@deeindeniz
|
Emre gözlerini kırpıştırıp bir an öylece kaldı. Bana doğru yavaşça dönerken ağır çekimde hissettim kendimi. Oyalanıyordu büyük ihtimalle, ne cevap vereceğini düşünüyordu. Gözlerini benden kaçırırken derin bir nefes aldı. "Yani, tabii, olabilir," diye saçmalamaya başlayınca henüz bana bir açıklama yapmaya hazır olmadığını anladım. "Neyse, rüyaydı herhâlde ya da ona benzer bir şey. Görüşürüz." Konuyu daha fazla uzatmadan kapattım. Yatağın içine tamamen gömülüp sağlam olan kolumun olduğu tarafa döndüm. Birkaç dakika sonra kapının kapanma sesi geldi, çıkarken ışığı da kapatmıştı. Onu gerçekten bir şeyler söylemesi için zorlamak istemiyordum. Sadece tepkisini merak etmiştim. Henüz Emre duyguları konusunda sağlam bir şekilde ifade edemiyorsa zaman verecektim. Şu an birbirimizi yeni tanıyorduk ve aynı şeyler benim için de geçerliydi. Duygularımdan emin olmak istiyordum. Emre'ye karşı bariz bir ilgim ve hoşlanma durumum vardı. Peki bunların geçici mi yoksa kalıcı mı duygular olduğunu zaman gösterecekti bana. Göz kapaklarım kapanırken uykuma kaldığım yerden devam ettim, düşüncelerim yavaşça benden ayrılıyordu. "Gamze, güzelim uyan." Seslenen abim ile gözlerimi yavaşça açtım. Yan tarafıma yattığım için kolum uyuşmuştu. Gözlerim zorlukla açılırken başımı kaldırdım. "Günaydın abi." Hafifçe yerimde doğrulurken ağrıyan kolumu sabit tutmaya çalıştım. Abim sırtımdan destek oldu, yastığı yerleştirdi arkama. "Günaydın prensesim. Çıkış işlemlerini hallettim ben, doktor birazdan gelir. Son bir kontrolden sonra çıkacağız." Odaya baktığımda Seda'yı getirmediğini fark ettim. Gelmek istemediğini tahmin etmek zor değildi. Zaten eve gidecektik. "Tamam abi. Zaten hastaneler beni geriyor, eve gidelim." Konuşurken şifonyere uzanıp telefonumu elime aldığımda mesaj geldiğini gördüm. Hızla Emre yazısına tıkladım. İsmiyle kaydetmişti kendisini. Kimden: Emre Günaydın. Nasılsın? Mesajıyla tebessüm ederken yanıtla kısmına tıkladım. Kime: Emre Günaydın. İyiyim, birazdan eve geçeceğiz, abim yanımda. Abimin dikkatini çekmemek için çok fazla ilgilenmedim telefonla. Odadaki eşyalarımı çantaya topluyordu. Ben de yatakta oturmuş, kucağımda duran telefona bakıyordum arada. Abim dolaptaki buraya gelirken giydiğim kıyafetleri toplarken arkasını dönmüştü. Mesaj sesi gelince elime aldığım telefonda hızla yeni mesaja tıkladım. Kimden: Emre İlaçlarını unutma. Gülümseyerek şifonyerin üst çekmecesini açıp ilaç poşetini çıkarttım. İçini açıp kutulara baktığımda hepsinin üstünde yazıyordu ne zaman ve nasıl kullanacağım. Başımı kaldırdığımda abim tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. "İlaçlarını daha almamıştım abim giderken alırız diye." Elimdeki ilaç poşetine kaydı bakışları. "Gece çok ağrım oldu abi, sağ olsun hemşirelerden birisi aldı." Poşeti şifonyerin üstüne bırakırken sakin bir şekilde konuşmuştum. Bu ara çok fazla yalan söylediğimi hissediyordum ama buna mecburdum. Emre geldi gece birlikteydik desem ardından da kelime-i şehadet getirirdim olurdu biterdi tabii. Ama canıma susamamıştım henüz. Abim bunu duysa önce Emre'nin burnundan getirirdi. Kız kardeşimin odasında gecenin bir yarısı ne yapıyorsun diyerek. Sonra da beni bir güzel azarlardı o saatte odana girecek cesareti nereden buldu diyerek. Sanırım aramızda sır olarak kalacaktı dün gece. "İyi olmuş, ağrı çekmemişsin. Kahvaltıyı evde rahatça yaparız, iki gün izin aldım." Abim eşyalarımı koltuğa bırakırken tebessüm etti bana bakarak. İşte en sevdiğim haber. Seda ile baş başa kalmak ölüm gibi olurdu bu kolla. En azından bir süre dinlenebilirdim. Gerçi abimi beni geri göndermesi için ikna edebilirdi. Abim böyle bir şey yapmama izin vermediğinde işine yaramazdım Seda'nın. Kapının açılmasıyla dün geceden farklı bir doktor girdi içeriye. Şükür ki nöbeti bitmiş, evine gitmişti diğer doktor. Yanında da başka bir hemşire ve elinde de dosyalar vardı. Abimin yanında dün geceyi konuşmak kesinlikle istemiyordum. Özellikle Emre'ye bakacağım diyerek kolumu delik deşik eden hemşireyi görmek bile istemiyordum. "Bugün nasılsınız?" dedi doktor dosyamı incelerken. "Gayet iyiyim, kolumu fazla hareket ettirmezsem ağrı hissetmiyorum," dedim. "Güzel, taburcu olabilirsiniz bugün. Bir hafta boyunca kolunuza su değdirmeyin. Dikişleriniz kendiliğinden düşecektir, bir hafta sonra pansuman için gelin tekrar bir kontrol edelim. İlaçlarınızı da ihmâl etmeyin," dedi doktor bey dosyama bir şeyler yazarak. Dosyamı hemşireye verip geçmiş olsun dedikten sonra çıktı doktor. Hemşire çıkış işlemlerini yapabileceğimi söyledi. Odada abimle ikimiz kalınca derin bir nefes verdim. "Gamze bu arada sana benim kamuflajın üstünü getirdim. Hem büyük seni tamamen içine alır hem de sıcak tutar." Havanın soğuk olması ve kolumdan dolayı mont giyemeyeceğim için abim en iyisini düşünmüştü. "Harikasın abi," dedim gülümseyerek. Ayağa kalktığımda abim üstüme kamuflajını bıraktı. İçinde kaybolmuştum resmen ve askıda olan kolum da içinde kalmıştı rahat bir şekilde. Abimle hastane odasından çıkıp çıkış işlemleri için kayıt bölümüne ilerledik. Çantamdan kimliğimi çıkarttım ve çıkış işlemlerini yaptık. Abimin kolunun altında hastaneden ayrıldım. "İstediğin bir şey var mı prensesim?" Abinin sorusuyla başımı iki yana salladım. "Yok abi, eve gidip dinlenmek istiyorum. Annem aradı mı?" Şimdiye öğrenmiş olsaydılar babamla birlikte çoktan gelirlerdi. "Aramaz mı, en sonunda seni askeriyede işe aldığımızı, derste olduğunu söyledim. İki gündür oyalıyorum, eve gidince hemen ara." Abim derin bir nefes alırken, annemi idare etmesi ve benim için endişe etmesinin iki günde onu yorduğunu fark ettim. Onun yanında başıma bir şey gelmesi ve annemin daha sonra öğrenmesi de kötüydü. "Tamam abi, ararım." Arabaya binip eve geçmek üzere yola çıktık. Hastaneden sonra dışarı çıkmak iyi gelmişti. Telefonuma mesaj gelince sağ tarafa doğru hafif kayıp zor da olsa telefonumu cebimden çıkarttım. Emre olacağını düşünsem de ekran kilidini açıp mesajı gördüğümde onun olmadığını anladım. Kimden: 05xxxxxxxxx Gediz. Numaramı kaydet. Nereden bulmuştu numaramı? Sinirle kaşlarım çatılırken, cevap verme gereksinimi duymadan telefonu cebime koydum. Bir de numarasını kaydedecekmişim, daha neler. Emre konusunda bana söyledikleri aklıma geldikçe endişe etmekten kendimi alamıyordum. Kolumu sabit tutup geriye doğru yaslandım. Gözlerimi kapattığımda Emre ile yaptığımız konuşmayı düşündüm, aklımdan çıkmıyordu bir türlü. Birden bocalayınca, sözünü kesmek istedim. Sanırım o söylemeye ne kadar hazır değilse ben de duymaya o kadar hazır değildim. Eve doğru ilerlerken aklımdaki bir diğer konu ise askeriyenin içindeki köstebekti. "Abi, ne zaman başlayabilirim göreve?" Gözlerimi açıp abime doğru döndüm. "Gamze, ne görevi? Önce bir kendine gel, sonra düşünürüz onu," dedi abim bana bir bakış atarak. "Bu hafta geçti zaten, pazartesi kontrole gideriz, askı çıkartılırsa salı günü başlıyorum ben abi, daha fazla geç kalamam." İtiraz hakkı tanımıyordum çünkü içerideki hain bulunmadığı sürece saldırılar devam edecekti. "Bir bakalım, o zaman gelsin de ona göre konuşuruz." Daha çok beni avutuyor gibi gelse de evde Seda ile kafayı yemektense, askeriyede ders vermek daha cazipti benim için. "Tamam," dedim daha fazla uzatmadan. Eve geldiğimizde arabayı abim park edince indik. Sabahın soğuğu daha bir keskinleşmişti. Yüzüm üşüse bile kabanın büyüklüğünden dolayı bedenim sıcaktı. Abim hastane çantamı eline aldı, birlikte kapının önünde durduk. Anahtarla kapıyı açınca abim, içeri girdik. Bana üç beden büyük gelen montun fermuarını çekip üstümden çıkardı. "Mutfağa gidelim hadi, ilaçlarını iç sonra da," dedi içeriye doğru ilerlerken. Mutfağa geldiğimizde Seda'nın masada oturduğunu gördüm. Bizi fark edince elindeki çatalı memnuniyetsiz bir şekilde bıraktı. "Hoş geldiniz," dedi Seda. Masada kahvaltılıklar ve börek vardı. "İnanamıyorum yenge, börek mi yaptın?" Karnım açlıktan isyan ederken bunun bir rüya olup olmadığını düşünüyordum. Seda börek mi yapmış? "Yok, Cemre getirdi sabah, daha sonra tekrar uğrayacakmış," dedi pek de memnun olmayan bir şekilde. Zaten Seda'nın börek yapmasını beklemiyordum. Cemre'ye teşekkürümü geldiğinde edecektim artık. Masaya geçip tabağıma börekten ve kahvaltılıklardan alıp güzelce karnımı doyurdum. Serum yemekten bir hâl olmuştum artık. Çayımı da içtikten sonra kahvaltım bitmişti. "İlaçlarım nerede abi?" Abime doğru baktığımda ayağa kalktı. "Montumun cebindeydi, sen dur ben getiririm." Mutfaktan çıkarken arkasından seslendim. "Gerek yok, ben alırım," dedim ama abim çoktan çıkmıştı. "Nasıl böyle, el üstünde tutulmak iyi mi?" dedi Seda bana bakarak. Yüzündeki ifade hiç hoşuma gitmemişti. "Ne diyorsun yine sen?" Kaşlarımı çattığımda yine ne saçmalayacağını bilmek istemiyordum. "Diyorum ki, yine ilgiyi üstüne çekmek için elinden geleni yapıyorsun. Abin bu numaraları yer ama ben yemem." Gözlerini kısıp sinsince bakarken masayı kafasına geçirmek istiyordum. "İşte geldim," dedi elindeki ilaç poşetiyle içeri giren abim. Gözlerim kızgınlıkla Seda'ya bakarken abimin bir de bizim tartışmamız yüzünden üzülmemesi için sessiz kaldım. "Ben biraz dinleneceğim abi. Odamda su vardı, ilaçlarımı da içer yatarım." Oturduğum yerden kalkarken abimin uzattığı ilaç poşetini aldım. "Tamam, dikkat et koluna yatarken." Abimin sözleriyle başımı sallayıp mutfaktan çıktım. Seda'nın söyledikleri sinirlerimi zıplatırken sakin kalmaya çalıştım. Merdivenin basamaklarını çıkıp odama girdim. Masanın üstündeki sürahiden su koyup ilaçlarımı içtim. Telefonumu elime alıp açtıktan sonra annemi aradım. Çok fazla çalmadan annemin sesini duydum telefonda. "Kızım." Nasıl da özlemiştim annemi. İçim titrerken gözlerim dolmaya başlamıştı bile. "Annelerin en güzeli, ne yapıyorsun?" dedim gülümseyerek. "Ne yapayım, babanla uğraşıyorum işte." İçini çekerken onun da beni özlediğini biliyordum. İlk defa bu kadar ayrı ve uzakta kalıyorduk. "Yine neye kafayı taktı babam?" dedim gülerek. Babam her emekli amca gibi evde duramayan, sürekli kendine iş çıkartan bir emeklilik dönemi geçiriyordu. "Şimdi de ahşap boyamaya taktı kafayı. Halk Eğitim'de kursunu veriyorlarmış, baban da durur mu, hemen yazıldı. Boyaları görsen her yerde, evi batırıyor anca," dedi söylenerek annem. Annemin her şeyin düzenli olması yönünde geçmişten gelen bir huyu vardı. İlla bir şeyi bir yere koyuyorsa onun yeri orasıdır ve hep orada duracaktır. "Kendini oyalasın işte anne." Söylenmesine gülerek konuştuğumda başını salladığını görür gibiydim. Ufak tefek atışmalarını bile özlemiştim. "Sen nasılsın yavrum? Üç gündür konuşamadık. Senin telefonunu aradım, kapalıydı. Cahit bir şeyler dedi ama ne bileyim, içime sinmedi." Anne işte, hissediyordu yanında olmasam bile. Seda ile de aramızın iyi olmadığını bildiği için endişe etmişti. "İyiyim anne, burada işe başladım. Askeriyede yükseltme sınavı için çalışan askerlere ders veriyorum. Başta biraz ayak uydurmak zorladı, abim söyledi aradığını da bir türlü müsait olamadım. Hattım çekmiyor bir de orada, yeni düzen oturttum daha," dedim annemi ikna etmeye çalışarak, üzülmesini istemiyordum. Vurulduğumu bilse hemen gel diye tutturur, hatta gelir beni alırdı. "Yok mu beğendiğin birisi?" dedi annem ağzımı arayarak. Ben de diyordum nerede kaldı bu soru. "Aman anne, gören de koca bulmaya geldim sanır. Hepsi sıraya dizildi, beni al diyorlar sanki." Gözümün önünden Emre ve Gediz geçerken yutkundum. "Öyle deme annem, kısmetin nereden geleceği belli olmaz. Bak yaşın da geldi, sen etrafına şöyle bir alıcı gözüyle bak yine." Kızına verdiğin tavsiyelere bak bir anne. "Anne hepsi abimin arkadaşı zaten. Neyse onu boşver de Kerem de burada, Saliha teyzenin oğlu," dedim konunu değiştirerek. Saliha teyzeyle annem halen sık sık görüşüyordu. "Saliha Iğdır'da dediydi, ne güzel, abinin yanında demek. İyi iyi, abin ilgilenir onunla. Küçükken seni seviyordu bak o çocuk da." Annemin imasıyla gözlerim sonuna kadar açılırken, içime kaçan nefesimle öksürmeye başladım. "Anne ne diyorsun ya?" dedim ağzım bir karış açık kalırken. "Annesi derdi hep, senin kızı gelin alacağız, diye. Küçüktünüz annem o zaman, üstünden yıllar geçti, gerçi şimdi oğlan da yanındaymış." Bu kadın beni öldürecekti. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştum resmen. "Anne ben çok yorgunum, yarın yine ararım." Sesim içime kaçarken konunun gittiği yeri hiç beğenmemiştim. "Tamam kızım, soğuk oralar sıkı giyin, kendine dikkat et." Annemin tembihlerinden sonra tebessüm ettim. "Sen de kendine dikkat et anne, öptüm, görüşürüz." Annemle olan konuşmamızı sonlandırdıktan sonra yatağa doğru iyice yerleştim. Kerem gerçekten beni mi seviyordu? Üstünden kaç sene geçmiş, çocukça bir şeydir zaten. Ben de çocukken Sihirli Annem dizisindeki Yavuz'a âşıktım. Eda'nın elinden alacaktım büyüyünce ona bakarsak. Evet, kesin çocukça bir şeydi ve bitmiş, gitmişti. Düşünmenin anlamı yoktu. Telefonumdan gelen mesaj sesiyle kucağımda duran telefonu açtım. Kimden: Emre Nasılsın? Emre'nin mesajıyla gülümserken hemen rehbere girip 'Emre' yazan yeri silip 'Kurt' yazıp kaydettim. Gediz'in mesajını da silmiştim. Kime: Kurt İyiyim, sen nasılsın? Kimden: Kurt Ben de iyiyim. İlaçlarını içtin mi? Kime: Kurt Evet, içtim. Şimdi dinleniyorum. Mesajına beklemeden cevap yazmıştım. Kimden: Kurt Tamam, benim de eğitime gitmem gerekiyor. Kendine dikkat et. Kime: Kurt Sen de. Telefonu kapatıp yanıma koydum ve yatağın içine tamamen girip üstümü örttüm. Emre'nin mesaj atması mutlu etmişti beni. Beni düşünüyor ve bunu belli ediyor olması güzeldi. Yüzümde tebessüm oluşurken, dün geceyi düşündüm. Öğlen saatiydi ama dün gece uyuyamadığımdan dolayı malûm kişi sebebiyle uyku bastırmıştı. Gözlerimi kapatıp düz bir şekilde sırtüstü yattım. İçime bir ağırlık çökerken derin nefesler alıp kendimi uykunun kollarına bıraktım. Gözlerimi açtığımda odanın içi karanlıktı, bayağı uyumuştum demek ki. Üstümdeki yorgunluğu biraz olsun atabilmiştim. Yerimden doğrularak telefonumu açıp saate baktım. Kış nedeniyle erken saatte kararıyordu hava. Altı olduğunu gördüğüm saat ile yerimden kalktım. Üstümde halen hastane kokusu vardı. Tek kolla valizimi açıp içine baktım. Kırmızı bir kazakla siyah bir pantolon çıkarttım. Askının omuz kısmında olan cırt cırtlı yerini açıp kolumu serbest bıraktım. Acıyla sızlayan kolumu yüzümü buruşturarak kazaktan geçirip askıyı tekrar taktım boynuma. Tek elle pantolonu da zar zor giydikten sonra nefes nefese kalmıştım. Saçımı toplayamayacağım için omuzlarımdan aşağı atıp elime saç tokamı aldım ve odadan çıkıp merdivenlere yöneldim. Basamaklardan inerken salondan gelen abimin sesiyle bakmadan konuştum. "Abi, saçlarımı toplar mısın? Tek elle yapamıyorum da," diyerek iniyordum ki merdivenlerden başımı kaldırmam ile bana bakan sekiz erkekle karşılaştım.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Instagram: deeindeniz |
0% |