Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. BÖLÜM - GÖKYÜZÜNDE SIRLAR

@denizegurbet

Prolog: 1999 - Kara Gökyüzü Operasyonu

1999 yılı Ağustos ayının ağır yaz sıcağı, gecenin ilerleyen saatlerinde bile havada asılı kalmıştı. Diyarbakır Hava Üssü'nün pistleri, kalkışa hazırlanan uçakların ışıklarıyla aydınlanırken, geride sessiz bir gerilim vardı. Gökyüzü karanlıktı, bulutlar yıldızları gizlemiş, kasvetli bir atmosfer yaratmıştı. Sanki hava bile bu gecenin sıradışı bir şeylere gebe olduğunu biliyormuş gibi bir his vardı. Yüzbaşı Ali Aksoy, son hazırlıklarını yaparken pistin kenarında bekleyen mekanik ekibine son bir kez göz attı. Elindeki kaskı sıkıca kavrarken, derin bir nefes aldı. Gecenin karanlığında, kendi düşüncelerinin ağırlığı altında eziliyormuş gibi hissediyordu. Bu görev, diğerlerine benzemiyordu. Bilmediği, ona anlatılmayan bir şeyler vardı. Fakat görev emri emirdi.

"Ali," dedi Teğmen Cem, ona doğru yaklaşırken. Gözlerinde bir tedirginlik vardı. Cem, Ali’nin uzun süredir birlikte çalıştığı güvendiği biriydi. "Bu görev... fazla sessiz değil mi sence de? Daha önce hiç böyle bir hazırlık görmedim."

Ali, kısa bir süre arkadaşının yüzüne baktı. Cem’in söylediklerinde haklılık payı vardı, fakat bu soru işaretleriyle görev başına çıkamazdı. Pilotlar, en ufak bir tereddüdün bile ölüme yol açabileceğini bilirdi. "Her şey yolunda, Cem," dedi Ali, kararlı bir ses tonuyla. "Bize verilen bilgilerle ilerleyeceğiz. Kafanı bulandırma. Döndüğümüzde kahveler benden." Cem başını salladı ama gözlerindeki o karanlık bakış, Ali’nin aklının bir köşesinde kaldı. Birkaç saat sonra ne Cem’i ne de başka birini görüp göremeyeceğini henüz bilmiyordu. Tek bildiği bir şey vardı ki, oda diğer askerler arkadaşlarına hiç bir sorunu belli etmemek. Çünkü görev gereği, hepsinin hem ruhsal hemde fiziksel açıdan sağlıklı olması gerekiyordu. Tabii onları ruhsal olarak sağlıklı tutma işi de ona düşüyordu...

Uçağının kokpitine yerleştiğinde, Ali tüm bu düşünceleri bir kenara bıraktı. Kaskını taktığında kulaklarına dolan telsiz sesi, her zamanki gibi güven verici geliyordu. "Yüzbaşı Aksoy, kalkış izniniz verildi." Komuta merkezinin sesi, her zamanki resmi ve soğukkanlılıkla doluydu.

"Anlaşıldı, merkez. Kara Gökyüzü Operasyonu başlıyor," diye yanıtladı Ali. Uçak yavaşça pistte ilerlerken, kalp atışları hızlanmıştı. Motorun kükremesiyle birlikte, uçağı karanlık gökyüzüne doğru yükselmeye başladı. Görev başlamıştı.

Hedef bölgeye yaklaştıklarında Ali, radar ekranını dikkatlice inceliyordu. Her şey yolundaymış gibi görünüyordu, ta ki beklenmedik bir anda, radar ekranı parazitlenmeye başlayana kadar. Gözleri radarın üzerinde sabitlendi. Parazit, kısa sürede bütün ekranı kapladı.

"Merkez, radarımda bir anormallik var. Elektromanyetik bir parazit olabilir mi?" dedi Ali, telsizden merkeze seslenirken.

Yanıt gelmedi.

"Telsiz mi bozuldu?" diye düşündü, telsizin frekansını değiştirdi ama yine hiçbir cevap alamadı. Gözleri bir anlığına kokpitin dışında karanlık gökyüzüne kaydı. Fakat gökyüzünde hiçbir şey göremedi. Tam o anda uçakta bir sarsıntı hissetti. İçgüdüsel olarak kontrolleri kontrol etti, ancak her şey normal görünüyordu.

"Merkez, beni duyuyor musunuz?" Tekrar seslendi. Ancak yine sessizlik.

O an uçakta zaman yavaşlamış gibi hissetti. Bir şeyler doğru değildi. İçindeki o his, gerçek bir tehlikenin yakın olduğunu söylüyordu. Ama ne olduğunu bilmeden... Bir anda uçak, tamamen radarlardan kayboldu. Ali Aksoy’un telsizden son duyduğu ses, artık sonsuz bir sessizliğe dönüşmüştü.

 

 

---

 

25 Yıl Sonra...

Güneşin doğmaya başladığı erken sabah saatlerinde Hakkari sınırında, sessizlik sadece rüzgarın inceden esintisiyle bozuluyordu. Gökyüzünde tek bir bulut bile yoktu, ama Lara Aksoy’un zihninde kara bulutlar dolanıyordu. Babasının kaybolduğu operasyonun üzerinden tam 25 yıl geçmişti ve hâlâ o geceyle ilgili cevapları arıyordu.

Lara, F-16’sının kokpitinde, önündeki uçuş göstergelerini bir kez daha kontrol etti. Uçak havada süzülürken, ona eşlik eden hafif uğultu bir noktada içindeki sessizliği bastıramıyordu. Babasının hikâyesi her zaman bir esrar perdesiyle örtülmüştü. Resmî belgeler, Kara Gökyüzü Operasyonu'nun başarısız olduğunu söylüyordu, ama Lara asla bu hikâyeye inanmamıştı. Çünkü o gün, o görevin başarılı olması için her şeyi yaptıklarının farkındaydı. Başka bir şeyler vardı... Yanlış olan başka bir şeyler.

Babası, en tehlikeli görevlerde dahi soğukkanlılığıyla bilinen bir pilottu. Onun kayboluşu, Lara’nın hayatını değiştiren kırılma anı olmuştu. Bu kırılmanın izi, onun her anında, her kararında vardı. Zihninin içinde sürekli tekrarlanan bir kaset gibiydi adeta...

Telsizden gelen ani bir ses onu düşüncelerinden sıyırdı. "Lara, yaklaşmamız gereken hedefe 20 dakika var. Yerde hareketlenme gözleniyor," dedi Cengiz. Cengiz Gün, Lara’nın çocukluğundan beri tanıdığı ve ona her zaman destek olan biriydi. Fakat onun da sakladığı sırlar vardı, Lara bunu her zaman hissetmişti. Babasıyla ilgili ne biliyordu?

"Anlaşıldı, Gün. Hedefi gözlemliyorum," dedi Lara, sesini kontrol altında tutarak. Fakat aklındaki düşünceler onu rahat bırakmıyordu. Cengiz, Lara’nın babasıyla ilgili çok şey bildiğini ima etmişti. Fakat asla bunları açıkça dile getirmemişti.

"Bu görev... senin için önemli olduğunu biliyorum," dedi Cengiz, telsiz hattında. "Babana ne olduğunu öğrenmek istiyorsan, bu fırsatı kaçırmamalısın."

Bu sözler, Lara'nın yüreğinde derin bir yankı uyandırdı. 25 yıl boyunca beklediği bu an mıydı? Babasının kaybolmasının ardındaki sırlar şimdi mi çözülecekti? Ancak bu, aynı zamanda büyük bir tehlikenin de habercisiydi. Lara, içindeki kararsızlığa teslim olmamaya kararlıydı.

"Hedefe yaklaşıyoruz. Bir planın var mı?" diye sordu Cengiz.

"Plan basit, Gün. Ne gerekiyorsa yapacağız. Bu sefer cevapları bulmadan geri dönmeyeceğim," dedi Lara, kararlılıkla. Kokpitteki tüm göstergeleri son bir kez kontrol ederken, içindeki bu kararlılığın onu nereye götüreceğini bilmiyordu.

Gökyüzü, her zamanki gibi sessizdi, fakat bu sessizliğin altında derin bir kasırga yatıyordu. F-16’ları hızla hedefe doğru ilerlerken, Lara’nın içindeki o tanıdık his tekrar geri gelmişti: Tıpkı babasının kaybolduğu o gecedeki gibi, gökyüzü bir sır saklıyordu.

Cengiz’in telsizden gelen sesi, bir kez daha yankılandı.

"Lara, eğer şimdi yapmazsak, bu fırsatı bir daha asla bulamayabiliriz. Babana ne olduğunu öğrenmeye bir adım uzaktasın."

Lara, derin bir nefes aldı ve gözlerini kapatarak babasını düşündü. Uçak kokpitinin dar alanında kalbi hızla atıyordu, ama aklı daha da hızlı çalışıyordu. Sonunda gözlerini açtı, kontrol panelindeki düğmelere son bir kez dokundu ve kararını verdi. Bu sefer kaçış yoktu. Gerçeği bulacaktı.

F-16’ları hızla alçaldı, hedefe doğru ilerlerken Lara’nın içindeki gerilim tırmanıyordu. Gökyüzü bu kez onun kaderine tanıklık ediyordu.

F-16’lar hedefe yaklaşırken, Lara’nın zihni Cengiz’in sözleriyle yankılanıyordu. “Bu fırsatı kaçırmamalısın.” Bu cümle, yıllarca bastırdığı duyguları ve korkuları su yüzüne çıkarmıştı. Lara, babasına ne olduğunu öğrenmek için bu görevi kabul etmişti, ancak bunun sadece bir başlangıç olduğunun farkındaydı. İçindeki merak ve korku, rüzgar gibi savruluyordu.

Gözlerini radar ekranına dikti, ama aklı hala geçmişteydi. O kara geceyi hatırladı. Babasının son uçuşu, hiçbir iz bırakmadan kaybolduğu o operasyon. Resmî raporlar, bir arıza yüzünden uçağın düştüğünü iddia ediyordu, fakat Lara bu basit açıklamaya hiçbir zaman inanmadı. Babasının en yakın arkadaşlarından biri olan Cengiz’in şimdi ona ipuçları vermesi, işlerin daha da karmaşık olduğunun işaretiydi.

Telsizden gelen bir sinyal, dikkatini tekrar göreve çekti. “Gün, hareketlenme raporlarında yeni bir şey var mı?” diye sordu Lara, sesi sakin ama içinde fırtınalar koparken.

“Bir grup bilinmeyen araç ilerliyor. Hızlanıyoruz, dikkatli ol,” dedi Cengiz. Sesi her zamanki gibi soğukkanlıydı ama arkasında saklı bir gerginlik hissediliyordu. Lara, babasının kaybolduğu operasyonla bu görevin arasında bir bağ olup olmadığını merak ediyordu. Belki de tam şu anda, 25 yıllık bir sırrın eşiğindeydi. Derin bir nefes aldı ve içindeki huzursuzluğu bastırmaya çalıştı.

F-16 hızla alçalmaya başlarken, kokpitin dar alanında Lara’nın nefesi hızlanıyordu. İçindeki adrenalin artıyordu. Hedefe yaklaştıkça, gerçeği öğrenmeye hiç olmadığı kadar yaklaştığını biliyordu. Bu görev, sadece bir operasyon değildi artık; babasının kaderini, kendi kaderini keşfetme yolculuğuydu.

Cengiz'in sesi tekrar yankılandı: “Lara, burası babanın kaybolduğu bölgeye çok yakın. Gökyüzü her zaman sırlarla doludur, ama bu gece o sırları açığa çıkarmak bizim elimizde. Ve unutma; gökyüzü bir sır saklıyorsa, ipucu karada olur."

Lara’nın kalbi hızlı hızlı çarpmaya başladı. Bu sözler, her şeyin anahtarı olabilir miydi? Babasının kaderini çözmek için hayatını tehlikeye atacak kadar kararlı mıydı? Kendine bir kez daha sordu: “Gerçeği öğrenmeye hazır mıyım?”

Telsizden gelen bir patlama sesi, düşüncelerini böldü. Hedefe ulaşmışlardı. Lara, uçuş göstergelerini hızla kontrol etti ve derin bir nefes aldı. “Ne olursa olsun, bu gece gerçeği bulacağım,” diye fısıldadı.

F-16’lar hızla hedefe doğru alçaldı. Rüzgar, uçağın yüzeyine çarparken Lara’nın kokpitinin içine dolan uğultu, yaklaşan gerilimin yankısı gibiydi. Önündeki radar ekranı, birkaç saniye önce tespit edilen hareketlenmenin kaynağını gösteriyordu: Sınırın hemen ötesinde, dağlık arazide hızla ilerleyen araçlar… Ve bu araçların amacı henüz belirsizdi.

Gözlerini radar ekranından ayırmadan telsizi tekrar açtı. “Cengiz, bilinmeyen araçları tanımlayabildik mi? Düşman mı, yoksa başka bir şey mi?” diye sordu. Lara’nın sesi, sanki duygularını bastırmaya çalışıyormuşçasına soğukkanlıydı.

“Henüz emin değiliz,” diye cevapladı Cengiz. “Ama hareketleri düzenli, koordinatları sınırı geçmeye yöneliyor. Bu işin içinde bir şeyler var, Lara. Senin de hissettiğini biliyorum.”

Lara’nın aklından geçen soruların sayısı artıyordu. Eğer bu araçlar gerçekten bir tehditti ise, bu operasyon yalnızca sırları ortaya çıkarmak için değil, belki de bir savaşı önlemek için de gerekliydi. Uçuş rotasını biraz daha alçaltarak yere daha da yaklaştı. Arazinin üzerinde hızla süzülürken aşağıdaki çorak dağ silsileleri, gecenin karanlığında bir gölge gibi uzanıyordu.

Radar ekranında bir uyarı belirdi; aşağıdaki araçlardan bir tanesi aniden hızlanmış ve F-16’lara doğru yönelmişti.

“Lara, dikkat et! Araçlardan biri yönünü bize çevirdi,” dedi Cengiz’in sesi, daha önce hiç olmadığı kadar sert ve uyarıcı bir tonda. Lara tereddüt etmeden kollarını harekete geçirdi, uçağının ani bir manevra ile yan tarafa doğru savrulmasını sağladı.

Uçak, dağların alçak vadisi üzerinde kıvrılarak ilerlerken, takip eden aracın arkasından bir füze ateşlendi. Füze hızla gökyüzünü yararak Lara’nın F-16’sına doğru ilerliyordu. “Karşı tedbirler devrede,” dedi Lara, sesi sakin ama hızlıydı. Bir dizi parlak alev topu, uçağın arkasından dışarıya fırlatıldı ve füzeyi saptırarak hedefini şaşırttı.

Füze, parlak alev topunun birine çarptı ve gökyüzünde büyük bir patlamayla infilak etti. Lara’nın kulaklarında yankılanan patlama sesi, adrenalini daha da artırdı. Bu saldırının tesadüfi olmadığı açıktı; onu burada bekliyorlardı. Peki, bu kadar planlı ve organize hareket eden kimdi? Bu yerin gizemini çözmenin tek bir yolu vardı.

Telsizden gelen gürültülü bir ses, Lara’nın düşüncelerini yeniden böldü. “Lara, bunlar sadece sıradan kaçakçılar olamaz. Bu hareketler… hepsi planlı gibi. Sana burada bir mesaj vermek istiyorlar, bu çok açık,” dedi Cengiz, sesi her zamankinden daha ciddiydi.

Lara, Cengiz’in söylediklerinin altındaki imayı kavradı. Eğer bu işin arkasında daha büyük bir plan varsa, bu operasyon sadece bir görev değil, aynı zamanda kişisel bir hesaplaşma da olabilirdi. Babasının kaybolmasıyla bağlantılı olan güçler, Lara’nın doğru yolda olduğunu fark etmişlerdi ve onu durdurmak için her şeyi yapacaklardı.

F-16 tekrar yükselmeye başladığında, Lara’nın gözleri aşağıda, düşman araçlarının oluşturduğu formasyonu tarıyordu. O anda telsizden tekrar bir uyarı sesi geldi. “Lara, sağındaki vadide gizli bir hangar var gibi görünüyor. Uydu görüntülerinde daha önce böyle bir şey yoktu,” dedi Cengiz.

“Oraya dalıyorum,” dedi Lara, kararlılıkla. Uçağını hızla sağa döndürdü ve vadiye doğru alçalmaya başladı. Aşağıdaki gizli hangar, gecenin karanlığında neredeyse görünmezdi, ama Lara’nın içgüdüleri doğru olduğunu söylüyordu.

Lara, uçağını hangarın girişine yönlendirdiği anda radar ekranında yeni bir hareketlilik fark etti. Hangarın girişinde birkaç ağır silahlı adam, hızla pozisyon alıyordu. Hedefin savunması beklediğinden daha güçlüydü. Bu yer, yalnızca basit bir saklanma alanı olamazdı. Burada saklanan bir sır vardı, belki de yıllardır beklenen cevaplara açılan kapı.

“Lara, dikkat et!” diye uyardı Cengiz. “Hangardan savunma ateşi başlatıyorlar.”

F-16 aniden sola dönerken Lara, hızla düğmelere basarak bir dizi karşı atış yaptı. Uçaktan fırlatılan roketler, hangarın çevresindeki savunma kulelerini hedef aldı. Havada yankılanan patlamalar, geceyi aydınlatırken Lara’nın kalbinde yalnızca tek bir düşünce vardı: Burada olanlar, babasının kayboluşunun ardındaki sırrı ortaya çıkaracak ipuçlarını taşıyor olmalıydı.

Hangara doğru hızla yaklaşırken Lara, uçağını yavaşlattı ve radardan aldığı görüntülere odaklandı. Hangarın altında bir tünel sistemi vardı; ucu bucağı olmayan bir yer altı kompleksi. Belki de babasının izleri bu tünellerin derinliklerindeydi. Eğer aşağı inip araştırma yapabilirse, kayıp parçaları bir araya getirebilirdi.

Ancak aniden uyarı ışıkları yanıp sönmeye başladı; radar, uçağına kilitlenmiş yeni bir düşman hedefi tespit etti. Lara, hızlı bir manevra yaparak bu yeni tehditten kaçınmaya çalıştı.

Gökyüzünde bir savaş başlamak üzereydi. Ancak bu sadece bir çatışma değil, aynı zamanda geçmişin gölgeleriyle yüzleşmek anlamına geliyordu. Lara, içindeki korkuyu bastırdı ve kararlılıkla telsizi açtı: “Gün, buradan çıkış yolu yok. Eğer cevapları bulmak istiyorsak, içeri girmemiz gerekecek.”

Cengiz’in sesi, telsiz hattında yankılandı: "Lara, bu iş tehlikeli bir hal almaya başladı. Geri dönmelisin!"

Lara, her zamanki gibi onu dinlemedi. Babasının kaderini ve kendi geçmişini keşfetmek için önündeki bilinmeyen tehlikeye doğru hızla ilerlerken, gökyüzü bir kez daha sırrını açığa çıkarmaya hazırlanıyordu. Patlamalar, kükreyen jet motorları ve çığlık atan radyo sinyalleri arasında gerçeğin sesi, her zamankinden daha yakın ve daha güçlüydü.

Cengiz’in telsizden gelen acil uyarısıyla birlikte Lara’nın kalbi hızlandı, ancak geri dönmeyi düşünmedi bile. Uçağını hangarın üstünde döndürürken, birdenbire uyarı ışıkları hızla yanıp sönmeye başladı ve acil durum alarmı tüm kokpiti inletti. Radar, düşmandan ateşlenen yeni bir füzeyi tespit etti. Lara’nın refleksleri hemen devreye girdi; uçağını ani bir manevrayla yana doğru savurdu ve karşı tedbirleri devreye soktu.

Ancak bu sefer işler ters gitti. Füze, savunma tedbirlerine rağmen Lara’nın F-16’sının kanadına isabet etti. Uçak sarsıldı ve kontrol panelinden yükselen kırmızı ışıklar uçağın hasar aldığını işaret ediyordu. Gökyüzündeki yüksek irtifadan hızla düşmeye başladı. Lara tüm gücüyle kontrolü tekrar ele almaya çalışırken, uçağın dengesini sağlayamıyordu.

Motorlardan biri tamamen devre dışı kalmıştı ve yere yaklaşma hızı artıyordu. Lara, soğukkanlılığını koruyarak acil iniş prosedürlerini başlattı. Sol koluyla kontrol paneline uzanarak fırlatma koltuğunun düğmesine bastı. Koltuk havaya fırlarken, saniyeler içinde paraşüt açıldı ve Lara gökyüzünden yavaşça yere doğru süzüldü. Aşağıda ise, uçak bir dizi patlamayla yere çakıldı.

Paraşüt, dağlık arazinin çorak zeminine yavaşça inerken Lara, kendini hızla serbest bıraktı ve çevresine göz gezdirdi. Düşmanın onu çoktan fark ettiğini biliyordu. Kulakları hala uçaktaki patlamaların yankısıyla çınlarken, ufuktan hızla yaklaşan araçların ışıkları belirdi. Sadece birkaç yüz metre ötede, silahlı adamlar hızla ona doğru ilerliyordu.

Lara yere çarptığı anda yuvarlanarak yere düştü ve hemen toparlanarak siper almak için yakındaki bir kaya oluşumunun arkasına koştu. Nefes nefeseydi, kalbi adeta göğsünden fırlayacak gibiydi. Silahını hızla kavradı ve gözlerini yaklaşan tehditlere odakladı. Ancak etrafında yankılanan adımlar ve yaklaşan motor sesleri, düşmanın çok yakın olduğunu gösteriyordu.

Tam o anda, bir ses Lara’nın arkasında yankılandı. “Burada olduğunu biliyoruz, Türk asker.” dedi biri Arapça bir aksan ile. Tonu alaycı ve rahattı, sanki durumu tamamen kontrol altında tutuyormuş gibi. Lara silahını sıkıca kavrayarak sesin kaynağına doğru çevrildi.

Gecenin karanlığında, düşmanın siluetleri artık iyice belirginleşmişti. Lara, ne kadar hazırlıklı olursa olsun, böylesine planlı bir tuzağa nasıl düştüğünü düşünüyordu. Ancak bu düşüncelerin ortasında, fark ettiği bir ayrıntı vardı. Uçağına yapılan saldırı ve hemen ardından gelen bu operasyon, sıradan bir çatışmanın ötesinde bir şeyleri işaret ediyordu. "Sizi bizim bölgemize girme konusunda uyarmadılar mı hiç asker?" Tekrar bir ses geldiğinde Lara nefesini tuttu. Ayak sesleri gittikçe yaklaşırken ve gölgeler Lara’nın konumuna doğru adım adım ilerlerken, o an bir karar vermesi gerektiğini hissetti. Ya burada kalıp kendini savunacak ya da riski göze alarak farklı bir yol deneyecekti.

Yada babasının kaderini bizzat yaşayacaktı.

 

 

 

 

Loading...
0%