Vatan hainleri arasına doğan bir kız çocuğu, yalnızca televizyonda gördüğü üzerinde ay ve yıldız olan, kan kırmızısı bayrağa hayranlık duyup, babasına karşı gelebilir miydi?
Peki ya babası? Kızını örgütün başına geçirmeye çalışırken, nasıl bir tepki verirdi?
Ya babanın arkadaşları?
Hiç görmediği dedeleri, anneannesi veya babaannesi?
Anne ne derdi peki?
"Bana bak bir daha o bayrağı savunduğunu görürsem, yemin olsun kafana sıkarım Duydun mu!" demişti baba.
Cidden yapar mıydı?
Gözünün önünde bir anneyi, küçücük evladından ayırmıştı baba. O ise, babanın zoruyla küçük çocuğu hayattan...
Korkmuştu o zamanlar.
"Korkma, sana ben varken zarar gelmez." demişti anne.
Fakat anne ne kadar yanında kalabilirdi ki?
Televizyondan yeşil kıyafetli abla ve abileri izlerken bir söz duymuştu o abladan
"Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk`ün dediği gibi "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur". Unutmayın ki her biriniz bu vatanın evlatlarısınız. Başınız daima göklerde dalgalanan şanlı Türk bayrağında olsun." demişti.
İşte o günden beri, başı asla yere bastığı toprağa değil daima göklerde dalgalanan şanlı Türk bayrağına kaldırdı.
🇹🇷