Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm Aile Bağları Ve İşbirliği

@ciyakam12

Kadın, hafif bir alaycı gülümsemeyle devam etti: “Kardeşinizin olduğunu hatırlayıp, bir kahve içeyim demiyorsunuz. İlla ben mesaj atacağım.”

Kemal, bu yorum karşısında hafif bir gülümseme ile yanıtladı: “Haklısın, bu konuda biraz daha dikkatli olmalıyım.”

Kadın, kahvesinden bir yudum alarak gülümseyerek devam etti: “Ya abi, ciddiyim ben. Biraz şu ofisten dosyalardan kafanı kaldır da nefes al. Böyle küçük anlar bile sana iyi gelecektir.”

Kemal, gülümseyerek cevapladı: “Sedefim, isterim ki seninle daha çok vakit geçireyim ama yoğun çalışıyorum.”

Sedef anlayışla “Biliyorum, Abi. İşler yoğun olabilir, ama iş dışında da hayat var. Arada bir nefes almak gerçekten iyi gelir.”

Kemal, Sedef'e gülümsedi. “Sen sağlıyorsun işte bunu, abine fena mı? Ee Nişanlın ile aranız nasıl ?”

Sedef, Kemal’e gülümseyerek, “Mert ile aramız gayet iyi,her şey yolunda ve kendisi de yoğun bir dönemden geçiyor ama birbirimize destek olmayı sürdürüyoruz,” dedi.

Kemal, memnuniyetle başını salladı. “Güzel, en ufak bir.."

Sedef, sözünü tamamlayarak, “En ufak bir sorun olduğunda sana söyleyeceğim, evet abi,” dedi.

Kemal, gülümseyerek başını salladı. “ Her zaman yanındayım. Asla yalnız değilsin Güzelim.”

Sedef , etrafındaki kadınların Kemal'e dikkatle baktığını fark edince sinsice gülümsedi. Kemal'in kendinden emin duruşu ve karizması, etraftaki kadınların ilgisini çekmişti. Sedef, bu durumu fark edip, Kemal'in dikkatini çekmeden hafif bir şekilde gülümsedi.

Kemal, gülümsemesini fark ettiğinde, “Ne oluyor, Sedef? Neden gülüyorsun?” diye sordu.

Sedef, gülümsemeye devam ederek, “Buraya ağır geliyorsun galiba, sadece etrafındaki bazı bakışları fark ettim,” dedi.

Kemal, “Beni bu kadar dikkatle izleyenlerin, rahatsız etmediklerinden emin misin?” diye espriyle sordu.

Sedef, kahkahasını bastırarak, “Merak etme, senin karizman her zaman böyle etkileyici,” dedi. Kemal, Sedef’in bu esprili yorumuna gülerek cevap verdi ve sohbetlerine devam ettiler.

Abi kardeş saatlerce sohbet etmişti. Görüşme vakti yaklaşınca Kemal saate baktı. " Sedefim, artık gitmem gerek, bir görüşmem var." dedi.

Sedef de başını salladı. "Tamam abi. Ama unutma, biraz daha sık buluşmalıyız," dedi.

Kemal gülümsedi. "Haklısın. Daha sık görüşeceğiz, Güzelim ,söz.", masadan kalkarken ceketini düzeltti. Sedef de ona eşlik etti.

Kemal, arabasına yönelirken Sedef, “Kendine dikkat et, abi,” dedi.

Kemal, arabasının kapısını açıp içeri girerken, “Sen de Sedefim. Mert’e selam söyle,” diye cevap verdi.

Sedef, abisine el sallayarak uzaklaşmasını izledi. Kemal, arabasına binip Levent’teki kafeden ayrıldıktan sonra, yoğun bir trafikte ilerleyerek Türkmenler Şirketi’ne doğru yola çıktı.

Şirket binasına yaklaşırken, Kemal arabasını park alanına yerleştirdi ve güvenlikleri başıyla selamladı.Türkmenler Şirketi'nin kapısından geçtiğinde, mekânın geleneksel Türk motifleriyle bezenmiş iç tasarımına hayran kaldı. Duvarlarda geleneksel desenler, mobilyalarda ise kaliteli ahşap işçiliği dikkat çekiyordu. Geniş ve ferah lobide, el yapımı halılar ve şık Türk dekorasyonları göz alıcı bir şekilde sergileniyordu. Geleneksel Türk misafirperverliğini yansıtan bu detaylar, modern iş dünyasıyla uyumlu bir şekilde harmanlanmıştı.

Danışmadan bir kadın çalışan, Kemal'i gülümseyerek karşıladı. "Hoş geldiniz Kemal Bey. Süleyman Bey şu an bir görüşmede. Bu sürede sizi bekleme alanında misafir edelim. Buyurun," dedi ve eliyle işaret etti.

Bekleme alanı modern ve ferah bir dizayna sahipti, geniş pencerelerden gün ışığı içeri doluyordu. Kemal, şık koltuklardan birine oturup çevresini gözlemlemeye başladı.

Yaklaşık 10 dakika sonra danışman kadın tekrar geldi. Elindeki kahve sunumunu Kemal'in önündeki masaya koyarak, "İkramımız, afiyet olsun," dedi.

Kahve, Osmanlı dönemine özgü zarif bir fincanda sunulmuştu. Bakır bir tepsi içinde, ince işçilikle süslenmiş bir cezve ve yanında lokum dolu küçük bir tabak bulunuyordu. Kemal gülümsedi. Türklerin misafirperverliğini böylesine ince detaylarla göstermeleri hoşuna gitmişti. Bu geleneksel sunum, hem geçmişin zarafetini hem de günümüzün misafirperverliğini bir araya getiriyordu.Kahvesinden bir yudum alırken, beklemenin keyfini çıkardı.

Süleyman Türkmen, ağırbaşlı adımlarla Kemal'in yanına yaklaşarak elini uzattı. “Kemal Bey, sizi beklettiğim için kusura bakmayın. Hoş geldiniz.”

Kemal, el sıkışarak cevap verdi, “Hoş bulduk,estafurulalah Süleyman Bey.”

Süleyman Türkmen, içten bir gülümsemeyle karşılık verdi ve “Hadi gelin, ofisime geçelim. Orada daha rahat konuşabiliriz,” dedi.

Kemal, Süleyman’la birlikte ofis odasına doğru yöneldi. Odanın kapısını açan Süleyman, Kemal’i içeri davet etti.

Süleyman, "Lütfen rahatınıza bakın," diyerek, masanın yanındaki koltuğu işaret etti.

Süleyman masasının arkasında yerini aldı , toplantıya başlamak üzere Kemal’e döndü ve “Sizi dinliyorum, Kemal Bey,” dedi. Bu sözler,

Kemal, derin bir nefes aldı ve toplantıya başlamadan önce dikkatlice Süleyman’a baktı. “Süleyman Bey, öncelikle beni kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Size iki konu hakkında bilgi vermek istiyorum: İlki, ortaklık teklifimizle ilgili detaylar, ikincisi ise mevcut projelerimizdeki ilerlemeler ve iş birliği fırsatları. Önce ortaklık teklifimizle başlayalım.”

Kemal, dosyasını açarak notlarını düzenledi ve sürecin ana hatlarını açıklamaya başladı.

Kemal, dosyasından belgeleri çıkararak devam etti. “Ortaklık teklifimizin temel noktalarını özetleyecek olursak, sizinle gerçekleştirmek istediğimiz iş birliği, hem stratejik hem de finansal açıdan büyük avantajlar sunabilir. İlk olarak, şirketimizin teknoloji altyapısındaki yenilikler ve gelişmeler hakkında bilgi vermek istiyorum. Bu gelişmeler, sizin şirketinizin süreçlerini optimize edebilir ve maliyetleri azaltabilir.”

Süleyman Türkmen dikkatle dinleyerek başını salladı. Kemal, “Bu teknolojik ilerlemelerin yanı sıra, pazarlama ve dağıtım ağımızı da sizinle paylaşmak istiyoruz. Şirketimizin mevcut pazar payı ve hedefleri doğrultusunda, sizinle olan iş birliği büyük bir sinerji yaratabilir.”

Kemal, sunduğu bilgilerin ardından, “Sizden gelecek geri dönüşler ve öneriler bizim için çok önemli. Bu noktada sizin düşüncelerinizi ve nasıl bir iş birliği yapabileceğimizi öğrenmek isterim”

Gemi ticareti ve lojistik alanındaki uzmanlığımızı birleştirerek, her iki sektörün sinerjisinden yararlanmayı hedefliyoruz. Özellikle deniz taşımacılığıyla elde ettiğimiz geniş lojistik ağı, sizin şirketinizin global pazarlarda daha etkin bir şekilde yer almasını sağlayabilir.Bu iş birliği çerçevesinde, deniz yoluyla taşınacak yüklerinizi daha hızlı ve güvenilir bir şekilde teslim edebiliriz. Ayrıca, lojistik operasyonlarınızda yaşanabilecek olası aksaklıkları minimize etmek için birlikte çalışacağımız özel çözümler geliştirebiliriz.Bu birleşim, sadece operasyonel verimliliği artırmakla kalmayacak, aynı zamanda maliyetlerinizi de önemli ölçüde azaltacaktır. Bu konuda sizinle daha detaylı konuşmak ve stratejik bir yol haritası oluşturmak isterim.” dedi ve ayrıntıları konuşmaya devam ettiler.

Kemal toplantının sonuna yaklaşırken Süleyman Türkmen, konuyu değiştirmek istedi. “Kemal Bey, babanız Mehmet Soydan nasıl? Uzun zamandır görüşemedik. İyi mi?” diye sordu.

Kemal, bu ilgisine minnettarlıkla cevap verdi. “Babam iyi, sağ olun. Şirketi bize bıraktı ve şimdi emekliliğin tadını çıkarıyor. Sağlığı da yerinde, sadece artık dinlenmeye ihtiyacı var.”

Süleyman Türkmen, “Ne güzel. Mehmet Bey iş dünyasında çok saygı duyduğum bir isimdir. Onunla çalışmak gerçekten büyük bir onur olurdu. Şirketi size emanet ettiği için çok şanslısınız,” dedi.

Kemal, “O da sizinle çalışmayı çok isterdi. Onun öğrettikleriyle ilerlemek bizim için büyük bir sorumluluk ve aynı zamanda bir onur,” dedi.

Süleyman , Kemal'in önerisini tekrar düşünerek, “Öneriniz gayet mantıklı, Kemal Bey. Ancak ben şirketimdeki kararları tek başıma almıyorum. Kızım Asya, bilirsiniz ki bu şirket için çok önemli. Onunla da konuşmam gerekiyor,” dedi.

Kemal, anlayışla başını sallayarak, “Elbette, Süleyman Bey. Asya Hanım'ın görüşleri de bu işbirliği için çok değerli. ” dedi.

Süleyman , “Bu sorumluluğu layıkıyla taşıyacağınızdan eminim. ” dedi.

Kemal, “Size tekrar teşekkür ederim bana bu zamanı ayırdınız, Süleyman Bey,” dedi ve hafifçe eğilerek elini uzattı. Süleyman Türkmen de gülümseyerek ayağa kalktı ve elini sıktı.

Süleyman gülümsyerek, “ Asya ile en kısa zamanda görüşüp bu konuyu karara bağlarız,” dedi.

Kemal,onaylarak başını salladı. “Umarım. Görüşmek üzere, Süleyman Bey. İyi çalışmalar dilerim,” diyerek kapıya yöneldi.

Süleyman Türkmen, Kemal’in ardından düşünceli bir şekilde bakarken, toplantının olumlu geçtiğini düşünerek işlerine dönmeye başladı.

Süleyman Türkmen, son toplantısını bitirmiş ve evine dönmek için toparlanmaya başlamıştı. Çantasını hazırlayıp masanın üzerindeki son birkaç dosyayı da yerine yerleştirdikten sonra ayağa kalktı.

Ofisinden çıkarken sekreteri Necla’ya yöneldi. “Necla kızım, ben çıkıyorum. Eğer acil bir durum olursa lütfen cep telefonumdan ulaşın,” dedi.

Necla, gülümseyerek, “Tabii Süleyman Bey. İyi günler,” dedi.

Süleyman , ofisten ayrılırken bir an duraksadı ve düşündü. Bu işbirliği sadece şirketi için değil, kızının geleceği için de önemliydi. Asya’nın bu projede yer alması, onun daha büyük sorumlulukların altından kalkmasını sağlayacaktı.

Arabasına binerken, istanbulun serin havası yüzüne çarptı. Direksiyona geçip motoru çalıştırdığında, Kemal ile olan toplantının detaylarını ve Asya’ya nasıl anlatacağını düşündü.

Süleyman, arabasını villanın geniş bahçesine doğru sürdü. Aracını bahçeye park edip motoru durdurdu. Derin bir nefes alarak arabadan indi ve evin kapısına doğru yürüdü. Kapıyı çaldığında, çalışan onu karşıladı.

“Hoş geldiniz, Süleyman Bey,” dedi çalışan, Süleyman'ı içeriye davet ederken. Süleyman içeriye adım atar atmaz, eşi Elif onu karşıladı.

“Hoş geldin Süleyman,” dedi Elif, nazikçe gülümseyerek.

“Hoş bulduk sultanım,” diye karşılık verdi ve karısına sarılıp alnından öptü.

O anda Asya, elindeki kahve tepsisiyle oraya adımladı. “Hoş geldiniz Süleyman Bey. Kahveniz hazır,” dedi gülümseyerek.

Süleyman, kızının sesine döndü ve gülümsemesi yüzüne yayıldı. “Heyt benim asil kızım , hoş geldin. Gel bakalım,” dedi ve kollarını açtı. Asya babasına adımladı ve Süleyman, kızını başından öptü.

“ Kahvelerinin kokusunu, lezzetini bile çok özledim,” dedi gülümseyerek.

Asya, babasının kollarında kendini rahat hissetti ve gülümseyerek, “Ben de sohbetini çok özledim babam,” dedi.

Elif onlara şefkatle baktı. "Hadi geçin salona doğru. Kapının önünde kaldık," dedi. Süleyman, kızını kolunun altına alarak salona doğru yöneldi.

Salona girdiklerinde , koltuğa oturdular ve Süleyman, Asya'nın hazırladığı kahveyi eline aldı. Elif de onların yanına oturdu. Süleyman, "Gemi yolculuğun nasıl geçti, kızım?" diye sordu.

Asya, babasına bakarak, "Gayet iyiydi baba. Sen nasılsın? İşler nasıl gidiyor?" dedi.

Süleyman, kahvesinden bir yudum alarak, "Yoğun ama güzel. Senin gibi bir yardımcımla her şey daha da kolaylaşıyor," dedi gülümseyerek.

Elif, "Siz böyle iş konuşmaya devam ederseniz, ben de sizsiz kahvemi içmek zorunda kalacağım," diye espri yaptı.

Süleyman ve Asya, Elif'in bu esprisine gülümseyerek karşılık verdi.

Süleyman, "Tamam sultanım. Kızma sen, kahvemizi içelim," dedi gülümseyerek.

Asya, onları hayranlıkla izliyordu. Annesi ve babasının sevgisine her zaman hayrandı.

Bu sırada Gökçen Hatun, ağır adımlarla salona girdi. "Süleymanım, geldin mi oğlum," dedi sıcak bir sesle.

Süleyman, annesini görünce hemen ayağa kalktı. "Evet anneciğim, geldim. Nasılsın?" diyerek annesine doğru yürüdü ve ona sarıldı.

Gökçen Hatun, oğlunun sırtını okşayarak, "İyiyim, oğlum. Sizi böyle birlikte görmek bana yetiyor," dedi.

Elif ve Asya da Gökçen Hatun'a sevgi dolu bakışlarla eşlik ettiler.

Asya kalktı ve yanlarına yürüdü. "Benim Gökçen Hatun’um, sensiz biz bir arada olabilir miyiz?" dedi sevgiyle.

Gökçen Hatun, torununu da sarılmaya davet ederek, "Benim güzel kızım, bak sen dönünce evin havası nasıl değişti. " dedi.

Salonda sıcak bir aile havası esiyordu. İnci koşa geldi, "Bensiz sarılmak mı olurmuş? Açılın bakalım!" dedi neşeyle.

Asya ve Gökçen Hatun, İnci'ye yer açarak onu da aralarına aldılar. Herkesin yüzünde bir gülümseme belirdi.

İnci, "Tabii ablam geldi, benim ilgi yarıya indi, değil mi Gökçen hatun" diye şakalaştı.

Asya gülerek, "Sen her zaman ailenin en gözde üyesisin, İnci," dedi.

Gökçen Hatun da İnci'ye sarılarak, "Olur mu kızım. Sen de bizim neşe kaynağımızsın," diye ekledi.

Bu sıcak aile, geçmişten bugüne sadakat ve sevgiyle birbirine bağlı kalmıştı. Süleyman, Elif, Asya, İnci ve Gökçen Hatun, her zorluğu birlikte aşarak aile bağlarını daha da güçlendirmişlerdi. Birlikte geçirdikleri bu anlar, onların ne kadar özel ve güçlü olduklarını bir kez daha ortaya koyuyordu.

Aile birlikte olmanın ve huzurun tadını akşamın gelmesiyle çıkarmaya devam etti. Günün yorgunluğunun ardından, evin sıcak atmosferinde birbirlerinin varlığıyla rahatlayarak, sevgi ve samimiyet dolu anlar geçiriyorlardı.

Süleyman, villanın bahçesindeki bahar köşesinde oturuyordu. Asya üzerine bir şal almış, babasının yanına adımladı. Süleyman onu görünce gülümsedi. “Gel kızım. Seninle konuşmak istediğim bir konu var,” dedi.

Asya, endişeli bir şekilde babasına baktı. “Hayır olsun baba. Ne ile ilgili?” diye sordu.

Süleyman, derin bir nefes alarak devam etti: “Bizimle ortaklık yapmak isteyen bir şirket var, Soydanlar. Bugün bir görüşme yaptık ve oldukça olumlu geçti. Ancak,” dedi, Asya’nın elini nazikçe tutarak, “ben kararlarımı hep seninle birlikte aldım. Yine seninle karar vermek isterim kızım.”

Süleyman’ın elini sıkarak, “Baba, yıllardır bir ortağa ihtiyaç duymadık. Şirketimizi hep kendi başımıza yönettik,” dedi Asya.

Süleyman gülümsedi. “Evet kızım, ama artık benim de emekli olma zamanım yaklaşıyor. Çalışmaktan yoruldum. Ailemde ve şirkette en güvendiğim kişisin. Benden sonra yönetim sende olacak ve işler zorlaşacak. Yükünü hafifletecek bir ortaklık, bu süreçte sana büyük fayda sağlayabilir.”

Asya kararsız bir tonla " Sen olumlu bakıyorsun yani baba "dedi.

Süleyman başını sallayarak, “Evet, olumlu bakıyorum. Bu ortaklık hem bize yeni fırsatlar sunabilir hem de şirketin geleceğini sağlamlaştırabilir. Ama en önemli şey, senin bu kararı nasıl değerlendirdiğindir.” Süleyman ekledi, “Eğer bir değerlendirme yapmak istersen, bir görüşme ayarlarız. Böylece tüm detayları gözden geçirirsin.”

Asya, bir süre düşündü ve babasının gözlerine baktı. “Baba, senin tecrübelerine güveniyorum. Eğer bu ortaklık bizim için iyiyse, ben de desteklerim. Ama detayları iyi incelememiz lazım,” dedi

Süleyman, kızının olgunluğuna ve sağduyusuna hayran kalarak gülümsedi. “O zaman birlikte bu süreci yürütelim kızım, görüşmeyi planlayalım.Seninle her şey daha kolay olacak,” dedi ve Asya’nın elini sıkıca tuttu.

Akşamın serinliğinde, baba-kız sohbeti bahçedeki köşede devam etti. Bahar rüzgarı hafifçe esiyor, geceye doğru ilerleyen saatlerin huzurunu yansıtıyordu.

Kemal ise, aracını park etmiş evine doğru adımlıyordu. Yorgunluğunu geride bırakıp, evinin sıcaklığına ve dinlendirici atmosferine ulaşmak için sabırsızlanıyordu. Kemal kapıyı açıp içeri girdi. Hızla banyoya yöneldi, kısa sürede günlük rutinlerini tamamladı ve rahat kıyafetler giydi. Ardından mutfağa geçti; adımlarını hızlandırarak akşam yemeği için hazırlıklara başladı.

Kemal, mutfağa adım attığında, hazırlık için gereken tüm malzemeleri tezgahın üzerine yerleştirdi. Elbasan tava için gereken kuzu etini ve sebzeleri dikkatlice inceledi. Önce, genişçe bir tava seçerek ocakta iyice ısıttı.

Büyük bir parça kuzu etini, kemiksiz ve iri kuşbaşı halinde doğradı. Sıcak tavada bir miktar sıvı yağ gezdirerek, yağı iyice ısıttı. Yağın şırıldaması, mutfağı saran hoş bir ses çıkardı. Kemal, kuzu etlerini tavaya ekleyip her tarafını güzelce kızarana kadar kavurdu. Etlerin dışı çıtır çıtır olurken, içi yumuşacık kalacaktı.

Etler güzelce kavrulduktan sonra, tavadan alıp bir kenara koydu. Aynı tavada, ince doğranmış soğanları ekledi. Soğanlar şeffaflaşana kadar kavruldu, ardından üzerine ince kıyılmış sarımsakları ekleyerek birkaç dakika daha kavurdu. Taze kokular mutfakta yayılmaya başlamıştı.

Sonrasında, tavaya doğranmış havuç ve patatesleri ekledi. Sebzelerle birlikte etleri tekrar tavaya koydu ve her şeyi güzelce karıştırdı.

Üzerine domates püresi ekleyerek yemeğe bol lezzet kattı. Baharatlar olarak kekik, pul biber ve kimyon da ekleyerek, yemeğe derinlik kazandırdı. Üzerini kapatıp, kısık ateşte pişirmeye bıraktı. Pişirme süreci boyunca, malzemeler yavaş yavaş birbirine karışarak leziz bir uyum sağlıyordu.

Kemal, Elbasan tava’nın pişme süresi boyunca mutfakta dolaşarak, yemeklerin düzenini kontrol etti. Sıcak kokular yayılırken, tavayı arada bir karıştırarak sebzelerin ve etlerin eşit şekilde piştiğinden emin oldu.

Yaklaşık 45 dakika sonra, Elbasan tava hazır olduğunda, evinin bahçesine adım attığında, akşamın serinliğini hissetti. Yalnız yemeğe alışmıştı. Masayı özenle hazırladı; üzerine tabakları, çatal-bıçak takımlarını ve bir şişe suyu dikkatlice yerleştirdi. Yanına, zeytinyağlı enginar ve mevsim salatası ekledi.

Güneşin batışıyla birlikte bahçede loş bir ışık yayıldı. Masanın ortasına dikkatle yerleştirdiği yemeği, akşamın yıldızlı gökyüzüyle uyum içinde parlıyordu.

Tatlı bir yalnızlık içinde yemeği yavaşça keyifle yerken, etrafındaki doğal sessizlik ona huzur verdi, yemekle birlikte , akşamın tadını çıkardı.

Aniden Kemal’in telefonu çaldı. Ekranda tanımadığı bir numara belirdi. Telefonu açtı ve karşı taraftan genç, profesyonel bir kadın sesi duyuldu.

"Merhaba, iyi akşamlar. Ben Asya Türkmen’in asistanı Gonca. Süleyman Bey, sizinle bir görüşme talep etti. Bu hafta içinde uygun olduğunuz bir zaman diliminde görüşme ayarlamak istiyoruz. Müsait olduğunuz gün ve saati bildirebilir misiniz?"

Kemal, kısa bir an düşündü. "Merhaba Gonca Hanım. Yarın akşam 8 uygun olur mu?"

Gonca hızlıca not aldı. "Evet, uygun görünüyor. Görüşmeyi Türkmenler Şirketi'ne ait restoranda gerçekleştirmek istiyoruz."

"Tamamdır, saat 8’de orada olacağım," dedi Kemal.

Gonca teşekkür ederek görüşmeyi sonlandırdı. Kemal, telefonu kapattıktan sonra yemeğine geri döndü.

Yemeği bitirdikten sonra bahçedeki masanın etrafına göz attı. Yıldızların altında, masada sadece birkaç tabak ve çatal bıçak kalmıştı. Önce, tabağı ve çatal bıçağı nazikçe topladı. Masanın üzerindeki örtüyü hafifçe silkeleyip temizledi.

Masanın üstünü düzgün bir şekilde sildikten sonra örtüyü katlayıp kenara koydu. Bahçede hafif bir rüzgar esiyordu; geceye özgü kuş cıvıltıları ve yaprakların hışırtısı eşliğinde, Kemal her şeyi yerli yerine koydu. Son olarak, masanın üzerindeki birkaç küçük mumun fitillerini söndürdü. Her şeyin yerli yerinde olduğundan emin olduktan sonra içeri girdi ve günün yorgunluğunu atmak için dinlenmeye çekildi.


Loading...
0%