Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm Göz göze, kalp kalbe...

@ciyakam12

Asya, Kemal’i izlerken elleri alkışlayarak yukarı kalkmış, yüzünde hafif bir gülümseme belirmişti. Ancak Kemal’in ona doğru adım attığını fark ettiğinde, gülümsemesi yavaş yavaş kayboldu. Sanki bu ani hareket, içinde bir şaşkınlık yaratmıştı. Kaşlarını çattı ve gözlerini Kemal’den ayırmadan bakmaya devam etti.

Kemal, sanki görünmez bir çekim kuvvetiyle ona doğru adımlamaya başladı. Her adımda kalbi daha hızlı çarpıyor, nefes almakta zorlanıyordu. Nihayet karşısına geldiğinde, durdu. Gözler hala birbirine kenetliydi, aralarındaki bu sessizlik, adeta kelimelerin yetersiz kaldığı bir anı simgeliyordu.

Asya, istemsizce gözlerini Kemal’in gözlerinden ayıramamıştı. Ne vardı bu adamda? Bir türlü anlam veremediği bir çekim, onu bu bakışlara kilitlemişti. Kemal’in duruşunda, gözlerinde ve her hareketinde bir şey vardı; belki de üzerine bu kadar yakışan Zeybek’in asaletli gölgesi mi onu bu kadar etkileyici kılmıştı? Her neyse, bu karşılaşmada beklenmedik bir çekimin içine çekildiğini hissediyordu.Süleyman Türkmen’in sesiyle dikkatleri dağıldı.

“Kemal Bey, kızımla tanıştınız mı?” dedi.

Kemal, bakışlarını Asya’dan ayırmadan, "Henüz tanışmadık, Süleyman Bey," diyerek Asya’ya dönüp elini uzattı. “Kemal Soydan,” dedi.

Asya, birkaç saniyelik bir tereddütten sonra elini sıktı. “Asya Türkmen,” dedi.

Kemal'in hafifçe gülümsedi. "Memnun oldum, Asya Hanım. Methinizi çok duydum, sizinle tanışmak şimdi nasip oldu,"

Asya, sözleri üzerine nazikçe, "Teşekkür ederim, Kemal Bey," dedi.

Süleyman, gülümseyerek Kemal'e döndü. "Siz gençlere özel bir masa ayarladık, Kemal Bey. Birazdan ikramlar da servis edilecek. Asya," dedi ve kızına dönerek, "Sen yönlendirir misin?"

Asya başıyla onayladı, hafifçe gülümseyerek, "Buyrun, Kemal Bey," dedi. Kemal, nazik davetini kabul ederek onunla birlikte yürümeye başladı.

Yol boyunca birbirlerine sessizce eşlik ettiler.Masaya vardıklarında, Sedef ve Tuncay da oradaydı. Sedef, onları görünce sıcak bir gülümsemeyle onları karşıladı. Yuvarlak masa etrafında oturmuşlardı, herkesin rahatça sohbet edebileceği bir düzen içerisindeydiler.

Asya, masaya yaklaştıklarında nazikçe "İyi akşamlar" dedi ve hafif bir gülümsemeyle boş olan sandalyeye yöneldi. Kemal, Sedef’in yanındaki sandalyeyi işaret etmesiyle oraya oturdu, ama gözleri sık sık Asya’ya kayıyordu. İlgisini saklamakta zorlanıyor, her fırsatta onu göz ucuyla süzüyordu.

Sedef, Asya’ya doğrudan, “Merhaba, ben Sedef Soykan,” dedi.

O da sıcak bir gülümsemeyle karşılık vererek, “Asya Türkmen,” dedi.

Sedef, devam etti: “Biliyorum, adını ve başarılarını çok duydum. Kadınların böyle başarılarda ismi olması beni hep gururlandırır.”

Asya, “Teşekkür ederim, Sedef...” derken Sedef, nazikçe araya girerek, “Resmiyete hiç gerek yok bence, Asya,” dedi ve gülümsedi. Asya da memnuniyetle başını salladı. “Pekii,” diye karşılık verdi.

Sedef, merakla sordu: “Gemilerde yolculuk ediyormuşsun, zor olmuyor mu?”

Asya, samimi bir şekilde yanıtladı: “Sürekli çıkmıyorum yolculuklara, özel müşterilerimiz için nezaketen orada olmaya özen gösteriyorum. Zor kısmına gelirsek, denizi sevdiğim için pek zorluk yaşamıyorum. Tabii ailemden ayrı kalmak biraz zorluyor.”

O sırada, ikramlar masaya yanaştırıldı ve servis yapılmaya başlandı. Kemal ve Asya, tam aynı anda, servis yapan çalışanlara “Teşekkürler” dediler. Bu senkronizasyon, ikisinin de şaşkınlıkla birbirine bakmasına neden oldu.

Sedef, abisinin gözlerindeki farklılığı fark etti ve sinsice gülümseyerek ona baktı. Kemal, Sedef’in bakışlarını görünce ne olduğunu merak edercesine başını iki yana salladı.

Sedef, Asya'ya dönerken gülümseyerek, “Ee, Asya, hayatında biri var mı?” diye sordu. Soruyu yöneltirken, Kemal’e sinsi bir bakış attı, adeta abisinin tepkisini merak eder gibi. Kemal, Sedef’in bu hareketini fark etti ve hafifçe kaşlarını çatarak yanıt verdi.

Asya, Sedef’in doğrudan sorusuyla biraz şaşırmıştı. Tam o sırada annesi yaklaşıp, Asya’nın sahneye çıkması gerektiğini söyledi. Asya, “Müsaade istiyorum,” diyerek masadan kalkıp uzaklaşırken, Kemal, Sedef’e dönerek, “Sedef, ne yapıyorsun abicim? Ne o bakışlar?” dedi.

Sedef, sandalyesine yaslandı, bardağını eline alıp bir yudum aldı ve, “Ne yapıyormuşum abi? Senin soramadıklarını mı sordum yoksa?” diye karşılık verdi.

Tuncay, şaşkın bir şekilde gülümsedi ve, “Hadi canım, İtalya’daki kız... Asya,” dedi.

Kemal, Tuncay ve Sedef’e baktı. Sedef, “Hangi kız? Bana da bir şey anlatmıyorsunuz, he?” diye sordu.

Tuncay, “Kemal, İtalya’da bir kadına gönlünü kaptırmış. Bugün de ona rastlamış...” dedi.

Sedef’in ağzı şaşkınlıktan açıldı ve, “Asya mı yani?” dedi. Abisinin yüz ifadesine bakarak cevabını çoktan almıştı.

Kemal, sinirli bir şekilde, “Susacak mısınız artık? Çocuk gibi davranmayın,” dedi ve konuyu geçiştirmeye çalıştı.

Sedef, şaşkınlıkla, “İnanamıyorum abi, neden anlatmıyorsun?” dedi.

Kemal, hafifçe sinirli bir şekilde, “Bu tavırlarınızı izlememek için,” dedi.

Ardından, Tuncay’a bakarak ekledi, “Ama sağ olsun, Tuncay ağzında baklayı bile tutamaz.”

Tuncay, gülümseyerek, “Bakla ıslanmaz değil miydi o?,” dedi.

Kemal’in keskin bakışları, Tuncay’a tekrar döndü, ama bu sefer istemsizce gülümsedi.

Asya'nın mikrofonundan yayılan sesiyle sohbetleri bölündü. ,

“Merhaba, öncelikle iyi akşamlar diliyorum. Bu gece ve her zaman yanımızda olduğunuz için minnettarız. Vakfımızda mevcut kampanyalar haricinde, bu gece güzel bir destek başlatmak istiyorum ve sizinle paylaşmak istiyoruz,” diye konuştu.

Projeksiyon perdesinde kampanya sunumu açıldı ve devam etti: “Ülkemizde okuması gerekirken sokaklarda yaz kış çalışmak zorunda kalan binlerce çocuğumuz var. Hayalleri, hayatlarının ağırlığı altında ezilmesin. Sokaklarda solmamaları ve hayatlarında yeşermelerine katkıda bulunmak istiyoruz. Kampanyamızda sadece maddi değil, manevi desteğimiz de olacak. Çünkü paradan çok, ilme, sağlığa, başarıya ihtiyaçları var. Çıktıkları bu hayat basamaklarında onları arkalarından destekleyerek zirveye ulaştıralım. Sizden istediğim, her zaman nasıl el ele verdiysek, şimdi de tek bir bilekle geleceğimizin parlak çocuklarını hayallerine kavuşturalım.”

Kemal, merhameti ve yardımseverliği karşısında kişiliğine yeni bir hayranlık daha duydu. Onu dikkatle dinlemek için bedenini sandalyede ona doğru çevirdi.

Asya, konuşmasını sonlandırarak, “ Bağış yapmak isteyenler için IBAN numarası mail olarak gönderildi. Yardımlarınız için şimdiden teşekkür ederim,” dedi.

Kemal, Asya’nın konuşmasının ardından mail bildirimi aldığında, ceketinin cebinden telefonunu çıkardı. IBAN numarasını içeren e-postayı açarak bağışını yaptı.

Asya misafirlerle konuşmaya devam ederken, masada sessizlik Tuncay tarafından bozuldu. “Ne yapacaksın şimdi Kemal?” diye sordu.

Kemal, iç çekerek, “Ne, ne yapacağım?” dedi, anlamamazlığa veriyormuş gibi görünüyordu.

Tuncay, “Buldun işte kızı, tanıştın,” dedi.

Kemal, “Bilmiyorum, Tuncay, bilmiyorum,” diyerek, Asya’ya uzun uzun baktı.

Tuncay, derin hislerini anlayışla karşılayarak, daha fazla uzatmadan sustu.

Sedef, abisine bakarak, “Abicim, aşk için bir şey yapmana gerek yok, ki seni bulmuş çoktan...” dedi ve abisine destek oldu.

Kemal, ciddiyetle, “Bu konu bana kalsın, tamam mı?” dedi. Hem Tuncay'a hem de Sedef'e bakarak, konuyu kurcalamamaları için kapalı bir şekilde uyardı.

Davet ilerleyen dakikalarda sonlanmıştı ve misafirler, Türkmenler tarafından kapıda uğurlanıyordu. Ufak sohbetler ve iyi geceler dilekleriyle vedalaşan konukların ardından Soydan ailesi çıkışa geldi. Aile fertleri, el sıkışarak memnuniyet dolu sözlerle vedalaştılar.

Sedef, “Asya, tanıştığımıza tekrar memnun oldum. Müsait olduğun bir gün seni mağazama bekliyorum. Kahve içer, sohbet ederiz, olur mu?” dedi.

Asya gülümseyerek, “İnşallah, Sedef,” diye yanıtladı ve vedalaştılar. Tuncay da el sıkışıp iyi geceler diledi.

Sıra Kemal’e gelmişti, Asya’nın gözlerine bakarak, “İyi geceleriniz olsun,” dedi.

Asya, “İyi geceler,” diye karşılık verdi. Eller yavaşça ayrıldı, ancak gözler hala temastaydı.

Kemal, diğer aile bireyleriyle de tokalaşıp Sedef’i alarak arabasına yöneldi. Arabasına binmeden önce son bir kez o ceylan gözlere baktı. Asya da bu bakışı hemen yakaladı, aralarındaki sessiz iletişim derinleşti.

Gece ilerledikçe, Asya ve Kemal evlerine varmıştı. Kemal, kendini salonun koltuğuna bıraktı ve geriye yaslandı, rahatlamaya çalıştı. Asya ise yatağının ucundaki beşine oturdu ve ayakkabılarını çıkarmaya başladı.

Kemal’in zihninde, tanışma anında Asya'nın sesi, “Asya Türkmen,” şeklinde yankılanıyordu. Aynı anda, Asya'nın aklında Kemal’in ona olan bakışları gözlerinin önüne geliyordu. Asya, şaşkınlıkla kaşlarını çattı. Neden o adamı düşünüyordu? Düşüncelerini toparlamaya çalışarak banyoya yöneldi. Kemal ise gecenin yorgunluğuyla dinlenmek için odasına doğru ilerledi. Zihninde Asya'nın sesi ve bakışları arasında gidip gelen düşüncelerle, bir an önce rahatlamayı umuyordu.

Bu gece, ikisinin de aklında mı yoksa kalbinde mi yankılanıyordu, orası bilinmezdi. Asya ve Kemal, her biri kendi yalnızlığı içinde, birbirine dair düşüncelerle meşguldü. Bu duyguların hangi noktada yankılandığı ise, sadece zamanın göstereceği bir gizemdi.

--

Ertesi sabah, Kemal uykudayken alarm çaldı. Gözlerini yarı açarak telefona uzandı, alarmı kapatıp telefonu yatağa fırlattı. Bir iki dakika daha uyumak istedi, ancak telefon tekrar çalmaya başladı. Bu kez alarm sandı, ama ekranda tanıdık olmayan bir numara vardı. Kemal yatakta doğruldu, saatin sabahın 6’sı olduğunu fark etti ve kimsenin bu saatte aramasını beklemedi.

“Alô?” dedi uykulu bir sesle.

“Günaydın Kemal Bey, rahatsız etmiyorumdur umarım?” dedi o tanıdık ses.

Kemal’in yüzüne bir gülümseme yayıldı. Elini saçına daldırarak, “Günaydın Asya Hanım,” dedi şaşkınlıkla.

Asya, “Bugün limana gelmenizi istiyoruz. Çalışma işlemlerimiz hakkında paylaşım sağlamak istedik. Uygun musunuz?” diye sordu.

Kemal, Asya’nın davetiyle güne enerjik bir başlangıç yapma fırsatını değerlendirmek istedi.

Kemal, pikeyi üzerinden kaldırıp attı ve yatağın kenarına oturdu. “Uygundur tabii. Vakitlice orada olacağım,” dedi. Asya'nın sesini dinlerken, Kemal eliyle çenesini sıktı. Asya, “Pekala Kemal Bey. Görüşmek üzere,” dedi ve telefon kapandı.

Kemal, sanki enerjiyle dolmuşçasına kalktı ve banyonun yolunu tuttu. Güne hazırlanmaya başlamıştı, Asya'nın daveti ona enerji vermişti. Kemal kısa sürede hazırlanmış, ama her zamankinden daha özenli görünüyordu. Parfümünü iki kez takımının üzerine sıktı. Aynada kendine son bir kez bakarken, “Ne yapıyorum ben ya?” diye huzursuz bir tonla mırıldandı. Bu tepki, vakur ve ağırbaşlı kişiliğiyle çelişen bir şekilde, liseli gibi davranmasına duyduğu rahatsızlığı yansıtıyordu. Parfümü yerine bırakıp, evden çıkmak için yola koyuldu Evden hızla çıktı ve arabanın yanına vardığında ceplerini yoklayıp anahtarı aradı. Evden hızla çıktı, arabanın yanına varınca ceplerini yokladı ve anahtarı aradı. “Ulan Kemal, aşık mısın?” diye kendine sordu ve bir an durdu, öylece. Sorunun cevabını aslında biliyordu; bu, kendine sorduğu bir soru değil, bir gerçeği fark etmesiydi.

Evden anahtarı alıp, nihayet arabasını çalıştırıp yola koyuldu. Şehrin sabah sakinliği içinde ilerlerken, Esenler’den Ambarlı Limanı’na doğru yola çıktı. Yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuğun ardından Ambarlı Limanı'na vardı. Güvenlik noktasına yaklaştığında, kimlik kartını ve aracının giriş iznini çıkardı.

Güvenlik görevlisi, kartları inceledikten sonra, “Günaydın, Kemal Bey.,” diyerek kapıları açtı, aracını güvenlik alanına yönlendirip, limanın iç kısmına girdi. Limanın geniş, endüstriyel atmosferi ve hareketli ortamı, onu işlerin ciddiyetine ve sabahki görevine yönlendirdi. Aracını uygun bir yere park ettikten sonra, kapıdan çıkarak limanın iç kısmına yöneldi.

Çok geçmeden liman ofisine varmıştı, içeri adım atarken, limanın hareketli ortamından ofisin sessizliğine geçiş yapmıştı. Türkmen ofisi boştu; sadece çalışma masaları ve dosyalarla dolu raflar vardı.

Görevli, Kemal'e burada beklemesini söyleyip ofisten ayrıldı. Kemal, odanın sessizliği içinde biraz daha rahatlamaya çalışarak etrafına göz gezdirdi, içeride yalnız kalmıştı.Asya’nın masasına göz gezdirirken, üzerinde adının yazılı olduğu şık bir isimlik dikkatini çekti. Parmaklarıyla ismin yazılı olduğu metal aksesuarı hafifçe yokladı, burada ne kadar vakit geçirdiğini düşünerek.

İsimliğin hemen yanında, Asya'nın ailesiyle çekilmiş bir fotoğrafı dikkatini çekti. Fotoğraf, özenle çerçevelenmiş ve masada sergilenmişti. Gülümseyen yüzleri, Asya’nın ailesine olan bağlılığını ve onlar için ne kadar değerli olduğunu yansıtıyordu.

"Beğendiniz herhalde?" Asya’nın sesiyle irkildi Kemal. Düşüncelere dalmışken onun fark etmeden odaya girdiğini anlamamıştı. Bir anlık şaşkınlığın ardından, dönerek hafifçe gülümsedi.

“Evet, ailenizle olan güçlü bağınız burada çok net görünüyor. Fotoğraf, ailenize olan derin sevginizi ve bağlılığınızı açıkça yansıtıyor,” dedi.

Asya, masasına geçerken “Öyle, ailem her şeyden önce gelir her zaman,” dedi. ,

Kemal, bu samimi ve kararlı tavrını takdirle izledi. Başını sallayarak, “Bence de öyle olmalı,” dedi. Bu sözleriyle ailesine duyduğu bağlılığa olan saygısını ve kendi değerlerine uygunluğunu belirtmişti.

Asya, doğrudan konuya geçti. “Bugün limanda işlerimizin akışını ve basamaklarını sizinle paylaşmak istiyorum. İsterseniz başlayalım,” dedi.

Kemal, samimi bir ifadeyle, “Ne zaman isterseniz, Asya Hanım,” dedi.

Asya, masasından kalktı ve eliyle Kemal’e limana çıkmasını işaret etti. Kemal, Asya’yı takip ederek limana çıktı.

Limanın geniş alanında, Asya iş akışını anlatmaya başladı. İlk olarak, konteynerlerin düzenini ve nasıl yerleştirildiğini açıkladı. Ardından, yükleme ve boşaltma süreçlerinin nasıl işlediğini gösterdi. Asya, limanın çeşitli bölümlerini gezdirerek, operasyonların etkin bir şekilde nasıl yürütüldüğünü detaylandırdı.

Kemal, her adımı dikkatle izlerken, profesyonelliğinin derinliğini içten bir hayranlıkla fark etti. Limanın karmaşık işleyişi, Asya’nın etkileyici bir ustalıkla ve güvenle yönettiği bir orkestrayı andırıyordu. Kemal, bu alandaki hakimiyetini ve tutkusu ile tüm detayları özenle aktarışını, onun işine olan derin bağlılığı ve yetkinliğiyle bir bütün olarak görüyordu. Bu an, onun için yalnızca iş bilgisi edinme değil, Asya’nın karakterindeki güçlü yönleri de keşfetme fırsatıydı.

Son adımdan sonra, limanın en uç kısmına yürüdüler. Denizi gören noktada durarak, geniş ufka bakıldılar. Asya, sakin ve meraklı bir ifadeyle Kemal’e dönüp, “Deniz ile aranız nasıldır, Kemal Bey?” diye sordu.

Kemal, ufka bakarken düşünceli bir şekilde, “Genelde izlemeyi tercih etmişimdir. Beni sakinleştiriyor,” dedi.

Asya, denizin huzur veren manzarasına bakarken, “Sakinlik, ara verme, arınma… Ne derseniz adına. Şu tuzlu havayı soluduğumda içimdeki bütün stres sanki kırılıp yok oluyor,” dedi.

Kemal, yüzüne dönerek, “Denizin sakinleştirici gücünü tam olarak anlayabiliyorum, ama sizin kadar hissedemem doğrusu,” dedi.

Asya, tebessüm ederek Kemal’e döndü ve “Haklısınız. Hissetmek için önce yaşamak gerek,” dedi. Gözlerindeki derinlik, yaşamış olduğu deneyimlerin ve hissettiklerinin ne kadar önemli olduğunu anlatıyordu.

Asya, gülümseyerek ekledi, “İşimizi bitirdik sanırım, Kemal,” dedi.

Kemal, Asya’nın gözlerine bakarken, “Bitti galiba, Asya...” şeklinde yanıtladı. İkisi de birbirlerine duydukları etkilenmenin farkında olmadan, gözlerinde bir anlık yumuşaklık ve anlam arayışını paylaşıyordu.

Kemal, hafif bir gülümsemeyle, “O zaman ben şirkete döneyim. Bir şeye ihtiyacınız… ihtiyacın olursa bana ulaşabilirsin, Asya,” dedi. İsmindeki samimiyet ve ilgiyi hissedilir bir şekilde belirtti.

Asya, nazik bir gülümsemeyle, “Elbette, Kemal. İyi çalışmalar diliyorum sana,” dedi.

Beraber liman merkezine doğru yürürken, Kemal birden Asya’nın yürüdüğü tarafta bir konteynır kapısının hızla açıldığını fark etti. İçgüdüsel bir hareketle,omzundan kavrayıp kendine çekti.

Asya, ne olduğunu anlamadan göğsüne sırtı yaslandı. Kalbi hızla çarparken, Kemal diğer eliyle de konteynır kapısını tutarak durdurdu.

Asya başını çevirdiğinde, Kemal’in bakışları, doğrudan kendi gözlerinden bir anı yakalamıştı. Aralarındaki mesafe bir anda kaybolmuştu; Kemal’in güçlü kollarında kendini güvende hissederken, gözleri bir anlığına derin bir bağ kurmuştu. Zaman sanki durmuş, sadece ikisi ve limanın sesi kalmıştı.Gözlerinde, ruhlarına dair bir keşif vardı; sanki bir sırra dalmışlardı...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%