Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@deeindeniz

Sonuna kadar inkâr kızım, hadi aklına kuvvet, yaparsın sen bu işi! Kendime gaz da verdiğime göre işte şimdi sıçtık!

"Benim değil o," dedim elindekine zararlı maddeymiş gibi bakarak. Hadi karışmış olabilir insanlık hâli ne diye sabahın köründe kapıya dayanıyorsun be adam?

"Benim mi o zaman?" dedi Emre şaşkınlıkla.

"Ben nereden bileyim? Ne yapıyorsan artık?" dedim kaşlarımı yukarı kaldırıp dudağımı büzerken.

"Yok artık daha neler? Ne yapacağım ben bunu Gamze? Markette karıştı bence, benden sonra sen vardın," dedi Emre üstündeki şaşkınlıktan sıyrılıp kendinden emin konuşarak. Hemen sıvama aşamasına geçtim. Bu işler benden sorulur, Emre daha beni tanımıyordu.

"Sırada senden önceki müşterinin de olabilir, içine atmışsındır belki poşetin," dedim bana verdiği bahaneyi kullanarak.

"Benden önceki müşteri yetmiş yaşındaki dedeydi. Ne yapacak acaba, tavuklarına mı kullanacak?" dedi güldü gülecek arası. Gülme, bak nöronlarım ayaklanıyor, istila çıkacak birazdan. O zaman tamamen kapatma tuşuna giderdik.

"Ver şunu Allah'ın cezası!" dedim, paketi elinden alıp kapıyı hızla yüzüne kapattım.

Kapattığım anda da kahkahasının o muhteşem tınısını duydum. Yüzümde istemsizce bir gülümseme oluşurken, az önce olan konuşma geldi aklıma. Benim sonuna kadar inkâr modu da kapanmış oldu böylece. Yan taraftaki yatak odasının kapısı açıldığında Seda görüş açıma girdi.

"Ne oluyor ya sabah sabah?" dedi elleriyle gözlerini ovuşturarak.

"Yok bir şey," dedim yanından geçip üst kata çıkarken. Hâlâ sinirliydim, biraz daha konuşursak dün gecenin konusu patlayabilirdi ve ben sabah sabah bu kadar rezil olmuşken Seda'nın cırtlak sesini hiç çekemezdim.

Merdivenlere yönelip üst kata çıktım. Odaya girip sinirle üstümdeki hırkayı çıkartıp attım. Yastığı yüzüme bastırıp çığlık attım. En sonunda rahatlayınca yastığı sakince yatağın üstüne bırakıp yatağıma geri yattım. Buz gibiydi içerisi, hemen yatağın içine girip dizlerimi karnıma çekmiştim. Emre'nin evi niye sıcaktı da burası soğuktu ki? Üşüyordum ama hâlâ çok uykum vardı. Yatağın içinde döne döne sonunda tekrar uyudum.

Gözlerimi açtığımda başımda dikilen bir Seda vardı. Gözlerimi geri kapadım. Bu bir kâbus, şimdi gözlerimi geri açacağım ve Seda gitmiş olacak, diye söylendim içimden. Lütfen kâbus olsun Allah'ım. Acı şu Gamze kuluna bir defalık.

"Gözünü açıyor bir de geri kapatıyor ya, kalk çabuk kalk, misafir geliyor," dedi Seda. Allah'ım kâbus değilmiş ya, diyerek kalktım yattığım yataktan. Resmen kül kedisi hayatı yaşıyorum. Seda da üvey annem mi oluyor? Aman Allah korusun.

"Ne bakıp duruyorsun öyle ya?" Seda bana kaşlarını çatmış bakarken içimi çektim.

"Gül yüzüne bakıyorum, sabah sabah seni görmek günümü nasıl da güzelleştiriyor," dedim ayağa kalkıp ona üstten bakarken. 1.50'lik boyuyla başını geriye atıp bana baktı.

"Laf mı sokuyorsun sen bana?" dedi gözlerini kısarak.

"Yok canım estağfurullah, ne haddimize?" Yüzümde yapmacık bir gülümsemeyle yatağımı toplamaya başladım.

"Neyse, abinin arkadaşının eşi ve annesi geliyor. Bir şeyler hazırla, yardım et, hamileyim yani."

Kendini acındırıp hamileliğinin arkasına sığındıktan sonra odadan çıktı. Sanki dünyadaki tek hamile Seda, insan ırkını devam ettirecek de pamuklara sarmamız gerekiyor kendisini. Yatağımı toplayıp kaldırdım, üstümü değiştirdim. Saat dokuz buçuktu henüz. Mutfağa geçip çay suyu koydum, hızla kahvaltıyı hazırladım.

"Yenge, kahvaltı hazır," dedim her günkü repliğimi tekrarlayarak.

Seda gelip oturdu, hemen başladı kahvaltıya. Yok yani beni beklese iki dakika, açlıktan bayılacak. Kıtlıktan çıkmış gibi yerken çayları doldurup oturdum ben de sandalyemi çekerek.

"Kaçta gelecek misafirler?"

Ona bakmayarak kahvaltımı yaparken. Bakarsam yemek yiyemeyeceğimi bildiğim için önüme aldığım tabağa koyduğum kahvaltılıklardan yiyordum. Öyle abartarak yiyordu ki insanda iştah falan kalmıyordu.

"Öğlen gelirler on iki bir gibi. Kek, poğaça falan yaparsın, ben de kısır yaparım," dedi Seda, ağzı dolu olduğu için sesi boğuk çıkıyordu. Ama aklıma takılan soru bu kız kısır yapmayı biliyor muydu? Zehirlenmese gelenler iyiydi. Kesinlikle yemeyecektim ben orası kesindi.

"Ben yaparım kısırı da," dedim korka korka.

"Oldu, başka? Kim yaptı diye sorarlarsa gerine gerine ben yaptım dersin hepsini." Şimdi anlaşıldı derdi bunun. Hava atamayacak ya ben yaptım diye, ondan yapıyor.

"Sen bilirsin," dedim çayımı yudumlayarak.

Emre'de demlediğim çayımı bile içememiştim. Sabahki hâlimizden sonra bir daha yüzüne bakamam zaten. Çatalımı elime almıştım ama tüm iştahım gitmişti. Derin bir iç çektim. Ben özelimi tanımadığım kişilerle paylaşmayı sevmiyorum. Emre ile normal bir muhabbetimiz zaten düne kadar yoktu. Şimdi ise berbattı.

"Ben doydum. Hazırlığa başlıyorum, anca biter," dedim masadan tabağımı kaldırarak. Seda yemeye devam ettiği için masaya dokunmadım.

Hızla malzemeleri çıkartıp çikolatalı ıslak kek yaptım, abim de çok severdi. Kek hazır olunca pişmesi için sıcaklığını ayarladığım fırına verdim. Seda'nın istediği poğaça yerine sigara böreği yapmak daha cazip geldi. Alışverişte hazır yufka aldığım için peynirli maydanozlu iç yapıp yufkanın yarısını sardım. Kalan yarısını ise benim en sevdiğim tarif olan pratik, tavada yalancı su böreği yaptım. İki saatte üç çeşit hazırlamıştım. Böreği kızartmadım soğumaması için, yarım saatte pişiyor, hemen hazır oluyordu zaten. Mutfaktan çıkarken Seda'ya seslendim.

"Benim işim bitti, kısırı yapacaksan malzemeleri masanın üstüne çıkarttım." Mutfak savaş alanına dönecekti.

"Tamam," dedi televizyondan başını bile kaldırmadan.

Böyle yapacağını bildiğim için umursamadım. Yukarı odaya çıkıp üstümü değiştirdim. Saçlarımı toplayıp ev topuzu yaptım. Aşağı indiğimde Seda hâlâ olduğu yerde oturuyordu. Ama bu sefer onun işini yapmaya hiç niyetim yoktu. Kendisi bilirdi, sonuçta ben teklifimi yapmıştım.

Telefonumu elime aldım ve sosyal medyada dolaşmaya başladım. Abimin beğendiği gönderilerden Emre'yi buldum. Yanında bir arkadaşıyla çekilmişti ama yazdan kalma bir resimdi. Geçmiş gün olarak paylaşmıştı. Paylaştığı yerin lokasyonuna baktığımda Aydın olduğunu gördüm. Acaba memleketi miydi yoksa arkadaş ziyareti mi?

"Kime bakıyorsun sen telefonun içine girmiş?" dedi Seda bana doğru eğilerek. Hemen telefonun ekranını kapattım. Abime yetiştireceğine emindim çünkü.

"Saat on iki buçuk, birazdan gelecekler ve sen halen kısırı yapmadın," dedim geriye yaslanırken.

"Ayy!" diyerek yerinden kalktı aceleyle. Gülümseyerek mutfağa gidişini izledim.

Ben de telefonu açıp Emre'nin sosyal medya hesabından çıkmak için baktığımda fotoğrafını beğendiğimi gördüm. Hemen beğeniyi geri çektim ama olan olmuştu, bildirim giderdi kesin. Ulan Seda, bir gün de hayırlı bir işe yara, anca beni rezil et! Elimi alnıma vurdum sinirle, o arada kapı çaldı. Oturduğum yerden kalkıp, telefonumu her ihtimale karşı cebime koydum. Kapıya doğru ilerleyip kapıyı açtım beklemeden.

"Hoş geldiniz," dedim gülümseyerek.

Karşımdaki kız benim yaşlarımdaydı. Kızın iri ela gözleri, siyah saçları vardı, benden on santim kadar kısaydı. Annesiyse ellili yaşlarda, balık etli, beyazlamış saçlarıyla oldukça içten bir gülümsemesi olan bir kadındı. İçeriye geçmeleri için kenara çekildim.

"Hoş bulduk," dedi ikisi de içeriye geçerken gülümseyerek.

"Hoş geldin Cemre, hoş geldin Zahide teyze," dedi Seda gülümseyerek. Ama bu benim çok iyi bildiğim yapmacık bir gülümsemeydi. Seda'ya, "Hoş bulduk," dedikten sonra misafirler üstlerindeki montları çıkarttılar, salona girip koltuklara geçtiler.

Onlar otururken çay suyu koyduğum için mutfağa gittim. Ortalık savaş alanı gibiydi, her yer batmış, yer ince bulgur parçalarıyla dolmuştu. Hızla hepsini toplayarak çöpe attım. Kalan kısırlık bulgur ile yeniden yapmak uzun sürerdi. Bu yüzden dolaptan daha önce haşladığım patatesi çıkartıp doğradım. Biraz maydanoz, marul, yeşil soğan alıp yıkadıktan sonra doğrayıp patatesin içine ekledim. Sosunu da hazırlayınca patates salatası olmuş oldu kısır yerine. Hızla çayı demleyip, bardakları hazırladım. Böreğin de altını yaktım hemen kızarması için o arada. Kek ve sigara böreği hazırdı. Servisleri de hazırlayıp bir tarafı kızaran böreği ters çevirdim. On dakika sonra pişen böreği de ekleyip servisleri elime aldım, salona geçtim. Daha sonra da çay servisini yapıp oturdum.

"Maşallah pek de hamaratsın kızım," dedi Zahide teyze gülümseyerek.

"Teşekkür ederim, patates salatasını yengem yaptı, çok güzel yapar," dedim ben de gülümseyerek.

Seda ise bozuntuya vermeden gülüyordu. Mutfağı o hâle getirdikten sonra zaten konuşması hataydı. Bana bulaşmaması için onun yaptığını söylemiştim yoksa bütün övgüyü sen aldın gibi şeyler saçmalayıp durur, canımı sıkardı.

"Enfes olmuş her şey, elinize sağlık," dedi Cemre de gülümseyerek.

"Afiyet olsun." Seda hevesle cevap verdiğinde, başımı iki yana salladım. Sakin ol Gamze, bunlar da geçecek.

"Okuyor musun Gamze?" diye sordu Cemre bana. Sorusuyla birlikte başımı tabağımdan kaldırıp baktım ama benden önce Seda cevapladı.

"Yok, koca bekliyor," dedi Seda gülerek.

Onun dışında kimse gülmediği için sustu. Ne zaman fark edecek acaba komik olmadığını ve laf sokmaya çalışmasının ne kadar saçma olduğunu? Kimse kimseyle yarışmıyordu, keşke bunun farkına varsa biraz.

"Okulum bitti, Tarih öğretmenliği mezunuyum, şimdiyse atama bekliyorum," dedim Cemre'ye hitaben.

"Maşallah çok da güzelsin, bekâr oğlum olsa kaçırmam alırım seni," dedi Zahide teyze gülümseyerek. Seda iyice bozulurken ben de gülümsedim.

"Valla çok tatlı kız anne, sen yine de bir bak, yengem olmadı ama arkadaş oluruz artık," dedi Cemre bana göz kırparak.

"Evlilik düşüncem henüz yok, önce mesleğimi elime almak istiyorum," dediğimde istemsizce Seda'ya kaydı bakışlarım. Üniversiteye koca bulmak için gitmişti kendisi malum.

"Ne güzel, hiç kocam çalışsın eline bakayım demiyorsun. Diplomayı süs niyetine alan o kadar çok kız var ki," diyerek takdir dolu bir gülümsemeyle baktı bana Zahide teyze. İstemsizce güldüm, tam da Seda'yı tarif ediyordu.

Zil çalınca oturduğum yerden kalkıp kapıya ilerledim. Abim mi geldi acaba diye düşündüm. Bazen öğle yemeğine geliyordu, belki yemeğe gelmişti. Kapıyı açınca yine Emre ile karşılaştım ama yanında Kerem de vardı. Bir Kerem'e bir Emre'ye bakınca kafam karıştı. Neden geldiklerini merak ettim. Fotoğrafını yanlışlıkla beğendiğim için gelmiş olamazdı değil mi? Yok canım, gelmezdi bence. Gelse bile yanında Kerem'i getirmezdi, mantıksız olurdu bu.

"Merhaba," dedi Emre.

Loading...
0%