"Aslında beni ölümüne hep hazırlamıştı, hep inandırmıştı. Sadece ben inanmak istemedim."
Alnımı yasladığım soğuk mezar taşından kaldırarak ıslak gözlerimi karşımda bana ifadesiz bir şekilde bakan adama çevirdim. "İnanmak istemiyorum Oğuz.." dedim titrek bir sesle. "Senin de gideceğine inanmak istemiyorum. Gitme olur mu?" Buz mavisi gözleri sözlerimle hüzünle titreşirken, bana bakarak içli bir nefes verdi. Sanki o da bunun olacağını biliyor ama olmamasını diliyor gibiydi. Hiç bir şey söylemeden beni kolları arasına çekerek başımı göğsüne yasladı. Saçlarımın arasında gezinen dudaklarını hissettikçe gözyaşlarım ardı ardına akıyor, siyah tişörtünde ıslak bir yol çiziyordu. "Lütfen.." diye sızlandım hıçkırıklarımın arasından. "Bana bu acıyı bir daha yaşatma." Hafifçe geri çekilerek yüzümü iri avuçları arasına aldı. Gözleri direkt olarak gözlerimi hedef alırken, güven verici bir şekilde bakıyordu. "Şşttt.." diyerek alnımı alnına yasladı. Dudakları dudaklarıma dokunurken, "Seni asla bırakmam." diye fısıldadı yemin etmiş gibi. Hemen sonra ise dudakları dudaklarımın arasına sızdı. Varlığını belli edercesine yoğun bir şekilde öperken, ihtiyacım olan sıcaklığa minnetle sokuldum. Haziran ayında bile üşüyordum fakat onun tek dokunuşu beni alev alev yakıyordu.. |
Bunları da beğenebilirsiniz
|
0% |