@deeindeniz
|
Emre'den, bir gece önce... "İyi geceler," dedikten sonra Gamze'nin gidişini izledim. Kapı açılınca bana bir bakış atıp, halen olduğum yerde durduğumu görünce gülümseyerek içeriye girdi. Gecenin soğuk havasına derin bir nefes bırakıp kendi evime geçmek için arkamı döndüm. Gamze ile evden çıktığımızdan itibaren peşimizde olduğunu biliyordum. Gamze'nin fark etmemesi için hiçbir şey yokmuş gibi davranmıştım. Bana anlattıklarından sonra gerilen sinirlerim onun yanımda, yakınımda olmasıyla gevşemişti. Ama şimdi yanımda yoktu ve ben artık sinirin vücut bulmuş hâliydim. "Buraya gel!" dedim gözlerim gecenin karanlığında, uzakta duran Gediz'i bulurken. Lojmanda oturduğum için burayı avucumun içi gibi biliyordum. Sağa dönüp kimsenin olmadığı ormana bakan eski nöbet kulübesine ilerledim. Kulübenin önünde durup gelmesini bekledim. "Sana uzak dur demedim mi?" Bağırışım karşısında kaşları çatılan Gediz, bir adım daha yaklaştı bana. "Sana ne! Babası, abisi, sevgilisi, kocası mısın? Sana ne!" dedi elleri yumruk olurken. "Gamze istediği sürece her şey olurum ben ona! Ama sen onun hiçbir şeyi olamazsın. Beynine bunu yaz, yoksa seni ezmeyeyim," dedim sinirle. Her an boğazına yapışacak kadar gözüm dönmüştü. "Göreceksin, benim olacak. Ona da söyledim, kendi ayaklarıyla gelecek bana! Kalbini ellerinde sunacak ve benim için her şey olmayı isteyen o olacak. Beni seçecek!" dedi damarıma basarken. Şu ana kadar durmam mucizeydi zaten, yapıştım yakasına. "Seni asla sevmeyecek! Bir kere bile gözünün içine bakmayan kız, sana bir kere bile içten gülmeyen kız, sana kalbini bir kere bile açmayan yine o kız! Nereden biliyorum bunları biliyor musun?" dedim yakalarından tutup onu geriye doğru savururken. Gözlerindeki yanan öfkeyle baktı bana. "Söyledi sana. Her şeyi anlattı değil mi?" dedi hırsla yerinden kalkarken. "Hem de her kelimesini, her cümlesini büyük bir umursamazlıkla. Sanki öylesine birinden bahsediyormuş gibi. Bahçesindeki köpeğin nasıl olduğunu sorarsın ya birine, iyi işte der, hah tam da öyle," dedim Gediz'in sinirden kasılan yüzüne zevkle bakarak. "O zaman ilk kimin Gamze'yi öptüğünü de öğrenmiş oldun!" dedi ağzından nefretle çıkan kelimelerle. İçime düşen kor ateşle Gediz'e iki adımda yaklaşıp hızla yakasından tuttuğum gibi yumruk yaptığım sağ elimi yüzünün ortasına geçirdim. Burnundan gelen 'çıt' sesiyle kırıldığına emin oldum. Elimi açıp sallarken burnundan kan fışkıran Gediz'i bir çöp gibi yere bıraktım. Anında bayılmıştı şerefsiz, hıncımı daha alamamıştım. "Komutanım!" diyen asker, hızla yanımıza geldi. Lojman içinde devriye geziyordu büyük ihtimalle. "Devam et asker!" dedim sinirle. İkiletmeden hemen yanımızdan ayrılan Onbaşı ile yerde yatan Gediz'e sağlam bir tekme geçirmek istesem de kendimi tuttum. Arkadan vurmak bana yakışmazdı. "Emre, ne yapıyorsun sen?" diye geldi biraz sonra Ercan yanıma. Üstünde askeri kamuflaj vardı, nöbetçiydi büyük ihtimalle. "Senin ne işin var burada?" dedim bakışlarım onu bulurken. "Onbaşı haber verdi, nöbetçileri kontrole gelmiştim. Gediz'e ne oldu?" dedi yerde yatan Gediz'in yanına eğilip, cebinden çıkarttığı mendili burnuna bastırırken. "Yumruğumla kısa bir sevişme yaşadılar," dedim omuzumu silkip. "Ne yapıyorsunuz siz? Düşmana vurur gibi vurmuşsun lan!" dedi Ercan, Gediz'i ayıltmaya çalışırken. "Bırak, ölmez o cibilliyetini siktiğim," dedim Ercan'a. Sağlam geçirmiştim, bileğimde hâlâ sızısı vardı. "Yardım et de kaldıralım," dedi Ercan hâlâ uğraşırken. "Bırak, ben ayıltırım şimdi," dedim yere çömelip yanaklarına iki tane sert tokat geçirirken. Vurdukça rahatlıyordum. "Oğlum adam öldü öldü! Sen yürü git yoksa elinde kalacak," dedi Ercan, Gediz'i benden uzaklaştırmaya çalışarak. "İyilik de yaramıyor, ben gidiyorum, rahat bir uyku çekeceğim," dedim ayağa kalkıp. "Emre, bunun bir de geri dönüşü var, biliyorsun değil mi?" dedi Ercan. Cevap vermeden ilerlemeye başladım. Ne yaparsa yapsın o yumruğu sonuna kadar hak etmişti ve asla pişman değildim. Geri dönüşü elbette bana karşılık vermesi olmayacaktı ama bu gece içim rahat olacaktı. En azından o yumruğu yüzünün ortasına yerleştirmiş, rahatlamıştım. "Dudaklarını koparmadığıma dua etsin," dedim cebimden çıkarttığım anahtarla kapıyı açarken. İçeri girdiğimde ayakkabılarımı çıkartıp direkt odama geçtim. Montumu bir kenara atıp yatağa yattım. Sorun Gamze'nin Gediz'i öpmesi değildi. Benim de hayatımda birileri olmuştu ve bu konuda sinirlenmem Gamze'ye haksızlık olurdu. Asıl sorun Gediz'in bunu söylerken, Gamze'yi basitleştirmiş olmasıydı. Ucuz bir şekilde, sanki utanılacak bir şey yapmış gibi diline dolamasıydı. "Ulan hayvan herif, ne yaşarsan yaşa o kız seninle özel bir an paylaşmış. Bunu senin ağzına almaya ne hakkın var!" Kendi kendime yine sinirlenmiş, yatakta bir o tarafa bir bu tarafa dönüp durmuştum. Gözlerim kapanmaya başladığında kapının çalınmasıyla kalktım yerimden. Hızla kapıya ilerleyip beklemeden açtım. Karşımda iki tane polis görmem ile Gediz'in sonunda ayıldığını anladım. "Montumu alıp geliyorum," dedim konuşmalarına başlamadan. Neden geldikleri ve niye geldikleri belliydi sonuçta. Telefonumu, evin anahtarını alıp montumu giyip çıktım. "Hakkınızda şikâyet var. Gediz Güngör hakkınızda darp suçundan şikâyetçi olmuş," dedi polis memuru arabaya ilerlerken. "Doğrudur." Polis memuru bu kadar kolay kabullenmeme şaşkın bir şekilde bakarken, inkâr etmemi bekliyor gibiydi. Sonuçta bir temiz dayağımı yemişti Gediz denilen keriz. Kapıyı kilitleyip anahtarı cebime attım. Polis arabasına bindikten sonra, gecenin ikisinde, karakola gitmek için yola çıktık. "Bir şey soracaktım, siz de askersiniz, merakımı mazur görün. Görev arkadaşınızı neden dövdünüz?" dedi yanımda oturan polis memuru merakla. Yaşı benden küçük görünüyordu. "Evli misiniz ya da sevdiğiniz var mı?" dedim camdan dışarı bakarken. "Nişanlıyım, yaza düğünümüz var kısmetse," dedi polis memuru. Yirmi beş yaşlarında, eli yüzü düzgün bir delikanlıydı. "Birisi sevdiğine laf etse ne yapardın?" İçimi çektiğim derin nefesi verirken, polise döndüm. "Anladım." Başını eğdi, gözlerinden geçen karanlığı gördüğümde benimkinden farklı bir tepki vermeyeceğini ben de anlamıştım. Karakola geçene kadar kimseden ses çıkmadı bir daha. Karakola girdiğimizde üstümdeki telefon, cüzdan, kemer gibi eşyaları girişe bırakıp başkomiserin odasına ilerledik. Önceden şehir içinde çıkan olaylarda destek verdiğimiz için tanışıyorduk. Kapıyı çalan polis ile içeri girdik. "Sen çıkabilirsin," dedi polis memuruna başkomiser. Polis çıktıktan sonra bakışları bana döndü Müdür Kenan'ın. "Eh be oğlum, seni de mi görecektik burada?" Sitemle konuşurken eliyle önündeki koltuğu işaret etti oturmam için. "Kimin ne zaman buraya düşeceği belli mi ki müdürüm?" Tebessüm ederek oturdum. Ellili yaşlarının ortasına gelmiş, kır saçlarına rağmen hâlâ fit bir görüntüye sahipti Kenan Müdür. "Bak o konuda haklısın. Dua et bu gece ben kaldım nöbete, nöbetçi olan kişinin eşi doğuma gitti. Yarın sabah sizinkiler alacak ifadeni, böylesi daha iyi." Kenan Müdür ellerini önünde birleştirerek konuştuğunda kaşlarım çatıldı. "O ne demek müdürüm?" "Askeriyeye sabah haber gidecek. Senden şikâyetçi olan çocuğu vazgeçirebilirlerse sadece ifade verip serbest kalırsın," diye açıkladı Kenan Müdür. Gediz, kalkıp Cahit abiye Gamze için kavga ettik diyecek yüreğe sahip değildi. O yüzden içim rahattı o konuda. Dayak yediğinden dolayı şikâyet edebilirdi sadece. "Sağ olun müdürüm." Sabah Cahit abiyle görüşecektim artık. "Şimdi aşağı nezarethaneye bir süre misafir olarak alacağım seni. Sabah bakarız duruma göre artık," diyerek ayağa kalktı Kenan Müdür. Ben de ayağa kalktım, beraber odadan çıktık. Masa başında oturan polislerden birine seslendi. "Nezarethaneye alalım misafirimizi, sabah alınacak ifadesi." Kenan Müdür'ün sözleriyle polis bana doğru ilerledi. Polis memuru ile birlikte aşağı kata indik. Açılan kapıyla birlikte içeri girdim ve arkamdan kapandı kapı. Oturduğum yerde öylece kaldım, benim için evde oturmaktan bir farkı yoktu. Nasıl olsa orada da tam uyuyamıyordum. Gamze'yi düşündüm, burada olduğumu öğrenince endişe edeceğini biliyordum. Kendini suçlamazdı umarım. "Kahve getirdim, müdürümüz gönderdi." İçeri giren polis elindeki bardağı uzattı. "Eyvallah. Teşekkür ettiğimi iletirsiniz," dedim bardağı alırken. Polis başını sallayıp geldiği gibi giderken, ben de elimdeki sıcak kahveyi yudumladım. Gamze'nin kahvesi kadar güzel olmasa da kahveydi işte. Kahve bitince oturduğum yerden kalkıp bacaklarımı esnettim. Zaman geçmiyordu, en son oturduğum yere uzanıp gözlerimi kapattım. "Buradan komutanım." Gelen seslerle gözümü açınca karşımda Cahit abiyi ve gece bana kahve getiren polisi gördüm. Uyuyakalmıştım büyük ihtimalle. "Komutanım," dedim hemen ayağa kalkıp toparlanırken. "Eşek kadar adamsınız, kavga ne demek lan! Adamın yüzünü dağıtmışsın!" Cahit abi bağırırken içimi çektim. Başımı hiç eğmeden dik durdum ve sessiz kaldım. "Yürü, yukarıda ifaden alınacak." Kilitli kapı açılınca baş selamı verip takip ettim onları üst kata kadar. İfade için ayrı bir odaya geçip oturduk. "Olayı detaylarıyla anlatın," dedi polis memuru bilgisayarın başına geçerken. "Anlatacak bir şey yok aslında. Tartıştık, ben de kendimi tutamayıp vurdum. Olay bundan ibaret." "Küfretti mi?" Cahit abinin sorusuyla ona doğru döndüm. "Etmedi komutanım." Üstüne ben sallamıştım ona bayağı. "Kışkırtacak bir harekette bulundu mu?" diye sordu bu sefer. Evet desem olayın ne olduğunu soracağı için konuyu hiç açmadım. "Hayır komutanım." Derin bir nefes verirken, Gediz'in dünkü söylediklerini zorlukla aklımdan uzaklaştırdım. "Emre, sen böyle bir şey yapacak biri değilsin. Doğruyu söyle, ne dedi de adamın yüzünü dağıttın!" Cahit abi bağırarak sabrının sonuna geldiğini gösterdiğinde geriye yaslandım. "Eski konuştuğu bir kız hakkında ileri geri konuştu, ben de sinirlendim komutanım! Kim olursa olsun yine yapardım, o piçe az bile!" En sonunda ben de sinirle üstü kapalı, isim vermeden anlattım. "Tamam, alın ifadesini bu şekilde," dedi Cahit abi daha sakin bir ses tonuyla. Tuzağa düştüğümü o an anladım. Bilerek beni kıstırmıştı gerçeği öğrenmek için. Ah be komutanım, o kızın Gamze olduğunu bilsen benden önce harcardın Gediz'i. Bunu söylemememin tek nedeni Gamze'ydi. Kendi söylemediği sürece onun özel hayatından abisi bile olsa kimseye bahsetmezdim. İfademi polis memuru düzenledikten sonra altına imzamı attım ve odadan çıktık. Ben geri nezarethaneye dönerken, Cahit abi Gediz'in ifadesini almak için hastaneye geçti. "Emre," diyen Semih'in sesiyle oturduğum yerden kalkıp ona döndüm. "Semih, hayırdır?" Burada olduğuna şaşırmadım, ekipte en yakın dostum Semih'ti, beni tek bırakmazdı. "Senin için izin aldım Haşim Albay'dan. Mahkemeye kadar yanındayım. Uğur da Gediz'in yanına geçti şimdi. Söylediğine göre Askeri Mahkeme'ye verecekmiş seni Gediz." Bu durum kimsenin hoşuna gitmiyordu çünkü Askeri Mahkeme deyince iş ciddiye biniyordu. "İsterse yedi ceddiyle gelsin, sorun yok," dedim geriye yaslanırken. "Emre, Gamze Hoca yüzünden tartıştınız değil mi?" Semih beklemediğim bir şekilde sorunca kaşlarımı çaktım. Bakışlarım anında ona dönerken, ifadem sertti. "Ne sen söyledin ne ben duydum Semih. Çık yukarıda otur hadi, burada dikilme." Kimsenin Gamze'nin ismini bu olayda geçirmesini istemiyordum. "Tamam, gidiyorum." Memnuniyetsiz bir ifadeyle bana bakıp arkasını döndü. Semih gittikten sonra herkesin yemekte bir şeyleri fark ettiğini düşündüm. Gediz'in hareketleri herkesin dikkatini çekiyordu, ki benim de her defasında verdiğim karşılık iki misli oluyordu. Canım bu işe epey sıkılmıştı. Bir süre sonra üstüme çöken ağırlıkla dirseklerimi dizime yaslayıp ellerimi başıma koydum. "Emre." Sesin gelmesiyle başımı hızla kaldırdığım da görmeyi beklemediğim ama en çok istediğim kişi karşımda duruyordu. "Gamze, sen nasıl buradasın?" dedim şaşırarak. "İstersen geri gideyim?" dedi ben daha burada olmasını tam anlamıyla idrak edememişken. "Yok, hayır öyle demek istemedim," dedim aceleyle. Gitmesini istemiyordum tabiki. "Sakin ol gittiğim yok yani şimdilik. Nasılsın?" dedi gülümseyerek. Birkaç adım daha atıp sanki bana çekiliyormuş gibi tam karşıma geldi. Bende ayağa kalkmış birkaç adım gerisinde duruyordum. "Gayet iyiyim gördüğün gibi. Sen içeri girmeyi nasıl başardın?" dedim. Aile bağı olmadığı sürece içeri almıyorlardı. Tabi sevgili, nişanlı değilsen. Acaba öyle demiş olabilir miydi? "İlk defa mesleğimi kullandım. Öğretmenin oluyorum nede olsa," dedi omuz silkerek. Benim aklımdan geçenler de yalan oldu böylece. Ah be Gamzeli burdan olman bile yetiyor. "Güzelmiş, abin de biraz önce gitti," dedim aklımı dağıtarak. Kendine gel Emre nerede olduğunu unutma. "Haberim var, Gediz'in ifadesini almaya gidiyorlar," dedi yüzü biraz daha asılırken. Gediz deyince hızla çıkan sinir kat sayım Gamzenin gözlerini kaçırmasıyla şüphe içine düştü. "Askeri Mahkemeye verecekmiş beni. Umarım görüşmedin onunla," dedim ellerim sinirden titrerken yumruk yaptım. Burada vurup sinirimi alacağım bir Gediz yoktu malesef. "Haberim var ve görüştüm. Mahkeme falan olmayacak merak etme. Senden şikayetçi bile olmayacak," dedi sakin bir şekilde. Gözlerimiz kesiştiğinde gözlerini kaçırmadan bakmaya devam etti bana. Bir şey yapmıştı ve soğukkanlı duruyordu. "Sakın senden istediği bir şeyi yapacağını söyleme bana!" dedim. Gediz adisinin ne yapacağı bilinmezdi. Eğer Gamze'yi tehdit ettiyse buradan çıkmamam için Allaha yalvarmaya başlasa iyi olurdu. "Onunla evleneceğim," dedi Gamze üzgünce gözlerini kaçırıp, tekrar beni bulurken. "Ne! Ne yapacaksın? Buradan çıkar çıkmaz o hastaneye çıkmamak üzere sokarım onu," dedim sinirle parmaklıklara yapışarak. Hatta kırıp çıkabilecek gücü bile bulurdum o an ki sinirimle. "Neden öyle diyorsun bak bir kardeşi var Ceyda çok iyi kızdır. Onuda sen alırsın çifte düğün yaparız. Gediz'e de dedim yalımız yok ama lojmanda idare eder." Gülerek söylediği bu sözlerle kafam iyice karıştı. Bu kız benim yanımda Özge'yi bile görmeye dayanamıyordu. Adım gibi emindim ki bu işin içinde bir iş vardı. "Gamze ne anlatıyorsun Alah aşkına?" dedim en sonunda delirmediğine kanaat getirmeye çalışarak. "Diyorum ki Gediz de sende benim böyle bir şeye boyun eğeceğimi nereden çıkardınız? Film, dizi mi çekiyoruz yahu? Gediz'e eğer senden şikayetçi olursa benim de ondan şikayetçi olacağımı söyledim mesaj konusunda," dedi gülümsemeye devam ederken. İçim bir yandan rahatlarken diğer yandan başka bir konuya takıldı. "Ne mesajı?" dedim kaşlarım çatılırken. Gediz'in, Gamzenin numarasını bilmediğine emindim ve o mesaj içeriklerinde ne vardı ki Gamze tehdit olarak kullanmıştı? "Nerden bulduysa numaramı birkaç kere mesaj attı öyle cevap vermedim tabii ki," dedi aceleyle. Umursamaz ve yumuşakca söylediği kelimeler ile şu anda Gamze'ye değilde Gediz'e hesap sormam gerektiğini bildiğim için derin bir nefes verdim. "Ben buradan bir çıkayım bir de bana atsın o mesajlardan," diye söylendim. "Kısaca birazdan savcılığa gideceksin sonrada serbest kalacaksın. Şimdi gitmem gerekiyor eve geç kalmamalıyım," dedi gülümseyerek kendinden emin bir şekilde. Onun bu güçlü duruşu her zaman ki gibi etkiledi yine beni. "Teşekkür ederim," dedim karşımdaki güzel ve zeki kadına bakarak. "Kuru bir teşekkürler geçiştiremezsin beni az daha Gediz'le evleniyordum bak senin yüzünden." Onun öylesine söylediği şeyler benim için o kadar zordu ki. Değil ağzından çıkması aklına dahi gelmesi nefesimi kesiyor beni boğuyordu. "Anma kendini şu gereksizle aynı cümle içinde. Ben bir çıkayım teşekkürü sen o zaman göreceksin," dedim gözlerim kararırken, içimdeki ateşe yenik düşerek. "Beş dakika doldu," diyen Polis ile aramızdaki konuşmanın sonuna geldiğimizi anladım. "Hadi bakalım görüşürüz," dedi sevimli bir şekilde bana el sallayıp göz kırptı. Yüzündeki gülümseme bile içime ilkbaharı getirirken, benim için çabalaması bir şeyler yapması tek tek kuruyan dallarıma yağmur oluyordu. "Görüşürüz" dedim bende gülümseyerek. Gözlerim gidişini izlerken, içim tekrar onu görecek olmanın huzuruyla doldu. "Komutanım savcılığa geçiyoruz." Semih ile Gamze gittiğinden beri oturduğum yerden kalktım. Açılan kapıyla birlikte nezarethaneden çıktık ve yukarı çıktık. "Kenan Müdürüm çıktı size de 'Söyleyin Kurt'a çay kahve içmek dışında gelmesin bir daha' dedi." Polis memurunun soylediklerinden sonra gülümseyip; "Kendisine teşekkürlerimi iletin," dedim. Yanımızda Semih ve iki Polis ile savcılığa geçtik. İfademin aynısını orada da verip imzaladım. Gediz de benden şikayetçi olmadığını ve üstüme geldiği için tepki verdiğimi kendisininde suçu olduğunu söylemiş. Savcılıktan sonra serbest kaldım. "Komutanım ben arabayla geldim sizi lojmana bırakayım bende askeriyeye geçerim," dedi Semih. Bugün hiç yanımdan ayrılmamıştı. "Sağ ol Semih bugün beni hiç yalnız bırakmadın," dedim elimi omzuna koyarak. "O ne demek Komutanım sizde her başımız sıkıştığında yardım ettiniz bize. Siz bize abi oldunuz nasihat verdiniz, Komutanımız oldunuz ders verdiniz, baba oldunuz sahip çıktınız. Biz sizin hakkınızı ödeyemeyiz asıl" dedi Semih minnetle bakarken. "Sizde kardeş oldunuz bana gerçi hain olup arkadan da vuran oldu," dedim iç çekerek. Semih'in arabasına binip lojmana geçtik. İçeri çağırsamda Semih işi olduğu için Askeriyeye geçti. Bende dünden beri üstümde olan eşofmanlardan kurtulup, duşa girdim. Su kaslarımı gevşetip, rahatlatırken omuzlarımın ağrıması ve uyumsuzluğumda üstüne eklendi. Duştan çıkıp, odama geçtim ve dolaptan çıkarttığım başka bir eşofman takımını giydim. Telefonumun çalmasıyla Cahit abinin aradığını gördüm ve bekletmeden açtım. "Efendim abi?" dedim. "Emre bize gel hemen bende eve geçiyorum," dedi. Sesinde anlam veremediğim bir soğukluk vardı. "Bir şey mi oldu abi?" dedim. "Konuşuruz sen gelince," diyerek kestirip attı. "Tamam abi," dedim. Telefonu kapatınca lacivert bir kazak ve kot pantolon giydim üstümü değiştirerek. Gamzeyi görecek olmanın heyecanı da vardı üstümde. Evden çıkıp yürüyerek geçtim Cahit abinin evine. Kapıdan içeri giriyordu o sırada. "Abi geldim ben," dedim. "Hoş geldin geç içeriye," dedi yol vererek. Içeri geçip koltuğa oturdum. Seda ve Gamze ortalıkta yoktu, etrafa bakındım. "Bekle sen Gamzeyi de çağırıp geliyorum," dediği anda bugün Gamze'nin beni görmeye geldiğini bildiğini anladım. Benim için sorun değildi ama Gamze açısından bilemiyordum. Bu yüzden bir şey diyemedim Cahit abi yukarı çıkarken. Biraz sonra Cahit abi ardından da Gamze inmişti. Beni gördüğüne oldukça şaşırmış gibiydi ki ben olsan bende şaşırırdım. "Gediz'i görmeye gitmişsin hastaneye Uğur söyledi," dedi Cahit abi direkt. Gamze iyice şaşırırken duraksayıp yutkundu. "Hastaneye gitmişken durumunu merak ettim," dedi. Tedirginliğini hissediyordum ama sakin ol demek istesem bile Cahit abi vardı. "Gediz ile aranda bir şey mi var?" dediğinde Cahit abi bende şalter o anda attı.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Instagram : DeeinDeniz |
0% |