Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@deeindeniz

Gözlerimi ovuşturup dağılan saçlarımı omuzlarımdan geriye attım. Yatağım hemen pencerenin kenarında olduğu için yatakta oturdum ve perdeyi açıp aşağıya baktım. Kaşlarım çatışırken gördüğüm kişiden emin olmaya çalıştım.

"Yok kızım, daha uyanmadın sen." Kendi kendime konuşup, gözlerimi kapatıp açtım ve tekrar baktım. Aşağıda bana bakan Emre miydi yoksa rüya mı görüyordum?

"Tık."

Cama bir taş daha gelince kendime geldim, hemen pencereyi açıp baktım, eliyle gel işareti yapıyordu. Manyak mıydı bu sabahın köründe? Pencereyi kapatıp yataktan kalktım. Üstüme baktım, eşofman takımım vardı, sorun yoktu. Hemen bir çorap geçirdim ayağıma, aşağıya indim.

Seda hâlâ uyuduğu için montumu giyip anahtarı aldım. Sessizce kapattım kapıyı. Arka tarafa giderken de etrafa bakıyordum biri var mı diye. Sonunda arkaya geldiğimde üstünde askeri kamuflajıyla beni bekleyen Emre'yi gördüm. Ayaklarım nedense çok üşüyordu.

"Günaydın," dedi bana bakarak. Aniden gelen esnemeyle elimi ağzıma kapattım.

"Günaydın," dedim ben de yarı uykulu.

"Sana pek aymış gibi değil ama," dedi gülümseyerek.

Bacaklarıma mı bakıyordu o? Ben de bakışlarını takip ettiğimde çorabımın biri sarı diğeri pembeydi. Bu da yetmezmiş gibi Seda'nın evde giydiği tüylü kokona terliklerini giymiştim! Üstelik tek sorun bu da değildi, Seda 36 giyerken ben 38 giyiyordum, yani ayağımın arkası tamamen yere basıyordu! Gözlerimi sımsıkı kapatıp açtım. Derin bir nefes alıp içimi çektim. Bu çocuk neden hep beni rezil bir şekilde görüyordu?

"Sabahın köründe karga bokunu yemeden pencereme taş atan sensin!" dedim sinirle söylenirken uyku sersemi.

"Hey sakin, tamam," dedi gülümsemesini bastırarak.

"Seni dinliyorum," dedim ikinci bir esneme beni içine çekerken. Yatağıma tekrar kavuşmak istiyordum, Emre'nin zümrüt yeşili gözleri ilgimi çekse de uyku önemliydi.

"Bugün yılbaşı organizasyonu var, sen de gelecek misin?" diye sordu. Hiç beklemediğim bir soruydu, aileler gittiği için Emre'nin gitmeyeceğini düşünüyordum. Sonuçta evli değildi.

"Evet, abim düzenliyormuş, geliyorum," dedim sorusuna hâlâ anlam veremeyerek.

"Tamam o zaman, benim gitmem gerekiyor, görüşürüz," dedi Emre arkasını dönüp hızlı adımlarla ayrılırken. Bu neyin kafasıydı acaba?

Adımlarımı geri eve doğru yönlendirdim. Kapıdan girince botlarımı giyip tekrar çıktım. Ekmek büfesine doğru ilerlemeye başladım. Uykum tamamen uzaklaşmıştı benden. Saat henüz yedi olmuştu. Abim bu saatte çıkıyordu evden ve dışarıda yakalanmak istemediğim için bahanemi bulmuştum. Ekmek büfesine geldiğimde aklım hâlâ Emre ile ilgili karışıktı. Kendi gelemeyeceği için mi sormuştu acaba? Belki de beni başka bir yere davet edecekti. Düşünceler beynimde dönerken Kerem'in büfede olduğunu fark ettim.

"Günaydın," dedim gülümseyerek.

"Günaydın Gamze, erkencisin," dedi beni fark ettiğinde gülümseyip.

"Sorma, kurtlar uyutmuyor," dedim başımı iki yana sallarken.

"Sizin ev lojmanın dış sınırında olduğu için normal, kurt ulumalarından uyuyamamışsındır." Kerem, tespitini söylerken yanlış yoldaydı.

"Ya öyle tabii," dedim ben de uzatmadan.

Bu bildiğin kurt değil iki bacaklı, zümrüt gözlü, taş olan kurt demeyecektim tabii ki.

"Bugünkü yılbaşı organizasyonuna gelecek misin?" dedi Kerem iki ekmeği poşete koyup uzatırken. Herkes de takmış benim gelmeme. Sanki çıkıp şarkı söyleyeceğim.

"Abim organize ediyor, geliyoruz hep birlikte," dedim ekmekleri alırken.

"Peki, afiyet olsun."

Kerem yüzündeki gülümsemeyi bozmazken, cevap verdim.

"Teşekkürler, kolay gelsin."

Büfeden ayrılarak yürümeye başladım. Sıcak ekmekler oldukça güzel kokuyordu. Bir tilki vakası daha yaşamak istemediğim için adımlarım hızlıydı. Eve geldiğimde cebimden anahtarımı çıkartıp açtım. Anahtarla kapıyı açınca ayakkabılarımı çıkartıp içeri girdim. Abim ve Seda'nın kapıda beni beklediğini gördüm. Birden karşımda ikisini görünce yüreğim ağzıma geldi.

"Ne yapıyorsunuz?" dedim damağımı elimle yukarı kaldırırken.

"Asıl sen ne yapıyorsun? Odana baktım yoktun," dedi Seda bana şüpheyle bakıp gözlerini kısarken. Kim bilir abime neler söyledi yine.

"Taze ekmek aldım sana yengecim," dedim elimdeki ekmek olan poşeti yukarı kaldırıp gülümserken.

"Ben demiştim sana Seda gelir şimdi diye, ne abarttın öyle," dedi abim kaşları çakılırken. Abimin aklını gazetelerin üçüncü sayfa haberleriyle doldurmuştu anlaşılan.

"Ne bileyim canım ekmek aldığını?" diye sordu Seda dudağını büzüp masum bir ifade takınırken. Bunlar bana işlemezdi.

"Yengecim nasıl bilmezsin? Geçen tilkiler kovaladığında beni, taze ekmek olmazsa yemem demedin mi?" dedim ben de saf ayağına yatarak. İçimdeki oynak Gamze beni alkışlarken, teveccühünüz efenim, dedim kendilerine.

"Seni tilki mi kovaladı?" dedi abim gözlerini sonuna kadar açarak şaşkınca.

"Üzgünüm yenge, abime söylemediğini bilmiyordum," dedim başımı önüme eğerek. Masum ayağı öyle yapılmaz Seda Hanım, bak gör şimdi.

"Seda ben sana daha ne diyeyim, pes!" dedi abim sinirle Seda'ya bakıp.

"Abi yengemin bir suçu yok, kızma ona. Emre Bey sağ olsun kurtardı tilkilerden beni, yoksa kahvaltı niyetine yiyeceklerdi güzel kardeşini," dedim içimi çekerek. Emre'yi de övdüğüme göre işlem tamam.

"Prensesim benim, gel buraya," dedi abim beni kollarının arasına alarak. Ah Seda, sen beni harcarsın da ben seni harcamam mı sandın?

"Sorun yok abi, yengem de bilemezdi, sonra çok üzüldü. Değil mi yengecim?" dedim Seda'ya bakarak. Kem küm ederken keyifle izliyordum.

"Aaa evet, çok üzüldüm," dedi. Gülmemek için yanaklarımın içini ısırıyordum.

Abim hazırlıklar yoğun geçeceği için kahvaltı yapmadan işe gitmişti. Seda bana ters ters bakıp geri odasına gitti. Sanırım artık benden biraz olsun çekinmesi gerektiğini anlamıştı bugünkü performansımdan sonra. Ben de ekmekleri mutfağa bırakıp kendime güzel bir kahve hazırladım. Uykum açılmıştı artık, kahvemi alıp yanına da dün yaptığım kekten koydum. Yukarı odama çıkıp telefonumdan sosyal medyaya girdiğimde Emre'nin bana istek gönderdiğini gördüm. Heyecandan az daha kahveyi döküyordum.

"Sakin ol Gamze," diye kendimi telkin ettim.

İsteğini kabul edersem abimle ve benimle arkadaş olduğu için kesin abim görürdü. Seda'nın sosyal medya hesabı olmadığı için rahattım en azından. İsteği olduğu gibi bırakıp çıkış yaptım. Kahvem bitince dün geceki bardak ve cips tabağını da alıp mutfağa indim. Bulaşıkları hallettikten sonra odaya çıkıp duygusal müzik listemi açtım, yatağıma uzandım. Uykum yeniden geldiğinde kulaklıkları çıkartıp yatağa iyice kıvrıldım.

Uyandığımda saat on bire geliyordu. Seda'nın beni uyandırmaması halen kendi uyuduğu için mümkündü sadece. Aşağı indim, mutfağa geçip kahvaltı hazırladım. Seda'yı uyandırmak için kapısını çaldım, ses gelmeyince merak edip kapıyı açtım. İçeride kimse yoktu. Banyo ve tuvalete de bakınca en son aramaya karar verdim. Telefon sonuna kadar çaldı, tam kapatırken açtı.

"Yenge, merak ettim evde göremeyince." Direkt konuya girdim uzatmadan.

"Abin aradı, merkezde işi varmış, ben de alışveriş için onunla geldim. Sen gerek yok demişsin," dedi Seda yanında abim olduğu için mecburen cevap vererek.

"Tamam, kolay gelsin size."

Telefonu kapatıp derin bir nefes aldım. İnsan en azından haber verirdi ama o düşünce nerede Seda'da. Ben de mutfağa dönüp kahvaltımı yaptım. Ortalığı toplayıp odaya geri çıktım ve yarım bıraktığım kitabımı okumaya başladım. Başka yapacak bir şeyim yoktu akşama kadar. Kitap bitince film açıp izledim, sonra bir şeyler atıştırdım. Zar zor akşamı ettiğimde çalan zille Seda ve abim gelmişti.

"Hoş geldiniz."

Abim ve Seda içeri girince ben de onlarla salona geçtim. Seda kendine bordo, uzun hamile elbisesi almıştı ve o leoparlı elbiseden bin kat daha iyiydi. Abimle birlikte diğer elbiseyi giymemesi için yeni elbisesini öve öve bitirememiştik. Herkes odasına dağılıp hazırlanmaya başladı saatin yaklaşmasıyla.

Elbisemi giyip hafif bir makyaj yaptım. Saçlarımı tarayıp omuzlarımdan aşağıya bıraktım. Dalga dalga olan kahverengi saçlarım neredeyse belime kadar uzamıştı. Küpelerimi ve saatimi taktım. Hazır olduğumda siyah kabanımı ve çantamı da alıp odadan çıktım, aşağıya indim. Abim beni gördüğünde ıslık çaldı.

"Çok güzel olmuşsun." Yüzünde gülümsemeyle başparmağını kaldırıp olumlu işareti yaptı.

"Siz de çok yakışıklısınız beyefendi," dedim, gülümseyerek üstündeki takım elbiseye baktım. Çok yakışmıştı.

"Ben güzel değil miyim?" dedi Seda hemen duygusal rolüne bürünerek. Odadan çıkıp yanımıza gelmişti. Bizi dinlediğini biliyordum yine, kapı arkaları ondan sorulurdu.

"Sen en güzelisin hayatım," dedi abim hemen. Kıskançlık da zor iş, sürekli mesai, hiç dur durak yok.

"Hadi gidelim." Abim oturduğu koltuktan kalktığında ben de kapıya doğru ilerledim.

Saat sekiz buçuktu ve dokuzda başlıyordu eğlence. Abimin çalıştığı askeriye on dakikaydı lojmanlara. İlk defa gideceğim için de heyecanlıydım. Daha önce yakınından geçmiştik merkeze giderken ama hiç içine girmemiştim. Evden çıkıp arabaya doğru ilerledik. Seda, abimin yanına otururken ben arkaya geçtim.

Yaklaşık on dakika sonra askeriyeden içeriye girmiştik. Abim arabayı park edince birlikte ilerledik. Geçtiğimiz her yerde askerler vardı. Yönetim yazan binanın önüne geldiğimizde birinci kattaki büyük salona girdik. İçerisi oldukça kalabalık görünüyordu ama ben sadece bir kişiyi arıyordum.

Emre ile gözlerimiz kesiştiğinde, aradığımı bulmuştum.

Loading...
0%