Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Gölge

@defneberkil

07.14.1998

 

"Tahir..."

 

Tahir'in gözleri karnıma kaydığında, karnımdan akan kanı gördü. Yanıma ulaşıp, beni kollarımdan tutarak yere düşmemi engelledi.

 

"Asena sakın, sakın kendini bırakma. Şimdi hastaneye gideceğiz. Sakin ol."

 

"Ayda, Ayda nerede? Burada Tahir, Baran burada. Arkadaki ormanın içine kaçtı.

 

"Konuşma enerjini harcama."

 

Beni kucağına alıp, helikoptere bindirdi.

 

İlk fark eden Gamze olmuştu.

 

"O neydi? Ne oluyor? Asena-"

 

Elimi kaldırıp onu durdurdum. Ayda'nın endişelenmesini, üzülmesini istemedim.

 

Gamze oturduğu yerden kalkıp,

koltukların altındaki sağlık kitinden karnıma steril bir bezi bastırdı.

 

Ayda "Anne ne oldu karnına? Neden kırmızı?" diye sorunca,

 

 

Konuşmakta her ne kadar zorluk çeksem de "Anneciğim, sen yere düştüğü zaman dizlerin kırmızı oluyor ya ben de düştüm, karnım kırmızı oldu. İyileşeceğim merak etme." dedim.

 

"Hee anladım. Çabuk iyileş, körebe oynayalım. Anne benim uykum geldi, geleceğimiz yere kadar uyusam olur mu?"

 

Artık bir kelime bile etmekte zorlandığım için, gözlerimi açıp kapatarak onayladım.

 

Sinan Ayda'yı kucağına aldı. Ayda başını Sinan omzuna yasladı ve hemen uykuya daldı.

 

Alnımdan, boncuk boncuk terler dökülüyordu. Tırnaklarımı Tahir'in koluna batırdığımı daha yeni fark etmiştim. Her geçen saniye gücüm tükeniyor, gözlerim kapanıyordu.

 

"Asena sakın. Sakın Asena, dayan. Dayan, kızın için dayan. Gideceğiz hastaneye. İyi olacaksın, sen nelerin üstesinden geldin. Sakin ol, bende kal. Sakın uyumuyorsun, sakın gözlerini kapatma."

 

"Ayda-" diyebildim sadece. Soluğum kesildi, titremeye başladım

 

"Burada, burada Sinan'ın kucağında uyuyor. Lütfen sus, yalvarırım sus. Enerjini harcama."

 

Her ne kadar zorlansam ve bunun Tahir'e acı vereceğini bilsem de, yapmak zorundaydım. Ayda için buna mecburdum.

 

"Ayda." dedim .

 

"Ayda önce Allah'a,"

 

"Hayır. Öyle bir şey olmayacak, sen kendi kızına bakacaksın. Ben hep yanında olacağım ama kızının yanında sen olacaksın. Hem ben çocuk bakmaktan anlamam."

 

"Tahir."

 

"Yalvarırım sus, enerji boşa harcama."

 

"Tahir Ayda önce Allah'a,"

 

'Hayır..."

 

"Sonra sana emanet..."

 

"Hayır. Hayır hayır, sakın kapatma gözlerini sakın. Kızını düşün, uyuyor bak şimdi. Uyandığında ona nasıl derim, annen... nasıl derim, nasıl anlatırım ona?"

 

Kendimi salmak istemiyordum ancak yorulmuştum, yıllardır Aydın'ın kurtulmasını umut ediyordum.

Ben gidersem evet zorlanacaktı ama başaracağına inanıyordum.

 

Tek temennim, kendini suçlamamasıydı.

 

Çok bir gücüm kalmamıştı. Gözlerim kararmaya, kollarım son güç kırıntılarını kaybetmeye ve gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladı. Artık duyduğum sesler, yalnızca uğultu dan ibaretti.

 

Aralarından seçtiğim en net ses ise Aydın'ın uyanıp

 

"Çok yorulmuştur, bırakın uyusun." demesiydi.

 

Artık tamamen Tahir'in kollarındaydım. Kulağıma fısıldıyor, bir şeyler söylüyordu ancak kapanmak üzere olan bilincim, söyledikleri algılamama müsaade etmiyordu.

 

Gözlerim kapandı, kollarım hissizleşti ve artık hiçbir şey hissetmiyordum. Duymuyor ve görmüyordum ancak bilincimin son kırıntısına kadar yalnızca Ayda'yı düşündüm.

 

Umarım başarabilirdi...

 

 

 

12.11.2024

 

Koridorda attığım her adımda çıkan postalın sesleri, etraftaki herkesi susturuyordu. Yavaş ama kendinden emin adımlar ile yemekhaneye doğru ilerledim.

 

Daha iki gün önce, bir operasyondaydık. Aylardır her taşın altına sızan, sızdığı taşı kaldırdığımızda yılan gibi kıvrılarak başka bir taşın altına giren azad denen kansız ve onun itlerinin peşindeydik.

 

Gittiğimiz her baskında onlarca kansızı haritadan silsek bile, Şahmeran'ı bulamıyorduk.

 

 

Yemekhanenin kapısından içeri girdiğimde, her sabah olduğu gibi önce elime tablot'u alıp kahvaltılık bir şeyler koyduktan sonra, yemekhane'nin en arka kısmındaki sol masaya doğru ilerledim. Boş olan sandalyeye kendimi bırakıp, tablot'u önüme koydum.

 

"Lan Turan, ulan Turan. Nasıl yediniz ama 4 tane. Bana bak, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın dedik. Eğer beni o yemeğe çıkarmazsan o kaşığı kırmakla kalmam, pilavı o kaşıkla yediririm sana."

 

Her zamanki boş muhabbetleriydi. Galatasaray-beşiktaş'a 4-2 yenilince, bizim lafta fanatik Beşiktaşlı Gökalp, dünden beri Turan'ın başının etini yiyordu .

 

"Ulan tamam götüreceğiz dedik ya! Hakkıyla kazansanız tamam diyeceğim. Hep şike, hep şike! Nereye kadar lan!"

 

"Lan çok konuşma, hakem yardım etmese o iki golü de atamazdınız."

 

"Lan ne hakemi? Hem-"

 

Cidden artık sıkılmıştım bu ikilinin Galatasaray-beşiktaş çekişmelerinden

 

"Başlattırmayı Galatasarayınıza Beşiktaşınıza! Oğlum sizin başka uğraşınız yok mu? Görevler haricinde, sürekli futbol mu izliyorsunuz lan siz? Hem Timur, Uraz ve Atilla nerede?

 

 

"Komutanım, Timur yine silahını temizliyor, Atilla antrenmanda, Uraz'ı da zorla peşinden sürükledi. Neymiş, geçen operasyonda 8 kişi alabilecekken 7 kişi almış, hamlamış. Gökalp'e gelince, anca yatsın kalksın futbol izlesin! Hayır yani bir de sadece izliyor, oynayabilse tamam diyeceğim!"

 

Sabahtan beri yalnızca dinleyici olan Umay, kafasını tablotundan kaldırmadan

 

"İzlemeyi de bilmiyor ki. Geçen Trabzon-Beşiktaş maçını izlerken 3-2 yenildiler, kazandık diye bağırmaya başladı. Beş dakika sonra farketti, yenildiklerini."

 

"Sen sus Umaycık. Ya sen Turaniye, sen de sus. Ayriyetten gayet de oynuyorum. Kim dedi oynayamıyorum? Nerede gördün sanki?"

 

 

'Ulan daha geçen gün, halı sahada kalenin içine kadar girip ama gerçek anlamda içine kadar girip, topu atamadın! Hayır yani bir de topu atmaya çalıştığın kale, kendi kalen oğlum! Sen bu maçların sadece skorlarına bakıyorsun değil mi? Doğru söyle!"

 

"Ama ben ne bileyim? 2. yarıda kaleler değişiyor ya, ben şeyden şey ettim."

 

"Gökalp, bence sen sus koçum."

 

Bu kadar futbol muhabbeti yerliydi.

 

"Kahvaltıdan sonra evlerinize geçin, 2 gün sonra hazır olun."

 

Konuşmanın en başından beri, asla burayla ilgilenmeyen Iraz

 

"Görev mi komutanım? Yine o Şahmeran'ı mı kovalayacağız?"

 

"Evet, iki gün sonra hepinizi hazır bir şekilde burada istiyorum."

 

Hepsi aynı anda "Emredersin komutanım!" deyince tüm yemekhane bize döndü.

 

"Hay ben sizin sesinizin tonuna..."

 

Bu sefer göreve tek tim gitmeyecektik. Bana kalsa Gölge olarak yeterliydik.

Gitmediği yerlerde bile şanı duyulan Gölge Timi.

 

 

 

​​​​​​Gölge Timi kim miydi?

 

Üsteğmen Timur SÖNMEZ

 

Teğmen Iraz TAN

 

Astsubay kıdemli başçavuş Atilla YÜCEL

 

Astsubay başçavuş Gökalp TÜRKOĞLU

 

Astsubay başçavuş Turan ŞIMŞEK

 

Astsubay kıdemli çavuş Uraz KORKMAZ

 

Astsubay kıdemli çavuş Umay ŞENTÜRK

 

 

Ve ben Kıdemli Üsteğmen Ayda SÖNMEZ

 

Her göreve gittiğinde dağları titreten, kendinden önce şanı yetişen Gölge Timi...

 

Yüzlerini görenlerin bir daha gün ışığı görmesinin mümkün olmadığı, serdengeçtilerden birkaçı...

 

 

 

 

🇹🇷

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

💫ARKADAŞLAR SELAAMMM 💫

 

Gece kuşları için bölüm geldiiiii💞

 

Bu bölüm de geçmişten olacak dedik ama timimizle bir tanışalım dedimm

 

Kıdemli Üsteğmen Ayda SÖNMEZ...

 

Asena peki...

 

 

Bir dahaki bölümde dağlardayız🐺

 

 

 

 

 

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum

 

 

 

 

Kendinize çooooook iyi bakın

 

 

 

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzereee

 

 

 

 

💞🎀💫

Loading...
0%