Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@deeindeniz

"Ben silerim," dedim gözlerimi kaçırıp elimdeki beze bakarak.

Bu yakınlık aramızda bir elektriklenme oluşturmuştu. Tekrar gözlerine baktığımda bana baktığını gördüm, sonra geri çekildi ve bana bıraktı. Tuttuğumun bile farkında olmadığım nefesimi verdim. Kapı açılınca içeriye giren Kerem, Emre'ye bakarak konuştu.

"Komutanım, Seda Hanım çay demlemiş, sizi çağırıyor." Biraz önceki atışmadan sonra bana hiç bakmamıştı. Sanırım tekrar Emre'yi kızdırmak istemiyordu.

"Tamam, geliyoruz," dedi Emre, ayağa kalkıp elindeki bezi peteğin üstüne bıraktı. Ben de son kalan yeri silip ayağa kalktım. Kerem kapıda bekliyordu.

"Bavulum," dedim içimi çekerek. Umarım kıyafetlerim ıslanmamıştır.

Emre peteği kapatınca bavulumu yerdeki suyun içinden alıp koltuğun üstüne koymuştu. Hızla gidip içini açtım. Şükür ıslanmamıştı. Geri kapattım fermuarını, arkamı döndüğümde iki adamın da beni izlediğini gördüm.

Kahretsin, en üstte iç çamaşırlarım vardı ve ben beyaz dışında her rengi seviyordum. Yüzüm kırmızının tonları arasında gezinirken az önceki olayı yok saymaya çalıştım. Yoksa utançtan bu odadan bir daha çıkmazdım.

"Kerem, ben sana abimin üstünden getireyim. Emre Bey siz de ister misiniz?" dedim. Askeriye on dakika uzaklıktaydı lojmanlara, yedek üstü orada vardı muhtemelen.

"Gerek yok, ben de burada oturuyorum. Bu arada aklıma gelmişken tavuklu patatesiniz çok güzeldi, elinize sağlık." Cömertçe gülümsemesini bana sunarken, zümrüt gözleri parlıyordu.

Abimin 'bekâr arkadaş' terimi bunun üzerine Emre oluyordu. Ben daha bir şey diyemeden Kerem boğazını temizleyip odada olduğunu belli etti.

"Teşekkür ederim, afiyet olsun. İsterseniz siz aşağıya inin, ben de birazdan geleceğim."

Bir daha onların yanında valizimi açmayı düşünmüyordum. Üstümü değiştirmem gerekiyordu, feci hâlde ıslanmıştım. Emre başını sallayıp kapıya doğru ilerledi.

İkisi çıkınca kapıyı arkalarından kilitledim ve kanepenin üstünde olan bavulumu açtım. İçini deşerek aradığımı bulmaya çalışırken de söyleniyordum. Ne var canım renkli iç çamaşırı seviyorsam! Ben size donunuzun rengini biliyorum, diyor muyum hiç!

Hızla üstümü değiştirip aşağı indim. Seda, Emre ve Kerem mutfaktalardı. Hayret doğrusu, çay demlemeyi biliyor muydu bu kız?

"Yenge, Kerem için abimin kıyafetlerinden verir misin?" dedim mutfağa girdiğimde. Gülümseyerek yanıma geldi ve kenara çekti beni.

"Elin adamına neden vereceğim kıyafet? Gidince değiştirsin işte," dedi kaşlarını çatarak. Hoş geldin iki yüzlü Seda.

"Elin adımı değil Kerem, Ankara'dan aile dostumuzun oğlu. Abim de tanıyor, ayrıca bu yaptığın çok ayıp, tanımasa bile bizim yüzümüzden hastalanabilir." Seda'nın tutumunu değiştirmediğini görünce elimdeki en güçlü kozumu oynadım bunu yapmak istemesem bile.

"Abim böyle davrandığını öğrenirse, ki bence öğrenir, sana kızar bana değil," diyerek kaşımı kaldırdım. Abim bunu duysa kesinlikle kızardı, ikimiz de biliyorduk.

"Sen beni tehdit mi ediyorsun?" Sinirle konuştuğunda omzumu silktim.

"Nasıl anlamak istiyorsan," dedim ve ona arkamı dönüp mutfağa gittim. Kendime de bir bardak çay aldım, sandalye çekip oturdum. Emre ve Kerem karşılıklı, ben de ortadaki boş yerde oturuyordum. Biraz sonra Seda elinde eşofman takımı, çorap ve iç çamaşırı ile geldi.

"İç çamaşırı kullanılmamış, etiketi üstünde, rahatça giyebilirsin yan odada." Kerem'e yüzünde sevecen bir gülümsemeyle elindekileri uzatıp konuştuğunda şaşırmadım.

"Teşekkürler Seda Hanım, zahmet oldu size de." Kerem mahcup olarak konuştuğunda, Seda işi iyice abarttı.

"Hanım da neymiş, sen Seda abla de bana. Gamze senden çok söz etti," dedi gülümseyerek. Kerem de bana bakıp gülümsedi, bense kaşlarımı çatmış Seda'ya bakıyordum. Sırf onu biraz önce zorlandığım için böyle şeyler söylüyordu.

"Giyin hemen, çıkıyoruz," dedi Emre sert bir ses tonuyla. Baktığımda yeşillerinin bir ton daha kararmış, alnının kırışmış olduğunu gördüm. Sinirlenmiş miydi?

"Emredersiniz komutanım." Kerem baş selamı verip çıktı mutfaktan. Yan odadan kapı kapanma sesi gelince Emre konuşmaya başladı, ben ise çayımı karıştırmakla meşguldüm.

"Yenge, petek kırıldı, asker beceremedi. Ben yarın şehirden bir usta gönderirim. Pas tutmuş borular." Asker mi beceremedi sen mi?

"Senin ayı gücünden olmasın," diye mırıldandım. Emre duyduysa da bir şey demedi ama dudağının kenarı hafif kalktı gibi geldi bana ya da yanlış gördüm.

"Tamam Emre, zaten o odada Gamze kalıyordu, salonda yatar bugün de," dedi önemsiz bir şeyden bahseder gibi.

Tabii canım, Gamze yakında kapının önünde de yatar zaten. Bu gidişle bana oranın yolu görünüyordu. Kapı önünde birileri göreceği için orada yatırmazdı gerçi.

"Yok yenge ne salonu, tavan arasında yatarım ben," diyerek başımı iki yana salladım, nerede yatıracağını bilerek.

"Hazırım ben komutanım," dedi Kerem içeri girerken. Abimin kıyafetleri tam olmuştu aslında, keşke Emre de giyseydi, paçaları ona bir karış yukarıda olurdu. O hâlini aklıma getirmek gülümsetti beni. Gözlerim dalgınca bakarken Emre'nin bardağı masaya biraz sert bir şekilde bırakmasıyla başımı kaldırdım.

"Biz gidelim artık. Çay için teşekkürler yenge," dedi Emre ayağa kalkarak. Ben de ayağa kalktım, Seda zaten tezgâha yaslanmış ayaktaydı.

"Rica ederim Emre. Cahit akşama gelir değil mi, bir sorun yok?" diye sordu Seda.

Abimin görevi dolayısıyla bazen iki üç gün eve gelmediği oluyordu. Tabii bu şehir içinde olan görevinde geçerliydi. Bazen şehir dışı hatta ülke dışı operasyonlara katılıyordu, ki aylar sürdüğü de oluyordu. Seda ile nişanlıyken iki ay gitmişti. Tabii bize operasyona nereye gittiğini ve içeriğini söyleyemiyordu, sadece gideceğinden haberimiz oluyordu. Ne zaman döneceğini bile bilmiyorduk.

Haftada bir ya da iki kez arayıp iyi olduğunu söylemişti gittiği dönemde. Bu sırada Seda ile araları açılmış, hatta nişanı atma durumuna gelmişlerdi. Abim ona bu seçeneği ilk kez o zaman sunmuştu. Sonuçta işiydi bu ve keyfine göre de gitmiyordu. Zamanla Seda kabullendi bu durumu ama abim ne zaman gitse hepimizin kalbi sıkışıyordu. Gözümüz yollarda, kulağımız telefonun sesinde kalıyordu.

"Yok yenge, akşama gelir, denetleme olacakmış da evraklarla uğraşıyordu," dedi Emre içimizi rahatlatarak.

"Tamam Emre, kolay gelsin size." Seda benim kalktığım sandalyeye oturarak konuştuğunda kalkmayacağını belli etmişti. Emre ve Kerem çıkınca ben de yolcu etmek için arkalarından ilerledim. Seda olmayacağına göre birinin misafirperver olması gerekiyordu.

"İyi günler Gamze Hanım." Kapıya geldiğimizde çıkmak üzereyken durup bana baktı Emre. Yine hanımlı cümlelere dönmüştü.

"Size de Emre Bey," dedim beyin üstüne bastırarak. Kerem bana gülümseyip başıyla selam verdi, ben de tebessüm ettim.

"Takım çantası nerede asker?" dedi Emre yine otoriter ses tonuyla.

"İçeride unutmuşum komutanım." Kerem yere bakarak cevap vermişti, utanmıştı sanırım. Emre başını iki yana salladı.

"Ben getiririm şimdi," dedim daha fazla sorun çıkmasını istemediğim için.

"Çok ağır siz kaldırmayın, ben alırım," dedi Emre. Ben daha cevap vermeden yanımdan geçip üst kata çıkan merdivenlere ilerlemeye başladı.

"Hayır," dedim ama duymadı büyük ihtimalle.

Arkasından koşar adım ilerledim ben de. Bavulumu kanepenin üstünde açık duruyordu! Odaya girdiğimde Emre alet çantasını almış kapıya gelmişti. Yüzüne baktığımda gülümsememek için dudaklarını ısırıyordu. Çok mu tatlıydı ne?

"Buyurun," dedim, kenara çekilerek yol verdim geçmesi için.

Yanımdan geçerken kollarımız birbirine değdi, ürperdim birden. Tuhaf hissettirmişti. Koltuğun üstünde duran valizime baktığımda ise en üstte duran yarım sporcu atletim bana göz kırpıyordu. Ellerimi yüzüme kapatıp ayaklarımı yere vurdum. Bir adama göstermediğim o kalmıştı!

Biraz bekleyip gittiklerinden emin olduktan sonra odadan çıktım. Emre'nin o son gülüşü içimde kalmıştı. Yani bir yerde rezil olma gibi bir durum olabilirdi ama bunu düşünmek istemiyordum. Bence bu küçük bir kazaydı.

Loading...
0%