19. Bölüm

19. Bölüm

Rabia Gümüş
deeindeniz

Keyifli okumalar!

&

"Ben geldim!" Coşku dolu ses tonu daha önce ilk kez Yaman'a bu kapıda sarıldığını gördüğüm genç kadına aitti.

Yaman önümde durduğu için henüz beni fark etmemişti ama ben onun Yaman'a sarıldığı kollarını ve omzuna doğru dökülen kıvırcık saçlarını net bir şekilde görüyordum. İçimdeki o kıpırdanan his kalbime baskı yaptığında kızın kim olduğunu daha çok merak ettim.

Kızı kendinden uzaklaştırdığında Yaman arkasında benim olduğumu hatırlamış gibi geriye doğru döndü ve biz göz göze geldik. Yüzümde nasıl bir ifade vardı bilmiyorum ama Yaman'ın bir adım geri adım atmasını sağladı.

"Misafirin mi vardı?" Beni görmezden gelip yine Yaman'a sorulan soruyla sonunda beni fark ettiğini gördüm ama ben de aynısını yapıp ona bakmak yerine gözlerimi Yaman'ın mavilerinde tuttum.

"Beril tanıştırayım kız arkadaşım Leyla. Beril de bizim aile dostumuzun kızı aynı zamanda yengemin kız kardeşi." Yaman'ın açıklamasıyla ilk defa kıza baktım.

Yirmili yaşlarının başındaydı, benimle yaşıt duruyordu. Yeşil gözleri, açık bir teni ve uzun kıvırcık saçları vardı. Boyu benden birkaç santim kısa olsa da giydiği topuklu ayakkabılarla uzun duruyordu. Üstünde de oldukça şık görünen etek gömlek takımı vardı. Özenle hazırlandığı belli oluyordu.

"Memnun oldum" dedim ama elimi uzatmadım. Benim ona baktığım gibi o da bana bakıyordu. Onun aksine ben gayet günlük giyinmiştim.

"Ben de memnun oldum. Yaman'ın bir kız arkadaşı olduğunu bilmiyordum. Çok yeni herhalde yoksa Yaman bana söylerdi." Yüzüne sahte bir gülümseme oturttuğunda ortamdaki hava tamamen samimiyetsizlikle doldu.

"Aslında birkaç aydır koşuyorum Leyla'nın peşinden ikna etmem uzun sürdü." Elini belimde hissettiğimde beni kendine doğru çekmişti Yaman.

"Yaa demek öyle." Gülümsemesini bozmadı ama gözlerindeki o rahatsız edici ifade çoğalmıştı.

"Bu saatte seni buraya ne getirdi Beril? Üstelik aramadın bile." Saat epey geç olmuştu ki ben bile eve gitmek üzere çıkmıştım üst kata gidecek olmama rağmen.

"Şehir dışındaydım bu hafta dönüş yolunda bir selam vereyim dedim. Saate pek dikkat etmemişim." Hâlâ kapının önünde duruyorduk ve ben bu kızın baştan aşağıya bahane ürettiğini düşünüyordum.

İşin ilginç kısmı Yaman da kızın tavırlarını biliyor ve gayet de mesafeli duruyordu. Onun gözünden bir şey kalmayacağına emindim ama bu imtiyazı vermeseydi bu saatte kapıya gelecek cesareti bulur muydu karşımdaki kadın o da bir soru işaretiydi.

"Sanırım sen gidiyorsun Leyla." Elimde çantam ve ceketim olduğu için gözlerini bana çevirmişti bu defa.

"Evet, gidiyordum" dedim.

Yaman'ın ne tepki vereceğini merak ediyordum sadece. Ben gidiyordum ve eve girmek için bekleyen başka bir kadın vardı. Bu durumda ne yapacağını, nasıl davranacağını görmek istiyordum.

"Leyla'yı bırakmaya henüz niyetim yok biraz daha kal yanımda." Bana dönen gözleri sıcaklığını yeniden kazanırken usulca başımı salladım. "Sen de yeni dönmüşsün evine git dinlen. Bir daha da gelirken saate bakmayı unutma." Yaman askılığa ceketimi ve çantamı bıraktığında yanımda durdu tekrar.

Beril'in yüzündeki gülümseme çatlayacak parçalandığında bunu beklemediği açıkça ortadaydı. Gözleri ben ve Yaman arasında gidip gelirken kaşlarını hafifçe çatmıştı. Bozulduğu açıkça ortaya çıkınca dudaklarını tekrar kıvırıp bir adım geri attı.

"Kusura bakma Yaman, aramızda saat farkı olduğunu bilmiyordum. O zaman sonra görüşürüz. İyi geceler." Arkasını dönüp merdivenlere ilerlediğinde herhangi bir karşı cevap istemediğini belirtmişti.

Yaman kapıyı kapattığında göz göze geldik tekrar. Ellerini omuzlarıma koyarak beni salona doğru çektiğinde itiraz etmedim çünkü ben de bunun arkasından bir açıklama gelmesi gerektiğini düşünüyordum. Beni sevgilisi olarak görüyor ve tanıtıyorsa arka planda bilmediklerimi de bana açıklaması gerekiyordu. Üstelik Beril'in de normal bir aile dostu ilişkisi içinde olmak gibi bir niyeti yoktu. Bundan emindim çünkü kadın, kadının gözünden anlardı niyetini.

Yan yana oturduğumuzda ellerim hâlâ avuçlarının içindeydi. Kalbime hükmeden varlığı bütün her yeri kaplıyordu. Sımsıcak hissettiren elleri parmaklarıma dolandığında başımı kaldırıp gözlerine baktım, beni bekliyormuş gibi konuşmaya başladı.

"Beril ablasına düşkündü sık sık abimlerde kalırdı. Aslında ailesi başka bir şehirde yaşıyor. Ben de burada okudum üniversiteyi ama yurtta kalıyordum. Yengem sık sık yemeğe çağırdığı için hafta sonları abimlere giderdim. Beril'i daha liseye giderken tanıdım." Bu hikâye giderek beni tedirgin etmeye başlıyordu.

"Yanlış anlama sakın Beril benim için küçük bir kardeşti sadece. Nevin, yani yengem çok düşkündü Beril'e. Bir yere gideceği zaman bana emanet ederdi. Daha abim ve yengem vefat ettiğinde ben askeriyeye geçtim çok uzun bir zaman geçti aradan. Ailesiyle arada sırada görüşüyorduk acımız aynıydı. Beril üniversiteyi bura şehirde kazanmış rica ettiler göz kulak ol genç kız diye ben de kabul ettim. Beril üniversiteyi bitirdi ama burada iş buldu geri dönmedi. Yardıma ihtiyacı olduğunda mesafemi koruyarak yardımcı olmaya çalışıyorum sadece." Sözlerine inanıyordum Yaman için durumun bundan ibarette olduğunu biliyordum ama yine de içimden geçenleri de söylemek zorunda hissediyordum kendimi.

"Yaman o kızın sana bakışlarının farkındasın değil mi? Hiçte abisi olarak gördüğü birisine olan bakış değildi o. Ben seni anlıyorum, yengenden bir emanet gibi görüyorsun Beril'i ama o artık yetişkin bir kadın ve senin bu iyi niyetini yanlış anlayabilir." En çok ihtiyaç duyduğumuz anlarda yanımızda olan kişilere daha çok bağlanırdık ve Beril her zor durumda Yaman'a sığınma ihtiyacı duyduysa bu hislerini daha derinden etkilemiş olurdu.

"Her zaman burada değildim zaten Leyla, görevlere çıktığım için senede iki, üç kez ancak gördüm Beril'i üniversite sürecinde. Ben de bir şeyler anladım özellikle son zamanlardaki davranışlarında ama o bana bu konuda bir şey demezse ben sadece mesafemi koruyarak cevap verebilirim." Olaylara kendi bakış açısından da gösterdiğinde Yaman'ı daha iyi anladım.

Yaman, Beril'e direkt uzak dur diyemezdi çünkü bunun için bir nedeni yoktu ortada. Beril her ne kadar davranışlarını ortaya koysa da söylenen bir şey yoktu. Hisleri konusunda Yaman bir şey dese yok öyle bir şey diyerek işin içinden çıkıp Yaman'a da kendini kötü hissettirebilirdi. En azından şu an benim varlığımı biliyordu ya daha dikkatli olurdu ya da bugünkü gibi davranmaya devam ederdi. Yaman'ın uyarısını görmezden gelirse de karşısında beni bulurdu. Kıskançlık hissi bir iğne gibi derime batarken Yaman'ın Kenan'a karşı durduğunda ne hissettiğini şimdi fark ediyordum.

"Kıskandım seni" dedim aramızdaki sessizliği bölerek.

"Kıskançken de çok güzelsin." Bana doğru eğildiğinde kalbim hızla çarptı.

Gözlerim kendiliğinden kapanırken dudaklarımız buluştu. Yaman'ın yumuşak dudakları benim dudaklarımı içine aldığında hissettiğim sıcaklığı beni ele geçirdi. Elini belime koyup beni kendine doğru çektiğinde usulca ona doğru kaydım. Dizlerimiz birbirine değdi önce sonra bedenlerimiz. Elim göğsünde durduğunda onun da hızla çarpan kalbi elimin altında gümbürdedi. Öyle güzeldi ki bu anın içinde kalmayı diledim. Eğer bir gün bir an içinde kaybolmam gerekirse hiç düşünmez bu anı seçerdim.

Ben Yaman'a çok âşıktım.

Birbirimizden ayrıldığımız an yüzümde bir gülümseme olduğunu biliyordum. Onun yüzünde ise durgun bir ifade vardı, usulca parmakları yanağımı okşadı. Sakin bakan mavi derin gözlerinin içinde kendi yansımamı görmek bile ayrı bir mutluluktu benim için.

Bu sefer bir engel çıkmadan üst kata çıktığımda saat epey geç olmuştu. Eve sessizce girip kıyafetlerimi alıp banyoya geçtim. Aldığım duşun ardından hiçbir şey düşünmeyerek yatağıma yattım. Bugün uyumak ve her şeyi yarına bırakmak istiyordum.

Sabah uyandığımda işe gitmek için hazırlandım. Kızlar benden önce çıkmıştı her zamanki gibi. Sandviç hazırladıktan sonra meyve suyuyla bir şeyler atıştırıp evden çıktım.

Askeriyeye geldiğimde revire geçtim. Çantamı ve ceketimi bıraktıktan sonra boş olan revirde günlük yaptığım ilaç kontrolüne başladım. Kapı açıldığında Kenan içeriye girmişti. Yaptığım işe devam ederken onu görmezden geldim. Her ne kadar burası iş yerim olsa da onun yaptıkları karşısında hiçbir şey olmamış gibi davranamıyordum.

"Konuşmak istiyorum Leyla." Kenan'ın bu isteği beni şaşırtmadı elbet bu konuşmayı yapacağımızı biliyordum.

Kapı tıklatıldığında şu an bu konuşma için uygun ortam olmadığını ikimiz de biliyorduk.

"Öğle arasında sana zaman ayıracağım." Onunla dışarıda buluşmak istemiyordum şu an en sağlık yer burada konuşmaktı.

İçeriye giren askerle mesai başlarken öğlene kadar belli bir yoğunluğa sahiptik. Kenan'ın komutlarını bir hemşire olarak yerine getirirken aramızdaki mesafeyi açmıştım. Doktor bey dışında ona hiçbir şekilde ne cevap veriyor ne de sesleniyordum. Öğle yemeği saati geldiğinde üstümdeki beyaz önlüğü çıkartıp astım. Kapının önünde beni bekleyen Kenan'ı gördüğümde ona doğru adımladım. Birlikte bahçeye çıktığımızda ziyaretçi parkına yöneldik. Kamelyalardan birisine karşılıklı oturduğumuzda geriye yaslanıp ona baktım.

"Bu hafta sonunda buradan ayrılıyorum." Sözleri üstümde bir şok etkisi bırakırken şaşırdığımı o da fark etmişti.

"Daha yeni tayinin çıktı, bu mümkün mü?" Askeri doktordu Kenan öyle isteğine göre yer değiştirmesi mümkün değildi. Bunu işe yeni başlamış ben bile biliyordum.

"Sınırda hareketlilik var bu ara o yüzden personel açığı oluştu. Başvuruda bulundum, dün onaylandı." Ellerini ortamızdaki masanın üstünde birleştirirken gözlerimin içine baktı. Bu bir vedaydı.

Diyecek bir şey bulamadım o an. Söyleyeceğim, soracağım belki de cevapları içinde kaybolacağım çok fazla şey vardı ama kelimeler kaybolup gitti sanki. Ne sevinçlerle ne hayallerle girmiştim bu kapıdan içeriye ne çok inanmıştım Kenan'a. İlk defa gerçekten Ece dışında bir arkadaş edineceğime ne çok sevinmiştim. Bunların farkına şu an varmak daha da kötüydü. Ben gerçekten de Kenan'a güvenmişim.

"Susacak mısın? Bağır, çağır istersen küfret Leyla. Ne olur kaçırma gözlerini benden de bir şey söyle." Sessizliğim dokunmuştu ona ses tonundaki o çaresizliği hissettim.

"Ben kendi içimde bile sana olan güvenimin yıkımını kabul edemezken ne dememi bekliyorsun? Belki bu yaptıkların için nedenler sunacaksın ama hepsi benim için bahaneden ileriye gitmeyecek. Kenan, bu sevmek değil. Ben biliyorum, ben seviyorum. Nereye koyarsam koyayım yaptığın daha doğrusu yapamadığın şey artık seni anlamak, dinlemek ya da inanmak için çaba harcamama değmediğini gösteriyor bana. Kırıldı Kenan, hem de öyle bir kırılma ki bir daha sana olan güvenimin geri geleceğini düşünmüyorum."

Babam beni o evin içinde sürüklerken ben bir umut Kenan'a tutundum. Kısa bir an olsa da beni kurtaracağına inandım. İnsan, insana bu muameleyi yapmazdı çünkü. İçinde bana dair bir insanlık kalmadığını göz yumduğunu gördüğüm an geri dönüşü yoktu. Bana hiçbir şey yapmamış olabilirdi ama susması bile yetmişti.

"Leyla af dilemeye yüzüm yok, ne desen de haklısın ama yine de gitmeden önce söylemek istedim. Özür dilerim Leyla. Belki sana bu sözlerim hiç bir anlam ifade etmiyor olabilir sadece bil ki pişmanım. Gözümü kör eden hislerimin arkasına sığınmayacağım artık. Mutlu olmanı istiyorum, hayatından tamamen çıkmam bunu sağlayacaksa yolundan çekiliyorum."

Kenan'la ayrı ayrı sessizce ayrıldığımız ziyaretçi parkından yemekhaneye ilerledim. Yemek saatin bitmesine az kalmış olsa da kendime bir şeyler alıp cam kenarındaki bir masaya geçtim. Pencereden dışarıya baktığımda atıştırmaya başlayan yağmur gökyüzünü kaplayan bulutlarla birlikte gelmişti. Açık olan pencereden içeriye dolan toprak kokusu ferahlatıcı bir etkiye sahipti.

Karşımda çekilen sandalyenin sesiyle irkilirken Yaman'ın oturduğunu gördüm. Elinde karton bardakta çay vardı. Gözlerimiz buluştuğunda hafif çatılan kaşlarından yüzümde ki ifadenin iyi olmadığını anladım. Onu görünce her zaman gülümseyen dudaklarımı bu sefer birbirine bastırmıştım.

"Neyin var güzelim?" Masaya doğru eğildiğinde bardağı da bırakmıştı.

"Kenan'la konuştuk, bu hafta sonu gidiyormuş sınırdaki birliğe görevlendirilme istemiş." Sesimin ona nasıl ulaşmışsa kaşları daha çok çatıldı.

"Ve?" Devamını bekler gibi soran gözlerle baktı bana.

"İstemeden çok güvenmişim ben ona, şimdi fark ediyorum. Hayatıma daha yeni yeni başlarken yanımdaydı. Yıllardır birbirimizi tanıyorduk. Yaman hep böyle mi olacak? Ben birine güvenmeye, arkadaş olarak görmeye başladığımda hep bu şekilde mi sonuçlanacak?" Gözlerimin dolmasına engel olmaya çalışsam da kırılan sesim bana hiç yardımcı olmuyordu.

İçten içe kırılan güvenim beni daha temkinli bir insan yapıyordu. Yıllardır altında kaldığım baskıdan kurtulmuşken insanlara zaten güvenim yokken daha da aşağıya çekiliyormuş gibi hissediyordum. Evimize girip, çıkan yıllardır tanıdığım sözlerine güvendiğim birisi bile böyle yapıyorken ben nasıl diğer insanlara güvenmeye başlayacaktım?

"Hadi gel bir nefes alalım seninle." Yaman ayağa kalktığında olmayan iştahım zaten tamamen gitmişti.

Birlikte çıktığımızda öğle molası bitmişti ama çokta sorun etmedim. Yaman'ın çalışma odasına girdiğimizde karşılıklı sandalyelere oturduk. Dizlerimiz birbirine değerken uzanıp ellerimi tuttu. Sıcak elleri avuç içlerimi kaplarken usulca okşadı.

"Hayatının her anında en yakınım dediğin kişiler tarafından bile yaralanabilirsin. Çünkü insan budur, kırar, döker, üzer. Önemli olan bundan sonrasında ne olduğudur. Biliyorum çok kırıldın güzelim ama sadece kırılmadın güçlendin de. Hayatında olan kötü şeyler kadar iyi şeyler de oldu. Sebebin de var bunları düşünmek için. Önce ablanın gidişi sonra baba demeye dilimin varmadığı o adamın üstündeki baskısı seni çok zorladı. İçinde hep bir şeyler biriktirerek büyüdün ve şimdi hepsi ortalığa dökülüyor. Bunları aşman gerekiyor, sen güçlüsün ve ben bunu yapacağına adım kadar eminim. İstersen psikolojik olarak destek al, kendini nasıl daha iyi hissedeceksen. Ben her zaman senin yanında olacağım." Elimi kaldırıp dudaklarına yaşlandığında avuç içimi öptü.

Yüreğime serpilen umut tohumları yağan yağmurla birlikte yeşerdi. İnanmak için hâlâ sebeplerim vardı. Yaman hayatıma girdiği andan itibaren başıma gelen güzel şeyleri de düşündüm. Yeni ev arkadaşlarım vardı, askeriyede de yeni insanlar tanımış hayatıma dahil etmiştim. Yaman haklıydı sadece kötü şeylere odaklanıp hayatımın güzelliklerini de unutmamam gerekiyordu. Bugün ilk defa yüzüme yerleşen gülümseme karşımda oturan adamın sayesindeydi.

"Deneyeceğim eğer başaramazsam bu duygular daha çökerse üstüme yardım alacağım."

Yaman'ın odasından çıktığımda kendimi daha iyi hissediyordum. Revire geldiğimde Kenan kısa bir an bana bakmış sonra işine devam etmişti. Akşama doğru abim arayıp buluşmak istediğimi söylemiştim. Dün olanlar hakkında onunla da konuşmam gerekiyordu. Ece'yle de bir saat sonra buluşmak için kararlaştırdık. Abime Ece gelene kadar her şeyi anlatmış olurdum. Sonrasında Ece'nin de desteğini hissetmek isteyeceğine emindim. Ben bugün nasıl Yaman'a dayandıysam onlarda bu gibi durumlarda birbirlerine yakın olmak isterlerdi.

Mesai çıkışında arabama binip merkeze doğru yola çıktım. Abimin evine yakın bir kafeye girdiğimde ablama da haber vermiştim bugün konuşacağımızı. Kafeden abimin sevdiği tatlıdan aldıktan sonra çıktım. Arabayı sokağa park edip binanın önünde durdum. Zili çaldığımda aşağı kapı açılmıştı. Üst kata çıktığımda abim beni kapı açık şekilde bekliyordu. Birbirimize sarıldığımızda onu ne kadar özlediğimi bir kez daha anladım.

"Leylam hoş geldin." Bana her zaman açık olan kollarının arasında kendime olan güvenim geri gelmişti.

"Hoş buldum abi." İçeriye girdiğimizde mutfağa tatlıyı bıraktım.

Abimin evine ilk defa geliyordum, ben taşındıktan sonra abim de kendine eşyalı bir ev tutmuştu. Onu oraya bağlayan bendim şimdi o da kendi hayatını yaşamaya başlamıştı. Aldığım kararların doğruluğunu gün geçtikçe daha iyi anlıyordum. Balkona çıktığımızda bugün yağan yağmurdan sonra ılık havanın serin hissi iyi gelmişti. Sandalyelere yan yana oturduğumuzda abimin verdiği çay bardağını aldım.

"İyisin değil mi? Telefonda sesin garipti." Abimin yüzüme odaklanan gözleri ağlayıp, ağlamadığımı kontrol etti.

"İyiyim abi, sen nasılsın? Son zamanlarda çok konuşamadık." Ece ile aralarının iyi olduğunu biliyordum, evle bağlantısını da kesmişti. Arada annemi arıyordu sadece. Babam bütün çocuklarını kaybetmişti sonunda.

"Ben de iyiyim seni merak ediyorum sadece. Kenan geldi dün gece gidiyormuş bu hafta." Arkadaşına olan kızgınlığı gözlerine yansırken usulca başımı salladım.

"Bugün konuştuk biz de haberim var. Böylesi sanırım herkes için daha iyi olacak. Ben aslında başka bir şey konuşmak için geldim abi seninle." Ona doğru tamamen sandalyemi çevirip döndüm ve elimdeki bardağı kenara bıraktım.

"Söyle Leylam, seni üzecek bir şey mi oldu?" Elimi tuttuğunda hep beni üzecek bir şey olmasının tedirginliğini yaşamasına kalbim kırıldı. Ben abime hep kötü anlarımda koşmuştum.

Zil çaldığında abim ayağa kalktı. Ece gelecekti ama daha erkendi gelmesi için. İşten erken çıkmış olmalıydı, ona da henüz abimle konuşacağımı söylemediğim için erken gelmesi normaldi. Abim kapıya bakmak için içeriye geçtiğinde ses gelmeyince bende arkasından mutfağa geçtim.

"Abi?" Seslenmeme cevap vermediğinde merakla kapıya ilerledim.

Kapının eşiğinde ablam, dolu dolu gözleriyle abime bakıyordu. Kafedeyken ablam, abimin evinin nerede olduğunu sorduğunda ona adresi vermiştim ama geleceğini bilmiyordum. Yıllar sonra üç kardeş bir aradaydık.

Bir bölümün daha sonuna geldik.

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınız lütfen.

Bölüm : 13.12.2024 22:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...