Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. Bölüm

@deeindeniz

Emre'yle şaşkınlıktan ikimiz de bir süre öylece birbirimize bakıp kaldık. Sızlayan parmağımda bile artık sızı hissetmiyordum. Emre'nin yüzünün her bir santimini inceledim. Sürekli tıraş olduğu için pürüzsüz yüzünü, ince hatlara sahip burnunu, kalın dudaklarını ve beni en başından beri kendine çeken gözlerini. Emre tam ağzını açmış bir şey söyleyecekken kapının açılma sesini duyuldu odanın içinde.

"Hah, buradaymışsınız," diye bir ses geldi.

Sinirle gözlerimi kapatıp açtım. Emre hiç geri çekilmeden tuttuğu pamuğu geri çekip gazlı bezi parmağıma iki defa doladı ve yara bandı ile tutturdu. Narince parmağımın üstünü okşadığında yutkundum. Gözleri gözlerime değdiğinde dikkatli bir şekilde bana bakıyordu.

"Yarına kadar suya değdirme, sızlamasın," dedi Emre geri çekilirken.

"Teşekkür ederim." Tebessüm ettiğimde başını salladı önemli değil der gibi. Yan tarafına döndüğünde Özge'yi gördü.

"Buyurun Özge Hanım, bir şey mi vardı?" diye sordu Emre kapıda kollarını birleştirmiş bize bakan kıza. Özellikle 'hanım' kısmını bastırarak söylemesiyle tek kaşımı kaldırdım. Biraz önceki konuşmamız geldi aklıma.

"Evet, Emre ya ben çok sıkıldım da dolaşalım mı?" dedi Özge çocuk gibi. Emre de bakıcısı oluyordu herhâlde.

"Görevliyim Özge Hanım, yerime dönmem gerekiyor, zamanım yok," diye kestirip attı Emre. Gülmemek için yanaklarımın içini ısırdım. Bu kıza az bile yapıştı resmen.

"Ondan kolay ne var canım, ben hallederim," dedi şımarık kız çocuğu. Allah'ım sen beni bu dünyada imtihan ediyorsun ki direkt cennete gideyim. Yok yani, Seda ve Özge'yle başka bir açıklaması yok bence.

"Bakın Özge Hanım, burası benim iş yerim ve siz de benim komutanımın yeğenisiniz. Lütfen hareketlerinize dikkat edin," dedi Emre oldukça ciddi durarak.

Bu kadar sert bir uyarı elbette beklemiyordum ama hak ettiği su götürmez bir gerçekti. Kız resmen Emre'ye yapışıp kalmıştı ve yüzsüz olduğu için de kibarca hayır demeyi anlamıyordu. Neredeyse, gel bak burada yatak var deneyelim mi, diye soracaktı. Oturduğum sedyenin kenarını sıktım sinirle.

"Onunla buraya gelip ilgileniyorsun ama o da komutanının kardeşi." Özge sinirle konuştuğunda, gözleri bir anlığına bana dönüp geri Emre'yi buldu. O derken de eliyle sanki burada yokmuşum gibi işaret etmişti beni.

"Daha fazla burada kalamayacağım," dedim sedyeden inerek.

Ben yokmuşum gibi tartışmaları cidden sinir bozucuydu. Özge'nin saçmalamasını dinlemek yerine Seda'yı tercih ederdim. Düşünün o kadar vahim bir durumdaydım. En azından Seda'ya alışmıştım, yeri geldiğinde lafımı sokuyordum ama bu kız abimin komutanının yeğeniydi. Bir tatsızlık çıkması durumunda hem abim hem de Emre sorun yaşayabilirdi.

"Gamze bekle, sana göstermem gereken bir yer daha vardı," dedi Emre arkamdan gelirken. Kolumda hissettiğim el ile durdum. Emre'ye döndüğümde arkada bana sırıtarak bakan Özge'yi gördüm. İçimden bir ses, aptallık yapma Gamze, kızın eline koz verme, dedi.

"Tamam, gidelim hadi." Sakince konuştuğumda beni çift kişilikli sanmasa iyiydi.

Emre ağzı açık şaşkın bir hâlde bana bakıyordu. Adam normal olarak şaşırır tabii ki! Bir öyle diyordum bir böyle. Sonunda derin bir nefes aldı ve cevabım onu tatmin etmiş olacaktı ki gülümseyerek konuştu.

"Gidelim."

"Ben ne olacağım?" Deminki sırıtan ifadesinin yerine somurtan Özge, Emre'ye sorduğunda cevabı ben verdim.

"Geldiğin yolu biliyorsundur, aynı yolu takip et," dedim gülümseyerek.

Özge sinirle ilerleyip yanımızdan geçerken sadece Emre kolumdaki eliyle beni diğer yöne çevirdi. Kolumda duran eline baktığımda o da yeni fark etmiş gibi hemen elini çekti. Elini kolunu bir süre nereye koyacağını bilememiş gibi en sonunda cebine koydu. Özge'nin arkasından memnun bir şekilde baktım. Koridorda tekrar ilerlemeye başladık sonrasında.

"Bu taraftan." Sağ taraftaki koridoru işaret ederek beni yönlendirdiğinde birlikte yürüyorduk.

Koridora girdiğimizde sesler yükselmeye başladı. Televizyon sesi daha yüksek gelse de bayağı bir ses vardı. Emre bir kapının önünde durup bana gülümseyerek kapıyı açtı. İçeri girdiğimizde altı kişinin bir masanın etrafında oturduğunu ve televizyon izleyerek çay içtiklerini gördüm. Emre'yi görür görmez hazır ola geçmiş, ayağa kalkmışlardı. Çekingen bir şekilde geride duruyordum Emre'nin arkasında.

"Rahat arkadaşlar," dedi Emre. Herkesin bakışı bize dönünce gözlerindeki merakı görebiliyordum. Emre odaya girince ben de peşinden ilerledim.

"Gamze Hanım rütbe yükseltme sınavlarında bize öğretmenlik yapacak, Haşim Albay'ın teklifini kabul ederse. Tanışın istedim, belki kabul etmesinde yarar sağlarsınız." Konuşma tarzı daha yumuşaktı diğer askerlere göre. Sanırım rütbe olarak yakındılar birbirlerine, omuzlarındaki rütbelere daha dikkatli bakmaya çalıştım.

"Ercan Varlı, İzmit," dedi en baştaki asker bir adım öne çıkarak. Esmer, neredeyse Emre ile aynı boylarda, kahverengi gözlü ve siyah saçlıydı. Hepsi yaş olarak birbirine yakın duruyordu.

"Lütfen böyle tanışmayalım, normal arkadaş tanışması olsun. Ben komutan değil öğretmenim." Tebessüm ederek askerin yanına gidip elimi uzattım, asker de elimi karşılıksız bırakmayıp tuttu hemen. Hafifçe sıktıktan sonra elimi bıraktı.

"Gamze Karademir. Edebiyat, Tarih, Vatandaşlık ve Coğrafya konusunda yardımcı olacağım, eğer anlaşırsak." Bunlar hem üniversitede hem de KPSS için sözel konularda çalıştığım derslerdi. Elimden geldiği kadarıyla, bildiğim her konudan bahsetmek istiyordum.

"Memnun oldum Gamze Hocam," dedi Ercan Astsubay da.

Rütbesini yakından gördüğüm için artık biliyordum. Hepsinin yaş ortalaması yirmi beş otuz civarıydı. Sakalsız yüzleri ve asker tıraşlı üç numara saçları vardı. Onların aksine Emre'nin saçları daha uzundu. Aynı rütbede olduklarını sanıyordum ama arada fark vardı anlaşılan.

"Ben de memnun oldum." Bu sefer yanındaki askere elimi uzattım.

"Semih ben de Gamze Hocam, memnun oldum." Başımı bayağı bayağı yukarı kaldırdım yüzünü görmek için.

Kahverengi, kısa saçlı ve kahve gözlü bir askerdi. Sert duruşu ve yıkılmaz tavrı disiplin konusunda hepsinin sıkı bir eğitimden geçtiğini gösteriyordu. Boyu 1.95 olmalıydı çünkü Emre'den bile uzundu Semih. Seda'nın bana baktığı gibi alttan bakıyordum, ki bunu sevmiştim, demek Seda da böyle hissediyordu. Adam resmen Türkiye'nin Hulk şubesiydi.

"Ben de memnun oldum," dedim gülümseyerek.

Bu adamın karşısına düşman olarak çıkmak bırak yüreği, bir damacana rakı isterdi. Ancak kendinden geçersen bir ihtimal karşısında ona karşı duracak cesaretin olurdu. Onda da ne kadar yaşarsın meçhul. Resmen adamın elinin içinde elim görünmez oldu. Elimi çektiğimde merakla sordum.

"Komple de kaybedebiliyor musunuz?"

"Anlamadım hocam?" dedi Semih bana bakarak. Adam senin düşüncelerini nereden bilsin, ah Gamze ah!

"Ercan, Semih'in bir adım gerisinde dur." Emre gülerek işaret ettiğinde tebessüm ettim.

Bak beni nasıl da anlıyor, ne demek istediğimi biliyor. Gevşeme Gamze, hâlâ kızgınsın Özge konusunda. Ercan bir adım gerisinde durduğunda Semih onun tamamen önünde olduğu için görünmüyordu. Önünde duran birisi Semih'in arkasında Ercan'ın olduğunu asla bilemezdi.

"Vallahi de kayboldu," dedim. Herkes benim bu hâlime gülerken utandım. Alt dudağımı ısırıp ellerimi arkada birleştirdim.

"Evet, devam," diyen Emre'nin sert sesiyle ona döndüm. Şimdi neye kızmıştı bu adam? Elleri ceplerinde askerlere bakıyordu beyefendi hiç beni takmadan.

"Sercan ben de yenge, bu grubun en sevileniyim," dedi gülerek elini uzatan zayıf, yine uzun ama yerli Hulk kadar olmayan asker.

"Yenge mi?" dedim şaşkınca.

"Siz ona bakmayın Gamze Hocam, kendisi aynı zamanda grubun şebeği olarak tanınır. Bu arada ben de Uğur," dedi yanındaki asker, Sercan'ı kolundan tutup geri çekerken. Uğur daha efendi ve sakin birine benziyordu. Esmer teni ve hafif çekinik gözleri bana nedense doğu tarafını hatırlattı.

"Memnun oldum," dedim onlara da. Sonra da yan yana duran iki askere döndüm.

"Hoş geldunuz Gamze Hocam. Haçan ben Dursun," dedi elini uzatan gözlerinin mavisi, saçlarının sarısı ve burnundan yüzde yüz Karadenizli olduğuna emin olduğum Dursun. Konuşmasının hiçbir etkisi yoktu yani.

"Hoş buldum," dedim gülümseyerek.

En sona kalan kişiye döndüğümde şapkasını iyice başına indirmiş olduğunu gördüm. İçeri girdiğimde de arkada durduğu için simasını net bir şekilde görmemiştim. Yüzünü neden göstermek istemediğini merak ediyordum çünkü bana bakmayan tek kişi oydu.

"Merhaba," dedim elimi uzatarak.

"Merhaba Gamze Hanım."

Başını kaldırıp gözlerimin içine baktığında, işte o an anladım dünyanın ne kadar küçük olduğunu.

Loading...
0%