Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@deeindeniz

Merdivenlerden inip salona geçtim. Seda salonda, elinde cips kâsesiyle televizyon izliyordu. Ne zaman görsem abur cubur atıştırıyordu ve bu çok sağlıksızdı. Yanına doğru ilerleyip beni göreceği şekilde durdum. Büyük kâse bitmişti neredeyse.

"Meyve tabağı yapsaydım? Cips zararlı değil mi?" Sorumla birlikte omuz silikti.

"Canım çekti," dedi bana bakmadan. Başka bir şey demek istemiyordum ama bebeği de düşünüyordum. Keşke o da biraz düşündeydi.

"Güzel bir meyve tabağı yapayım ben sana, hem zaten bir yerde okumuştum bir iki tane yesen bile nefsini köreltiyormuş. Yeme demiyorum ama sağlıksız sizin için," dedim açıklayarak. Cips kâsesini önündeki masaya vurarak bıraktı.

"Bir karışmadığın yediklerim vardı ona da karış. Gözün mü vardı al ye!" Sinirle sesini yükselttiğinde sakin kalmak benim için daha zordu.

"Saçmalıyorsun artık Seda. Ben sizin iyiliğinizi düşünerek söylüyorum!"

Her şeye susabilirdim ama haksızlığa asla gelemezdim. Kalktığı gibi bana sinirle bakıp bir şey söylemeden odasına gitti. Geleli daha bir hafta oldu ve daha iki ay üç hafta buradaydım maalesef. Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. İşe yaramayınca dışarıda yavaş yavaş yağan kara baktım. Montumu giyip kendimi dışarı attım. Bir yandan da korkuyordum, tilkiler ve köpekler oldukça fazlaydı ama evde boğulacak gibi olmuştum. Allah'tan anahtarı yanıma almıştım, yoksa hayatta açmazdı kapıyı. Biraz uzaklaştıktan sonra yere düşen karaları izlemeye başladım.

"Gamze!" diyen Kerem'in sesiyle ona doğru döndüm. Hızlı adımlarla bana doğru geliyordu. Canım sıkkın olduğu ve hiç arkadaşım olmadığı için burada tanıdık birini görmek iyi gelmişti.

"Selam," dedim karşımda durduğunda.

"Selam, bir sorun mu var?" dedi asık yüzüme bakarak.

"Seda ile tartıştık biraz. Sen hayırdır, nereye?" Asker olduğu için nöbet yerini terk edemezdi, bir sorun olmadığı sürece.

"Bazı evraklar vardı ekmek satışları ile ilgili, büfeye ben bakacağım için istediler. Denetleme varmış, Cahit abi arayınca yerimi bir askere bırakıp onları götürdüm." Emre de Seda sorunca demişti denetleme olacağını. Peteğe bakmak için gelen Kerem'le abim bu yüzden gelememişti.

Askeriye on dakikalık bir mesafede olduğu için sorun olmuyordu sanırım böyle gidiş gelişler. Bazen abimi aradığımızda Ankara'dayken öğle yemeğine eve gelmiş olurdu. Tabii hamile kalan Seda yemek yapmamaya ant içtiği için bayağı zaman olmuştu. Genelde askeriyede yiyordu öğle yemeğini.

"Anladım, seni tutmayım ben. Sorun olmasın." Durduğumuz yerde ikimiz de üşümeye başlamıştık kar yağmaya devam ederken. Kerem ellerini ceplerine koyarken, benim de burnumun kızardığı emindim.

"Sen de eve git ve kafana takma. Gördüğüm kadarıyla yengen pek kafa dengi biri değil. Hasta olursan sana bakacağını da sanmıyorum," dedi gülerek. O kadar haklıydı ki ben de güldüm. Tam biraz önceki olayın üstüne gelince sinirim bozulmuştu sanırım.

"Peki, gidiyorum. Görüşürüz," dedim geriye doğru bir adım atarak.

"Görüşürüz."

Kerem de gülümseyip arkasını döndüğünde geldiği gibi hızlı adımlarla büfeye doğru ilerledi. Ben de yavaş adımlarla eve geri dönüş yoluna geçtim. Telefonum çaldığında abimin aradığını gördüm, beklemeden açtım.

"Efendim abi?"

"Prensesim, Seda'yı aradım ama duymadı galiba. Akşam markete gideceğiz, eksikler var deyip duruyordu. Sen söyle de listeyi hazırlasın. Sen de istediklerini ekle." Seda şu an uyumakla meşgul olduğu için telefonunu sessize almıştı büyük ihtimalle.

"Tamam abi, söylerim, odasındaydı," dedim eve doğru adımlarımı hızlandırıp.

Telefonu kapatınca derin bir nefes verdim. Gel de konuş şimdi hanımefendiyle. Söylene söylene eve gittim, kapıyı açtım. Salona baktığımda aynı cips kâsesini almış kalanı yerken televizyon izliyordu. Bu kadın asla akıllanmayacaktı.

"Abim aradı, akşam alışverişe çıkacakmışsınız. Listeyi yapsın, dedi."

Söyleyeceklerimi söyleyip montumu çıkarttım ve mutfağa geçtim. Akşama yemek gerekiyordu ne de olsa. Dolaptan çıkarttığım patlıcan ve kıyma ile karnıyarık yapmaya karar verdim. Hızla işe başlayıp kollarımı sıvadım. Yemek bittiğinde yağdan dolayı rahatsız hissettim kendimi.

Dün aksilikler yüzünden alamadığım duşu almak için üst kata çıkıp banyoya geçtim. Suyu açıp ısınmasını beklerken, odaya dönüp giyeceğim kıyafetlerimi hazırladım. Sıcak bir duş aldıktan sonra hasta olmamak için hızla üstümü giyip saçlarımı kuruttum. Abimin geliş saati olduğu için aşağı indim. Tam zamanında inmem ile kapı çaldı. Seda oturduğu yerden kalkarak ilk defa bir şey yaptı ve kapıyı açtı.

Mutfağa doğru geçtim çünkü bana nispet yapar gibi abartılı hoş geldin faslını görmek istemiyordum. Sanki kumasıydım, hamilelik psikolojisini iyice bozmuş, saçmalamaya başlamıştı.

"Prensesim, ne yapıyorsun?" dedi abim mutfağa girerek.

"Hoş geldin abi. Sofrayı hazırlıyorum," dedim gülümseyerek.

"Tamam abim, üstümü değiştireyim geliyorum," dedi ve mutfaktan çıktı abim.

Ben de sofrayı tamamen hazırlayıp yemekleri servis ettim. Pilav yapmıştım her ihtimale karşı ikinci bir tavuklu patates vakası yaşamamak için. Abim ve Seda da geldiğinde yemek için oturduk.

"Yaptın mı listeyi?" diye sordu abim Seda'ya bakarak.

"Yaptım. Ama Gamze ile ikiniz gidin, ben pek iyi hissetmiyorum," dedi. Gerçekten şaşırmıştım, beni evde bırakıp gitmek daha çok ona göreydi. Tabağımdaki yemeğimi yemeye devam ettim yorum yapmadan.

"Sen dinlen o zaman. Gideriz değil mi Gamze?" dedi abim bana dönerek.

"Gideriz abi tabii," dedim, sonunda insan içine çıkmak iyi gelecekti benim için de.

Yemeklerimizi yiyince mutfağı hızlı bir şekilde topladım. Üst kata çıkıp üstüme kalın, siyah bir kazak ve siyah bir kot pantolon giydim. Saçlarımı tepeden toplayıp bir haftadan sonra ilk kez hafif bir makyaj yaptım. Aşağı inip montumu ve beremi taktım. Hava akşamları gerçekten de dondurucu oluyordu. Abim de hazır olunca botlarımızı giyip Seda'yı evde bırakıp çıktık.

"Gamze, Seda seni çok zorluyor mu?" diye sordu abim arabaya bindiğimizde.

"Her zamanki Seda abi, alıştım artık," dedim.

Seda'yı abime şikâyet etsem, sadece araları açılacaktı. Üstelik hamile olduğu için vicdanım elvermiyordu. Kendim halletmeye çalışıyordum.

"Gerçekten geldiğin için minnettarım prenses. Annesi ile hâlâ küs, ablaları ile de pek anlaştığı söylenemez gerçi. Kimse gelmek istemedi, seni buraya sürüklemek istemezdim," dedi abim. Arabayı lojmandan çıkarttığında ana yola girmiştik. Merkez yakın değildi arabayla gidiyor olsak bile.

Seda'nın durumunu ikimiz de biliyorduk ve olayın üstüne gitmek sadece herkesin yıpranmasına yol açardı. Daha önce bunları tekrar tekrar yaşadığınız için artık umursamamaya karar vermiştim. Ne olursa olsun bir çocukları olacaktı.

"Sorun değil abi, bilirsin kardeşin dayanıklıdır," dedim gülerek.

"Sağ ol prensesim," dedi abim de gülümseyerek.

Yol boyunca Ankara'dan, akrabalardan ve eski okulumuzdan konuştuk. Sonunda kırk beş dakikalık yol bitmiş, en yakın merkezdeki markete gelmiştik. Burada zaten iki büyük market vardı. Arabadan inip markete doğru ilerledik. Market arabası aldık, listede olanları arabaya koyuyorduk. Genelde market uzak olduğu için toplu alışveriş yapılıyordu.

Market arabasını iterken raflara bakıyordum. Abim tıraş malzemelerini almak için diğer reyonlara bakıyordu. Market arabası tak diye bir sesle çarpınca reyonu devirdim sandım. Karşıma baktığımda ise dudağının hafif kenarı kalkmış zümrüt gözlü adam duruyordu.

"Pardon hanımefendi, görmedim," dedi, gözlerindeki parıltılardan bile bilerek yaptığına emin olmuştum.

"Sorun değil," dedim sesimi düz tutarak.

"Emre, ne yapıyorsun kardeşim?" Arkamdan gelen abimin sesini duyunca market arabasını geri çektim. Yanımıza geldiğinde abim Emre ile el sıkıştılar.

"Ne yapayım abi işte alışveriş, tek olunca her şeyi kendin yapıyorsun," dedi bana bir bakış atarak. Tabii ki de abime çaktırmamıştı.

"Anladım kardeşim, kolay gelsin." Abimin telefonu çalınca bekletmeden açtı. Seda bir şeyler istemeyi unutmuştu sanırım.

"Efendim Seda, eksik bir şey mi var?" Tam da aklımdan geçendi. Seda konuşunca abimin kaşları çatıldı.

"Tamam, hemen geliyorum, hastaneye gideriz," dedi abim, ardından telefonu kapattı. Endişelenmiştim, evde tek başınaydı üstelik.

"Abi Seda iyi mi?" diye sordum.

"Seda rahatsızlanmış biraz, hastaneye götüreceğim." Abimin de yüzü asılmıştı.

"Alışverişiniz de bitmemiş," dedi Emre iki paket makarna ve salça olan önümdeki market arabasına bakıp.

"Evet, alınması da gerekiyor, yarın nöbetim var. Emre sen bırakır mısın Gamze'yi alışveriş bitince? Belki market kapanır biz geri dönene kadar," dedi, benim gözlerim şaşkınlıkla büyümüştü.

"Tabii ki abi, sorun değil," dedi Emre rahat bir şekilde. Abim bana dönüp cüzdanından kredi kartını çıkartıp verdi.

"Alışverişi yaparsın Gamze, liste zaten var. Emre bırakır seni alışveriş bitince eve. Olur değil mi?" dedi abim bana bakarak. O da zor durumda kalmıştı.

Hayır diyemeyecektim artık.

"Olur abi," dedim kartı alıp. Abim marketten ayrılırken bense sadece arkasından bakmıştım.

"Baş başa kaldık artık. Başlayalım mı alışverişe hanımefendi?" dedi Emre gülümseyerek.

Loading...
0%