Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@deeindeniz

"Ağır ol beybaba." Babamın eline engel olan iri el sıkıca bileğini tutarken ben yanıbaşımda duran kişinin nefesini saçlarımda hissettim. O bana bakmıyordu ama ben fırtınalı mavi gözlerini üçüncü defa görüyordum.

Babamın geriye doğru adımlamasıyla girdiğim şok durumundan sıyrılmaya çalıştım. Titreyen bedenimi ellerimle sararken içten içe yanan avuç içlerimi kollarıma doladım.

Şimdi önümde dağ gibi dikilen adam babamın geri çekilmesiyle bana alan tanıyarak mesafesini korumuştu. Allah biliyor ya o gelmese ne yapardım bilmiyordum.

"Sen karışma delikanlı, kızımla benim aramda." Babamın sert ses tonu tekrar yükselirken içim kıyıldı.

"İnsan hem kızım der hem el kaldırır mı?" Sorunun ağırlığı babama ulaştı mı bilmiyorum ama beni çoktan yaraladı.

Biraz daha müdahale etmezsem sorun çıkacağını bilerek önümde duran askerin koluna hafifçe dokundum. Hissettiği an başını hafifçe geriye çevirdi. Gözleri yüzümde gezinirken kaşları çatılmıştı.

"Ben hallederim, teşekkür ederim." Kısık çıkan sesime inat güçlü durmaya çalıştım.

Hiç tanımadığım birisinin önünde öyle küçük bir duruma düşmüştüm ki yer yarılsaydı da içine girseydim.

Asker yavaşça başını sallayıp mavi gözlerini üstümden çekse de babamla aramızdan çıkmamıştı. Kendimi zorlayıp yana doğru adım atarak tekrar babamla karşı karşıya geldik.

"Baba lütfen, dışarıda konuşalım." Babam yalvaran bakışlarımı gördüğünde arkasını dönüp revirden çıktı.

Kalbim öyle bir sarsılıyordu ki bir yere tutunma ihtiyacı duydum. Kolumdan tutulmamla derin bir nefes aldım. Gözümün önü kararmıştı resmen, kulaklarım da derin bir uğultu vardı.

"İyi misiniz?" Sakin ama tedbirli ses tonu bana ulaştığında konuşamadım.

Dudaklarıma bastırılan bardağın hissiyatıyla birkaç yudum aldım. Su kurak topraklarıma yağan yağmur gibi ferah bir esinti sağladı içimde. Kolumda duran el yavaşça ayrıldığında kendimi topladım.

"Teşekkür ederim" dedim hâlâ yükseltemediğim sesimle.

Cevap gelmeyince ona bakmak yerine babamı daha fazla kızdırmamak için kapıya doğru ilerledim. Kapıdan çıktığımda koridor boyu ilerleyip bahçeye açılan kapının önünde durup etrafa baktım. Ziyaretçi parkının orada ki bankların önünde duruyordu. Adımlarımı o yöne doğru çevirdim.

Beni gördüğünde kaşları çatılmıştı. Ellerini arkadan birleştirmiş dimdik duruyordu. Düşen omuzlarım bir kez daha karşısında ne kadar güçsüz olduğumu hatırlattı bana. Bu öyle bir duyguydu ki ne yaparsam yapayım bir türlü bastıramıyordum.

"Anlat" dedi karşısında durduğumda.

"Dün tam çıkarken yaralı bir asker geldi. Acil müdahale etmem gerekiyordu, Asaf abi durumu acil olan bir hasta için erken ayrılmıştı. Dünkü sağanak yağmurda telefon şebekeleri gittiği için askeriyenin telefonundan abimi aradım ama açmadı sonra seni aradım baba. Telefonu Miray açtı, ona durumu anlattım, size haber vermesini istedim. Baba, ben seni kızdıracak ne yaptım bilmiyorum?" Dolan gözlerimi, gözlerine bir anlığına değdirdiğimde çok tutamadan çektim.

"Geceden beri seni arıyoruz Leyla. Ece'ye varana kadar bütün arkadaşlarını aradık. Sabah karakola gidecektik ki en son buraya geldim." Gözlerindeki kızarıklıkları sinirden sanıyordum ama bütün gece uyumamış, beni aramıştı.

"Baba yemin ederim sizi endişelendirmek istemedim, Miray size bilerek haber vermemiştir." İçimdeki öfke orada dururken bunun olacağını düşünmem gerekiyordu.

"İftira atma kıza, sus. Unutmuştur o da. Hadi hazırlan eve gidiyoruz, evde konuşacağız daha seninle." Çatık kaşları üstüne eklenen kızgın ses tonuyla beni almadan gitmeyeceğini net bir şekilde biliyordum artık.

"Eşyalarımı alıp geliyorum."

Babam geri dönüp askeriyenin çıkışına doğru ilerlediğinde rahat bir nefes aldım. Cebimdeki telefonu çıkartıp baktığımda şebekenin geldiğini fark ettim. Hızla abimi aradım, bu sefer telefon açılmıştı. Beni bu durumdan ancak abim kurtarırdı. Revire gidene kadar olayları hızlı bir şekilde anlatmış, telefonu kapatmıştım.

Revirin kapısında durduğumda biraz önceki olaya şahit olan askerin yüzüne nasıl bakacağımı düşündüm, çok utanmıştım. Bir daha görmeyeceğimi düşünerek kendimi sakinleştirip derin bir nefes alıp kapıyı açtım. İçeriye girdiğimde İsmail ve Civan'ın da geldiğini gördüm.

"Biz de sizden konuşuyorduk Leyla." İsmail'in sözleriyle kalbim tekledi.

Anında mavi gözlü askere baktığımda gayet düz bir ifadeyle bana bakıyordu. Az önce olanları onlara anlatmamıştı değil mi?

"Beni nasıl kurtardığını anlatıyorlardı. Teşekkür etme fırsatı bulamadım bu arada size Leyla Hanım." Düşüncelerimi anlamış gibi açıklık getirildiğinde mahcup bir gülümseme yer buldu dudaklarımda.

"Benim görevim bu, umarım daha iyisiniz." Gece hasta olan sabaha kadar ateşler içinde yanan o değilmiş gibi gayet dinçti.

"İyiyim."

"Doktor bey gelecek birazdan, hastaneye sevk edilirsiniz birazdan. Benim gitmem gerekiyor artık. Çok geçmiş olsun." Eşyalarımı toparlamaya başlayıp ceketimi ve çantamı aldım.

İsmail ve Civan'la da vedalaşıp revirden çıktım. Hızlı adımlarla koridoru geçip bahçeye çıkacakken ismimi duymamla arkamı döndüm. Bir şeyi mi unuttum diye düşünürken karşılıklı durduk.

"Sizi rahatsız etmek değil amacım ama sormak zorundayım. Az önceki durum sık sık yaşanıyor mu?" Konuya direkt girdiğinde benden bir cevap bekleyerek durdu.

Az önceki incelemenin nedenini anlamıştım şimdi dikkatli bakışlarının sebebi yüzümde ya da bedenimde herhangi bir darp izi var mı diye kontrol etmekti.

"Hayır, bu ilkti. Üzgünüm, böyle bir olaya şahit olduğunuz için. Babam gece benden haber alamayınca çok endişelenmiş." Doğru cümleler bunlar mıydı bilmiyorum ama bu konuda konuşmak dahi istemiyordum.

"Anlıyorum, benim yüzümden yani." Sözlerinden sonra hızla başımı kaldırıp kaçtığım mavi gözlerine baktım.

"Lütfen böyle düşünmeyin. Ayrıca ben kuzenime haber vermiştim ama unutmuş söylemeyi. Kendinizi suçlamayın." Bana yardım ettikten sonra kendisini suçlamasını asla istemezdim ki kesinlikle bir suçu yoktu.

"Peki, sanırım bu konu da size güvenmeyi seçeceğim. Ama bir şey olursa herhangi bir durum yardım edeceğime emin olabilirsiniz. Can borcu biz de vatan borcudur." Öyle bir bakıyor ki keşke eğse biraz bakışlarını biraz çekse gözlerini benden. O böyle baktıkça ben kendimi çekemiyorum çünkü.

Sonra bir anda bakışlarım yere düştü. Sağ elinin parmağına kaydığında gözlerim dün gece sabahın ışıkları daha gün yüzü görmeden fark ettiğim yüzükle bir kez daha yüzleştim. Farkındalık tekrar beni alt etti ve bir adım geriye gitmeme neden oldu.

"Bana bir borcunuz yok dediğim gibi görevim bu. Şimdi gitmem gerekiyor. İyi günler." Çektiğim gözlerimi bir daha ona değdirmedim.

Yüzüme yalandan bir tebessüm ekleyip sorun olmadığını düşünmesini isteyerek arkamı dönüp adımlamaya başladım. Tekrar konuşmasını beklemiyordum açıkçası ama yine de aramızdaki mesafeyi ben açamadan sesini duyurdu.

"Yüzbaşı Yaman Alsancak." Adımlarımı sekteye uğratan bilmeyi istediğim ama bir yabancı gözüyle bakmak için asla soramadığım ismiydi. "Belki kurtardığınız kişinin ismini bilmek istersiniz. Bir gün beni ararsanız, her ne olursa konu önemli değil, Fırtına'yı arıyorum dediğiniz anda sizi bana getirecek herkes. Kendinize iyi bakın Leyla Hanım."

Sözlerinin son olduğunu bilerek çıktım kapıdan bir daha mavi gözlerine bakmadan. Yaman, ismi gibiydi. Çok yaman bir adamdı, belki dik duruşundan belki kırk derece ateşler içinde yanarken belki de korkusuz bakışlarındandı bu içindeki his ama emindim bu düşüncemden.

Askeriyeden derin düşünceler eşliğinde çıktığımda babam kendi arabasında bekliyordu beni. Arabamı askeriyenin içindeki otoparka bırakıp çıkmıştım. Saat sekize geliyordu.

Arabaya bindiğimde geç kalmamla ilgili bir şey demeden arabayı yola çıkardı babam. Eve geldiğimizde abim bizden önce geldiği için derin bir nefes aldım. Babam bağırıp, çağırırken her zamanki gibi abimin arkasına saklandım. Annem, babamı her ne kadar sakinleştirmeye çalışsa da o da bir şey yapamıyordu. En sonunda abim beni odama gönderdi.

Abime babamın bana el kaldırıldığını söylemedim bu her şeyin daha beter bir hâl almasından başka bir işe yaramazdı. Verdiğim karar iyice aklıma yerleşirken biraz daha dayanmam gerektiğini düşündüm.

Gidecektim bu evden. Abim sırf benim yüzümden bu evde kalıyordu. Ben de abime yük olmak istemediğim için ayrı bir eve çıkmayı hiç düşünmemiştim. Ama şimdi her şey farklıydı kendi paramı kazanıyordum, iyi bir işim vardı ve artık yetişkin bir kadındım.

Abim bana araba aldığı için artık daha kolaydı. Otobüs, taksi aralığında sürünmeden istediğim saatler aralığında istediğim gibi gidip gelebilirdim. Eşyalı küçük bir ev bulmalı ve buradan bir an önce taşınmalıydım. Babamın böyle bir şeye asla izin vermeyeceğini biliyordum ama bardağı taşıran son damla bugün akmıştı artık.

Kenan'a mesaj atıp durumu anlattım ve bugün gelmeyeceğimi söyledim. Üstümdeki kanlı formayı çıkartıp duşa girdim. Ilık su sinirlerime iyi gelirken bedenim de gevşemişti. Verdiğim kararın da etkisi olabilirdi bu durum. Duştan çıktığımda Kenan'dan gelen cevapsız çağrıyı gördüm ama çok yorgun olduğum için dönmedim. Yatağıma uzanıp sızlayan gözlerimi kapattım.

Uykuya dalmadan önce aklıma gelen düşünceler bir süre bulandırsa da uykumu yorgunluğum daha ağır bastı.

Uyandığımda açlıktan ölmek üzereydim. Midem o kadar boştu ki en son içtiğim bir bardak çay çoktan buharlaşmıştı. Yataktan kalktığımda kısa bir an başım döndü, tansiyonum düşmüş olmalıydı. Yorgunluk, gerginlik ve stres birleştiğinde açlık o kadar da hissedilir gelmemişti sabah.

Telefonumu aldığımda saat altıyı yirmi geçiyordu. Yaz aylarında olduğumuz için hava aydınlıktı daha. Banyoya girip elimi, yüzümü yıkayıp aşağıya indim. Televizyonun sesi gelirken babamın haberleri izlediğini fark ettim. Sessizce mutfağa gidip annemi sofrayı hazırlarken bulunca yanağından öptüm.

"Deli kız seni" dedi başparmağıyla damağını yukarı doğru kaldırırken.

"Anne çok acıktım, yemekte ne var?" Ocağın üstünde duran tencerelere doğru baktım.

"Etli nohut, pilav yaptım, yoğurt çorbasıyla. Birazdan seni kaldırmaya geliyordum ben de." Avuç içini yüzüme koyduğunda gözlerinde ki sevgi ellerinden bana bulaşıyordu sanki.

"İyiyim ben anne, üzülme sen." Söylemese bile içten içe onun da bu kavgalardan yıprandığını biliyordum.

"Abin de sen de bir yuvanızı kurup rahat etseydiniz gözüm arkada kalmazdı hiç değilse." İçini çektiğinde elinin üstüne elimi koyup gülümsedim.

"Abimi bu deli haliyle kimse almaz, beni de kimsenin almasına izin vermez. Sen o işi unut bence anne." Annem bana hak vermiş olmalı ki başını iki yana sallayıp karıştırdığı çorbanın başına döndü.

Abim geldiğinde sessiz bir şekilde yemeğimizi yedik. Uykumu aldığım için odama geri çıktığımda Kenan'ı aradım. İyi olduğumu söyleyip, onu sordum. O yağmurun altında dışarı çıkmıştı o da. Sığınacak bir yer buldukları için çok fazla sorun yaşamamışlardı. İstersem yarın da izin kullanabileceğimi söylemişti ama kabul etmedim, yeterince dinlemiştim.

Ece'yi aradığımda telefon birkaç kez çaldı sonra kapandı. Raftan aldığım yarım kalan kitabımla birlikte yatağıma oturdum. Kitabın satırlarını okurken birden satırlar farklı kelimelere dönüşmeye başlayınca bir kenara bıraktım. Yalanı da yaman diye okumazsın Leyla.

Telefonum çaldığında Ece'nin ismini görmemle beklemeden açtım.

"Eve yeni geldim canım, aradığında trafikteydim." Anahtar sesi gelirken kapı kapanmıştı.

"Ayrı eve çıkacağım" dedim hiç uzatmadan. Ece'nin çığlığı kulağıma dolarken telefonu uzaklaştırdım.

"Seni geberteceğim" dedi haklı olarak.

Ece üniversite son sınıfta beni ikna etmek için çok uğraşmıştı ama o zamanlar kesinlikle böyle bir düşüncem yoktu. Gerçi düne kadar da böyle düşünmüyordum. Ben kabul etmeyince o da bölümden başka bir kızla ev arkadaşı olmuştu, Bensu gayet tatlı bir kızdı. Ece'yle de baya iyi anlaşıyorlardı.

"Kızma bana, anlatınca anlayacaksın." Devamında bugün yaşadığım olayı anlattım. Babamın bana el kaldırdığını duyunca sinirle arka arkaya söylediği cümleleri duymazdan geldim. Bitirdiğimde sessizce tepkisini bekledim.

"Bizim ev iki oda, Bensu da yakındaki bir hastaneye atandı gitmeyi düşünmüyor. Beraber ayrı eve çıkarız ben bakmaya başlarım." İşte bunu söylemesini bekliyordum ki burada devreye girecektim.

"Olmaz Ece. Bensu'yu bir anda yalnız bırakamazsın iki yıldır çok iyi anlaşıyorsunuz ve sen evini çok seviyorsun. Senden böyle bir şey beklemiyorum. Senin arkadaş çevren çok geniş, ev arkadaşı arayan birisi var mı benim için araştırır mısın?"

Ece'nin bu teklifi yapacağına emindim ama kabul etmeyecektim. Kendi düzenimi değiştirmek isterken kimsenin düzenini bozamazdım. Üstelik Ece'nin şu an kaldığı ev askeriyeye de çok uzaktı, kırk dakikalık yol bana bir saatten daha fazla uzayacaktı.

"Leyla, itiraz etme işte beraber tutalım evi. Hem baban sence benden başka birisine izin verir mi?" Ece'nin sözlerine güldüm.

"Babama soracak olsan sana da izin vermez Eve ve ben bu sefer izin almayacağım. Bir gün Bensu ile evi ayırırsanız ya da sorun yaşarsınız o zaman düşünürüz. Şu an senden istediğimi yap lütfen" dedim. Israrımla pes ettiğinde biraz daha konuşup telefonu kapattık.

Babamla kopan kıyametin ardından işime gidip gelmeye devam etmiştim. Bir daha Yaman'ı ya da İsmail ve Civan'ı görmemiştim. Kenan'la birlikte sohbet ediyor, yemek yiyor ve işimi yapıp akşam aynı saatte eve geliyordum.

Evdeki herkesten sakladığım ev arayışım da devam ediyordu. Ece'nin çevresi çok genişti, lise arkadaşlarıyla bile hâlâ görüşüyordu. Babam ne doğru düzgün bir arkadaşımda kalmama izin verirdi ne de akşam geç saatlerde dışarıya çıkmama. Kimseyle görüşmeyince okula yönelip sosyal ortamlardan soyutlanmıştım.

Yaşadığım yerle birlikte bu durumu da değiştirmek istiyordum. Hafta sonu gezilere gitmek, yeni yerler görmek farklı arkadaşlar edinmek hayatımı kendi istediğim gibi yaşamak istiyordum. Yıllardır seni koruyoruz diyerek bana verdikleri zararı zamanla daha çok görür olmuştum.

"Sana ev buldum." Kapı açıldığında Ece içeriye girdi. Gelmesini beklemediğim için şaşırmıştım.

"Ciddi misin?" Oturduğum yerden kalkıp sıkıca sarıldım.

"Hem buraya yakın hem de kirası çok uygun. Kuzenimin bir arkadaşı kızı az çok tanıyorum iyi birisi. Diğer kızla henüz tanışmadık ama gidince görürsün artık. Hadi çantanı al çıkalım." Ece kolundan tuttuğunda saate baktım.

"Bir saatim var daha." Ece bugün izinliydi akşam görüşmek için konuşmuştuk.

"Kenan bey izin verir bence sen söylersen." İmayla bana baktığında ben daha cevap veremeden içeriye Kenan girdi.

"Neye izin veriyormuşum?" dedi yüzünde ki gülümsemeyle bize bakarak.

"Bir işimiz var da Ece erken gelmiş bende mesai henüz bitmedi diyordum." Henüz ev aradığımı Kenan da bilmiyordu.

"Çık sen hadi zaten raporları dosyaya koyup ben de çıkacağım." Ece kolumu ben sana ne dedim der gibi dürterken ona yandan bir bakış attım.

"Teşekkür ederim, yarın görüşürüz."

Çantamı alıp çıktığımda Ece de peşimden geliyordu. Ece'nin ismini nizamiyeye vermiştim daha önce gelirse içeriye alınması için. Annem, babam, abim ve Ece'nin isimleri kayıtlıydı yakını kısmında. Bu yüzden rahatlıkla içeriye girebiliyorlardı.

"Bırak artık şu imaları, senin düşündüğün gibi bir şey yok" dedim arabaya bindiğimizde.

"Bak kızım ben sana diyorum bu adam sana farklı bakıyor. Anlarım ben yakında sen de görürsün." Ece'nin sözlerini hiç takmadım çünkü öyle bir şey yoktu. Başta ben de şüphe etmiştim ama normal bir şekilde sohbet edip, işimizi yapıyorduk.

Arabayı Ece sürüyordu yolu bildiği için. Yarım saat sonra bir binanın önünde durduğumuzda burayı şimdiden sevmiştim. Geneli dört katlı apartmanlardan oluşan bir sokaktı, çoğu binanın ön kısmında renkli çiçekler vardı. Sarmaşıklar, güller, ortancalarla süslenmişti sokak.

Soluk yeşil renkli binanın bahçe kapısını açıp etrafa bakarak ilerledim. Ece arkamdan gelirken üçüncü kata çıktık. Tek sorun asansör yoktu. Neyse spor olarak görecektik artık.

Zile bastığımda kapı açıldı. Karşımda görmeyi beklemediğim birisi vardı. Mavi gözleriyle gözlerim buluştuğunda onun da şaşkınlığı gözlerine yansıdı.

"Leyla" dedi Yaman.

Loading...
0%