@deeindeniz
|
Emre'den Kolları ile sıkıca sarılırken ona sarılmamak için zor tuttum kendimi. Aklımı başımdan alan varlığı ile bedenimi kilitledim. Şimdi değildi, gözlerimdeki özlemi silip bakışlarımı donuklaştırdım. Kolları ona sarılmadığımı fark edince geriye doğru düştü. Bir adım geri çekilmesem ona sımsıkı sarılır ve bırakmazdım. Gözlerime baktığında bir damla yaş süzüldü gözlerinden. O an nefret ettim kendimden ama buna bir son vermem gerekiyordu artık. "Neden?" diye sorduğunda aklındaki bütün karmaşayı görebiliyordum. "Öğrenemeyeceğimi mi sandın?" Bakışları öyle bir hâl aldı ki, gördüm orada yatan pişmanlığı ve acıyı. Benden saklıyordu artık, emin olmuştum. "Emre ben..." Devamını getiremedi ve sustu. "Şimdi söyle Gamze, neden?" Kollarından tutup kendime doğru çevirdim ama gözlerime bile bakamıyordu. Daha çok gözyaşı akmaya başladığında kendimi berbat hissettim. "Emre kendine gel yoksa ben getiririm." Semih sert bir ses tonuyla beni uyardığında sessiz kaldım. Karşımda duran, gözleri buğulu âşık olduğum kadına baktım. Kırılmıştı, bunu görmemek için kör olmak gerekirdi. Beni kırdığı yerden kırmıştım onu. Ama bunu yapmam gerekiyordu, derin bir nefes alıp Semih'e döndüm. "Sen karışma! Bu bizim aramızda." Susması için bende sert bir şekilde karşılık verdim. Gamze ile aramıza kimsenin girmesine izin vermezdim. "Saçmalıyorsun, bu kız senin için ne kadar uğraştı haberin var mı? Sırf sen oradan kurtul diye Gediz ile görüştü!" Gerilen sinirlerim ile Semih'in üstüne yürüdüm. "Var! Haberim var! Benim yanımda çağırdılar adını. Gamze dediler, senin sevdiğin kız, âşık olduğun kız o piçi çağırıyor, dediler. Peki senin bunun benim için ne demek olduğundan haberin var mı?" Sinirle bağırdığımda Semih de bana doğru bir adım attı. Koluma dokunan elle yan tarafıma döndüğümde Gamze'nin bana bakan gözleri ile karşılaştım. "Yapma," dedi yumruklarını sıkarken, gözleri dolmuştu ama o kendinden başka herkesi düşünüyordu yine. "Sen Gamzeli, bugün beni hayal kırıklığına uğrattın. İlk bana gelmeliydin, ilk beni görmeliydin. Benim, en çok benim ihtiyacım vardı sana. Şimdi benden sakladığın diğer mevzuya gelelim." Kolundan tutup benimle birlikte gelmesi için bir adım attım. Elim boşluğa düşerken, kolumdan tutan elle arkamı döndüğüm anda Semih'in sert yumruğunu hissettim. İki adım geriye doğru gidip durdum. Semih bana öfkeli gözlerle bakarken Gamze elini ağzına kapatmıştı, çığlığını bastırmak ister gibi. "Bir daha bu kıza böyle davran, kardeş falan dinlemem seni yalvarana kadar yumruklarım. Anladım kırgındın, öfkeliydin ama bu kız senden farksız mıydı? Sakın Emre!" Parmağını bana doğru sallayıp tehdit ederek sinirle bağırdı Semih. "Sence ben onun saçının teline zarar verir miyim? Âşığım ulan ben o kadına! Gamze, gidiyoruz." Başımı yan tarafa uzatıp elimi tutması için kaldırdım. Gamzeli yine beni şaşırtmadı, bana yaklaşıp elimi tuttu. Dudağımdan akan kanın tadını hissediyordum. Gözleri Semih'i bulurken sesi titrese de konuştu. "Semih, sen git, ben Emre'yle gideceğim." Bu konuşmayı eninde sonunda yapacağımızı o da biliyordu. "Tamam," dedi Semih, başıyla onaylayıp geriye çekildi. Gamze ile birlikte adliyeden çıkıp caddeye doğru ilerledim. Arabam askeriyede kalmıştı hastaneye Ceyda'nın arabasıyla geldiğimiz için. Çenem sızlarken, kolumla dudağımdaki kanı sildim. Hayvan gibi vuruyordu, adamın lakabı boşuna Hulk değildi! Adliyenin önünden bir taksi çağırdım. Gamze ile birlikte gelen taksiye bindik. İkimiz de sessizdik ama bu fırtınadan önceki sessizlik gibiydi. Lojmana girdiğimizde cüzdanımı çıkarttım, ücreti ödedim. Askeri kamuflaj vardı hâlâ üstümde. Silahımı ve eşyalarımı çıkışta geri almıştım adliyeden. Evin kapısını anahtarla açıp içeri girdim ve ilerledim. Arkamdan gelen Gamze'nin kapıyı kapattığını duydum. Ona doğru döndüğümde, kapıya yaslanmış bana bakıyordu. "Gel." Koltuğu işaret ederek oturmasını istedim. Yavaş adımlarla geçip oturunca ben de karşısına oturdum. Kamuflajın üstünü çıkartıp koltuğa attım. "Emre, ben gelmek istedim ama izin vermediler. Semih ve avukatın girdiği için yanına beni almadılar," dedi gözlerini benden kaçırarak. "Ne karşılığında çıkarttın beni oradan?" dediğimde bakışları beni buldu. Şaşkınca ağzını açtı ama konuşmadı. İlkinde mesajlar konusunda tehdit etmişti ve Gediz bunu kabul etmişti. İkimiz de biliyorduk ki bu kez gözü dönmüştü, bunu kabul etmezdi. "Ne karşılığında o piç geri çekti şikâyetini?" Bu sefer daha yüksek sesle sordum. Biliyordum, benden gizlediği bir şey olduğuna emindim. Öyle bir şeydi ki Gamze'nin bütün çabası bunu öğrenmemem üzerineydi. Öyle bir şeydi ki, Gediz'i tehdit edip her şeyi yaptıracak kadar büyüktü. Gamze'ye baktım bir kez daha, bu sefer dönüşü yoktu, her şeyi öğrenecektim. "Ben sana yalan söylemedim," dedi ona inanmamı isteyerek. "Ama sakladın." Doğruluğunu kanıtlar gibi başını salladı. "Ne sakladın benden Gamze?" İçimdeki yangını ona yansıtmayarak derin bir nefes aldım. "Gediz ile son kez konuşmak istediğim gün, onu sevmediğimi söyleyecektim. Buluşmaya gittim ama Gediz normal değildi. Çıldırmış gibiydi, bunu kabullenemedi." Sesi titreyerek anlatırken, bakışları yerdeydi. Yumruklarımı o kadar çok sıkıyordum ki, atan damarımı bile hissediyordum. Gözleri sanki karanlık bir sokağa uğramış gibiydi. Benim güçlü Gamzeli'm gitmişti, direnen ve acı çeken bir kadın vardı şimdi yerinde. "Ne oldu sonra?" Dudaklarımı birbirine bastırıp zorla konuşarak, dilimin ucuna gelen küfrü tuttum. "Arabayı ıssız bir yere sürdü. Sadece konuşmak istediğini söyledi ama ben geri dönmek isteyince tehdit etti, bırakmadı. Bir kulübeye götürdü beni yıkık, dökük, harabe," dedi derin bir nefes alıp. Halen gözünden bir damla yaş akmamıştı. Benim bir adım geri çekilmeme gözyaşı akıtan kadın, bunları hatırlarken bile tek damla akıtmamıştı. Çok güçlüydü, her şeyin üstesinden gelecek kadar çok. "Bana dokunmaya çalıştığında yanımda biber gazı vardı, onu kullandım ve kaçtım. Arabasını alıp onu orada bıraktım. Bana dokunmak istedi ama dokunamadı." Ellerini yüzüne bastırıp saçlarının arasından geçirdi, derin bir nefes verdi. "Sen de onu bunu açığa çıkartmakla tehdit ettin." Sakince konuştuğumda başını kaldırıp bana baktı. "Eğer senden şikâyetçi olursa ben de ondan şikâyetçi olacaktım. İlkinde geri adım attı ama ikincisinde her şeyi göze almıştı. Vazgeçmeyecekti, ben de ona Kuzey'i, oğlunu götürdüm ve her şeyi anlattım. Vazgeçmezsen beni değil Kuzey'i kaybedersin, hiç tanımadığın oğlunu kaybedersin, dedim. Seni bana Kuzey karşılığında verdi." Anlamamı istiyormuş gibi, her kelimeyi bana ulaşmak istercesine kullandı. "Evine git dinlen," dedim Gamze'ye bakarak. Bir anda dönüp bana baktı, ciddi olup olmadığımı anlamak ister gibi. Bakışları beni bulunca yüzümü incelediğini biliyordum. Oturduğu yerden kalktığında gideceğini sandım bir an ama banyoya ilerledi. Geldiğinde elinde ilk yardım malzemeleri vardı. Yanıma oturup pamuğa tentürdiyot döktü. "Özür dilerim, bunları daha önce anlatmam gerekiyordu. Belki de en başından anlatsam bu kadar sorun olmayacaktı aramızda." Pamuğu yavaşça önce kaşıma, sonra da dudağımın kenarına hafifçe bastırıp temizledi. Gözlerimi bir an olsun yüzünden ayırmadım. Gözlerimin içine bakamıyordu, elleri titriyordu. "Evine git Gamze. Seni üzmek istemiyorum." Elini tuttum, yine buz gibi soğuktu teni ama bu sefer onu ısıtamayacaktım, şimdi olmazdı. "Peki, gidiyorum." Sesi titrese de kendini tutarak onayladı beni. Bunları başından beri benden sakladığı için kızgındım. Bilseydim Gediz'e onu hiçbir şekilde yaklaştırmazdım. Bu kadar ileri gidip onun karşısına çıkmasına asla izin vermezdim. Gamze ayağa kalkıp son kez bana baktı ve kapıya doğru gitti. Kapının kapanma sesini duyunca ayağa kalkıp hızla üst kata çıktım. Üstümü değiştirip tabancamı belime taktım, aşağı indim. Anahtarımı, cüzdanımı montumun cebine koyup evden çıktım. Arabam askeriyede olduğu için lojmanın çıkışına gidip taksi çağırdım. Taksi gelince direkt askeriyeye geçtim. Bizimkilerin yanına gidecektim önce, gerisi kolaydı. İki saat önce, adliyede; "Anlamıyorum, sonuna kadar şikâyetçi olacağız diye direnirken birden şikâyetlerini geri çektiler. Bu çok tuhaf." Mine düşünceli bir şekilde konuşurken kaşlarını çatmıştı. "Sonuç önemli bence, Emre çıkacak," dedi Semih. Sanki konunun kapanmasını istiyor gibiydi. "Tabii ki Emre'nin çıkacak olması harika ama altından başka bir şey çıkacak olması beni endişelendiren şey. Sen ne diyorsun bu konuda Emre?" Savcının odasındaydık bu konuşmayı yaparken. Çıkış işlemlerim için savcı dosyamı bitiriyordu yan odada. "Gamze çıkardı beni buradan. Sen nasıl olduğunu biliyor gibisin Semih." Bakışlarım ona dönerken, ikimiz de Gamze'nin benim için yapmayacağı şey olmadığını biliyorduk. "Kendisiyle konuşursun düzgünce, o da sana açıklamasını yapar." Semih bir şey söylemeyeceğini belirterek konuyu kendince kapattı. "Gediz ile Gamze daha önceden tanışıyor mu?" diye bir soru yöneltti Mine. "Evet, eskiden Gediz, Gamze'ye ilgi duyuyormuş ama hiç karşılık alamamış." Neden sorduğunu merak ediyordum, kısaca cevaplamıştım bu yüzden. "Gamze'nin elinde Gediz'i bitirecek bir şey olabilir. Gediz mecburen ona boyun eğiyordur. Düşünsene, senin hapiste kalman için bütün şartlar oluştu, eğer Gamze'ye ilgi duyuyorsa sizi ayırabilir ama Gamze onunla konuşunca hemen ikna olup geri çekiliyor." Mine elindeki kalemi oynatarak oturduğu yerde dalgın gözlerle düşünüyordu ve söyledikleri benim de dikkatimden kaçmamıştı. "Bence bu işe dahil olmayın Mine Hanım, bu onların özel hayatı. Dava bittiğine göre gerisini kendi içlerinde hallederler." Semih kesin bir tonda Mine'yi uyarırken şüphelerim arttı. "Tabii ki." Mine gülümseyip konudan geri çekildi. "Gamze geliyor mu?" dedim Semih'e dönüp Mine'nin onun yanında başka bir şey demeyeceğini bilerek. "Aradım, birazdan burada olur." Semih nedense Mine konusunda çok katıydı. Oysa benim Gamze'den başkasını gözümün görmeyeceğini biliyordu. "Tamam, sen çık, kapıda seni görsün. Endişe etmesin bir de bu yüzden." Mine ile konuşmam gerekiyordu ama Semih buradayken olmazdı. "Kapının önündeyim." Semih memnuniyetsiz bir şekilde açtığı kapıdan çıkarken uyaran bir bakış attı bana. Mine'ye karşı nedense soğuk ve ön yargılıydı. Gamze'yi benimsedikleri için Mine onlara yabancı geliyordu belki de ama Mine benim için kesinlikle arkadaştan ötesi değildi. Kız kardeşim bile olabilirdi, bunun nedenini sadece Mine ve ben biliyorduk. Mine anlatmadığı sürece de benden bu konu hakkında tek kelime çıkmazdı. "Ne yapmamı öneriyorsun avukat hanım?" Tek kaşımı kaldırıp geriye yaslandım. "Ona her şeyi bildiğini söyle ve biraz uzak dur. Sana her şeyi anlatacaktır. Seni seviyor ama bir şeyden korkuyor. Bunun Gediz olmadığı açık, onu tehdit edecek kadar zeki bir kız. Bence o seni kaybetmekten korkuyor Emre, bu yüzden saklıyor," dedi Mine tespitini yaparak. Kapı açılınca içeri elindeki dosya ile savcı girdi. Mine ile savcı konuştuktan sonra evrakları imzaladım ve ifademi şikâyetimi geri çektiğim yönünde imzaladım. Kapıdan içeri girdiğimde bütün bakışlar bana döndü. Bizimkiler oturmuş çay içiyorlardı. Semih bugün izinli olduğu için aralarındaki tek sivildi. "Geçmiş olsun." Sercan yanındaki sandalyeyi çekince ben de oturdum. "Sağ ol Sercan. Ne konuşuyordunuz, hepiniz sustunuz birden?" Sırayla hepsine bakarak sorduğumda Ercan cevap verdi. "Gediz'in bir çocuğu varmış. Sen biliyor muydun?" Ses tonundan bile anlaşılıyordu şaşkınlığı. "Gamze söyledi bana, ona da Ceyda söylemiş. Gediz'in kardeşi ile arkadaşlar biliyorsunuz." Ağzıma adını almak bile iğrenç hissettiriyordu şerefsizin. "Emre biz bir şey daha duyduk. Gamze ile Gediz," dediğinde hızla sözünü kestim Uğur'un. "Bir daha Gamze'nin adını o adamla aynı cümle içinde geçirme Uğur." Sinirle gözlerine bakarken bakışlarım da sertleşmişti. "Tamam Kurt, sakin." Semih ortamı yumuşatmak için konuşmuştu. "Gediz'in tamamen tarih olmasının zamanı çoktan geldi. O it yaptıklarının bedelini çok ağır ödeyecek. Yardımınıza ihtiyacım var." Hepsine tek tek bakarak yardım istedim. "Ben varım, o it çok fazla oldu zaten," dedi Semih beni yanıltmayarak. "Ben da varum." Dursun da arkasından cevap verdi beklemeden. Daha sonrasında herkes onayladı ve yanımda olduklarını belirttiler. Aklımdan geçenleri belli bir sıraya koyarken derin bir nefes aldım. Gediz'i bu sefer yaptığı her şeye pişman edecektim, yaptıklarının bedelini en ağır şekilde ödeyecekti. Bu iş artık bitecekti. "Planın nedir Kurt? Sen plansız iş yapmazsın," diyen Ercan ile gülümsedim. 45) Gamze'den Eve gelir gelmez ilk önce üstümdeki kıyafetlerden kurtuldum ve duşa girdim. Üstümden büyük bir yük kalkmıştı ama halen endişeliydim. Emre sonunda her şeyi öğrenmişti ve bu durum beni oldukça tedirgin ediyordu. Duştan çıkıp odama geçtim ve üstümü giyip saçlarımı taradım. Bütün bunları yaparken aklım hâlâ ondaydı. Bana git demişti ama onun düşünmeye ihtiyacı vardı. Kızmıyordum ona çünkü haklıydı. Emre de benden önemli bir konuda bir şey saklasa ben de kırılırdım. Sorun şuydu ki, Emre beklediğim tepkiyi vermemişti, oldukça sakindi. Bu da büyük bir olayın geleceğinin habercisiydi sanki. Daha fazla odada kalamayınca aşağıya indim. Abim bugün de izinli olduğu için Seda ile internetten bebek eşyalarına bakıyorlardı. Doğuma az bir zaman kalmıştı. "Gamze, gel bak bu çok güzel," dedi abim laptopu bana çevirerek. "Evet, çok tatlı." Kendimi gülümsemeye zorlayarak gösterdiği bebek kıyafetine şöyle bir baktım. "Daha iyi misin?" Seda bana bakıp sorduğunda kaşlarım çatıldı. Cidden soruyor muydu bir de? "İyiyim." Ona bakmadan koltuğa oturup, geriye yaslandım. "Valizin hazır mı?" dediğinde abim, bir an şaşırdım. Bana mı soruyordu? "Ne valizi abi?" Anlamadığım için kaşlarım çatılmıştı. "Seda'nın babası geliyor yarın. Doğumu Ankara'da yapmasına karar verdik. Ben de doğuma bir hafta kala izin alıp gideceğim. Böylelikle de Seda'nın canı gece vakti bir şey isterse ona yardım edecek bir sürü kişi olacak." Seda'ya dönerek oldukça soğuk bir şekilde konuşmuştu. Seda'yı ilk kez bu kadar mahcup görüyordum. Abimin söylediklerine itiraz etmezken ben şaşkınlıkla ona baktım. Normalde abim hayatta göndermezdi ama daha önce bana söz vermişti bu konuda. Burnun sürte sürte gidersin demişti o zaman Seda'ya. "Abi, son ayına girdi, tehlikeli değil mi yolculuk?" Bebek için endişe ediyordum, yoksa Seda umurumda bile değildi. "Doktor araba yolculuğunda sorun olmayacağını söyledi, hem doğuma daha beş hafta var. Seda'nın fikriydi üstelik." Abim omzunu silkip elindeki bilgisayara geri döndü. "Evet, burada yeterince sana yük oldum Gamze. En sonki olay için özür dilerim senden. Ben bu kadar kötü bir şey olacağını tahmin edemedim. Hormonlarım ele geçirdi beni, kriz gibi bir şeydi." Yüzüme bakmadan konuşurken parmaklarıyla oynayarak çok üzgün bir tavra büründü. "Abi birisi Seda'yı klonladı ve karşımda duran kişi klonu değil mi? Ya da Seda'nın kayıp ikiz kardeşini buldunuz. Söyleyin uzaylıları nereye sakladınız?" dedim dehşet içinde etrafa bakarken. "Gamze, hiç güleceğim yoktu." Abim kahkaha atarken eliyle ağzını kapattı. Seda'ya baktığımda kollarını göbeğinin üstünde kavuşturmuş, gözünün altından bana bakıyordu. Tabii ki gitmek istemesinin tek nedeni abimi yumuşatmaktı. Böylece olaylar unutulacak ve Seda kendini aklayacaktı. Her zamanki gibi. "Ben buradayım o zaman?" Abime sorar bir şekilde tek kaşımı kaldırıp baktım. "Haşim Albay derslere devam etmeni istiyor. Hem zaten ben de tekim, burada abi kardeş beraber vakit geçiririz," dedi abim kalmamı isteyerek. "Olur abi, kalırım," dedim keyifle. Seda olmadan, üstelik Emre'den uzakta kalmadan burada kalmak mı? Daha ne isteyebilirim ki? Emre aklıma düştüğünde gözlerim boşluğa daldı. Ne olursa olsun aramız düzelecekti. Buna inanmak bana güç veriyordu. Şu an neredeydi, ne yapıyordu deli gibi merak etsem de o beni arayana kadar ya da benimle konuşmak istediğini belli edene kadar sessiz kalacaktım. Kalbim onun için atıyordu ve Kurt'u deli gibi merak ediyordum. "Çay demleyim ben." Yerimden kalkarak abime doğru baktım. Biraz da oyalanmak istiyordum kafamı dağıtmak için yoksa bu düşünceler ile Emre'nin kapısına dayanmam an meselesiydi. "Çok iyi olur." Abim onayladığında çayı ne kadar sevdiğini bildiğim için gülümsedim. "Gamze, mısır da patlatsana." Seda gözüme bakıp karnını işaret etti. Normalde zıkkım ye derdim ama dua etsin yeğenime hamileydi. Başımı sallayıp mutfağa geçtim. Çay suyu koyup mısırı patlattım. Çayı demleyince altını kıstım, mısır kâsesini alıp içeri geçtim geri. "Çay demini almadı daha, alınca getiririm." Mısır kâsesini ortadaki sehpanın üstüne bıraktım. Zil çalınca abime baktım. "Biri mi gelecekti?" "Sen dur ben açarım." Abim ayağa kalkarken ben de koltuğa geçip oturdum. Birkaç dakika sonra abimin sesi geldi. "Emre gelmiş." İçeriye gireceğini belirtmek için bize seslenmişti. Nefesim kesilirken neden bu saatte geldiğini merak ediyordum. Ayrılalı birkaç saat olmuştu ve iyi ayrıldığımızı da söyleyemezdim. Oturduğum yerde dikleştim salona adım atmasıyla. Gözlerim Emre'yi bulduğunda soğuk bakmıyordu artık bana sabahki gibi. Ama aşkla da değildi bakışları, kendini tutuyor gibiydi. "Hoş geldin Emre." Seda oturduğu yerden selam vermişti kısaca. Ben halen olayı anlamaya çalışıyordum. "Hoş buldum yenge." Emre başını sallayıp bana doğru ilerlemeye başladı. "Ne yapıyorsun?" dedim sessiz bir şekilde. Yan tarafımdaki boş yere oturdu ve benden yana bakmadı bile. "Gamze, öğrencin gelmiş, bir hoş geldin bile demedin." Seda bana sırıtarak imayla Emre'yi işaret etti. "Hoş geldin Emre." Zoraki bir şekilde dikkat çekmemek için sesimi normal tutmaya çalıştım. Sadece başını salladı, cevap bile vermedi. "Hayırdır Emre, bir şey mi oldu? Sen habersiz gelmezdin." Abim Seda'nın yanına, karşımıza oturunca bakışları yanımdaki adama çevrildi. O kadar oturacak yer varken gelmiş yanıma oturmuştu. "Abi seninle konuşmam gereken, daha doğrusu konuşmamız gereken bir konu var," dedi ilk defa benden yana bakarak. Şu an ağzım açık Emre'ye bakıyordum resmen. Bu adam ne yapıyordu? "Tabii, söyleyin. Bir şey mi oldu?" Abim ciddi bir şekilde konuşurken kaşlarını çatmıştı. "Ben Gamze'yi seviyorum abi," dediğinde Emre, bir an kalbim durdu. Seda bile ağzına götürdüğü mısırı düşürmüştü. Abim ise bir an dondu kaldı. Yavaşça Emre'ye döndüğümde ellerini birleştirmiş, öne doğru eğilip dizlerine koymuştu. Oldukça ciddi duruyordu. Hâlâ ağzım açık duruyordum ve zorlukla yutkundum. Ben yanlış duymadım değil mi? Az önce Kurt, abime beni sevdiğini söyledi? "Ne diyorsun Emre sen?" Abim, doğru duyduğundan emin olmak ister gibi tekrar sordu. Ben bile inanamıyordum zaten. "Abi ben Gamze'yi seviyorum. Âşık oldum kardeşine. Senden gizlemek, saklamak bana yakışmazdı. Geldim kapına söylüyorum." Emre kendinden emin bir şekilde dik durarak abime açıkça beni sevdiğini söylüyordu. "Peki sen Gamze?" dedi abim, bakışlar bana döndü. "Seviyorum abi ben de." Artık Allah ne verdiyse onu yaşayacaktık. Bundan sonra tufan kopsa bende yaprak kımıldamazdı. "Ne zamandır sürüyor bu aranızdaki?" Abim sorguya başlayarak bir bana bir Emre'ye baktı. "Gamze Ankara'ya gitmeden bir gün önce hislerimi açtım ona. Siz gidince konuşamadık, ben Ankara'ya gelince de Gamze ile oturup konuştuk. Duygularımızın karşılıklı olduğunu anladım. Seninle konuşmak istiyorduk ama bir yandan da Seda yengenin ve bebeğin durumundan dolayı beklemeye karar verdik. Şimdi de buradayım abi," dedi Emre tane tane her şeyi anlatarak. Onun bu kararlı hâlini biliyordum ama abim karşısında bile bu kadar aşkını kabul etmesi farklıydı. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu ama bu başkaydı, bu sefer kabullenişi sadece bana karşı değil herkese karşıydı. Emre yanımda olduğunu, onu sevdiğimi ve beni sevdiğini herkese duyuruyordu. "Seni severim Emre, bilirsin ama son yaptıkların ve karıştığın kavgaları onaylamıyorum." Abim Emre'ye bakarak konuştuğunda o kavgaların sebebini bilse Emre'den önce yakardı Gediz'i. "Bunu sana Gamze anlatacak abi. Şimdi her şeyi sana açıklayacak burada." Bana döndü, sonra da sessiz bir şekilde ekledi. "Bu da senin cezan. En başından bana değilse bile abine anlatmalıydın. Sana kimsenin dokunmasını yanına kâr bırakmamalıydın." Abimin bakışları tekrar beni bulurken yutkundum. Yapma bunu bana Kurt! Abim öğrenirse bunu, kimse onu tutamazdı. Derin bir nefes verip bakışlarımı öne eğdim. Artık her şeyi ortaya dökmenin zamanı gelmişti demek. Öyle olsun, günah benden gitti. Emre'ye baktığımda başıyla beni onayladı. Anlat ve kurtul der gibi bakıyordu. "Abi Seda'yı içeri gönderir misin? Onun yanında anlatmak istemiyorum." Filmin en heyecanlı yeri gelmiş gibi can kulağıyla bizi dinleyen Seda'ya baktım. Oldukça bozulmuştu ama bunu anlatmak istesem bile bu kızın yanında imkânsızdı. Yarın ana haber bültenleri beni konuşurdu. "Seda, içeri git." Abimin kesin ses tonuyla dediğimi yapacağına emindim. "Ama Cahit ben de aileden değil miyim?" dedi Seda inat ederek. "Seda sana içeri git dedim!" Abimin sert ses tonuyla Seda bana öfkeyle bakıp yatak odasına ilerledi. Kapıyı kapatınca abime döndüm. "Abi yemin et bana, bu konuyu bir defa burada anlatacağım ve sen bir şey yapmayacaksın. Önce doğacak çocuğunu düşüneceksin. Kimse bilmeyecek abi, yemin et." Gözlerine bakarak konuştuğumda içim ürperdi. Bunu bir gün abime anlatacağımı hiç düşünmemiştim ama zorundaydım. "Gamze, ne oluyor burada? Ne demek bu?" İlk defa sesi titreyerek cevap verdi bana, olayın büyüklüğü onu da korkutuyordu. "Abi yemin et yoksa beni kesseler tek kelime etmem." İnadımın ne kadar büyük olduğunu biliyordu abim ve o hep verdiği yeminleri tutardı. "Peki, sen söyle diyene kadar kimseye demeyeceğime, bir şey yapmayacağıma yemin ederim." Abimin sabırsız ses tonuyla aldığım yeminle içim ufacık da olsun rahatladı sonunda. "Ceyda sana dün Gediz ile daha önceden tanıştığımızı söylemişti. Doğru olan kısım Ceyda ile üniversitede okurken tanıştım Gediz'le. Devamı ise yalandı abi, Gediz bana saplantılı bir şekilde takıntılıydı. Seviyorum diyordu ama hastalıklı bir şeydi onunki. Başta fark etmedim bu kadar kötü olduğunu, sadece konuşmaya çalışıyordu. Ben onu reddedince..." Daha fazla dayanamayıp sustum. "Ne yaptı?" diye bağırdı. Abimin yumruğunu orta sehpaya geçirmesiyle mısır kâsesi düşüp paramparça oldu. "Gamze'nin izni olmadan ona dokunmaya çalışmış." Emre burnundan soluyarak öfkeyle konuştu benim cevap vermeyeceğimi bilerek. Sesi o kadar sertti ki kurşun gibiydi, öldürürdü. "Ben şimdi o Gediz'in gelmişini geçmişini sikmez miyim? Öldü artık o öldü!" Ayağa kalkıp kapıya doğru hışımla gitmesiyle peşinden abime doğru koştum. "Abi yemin ettin, yapma! Senin çocuğun olacak, onu düşün." Kolundan tutarak yalvardım gitmemesi için. "Nasıl saklarsın bunu?" dedi abim öfkeyle. "Korktum abi, bir şey yaparsın diye korktum. Bana dokunamadı, yemin ederim kendimi korudum. Dört yıl geçti üstünden, bırakmıştı peşimi." Sesim titrerken elim ayağım buz gibiydi, abimin koluna yapışmıştım. "Gamze, yukarı odana git, benim Cahit abiyle konuşacaklarım var." Emre yanımıza gelerek elimi abimin kolundan çekti. Bakışlarım Emre'yi bulurken anlamasını istedim. "Olmaz, abim gidecek, bırakmam onu." Başımı iki yana sallayarak bir adım atıp önlerine geçtim. "Bana güven." Ona güvenmek istedim ama iki adamın düşüncesi de belliydi. "Daha ne var konuşulacak?" Abim dişlerinin arasından tıslarken, Emre'nin anlatacaklarından korktum. "Hadi gel abi." Emre daha sakin bir ses tonuyla konuşurken, abimi tutup kapıya ilerledi. "Söz verdiniz bana, yemin ettiniz!" Arkalarından bağırırken canım olan iki adamdan bir cevap alamadım. Emre bana son kez baktı ve kapıyı arkasından kapattı. Olduğum yerde öylece kaldım. Abim ve Emre gitmişti. Artık her şey ortadaydı. Başıma ağrılar girerken, masanın üstünde duran telefonu elime aldım. Hızla Semih'i aradım ve açmasını bekledim. Telefon uzun çalışın ardından kapanacakken açıldı. "Semih, Emre ve abim gittiler, kötü bir şey olacak. Neredeler biliyor musun?" diye sordum aceleyle. "Telefonu kapat ve kimseyi arama." Emre'nin sesiyle kalbim sıkıştı. En azından Semih'in yanındaydı, bunu biliyordum. "Emre lütfen," dediğim anda telefon yüzüme kapandı. Kapı çalınca hızla kapıya doğru koştum, bekletmeden açtım. Karşımda Cemre'yi görünce şaşırdım. Cemre, abimin komutasındaki çavuş olan Cem'in eşiydi. Yılbaşı organizasyonundan sonra bir daha konuşamamıştık. "İyi akşamlar Gamze, nasılsın?" Tebessüm ederek bana baktığında enkaz hâldeydim. "İyiyim Cemre, sen nasılsın?" dedim kapıyı açıp geçmesi için. İçeri girdikten sonra kapıyı kapattım, birlikte salona geçtik. Elindeki tabağı sehpanın üstüne bıraktı. "Ben de iyiyim. Size pasta getirdim, hamileyim de Cem kutlamak için pasta almış ama iki kişi olduğumuzu unutmuş. Seda yok mu?" Cemre gülümseyerek etrafa baktıktan sonra koltuklardan birine oturdu. "Tebrik ederim. Burada, uzanıyordu, bekle sesleniyorum." Aklım başka yerde olduğu içim tam anlamıyla sevinemedim bile bu habere. Yatak odasına doğru ilerledim. "Yenge, Cemre geldi." Kapının dışından seslenmiştim sadece. "Geliyorum," dedi Seda içeriden. "Gamze, telefonun çalıyor." Salondan seslenen Cemre ile hızla telefonumu alıp açtım. "Alo?" Kim olduğuna bile bakmamıştım. "Abinle konuştu demek Emre." Gediz'in sesiyle duraksadım. "Bu seni ilgilendirmez, kapatıyorum, bir daha arama beni," dedim sinirle. Gediz beni aradığına göre onun yanına gitmemişlerdi. "Evinizin önündeyim," demesiyle olduğum yerde kaldım. "Abim burada, Emre ile seni öldürürler." Bir yandan sessiz konuşup, bir yandan da mutfağa ilerledim. Işık kapalı olduğu için perdeyi aralayıp pencereden baktım. Kahretsin, kapının önündeydi. "Evde olmadıklarını biliyorum Gamze. Şimdi ben mi geleyim içeriye hamile yengene ve arkadaşına durumu anlatırsın, yoksa sen mi gelirsin benim yanıma? Bu arada silahım olduğunu söylememe gerek var mı?" Sözleriyle gözlerimi kapattım. Bu bir tuzaktı! Eğer dışarı çıkarsam, Gediz silah zoruyla beni götürecekti. Eğer çıkmazsam Seda ve Cemre hamileydi, korkunca bebeğe bir şey olabilirdi. Gözlerimi açıp perdeyi sıkıca geri kapattım. "Tamam, geliyorum ama beş dakika ver bana, şüphelenmemeleri için onları ikna etmem gerek." Nefesimi sakince verirken titreyen ellerim bana hiç yardımcı olmuyordu. "Akıllı kız seni. Sakın bir hata yapma, abinler şu anda sana yetişemez ve en ufak hatanda eve girerim." Sesinden açıkça eğlendiği belli oluyordu. "Tamam." Tuttuğum nefesimi vererek gözlerimi kapatıp açtım. Telefon yüzüme kapanır kapanmaz hızla mutfaktan çıkıp abimgilin odasına girdim. Üstte bulunan rafı yerinden çıkarttım ve arkaya saklanmış silahı aldım elime. Hızla şarjörünü kontrol edip belime taktım ve kazağımı üstüne indirdim. Gediz silah kullandığımı bilmiyordu. "Gamze, ne yapıyorsun burada?" Seda bana bakarak ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Hızla ona doğru dönüp yanına ilerledim. "Abimi arıyorsun, ona ulaşana kadar abimi arıyorsun, duydun mu beni? Ona benim Gediz ile birlikte gittiğimi söyle." Seda'ya anlaması için ısrarla tekrarladım. "Bir şey mi oldu birine?" dedi o da korkarken. "Eğer sen abimi aramazsan olacak. Bu çok önemli Seda. Tamam mı?" Kolundan tutup salona götürürken anlaması için ses tonumu yüksek tuttum. "Tamam, dediğini yapacağım." Ciddi bir şekilde konuştuğunda derin bir nefes aldım. "Cemre, telefonunu ver bana." Cemre bana telefonunu uzatınca kendiminkini de cebime koydum. "Ben çıkınca önce nizamiyeyi arayıp buraya güvenlik isteyeceksiniz. Tam ben çıktıktan beş dakika sonra. Duydunuz mu beni?" diye bağırdım en sonunda yüzleri bembeyaz olan ikiliye. Ben çıkar çıkmaz isterlerse, Gediz ile yolda askerlerle karşılaşma ihtimalimiz vardi. Silahı olduğu ve ne kadar delirdiğini bilmiyordum. Birine ateş edebilirdi. "Tamam." Cemre başını sallayarak onayladı beni. Kapıdan çıkmadan önce ikisine tekrar baktım, montumu ve ayakkabılarımı giyip kapıdan çıktım. Evden uzaklaşıp Gediz'in ağacın altında beni beklediği yere doğru ilerledim. İçimde öyle bir his vardı ki, o an anladım. Bu gece kan dökülmeden gün ağarmayacaktı.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız lütfen. Instagram: DeeinDeniz Diğer kitaplarıma kitappad hesabımı takip ederek ulaşabilirsiniz. Çok yakında yeni kitaplar ekleyeceğim.
|
0% |