Yeni Üyelik
1.
Bölüm

MAZİDEN KESİT

@culpaamia

31 Aralık, 2023 / KORHAN ATABEY /

 

 

İstanbul'un en lüks mekanlarından birindeyim. Soğuk havaya rağmen teras katındaki localardan birinde otururken, parmaklarımın arasında tuttuğum kadehte pahalı ve kaliteli bir viski var. Genelde içki içmeyi sevmiyor ve doğru bulmuyor olsam da, arkadaşlarımın ısrarıyla geldiğim bu mekanda onlara eşlik etmek için sanırım bir kadehe katlanabilirim.

Dudaklarıma yaklaştırdığım içkiyi ağır ağır yudumladığımda, diğer elimle üstümdeki beyaz gömleğin yakalarını çekiştirerek üçüncü düğmesini de açtım. Dışarıda kar yağarken içerisi kalabalıktan ve çalışan klimalardan olsa gerek oldukça sıcaktı. Ya da ben yanıyorum, bilmiyorum ama terasın açık kapısından efil efil esen rüzgar iyi geliyordu. Oturduğum yerde rahatça kaykılarak gözlerimi her zaman yaptığım gibi yanımdaki can yoldaşıma, çocukluk arkadaşıma çevirdim. Beş dakikada bir değiştirdiği kızların yanında onu rencide etmek bu can sıkıcı mekanda tek eğlencem haline gelmişti. Bir kaç dakika ona bakarak ne yaptığını izledim.

Ufuk bu sefer yanına çağırdığı sarışın, alımlı bir kızı kolunun altına alırken, yüzünden silinmeyen sırıtışıyla oldukça sarhoş görünüyordu. Kızın kulağına eğilerek bir şeyler söylediğinde, yabancı olduğunu anladığım kız kur yapar gibi güldü. Yakışıklı piç ne dediyse kızın hoşuna gitmişti. Kızları nasıl etkileyeceğini iyi biliyordu.

"Adın ne senin?" diye bağırdı Ufuk gürültülü müzikten sesini duyurabilmek için. Bir parmağına kızın sarı saçlarından bir tutam dolarken, kız yönünü tamamen ona çevirerek mini elbisesinden gözüken uzun bacaklarını üst üste yerleştirdi.

"Maria." diye bağırdı o da tatlı bir rus aksanıyla. İnce, tiz bir ses aramıza kurulurken Ufuk bana manalı bir bakış atarak tekrar kıza döndü. Ben yalnız başıma otururken onun yanına gelen yabancı kızlar egosunu okşuyordu. Umarım bunun parası için olduğunu anlamayacak kadar salak değildir.

"Maria.." diye mırıldandı Ufuk aklına kaydetmek ister gibi. "İsmin de senin gibi güzel, Maria." sinsi bir bakışla sırıtışı büyürken uzanıp kızın yanağına hafif bir öpücük bıraktı. Hemen sonra ise dudaklarının yönünü kulağına çevirerek bir şeyler fısıldadığında Maria'nın kırmızı rujlu dudakları iki yana kıvrıldı. Yüzümü buruşturarak önüme döndüm. Bu şerefsiz benim yanımda kızlarla sevişecek kadar şuursuzdu.

"Ne oldu, Korhan bey?" diyen alaycı sesi doldu kulaklarıma. "Artık kızları görmekten bile kaçınıyor musun yoksa?"

Kadehimdeki viskinin son damlalarını yudumlarken yönümü ona çevirmeyerek boş gözlerle etrafı izliyordum. Çok fazla yarı çıplak beden vardı. "Kaçındığım kızlar değil, senin şuursuzluğun." diyerek onu cevapladığımda kocaman bir kahkaha attı. Onu neyin eğlendirdiğini bilmiyorum ama artık yaptıklarına şaşırmayı bıraktım. Delinin tekiydi.

"Keşke sen de biraz şuursuz olsan." dedi kinayeli bir şekilde. "Bu gidişle düğününü göremeden göçüp gideceğim!"

Sözleri zaten sıkkın olan canımı iyice sıkarken ters bakışlarımı ona çevirdim. "Babaannem gibi yine başlama sende." Sürekli babaannemin beni evlendirme söylemleriyle dalga geçerken, tek amacı beni sinirlendirmekti. Piç herif bunu nasıl yapıyorsa her seferinde başarıyordu da. Mutlaka beni sinirlendirecek bir şeyler yapıyor ve öfkeden deliye dönene kadar durmuyordu.

Ona aldırış etmeyerek uzanıp kendime bir kadeh daha viski doldurdum. Ortamdaki boğucu atmosferden kaçmamın tek yolu kendimi bir şeylerle meşgul etmekti fakat içki bile beynimi uyuşturarak bu ortamdan sıyrılmamı sağlayamıyordu. Bir kadeh ile başladığım yolculuğu sanırım bir şişeyi devirerek tamamlayacaktım. Bundan şikayetçi de değildim.

Zaten bugün yılbaşı olmasaydı Ufuk bu teklifi sunduğu an kestirip atardım fakat dışarı çıkmanın iyi gelebileceğini düşünerek beni ikna etmişti. Ve ben, bir kere daha Ufuk'un uslanmaz, akıllanmaz bir insan evladı olduğu gerçeğiyle yüzleşmiştim. Hadi be Korhan, Evde otura otura bunayacaksın. Erkek erkeğe bir yerlere çıkalım, takılırız. Dediğinde beni sikimsonik bir mekana getirip yanımda kızlarla sevişmeye başlayacağını elbette ki tahmin etmemiştim.

İçime dertli bir nefes çekerek parmaklarımı sardığım kadehle birlikte geriye yaslandım. Tüm mekanı nerdeyse basstan titretecek bir şekilde çalan müzik baş ağrımı tetiklemeye başlarken başka şeylerle oyalanmak için gözlerimi insanların üzerinde gezdirmeye başladım. Elinde şarap şişeleriyle dans eden, kalçasını sağa sola kıvıran bir çok kadın vardı. Bir çoğunun bakışlarını da üstümde hissediyorum fakat istediğim bir kadın değil. Bu tür mekanlarda olan tek gecelik ilişkileri saçma buluyorum.

Eğer saçma bulmasaydım muhtemelen alt katta, mekanın en ücra köşesinde tek başına oturan kadının masasına bir şişe kırmızı şarap yollardım.

Vücudunu saran bordo, cüretkar bir elbise giyinmişti fakat bu minicik elbisenin içinde bile o kadar naif görünüyordu ki, yaklaşık iki dakikadır onu izlediğimin farkında bile değildim.

Aslında izlediğim şey onu seksi gösteren giysisi, uzun ve dalgalı açık kumral saçları, ela gözleri, sade bir makyajla süslediği güzel yüzü, dolgun dudakları, iri gözleri değil, sadece hüzünlü bakan bakışlarıydı. Bir de elinde tuttuğu fakat asla içmediği bir kadeh viskiydi.

Bu izlememiş halim miydi?

Kafamı iki yana sallayarak gözlerimi kırpıştırdım. Ne yapıyordum ben bu siktiğimin mekanında? Bu kadınla derdim de neydi?! Onu izliyor oluşumu farketmek canımı sıkmıştı. Kimseyi bir sapık gibi uzaktan uzağa izlemek istemiyorum.

Sarhoş mu oluyorum?

Belki de. Fakat bunu sonra da düşünebilirim çünkü içimdeki kadına bakma hissini bastıramıyorum. Ne yaptığını, neden üzgün olduğunu merak ediyorum. Onu üzen sebebi bulup yok etmek istiyorum ama bunun merhamet duygusu olduğunu anlamayacak kadar sarhoş değilim.

Her zaman masum insanlara karşı bir koruma içgüdüm var.

Gözlerim anlamsız bir arayışla onun üstünde süzülürken, hüzünlü bakışlarını ayırmadığı yeri takip ederek gözleri dolu dolu izlediği yerin hedefini bulmuş oldum. Bir kaç saniye duraksayarak anlam vermeye çalıştığımda aklıma gelen ihtimal yumruklarımı sıkmama sebep oldu.

Bir kızla sarmaş dolaş dans eden bu sikik herif onun sevgilisiydi, değil mi? Bu bakışların başka açıklaması olamayacağı gibi gözlem yeteneklerime de güveniyordum. Kırgınlık yansımıştı elalarına. O herife kırgındı. Onunla değil, başka bir kızla dans ettiği için. Onun yerine başka bir kızı tercih ettiği için. Kendisini ikinci kadın konumuna sokarak değersizleştirdiği için.

Siktir! Ne kadar çekici olduğundan haberi var mıydı?

Dolu gözlerinde gördüğüm her yaş içimdeki ilkel dürtünün ateşine odun atarken aşağı inmek ve o şerefsize kimseyi modernlik adı altında aldatmaması gerektiğini kafasını masaya çarparak öğretmek istiyordum. Bunu yapmak için avuçlarım kaşınsa da beni ilgilendirmeyen bir mesele olduğu için sadece uzaktan izlemekle yetiniyorum.

Eğer kız kardeşime yapılmış olsaydı eminim ki onu bu mekana gömerdim. Babama rağmen aldatmayı asla savunan biri değilim. Ve olmayacağım da. Düşüncesi bile köpürmeme neden olurken nasıl savunabilirim ki? Benim nezdimde bir kadın bana aittir. Ben de ona.

Bak anne, düşündüğünün aksine o adama benzemiyorum.

O şerefsize benzemek istemiyorum. Bu en büyük korkum. Bir gün sevdiğim kadın yüzüme annem gibi babama benzediğimi haykırırsa o gün yıkıldığım gün olur.

On iki yaşında sevginden mahrum bıraktığın o çocuk değilim artık, otuz bir yaşında bir adamım. Peki neden hala bir yanım senin tarafından sevilmek istiyor?

İçki yüzünden bulanan beynim neden seni karşıma çıkarıyor, anne?

"Korhan?" Ufuk'un ciddi sesiyle daldığım düşünce denizinden çıktığımda, onu bana kaşları çatılmış bir şekilde bakarken buldum. Semih çok nadir ciddi olurdu fakat bu gerçekten önemli bir şey olduğunu belli ederdi.

"Ne var?" dediğimde bakışlarımı ondan çekerek viski şişesini aldım. Dudaklarıma yaklaştırarak kafama diktiğimde gerçeklerle yüzleşmektense her yolu deniyordum.

Ufuk, "İyi misin sen?" diyerek bana telaşlı gözlerle bakarken şişeyi dudaklarımdan çekerek kafamı aşağı yukarı salladım. "Neden kötü olayım?" Elimin tersliyle dudaklarımı sertçe silerken tek istediğim beynimi uyuşturacak kadar alkol almaktı.

Ufuk sanki bu soruyu sormam ona çok saçma geliyormuş gibi kahve gözlerini kısarak yüzünü buruşturdu. "Ulan iki saattir boşluğa bakıp duruyorsun, merak ettim haliyle."

Kafamı çevirerek farkında olmadan işaret ettiği, boşluk dediği yere baktım. Kadın hala orda oturuyordu fakat Ufuk bu açıdan onu göremiyor olmalıydı. O kadını ona anlatacak değilim. Bu yüzden her zamanki gibi ifadesizlik zırhımı kuşandım.

"Sanane lan benim baktığım boşluktan?!" dediğimde piç herif gülmeye başladı. Ters bakışlarıma aldırmadan, "Yine sinirlendirdik müdürümüzü." diyerek alay ettiğinde masanın üstündeki şişeyi tuttuğum gibi kafasına savurdum. Bu zevzeğin susması için her şeyi yapabilirim.

Şişeyi havada yakalayarak masaya bıraktı. Eğlenen bakışlarla ayağa kalktığında, "Benim burda can güvenliğim yok." dedi sanki çok korkuyormuş gibi. Sırıttı. "Gidip kendime beni koruyacak bir kadın bulacağım."

"Siktir git."

Gülerek masadan uzaklaşırken nereye gittiğini bile sormadım. Kafa açmaktan başka bir şey yaptığı yoktu zaten. Umarım gider ve geri dönmezdi çünkü bu sefer suratına bir yumruk geçirmeyeceğimin garantisini kimse veremezdi.

Derin bir nefes alarak ellerimle yüzümü sıvazladım sakin olmak adına. Yerimde iyice kaykıldığımda bakışlarımın hedefi yine dönüp dolaşıp aynı kişiyi bulmuştu. Bundan rahatsız değilim. Bu yüzden izlemekte de bir sakınca görmüyorum. Onu izlemek benim için özenle çizilmiş bir tabloyu izlemekten farksızdı. Güzel şeylere bakmak insana zevk verirdi ve bu kız haddinden fazla güzeldi.

Eline viski değil, kırmızı şarap yakışırdı.

Durdum. Ona şarap yollamak istiyorum. Neden bilmiyorum ama bunu deli gibi istiyorum. Gecenin başından beri tek düşündüğüm ellerine bir kadeh kırmızı şarap yakışacağı ve bunun doğru olup olmadığını kendi gözlerimle görmek istiyorum. Etraftan geçen garsonlardan birine basit bir el işareti yaparak yanıma çağırdım. Evet, bunu yapacağım. Bir şişe şarap bana hiç bir şey kaybettirmez.

"Şu kadın.." dedim yanıma gelen garsona. Başımla işaret ettiğim yere bakarak beni onayladı. "Ona benim adıma bir şişe kırmızı şarap götür."

Garson not defterine bir kaç şey karalarken, "Sizin ikramınız olan şarap-" diye söze başlamıştı ki elimi kaldırarak onu susturdum.

"İkram demeyeceksin." Genelde abaza insanlar kadınların masasına ikram içki gönderirdi. Ben bir abaza değilim ve bu şekilde anılmakta istemiyorum. "Bu kadın bana kırmızı şarabı hatırlatıyor." diyerek aklıma gelenleri sıraladım. "Bunu ona söyle."

Garson kafasını aşağı yukarı salladığında not defterine bir şeyler yazarak uzaklaştığında bakışlarım merakla kadının oturduğu masaya döndü. Gözlerimi kısarak dikkatle baktığımda ne tepki vereceğini merak ediyordum. Gözümü bile kırpmadan onu izlemeye başladım.

Önce yanına yaklaşan başka bir garsonu gördüm. Sonra ise garsonun elinde oldukça kaliteli bir şişe kırmızı şarapla ona doğru eğilerek kulağına bir şeyler söylediğini. Ela gözlerini şaşkınlık kaplarken kaşları da çatıldı. Bir şeyleri görmeyi beklemekten çok beni arar gibi etrafına bakındığında ise gözlerimiz kesişti.

Bana öylece bir kaç saniye baktı. Zarif parmakları uzanıp şarap şişesini kavrarken bakışlarını benden çekmeden ayağa kalktığında bordo elbisesinin tamamını görmüş olmam nerdeyse dudaklarımı uçuklatacaktı. Bu... Bu çok iddialı bir elbiseydi. Her erkeğin aklını başından alabilecek kadar üstünde büyüleyici duruyordu.

Bakışlarım onun üstünde gezinirken nefes alma ihtiyacıyla derin bir kaç soluk çektim ciğerlerime. Teras kapısından gelen soğuğa rağmen iyice terlemeye başladığımı hissediyorum fakat şikayet ettiğim sıcaklamak değil, bunun sebebinin o kadın olması. Daha önce hiç bir kadını bu kadar arzuladığımı hatırlamıyorum.

Bunu sadece bakışlarıyla nasıl yapıyor?

Ben onu seyre dalmışken o hızlı adımlarla yürüyerek üst kata, yani benim olduğum locaya doğru gelmeye başladı. Bunu yaparken elinde sıkı sıkı şarap şişesini tutuyor olması onu kafamda kıracağını düşündürse de, sakin bakışları bunun tam tersi olduğunu söylüyordu.

Yürüdü. Biçimli bacaklarıyla zarif ama kadınsı bir şekilde merdivenleri çıkarak yanıma ilerlediğinde çok geçmeden masamın önüne gelmişti. Bana üstten üstten bakarken şarap şişesini masanın üstüne güm diye bir ses çıkararak sertçe bıraktı. Tepki vermeden izlemeye devam ettim fakat yanıma, bacaklarımızın birbirine değeceği kadar yakınıma oturunca ifadesizliğim sekteye uğradı. Kaşlarım çatılı bir şekilde ona baktım.

Gözlerini süzerek bana bakarken güzel bir şekilde tebessüm etti. Bu hareketi içimi titretirken ise dudakları konuşmak için aralandı.

"Teşekkür ederim."

Teşekkür mü?

Şişeyi kafama geçirmesini beklerken, teşekkür mü ediyor?

 

 

 

Loading...
0%