
Aylar sonra yeniden...
Keyifli okumalar.
&
Heyecanla üstümdeki elbiseyi düzeltirken aynada kendime son bir kez baktım. Dizlerimin altında biten kahverengi elbise hem zarif hem de sade duruyordu. Yüzüme biraz renk katması için yaptığım makyajla daha canlı duruyordum. Ailemin ve Yaman'ın beni daha iyi görmesini istiyordum. Onların gözündeki ilk gördükleri perişan halimi tamamen silmekti bu geceki amacım. Üstelik Yaman'ın dahil olacağı ilk aile buluşması olduğu için de heyecanlıydım.
Zil çaldığında çantamı alıp hızla odadan çıktım. Kapıyı açtığımda karşımda üstüne tam oturan, geniş omuzlarını ve kollarını saran siyah gömleği, bileğine taktığı siyah, deri kayışlı saati ve lacivert kot pantolonuyla oldukça özenli duran Yaman vardı. Yüzünde gözlerimiz buluştuğu an oluşan tebessüm benim de dudaklarımın kıvrılmasına sebep oldu. Çenemin altına koyduğu parmaklarıyla başımı biraz daha yukarı kaldırdığımda sıcak dudaklarını şakağıma yasladı.
"Çok güzelsin," dedi dudakları hâlâ tenimdeyken.
İçimi çektiğimde sadece kalbim değil bedenim de titredi. Öyle bir sıcaklık, öyle bir histi ki bu sadece ufacık bir dokunuş bile yetmişti kalbimin ona teslim olmasına. Öyle çok hissettiriyordu ki sevgisini bana, kalbim yerinden çıkıp onun sıcaklığına sığınacak gibi atıyordu.
"Teşekkür ederim." Fısıltı gibi çıkan sesimi duydu mu bilmiyorum ama biraz geriye çekilip çantamı sımsıkı tutan elime uzanıp parmaklarını parmaklarıma doladı.
Kapıyı arkamdan zar zor kapatıp çantamı omuzuma taktım. Yaman elimi sıkıca tutarken merdivenlerden inmeye başladık. Bu gece Yaman da benim kadar sessizdi. Çok konuşan birisi değildi ama benim yanımda bu kadar suskun da değildi, sanırım ailemle resmi olarak tanışacağı için biraz gergindi. Arabaya bindiğimizde arada aldığı derin nefesleri, sık sık dönüp bana bakması normalde olduğu soğukkanlı ifadesinden o kadar uzaktı ki sonunda ben de dayanamayıp gülmeye başladım.
"Gül bakalım güzelim, bizimkilerle tanışmaya geldiğinde görüşürüz." Kırmızı ışıkta durduğumuzda Yaman'ın sözleriyle gülmem durmuştu.
"Korkmalı mıyım?" Biraz tedirgin bir ifadeyle sormuş olmalıyım ki elimi tutması saniyeler aldı.
"Ben varken hiçbir şeyden korkma Leyla. Ben her zaman senin bir adım arkanda istediğin sürece de uzandığın an tutacağın kadar yakınında olacağım. Bütün korkularının üstesinden birlikte geleceğiz güzelim." Gözlerindeki ifade sanki bütün gece kabusların içinde kıvrandığımı biliyor gibiydi. Usulca başımı sallayıp gülümsedim.
Üstümüzdeki gerginlik azaldığında ablamın evine gelmiştik. Yaman arabayı park ettiğinde tatlı kutusunu ve bir çantayı arka kapıyı açarak almıştı. Pembeli çanta kız çocuğu için olduğunu belli ediyordu, Leyla içindi muhtemelen kaleyi içten fethetme planları nedense bana yabancı gelmemişti. Ablamın benim ismimi verdiği kızı, benim artık biriciğim yeğenim olan küçük Leyla hayatımızın neşesi olmuştu. Abim de ben de Leyla'yı çok seviyorduk. Bir yerde benim küçüklüğüme de oldukça benziyordu sanırım ablamın özlemi bir nebze olsun kızının varlığıyla teselli bulmuştu. Zili çaldığımızda kapıyı açan Leyla'yla gözlerimiz buluştu.
"Teyze," dediğinde kocaman gülümsemesi ve ilk defa duyduğum kelimeyle o kadar mutlu oldum ki kollarımı açıp kocaman sarıldım miniğime.
"Teyzem, güzel prensesim daha da güzelleşmişsin," dedim yumuşacık saçlarını okşarken.
"Hoş geldiniz." Ablamın sesini duyduğumda Leyla'yı tek elle kucaklarken diğer elimle ablama sarıldım.
"Hoş bulduk." Yaman'ın sesini duyduğumda ona bakma ihtiyacı hissettim. Gözleri birbirimize hâlâ sarılı olduğumuz için Leyla ve benim üzerindeydi.
"Geçin hadi annem ve Gökhan da biraz önce geldi." Ablam ve Yaman da el sıkıştığında ablama tatlı kutusunu vermişti.
Leyla benden ayrıldığında Yaman'ı daha önce tanısa da utangaç bir şekilde "Merhaba," demişti sadece. Yaman eğilerek Leyla'nın hizasına geldiğinde elindeki diğer kutuyu uzattı. "Bu senin için güzel prenses, teyzenle ikimizden küçük bir hediye." Leyla'yla konuşurken yüzündeki gülümseme o kadar güzeldi ki Leyla ona karşı koyamadı ve kutuyu aldı. Bu arada hediyesine beni dahil etmesi de gözümden kaçmamıştı.
İçeriye geçtiğimizde salondaki tekli koltuklarda abim ve annem, ortadaki üçlüde ablamın eşi Hakan oturuyordu. Bizi gördüklerinde ayağa kalktılar. Yaman, Hakan abi ve abimle el sıkıştıktan sonra annemin elini öptü. Ablamın çağrısıyla birlikte masaya geçtiğimizde ablama serviste yardım ettim. Hep birlikte bir yemeğin sıcağını en sevdiklerimle paylaşmanın mutluluğu başkaydı. Ece'yi de bu masada görmek istiyordum, abimin yanındaki boş sandalye sanki ona ayrılmış gibiydi.
"Sen nasılsın oğlum, ailen nasıl?" Annemin, Yaman'a doğru dönmesiyle Yaman yerinde dikleşip kaşığını çorba kasesine bıraktı.
"İyiyim efendim, teşekkür ederim. Ailem de iyi çok şükür." Net ses tonuyla konuştuğunda masada kısa bir sessizlik oldu.
"Aman iyi olun evladım," dedi annem gözleri bir an beni bulurken.
"İzniniz olursa ben de Leyla'yı ailemle tanıştırmak istiyorum. Annem de babam da Leyla'yla tanışmak istiyor." Duymayı beklemediğim ve ben de şaşkınlık uyandıran cümleler Yaman'ın dudaklarından döküldüğünde masanın altından uzanıp elimi tuttu şaşkınlığımı hissetmiş gibi.
"Kızım için bir mahsuru yoksa bizim için de yoktur. Ben seni az çok tanıdım, tanıdığım kadarıyla kızıma ne kadar değer verdiğini de gördüm oğlum. Leyla bizim gözbebeğimizdi özellikle Gökhan'ım canı gibi gözünden sakındı yıllarca. Şimdi abisi de ablası da yanında kuzumun, sizi böyle gördüğümde benim içimde rahatladı. Belki çocuklarımı istediğim gibi koruyamadım ama onlar benim canım, ciğerim, onların tırnağına taş değse benim kalbim kor olur." Annemin dolan gözleri hepimizi etkilemişti.
Abim gözlerini kaçırırken ablam akan gözyaşını hızlıca silmişti, bense Yaman'ın elini sıkıca tutuyordum. Usulca parmakları elimin üstünü beni rahatlatmak istercesine okşadı. Dolan gözlerim belki taşmadı ama kalbimdeki his yerini korudu. Yıllarca bir adamın baskısı altında kalmış olan annem belki de ilk defa içini bize açmıştı. Ablamın gidişinden sonra kalp rahatsızlığı artmış en ufak şeyde bile kendinden geçecek hâle gelmişti. Abimi yıllarca diken üstünde tutan benim elimi kolumu bağlayan hastalığının mahcupluğunu birkaç cümlede de olsa hissetmiştik ve bu üç kardeş olarak bizi derinden etkilemişti.
"Ben size söz veriyorum, Leyla'yı hayatımdaki her şeyden öne koyacağıma ve gözünden bir damla yaş dahi düşürmeyeceğime. Leyla istediği sürece her zaman yanında olacağım." Birkaç saat önce söylediği sözlerin benzerini duymak Yaman'ın bu konuda ne kadar kararlı olduğunu bir kez daha kanıtladı bana.
"Hakkınızda en hayırlısı ve en güzeli olsun." Annemin içten sözlerinden sonra yemek devam ederken konu daha günlük bir sohbete dönmüştü.
Leyla, Yaman'ın ona aldığı bebeğiyle oynarken oldukça mutluydu. Abim, Hakan abi ve Yaman arasında ülke gündemi üstünden fikir görüşleri dile getirilmeye başlandığında yemekler bitmiş, kahve yapmak için ablamla mutfağa geçmiştik. Annem saatin ilerlemesiyle Leyla'yı uyutmak için odasına götürmüştü. Benim kaçırıldığım sırada ablamlarda kalmış bu süre içinde de Leyla'yla birbirlerine yakınlaşmışlardı.
"Çok seviyor seni bakışından bile belli," dedi ablam fincanları hazırlarken yüzünde tebessümle.
"Çok mu kötüydü abla o zamanlar." İkimiz de ne zamandan bahsettiğimizi biliyorduk. Yaman'a soramazdım tekrar hatırlatmak istemiyordum ama bir yanımda bilmek istiyordu çünkü beni bulduğu anı hatırladıkça dağılmış hali geliyordu gözümün önüne.
"Ah Leyla ben öyle perişan bir adam görmedim ömrü hayatımda. O karakolda sabahlara kadar bekledi, didik didik aradı kaç yeri. Gökhan'ın dediğine göre görevdeyken öğrenmiş senin kaçırıldığını, ölümden dönmüş o da sana gelirken. Görev arkadaşlarını bırak üstleri bile durduramamış. Belki sana anlatır bir zaman sonra ama bilmiyormuş gibi yap yine sen kardeşim kimse çaresizliğini göstermek istemez ama sevdiğine daha çok dik durmak ister. Yaman da öyle sana karşı hep yaslanacağın dimdik bir dağ olmak istiyor, bırak öyle kalsın." Elini omzuma koyup okşadığında yüzünde anlayışlı ifade vardı ablamın.
Kahve yapmaya geri döndüğünde kapının pervazına yaslanıp ablamın söylediklerini düşündüm. Yaman her zaman yanımda olduğunu ve beni desteklediğini söylüyor aynı zamanda gösteriyordu. Bu konuda ona olan güvenim tamdı benim de artık ona karşı bu konuda net olmam gerektiğini hissediyordum. Ben de onun yaslanacağı ve yeri geldiğinde derdine ortak olacağı olan hayatındaki kişi olmalıydım. Birlikte zorlu kışlar yaşasak da bahar bizim için çok yakındı ve benim baharım onun mavilerindeki aşk adı verilen bakıştı. Bir çift göz yangın yeri de ederdi bir kalbi derya denizde. Benim derdim ne olursa o bana deva olarak geliyordu.
Düşüncelerim eşliğinde durduğum birkaç dakikanın ardından ablamla salona geçmiş kahveleri servis etmiştik. Yaman'a uzattığım kahve fincanıyla gözlerimiz buluşmuş ikimizin yüzünde de hoş bir tebessüm oluşmuştu. İçilen kahvelerin ardından Yaman ve ben gitmek için kalkmıştık. Hafta sonuna girmiştik ben iki gün daha evdeydim ama Yaman'ın işe gitmesi gerekiyordu. Görevden aceleyle yanıma geldiği için eksikleri tamamlayıp raporunu verecekti. Dün birlikte uyuyacağımıza söz vermiştim ama sabah işe gideceğini hesaba katmamıştım.
Bizimkilerle vedalaşıp eve gitmek için yola çıktığımızda ellerimiz yeniden birleşti. Yol boyu Yaman elimi bir kez bile bırakmadı. Arabadan indiğimizde binaya girdik ve merdivenlerden çıktık. Yaman'ın kapısının önünde durduğumuzda cebinden çıkarttığı anahtarla kapıyı açıp beni içeri çekti.
"Sabah işe gideceksin eve çıksaydım," dedim biraz gönüllü biraz çekingen.
"Uyandığımda yüzünü görmek kadar beni hiçbir şey mutlu edemez Leyla’m. Hem söz vermedin mi sen bana?" Tek kaşını kaldırıp ellerini belime doladığında benim de ellerim onun kollarını buldu.
"Sözüm söz Fırtına," dedim başımı kaldırıp mavi gözlerine bakarak. Lakabını söylemem hoşuna gitmiş gibi gülümsedi.
"Leyla senden hiç ayrılmak istemiyorum, yokluğun beni perişan ederken varlığın ayakta tutuyor. Evlilik için ben şu an sana yalvarsam da senin tereddütlerin olduğunu, birbirimizi biraz daha tanımaya ihtiyacın olduğunu biliyorum. Bu yüzden sana da zaman vermek istiyorum ama bir yandan da sensiz yapamıyorum. Üst katımda da olsan seni görmeden uyumak, uyanmak istemiyorum. Benimle bu evde yaşa Leyla, söz veriyorum sınırlarına, sana saygı duyacağım sadece kokunu, izini bu evin her yerinde görmek istiyorum." Eli belimi sıkıca kavradığında sözlerinde heves gözlerinde çaresiz bir yalvarış vardı.
"Ben bilmiyorum," diyebildim çünkü aynı evin içine girmek kolay bir karar değildi.
Evlilik için şu an kendimi hazır hissetmiyordum, Yaman söz konusu olsa bile bizim için daha erkendi. Hayatımı tam anlamıyla yoluna soktuktan sonra tamamen aklım rahat ve huzurluyken Yaman'la bir olmak istiyordum ama aynı zamanda onunla daha çok vakit geçirmek istiyordu bir yanım.
"Seni zorlanıyorum, bu senin içinde büyük bir karar o yüzden düşün ve bana bir cevap ver güzelim. Cevabın ne olursa olsun söz veriyorum aramızdaki hiçbir şey değişmeyecek." Sıcak nefesi yanağıma değdiğinde küçük bir öpücük kondurdu.
Sonrasında konu hiç açılmamış gibi kapandı ve Yaman'ın evinde bıraktığım tişörtümü ve eşofmanımı giyip makyajımı yıkayarak çıkardım. Saçlarımı topuz yapıp banyodan çıktığımda Yaman'la mutfağın balkonunda çok nadir gördüğüm bir manzarayla karşılaştım. Parmak uçlarında tuttuğu ucu alev almış sigarasından derin bir nefes aldığında balkonun korkuluklarına yaslanmıştı.
Usulca yaklaşıp başımı sırtına yaslayıp ellerimle belini sardım. Sert karın kaslarını hissettiğimde içimi çektim. Kararımı vermiştim. Daha bugün ona karşı adım atmam gerektiğini düşünmüştüm ve şimdi Yaman'ın bana açtığı yolu ona doğru ilerlemek, daha çok tanımak ve sevmek için kullanacaktım.
"Eğer beraber yaşayacaksak sigarayı bırakman gerekiyor," dediğimde aniden bana döndü. Elindeki sigarayı küllüğe aceleyle bastırdığında sesli güldüm.
"Ciddi misin?" dedi yarı ciddi yarı tedirgin bir ifadeyle.
"Evet," dedim başımı sallayarak.
Yaman bana sıkıca sarıldığında gergin omuzlarındaki rahatlamayla ne kadar belli etmemeye çalışsa da hayır dememden korktuğunu fark ettim. Başımı omzuna gömüp teninin sıcaklığına sığındım. Hayatıma onunla devam etmek istiyordum. Beni delicesine arayan hatta hiçbir şeyi umursamayıp canını hiçe sayan ve beni sevdiğinden emin olduğum kişiydi o. Hayatımda başıma gelecek tek bir andı ve ben öylesine geçsin istemiyordum. İlk görüşte tutulduğum mavi gözlerini artık her sabah uyandığımda ilk kez ve her gece uyuduğumda son kez görmek istiyordum.
Belki bu gece ilk kez birlikte aynı yatağı paylaşmayacaktık ama ilk kez artık birbirimizin hayatında en derininde yer sahibi olduğumuzu bilerek uyuduk. Kollarının arasındaki huzur benim bu dünyada tatmadığım farklı hisleri vadediyordu bana. Ben ise çoktan gönüllüydüm onunla yaşayacağım ve hayatımın başlangıcı olacak günlere.
"Çok seviyorum seni." Usulca uykuyla uyanıklık arasında döküldü kelimeler dudaklarımdan.
"Çok seviyorum seni Leylam," dedi benden daha net bir sesle saçlarımı okşarken. Dudaklarımda gülümsemeyle uyuya kaldım.
Sabah hissettiğim öpücükle gözlerimi araladığımda beni izleyen bir çift mavi gözü görmüş daha sonrasında kapanan gözlerimle tekrar uykuya dalmışım. Kızlara gece Yaman'da kalacağımı söylemiştim. Çalan telefonumla tekrar uyandığımda saat ona bire geliyordu. Ece'nin aradığını gördüğümde yatakta geriye doğru yaslanıp telefonu cevapladım.
"Günaydın canım," diyerek açtım telefonu.
"Çabuk kalk hazırlan, seni almaya geliyorum." Sesindeki tedirginlik miydi, heyecan mıydı bilmiyorum ama zihnimi uyandırmaya yetmişti.
"Ne oldu?" Hızla yataktan kalkarken bir an Yaman'ın odasında olduğumu fark edip etrafa bakma ihtiyacı hissettim.
"Gökhan aradı, akşam yemeğe çıkıyoruz. Beni bir yere götürecekmiş, galiba o gün geldi." Ece'nin sesine eşlik eden araba seslerini duyduğumda çoktan yolda olduğunu anladım.
"Elbise almamız gerek, kuaföre randevu ayarladın mı?" Masanın üstünde duran kâğıdı elime aldığımda yüreğim çarptı.
‘Uyurken seni izlemek, dünyada cenneti izlemek gibi güzelim. Her sabah senin güzelliğine uyanmak ne güzel bir bilsen...’
O an Ece'nin sesi bile uzaktan geliyordu. Parmaklarımın arasındaki kâğıt parçasını kalbimin üstüne koydum. Bu yaşıma kadar çektiğim yükü, bütün yorgunluğumu alıyordu iki cümlesi, ayaklarımı yerden kesip bu dünyadan asıl o beni ayırıyordu.
"Dinliyor musun beni Leyla?" Ece'nin tiz sesiyle hızla kendime gelip "Hazırlanıyorum şimdi," dedim sorusunu duymazdan gelerek.
Telefonu kapattıktan sonra üst kata çıktım. Üstümü değiştirip Yaman'a Ece ile dışarı çıkacağımı mesaj attım. İşte olduğu için müsait olup olmadığını bilmediğimden aramamıştım. Ece'nin aramasıyla aşağıya indim ve onun kıpır kıpır heyecanlı halini gördüğümde beni de bir heyecan sardı. Birbirimize sarıldığımızda yüzündeki gülümseme büyüdü.
Yola çıktığımızda Ece'yle sürekli alışveriş yaptığımız bir butiğe geldik. Deneme kabininde geçirdiğimiz iki saatin ardından bordo renginde şifon ipek karışımı ip askılı fiziğine çok yakışan bir elbisede karar verdik. Kuaföre gitmeden önce bir şeyler yemek için kafede durduğumuzda sade bir makyaj ve saçları içinde dalgalı bir fön istediğini anlatıyordu Ece. Derin bir nefes alıp gülümsedim.
"Ece, seni çok seviyorum biliyorsun değil mi? Hem bir kız kardeşsin benim için hem de en iyi dostumsun. Abimle de çok mutlu olacağınıza inanıyorum, seni böyle görmek o kadar güzel ki." Bir anda duygusallaştığımda benim gibi Ece'nin de gözleri dolmuştu.
"Sen de benim için öylesin Leyloşum. Bazen ecele mi ediyoruz diye düşünüyorum ama Gökhan'ı her gördüğümde gözünün içine her baktığımda kendimden çok ondan emin oluyorum. O yüzden ben de mutlu olacağımıza inanıyorum. Senin ve Yaman'ın da çok mutlu olmasını istiyorum." Samimiyeti öyle içtendi ki dün aldığım kararı ilk önce ona söylemek istedim.
"Biz Yaman'la birlikte yaşamaya ve birbirimizi daha iyi tanımaya karar verdik" dedim.
Bir bölümün daha sonuna geldik.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız.
Finale son 3 bölüm....
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |