|
YAZDIĞI KİTAPLAR
|
Mühür: Beklenen Savaşçı
Rüya gibi bir hayat, mutlu bir aile tablosu, keyifli bir gece... Bütün bu saydıklarım, tek bir cinayet ile tepetaklak oldu. İntikam almak için, dışarı çıktığım o gece, hayatımın kökünden değișeceğinden haberim yoktu.
Richard Brightwell; beni ve ailemden geri kalan her şeyi canı pahasına korumaya yemin etmişti, yabancısı olduğumuz Nadar`a geldiğimizde, annemden kalan büyük bir sır, Richard ile ikimizin kaderini geri dönülmez bir şekilde bağlayan bir kehanet, ve büyük bir sorumluluk ile karşı karşıya kalacaktık.
⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️ ⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️⚜️
"Veliahtın kaderinde yazan,
Kıracak krallıkları esir alan laneti..."
|
|
Bıçak Sırtı (Kara Kader-1)
Ailemin hayattan koparılışından sonra, yeraltının karanlık tahtına giden basamakları hızla çıkarken, el birliğiyle benim gibi sakin ve soğukkanlı bir adamı delirttiklerini söylesem, ne derdiniz? Büyük ihtimalle inanmazdınız.
Ne yazık ki doğru. Beni bir kliniğe tıkmayı başardılar. Ailemi yok ettikleri yetmemiș gibi. Evet, size sesleniyorum, sırtımdan vuranlar ve kuyumu kazmaya kürek arayanlar. TEBRİKLER! BENİ SİZ DELİRTTİNİZ!
Ben, zorla kliniğe kapatılmış, ailesini kaybetmiş Duhan Sıraç İskender, çaresizliğin dibini gördüğüm anda, kaderimin bana verdiği en güzel hediye ile tanıştım.
Atiye... İçine düştüğü yalan çukurundan habersiz, en az benim kadar yaralı meleğim...
**** **** **** **** **** **** **** ***
"Bir daha. SAKIN. ONA. KENDİ. UĞURSUZLUĞUNUZU. BULAȘTIRMAYIN! Yoksa bir dahaki sefere bu kadar sakin olmam, Azade hanım!"
Atiye`yi bir daha o ruh hastası cani kadına ezdirmeyecektim. Onu alıp, ait olduğu, hak ettiği o sevgi dolu ailesine kavușturacaktım. Sevgisiz kaldığı her gün için, onu ve Armağan`ı kendimden bile çok sevecektim.
|
|
Zamana İnat
Șirin... Șirin Köksal... Bu hikayenin yaralı güvercini. Zamanın hoyrat rüzgarı savurdu beni. Yaralı yüreğim, mavi bir sevdaya tutuldu. Dindirdi acımı, şefkat dolu kalbi yuva oldu bana. Ne var ki bazen mutluluğun düşmanı en yakınındadır insanın. Kapanmamış bir intikam defteri beni kaçtığım geçmişe sürükledi ve tutkun olduğum mavinin yerini, habersiz olduğum gerçeklerin karanlığı aldı. Bir ileri bir geri sürüklendim zamanın tıkırtıları arasında. Oysa, gözleri gökyüzüm, varlığı umudumdu, gülüşü güneşim. Güvendeydim onun yanında. Her şeyden önce sırdașımdı. Kaç gün oldu bilmiyorum. Birkaç asra bedeldi ondan ayrı kalmak. Bilmiyorum, kavuşacak mıyım gökyüzüm olan adama?
|
|
Dilriş
Azad, avlunun ortasında resmen konuşmam için yalvarıyordu. Koskoca aşiret ağası Azad Yücel, bana yalvarıyordu.
"Anlat bana! Yalvarırım konuş, ben ufacık bir tebessümüne bile hasretken kim soldurdu gülüşlerini? Susma! Bağır, çağır, ağzına geleni söyle ama susma! Ben, ayağına taş değmesin, saçının tek teli kopmasın diye çırpınırken kim canını katledip de koydu kara toprağa?"
Daha fazla sessiz kalamamıştım.
"Çok mu merak ediyorsun, Azad ağa ? Beni bu hale koyanı mı bilmek istiyorsun? Ben, gözlerimi açtığımdan beri koca bir yalanı yaşamışım hayat diye! Döktüğüm gözyaşları, ettiğim ah, çektiğim acı, hepsi yalanmış! Koca bir yalan! Sevilmemișim ben, Azad! Abimden başka benim halimi anlayan yok, annem bildiğim kadın ve kalbimi söküp ayakları altında çiğneyen o alçak, beni hiç bir kadının yaşamaması gereken bir acıyla sınadı! Bunları sen de biliyorsun, Azad. Bilmiyormuş gibi yapma! "
Gözyaşlarımı tutamıyordum, üstelik bağırmaktan boğazım acıyordu ama bunu umursamıyordum. Azad bana sıkıca sarıldığında, ne arkasına saklandığım duvarlar kalmıştı geriye, ne
de yüzüme taktığım o duygusuz maskem. Hepsi paramparça olmuştu.
"Ahdım olsun, Șana! Bütün Urfa şahittir ki, döktüğün her damla gözyaşının hesabını verecekler!"
|
|