@deeindeniz
|
Gediz'den Hızla girdiğim apartmanda asansörü es geçip merdivenlere yöneldim. İkinci kata geldiğimde zili çalmaya, kapıyı yumruklamaya başladım. İçeriden gelen seslerle daha hızlı vurdum kapıya. "Ceyda!" diye bağırdığımda sinirle birden kapı açıldı. Ceyda, üstünde eşofmanlarıyla şaşkınca bana bakıyordu. "Abi." Gözleri şaşkınlıkla büyürken, kaşları çatılmıştı. Arkasına baktığımda göz göze geldiğim kızın bakışları beni delip geçiyordu sanki. İlk defa gördüğüme emin olduğum kız, uzun boyu, omuzlarından süzülen kahverengi saçları ve kahvenin en yumuşak tonunu taşıyan gözleriyle beni kendine çekiyordu. Kaşları gittikçe çatılırken, kardeşime döndüm. "Ceyda, neredesin sen? Çok merak ettim seni." Derin bir nefes alıp, sakinleşmeye çalıştım. "Abi herkesin haberi var Gamze'de kalacağımdan. Bu hafta önemli sınavlarımız var, ders çalıştık beraber." Sinirim yatışırken, Ceyda'nın arkasında elinde telefonla duran genç kıza baktım. Büyük ihtimalle polisi arayacaktı. "Kusura bakmayın, rahatsızlık verdim." Mahcupça konuşurken elimi enseme attım. O mahalledeki iki zibidiye gidince ne yapacağımı biliyordum ama ben. Hep onların yüzünden bu kadar dolmuştum. Ayıp olmuştu kıza da. "Evet, verdiniz," dedi lafını geri çekmeden. Tek kaşım yukarı kalkarken oldukça ilgimi çeken kıza baktım. "Peki o zaman, ben gideyim." Kendime söverken bakışlarımı üstünden çektim. İki üç şerefsizin dediğine inanırsan Allah belânı da böyle verir işte Gediz! "Nereye abi, eve mi?" Ceyda'nın sorusuyla başımı salladım. "Evet, eve geçiyorum, evde görüşürüz akşam." Ceyda içeri girerken, Gamze ondan önce geçmişti içeriye. Binadan çıkıp dairenin bulunduğu yere baktığımda ışıkların kapalı olduğunu gördüm. Saat gecenin biri, herkes uyuyor tabii ki. Gamze'nin sinirli halleri gelince gözümün önüne gülümsedim. Bu kızda daha ilk görüşte beni etkileyen bir şey vardı. İsmi Gamze olduğuna göre yanağındaki o minik çukurları görebilecek miydim ben de bir gün acaba? "Saçmalama Gediz, kız seni tanımıyor bile. Sanki ben tanıyorum anasını satayım. Belki sevgilisi var." Sinirle arabanın kapısını açarken kendi kendime söylendim. Aklıma gelen düşünceyle arabayı çalıştırıp Eskişehir'e doğru yola çıktım. Nasıl olsa Ceyda'dan her şeyi öğrenebilirdim. Birkaç gündür Ceyda'yı okuldan almaya gidiyordum, bu bahaneyle Gamze'yi de görmüş oluyordum. İlk tanışmamıza göre biraz daha aramız iyiydi. En azından birbirimize selam vermeye başlamıştık. Ve ben onun yanağında güldüğünde içine göçen o iki çukura hayran kalmıştım. Her defasında farklı bir yönünü görüyor, bir başka hayran oluyordum ona. "Abi, sana bir şey soracağım," diye gelip yanıma oturdu Ceyda. "Tabii, sor." Kucağımdaki bilgisayarı bir kenara bırakarak Ceyda'ya döndüm. Üniversite sınavlarına çalışıyordum, bu arada da babamın yanında işe devam ediyordum. Ben liseyi bitirdiğim sene babam kalp krizi geçirmişti ve o zamanlar üniversiteyi bir kenara bırakıp babamın sahibi olduğunu kafenin başına geçmiştim. Babam bu yıl tamamen toparlayınca da işleri geri devir almıştı. Ben de yarım bıraktığım eğitim hayatıma devam etmek için derslerle uğraşmaya başlamıştım. Ceyda ile aramızda ise tam iki yaş vardı. "Sen üniversite olarak bizim okulu mu tercih edeceksin?" dedi yüzündeki imalı gülümsemeyle. "Neden olmasın? Sonuçta şehrimdeki üniversite, hem babama da yardımcı olmaya devam ederim." Daha önceden de böyle düşünüyordum zaten, buradan taşınmak gibi bir niyetim yoktu üniversite için olsa bile. "Sadece o yüzden yani?" Tek kaşını kaldığında nefesimi sesli bir şekilde verdim. "Gevelemede çıkart ağzındaki baklayı," dedim sadede gelmesini isteyerek. "Hiç abi, ne diyebilirim ki. Gamze'nin de mezun olmasına benim gibi iki sene kaldı. Zaman çabuk geçiyor." Ellerine bakarak umursamazca konuştu. "Ee ne olmuş?" Konunun Gamze'ye ne ara geldiğini anlamamıştım. "Abi yeme beni, kıza nasıl baktığını görüyoruz hani kör değiliz çok şükür." Kıkırdadığında, küçük hanımın imasını anlamıştım. "Ben seni bir yiyeceğim göreceksin," dedim, Ceyda'nın çocukluğundan beri huylandığını bildiğim kelimeyi söylemek için ağzımı açtığımda dehşet içinde bana baktı. "Abi sakın!" Kulaklarını kapatıp kaçarken keyfim yerindeydi. "Küçük cadı seni," dedim arkasından gülerken. Ceyda'nın bir küçüğü erkek kardeşimiz vardı. Ceyhun, lise sona gidiyordu. Ceyda içimizde en neşeli olan, bizi güldüren, evimizin çiçeğiydi. Ceyhun ise yaşına göre fazla oturaklı, efendiydi. Bense ikisinin arasıydım sanırım. Ceyda'nın sözleri aklıma gelince Gamze'nin de fark edip etmediğini merak ettim. Fark ettiğini sanmıyordum ama etseydi de bir şey değişir miydim emin değildim. Düşüncelerimi bir yere bırakıp odağımı değiştirdim. Laptopu geri alıp kaldığım yerden testi çözmeye devam ettim. Aylar geçmişti o günün üstünden. Gamze'ye sadece uzaktan bakıyor, Ceyda'nın vesilesiyle görüyordum. İlgimi belli ettiğim hâlde karşılık bulamayınca geri çekilmiş, beklemeye başlamıştım. Ceyda da farkındaydı artık her şeyin. Gamze ile ne zaman bir araya gelsek ortamda sessiz bir gerginlik oluyordu. "Abi, ben bir şey yaptım," diye geldi yanıma Ceyda, o gün bir tedirginlik vardı üstünde. "Ne yaptın?" Kesin sinirleneceğim bir şey yapmıştı, ki ne zaman böyle bir şey yapsa şimdiki gibi süt dökmüş kediye dönerdi. "Bir anda ağzımdan kaçtı, vallahi bak abi. Söz ver kızmayacağına?" Kırgın bakışları üstümdeyken gelip yanıma oturdu usulca. "Söz." Olan olmuştu artık, ne yaptıysa kızsam ne fayda ederdi? Hem üstüne gidersem söylemekten de vazgeçebilirdi. "Gamze'ye onu sevdiğini söyledim," dedi Ceyda bir anda. Söyledikleriyle dumura uğrarken ani bir şok yaşadım. "Ne yaptım dedin?" diye tane tane tekrar sordum. "Abi vallahi bir anda sorunca söyledim. Çok özür dilerim." Ceyda pişmanlıkla kıvranırken, bakışlarım sertleşti. "Ceyda, seninle özel hayatım hakkında bir şeyler paylaşmam, sana bunları başkası ile paylaşabilme hakkı vermez. Kalbini kırmadan git, sinirim gidene kadar seni gözüm görmesin." Sinirle konuştuğumda Ceyda hemen odadan çıktı. Sinirle solurken montumu giyip çıktım evden. Gelen baharla birlikte bütün ağaçlar çiçek açmış, Eskişehir'e yeni bir dönemin geldiğinin haberini veriyordu. Ceyda'nın söylemesine gerçekten kızmıştım ama Gamze'nin tepkisini de merak ediyordum. Böyle olacağı yoktu, en iyisi karşısına çıkmaktı. Eve geri dönüp, uykusuz geçen bir gecenin sabahına kalktım. Gamze ile Ceyda aynı bölümü okudukları için ders saatlerini biliyordum, bu yüzden kafeden çıkıp üniversitenin önüne geldim. Saat dörtte dersleri bitiyordu ve konuşmak için uygun bir gündü. Gamze'yi, Ceyda ve yanında bir kaç arkadaşıyla birlikte görünce yanlarına ilerledim. "Abi," dedi Ceyda gülümseyerek. "Abin mi Ceyda? Merhaba ben de Zeliş." Yanlarındaki kız elini uzatırken, elini tutmadan başımla selam verdim sadece. Esmer, orta boylarda bir kızdı. Elini bozularak geri çektiğinde önemsemedim. "Evet Zeliş, abim. Gamze ile beni almaya mı geldin abi?" Sorusuyla bakışlarım Gamze'yi buldu. Elinde tuttuğu kitaplarla şaşkınca Ceyda'ya bakıyordu. Kardeşimin bu azmi takdire şayan olsa da Gamze'ye sormadan böyle bir şey yapması hoş değildi. "Evet, hadi arabaya geçin." Biraz ilerideki arabayı işaret ettim. "Ben eve geçeceğim," dedi Gamze, Ceyda'ya kaşlarını çatmıştı bakarken. "Gamze, sen de geç, seninle konuşacaklarım var." Gamze'nin gözleri beni bulurken, bazı şeyleri anlamış gibiydi ve bundan ikimizin de kaçışı yoktu. "Peki." Kabullenişle arabanın arka tarafına ilerledi. Ceyda öne geçince ben de sürücü koltuğuna oturdum ve arabayı çalıştırdım. Arabayı eve doğru sürüp bizim evin önünde durdurdum. "Ben kaçtım, görüşürüz," dedi Ceyda arabadan inerek. Gamze, Ceyda'nın arkasından şaşkınlıkla bakıyordu. "İstersen öne geçebilirsin." Gamze derin bir nefes verip arabadan indi ve öne oturdu. "Fazla zamanım yok Ankara'ya döneceğim için." Bakışlarını benden kaçırdı, sürekli yola bakıyordu. "Gideceğimiz yer yakında zaten." Yakında bulunan küçük bir kafenin önünde arabayı durdurdum. İndikten sonra Gamze ile birlikte içeri geçip bahçe kısmına çıktık. Hava, baharın gelmesiyle gittikçe ısınmaya başlamıştı. İki kişilik bir yere oturduktan sonra garson sipariş almak için geldi. "Ne alırdınız?" diyen garson ile Gamze'ye döndüm. "Limonata." Kısaca cevap verdiğinde garson bana doğru döndü. "Ben de şekersiz Türk kahvesi alırım." Giden garson ile Gamze'ye baktım. "Neden burada olduğumuzu biliyor musun?" diye sordum gözlerini benden kaçıran kıza. "Tahmin edebiliyorum." Gözlerimi ondan ayırmazken, yüzüme bile bakmayan kızla derin bir nefes çektim. "Bana bak Gamze," dedim. Başını kaldırınca göz göze geldik. "Ceyda'nın sana söylediğinden haberim var. Açıkçası bunu ondan ben istemedim ama bir yandan da iyi oldu sanırım. Ben seni seviyorum." Bütün her şeyi açıklıkla söyleyerek üstümdeki tüm ağırlığı atmıştım. "Ben sana karşı bir şey hissetmiyorum. En yakın arkadaşımın abisisin, bende yerin bu kadar." Net çıkan sözleriyle bir an duraksadım. "Biliyorum, her şeyin farkındayım. Sevdiğin ya da sevgilin varsa seni anlarım," dedim cevap bekleyerek. "Hayır, yok." Başını iki yana sağladığında rahatladığımı hissettim. "O zaman bir şansı herkes hak etmez mi Gamze? Sana hemen aramızda bir şeyler olsun demiyorum ama izin ver beni tanımana yardım edeyim. Arkadaş olarak başlayabiliriz," dedim kabul etmesini umarak. Kararsız bir şekilde bana bakmaya başladı. "Siparişiniz," diyerek gelen garson ile konuşmamız bölündü. Limonatasından bir yudum alıp derin bir nefes aldı. "Ben gerçekten bilmiyorum. Seni tanımıyorum ve kafam çok karışık." Tamamen beni reddetmemesi iyiydi, en azından bir şansım vardı. "Sadece bir şans istiyorum senden. Kendin de söylüyorsun, beni tanımıyorsun ve tanımak için bir şans ver kendine de." Kahvemden bir yudum alıp arkama yaslandım. Kararı Gamze'ye bırakmıştım artık. "Peki ama sadece arkadaşça. Eğer ilerisi olursa, duygularımız değişirse ikimiz de açıkça konuşacağız." Kendine makul gelen bir kararla önerisini sunduğunda bana o şansı vermişti. "Tamam." Gülümseyerek gözlerine baktım. En azından arkadaş olmaya ikna etmiştim ve bu bile şu an yeterdi bana. Daha fazlasını isteyen içimdeki bencil yanımı susturup anın tadını çıkarttım. Bir ay kadar Ceyda'yı okula almaya gittiğim her seferinde Gamze'yi de Ankara için kalkan servislere kadar bıraktım. Keyifli geçen sohbetlerimiz oluyordu. Yaz tatilinin araya girmesine çok az kalmıştı ve bu beni ayrı kalacağımız için endişelendiriyordu. "Hafta sonu yemeğe çıkalım mı?" dedim Gamze'yi servislerin yanına bıraktığım bir gün yine. "Hafta sonu dersim yok." Gamze saçlarını toplarken arabayı yol kenarına çektim. "Ankara'ya gelirim ben istersen. Uzun zaman oldu Ankara'ya gitmeyeli, bana da değişiklik olur," dedim bahaneyle. "Ceyda da gelecek değil mi?" diye sordu Gamze. Nefesimi verirken yutkundum. Ne zaman bir şeyler yapmak istesem her zaman Ceyda'nın gelmesini şart koşuyordu Gamze. "Tabii sen de istersen gelir." "Tamam o zaman, cumartesi günü müsaitim ben, pazar abim geliyor," dedi gülümseyerek. Abisine çok düşkün bir kızdı Gamze iki kardeş oldukları için. Ceyda'nın anlattığı kadarıyla abisi başka bir şehirde teğmen olarak görev yapıyordu. "Senin adına sevindim. Abinle güzel vakit geçirirsiniz." Gamze başını sallayıp gülümsedi. Abisiyle ilgili konuşmayı seviyordu. Hafta sonu Ceyda ile birlikte Ankara'ya doğru yola çıktık. Gamze ile kararlaştırdığımız restoranda buluşacaktık. Sürekli yarım saat mesafelerde acele bir şekilde görüşmek istemiyordum. Biraz daha ciddi bir ilişki istiyordum Gamze'yle. Bu yüzden dışarı çıkmak başlangıç gibi göründü. "Abi beni neden götürüyorsun, baş başa gitsenize yemeğe." Ceyda, huysuzca söylendiğinde bu durumdan ben de memnun değildim. "Keyfimden götürmüyorum herhâlde. Biliyorsun Gamze sen olmayınca gelmiyor," dedim içimi çekerek. "Abi olmuyorsa zorlamanın anlamı yok. Biliyorsun değil mi?" Bakışlarım kısa süreliğine ona dönerken, sinirlenmeye başlamıştım. "Olacak, o kadar," dedim sert çıkan sesimle. "Abi lütfen, eskiye dönmeni istemiyorum. Düzelmişken, her şey yolundayken bir daha böyle bir şeyin olmasına izin veremem. Gamze sana daha iyi gelir diye ben de bu kadar istekliydim. Şimdi fark ediyorum ki hata yapmışım." Arabayı kenara çektiğimde Ceyda'ya döndüm. "Bana bak Ceyda, geçmiş hakkında tek kelime bile edersen Gamze'ye, işte o zaman eski Gediz'i karşında görürsün. Gamze de kabullenecek zamanla. Şimdi çeneni kapat ve Gamze'ye kesinlikle bir şey belli etme. Anlaştık mı?" Gözlerinin içine bakarken, tedirginliğini görüyordum. Bu bakışımı iyi bilen Ceyda sessizce başını salladı. "Sesli söyle!" dediğimde yerinden sıçradı. "Anlaştık abi." Arabayı tekrar çalıştırıp yola devam ettim. Ceyda da ben de bir daha konuşmadık. Gamze'nin verdiği adresteki restorana gelince arabayı park edip içeriye geçtik. Gamze'yi cam kenarındaki bir masada otururken görünce yanına ilerledim. Ceyda yanımda sessiz bir şekilde geliyordu. "Geç mi kaldık?" dedim dalgınca dışarıyı izleyen Gamze'ye. Bakışları bize dönerken gülümsedi. "Ben de yeni geldim zaten." Yerinden kalkıp Ceyda ile kucaklaştıktan sonra bana sadece elini uzattı. Elinden tutup kendime çektim ve yanağına bir buse kondurdum. Beklemediği için hemen geri çekildi, kaşlarım çatılmıştı. "Evet, ne alıyoruz? Ben oldukça acıktım." Ceyda yerine otururken, üstümdeki ceketi çıkarttım ben de. Yerleştiğimizde Gamze benim karşımda, Ceyda da onun yanında oturuyordu. "Gamze'ye sormak lazım, tavsiyelere açığım." Bakışlarım karşımdaki kıza döndüğünde menüye bakma gereği bile duymadı beni yanıltmayarak. "Buranın iskenderi güzeldir. Biz ailecek geliriz arada." Gamze'nin tavsiyesiyle siparişimizi verince, Ceyda ve Gamze de okuldan sohbet etmeye başladılar. "Gamze, abim de sınava hazırlanıyor bu sene," dedi Ceyda bana bakarak. "Hangi bölüm?" Gamze ilgisini bana çevirdiğinde sohbete katıldım. "Makine mühendisliği düşünüyorum ama puan sıralaması bayağı yüksek. Tutacak mı sınavdan sonra göreceğiz." Zaman buldukça konulara bakıyordum ama oldukça yoğun bir dönemdeydim. "Bizim için daha KPSS var sırada. Atanacak mıyız o bile belli değil." Ceyda'dan da sıkça duyduğum sitem, Gamze'nin de dilinden döküldü. "Seni almayan okul kapansın çiçeğim," dedi Ceyda gülerek. Gamze de gülümseyince her santimini aklıma kazıdığım görüntü ile iç çektim. Siparişlerimiz gelince yemeğe başladık. Arada sohbet de ediyordu kızlar, ben onları dinliyordum çoğunlukla. İçeri giren dört kişilik erkek grubu çaprazımıza oturmuştu. İçlerinden birisi sürekli Gamze'ye bakmaya başlayınca sinirle ayağa kalkıp masasına ilerledim. Yakasına yapışıp ayağa kaldırdım ve yüzüne yumruğumu geçirdim. Ani atağımla kaçmaya bile yeltenememişti. "Ne bakıyorsun it!" Yere düştüğünde çıkan sesle herkes bize bakmaya başladı. "Sıraç." Gamze'nin şaşkın sesini duymamla başımı ona çevirdim. Hızla yanımıza geldiğinde oldukça sinirli görünüyordu. "Tanışıyor musunuz siz?" Kaşlarım çatılırken Sıraç denen çocuğun bakışları hâlâ Gamze'nin üstündeydi. "Liseden sınıf arkadaşımdı Sıraç. Gediz, ne yaptığını sanıyorsun sen!" Gamze sinirle konuştuktan sonra Sıraç'ı kolundan tutmuş, kanayan burnuna masadan aldığı peçeteyi tutuyordu. Bu sırada garsonlar ve arkadaşları da araya girmişti. "Sürekli sana bakıyordu, ben de sinirlendim." Sesim sert çıkarken bakışlarım çocuğu buldu. "Ben bir an emin olamadım sen misin diye Gamze, o yüzden bakıyordum," dedi boğuk çıkan sesiyle Sıraç denen çocuk. "Tamam, şimdi hastaneye gidiyoruz," dedi Gamze çocuğu bırakıp çantasını ve hırkasını masadan alarak. "Nereye gidiyorsun?" Kolundan tutarak bana bakmasını sağladım. Kolunu hızla benden çekti. "Gediz, sonra konuşuruz. Önce haksız yere dövdüğün arkadaşımı hastaneye götüreceğim," dedi sinirle. Sonra da o çocukla birlikte çıkıp gitti. Arkasından gidecektim ki Ceyda kolumdan tuttu. "Abi lütfen, sonra konuşuruz dedi kız. İkinizden birisine zarar gelecek, çok sinirlisiniz. Okula geldiğinde konuşursunuz, yeter olay çıktığı." Yalvaran bakışlarıyla kolumu sıkıca tutuyordu. "Hesabı ödüyorum, sen de al eşyalarını, gidiyoruz," dedim kolumu çekerek. Hesabı ödeyince, Ceyda ile arabaya geçtik ve Eskişehir'e doğru yola çıktık. "Nasıl beni bırakıp gider? Nasıl!" dedim sinirle direksiyona vururken. "Abi, ne olur yapma." Ceyda korkuyla içini çekerken, derin bir nefes aldım. Evin önüne gelince Ceyda'yı indirip Barlar Sokağı'na doğru direksiyonu çevirdim. Aklımı dağıtmazsam geri dönüp Gamze'nin evine gidebilirdim. Bunu yapmayı, onu kollarımın arasına alıp bir daha bırakmamayı da istiyordum. Ama son bir şans daha tanıyacaktım ona. Pazartesi günü okul çıkışına gidip beklemeye başladım. Ceyda tek başına gelince bir gariplik olduğunu anlamıştım zaten. "Gamze gelmedi derse, rahatsızmış biraz abi." Ceyda yüzüme bakmadan konuşurken nedense inanmadım. Abisi iki haftalığına geldiği için her gün Gamze'yi bırakıp alıyordu. Bunu da Ceyda söylemişti, abisinin arabasında görüp bir şey yapmamam için. Bu yüzden de konuşma fırsatı bulamıyordum ama elbet abisinin de izni bitip dönecekti. Ceyda'yı almaya gittiğim bir gün Gamze'nin tek başına çıktığını gördüm okuldan. Hızla yanına yürüyüp önünü kestim. "Sence de artık konuşmamız gerekmiyor mu?" Başını kaldırıp bana baktı. "Tamam, konuşalım." Sakince cevap verdiğinde şaşırdım. Bu kadar kolay kabul edeceğini sanmıyordum ama rahatlamıştım. "Şimdi müsait misin?" "Cuma günü dersim erken bitiyor. O zaman konuşalım." Saçını kulağının arkasına koyup gözlerini benden kaçırdı. "Tamam, seni bırakayım servislere kadar Ceyda da gelince." Ilımlı olmaya çalışarak sakin bir şekilde konuşmuştum. "Ceyda rahatsızlandı biraz, öğlen eve geçti, haberin yok sanırım." Rahatsızlandı deyince birden ne olduğunu merak etmiştim. "Yoktu haberim." Onun için buraya kadar geldiğimi ikimiz de biliyorduk. "Ben kendim giderim, sen Ceyda'ya bak istersen. İyi akşamlar." Yanımdan geçip gitti bir şey dememi beklemeden. Arkasından sadece baktım. Cuma gününü bekliyordum her şey için. Gamze gidince eve geçtim ben de. Ceyda grip olduğu için halsiz düşmüş, eve gelmişti. Odama geçip düşünceler içinde kayboldum. Sadece birkaç gün daha sabredecektim ve Gamze benim olacaktı. Tamamen ve her şeyiyle. "Abi, bugün gelecek misin?" dedi Ceyda evden çıkmadan önce. Pazartesiden sonra bir daha okula gitmemiştim. "Gamze ile bugün konuşacağız." Başımı sallayarak geleceğimi onayladım. Bir şey diyecek gibi oldu ama vazgeçti, kapıdan çıktı okula gitmek için. "Gediz," dedi kapıyı yavaşça açan annem. "Efendim." Her zamanki mesafeli tavrımla, gözlerimi ona çevirmeden cevap verdim. "Yemek hazır diyecektim." Sesi üzgün çıkınca sinirle baktım. "Sana kaç kere dedim beni yemeğe falan çağırma diye. Sen benim annem değilsin, benim annem üç sene önce babamı bir adamla aldatıp kaçınca öldü. Sen benim babamı elimden alıyordun neredeyse!" Bağırmamla birlikte bir adım geriye doğru gitti. "Gediz, ne olur yapma oğlum, çok pişmanım sen de biliyorsun." Gözleri dolarken bu hâli umurumda değildi, artık alışmıştım. Bunları bizi o hale getirmeden önce düşünecekti. "Senin yüzünden babam kalp krizi geçirip ölümden döndü. Pişmansın öyle mi? Kaçtığın adam seni ortada bırakınca geri döndün. Babam seni kabullenmiş olabilir ama sana o gün de söyledim, sen benim için ölüsün ölü." Sinirle yanından geçip giderken yüzüne bile bakmadım. Dış kapıyı çarpıp çıkarken ağlama sesleri geliyordu. Umursamadan merdivenlerden inip çıktım. Akşam olana kadar orada burada gezdim. Biraz da kafa dağıtmak için arkadaşların yanına uğradım. Gamze'nin çıkış saati gelince arabanın içinde onu bekledim kapının önünde. Ceyda ile çıkınca arabayı gördüler. Ceyda, Gamze'ye bir şeyler söyleyip ayrıldı. Gamze de arabaya doğru ilerleyip kapıyı açtı, yan koltuğa oturdu. Biner binmez arabayı çalıştırıp yola çıktım. "Merhaba." Sessiz bir selam verdiğinde, "Merhaba," diye karşılık verdim ona bakmadan. "Gediz, biraz yavaş sürer misin?" Tedirgin bir ses tonuyla konuşunca başımı salladım onaylayarak. Hızımı biraz azaltıp ana yola çıktım. "Nereye gidiyoruz?" Gamze şehir merkezinden ayrıldığımızı fark ederek bana döndüğünde nefesimi sesli bir şekilde verdim. "Sessiz sakin konuşabileceğimiz bir yere." Herkesin içinde halledemeyecektik bu işi. "Gediz, ben geri dönmek istiyorum." Gamze sesini yükselttiğinde ben de artık sınırımın sonuna gelmiştim. "Bana biraz olsun güven artık! Yeter artık Gamze, konuşacağız diyorsam konuşacağız," dedim bağırarak. "Böyle mi güveneyim sana? Bağırıp çağırıp birilerini döverken mi?" Gamze de sinirlenerek kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu. "Kıskanıyorum seni, anladın mı? Seviyorum dedim sana ama senin umurunda bile değil!" dedim ben de bağırmaya devam ederek. Arabayı yol kenarındaki taşlı yola sokup ilerledim. Yolun sonunda küçük bir baraka vardı. "İnsan seviyorsa düşünür önce karşısındaki kişiye zarar verip vermediğini. Daha anlayıp dinlemeden çocuğun üstüne saldırdın." Nereye geldiğimizi konuşmanın hararetiyle fark etmediğine emindim. Arabayı durdurunca etrafa baktı. "Nereye getirdin beni? Gediz, hemen geri dön yoksa polisi arayacağım." Çantasından çıkarttığı telefonuyla geriye doğru çekilmişti. "Dene istersen güzelim, telefon çekmiyor burada." Kapıyı açıp arabadan indim. Arkamdan Gamze de inince taşlı yoldan kulübeye doğru ilerledim. "Gediz, beni hemen geri götür!" diye bağırdı arkamdan. "Konuşmadan hiçbir yere gidemezsin!" Kulübenin tahta kapısını açıp içeriye girdim. Birkaç dakika sonra gelen ayak sesleriyle Gamze içeri girdi. "Konuşunca götüreceğine söz ver," dedi gözlerime kararsız bakarak. "Söz." Kararlı çıkan sesimle kapıdan bir adım öne doğru geldi. "Tamam, konuşalım o zaman." Kulübede eski bir kanepe ve soba dışında başka bir şey yoktu. Gamze'nin etrafı inceleyen gözleri beni bulduğunda konuşmaya başladım. "Seni seviyorum Gamze, biliyorsun. Artık senin de bir cevap verme zamanın geldi," dedim arkamdaki duvara yaslanarak. "Ben denedim Gediz, gerçekten ama olmuyor. Ben seni, senin beni sevdiğin gibi sevemiyorum." Başını iki yana salladığında gözlerine baktım. "Daha çok çaba göster o zaman! Beni seçmekten başka çaren yok, ya zorla seveceksin ya güzellikle." Ona doğru bir adım atarken, Gamze geri çekildi. "Ne diyorsun sen, aklını mı kaçırdın?" Söylediklerime inanamıyormuş gibi şaşkınlıkla kalmıştı. "Seni bırakmaya hiç niyetim yok güzelim, önce bunu kabullen." Bir adım daha atıp küçük kulübede onunla karşı karşıya geldim. Kaçacak yeri yoktu. "Gediz, sağlıklı düşünemiyorsun şu an. Beni geri götür, daha sonra düzgünce konuşalım." Gamze beni zorla ikna edemeyeceğini anlayarak olduğu yerde durdu. Elimi yüzüne koyup ona yaklaşırken tepkisiz kalmasıyla gülümseyerek dudaklarına yaklaştım. "Ah," diye inledim bir anda Gamze'nin dizinin bacak arama sert bir şekilde gelmesiyle. Daha ne olduğunu anlamadan yüzüme sıktığı biber gazıyla yere çöktüm. Cebimdeki anahtarı alıp çıkmadan önce nefretle konuştu. "İyi ki abimi dinleyip kendimi savunmak için ders almışım. Tabii kardeşinin hediye ettiği bu biber gazının da oldukça faydası oldu. Seni polise şikâyet etmiyorsan Ceyda için sadece. Bir daha seni yüz metre yakınımda dahi görürsem polise giderim Gediz ve durumun bundan bin kat daha kötü olur!" Olduğum yerde gözlerimin acısıyla kıvranırken, arabanın sesiyle ayağa kalktım ve zorla kapıya ilerledim. Gamze arabaya binmiş gidiyordu. Arkasından bağırdım ama çoktan gitmişti. "Yemin ediyorum Gamze, buna izin vermeyeceğim. Ne kadar sürerse sürsün, ne olursa olsun benim olacaksın. Annemin, babama bin pişmanlıkla döndüğü gibi sen de bana geri döneceksin!"
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın yeni bölüm için. 🫶
Instagram: DeeinDeniz |
0% |