Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9.Bölüm "Türkmen Kızı"

@ciyakam12

Liman görevlisi, “Kusura bakmayın efendim, konteynır menteşesi deforme olmuş. İyi misiniz?” diye açıklama yaparken, birbirlerine odaklanmış gözlerini yavaşça ayırdı.

Kemal, onu nazikçe bıraktı. Asya, “İyiyiz şükür. Lütfen böyle bir kaza bir daha yaşanmasın. İş güvenliğine dikkat edelim,” dedi. Görevli özür dileyerek işine geri döndü.

Asya, “Teşekkür ederim Kemal. Bir an göremedim,” dedi. Kemal ise sakin ve kendinden emin bir şekilde, “Şükür ki ben fark ettim,” diye yanıt verdi.

Asya, içtenlikle “İyi ki buradasın,” dedi. Kemal’in yüzüne bir gülümseme yayıldı, ancak , söylediği sözlerin etkisini fark ederek, ne dediğini sorgulayan bir ifadeyle hemen yüzünü başka yöne çevirdi.

Kemal, samimi bir şekilde, "Burada olmaya devam edeceğim, Asya. Biz ortağız," dedi. Sözlerinin ardındaki derinlik, ikisinin de hislerini daha da karmaşıklaştırdı.

Asya, "Evet… evet, ortaklığımız için 'iyi ki' dedim zaten," dedi. Kelimeler ağzından çıkarken hissettiklerini bastırmaya çalışsa da, sesi hafifçe titredi.

Kemal'in telefonu çalmaya başladı. Ekrana bir an göz attıktan sonra, "Bana müsaade, işler beni çağırmaya başladı bile," dedi, hafif bir gülümsemeyle telefonu işaret ederek. Asya, başıyla onaylayıp gülümsedi.

Kemal, telefonu kulağına götürmeden önce Asya'ya dönerek, "Lütfen daha dikkatli ol," dedi. Sesi hem ciddi hem de yumuşaktı. Asya, hafif bir tebessümle başını sallayarak karşılık verdi. Kemal ardından telefonu cevaplayarak uzaklaştı.

Kemal, çağrıyı sonlandırdıktan sonra başıyla Asya’ya veda etti ve arabasına doğru yöneldi. O sırada güvenlik görevlisi Asya'ya döndü: "Asya Hanım, aracınız hala bakımda. Sizi bırakmamı ister misiniz?"

Kemal, bu duruma müdahil oldu ve "Ben bırakırım seni istersen?" dedi.

Asya, güvenlik görevlisine teşekkür ettikten sonra, "Şirkete gidecektim, taksiyle hallederim. Teşekkür ederim Kemal," diye yanıtladı.

Kemal, ısrarla, "Lütfen Asya. Şimdi buradan taksi bulmak zor olur," dedi. Gözleri, ona kararlılığını yansıtıyordu.

Asya, bir an düşündükten sonra, "Pekala, öyle olsun. Çıkalım o halde," dedi ve ikisi birlikte arabaya doğru yürüdüler. Kemal, kapıyı açıp içeri girmesine yardımcı olunca, şaşkınlıkla ona baktı; bu nazik hareket, içinde sıcak bir his uyandırmıştı. Kemal ardından kendi tarafına geçti ve motoru çalıştırarak yola koyuldu.

Yolda, bakışları sık sık Asya'ya kayıyordu, âmâ başını çevirmeden dikkatini de yoldan ayırmıyordu. Trafik ışıklarında durduklarında, camı tıklatan bir çocuk Kemal'in dikkatini çekti. Camı indirdiğinde çocuk heyecanla, "Abi, güllerim taze ve çok güzel kokuyorlar. Almaz mısın? Hem ablanın da gönlü olur," dedi.Asya'ya kısa bir bakış attıktan sonra, çocuğa kısık sesle, "Bu güzelliğe bir gül yetmez, sen hepsini ver bakalım," dedi ve göz kırparak gülümsedi. Çocuk, neredeyse bir buket dolusu gülü camdan içeriye doğru uzattı. Kemal, fazla para vererek çocuğa gülümsedi ve teşekkür etti.

Gülleri Asya'ya uzatırken, "Bu kadar gülle ilgilenemem sanırım," dedi. Ardından Asya'nın gözlerine bakarak ekledi, "Bence sana daha çok yakışacaklardır."

Asya'nın yüzünde şaşkınlık ve istemsiz bir gülümseme belirdi. Uzattığı gül demetini alırken, "Keşke daha özel birine hediye etseydin," dedi. Kemal, sözleri üzerine duraksadı ve, “Özel birine ettim zaten…” dedi. Ancak, ağzından çıkan kelimelere şaşırdı. Kendine kızarak gözlerini kaçırdı, "Özel ortağıma," diye toparladı.

Asya hafifçe gülümsedi. "Teşekkür ederim. Ortaklığımız adına kabul ediyorum öyleyse," dedi.

Kemal, gülümseyerek yola odaklanmaya devam etti. İçinde kıpırtılar olan bir mutluluk hissetti. . Arabanın içindeki hava, aniden daha da ısınmış gibiydi; belki de kalplerinin derinliklerinde filizlenen hislerin yansımasıydı bu.

Türkmenler Şirketi'ne vardıklarında Kemal aracı durdurdu. Asya kapıyı açarken, "Kemal, acil işin yoksa, şirketimize hazır gelmişken seni ağırlamak isterim. Ayrıca müşteriler hakkında da bilgi verebilirim," dedi. Kemal, gülümseyerek başını salladı ve bu daveti memnuniyetle kabul etti.

Asya kapıyı kapatınca, hemen aracını park etti ve hızla yanına adımladı. İkisi birlikte içeriye girdiklerinde, Asya'nın elindeki çiçek ve yanındaki Kemal, şirketin içinde adeta bir çekim gücü oluşturdu. Herkes, bu özel ziyaretçiye ve Asya'nın elinde taşıdığı çiçekle oluşturduğu uyuma odaklanmıştı.

Asansöre yöneldiler ve kapılar açılınca içeri girdiler. Birbirlerine baktıklarında, Asya gülümseyerek, "Şu çerçeve karşısında kim bilir ne düşündüler?" dedi. Kemal, gözlerine bakarak, “Belki de bu çiçeği kimden aldığını merak ediyorlardır,” dedi, hafif bir tebessümle. İkisi de gülümseyerek, birbirlerine duydukları çekimi hissetmeye devam ettiler.

Asya, gülümseyerek, "Ve seninle geldiğime göre..." dedi. Kemal, hafif bir gülümsemeyle yanıtladı, "Sanırım biraz dedikodu kaynağı olduk." İkisi de bu durumu eğlenceli bulmuşlardı; Asansörün tavanında yansıyan ışıklar gibi, gözlerindeki ışıltı da birbirine kayıyordu.

Kapılar açıldığında, hızlı adımlarıyla ofisin içine daldılar. Cam koridordan geçerken, etraflarındaki gözler hala onlara odaklanmaya devam ediyordu. Asya'nın ofisinin önünde Gonca, gözleri açılarak onlara odaklandı ve hızla yanlarına adımladı. “Asya Hanım,” derken hem Kemal'e hem de çiçek buketine gülümseyerek bakmayı ihmal etmedi.

“Gonca, babam ofiste mi?” diye sordu Asya.

“Evet, ofiste Asya Hanım,” diye yanıtladı Gonca. Asya, çiçekleri uzatırken, “İlgilenir misin?” dedi. Gonca, çiçekleri alarak onayladı ve yüzünde sıcak bir gülümseme belirdi.

Süleyman'ın ofisine doğru yürümeye başladılar. Kapıyı çaldılar ve içeriye girdiklerinde Asya, “Babacığım,” diyerek gülümseyerek yanına doğru yöneldi. Babasına kocaman sarılırken, Kemal, baba-kızın arasındaki sıcaklığı izlerken içi ısındı. Süleyman, gülümseyerek ona dönerek, “Kemal, otursana. Hoş geldin. Ne iyi ettin,” dedi. Kemal, başıyla onayladı ve masanın önündeki koltuğa oturdu.

Süleyman, Asya’ya dönerek, “İyi misin kızım?” diye sordu. Babasına güvenle bakarak, “İyiyim baba, sen nasılsın?” dedi. Kemal, onların bu samimi diyaloglarını dinlerken bağlarını hissediyordu.

Süleyman, “Çalışmalar yoğun ama iyi gidiyor. Sizin gelişiniz ofisi canlandırdı,” diyerek gülümsemeye devam etti.

Süleyman, Kemal'e dönerken samimi bir şekilde, “Kemal, sen nasılsın?” dedi. Kemal, gülümseyerek yanıtladı, “Teşekkür ederim Süleyman Bey, iyiyim. Sizi tekrar görmek, gerçekten güzel.”

Süleyman, memnuniyetle başını salladı ve, “Öyleyse bu ziyaret bizim için de çok keyifli oldu,” dediç,asistanına bağlanarak, “Üç kahve getirir misin lütfen?” dedi.

“Ee, anlatın bakalım çocuklar,” dedi Süleyman, gözlerini merakla onlara çevirerek.

Asya, “Her şey verimli ilerliyor. Kemal ile limandaki gelişmeler ve işleyiş hakkında konuştuk,” dedi, bir gülümseme ile devam etti. Kemal, “Evet, her şey zamanla daha iyi oturacaktır, Süleyman Bey,” diye ekledi.

Süleyman, kahkaha atarak, “Beyi bıraksak mı evlat?” dedi. Kemal gülümsedi ve “Peki, Süleyman abi,” diye karşılık verdi. Aralarındaki samimiyet, ofisteki havayı daha da sıcak hale getirmişti.

Kahveler ofise geldiğinde herkes bu anın tadını çıkarmaya başladı. Sohbetin sıcaklığı, Süleyman Türkmen’in Kemal’e karşı kurduğu dostane bağla daha da arttı. Bir süre sonra, Süleyman’ın telefonu çaldı ve ekranında "Signore" yazısını gördü.

Telefonu açarak, “Nasılsınız, Signore?... Evet... Tabii, tabii, hemen,” dedi ve görüşmeyi sonlandırıp laptopunu açtı.

Görüntülü arama ekranında Giovanni belirdi, İtalyan aksanıyla, “Süleyman Bey, nasılsınız?” dedi.

Süleyman, “İyidir, Signore. Sizi sormalı,” diye yanıtladı.

Giovanni, “Yeni ortaklığınızı duydum ve çok mutlu oldum,” dedi. Süleyman, Asya ve Kemal’e bakarak, laptopu çevirdi. “Evet, Signore. Asya ve Kemal de ofisimde zaten,” dedi.

Asya gülümseyerek, “Buongiorno, Signore,” dedi.

Giovanni, “Buongiorno, Asya Hanım. Size de buongiorno, Kemal Bey,” diyerek Kemal’e de selam verdi. Kemal başıyla selamladı ve “Merhaba,” dedi.

Giovanni, “Ortaklık adına sevindim ve Kemal Bey ile tanışmak için sabırsızlanıyorum. Sizi yarın İtalya’ya bekliyorum. Hem de önemli gelişmeler var, Asya Hanım,” dedi.

Asya, “Yarın çok acil olmadı mı, Signore?” diye sordu, endişeli bir şekilde.

Giovanni, “Öyle gibi ama, Kemal Bey ile görüşüp onlarla da bağlantı sağlayarak işleri hızlandırmak istiyorum,” dedi, sesinde kararlı bir ton vardı.

Asya, Kemal'e bakarak, “Kemal Bey için uygun ise...” dedi, sesi nazik ama kararsızdı. Kemal, gülümseyerek, “Uygundur, Signore. Yarın görüşmek üzere,” dedi. Asya, Kemal'in bu cevabıyla memnun bir gülümseme belirdi.

Giovanni, “Çok iyi, çok iyi. Yarın görüşmek üzere,” diyerek gülümsedi ve bağlantıyı kesmek için elini kaldırdı.

Süleyman, “O halde ben biletlerinizi ayarlayayım. Siz de erkenden çıkıp hazırlanın,” dedi. Asya ve Kemal, bu ani gelişme karşısında memnuniyetle başlarını salladılar. Asya, Süleyman’a teşekkür ederek, Kemal ile birlikte ofisten ayrılmak üzere yola çıktılar.

Kapıdan çıkınca Asya, “Kemal, biraz emir vaki oldu, kusura bakma,” dedi.

Kemal, gülümseyerek, “Eğer bize katkı sağlayacaksa, kusura değil, neticeye bakalım Asya,” diye yanıtladı, bu olumlu yaklaşımıyla ona baktı ve birlikte yürümeye devam ettiler.

Asansörle zemin kata indiler. Kemal, yürürken Asya’ya döndü, “Araban hala yok, bırakmamı ister misin?” dedi.

Asya, “Evim Kemerburgaz’da, Kemal. Seni oraya yormam. Yine de teşekkür ederim, şirket aracıyla gideceğim,” dedi. Kemal, başıyla onayladı, “Peki, yarın haberleşiriz o zaman. İyi günler Asya,” dedi.

Asya, cevap veremeden telefonu çaldı. Karşıdan gelen ses, Ömer’in paniğiyle titriyordu. “Asya abla, annem gözünü açmıyor, lütfen yardım et, nolur!” Ömer’in sesindeki endişe, Kemal’in de dikkatini çekmişti. Kaşlarını çatarak Asya’ya baktı.

Asya, “Tamam, Ömer. Sakin ol, bana adresini söyleyebilir misin?” dedi. Ömer adresi verdi ve telefonunu kapattı.

Kemal’e dönerek, “Kemal, çok acil olmasa sana zahmet vermezdim. Beni götürür müsün?” dedi.

Kemal, “Tabii ki götürürüm. Kötü bir haber mi var?” diye sordu.

Asya, “Yolda anlatırım, çıkalım hemen,” dedi ve birlikte arabaya geçip yola çıktılar.

Yolda, Kemal’e durumu anlattı. Kemal, “Umarım kötü bir şey olmamıştır,” dedi. Asya, “Umarım,” diye yanıtladı. Adrese vardıklarında Kemal, navigasyona bakarak, “Burası galiba,” dedi ve arabayı durdurdu.

Hızla indiler. Evi görünce içlerine bir sızı yerleşti; pencere yoktu, çatının yarısı yıkılmış ve naylonla kapatılmıştı. Birbirlerine bakıp ve kapıyı çaldılar.

Ömer kapıyı açtı, “Asya abla,” dedi, elinden tutup Asya’yı annesinin yanına götürdü. Kemal de peşlerinden içeri girdi.

Evin içinde sadece bir yer yatağı ve bir ısıtıcı vardı. Asya etrafa bakarken içindeki sızı daha da arttı. Gözlerini Ömer’in annesine çevirdi. Boynuna dokunup nabzını yokladı.

Kemal’e döndü, “Sanırım tansiyonu düşmüş, baygın,” dedi, birlikte kadını yer yatağına taşıdılar.

Ömer, “Asya abla, annem iyi mi?” diye sordu.

Asya, “Merak etme, sadece baygın.” dedi.

Ömer başını salladı ve Asya, dolaptan yiyecek bir şey almak için yaklaştı ve kapağı açtı. Dolabın boşluğu, içindeki tüm boşluğu ve çaresizliği hissettirdi. Kapağı kapattı ve Kemal’e baktı. Kemal de aynı hisle ona bakıyordu; manzara içlerini burkmuştu

“Asya, böyle olmaz. Hastaneye gidelim,” dedi Kemal.

Asya, “Ömer, hastanede annene daha iyi ilgi olacaktır, o yüzden hastaneye gidiyoruz. Tamam mı?,” dedi. Ömer onayladı ve hemen kapının anahtarını aldı ve dışarı çıktıklarında kapıyı kilitledi, evini korumak istiyordu minik elleriyle.

Asya, arka kapıyı açtı ve annesinin yanına oturttu. Yola çıktılar. Asya, Kemal’e baktı ve ikisi de birbirlerinin düşüncesini okur gibi hissetti. Buruklukları içlerine akıyordu.

Hızla hastaneye vardılar ve Asya, o sırada sedye istemeye gitmişti ve sedyeyi sağlık çalışanları getirdi. Kadını dikkatlice yatırdılar ve içeriye hızla aldılar. Asya, Kemal ve Ömer de onları takip etti. Acilin bekleme alanında beklemeye koyuldular.

Asya, Ömer’i bir koltuğa oturttu ve önünde diz çökerek, endişeli gözlerine bakarak, “Merak etme, Ömer. Bak doktorlar annenle ilgileniyor. Endişelenme artık,” dedi.

Kemal, onlara baktı ve hemen Asya’nın yanına diz çökerek, “Evet, Ömer. Annen için güçlü olmalısın. Birbirinize destek olup varlığınızla her şeyi yenebilirsiniz. Sen annen için büyük bir armağansın, Ömer. Koca bir yüreği olan cesur bir evlatsın,” dedi. Ömer, ikisininde boynuna sarıldı. “Teşekkür ederim “ dedi.

Kemal gözünü Asya’ya kaydırdı ve hayran bakışları yakaladı. Gülümsedi, Asya ise Kemal’in bu davranışını derin bir minnettarlıkla karşıladı. Kısa bir sessizlikten sonra, herkesin içinde bulunduğu burukluk, biraz olsun hafifledi ve umut, ortama yayılmaya başladı.

Doktor, yaklaşınca herkes doğruldu. “Durumu iyi, sadece yetersiz beslenme ve biraz da akciğerde enfeksiyon var ama ciddi değil,” dedi.

Herkes derin bir oh çekti. “Tedavi için burada kalması, enfeksiyonun tamamen ortadan kalkması için önemli,” ekledi doktor.

Asya başını salladı. “Peki, uzun sürer mi?” diye sordu. Doktor, “Üç güne iyi olacaktır,” dedi. Asya, Ömer’e bakıp gülümsedi. “Duydun değil mi? Biraz burada misafir olacaksınız, sadece Ömer,” dedi. Ömer gülümsedi.

Doktor, “Ömere uygun bir yer hazırlarız, Asya hanım, merak etmeyin,” dedi.

Asya teşekkür etti ve “Unutma Ömer, her zaman ara ablanı, tamam mı?” dedi.

Ömer, “Çok sağ olun abla ve abi. Dualarım hep sizinle olacak,” dedi.

Vedalaştılar ve Kemal, Ömer’e son kez eğilerek kulağına fısıldadı. Cebinden bir şeyi Kemal’e verdi. Kemal, yüzünü okşadı, doğruldu ve Asya ile beraber çıkışa doğru yürümeye başladı.

Arabaya ilerlerken Asya, “Ömer sana ne verdi?” diye sordu. Kemal, elindeki anahtarı göstererek, “Sen yokken evine göz kulak olacağım dedim, o da anahtarı verdi,” dedi.

Asya, “Bu ne içindi?” diye sordu. Kemal gülümsedi ve arabanın yanında durdular. “Bir yuvayı dişi kuş yaparmış; o yüzden Ömer’in yuvası için sana ihtiyacım var Asya,” dedi.

Asya, sözlerinin anlamını kavrayarak gülümseme yüzüne yayıldı. Memnuniyetle başıyla onayladı ve arabanın kapısını açarak içeri girdi. Kemal de oturdu ve motoru çalıştırdı.

Kemal, birkaç telefon açarak evde gerekli olan tamirat ve düzenlemeler için ustaları ayarlamaya koyuldu. Aynı anda, Asya da tanıdığı mağazalarla iletişime geçerek eşyalar ve diğer ihtiyaçlar için düzenlemeler yaptı. İkisi de görevlerini hızla ve etkili bir şekilde yerine getirerek, Ömer’in evine en iyi şekilde destek olmayı amaçladılar.

Asya ve Kemal, birlikte tekrar Ömer'in evine vardıklarında derin bir nefes alarak birbirlerine baktılar ve kapıyı açtılar. Akşam yavaşça çökerken ustalar da konuma geldiler ve hummalı bir çalışma başladı. Önce tahribatlı yerler tamir edildi, ardından rutubetler için harekete geçildi. Pencere ölçüleri de alındı, ancak tüm bunlar gün içinde tamamlanamazdı. Tamirat ustaları, gereken malzemeleri not alıp oradan ayrıldılar.

Herkes gittikten sonra Asya ve Kemal yalnız kaldılar. Kemal, boya kutularına bakarak Asya'ya dönüp, "Yarın İtalya'ya gideceğiz," dedi. Ceketini çıkartıp kenara bıraktı. "Benim de bir faydam dokunsun gitmeden," diyerek boya kutusunu açtı ve uygun şekilde hazırlamaya başladı.

Asya, "Dinlenmeyecek misin yolculuk için?" diye sordu, bu soruyu sorarken sanki cevabını bilircesine gülümsedi.

Kemal, "Gönlüm dinlenir, bedenim için bu kadarı kafidir, Türkmen kızı," dedi. Bu hitap, Asya'nın içinde hoş bir his yayılmasına neden oldu; daha önce böyle bir şekilde hitap edilmemişti ve kendisini temsil eden bu kelimeler, onu mutlu etti.

Uyum içinde boyamaya başladılar. Gece karanlığı çöktüğünde nihayet işlerini tamamlamışlardı. Evin ortasında durup yaptıkları işe baktılar; duvarlar artık taze bir renge bürünmüştü. O an, ikisinin de telefonuna mesaj bildirimi geldi.

Kemal, mesajı açarak, "Yarın sabah 7’de uçuşumuz. Şimdi geldi mesajı," dedi.

Asya, "Uygun bir saat, ne geç ne çok erken," diye yanıtladı. Kemal, "İşimiz bittiğine göre şu fırçaları suya bırakıp çıkalım," dedi.

Birlikte çalışarak hızla bitirdiler. Kemal, ceketini giydi ve Asya’ya da ceketini uzattı; ancak çenesinde bir boya tanesi gördü. Eli, istemsizce çenesindeki boya lekesine uzandı ve çenesinden tutunca Asya, şaşkınlıkla gözlerini kaldırıp ona baktı.

"Boya... leke yapmış..." derken, Kemal gözlerini ayıramadı ceylan gözlerinden.

Yavaşça elini çekti , ancak aynı sözü gözlerine geçirememişti. Asya, gözlerini kaçırdı ve çenesindeki boyayı telefonun kamerasıyla bakarak sildi. Sonra Kemal’e döndü, "Gidelim mi?" diye sordu.

Kemal, başıyla onayladı ve eli ile önden gitmesini işaret etti. Işıkları kapattıktan sonra kapıdan çıktı ve kapıyı kilitledi. İkisi, gecenin karanlığında birbirlerinin yanında yürüyerek arabaya geçtiler. O kısa an, sessizliğin hakim olduğu bir an olmuştu.

Yol boyunca konuşmadan yolculuk ettiler ve Kemal, Kemerburgaz’daki evine vardığında kapıda durdu.

Sağ tarafa dönüp Asya’ya baktı; "Her şey için çok teşekkür ederim Kemal. Ömer için yaptıkların paha biçilemez," dedi Asya takdirle bakarak.

Kemal, "Sen olmasaydın Ömer'i tanıyamazdım. Daha nice Ömerlere ulaşacağız inşallah... Vakıftaki kampanyanda en büyük destekçi olmaya devam edeceğim. Bütün o güçlü küçük bedenlere merhem olmaya fırsatım olacak. İyi ki varsın..." dedi.

Asya’nın kalbine dokunan bu cümleler, Kemal'e karşı hissettiği derinliği arttırıyordu. "İyi geceler, Kemal. Sabah görüşürüz," dedi.

Kemal, gözlerinden ayrılmadan, "İyi geceler. , Türkmen kızı.” diye yanıtladı.

Asya, yüzündeki gülümseme ile başını sallayarak arabadan indi ve eve doğru ilerledi. Kemal, onun arkasından bakarken, bu küçük ama anlamlı anın etkisi altında kalmıştı.

Her ikisi de, yarınki buluşmanın heyecanıyla evlerine döndü.

Asya, evine girerken aklında Kemal’in son sözleri yankılanıyordu. "Türkmen kızı..." Bu hitap, onun içinde sıcak bir his uyandırıyordu.

Kemal de arabanın direksiyonunda evine doğru yola çıktığında, "Türkmen kızı," diye mırıldandı ve gülümsedi o da. Bu hitabı her ikisi de çok sevmişti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%