklaşırken, her geçen an, evde geçireceği sıcak anların hayalini kurarak özlemine biraz daha dayanıyordu.


Valizini arabasının bagajına dikkatlice yerleştirirken, bir an durup etrafına baktı. Bagaj kapağını kapatıp yerine oturttuktan sonra, arabasının kapısını açtı ve sürücü koltuğuna geçti. Yol boyunca, tarihi yapılar ve modern binaların iç içe geçtiği manzarayı izledi.


Hızla ilerleyen arabasının direksiyonunu çevirerek liman yoluna saptı. Limana yaklaştıkça, denizin tuzlu kokusu ve uzaktan gelen dalga sesleri, kalbinde bir rahatlama hissettirdi.


Liman kapısı uzaklarda belirmeye başladı. Asya, direksiyonu sola kırarak kapıya doğru yöneldi. Güvenlik noktasına yaklaştığında, kimliğini gösterdi ve limanın iç bölgesine geçiş izni aldı. Aracını güvenli bir alana park ederek, limanın hareketliliği içinde yoluna devam etti.


Arabasını liman görevlisine teslim ettikten sonra, geminin yan tarafına yöneldi. Ticaret gemisinin gövdesi, limanın karanlığında bir dev gibi yükseliyordu. Görevliler, aracı dikkatlice geminin yükleme alanına yerleştirirken Asya, geminin güvenliğine dair son kontrolleri gözlemledi.


Gemiye adım attığında, geniş kargo alanını ve geminin iç düzenini inceledi. Ticaret gemisinin rüzgârda hafifçe sallanan metalik yapısı, deniz yolculuğunun başlayacağını müjdeliyordu. Geminin motorları bir süre sonra çalışacak ve ağır yüklerin deniz üzerinden İstanbul'a taşınması için yola çıkılacaktı. Son bir kez havayı içine çekti, gözlerini kapatıp denizin genişliğini hissetti. Özlemi, kısa bir deniz yolculuğu kadar sürecekti.


Deniz, ona özgürlüğü, yenilenmeyi ve gerçek benliğini bulma fırsatını sunuyordu. Her bir dalganın getirdiği serin rüzgar, yaşamının karmaşasından kaçışını ve dingiliğini sağlıyordu. Asya, denizin sunduğu bu benzersiz sükuneti seviyor, onun huzur veren doğasında kendini keşfetmenin keyfini her an yaşıyordu.


Limandan ayrılmak üzereyken, limanın huzur dolu atmosferi arkasında kalmıştı. Deniz, yavaş yavaş uyanıyor, sabah güneşi suyun üzerinde parlıyordu. Gemi, geniş bir dönüşle açık denize yöneldi, Asya'nın özlemle beklediği , İstanbul'a; onun gerçek yuvasına doğru.

 

 

 

 


Loading...
0%