18. Bölüm

18. Bölüm

Rabia Gümüş
deeindeniz

"Abla."

Dudaklarım titriyordu sanki ruhumdan bedenimden çekilmiş gibiydi. Adımlarım benden bağımsız ilerlerken aklım başımda değildi. Belki bir hayalî kovalıyordum belki de ona benzeyen bir başka kadını. Ama yine de içimden geçen o his beni durdurmak yerine daha çok cesaretlendiriyordu.

"Leyla" diyen Yaman'ın sesini duyuyor ama bir türlü tepki veremiyordum. Beni takip ediyor bir adım geride gölgem gibi peşimden geliyordu. Şu an beni durdurmaması tek isteğimdi.

Kalabalığın arasından çıktığımızda ara sokağa girdiğini gördüğüm an adımlarımı hızlandırdım. Her gece göz yaşlarımı tuttuğum, yüzünü unutmamak için direndiğim, kokusuna hasret kaldığım biricik ablamı bir kez olsun görmek için kendimden feda edeceğim çok şey vardı. Yoldan geçen taksiye bindiğinde kalbime ağırlık çöktü. Yine kaybedecektim onu.

"Yaman gidiyor." İlk defa yanımda duran adama döndüğümde beni kendine çekip sarıldı.

"Bulacağım kimi arıyorsan, ne olur Leyla sakin ol." Onu endişe içinde bıraktığımı fark ettim.

"Yardım et bana." Gözlerimden süzülen yaşları hissediyordum ama silmeye bile halim yoktu.

"Taksi durağının ismini ve plakasını aldım hadi arabaya dönelim halledeceğim ben." Güven veren sesine tutunup başımı salladım usulca.

Caddeye çıkıp arabayı park ettiğimiz yere gidene kadar Yaman birkaç arama yapmış sonunda yola çıkmıştık. Yol boyu kalbim göğsümden çıkarcasına atarken kafamın içi yaşadığım şok nedeniyle bomboştu. Ne bir şey düşünebiliyor ne de rahat bir nefes alabiliyordum.

"Adres geldi, merak etme hemen gideceğiz." Beni sakinleştirmek için kurduğu cümleye karşı usulca başımı salladım.

Çok uzaklaşmadan girdiğimiz ara sokakta gördüğüm taksiyle öne doğru eğildim. Taksiden inen kadın ne bir hayaldi ne de bir yanılsama o gerçekti. Önünde durduğu binaya girdiğinde arabanın kapısını açmak için tuttum ama bir türlü inemedim.

"Leyla, bir yudum su iç hadi." Yaman'ın uzattığı kapağı açık su şişesini alıp yudumladım usulca. Yaman elimden alıp tekrar kapağını kapattığında bana doğru döndü usulca.

"Bekler misin biraz daha?" Gözlerim binanın kapısından ayrılmazken onun üstümde olan bakışlarını hissediyor ama karşılık veremiyordum.

"İstediğin kadar istediğin sürece burada kalırız." Buz tutan ellerimi avucunun içine aldığında derin bir nefes aldım.

Onu da peşimden sürüklediğim için kendimi kötü hissetmem gerekiyordu belki ama yanımda olduğu için mutluydum. Çünkü bunu tek başıma yapmak istemiyordum. Yıllar önce kaybettiğimi sandığım ablam, çocukluğumda kalan anne yarım biraz önce bir eve girmişti gözlerimin önünde. Peşinden gitmemek için kendimi zor tutuyordum.

En son sekiz yaşında görmüştüm onu ama emindim ablamdı o benim. Kim tanımazdı ki her gece birlikte uyuduğu, saçlarını tarayan, her sorusuna gülümseyerek cevap veren ablasını? İster yirmi yıl geçsin yine tanırdım ben onu. Gözünün altındaki benden, yeşil bakışlarından, koyu kahve saçlarından, çenesinde ki gamzeden yine bilirdim ben ablamı. Yıllardır kenarı yırtılmış bir fotoğrafını saklayıp çok özlediğim zaman bakıp bakıp ağladığım geceler hâlâ aklımda, kalbimdeydi.

"O kadın tanıdığın biri miydi?" Yaman'ın da merak ettiğini biliyordum, elinden tutup peşimden sürüklemiştim onu sadece.

"Ablam o benim, on beş yıl önce gitti Yaman evden. Nereye, kimle gitti bilmiyorum bir gün kayboldu." Bu sefer gözlerimi ona çevirdiğimde tahmin ettiğim gibi bana bakıyordu.

"Kayboldu mu yoksa kendi isteğiyle mi gitti?" Onun da kafası karışmış gibiydi.

"Bilmiyorum sadece öyle gitti. Eve geldim okuldan ve ablam yoktu. Anneme sordum, babama sordum ama ikisi de sessizdi. Abim bile suskundu. Adını anmadılar, yok saydılar hiç Neva adından bir kızları olmamış gibi. On yedi yaşındaydı benim ablam lise sona gidiyordu, üniversiteye hazırlanıyordu. Sonra, sonrası yok oldu." Tekrar kapıya baktım, içimdeki o his bir türlü dinmiyordu çok garipti.

Üniversiteye başladığım sene araştırmıştım ama hiçbir şey bulamamıştım. Belki soyadını değiştirdi, evlendi ya da başka bir ülkeye gitti diye düşünmüştüm. Kime ne sorarsam sorayım karşılığı hep suskunluk olmuştu. Ablam, babamın en değerlisiydi o gittikten sonra babam çok değişmişti. Öyle katı, soğuk bir adam olmuştu ki ablamın yazı gittiğinden beri ben babamın kışına mahkum kalmıştım.

"Çıktı" dediğinde Yaman gözlerimin daldığı boşluk hızla onu buldu.

Arabanın kapısını açıp indiğimde öne doğru adım attım. Yanında yedi, sekiz yaşlarında bir kız çocuğu vardı. Saçları beline kadar gelen güler yüzlü kız çocuğu ablama bakarak konuşuyordu. Biraz önümde durduklarından konuşmalarını net bir şekilde duyabiliyordum.

"Anne çikolata istiyorum karar verdim" dediğinde kalbim hızla çarptı.

"Olur Leylam."

Artık emindim o benim ablamdı.

Adımlarım benden bağımsız onları takip ederken sokakta öylece yürüyordum. Sesim bile kaybolmuştu sadece izliyordum. Leyla demişti ablam o küçük kıza, benim ismimi söylemişti. Anne diyen küçük kızın yüzündeki neşe ise o kadar saf ve duruydu ki kaybolurdu insan o gülüşte. Teyze mi olmuştum ben şimdi? O küçük güzel kızın anne yarısı mıydım?

"Abla!"

Boş sokağı inleten sesim ikilinin durmasını sağlamıştı. Yavaşça bana doğru döndüğünde gözlerindeki şaşkınlığı iliklerime kadar hissettim. Belimde hissettiğim el ilerlemem için hafifçe baskı yaptığında bir adım attım sonra bir adım daha derken uçarcasına gittiğim adımların sonunda karşımda duran kadının boynuna kollarımı dolayıp sıkıca sarıldım. Sanki o anı bekliyor gibi düğüm olan boğazımdaki yumru çözüldü ve ben hıçkıra hıçkıra ağladım.

"Leylam," diyen titrek sesini duyduğumda kalbimdeki ağrı ferahladı. Ablamın her ismimi söylediğinde kullandığı o şefkatli ton kulağımda yankılandı.

Gözyaşlarımız birbirine karışırken senelerdir hissettiğim içimde biriken duygular öyle bir taştı ki nefesimi kesti. Omuzlarımdan tutup aramıza biraz mesafe koyduktan sonra avuç içlerini yanağıma bastırıp içini çekti. Birbirine benzeyen duygu yüklü buğulu gözlerimiz ayna misali görünüşümüzü yansıtırken ablamın da titrediğini fark ediyordum.

"Anne." Küçük kız çocuğunun sesi bizi kendimize getirdiğinde yüzünde merak dolu bir ifadeyle bana bakıyordu.

Ablam ellerini benden çektiğinde tek dizimin üstüne çöküp küçük Leyla'ya baktım. Saç rengini ablamdan alsa da gözleri açık kahverengiydi. Minik burnu, dudakları o kocaman açtığı gözleriyle o kadar güzeldi ki hasretim ikiye katlandı.

"O senin teyzen kızım, ismini ondan aldın Leylam." Ablamın şefkatli, sımsıcak sesi kucaklamıştı bizi.

"Merhaba," diyebildim titreyen sesimle.

Annesinin arkasında duran küçük kız utangaç bir gülümseme sundu bana. Onlara bu kadar yakın olduğumu görüpte uzak olduğumu anlamak çok ağırdı. Aynı şehirde aynı havayı soluyorduk ama birbirimizden bir haber senelerce yaşamıştık. Bu nasıl mümkün olmuştu?

"Konuşacak çok şeyiniz var sanırım. Bir yerde oturmaya ne dersiniz?" Yaman'ın sesini duyduğumda şaşırmıştım, o kadar sessiz durmuştu ki bizi bölmek istememişti sanırım.

"Olur, benim de konuşacak çok şeyim var," diyen ablamla birlikte tuttuğum nefesimi verdim.

Yaman arabayı getirdiğinde ben öne binerken ablam ve Leyla arkaya oturmuştu. Yaman arabayı gördüğü ilk kafenin önünde durdurduğunda hâlâ hiçbir şey düşünemiyordum. Sanki bunlar bir rüyaydı ve ben biraz sonra uyanacaktım.

Elimde hissettiğim sıcaklıkla Yaman'a döndüm. Mavi gözlerinin yumuşaklığıyla içimi çektim. Yanımda olduğunu biliyordum ve bu çok güzel bir duyguydu. Arabadan indiğimizde kafeye birlikte girdik.

"Benimle birlikte tatlı seçmek için gelmek ister misin prenses?" Yaman elini, küçük Leyla'ya uzattığında annesine baktı, ablam başını salladığında Yaman'ın elini tuttu.

İkisi birlikte tatlıların olduğu standa ilerlerken bizde cam kenarındaki bir masaya yerleştik. Karşılıklı oturduğumuzda ellerimiz masanın üstünde birleşti. Öyle güzeldi ki sıcaklığını hissetmek, sanki bir rüyanın içindeymiş gibi hissediyordum. Asla uyanmak istemediğim bir rüya gerçek olmuştu.

"Abla neden gittin?" Yıllardır merak ettiğim soru dudaklarımın arasından kurtulduğunda titrek bir nefes verdim. "Çok özledim, çok aradım abla seni nereye baksam bulamadım."

"Gitmek zorundaydım Leylam, başka bir yol bırakmadılar bana. Mecburdum gitmeye." Gözlerinden akan damlalar masaya düştüğünde içine düştüğü çaresizliği hissettim.

"Ben yanındayım abla, ne olur anlat bana." Canımın bir parçasıydı ablam ve ben artık o küçük çocuk değildim.

"Liseye giderken görüştüğüm bir çocuk vardı, ilk aşk derler ya işte aklım başımdan gitti. Bir hataya düştüm, hamile kaldım." Gözlerini kaçırdığı anda içini çekti. Gözyaşları daha şiddetli akıyordu artık.

"Ne yapacağımı bilemedim, kimseye söyleyemedim. Sonra gidip o çocuğa söyledim ama kabul etmedi. Sanki bana o güzel sözleri söyleyen o değilmiş gibi dalgaya vurdu, bebeği aldırmamı söyledi. Yapamadım Leyla, ne babama söyleyebildim ne de bebeğe kıyabildim. Annem şüphelendi bir gün çekti kenara beni, sordu. Anneler hisseder derler ya doğruymuş." Bir anlığına Yaman ve küçük Leyla'nın olduğu yere baktığında kendisinin de anne olduğunu hatırlamış gibiydi.

Şu an ne kadar zorlansa da anlattığı her şeyi yaşarken kim bilir nasıldı düşünemiyordum bile. Bazı geceler başının üstünde bir çatı var mı, karnı tok mu, şimdi ne yapıyor diye düşündüğüm ablam ne zorluklardan geçmişti ancak fark ediyordum.

"Annemle konuştuğum gece evden kaçtım. Babamın tepkisinden gözlerindeki hayalkırıklığı olmaktan korktum. Çok severdi babam beni, kıymetlisiydim ben onun gurur kaynağı. Yüzünü öyle yere eğdirmektense ölmeyi tercih ederdim." Boşluğa öyle bir dalmıştı ki bunun sadece düşüncede kalmadığını anladım.

"Ne yaptın abla sen?" Hıçkırığım boğazıma düğümlenirken sıkıca tuttum ellerini.

"Bebeğimi tek bırakamazdım, ben de onunla gitmek istedim. Dengem yerinde değildi, aslında puslu bir aynanın arkasından bakıyor gibiydim. Yola atladığımda isteğimi gerçekleştirmek üzereydim aslında bana çarpan arabayla köprücük kemiğim dahil altı kırığım vardı. Aylarca komada kalmışım, uyandığımda bebeğin artık olmadığını söylediler." Titreyen elleri sıcaklığını kaybederken yüzü bembeyaz olmuştu.

Çektiği her bir sıkıntıyı iliklerime kadar hissettim. Sanki o anlarda ablamın kahroluşunu görüyor gibiydim. Unutmamak için çabaladığım yüzü hafızamda silinmeye yüz tutmuşken tekrar canlandı. Ama şimdi bir ölü kadar beyaz bir ten ve mor dudaklar vardı hatıramda.

"Üstümde kimlik yoktu, kayıp ihbarı da olmadığı için kim olduğum belirsiz kaldı ben de kimseye söylemedim. Hastanede tedavi görürken benimle ilgilen stajyer bir doktor vardı. Herkes bana acıyarak bakarken karşıma geçip şimdi ne yapacağımı soran ilk kişiydi o. Bilinmezlik o kadar boğucu geldi ki kendimi hiçbir şeye veremiyordum."

"Bize dönmeyi hiç düşünmedin mi? Babam kızardı, bağırır, çağırırdı belki ama abla seni bırakmazdı. Sen onun gözbebeğiydin." Ablamdan sonra ne kadar değişmiş olsa da bir zamanlar çocuklarını seven bir babaydı o adam.

"Geldim Leylam, kapıya kadar geldim ama yapamadım. Babamı bahçede elinde ekmekle zili çalarken gördüğüm an kaçtım oradan. Silmişti çoktan beni, affetmezdi biliyorum. İnsan kızını bir kez olsun aramaz mıydı yoksa? Başına bir şey mi geldi diye sormaz mıydı? Aylarca haber almasa deliye dönmez miydi?"

Ağlaması o kadar şiddetliydi ki oturduğum yerden kalkıp yanındaki sandalyeye çöktüm. Birbirimize sıkıca sarıldığımızda Yaman'la göz göze geldik. Leyla'ya kafenin bir köşesinde duran akvaryumdaki balıkları gösteriyordu. Bizi biraz daha yalnız bırakmak için yaptığını biliyordum. Gözlerimi kırpıp açtığımda başını usulca salladı. Ablam biraz daha kendine geldiğinde masanın üstünden aldığı peçeteyle gözyaşlarını sildi.

"Nasıl devam ettin hayatına?"

"Yatılı iş ilanlarına baktım, yaşlı bir çiftin yanına yerleştim. Emekli öğretmendi ikisi de bana çok yardım ettiler. Hem okudum hem çalıştım. Hastanedeki stajyer doktor, Hakan beni ziyarete geliyordu arada. Üniversiteyi bitirince evlilik teklifi etti, kabul ettim sonrasında Leyla katıldı bize. Yılların yorgunluğunu üstümden kızım doğunca attım. Üstelik sana benzeyen gözleriyle bana baktığında evimde hissettim kendimi." İçindeki sıkıntılar dağılmış gibi gülümsediğinde gözlerine ulaşmıştı hislerinin sıcaklığı.

"Soyadın değiştiği için bulamadım demek seni." Ben ablamı aramaya başladığımda üstünden yıllar geçmişti. Ancak bir yetişkin olduğumda aramaya başlamıştım ki o süre içinde de ablam evlenmişti.

"Lise ve üniversite mezuniyetlerinde gelip uzaktan izledim seni." Başını eğdiğinde sözleri içime dokundu.

"Neden gelmedin yanıma?" Bunda yıllık hasret, acı oturdu yüreğime.

"Korktum sanırım. Bensiz de devam ettiğinizi görmek çok zordu Leyla. Eğer dönersem sizin de hayatınızı kötü etkilemekten korktum. Bir de çok utanıyordum, yüzüm yoktu geri dönmeye." Buğulu, utanç içinde bakan gözlerini gördüğümde sözlerimi yuttum.

"Prenses en çok çikolatayı seviyormuş Leyla." Yaman'ın sesini duyduğumda bize oldukça yaklaşmışlardı. Kendimizi topladığımızda Yaman ve Leyla da karşımıza oturmuştu.

"Ben de en çok çikolatalı pasta severim." Leyla'ya gülümsediğimde parlayan gözleri bana çevrildi.

Masaya gelen tatlı ve kahvelerle kısa bir süre oluşan sessizlik Yaman ve Leyla arasında geçen küçük sohbetle bölünüyordu arada. Ablamla telefon numaralarımızı aldığımızda tekrar ona ulaşacak olmanın sevinci vardı içimde. Kafeden kalktığımızda arabayla onları evlerine bıraktık. Bir sonraki görüşme için en kısa zamanda konuşacaktık. Daha öğrenmek istediğim çok şey vardı. Mesela nasıl evlendi, okul zamanı çok zorlandı mı şu anda neler yapıyor hepsini bilmek istiyordum.

"Gözlerin şişmiş." Yaman'ın yüzüme değen eliyle irkildim. Araba çoktan durmuştu.

"Biraz fazla duygusaldım sanırım." Parmağının ucu gözümün altını hafifçe okşadığında içimi çektim.

"Ağlamanı görmeyi hiç sevmiyorum. Bugünlük bir istisna olabilir ama devamı konusunda bu kadar sabırlı olacağımı sanmıyorum." Gözlerimiz birleştiğinde mavilerindeki derinlik gayet ciddi duruyordu.

"Ne yaparsın ağlarsam?" Gülümseyerek biraz da merakla sorduğumda cevabı oldukça ilgimi çekiyordu.

"O zaman görürsün."

Eli yavaşça yüzümden çekildiğinde yanağım üşüdü sıcaklığı uzaklaştığında. Yaman'ın cevabı beni daha çok merak ettirirken mobilyacının olduğu sokakta durduğumuzu fark ettim. Bugün bu işin kesin olarak halledilmesi gerektiği için Yaman'la kalan eşyaları almıştık.

Hem ruhsal hem de fiziksel olarak beni yoran günün ardından unuttuğum bir gerçek daha geldi aklıma. Abime de ablamla görüştüğümü söylemem gerekiyordu. Yarın arayıp ya da akşam yanına uğrayıp konuşmam daha doğru olacaktı. Son günlerde görüşmediğimiz içinde oldukça özlemiştim.

"Yoruldun değil mi?" Başımı hafifçe sallayıp onayladım.

"Vedat bir an önce yerleşir umarım evine, hastaneden sonra rahat etmesi gerekiyor. Akşamları ben uğrarım zaten ama gündüzleri de birisi gelip gitse daha iyi olur." Kurşun yarasının ihmal edilmemesi gerekiyor, düzenli olarak iyileşene kadar destek alması lazım.

"Merak etme ayarlayacağız bir şekilde. İsmail ve Cihan'ı göndereceğim zaten Vedat'ın tek kalması iyi değil bu ara." Bu konuyu Yaman'ın da düşündüğü yüzündeki ifadeden belliydi.

Benim bilmediğim bir durum olduğunu düşünüyordum üstelik Vedat'ın ailesinden de kimse gelmemişti hastaneye. Kimsesiz değildi tıbbi kayıtlarında acil ulaşılacak numaralar kayıtlıydı. Görevli personellerden birisi de ben olduğum için dosyasını kontrol etmiştim. Ailesine ulaşılamaması için tek sebeb kişinin sorumluluğu alıp istememesiydi. Çok nadir de olsa bu durumlarla karşılaşıyorduk.

"Hemen uyuyacak mısın yoksa bir kahve içer miyiz?" Bugünü bende böyle bitirmek istemediğim için "Kahve iyi olur" dedim.

Eve girdiğimizde mutfağa geçip sandalyelerden birisine oturdum. Yaman kahveleri hazırlarken onu izliyordum. Bugün bana olan desteği o kadar büyüktü ki yanımda olması bile güç vermişti. Her zaman hayatımda yer almasını istiyordum. Elimi uzattığım an tutacak, verdiğim nefesi hissedecek, kalbimin sesini duyacak kadar yakın olalım istiyordum birbirimize.

"Bugün için teşekkür ederim, yanımda olduğun için mutluyum." İçimdeki hisleri ona da söylemem gerekiyordu ki benim için varlığının ne kadar kıymetli olduğunu bilsin.

Kahve kokusu mutfağı sardığında elindeki iki kupayı yavaşça masaya bırakıp karşıma oturdu. Boyunun uzunluğundan dolayı başını biraz eğip benimle göz göze geldi. Mavileri o kadar eşsizdi ki bir girdap gibi baktıkça insanın içinde kaybolası geliyordu. Elini uzatıp elimi avcunun içine aldığında kısa bir süre ellerimize kaydı bakışlarım.

"İstediğin sürece her zaman yanında olmaya çalışacağım. Sen benim için çok kıymetlisin Leyla." Usulca söylediği sözler kalbimi hızlandırdı.

"Sen de benim için öylesin Yaman." Gülümsediğimde sözleri beni biraz utandırmış biraz da heyecanlandırmıştı.

Kapı çaldığında Yaman'ın kaşları çatılırken birisini beklemediği açıktı. Cihan ya da İsmail gelmiş olmalıydı, ben de gitmek için ayağa kalktım. Saat geç olmuştu artık eve gidip duş alıp uymak istiyordum. Ruhuma çöken ağırlık biraz olsun dinerdi belki. Yaman'ın arkasından ilerlediğimde kapıyı açtığını fark ettim. İki adım gerisinde durdum.

"Ben geldim!" Coşku dolu ses tonu daha önce ilk kez Yaman'a bu kapıda sarıldığını gördüğüm genç kadına aitti.

Bir bölümün daha sonuna geldik.

 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız lütfen.

Bölüm : 10.12.2024 23:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...