@culpaamia
|
Ben fotoğraflara bakakalmışken, ekrana Karsu'nun çağrısı düştü. Zoraki bir şekilde nefesimi toparlayarak telefonu oyalanmadan açtım.
"Senin mekandan beraber çıktığın adam buymuş." dedi Karsu attığı fotoğrafları kastederek. "Kamera kayıtlarını aldım. Kim o adam? Tanıyor musun?"
Kalbimin çarpıntı sesi kulaklarıma ulaşacak durumdayken, Karsu'yu dinlemiyordum bile. Telefonu hoparlöre alarak kulağımdan çektim ve tekrar fotoğraflara baktım.
İki fotoğraf.
Kumral, kehribar gözlü bir adamla sarmaş dolaş çekilmiş, ikimizinde gülüşerek birbirimize baktığı iki fotoğraf. Benim fotoğrafım.
Cihangir ve benim.
Ne yapacağımı bilemeyerek öylece ekrana baktığımda Karsu bana seslenip duruyordu telefondan. Titreyen ellerimle telefonu tekrar kulağıma koydum.
"Dilşah? Tanıdığın biri herhalde? Baksana, cevap bile vermiyorsun."
Sesim malum yerlerime kaçmıştı. "Evet.." diyebildim zorlukla. Derin bir nefes alarak kendimi toparlamaya çabaladım. "Kuzenim."
"Ne!" diye bir çığlık yükseldi telefonun öbür ucundan. "Şu bahsettiğin Cihangir bu muydu?!"
Cevap vermedim. Veremedim. Aklımda binlerce soru dolaşıyordu. Kafamı acilen toparlamam lazımdı.
"Karsu, ben seni sonra arayacağım." diyerek telefonu yüzüne kapattım. Belki de ayıp ediyordum fakat kafam o kadar karışıktı ki... Zihnime dün geceye ait bir kaç görüntü doldu.
Odamdaydım. Karşımda Cihangir vardı. Ben kollarımı boynuna sarmıştım, o da bana bir şeyler söylüyordu fakat ne söylediğini hatırlamıyordum. Devamını hatırlamak için zihnimi yokladım ama yoktu. Görüntü bu kadardı.
Ve de bir başka görüntü. Beni kucağına alarak merdivenlerden çıktığı an vardı kesik kesik de olsa. Koridorda ayakta durabilmem için belimden destek oluşu...
Bu kadardı.
Koca geceye ait hatırladığım tek şeyler bunlar mıydı? Olamazdı. Delirmek üzereydim.
Ben sadece Karsu'yla biraz kafa dağıtmaya çıkmıştım. Cihangir olaya nasıl dahil olmuştu, ben niye ona güvenli alan bulmuş koala gibi sürekli sarılıyordum, onun bu hikaye içerisindeki rolü neydi? Kimdi?
Sorular beynimi içten içe kemiriyordu ama hiç birine bir cevabım yoktu. Neler olup bittiğini öğrenmek için yanıp tutuşurken, bunun tek yolunun Cihangir'e sormak olduğuna karar vermiştim.
Utanıyor muydum yaptıklarımdan, evet. Ama sormaktan başka çarem var mıydı, hayır. Bu yüzden battı balık yan gider diyerekten yerimden kalktım ve odamdan çıktım. Umarım sadece Cihangir evdedir ve amcam gelmeden bu konuyu halledebilirdik. Yavaş adımlarla aşağı inerken, salona girdiğimde yemek masasında oturan Cihangir ve amcamı gördüm. Onlar yavaş yavaş yemeklerini yerken gözleri bana çevrilmişti. Bende ilerleyip masada benim için ayrılan yere oturdum. Anlaşılan yemeğe de gecikmiştim.
Herkes sessizce yemeğini yerken, yemeğini bitiren amcam sandalyesini ittirerek ayağa kalktı.
"Afiyet olsun."
"Saol baba." dedi Cihangir. Amcam salonun öbür ucuna, koltuklara otururken sırtı bize dönmüştü. Bunu fırsat bilerek sandalyemi iyice Cihangir'e yanaştırdım amcamın duymaması için.
Gözleri, hayırdır der gibi üstümde gezinirken, "Konuşmamız lazım." diye fısıldadım.
Benim aksime normal bir tonda, "Konuşalım." dedi yemeğini yemeye devam ederken. Bacağımla bacağını dürterek tekrar bana bakmasını sağladım.
"Sessiz ol." diye uyarımı yaptıktan sonra, "Dün geceyle alakalı." dedim hala kısık bir sesle. Cihangir kafasını aşağı yukarı sallarken, yemeğini bırakıp rahat bir şekilde geriye doğru yaslandı. Önce amcama, sonraysa bana baktı.
"Babamın duymasını istemiyorsun herhalde." dedi avaz avaz bir şekilde. Sinirle masanın altından uzun tırnaklarımla bacağını cimcikledim. Yüzünü acıyla buruşturdu. Bu adamın sesinden zoru filan olabilir miydi?
"Tabii ki istemiyorum!" dedim hemen. "Ama biraz daha bağırırsan tüm köşk öğrenecek!"
Dediklerimi umursamadan ellerini masanın üstünde birleştirdi. O da bana doğru eğilirken amcam duymasın diye nerdeyse kafamı kafasının içine sokacaktım. Sarımsı gözleri tam dibimde, alttan alttan bana bakıyordu.
"Ne bilmek istiyorsun?" dedi kısık bir sesle. Hiç düşünmeden cevap verdim.
"Dün gece ne olduysa."
Dudakları iki yana doğru çapkınca kıvrıldı. "Odaya girmeden öncekileri mi, yoksa odaya girdikten sonrakileri mi?"
Tüm vücudumu kaplayan şaşkınlık yüzüme de yansımış olmalı ki, "Şaka yapıyorum." dedi hemen. Koluna minik bir tokat attım.
"Doğru düzgün anlat şunu Cihangir!"
Derin bir nefes alıp verirken, "Pek bir şey olmadı." dedi önemsiz bir ifadeyle. "Babam seni merak edince gelip bakmak istedim." Bana yandan bir bakış attı. "İyi ki de gelmişim." dedi kinayeli bir sesle.
"Bunun için teşekkür ederim." dedim istemeye istemeye de olsa. Sıra en merak ettiğim şeyi sormaya gelmişti. "Orda olduğumu nerden biliyordun peki?"
Sorduğum soru çok saçmaymış gibi bir yüz ifadesi yaptı. "Story atmıştın?" dedi sorar bir şekilde.
Story mi atmıştım?
Kaşlarım çatılırken masanın üzerine bıraktığım telefonumu aldım. İnstagrama girip profilimin üstüne tıkladığımda ne zaman attığımı asla bilmediğim bir story açılmıştı.
Kalabalık mekanın locadan, yani benim oturduğum yerden çekilmiş bir resmiydi. Resmin çoğu yeri bulanıkken üstüne mekanın konumu etiketlenmişti. Hızlıca storyi silerek telefonu tekrar masaya bıraktım.
"Bu kadar sarhoş olduğuma inanamıyorum.." diye mırıldandım kendi kendime. Utançla yüzümü ellerimin arasına aldığım için sesim boğuk çıkmıştı. Cihangir güldü.
"Olabilir böyle şeyler. Çok takma kafana."
Ellerimi yüzümden çekerek ona doğru döndüm. "Takmıyorum zaten ama ilk günden sarhoş şekilde sana yakalanmak... En son isteyeceğim şeylerden biriydi."
Sandalyesini ittirerek ayağa kalktığında gülümsedi. "Şikayetçi değilim. Sarhoş halin epey eğlenceliydi."
Ben de gülümsediğimde Cihangir masadan kalkarak amcamın yanına gitti. Bir kaç şey konuştukları sırada ayağa kalkarak odama doğru çıkan merdivenlere ilerliyordum. Cihangir benden önce davranarak merdivenlerden çıktığında amcama, 'ben aşağıda olacağım.' dediğini duymuştum.
Aşağı mı? En son bıraktığımda bu köşkün bir bodrum katı yoktu. Merakla adımlarımı hızlandırarak Cihangir'e yetiştim merdivenlerde.
"Aşağıya ne inşa edildi?" diye sordum. Hala yukarı çıkarken yüzüme bakmadan, "Kapalı havuz." diyerek cevapladı beni. Sonra adımlarını yavaşlatarak yüzüme baktı. "Gelmek ister misin?"
Demek ben yokken Cihangir köşkü kendi isteğine ve hobilerine göre dekore etmişti. Kapalı havuzu görmeyi istediğim için, "İsterim!" dedim hemen. Heyecanlı halim onu eğlendirmişti. Güldü. Bu sırada benim odamın olduğu kata da gelmiştik. O bir üst katın merdivenlerini yavaş yavaş çıkarken ben kendi katımın koridorundaydım. "Bekliyorum seni." diye seslendi bana doğru. Kafamı aşağı yukarı sallayarak odama girdim.
Bikinim nerdeydi? Ya da mayom? Hangisini giymeliydim bilmiyordum. Hatta onları nereye koymuştum onu bile bilmiyordum. Kapaklarını açarak daha bir saat önce özenle düzenlediğim dolabımı kurcaladım. En sonunda siyah ipli bikinimi bulduğumda memnuniyetle gülümseyerek elbisemin altından onu giydim. Havlumu ve bir kaç eşyamı daha aldığımda hazırdım. Odamdan çıkarak aşağı, kapalı havuzun bulunduğu bodrum katına indim.
Ufak adımlarla koca kapıyı ittirerek içeri girdiğimde, burası beklediğimden çok daha büyüktü. Yavaş adımlarla ilerleyerek Cihangire bakındım. O sırada başka bir kapı açıldığında onu gördüm. Altında sadece lacivert bir şort vardı. Üstü tamamen çıplaktı.
'Altı sene önce de böyle miydi bunun vücudu' diye düşünmeden edemedim. Yalan söyleyemeyecektim. Vücudu baya iyiydi. Bu inkar edilemez bir gerçekti.
Tüm zenginler yakışıklı ve iyi bir vücuda sahip olmak zorunda mıydı? Şu zamana kadar cemiyette bir tane bile sportif kişiliği olmayan bir zengin adam görmemiştim. Anlaşılan tüm milyonluk adamların istekleri aynı oluyordu. Cihangir de geçtiğimiz senelerde bunu farketmiş olmalı ki baya değişmişti. Tüm kızların hayran olabileceği bir yüze, vücuda, zekaya ve paraya sahipti. Bana doğru yürürken üstümdeki elbiseyi işaret etti alaycı gözlerle.
"Çıkarmayacak mısın?"
Çıkaracaktım elbette fakat şimdi iki tane sorunumuz vardı. Birincisi, ben bu elbiseyi onun karşısında nasıl çıkarıp da bikiniyle kalacaktım? Odada utanmam gibi geliyordu ama şimdi utanıyordum.
İkincisi, havuz beklediğimden daha derindi ve benim yüzme bilgim sınırlıydı. Genelde sığ yerlerde yüzdüğüm için tek yaptığım kendimi zoraki bir şekilde suyun üstünde tutmaktı. Derin yerlerde hiç yüzmemiştim çünkü boğulma fikri bana oldukça korkunç geliyordu.
Duyduğum sesle düşüncelerimden sıyrıldığımda, Cihangir'in suya atladığını gördüm. Beş saniye kadar suyun altında kaldıktan sonra çıkarak kollarını havuzun fayansına yasladı. Kumral saçları alnına yapışmışken, bu haliyle oldukça çekiciydi.
"Hadi." diyerek havuzu işaret etti. Derin bir nefes alarak elbisemin alt kısmından tuttum. Tek hamlede çekip çıkardığımda beni rahatsız etmek istemez gibi gözleri sadece gözlerimdeydi. Elbiseyi çıkarana kadar bakmadı fakat siyah, incecik ipli bikinim dikkatini çekmiş gibi bir kaç saniye de gözlerini üstümden alamadı.
"Cihangir.." dedim hem konuyu değiştirmek, hem de asıl soruna dikkat çekmek amacıyla, kısık bir sesle. "Bu havuz biraz fazla derin."
"Eee?" dedi ne var bunda der gibi. Havuzun kenarında dikkatlice oturarak ayaklarımı suyun içine doğru sarkıttım. Aşağıya doğru baktığımda gördüğüm karanlık beni ürkütmüştü. Su cidden baya derindi. Yok, yok. Asla atlayamazdım.
Gözlerimi gözlerine çıkararak, "Ben hiç bu kadar derin sularda yüzmedim. Yapabilir miyim bilmiyorum." dedim.
Söylediklerimi çok önemsiz buluyormuşçasına söylendi. "Atla sen, yapamazsan ben sana yardımcı olurum."
Ne derse desin içimdeki korkuya engel olamıyordum."Ya olmazsan?"
"Boğulmana izin verecek değilim Dilşah." dedi ters ters. Bu açıklama bana makul geldi. Kendimi yavaşça suyun içine bırakmaya çalışırken, kalçama kadar suya girdim. Soğuk su vücudumu ürpertse de buna saniyeler içinde alışmıştım. Hala havuzun mermerine tutunarak dengede durmaya çalışırken Cihangir'in bir anda belimden tutup beni baş aşağı çevirmesiyle kendimi daha ne olduğunu anlamadan tepetaklak bir şekilde suyun içinde buldum.
Korkuyla düzelmeye çalışarak kollarımı iki yana açtım. Yüzeye çıkmayı denedim fakat git gide daha da batıyordum sanki. Panik bir halde hızlı hareket etmem beni daha çok suyun dibine çekiyordu. Ayrıca bir anda düşmemin etkisiyle de su yutmuştum. On beşinci saniyemde hala ümitsizce çırpınınca belimde bir çift el hissettim. Anında kendimi suyun üstünde bulurken, karşımda bulanık bir halde görebildiğim Cihangir vardı.
"Ne yapıyorsun be?" diye çemkirdim nefes nefese. Aynı anda tekrar düşmemek için kollarımı sıkı sıkıya boynuna dolamıştım. "İnsan öyle suya itilir mi? Hayvan!"
Cihangir suyun etkisiyle yüzüme yapışan ıslak saçlarımı geriye itelerken sırıttı. "Sadece test etmek istedim."
Kollarımı boynundan çektiğimde arkamda olan havuzun kenarına çıkıp oturdum. Bunu yaparken tekrar aynı şeyi yapmasın diye çok dikkatliydim. Bacaklarım hala suyun içindeyken dik bakışlarımın hedefi oydu.
"Yüzemem ben burda." dedim gözlerimi devirerek. "Bana göre değil."
Sanki az önce beni suyun içine atan o değilmiş gibi, "Ben sana öğretirim yüzmeyi." dedi. Ters bakışlarımı ona çevirdim.
"Az önce de yardımcı olurum demiştin, Gördük ne yaptığını!"
"Tamam, tamam." diyerek alttan almak ister gibi yanıma yanaştı iyice. "Bu sefer gerçekten yardımcı olacağım."
"Hayır." dedim.
"Naz yapma Dilşah." diyerek elini bana uzattı. "Tamam dedik ya işte, gel hadi."
Huyum kurusun, biri de beni böyle alttan aldı mı hemen tav oluyordum. Yumuşamıştım bile. Kafamı aşağı yukarı salladım.
Çocuksu bir edayla baktım gözlerine. "Tutacağına söz ver."
"Söz." dedi hemen. Kollarını gelmem için öne uzattığında yavaşça kendimi ona doğru bıraktım. Anlık korkuyla bacaklarımı beline dolarken, onun da kolları belimi sıkı sıkı sarmıştı. Yoğun bir şekilde hissettiğim gücü vücudumdayken güvende hissetmemek imkansızdı. Sanki beni her şeyden koruyabilecekmişçesine güçlüydü gövdesi.
"Gördün mü?" diye mırıldanırken göğsüm çıplak göğsüne değiyordu. Yüzlerimiz fazla yakındı. "Sana tutacağımı söylemiştim."
Dudaklarımın arasından, "Hıhıı.." diye bir mırıltı döküldü. Kehribar gözleri tam dibimdeyken, aldığı sıcak nefesler dudaklarıma çarpıyordu. Tam kendimi biraz geri çekecektim ki kapının açılma sesini duydum. İkimizinde bakışları oraya çevrildi.
İçeri giren kişiye kaşlarım çatılmış bir şekilde bakarken, Cihangir'in "Kim bu?" diyen sesi kulaklarıma ulaştı. Cevap kafamda anında belirirken, onun neden burda olduğunu sorguluyordum.
"Dilşah?" dedi siyah saçlarını tepeden at kuyruğu yapmış kız. Benim yüzümü kaplayan şaşkınlığın aynısından onda da vardı.
"Karsu?" dedim en az onunki kadar tuhaf bir ifadeyle. "Senin burda ne işin var?"
|
0% |